30 (O’tuz) KUŞ ,30
HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 11
Târık suresi: Bismillâhirrahmânirrahîm
1, 2, 3, 4. Gökyüzüne ve târıka (sabah
yıldızına ) yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin? (O,
karanlığı) delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir
denetleyici bulunmasın.
5, 6, 7, 8. İnsan neden yaratıldığına bir baksın!
Atılan bir sudan yaratıldı. (O su) sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar. İşte
Allah (başlangıçta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadirdir.
9, 10. Gizlenenlerin ortaya döküldüğü günde insan
için ne bir güç ne de bir yardımcı vardır.
11, 12, 13, 14, 15, 16, 17. Dönüş sahibi olan
(yağmur yağdıran) göğe, (nebat ile) yarılan yere yemin ederim ki Kur'an,
(hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir. Onlar bir
tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kâfirlere mühlet ver, onları biraz
kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek).
Bir var mıış bir yok muuşş. İlla La
olalı yokmuş.. karanlıklar
içinde bir ışık olan TARİK karanlığı delip, açığa çıkarak aşikar olmuş..
karanlık kendi içinden çıkan aşkın ışıkla kendisini bilip, kendini ışıkla seyre
başlamış…ışık karanlığa tutulup; nar-ı nur suda
yanıp, ikisi birleşmiş.. sular
kararır..kabz. ve âsâ suyu olan; hazine-i 7
genci bekleyen, haznedar kundalin yılan yolu huzurla uyur… içindeki ışıkla
oynaşan karanlık mağaradaki 7 uyurlar olgunlaşıp, kemal bulup uyansın diye, bu
defa da mağaranın içine zıt kutbun kıskanç ışığı vurur... çünkü içeride neler
oluyor 2. eş bilmek ister J.. ve
engereğin kuyruğundaki çan sesi çalar.. tüm hücreler büyük bir korkulu dehşetle
ölerek uyanırlar. Kıyametleri kopup uyanan 7 uyurlarsa dış dünyaya çıkarlar….geriye döndüklerinde,
tam teslimiyetle uyurken var olmanın ve
varlığa nüfus etmenin erdemini anlayıp, yine uyumak için dua ederler ve
mağara yine karanlığa , karanlığın içindeki ışıkla zevkusefaya ,her dem hazza
devam edegelir - edegider....
MASONLAR VE DERVİŞLER KİTABI
FETA "gençlik, kahramanlık, cömertlik"; dostların kusuruna bakmayıp herkesle iyi geçinmek ve herkesle barışık olup, sofrasında yemek yiyen müminle kâfir arasında ayırım gözetmemek, insanlara eziyet etmekten kaçınıp bol bol ikramda bulunma gibi yiğitlik ve mertlik anlamındadır.. mesela hz İbrahim bir FETA dır..Kehf suresindeki gençler FETA dır. peygamberimiz bir FETA dır ve AHİ kardeşim deyip kendisine seçtiği FETA hz Ali kv dir..
*bir belde nin fethedilmesi ki; bu ülke olur ,insan olur hiç fark etmez. oraya giren sultanın, o ülke bedenini yerle bir ederek öldürüp, kıyametini kopartması ve o sultanın kendisiyle, o belde-i vücudu kendinde diriltmesidir .böyle feth edilen bir yer artık daima islamdır..O VÜCÛDUN HAKİKİ SAHİBİ DE O ‘DUR.
*"Ulu peygamberlerden 17 büyük peygamber şedd kuşanmıştır: 1. ADEM :cennetten çıktıktan sonra beline asma çubuğu sarınmıştır..2.Şit, 3.İdris, 4.Nuh, 5.İbrahim, 6.Yakup,7.Yusuf, 8. Davud,9.Şuayb, 10.Musa, 11.Yuşa,12, Salih,13.Hud, 14.Zülkif,15.Zekeriyya,16.İsa,17.Muhammed (aleyhisselamlar)
Allah buyurdu ki "şakird"(öğrenci )olmayınca bu ilim
tahsil edilmez. Şeriat hz Muhammed'den tarikat hz Ali'den öğrenilmiştir.
ve Allah'ın emri ile Cebrail Tac-ı Saadet ve Hulle-i Selamet ve Kemer-i Gayreti getirip Miraç gecesi Harem-i Kabe'de Hz Muhammed Mustafa'nın belini bağladı ve o gece beraberinde alıp Miraca çıkarıp, Allah'a götürdü.”
ve Allah'ın emri ile Cebrail Tac-ı Saadet ve Hulle-i Selamet ve Kemer-i Gayreti getirip Miraç gecesi Harem-i Kabe'de Hz Muhammed Mustafa'nın belini bağladı ve o gece beraberinde alıp Miraca çıkarıp, Allah'a götürdü.”
