30 (O’tuz) KUŞ ,30
HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 24
Katrenin içinde cihan Sen onun ummanıSen
Katrenin içinde cihan Sen onun ummanıSen
Gelenin, gidenin bir olduğu bir mekanda, mekanlardan ve gelip gidenlerden münezzeh olan ALLAHIMIZA hamd, irsal ettiği RESUL rehberi feyzimiz daim NUR olsun.. amiiin..
hal ehli olmak her ne kadar değerli sayılsa da, asıl olan makam-yetki-mühür sahibi olmaktır…makam sahipleri hal vergisine ek olarak,yaptıkları işe emek verirler.. onlar çalışıp tefekkür ederek merdivenleri tek tek çıkar, yetkileri elde ederler.. dünyamızda çok az kişi, olan biten şeylerin ilmini de bilip, bizlere açıklayabilir.. vergili haller gelip geçicidir.. bunların zuhur ettirildiği kişilerin çoğu, kendilerinde olup biteni anlatıp açıklamaktan aciz olup, sır der geçerler.. oysa sır yoktur.. anlayıp anlatamadığını gizemlere büründürüp, kendisini bir meta zannettirmenin adına asırlarca sır denmiş ve millet uyutulmuştur….
O yüzden Allahımızın bir ismi
olan ALİ ve ALİM çok değerlidir.. ilim
olmayınca her şey havada -askıda-sanal
bir alemde- ayakları yere basmadan temelsiz kalır. İLİM MÜMİNİN YİTİK MALIDIR ,
İLİM ÇİN’DE DE OLSA GİDİP ALINIZ diye emredilmiştir..
havada dolaşan manalar
yüzünden, günümüzde de olduğu gibi, tüm kadim
dinler cehaletle suçlanıp, hor görülerek alay edilir. hepsinin birbirlerinden
çalıntı olduğu söylenir.. halkı kolayca idare etmek-ezmek- kendilerini ve ailelerini yaşayan tanrılar olarak ilan etmek
adına birileri tarafından uydurulduğuna inanılır ki, genel manada doğrudur...zira
her hak din , saf ve arı olarak gelir.. ama o irsal edici nebi gider
gitmez;avamı halk anında kevnü fesada-sen ben kavgası-iktidar- baş olma
davasına düşer..yine belli aile devletlerinin kendi tanrılıkları için
kullandığı resmi bir dine dönüştürülür.. sistem budur..asla değiştiği görülmemiştir
..tarih tekerrürden ibarettir..
tüm dünyada din sahibi
ülkelerin hemen çoğu 3. Dünya konumunda olup, Allah adına birbirlerine
fitne sokup, birbirlerini Allahuekber diyerek kafir ilan edip, kafa kesip öldürmektedirler.. yani Müslümanlara göre
kafirler yine diğer mezhepten olan Müslümanlar olmaktadır.. güçleri ancak birbirlerine
yetip, dış alem ülkelerine rezillik ve maskaralık etmektedirler. İnşallah Allahımız tez vakitte, sadece adı Müslüman olan
bu zalimlerin zulmünden islamı ve peygamberimizi kurtarır…
Müslümanlar
düşünmelidirler..neden bu fitne başımıza geldi? ne haltlar yedik ki kendi
içimize cehennem ateşi salındı ve birbirlerimizi kafir ilan edip, Allah adına öldürmekteyiz?…bu
kerbela haline yine nasıl düştük?..acaba peygamberin vefatı ile başlayan fitne
ateşi hiç mi sönmedi? O’nun ardından düştüğümüz sen ben kavgası ile, O’nu ve
irsal edip getirdiği marifeti hiç mi hal edip anlayamadık? kendimize bunu
sormalı, cevabı yine kendimize vermeliyiz..