FÜTÜVVETNAMEDE AHİLİK: AHİLİK KURUMU hz Ali'yi temel alır. Hazreti
Muhammed, Ali'ye "Sen benim yoldaşımsın, ben Cebrail'in yoldaşıyım , Cebrail de Allah'ın yoldaşıdır" diyor. Sonra Salmân-ı Fârisî'ye Ali'ye yoldaş olmasını söylüyor. Salmân-ı Fârisî'de Ali'nin elinden tuzlu su içerek ona yoldaş oluyor. Bundan sonra Peygamber Muhammed, Hazreti
Ali'ye: "Ya Ali ben seni tamamlıyorum ve olgunlaştırıyorum," diyerek
şalvarını giydiriyor (hizmette ustalık ünvanı olan şedd –peştamal-önlük) ve beline bağlıyor. Bu tören
eski islam tasavvufundaki temel tarikatların
olmazsa olmazı imiş. daha sonra ise bu şedd’e
ek olarak tesbih, takke, destar, hırka, post
eklenerek derviş çeyizi geleneği sürmüştür.
tasavvuf
aslında maddenin ardına geçmek, batınılik sanatında üstad olup, maddeye simya
ederek olaylara hükmetmek de demektir. bir
anlamda devletin en derûni âli yönetim kademesinin yetiştirilme siyasi örgütüdür...
fütüvvet ; sanatkar, zanaatkar, siyaset, ilim, askeriye vb gibi tüm ilimleri tek bir
kurum altında toplayıp, kişinin rabbi
has esması kabiliyetine göre tam potansiyel nakşedilerek, yetiştirilme sanatıdır.. eskiden, bu kendini bilme okulları
olan tekke zaviyeleri bozulmadan evvel oralarda gerçek adamlar yetiştirip; o adamları
adam gibi iş yapsınlar, adam gibi memleketi ,aileyi, işleri idare etsinler diye
tam kapasite yetiştirirler ve lazım olan diyarlara, onları da uyandırıp insan yapsınlar diye gönderirlerdi.. ne yazık
ki şimdi yetişen adam gibi adam neredeyse parmakla gösterilecek kadar bile yok?!.o
yüzden de insan olmayı düşünmeyi akıl edip, “BENİ İNSAN YAPIN “diye kendini bilme okuluna gitmek isteyecek kimse
de ne yazık ki pek yok (olanlar var olduğunu çok şükür ki biliyorum amma onlara nazar değsin
istemiyorum .selam çocuklar J) ..
Ahilik ilk
kurumlaşmasını Abbasiler devrinde yapmıştır.. bir Türk mutasavvıfı olan Ahi Evren’de
Bağdat'da derviş iken fütüvvete girmiş ve bu tarikatte yetişip,
öğrendiklerini Anadolu Ahi teşkilatını kurarak uygulamıştır.. böylece tasavvufta iş ,emek,özgürlük ilk defa
birleşmiş. usta, kalfa, çırak hiyerarşisi kurumlaşmıştır.. bektaşi
tekkesinde biat törenine dahi bu seremoniyle girmiştir ki, halk ait olduğu yolu
bilip, yola ihanet etmeyip, birliğin hayrına çalışarak yaşasın tarzı, ancak türklere bu şekilde sevdirilerek kabul ettirebilmiştir... birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için ayna
olalım. kim başarırsa ona ,onun nezdinde yola devam edelim süregelmiştir..
*AHİ=hintçe yılan,arapça kardeş demektir.. EVREN= kainat…kanatlı ejder yılanı olan simurg ANKA olma sanatına sahip-simyager ejder bilgesi demektir.. sürüngenden göklerin melekütüne eriş..
*AHİ=hintçe yılan,arapça kardeş demektir.. EVREN= kainat…kanatlı ejder yılanı olan simurg ANKA olma sanatına sahip-simyager ejder bilgesi demektir.. sürüngenden göklerin melekütüne eriş..
Anadolu o
esnada bir imparatorluk hayali peşinde olan manevi erenlerin istilasına uğramıştır..onların
tek gayesi vardır; Peygamberimiz(sav) müjdesi fethi gerçekleştirecek
olan Türk milletine ellerinden gelen her desteği vermek (bu fetih her sahabenin, her Müslümanın en
büyük hayalidir.. pek çok kişi KONSTANTİNOPOL fethedilirken şehit olabilmek için bu
topraklarda can vermiştir). Ve Devleti Âli nin yeryüzünde bir benzerini
kurma işine elbirliği ile girişilir..
şimdi, hatırladığımız kadarıyle o devrede anadoluyu mayalamak için gelen giden ve birbirleriyle haberleşenlere bir bakalım mı? mesela Muhyiddin Arabi Konya’ya gelir ve bir türk olan Sadreddin Konevi’nin annesi ile evlenerek bu mücevher çocuğu bizzat yetiştirip, Malatya'ya geçer.. Türkmen Kocası Hoca Ahmed Yesevi ise kendisine emanetli hz Hüseyn’e ait olduğu söylenen siyah postu(Hızır postu) Hacı Bektaşi Veli’ye Kırşehir’e yollamıştır. Horasan’dan gelen melamet erleri; Rumelinde (ANADOLU) o müjdeli çağa gelindiğini bildiklerinden, tüm bilgileri ve doğuda edindikleri tüüm hazineleri bu Rumeline, Çin’li sanatkarların işlediği duvara aynalık yapacak RÛMİ erenlerinin diyarına aksettirmeye başlarlar... Bahaddin Veled; oğlu ve müridi olan Mevlana Celaleddin ve müridi ve Mevlananın babasından sonra mürşidi olan Seyyid Burhaneddin Tırmizi ve sohbet şeyhi Şemsi Tebrizi.. Taptuk Emre, Yunus Emre .. DAHA NİCELERİ.. böylece ilim Çin’de de olsa alınız gerçekleşmiş, islam tasavvufu ile kadim uzak doğu tasavvufu birleşerek tüm dünya insanlarının hücrelerine işleyecek inceliğe getirilip, vitrine çıkartılmıştır…
ahilerin ve masonların en önemli sembolü olan ilk
ŞEDD-İ hz ŞİD icad etmiş ve oğlu hz. İDRİS’e -Enok (sümer)- Thot(mısır)- Hermes’
e(yunan) hizmet kuşağı takmıştır....
Turuk u ÂLİ DEVLETİ de AHİLİK ve FETA TEŞKİLATI dır..bu tesbihi âli yolunun imamesi altın ışıklar içindeki nur olan tek gerçek melamet eri âhi Muhammed Mustafa (sav) dır.. bu yönetimin yeryüzünde gölgesi olarak kurulacak olan Devleti Âli Turki’ nin de kuruluş meşreb tarikatı yine fütüvveti ahilik olarak seçilmiştir. çünkü sürekli göçen , oba oba dağınık kavgalı beylikler halinde yaşayan bu hırçın şamanik inançlı savaşçı milleti; tek bir millet, tek bir bayrak, tek bir din altında toplamak için evvela onları yerleşik hayata ehlîleştirerek geçirtmek lazımdı.. ve şimdiye dek kimse türklerde bunu başaramamıştı.. oysa islam tasavvufu ahilik kurumu bunu kökten halletmiş, saraya, orduya, esnafa ve ailelere nüfus edebilmişti.. kabalıkları ,vahşilikleri ile herkesi korkutan barbar türkleri ise, Devleti Âli Osmanoğulları adıyla asırlar boyu sürecek incelik ve zarafete mahkum etmiş ,dünya gezginlerini büyülemiş ve onların yazıp çizdikleri eserlerle de Avrupa’da Osmanlı türki hayranlığı moda akımını başlatmıştır..
taaa ki yy evveli, Türkler ellerindeki hazineyi masonlara devredene dek bu zarafet ve merdü hüda erliği sürmüştür..ne zamanki haçlılar ile Kudüs’e giren Avrupa’nın en sefil hırsızları geri dönmeyip burada kalmışlar ve tekkelerde seyrü sülük görüp ,tüm mana bilgileri ile birlikte Kudüsü soyup soğana çevirip ülkelerine dönmüşler ,işte o vakit ilk masonlar da teşkilatlanmaya başlamışlardır.. bugün Amerika,İngiltere ve Fransa ahiliğin aynı olan masonluk teşkilatı ile tüm dünyayı yönetmektedir ve tüm icadlarda bunların yetiştirdiği dervişlerce olmaktadır..günümüzde de bizim uyuyan devletimiz hele şükür ki uyanmış; aldığım bir duyuma göre de, ahiliği kendi özel iç denetiminde yine eskisi gibi uyandırarak, bugünkü siyasi başarıları elde etmeye başlamıştır…ve ahilik yine devletin meşrebi olarak iş başı yapmıştır J..
yani türklerdeki yiğitlik ve mertlik
cevheri islamla süslenip inceltilmiş, ham taş mücevhere dönüşmüştür.. buda, tüm ahi Bektaşiler ve onların kopyasının
negatif versiyonu olan masonluktaki en büyük hedeftir. ham taşın mücevher olup;
daha da incelerek o cevherin ruhunu, o cevher ruhunun enerjisini ele geçirme
ilmi, yanii simya-i kimya. Yani manayı maddeye ,maddeyi manaya dönüştürerek
olaylara hükmetme siyaseti.. sırrı âli..
*fütüvvet ve mürüvvet' se; adamlık, erlik ile gelen hak erenlerin lûtfu ihsanlarına denmiştir.. zira el emeği, alın teri ile kazanılan her şey değerlidir, bereketlidir, helal ömürlü yani sonsuz getirilidir. .o yüzdende başı fütüvvet sonu ihsanı mürüvvet denmiştir..
İşbu,
elinin emeği ile toprağı işleyerek yaşamak isteyip, medeniyet denilen
şehirleşmeye adım atılmış, lakin, bu defada toprak mülkiyeti feodalizm başlamıştır. sürekli bir yerden bir yere göçen
türk kavimleri hayvan sürüleri için otlatacak yer bulamıyor, daima çatışma
çıkıyormuş.. yerleşik hayatı sevenler olduğu gibi, göçebelikten vazgeçemeyenlerde varmış.. aşiretlerdeki binler senedir halen
devam eden –sen yöneteceksin ben yöneteceğim kardeş kavgaları- mal canın
yongası toprak savaşları yüzünden günümüzde süregeldiği gibi, o devirde de dirlik
düzen hiç kalmamış..