neden Muhammedi olmak bu kadar
zor? neden Muhammediliğe
ulaşamıyoruz? neden Muhammedilik bize kapısını ve manasını açıp, huzur dolu
yuvasına bizi almıyor? hani “ümmetim ümmetim”
dediği ,O’nun ileriki zaman kardeşleriydik? .. o halde ümmetim ve kardeşim
dediği başka başka varlıklar ve manalar mıydı? bunu kendimize sorup,
kendimizden alacağımız cevaba göre kendimizi bilmeliyiz..
dinsiz tanrısız addedilen pek çok
ülkede ise, dürüstlük-güven ve adaletle yönetim olduğundan dolayı,
Müslüman ülkelerdeki fitnelerin-terörün-ucube cehaletlerin izi dahi, o
dinsiz sandığımız memleketlerde görünmez.. dinini put edinen bizler,dinsiz
sandığımız ülkelerin vardıkları huzur ve refaha varamıyoruz ..çünkü bizi hedefe
götüren ibadetlere, kişilere, eşyalara takılıp, onları put edinip duraklarda
kalakaldık..
hiçbir Müslüman, kendisi ve
ailesi adına hayalini kurduğu –özendiği bir hayatı yaşamak için Müslüman ülkeleri
tercih etmez.. çalışmak, çocuğunu okutup yetiştirmek için daima Müslüman
olmayan ülkeler seçilir..nedeni ise o ülkelerin adalette, refah dağılımında tüm
yönetimi islam olan ülkelerden çok daha ileri seviyede olmasıdır …yani
durumumuz açık ve net halimiz bu..
bunun nedenleri düşünülmelidir..hicret esnasında efendimiz,
kendisine gece çöl yürüyüşünde rehberlik etsin diye en yüksek parayı vererek,
işinin ehli olan bir putperesti rehber olarak tutmuştu..ona güvenip peşinde
yürüyerek, Mekke’den Medine’ye hicret etmişti.. bu işe ehil olmayan bir adamı, sadece Müslüman veya yakınım diye
önüne asla katmamıştı..bizlere de işi ehline vermeyi emretmişti .. İslam
devletlerinde kimse bu emre itaat etmiyor…. Ne yazık ki bugün ülkemizde,
işleri hiç hak etmeyen, güya dışı süslü- ben Müslümanım diye bağıran, sahtekar
-ehliyetsizlere verilmiş makam ve yetkiden
ortalık geçilmiyor..ve ülkemde adaletsizlik boğazımızı aşıp, tepemizden
çıkıyor….
peygamber efendimiz iki şeyle övünürüm demiştir..”birincisi adil bir hükümdar zamanında dünyaya geldiğimdir” ki, o adil hükümdar dediği Nüşirevan bir Mecusi-ateşperestti, hatırlayalım lütfen..ve kıyamet günü adil hükümdarların peygamberlerle birlikte haşredilip ,onların yanında kürsilere oturacakları da hadisle bize bildirilmiştir.. Hz Fatih Sultan’ın makamı manası da burada tabiiki açığa çıkıyor J…
peygamber efendimiz iki şeyle övünürüm demiştir..”birincisi adil bir hükümdar zamanında dünyaya geldiğimdir” ki, o adil hükümdar dediği Nüşirevan bir Mecusi-ateşperestti, hatırlayalım lütfen..ve kıyamet günü adil hükümdarların peygamberlerle birlikte haşredilip ,onların yanında kürsilere oturacakları da hadisle bize bildirilmiştir.. Hz Fatih Sultan’ın makamı manası da burada tabiiki açığa çıkıyor J…
bu bize ne anlatır?.. aklı maat yani adalet, huzur,güven, mutluluk için tek geçerli olan ideal yönetimdir..vicdan mahkemesi denen mizan terazisi budur. çünkü insan hem kendisinden, hem de etrafından sorumludur.
bugün hak dinler, tüm dünyada sevilmeyip nefret ediliyor.. dinsiz ve
tanrısız olan Japonlar ,dünyamızın genleri en dürüst, en saf halkı seçilmişler.. çünkü, Japon ulusunda var
olan ana gelenek, adalet ve işini en mükemmel biçimde yapabilme üzerine
kuruludur.. yani peygamberimizin dediği BEN GÜZEL AHLAKI TAMAMLAMAK İÇİN GELDİM
erdemi,bu ırkın asil genetiğinde vardır.... Japonlarda işini iyi yapmayan kendisini
suçlu hissedip, kimseye fitne verip kaosa sürüklemeden, yine kendi cezasını tüm
dünyanın bildiği üzere kendisine verir..