Bizans’ı fethedecek bu Aziz Milleti İbrahim’i, en az o seviyede ileri maddi manevi gelişmişliğe götürecek tek
bağlayıcı ve birleştirici kurum ise fütüvveti ahilik olacakmış..
böylece,
tasavvuf sayesinde, şamanlıktan bir türlü vazgeçip tam İslamlaşamayan türkler,
yavaş yavaş her yanda açılan kendini bilme okulları ile her koldan idraken ve
sanatsal olarak başlarında KAM ‘ları ile yükselmeye başladılar J.. bunu en mükemmel yapanlarsa alperenler olup,
fethedilecek topraklara ön keşifçi vitrin aileler olarak gönderilir. bunlar
parmakla gösterilecek güzellikte ve her konuda tam donanımlı yetkin fütüvvet
adamlarıdır..
ve tekkelerdeki komin hayatsa yerleşiklik gerektiriyordu.. imece usulü kardeşlikse esastı.. edeb denen eline ,diline, beline hakim olmaksa zirveye çıkmıştı..göçebe şaman türklerin en vahşi olanlarını İslamlaştırıp, şiilerrin elinden alıp sünnileştirebilmek içinde, onlara tasavvufu daha bir efsanevi- eski mitolojik öykü elbiseleri giydirerek sundular.. bugün hala bu öykülerden vazgeçip gerçek islamı ne yazık ki ne öğrenmek, nede tanımak istiyorlar.. onlar hala kan davası ve anaokulu çocukları misali efsane peşindeler.. oysa tekamüller ilme kaymalıydı ..bilime yükselmeli ve o maddeye dökülebilmeli ki; bugün bu seviyeye sadece ahi mason dervişleri tekamül edebilmişler ,islam tasavvufi ahiliği ise hep manada kalmıştır (belki de sıra onlara geçmişti ,bilmiyorum J) ..
günümüzde
kadim mana ilmini bize, beyaz perdeden, sanal alemden, cep telefonlarındaki
facebook konuşma baloncuklarından birebir rabıta olarak yaşatan bu insanlar, bu
ilmi çalışarak mı kazandılar sanıyorsunuz ?!.o ilim zaten taaa en baştan beri
vardı. onlara açığa çıkartmaları için izin verildi o kadar.. şunu unutmayın ki; asla böyle ilimler ne çalışarak öğrenilir, nede icat edilebilir..müslümanlar
çalışmadıkları ve gayret etmediklerinden tüm hazinelerini haçlı denen =hem maddede hem de manada hırsız olan masonlara; Osmanlıya ilk
mason asker paşalarının gelişi ve onları Galata mevlevihanesinin kabulü ile, hilafet dahil ,her ilmin yetkisini çaldırttılar. inşallah yakında geriye alabiliriz. amin..
Milleti İbrahim misalidir Türk Milleti..
bir uyanıp doğrultsa Ejderi
bir uyanıp doğrultsa Ejderi
Asayı Turuk u A’'li gibidir Türk Milleti….
AMAZON KADINLARIN ANADOLU
DEVAMI olan AHİ BACIYAN-I RUM(Anadolu kadınlar birliği) TEŞKİLATI; Hacı Bektaş-i Veli nin bir müridi olan Fatma
Bacı isminde tasavvuf ehlinin kurduğu bir kadın teşkilâtı'dır. Bu kurum kadınlar
arasındaki yardımseverlik, konukseverlik, doğruluk ve merhametin gelişmesine,
türk dilinin, türk kültürünün ve islam anlayışının kadınlar arasında
yayılmasını hızlandırmıştır. ahilikte erkeklere
''eline-beline-diline sahip ol'' öğüdü verilirken, bâcıyân-ı rûm teşkilâtın da kadınlara
“aşına-işine-eşine sahip ol” öğüdü verilmiştir.
OĞUZLAR:(*OK-UZ=vahyi bilgi alan bir peygamberi olan halk ,(* öküz) OĞUZ boyu KAYI aşiretinden Osmanoğulları
bu iş için seçilir ve bir ahi şeyhi olan Şeyh EdebAli tarafından, kendi soyunu
onun soyuna katıp bizzat yetiştirilir… mürüvvet,
fütüvvetin esasıdır.. mürüvvetse fütüvvetin sonudur… böylece kurulacak olan Devleti Âli Osmanoğulları
yönetimi ilk baştan, tasavvufi MANEVİ
fetih ile kurulup döllenmiştir. o tohum koca çınar olup, MADDİ MANEVİ FETİHLERLE NİCE
DAL BUDAK SALMIŞTIR…
Oğuzlara
Araplar Guz, Bizanslılar Uz, Ruslar Torki derler. Oğuz
Kağan Destanı'nda; 24 Oğuz boyu önce iki kola (Bozoklar
ve Üçoklar) daha sonra Oğuz
Han'ın 6 oğluna ve son olarak da onların 4 oğluna ayrılır.. batıda Göktürk Devleti'ni (6.yy) kurarlar.bu devlet
zayıflayıp Çin karşısında çöküp, 745 yılında İkinci Doğu Göktürk Devleti de
yıkılınca, batıya ve Çin'e göçmüş birçok Oğuz Boyu da Ötüken'e geri dönerek, Kutluk
Bilge Kağan'ın kurduğu Uygur Devletiyle birleşir.. Altaylar'ın batısı ve Tanrı Dağlarındaki
Oğuzlar ise, Gök Türklerin batı kolu olan Türgiş- Türkeş Kağanlığına bağlı
olup, 760'da Karluk boyunun kurduğu devlete biat ederler. 10.yy ‘da Hazar Denizi doğusunda Oğuz
Yabgu ile ilk devlet kurulur. 1000 yılında Kıpçaklar’ın yıktığı bu devletten
sonra Oğuzlar ikiye bölünür.. bir kısmı kuzeye giderek bugünkü Kırım, Kazak,
Bulgar ve Tatarların atası olurlar; bir kısmı da Selçuk bey önderliğinde
güneye inerek islamiyeti kabul edip, Anadoluya fetihler yaptılar ve islamı
yaymak için çalıştılar..
*KAYI: kayı kelimesi; ‚muhkem,
kuvvet ve kudret sahibi‛ demektir. Kayı boyunun damgası, iki ok ve bir
yaydan ibaretti. Oğuz Han oğlu Gün Han oğlu Kayı'nın, bu boyun ceddi olduğu
söylenir.
HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR
MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ
“20-TAHA suresi: 5 - O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş'a
istiva etti-hakim oldu.
6 - Bütün göklerde olanlar,
bütün yerdekiler, bu ikisinin arasında ve toprağın altıda bulunanlar O'nundur.”ŞIN HARFİ.. harf değeri 300.. BİR CİSMİN TA SOYUTİ ALEMDEKİ” İLK NEDEN “ AŞK HALİDİR…
ARŞ kelimesindeki ŞIN harfi aynı
zamanda kendinden evvelki *AYIN ve *RA harfini de içinde barındırarak İLM-İ
İLAHİ de bizler birlikte vardık der.. ve biz eşya ilimleri; bu
gizli hazine RA gücü enerjisi ile SÂD SALLİ ÂLÂ =maya-i tohumu AŞK-ı Muhammed’den, ARŞ AYNASINA AKS
ETTİK..
İki III harfli kelime olan AŞK,ARŞ.. aşk arş’ta tezahür eder.. yere göğe sığmayan Allah Teâla bir mümin
kulunun kalbine aşk ihsan ettiğinde, orayı kendisine arş ilan eder ve kürsüsünü
de o aşk mabedi olan kabe-i ûla gönüle
kurar. saf bir kalp aynası, yaratıcısının kendisini görmek ve bilmek istediği
tek yerdir. sadakat sabırla sınanır ve aşk çok kıskançtır. aşk tek kişiliktir. o yüzden aşk-ı celali de
daima kerbela vardır. .Arş bâst’ ta sudur amma , aşk-ı kabz’ da kendisine susuzdur…ve aşk kendisinden hiç
usanmaz. aşk kendisine aşıktır. aşk
kerem kılıp, kendisini yine kendi aslı’nda seyreder..
ve şın insana şeytanı da çağrıştırır.. şeytanın ve dervişin ve şükrün ebced
hesabı ise 520 (7) imiş…
ben Aşk’ın çocuğuyum ..benim Anam
AŞK” der, mesela hz Mevlana…
Süleyman Çelebi ise mevlidi şerifinde şöyle der ;
Süleyman Çelebi ise mevlidi şerifinde şöyle der ;
Allâh adın zikredelim evvelâ / Vâcib oldur cümle işte her kulâ
Allah adın her kim ol evvel anâ / Her işi âsân eder Allah anâ
hepimiz -her an – salatı daim olan bir AŞK ÜZERE VARIZ.. buda bizim hızına ve yapısına asla akıl sır erdiremeyeceğimiz RAHMAN’IN NEFESİ HUUU ile OL’ maktadır.. hakikatte bizler; yediğimiz gıdalarla değil, hava-i nefes ile besleniriz.. hepimiz, nefesin enfes birer zuhurundan başka bişeyde değiliz..
ve herkes anlasın anlamasın; tüüm
cehaletleriyle o alay ettikleri HUUCU üfürükçünün ta kendisidir.. ve
bilsin bilmesin her hücresi her nefes de sadece Yaratıcısının HUU ismini
zikreder.. hem de her haltı işlerken dahii. .yaaa…hepimiz HAY ve HU
adındaki 2 nefeslik salatı secdenin içe alma ve nefesi dışarı verme,
giriş ve çıkış-itme ve çekme eyleminin maddeleşmiş çocuklarıyız değil mi?..
nefesimiz bir kesilse hayatta biter, varlıkta değil mi?...
demek ki neymiş ŞIN HARFİ , her derde tek deva olan AŞK mış AŞK…
demek ki neymiş ŞIN HARFİ , her derde tek deva olan AŞK mış AŞK…
Şûra da Şira da
Aşk’ın azaları var
Yüce konseyin kutsal Sâkiye Sidurisi
Kadehleri çevirdi bu gece
Hazine-i genci kendi eliyle içirdi bu
gece
HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba, nasılsın? Beni özledin mi? bence özlemedin ama dedikodularımı merak ettin..ewet öyle.işte geldim. henüz kavuşmadık..artık kavuşma ümidim olmadığından sanırım sık sık durmaya başladım.durdu kadınla duran adam olarak öylece bekliyoruz ya hani bazı bazı..hadi Sen duruyorsun da, neden benim saatimi de durduruyorsun hiç anlamıyorum..ve senenin belli dönemlerinde o karenin içine hapsedilmem gerektiğini de artık öğrendim..bunu neden yapmak lazım bir onu öğrenemedim ki, sanırım vakit ham dersin yine J..