Yahudi, Hristiyan ve
Müslüman halkları ise fitneden, fesattan,
terörden, din adına birbirlerini yok etmekten başka hiçbir şey yapmıyorlar.. bugün
islam coğrafyası, tüm dünyanın en nefret ettiği insanların yaşadığı yegane
yerdir..en mükemmel dine sahip olup, onu en kötü şekilde anlayıp yoran
,dünyanın en fitne namussuz üçkağıtçılarının cirit attığı ülkeler islam
ülkeleridir..
ışık doğudan yükselir diye islam alemi hedef alınsa da ,güneş ışığı batıdan batar ..ve kıyamete yakın da battığı yer olan batıdan doğar..o halde tembel mirasyedi, tek dertleri uçkurları ve nefsleri olan bu sözde Müslümanların yapamadıklarını ,inşallah, güneşin battığı yerde doğan yeni Müslüman kardeşler gerçekleştirecektir…onlar nefsani olan pek çok şeyi yüzyıllar içinde hazmedip bitirmiş olacağından, islam onlara en şerefli yaşam tarzı olarak kapısını açacaktır.. ve onlar, islamı bizim hiç anlayıp yaşayamadığımız güzellikleri ile bilip, sevip, yaşarken, bunu bize de gösterip anlatacaklardır inşallah ve amiin..
ışık doğudan yükselir diye islam alemi hedef alınsa da ,güneş ışığı batıdan batar ..ve kıyamete yakın da battığı yer olan batıdan doğar..o halde tembel mirasyedi, tek dertleri uçkurları ve nefsleri olan bu sözde Müslümanların yapamadıklarını ,inşallah, güneşin battığı yerde doğan yeni Müslüman kardeşler gerçekleştirecektir…onlar nefsani olan pek çok şeyi yüzyıllar içinde hazmedip bitirmiş olacağından, islam onlara en şerefli yaşam tarzı olarak kapısını açacaktır.. ve onlar, islamı bizim hiç anlayıp yaşayamadığımız güzellikleri ile bilip, sevip, yaşarken, bunu bize de gösterip anlatacaklardır inşallah ve amiin..
Merhaba Sevdiğim ve
Merhaba.. masal
ertesi, akşamüstü aniden hastalanıp çok üşüyerek uykuya daldım..Mısır'daki Dendera
tapınağındaydım. tapınak tavanındaki NUT ANNE vücudunu görmeye başladım.. vücudun
her bir yanında zoomladıkça, akan dalga şekillerini seyrettim. gözlerimi
açtığımda, Google den Dendara’daki Nut’un beden resimlerini indirip
büyüttüm..aaa gerçekten de su dalgası tüm sırtını boydan boya kaplıyordu.. ve Mısır’ın ölüler kitabını okumaya karar
verdim.. o günden bu güne sadece dalga boylarını işin ehli olanlara sorduysam
da ,kimse benim istediğim manayı ne biliyor,ne anlıyor, nede anlatabiliyordu..