Sevdiğim Seni çok özledim. ve üst bölümleri, sadece alıntı oldukları için çok zor yazdım her zamanki gibi.. alıntılı bölümlerden nefret ediyorum.ama bir şey bilemediğim için kopyala yapıştıra mecburum..onları ne okuyabiliyor, nede su gibi akarak yazabiliyorum.. bana çok sıkıntı yapıyorlar..ama kendi yazdıklarım ruhumu ve ellerimi kanatlandırıyor.
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba, nasılsın? Beni özledin mi? bence özlemedin ama dedikodularımı merak ettin..ewet öyle.işte geldim. henüz kavuşmadık..artık kavuşma ümidim olmadığından sanırım sık sık durmaya başladım.durdu kadınla duran adam olarak öylece bekliyoruz ya hani bazı bazı..hadi Sen duruyorsun da, neden benim saatimi de durduruyorsun hiç anlamıyorum..ve senenin belli dönemlerinde o karenin içine hapsedilmem gerektiğini de artık öğrendim..bunu neden yapmak lazım bir onu öğrenemedim ki, sanırım vakit ham dersin yine J..
Sevdiğim Seni çok özledim. ve üst bölümleri, sadece alıntı oldukları için çok zor yazdım her zamanki gibi.. alıntılı bölümlerden nefret ediyorum.ama bir şey bilemediğim için kopyala yapıştıra mecburum..onları ne okuyabiliyor, nede su gibi akarak yazabiliyorum.. bana çok sıkıntı yapıyorlar..ama kendi yazdıklarım ruhumu ve ellerimi kanatlandırıyor.
Aslında inadımdan Sana ait tek kelime
yazmayacaktım amma şimdi, her şey değişti..kalbim Sen diyor ve ellerim klavyede
uçarak Sana,merakla okuyan gözlerine uzanarak dokunmak istiyor.beni özledin
şimdi değil miJ? gözündeki yaşı
silmemi ister misin ? öptümm..bence hala beni seviyorsun …ewwet. öyle.. biliyorum..
Şimdi gelelim Sensiz zamanlarımda
neler yaşamışım kaydetmeye..
25 eylül Perşembe.. masal sabahım .hayalimde masmavi bir
denizin üzerindeyim.sağ ayağımın başparmağının üzerinde dimdik duruyorum.sol
bacağım dizden kırık ve sağ bacağıma yapışık.böyle denizin üzerinde nasıl
durabildiğime çok hayret ederken, aniden dönerek sema etmeye başlıyorum. her
turda denizdeki dairem genişliyor..
26 eylül Cuma.. bugün bir masal
çocuğunun tavsiyesi ile the giver
–verici-seçilmiş filmini
tabletimden izledim.. her şeyin bembeyaz olduğu o okulda vazifeler dağıtılırken
inanılmaz ağladım Sevdiğim.. Sana filmin konusunu kısaca yazıyorum bak. .bundan
yüzlerce yıl sonra insanlar, duyguların, yani, kalbin insan doğasına zarar
verdiğini düşünüp, kalbe ait her şeyi hayatlarından çıkartıyor ve sadece beyin
tanrısının hizmetine giriyorlar. . önce
renkleri kaldırıyorlar. Her şey siyah beyaz. başka renk yok.. böylece
ırklar ve seninki- benimki daha güzel, daha farklı kavgası da yok. aşk- sevgi
yok. yasak. bir yerden yenidoğan bebekler geliyor. şartlara uymayanlar yok
ediliyor. ölüm ve kem söz yok, yasak. ama ölüm ve kötülük aslında var..sadece insanlara bunlar gösterilip öğretilmediğinden
var olduğunu idrak edemiyorlar..insanlar robotlaşmış. hatıraları genlerinde
uyanmasın diye de her sabah aşı olmak zorundalar.. işte bu mezun olan
çocuklardan, kayıt dışı olan, en seçilmiş çocuk hatıra toplayıcı olarak seçiliyor.çünkü her şeyi toplayan camii esmasına o haiz de ondan J..ama bu en zor dersi şimdiye dek
başaran hiç olmamış… sonu ölüm!?.. veya yeniden başlamak?!.. ve insan daima renkli-farklı olmayı nedense
seçiyor ki, filmin püf noktası da bence bu…
Sonra..geçen masalımın ertesi günü
kapağında sorun olan laptopumu tamire verdim.. bataryası da yenilenecekti..(tam üç hafta sonra onu tamir edilmemiş
halde geri alabildim. istedikleri fiyat
600 tl çoktu..şimdi kapağı şeffaf bantla yapışık ve hala çalışıyor. belki canım
isterse yine yenisini alırım J) ..