veya çok özel bir ilim olduğundan, hepsi benden saklıyor da olabilirdi ki,
bilmiyorum.. eğer saklıyorlarsa –hak etmediğim bu bilgileri bana vermedikleri
içinde onlara saygı duyarım.çünkü bu olağanüstü bir ilimdir ve kim bilip
anlarsa herkesin ona hayran olması gerektiğine inanıyorum…
Sevdiğim, senelerdir öğrenmeye çalıştığım çözülmüş atomun –havada askıya çekilmiş kömür pil tozu hücrelerinin-her bir zerresinin içindeki farklı desen çizimindeki dalga boylarının anlamıydı biliyorsun…nasıl oluyor da, madde kıyameti kopup, böylece amaya karışıyordu? ve beden bir köşede, dev bir mıknatısın aşkına tutulmuş-cezb edilirken, kendisine yapılan işlemi nasıl izleyebiliyordu? Ve görünmeyen dev mıknatıs halvetini bitirdiğinde, nasıl oluyordu ki, her dalga hücre odacığı yine seslerini yükseltmeden bir araya gelip, tek bir şeyi var etmeye birlikte devam ediyorlardı?..
isim,enerji,madde aynı idi..maneviyat ilmi ile, teknoloji bilimi de aynı idi..ama neden bilim adamları manevi bilicileri yalanlayıp red ediyorlardı pekii?. kıskançlıktan başka hiçbir şey olmadığına eminim..halbuki teknolojiye en hayran olan ve destekleyen daima manevi rehberlerdir.. anlatmak istediklerini en mükemmel bu yeni icatlarla tanımlayarak anlatabilirler değil mi? evet..
DALGALAR ÜZERİNE DALGALANMALAR TEFEKKÜRİYESİ
Çocuk: bana
dalgaların desenlerini açıklayabilir misiniz lütfen? mesela su dalgası ≈≈≈≈≈≈≈, sprial@ - daire dalgalar ʘʘʘ ,kesik çizgi arası nokta dalgalar Ξ:Ξ:Ξ:, nokta
dalgalar ░░░░
vs
nedir?
AHM: kısaca hemen yazayım o zaman.. bana
bu dalgaları genelde beyinde gösterirler..ama dalga hep aynıdır..beyin vücuda
komut göndereceği zaman deniz dalgası gibi kesik kesik gönderir, yani sıçrar gibi..denizdeki
gel git olayı gibi..beyindeki sinirlerde kopukluk varsa yuvarlak daireler çizer..
havadaki dalga gibi…bel kemiğinin içinde kopukluk varsa, öz suyun beslediği, o
zaman çizgi çizgi dir.. o da yağmur kar vs olaylarında ki dalga gibi….
anladığım tek şey nedir bilir
misiniz…yer yüzündeki var olan her şey dalga sinyallerine bağlıdır.. insan vücudu
da dahil..o dalga akımına zarar geldiği anda hastalık başlıyor…işte ben o
dalgaları düzelterek şifa veriyorum
çocuk: sinyal bozuluyor..işte zaten aradığım bu anlam..doğru dalga sinyali nedir ve nasıl anlaşılıp, komut veriliyor?
AHM:bende beş enerji var şu anda.. kırmızı, beyaz, yeşil, mavi, sarı…hepsine ve
her yere hükmeden kırmızıdır..bunu unutmayın..kırmızı rahmanın rengidir
Çocuk:yani ALLAH esmasının nuru olan kırmızı .tamam şimdi anlamaya başlıyorum.. mavi kelime-i tevhid nuru rengi..beyaz HU esması nur rengi..sarı HAK ve yeşil HAY..
AHM:şimdi ilk kırmızı verildi..sonra
kadir gecesi yeşil..sonra mavi..bu üçüyle iki yıl geçti..beyin hastalıklarına
bakmaya başladığımda da sarı ve beyaz verildi.. güneşin içi yeşildir..dış
kabuğu turuncu…bir camı yakın, is yapın, bakın.. ben çıplak görebiliyorum..sizde
görürsünüz.. orta göbeği farklıdır..turuncudan en ortaya zümrüt yeşili oluyor, dalga dalga, halka halinde..
Çocuk: hücrelerin dış suretleride değişik.biri
diyelim ki yaprak şeklinde.. ᴧᴧᴧᴧᴧᴧᴧ mesela
bu dalga boyu ne demek? Kabe’nin örtüsü ve eski mısır hiyeroglif harfi bu
desenle doludur..