ve kaldığım yerden taberi tarihime gömüldüm.. uzun zamandır hiç kitap okuyamıyordum.. oo. peygamberimizin dünyadan ayrılışı, ilk halifeler, olan bitenler ve bir köşede oturan hz Ali.. okuyor okuyor ve karmakarışık oluyorum. sanırım yine ölüme çok yaklaştım. yaşamak istemiyorum. çok ağlıyorum ve sabrın bedenlenmiş haline inciniyorum.. ölmem lazım. bu cani dünyada, haksızlıklara sabretmek için yaşamaya mahkum olunmasına kızıyorum. neden hala ölemediğimi çözemiyorum.. Sevdiğim, bilir misin ben kendimi bildiğimden beri hep ölmek isterim nedense..o kadar ölümü sevmek ama burada mahkum olmak ne acaip bir bilsen.. sanırım buraya gelmeden kendi kitabımı okudum ve asla Sana ulaşıp kavuşamayacağımı ve bu turdan da elim boş döneceğimi anladım J..bari vakit çabuk geçsin diyor da olabilirim..
3 ekim
Cuma.arefe günü.. sonra 4. Son cilde geçiyorum.Kerbela..herşey
dağılıyor. ağlıyorum. ağlıyorum. çok kırgınım. bunu ne kabul edebiliyor nede
anlayabiliyorum.. iyi değilim..Sevdiğim.. Sen olmasaydın ben aynı ehlibeyt
aşığı Hüseyin amca gibi asi olurdum biliyor musun.bu şey galiba ondan bana
geçti..yine hepsinden nefret ediyorum.. aslında Sana neler yaptıklarını tek tek
şikayet edecektim. oysa şimdi susmam lazım..belki bir dahaki masalımda ahileri
ve bu konuyu tekrar edebiliriz..
*bugün vakfeye
duruldu..ikindi sâlâtı. salatta ilk defa
aniden durduğum yerde yine dönmeye başlıyorum.. tavafı hissediyorum.. kendimi
bir defa salıversem, kontrol etmesem ne olur bilemiyorum.. korkuyorum. ya geri
gelmezsem.. dönmek çok zevkli. böyle için bomboş hissediyorsun..sen yoksun. zaman
yok. bomboş bir dairede dönen bir topacın olmayan ipi var ..çoook zevkli.. dünyanın
manyetik kutup alanında sanırım bir şeyler oluyor Sevdiğim.. bilmiyorum.. ama
orta ve güneydoğu yine çok karıştı bugünlerde.. onları okuduğum taberi
tarihindeki yaptıklarından dolayı affedemiyorum. sanırım hep kavga edecekler..
belki de ıslah edilirler. bilmiyorum..
4 ekim cumartesi kurban bayramı..
5 ekim
Pazar.bayramın ikinci günü..uzun ama çok
uzun yıllardır ilk defa eve yeni kurban eti geldi..dereotu oğlum, eti kendisi işlemek
için istemiş.. tezgahın üzerine malzemelerini bırakıyorum. Aniden masa
üzerindeki naylon poşete dokunarak ona ne yapacağını söylerken ,ellerim sanki
Kabe’yi selamlar gibi havaya kalkıyor ve öyle kalakalıyorum.. çocuklar hemen
anlıyor: ”anne çabuk buradan çık,sen et pişiriyorsun ama ne oldu?”
diyorlar.. çıkamıyorum ki!. öyle kalakaldım. ellerim havada, gözlerim kapalı diyorum ki “ ama bu canlı,çok sıcak” ve biranda
yüksek sesle ağlamaya başlıyorum..her şeye maydanoz kızım, gözlerim kapalı, ellerim havada bağırarak ağlayan beni sırtımdan iterek
döndürüyor ve “yürü” diyor ve salona
getirip bir koltuğa bırakıyor J..niye böyle
oldum anlamıyorum Sevdiğim. o sıcak ete poşet üzerinden dokununca mahvoldum.. orada gözlerim kapalı; Haybabam etleri
parçalarken ”Babaaaa!! Babaaa!! yapmaaaa!!!! “diye paramparça çığlıklar atanı
hatırladım ve sabahı, Evvelzamanımın dileği ile bir rüyaya bir kurban parası
sadaka verişimi de tabii..her mahalleye bir kasap lazım ya hani,işte o kasap senin baban olmamalı!!
bu arada dereotu oğlum en yüksek sesle açtığı mehter müziği eşliğinde et
tahtasına korkunç darbeleri büyük neşelerle indiriyordu….biz gerçek saf türk ailesiyiz?!...Allahım yaaa!!