AHM:bu ᴧᴧᴧᴧᴧᴧᴧ deniz dalgası işte..bu dalga dik
gitmez. Kesiklidir, her aşağıya çarptığında hızı azalır..aynı hızla gitse,
denizi düşün, önünde ne varsa götürür.. beyin kanaması da aynıdır,dalga dik
gitmiştir..aşağı inişi hızı keser..ama hızlı olmalı ki kanı dağıtmalı…denizi
dalgalandırmalı….hava dalgası ise bazen
halka ʘ
,bazen dik III çizgidir..hep daire olsa, yağışlar döne
döne olur ama bakın, bazen dönerek bazen dikine yağar..
çocuk: birde bu nokta nokta ░░ dalga nedir?
AHM: bu ░░ beynin-zihnin tamamıdır…her nokta bir hareketimizdir..göz kapaklarınızın kendiliğinden açılmasından, bakmak için sağa sola kafanızı çevirmeye kadar hepsi, ayrı ayrı tek noktalardan olur..
Çocuk: ≈≈≈≈≈≈≈birde yatay S halde, yılan kıvrımlı su dalgası var ?…
AHM:bu≈≈≈≈≈≈≈ öz suyun dalgasıdır..gökyüzündeki duranlarda bu dalgayla durur..öz su beyinden gelir.. bel içi sıvısıdır aynı zamanda.. insanın yaşam kaynağıdır. beyin sıvısına zarar geldi mi, insanın kimyası bozulur..
çocuk: ama ben omurilik içindeki özsuyun kuyruk sokumundan beyne çıkıp indiğini öğrendim?
AHM: deniz suyu da doğanın öz suyudur..o kurursa, hava nem almaz. her yer kurur.bana da doktorlar, insanın beyinden canlandırıldığını söylemişti ama,AHM ayaktan başlar dedi.. mantıklı bakınca evet ayaktan..tıp her şeyi çözmüş değil.. sıvıyı salgılayan beyindeki lloplardır..
çocuk:evet bende canın sağ ayak
başparmağından çalıştırıldığını öğrenmiştim.
AHM: ahm kızıl dır..kızıl rahman rengidir..kızıl marsdır..kızıl akreptir..akrebin zehri eğer ehlileştirilirse öz suyun anahtarıdır..esmalar çok önemlidir.. esmalardaki isimler o dalgaları canlandırır..mesela ESSELAM dik gider..EL HAYYÜL KAYYÜM döne döne gider..EN NUR sıçrayarak gider (sıçrar ve havai fişek gibi patlar)..ben enerji veririm..O kan grubu olanlar hemen alır ve anlatır..A gurubu ikinci guruptur az geç alır..B gurubu ve negatifler verilen enerjileri en geç alırlar..ben o dalgaları kullanma hakkına sahibim..o dalgaların anahtarı da ALLAHÜLMÜLKTÜR…”…” .. aslında bütün olay enerjinin dalga boyları ve frekansları çalıştırma anahtarları olan esmalardır.. dediğiniz gibi millet sabahtan akşama hiç durmadan pek çok şey elde etmek için esma çekse de, onlara neden bir faydası olmuyor?..çünkü, harfleri yutuyorlar ..tek tek beyini yıkayarak ve kalbe emir vererek olmalı..
AHM: ahm kızıl dır..kızıl rahman rengidir..kızıl marsdır..kızıl akreptir..akrebin zehri eğer ehlileştirilirse öz suyun anahtarıdır..esmalar çok önemlidir.. esmalardaki isimler o dalgaları canlandırır..mesela ESSELAM dik gider..EL HAYYÜL KAYYÜM döne döne gider..EN NUR sıçrayarak gider (sıçrar ve havai fişek gibi patlar)..ben enerji veririm..O kan grubu olanlar hemen alır ve anlatır..A gurubu ikinci guruptur az geç alır..B gurubu ve negatifler verilen enerjileri en geç alırlar..ben o dalgaları kullanma hakkına sahibim..o dalgaların anahtarı da ALLAHÜLMÜLKTÜR…”…” .. aslında bütün olay enerjinin dalga boyları ve frekansları çalıştırma anahtarları olan esmalardır.. dediğiniz gibi millet sabahtan akşama hiç durmadan pek çok şey elde etmek için esma çekse de, onlara neden bir faydası olmuyor?..çünkü, harfleri yutuyorlar ..tek tek beyini yıkayarak ve kalbe emir vererek olmalı..