7 ekim salı..bayram ziyareti
için Orhun amcadayım..oo kimler geliyor.. kitlesani basımevi ailesi ile kara
gözlüklü tanıdık bir derviş…ilginç ve güzel bir gündü..ÂMÂ OL’AN giderken bana
diyor ki.. her şeyi öğreneceksin ama ne
zaman? Öğrenmek istemediğin zaman o sana gelecek J…kitapçı aile
bizi özel meşk gecelerine davet ediyor..hanım ısrarla beni de
istiyor..(kıskanmak yok )
13 ekim pazartesi..kızlarla bu yılın ilk tasavvuf dersine başladık..onlar yeni bir kitap okumuşlar.masada birlikte enerji topu yapmaya çalıştık J ben hiçbişi hissedemedim. mavi nokta resimli kitabı okuyanlarsa hissetti. sanırım ben mavi güneş yüzünden temkinliydim, hiçbişi olmadı J…Gülsüm nefes tekniği dersi aldığından, ilk öğrencileri ve denekleri olarak biz, bu sene ona öğrenci olacağız. en başarısız benim. bunca kilo ile hoplayıp zıplayamıyor, sigara içtiğim için nefes alamıyorum.. ve günde 1 lt den fazla şekersiz türk kahvesi içtiğim içinde beyni felç olmuş bir bağımlıyım nefescilere göre.. kafein yasakmış J..hıım.ben ek kontenjan talebesi olduğumdan bana her şey serbest tabii J ..
bu gece taxi çağırıyorum.Orhun amca ve hanımını da alıp ,dooğru Cerrahpaşa da ahşap bir konağa gidiyoruz..az sonra kara gözlüklü adam ve hanımı ve yabancı talebesi de geliyor. bir kaç kişi daha var..ev sahibimiz ve torunu aniden hastalanmış. alt kattalar. Yeni serum takmışlar .J..Sevdiğiim. çok ayıp bence…ev sahibem Şam kökenliymiş.ayağa kalktığımda vitrinde bir resim gözüme çarpıyor:” bu kim?” diyorum.”Arabi” diyor. “fotoğraf çekebilir miyim?” diyorum..”içeri gel,daha büyüğü var,onu çek” diyor.aa..fotoyu önüme koyuyor ve ellerimi aniden kulaklarıma bastırıyorum.."ben O’nun kızıyım” diyen; bana O’nun arapça virdini veriyor ve “ben sana izin verdim, bunu oku” diyor J..ve hepimize Kerbela toprağından yapılmış tesbihler dağıtıp, oradan getirdiği sudan ikram ediyor.. bu hediyeleri geçen günkü ağlamalarıma oradan gelmiş bir jest olarak kabul ettiğimi sanırım söylememe lüzum yok Sevdiğim…az sonra kara gözlüklü adam udu çalmaya başlıyor, Semerkant bendir vuruyor ve yabancı hukukçu ney üflüyor ve meşk başlıyor..
16 ekim
Perşembe..bu rüyamı yazmıyorum Sevdiğim.sadece
bana yardımcı ol diye yarımay olmaya ramak kalmış bir lacivert taşı ve ehlibeyt arasındaki bağı sormak istiyorum?!!
17 ekim Cuma
sabahı..hayalimde ekrandan akan yazıları
görüyorum.. AHFA yazıyor..ama ahfa
kelimesinde bir iki harf değişiyor ve aslı öyleymiş, yazarken anlıyorum.. uyanınca
yine hepsini unuttum. bunlar nedir
Sevdiğim?.tasavvuf sözlüğüme baktım ve ben o hale uygun biri hiç değilim, acaba
ne demek istedi ruhum bilemedim?!
Sevdiğim, lütfen kızma. geldiğim yer
bunu icab ediyor..geri dönemem.. biliyorsun ki ben geriye dönüşü olmayan sonsuz
bir yola Senle çıktım.Sen benim emanetçim ve rehberimsin J.ve bende Senin
sonuna dek şımarma izni olan , o yüzden de Sana yaklaşması, ulaşması imkansız
kılınmış olanım. madem ki ben Sana zarar vermemek için Senden uzak duruyorum ve
duracağım ,o halde Sende şimdi ve sonra ne kadar kızarsan kız bana zarar
vermeyeceksin tamam mı ve tam kapasite
korunma istiyorum lütfen….O İÇİÇE siyah DAİRELİ BEYAZ JAGUAR FENA DEĞİLDİ, ŞAMAN
RUH KORUYUCUSU OLARAK J..
sıkı dur!.. açıklıyorum.. canım
Sevdiğim, tefekkürlerimde Şamanizm konusuna nihayet geldim.. tabii bunu şaman, şam,
KAM ve KAMİL MÜRŞİD üzerinden inceleyeceğim ve tabii ki KAM DAVULU ile bendiri
,zilleri ,tütsüleri vs .yani akla gelen
her şeyi de.. ATA DİREĞİnde yapılan ölüm
ötesi yolculuğu, sabahın şahidi kayıkçı kyron ‘u..ve ölmeden evvel ölmeyi..Sevdiğiim
buna mecburum. Mesleğimi tanımam lazım.. lütfen.. beraber yürüyoruz ya hanii!. birlikte
başaracağız demiştin ya hanii!.. Elimi
tut! ..ve bir elini kalbimin üstüne koy.. ne hissediyorsun?!.Sana devreden bir
kalbin akan kanı Sana nasıl geçiyor söyle!! İşte öyle..işte
böyle..görüşürüz J..
nur cihan
20.10.2014