Sevdiğime NOT: bu güzel anlamlar için çok
teşekkür ediyorum..bazen, yani genelde sık sık aceleci olup, söz dinlemiyorum
ya hanii..bana söylenene inanmıyor ve ne lazımsa vakti gelince o mananın bana
geleceğine güvenmeyip, kapı kapı geziyorum ya birde..efendidir, her haltı anlar
bilir deyip sorduklarımın genelinin, aslında bu ilimlerin zerresinden anlamadıklarını
çaktığım için, onlarca, tüm cehaletimle nasıl oluyor da yazdığım ve rüyalarımı
kurguladığım azarını herkesin içinde işitiyorum ya…ve susuyorum..nefsimin
törpülenmesi için,bir şekilde illa bana o ellerini neden öptürtmek
istediklerini bilmezden gelip, o adamların birde uzattıkları eli öpüyorum
ya…susuyorum…(onca sene kibrimden kimseye eğilmeyen ve el öpmeyen ben, şimdi
kim elini uzatırsa, içimden gülerek en
edepsiz halimle o eli öpüyorum)
***
***
Sevdiğim.. Mısır ölüler kitabını
yeni idrak seviyemle okudum.bazı yerleri kopyaladım..şimdi onların en öz
paragraflarını kendi zannımla birleştirip Senle paylaşmak istiyorum ,izninle…
Tüm ruhlar göksel anne tanrıça
NOUT un kolları arasındaydı..
KA EBEDİ BEN demektir ve İKİ KOLLARINI DUA EDER GİBİ AÇMIŞ ELLE veya güneş dairesinden çıkan iki el olarak sembollenir...
KA EBEDİ BEN demektir ve İKİ KOLLARINI DUA EDER GİBİ AÇMIŞ ELLE veya güneş dairesinden çıkan iki el olarak sembollenir...
mısırlılar KA'nın ebedi gücünü bildiklerinden, birbirlerine KA’n yaşasın derlerdi..işte o yüzden
Türklerde KÂÂN-HAN ismi sadece en yüce makamlara verilirdi..
ilk en büyük güç KA (Güneş ışığı feyzinin ilahi tohum olarak maddeleşmesi)
tanrılaştırıldı
ve adı NOM ile anıldı..O, en büyük tanrı oldu..
Teb yeryüzünde tanrının yerle göğü ayırdığı tepe kabul edildiğinden burada yüzlerce GÜNEŞ DİKİLİ TAŞI anıt dikildi ..işte Türklerin demirkazık -ata Tuğrul direğinin ilk orijinal hikayesi de budur..
Teb yeryüzünde tanrının yerle göğü ayırdığı tepe kabul edildiğinden burada yüzlerce GÜNEŞ DİKİLİ TAŞI anıt dikildi ..işte Türklerin demirkazık -ata Tuğrul direğinin ilk orijinal hikayesi de budur..
BAKARA/261;Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir
GÖKYÜZÜNÜN TARLALARININ ADI İALOU DUR ve buğday tohumu
olan insan ruhları orada büyümüştür.. eski
mısır da bir ölünün ruhunun çıkacağı en son yer, yaratılmadan evvelki ruh
sütunları bahçesidir..ölünün ruhu
burayı görünce, fravunun geb kazı gibi İALOU diye bağırır ve oradan RA
nın kayığı ile güneşe- kaynağa geri döner..Afrika da Doğon kabilesi de NOMMO nun
gemisindeki PO TOHUMLARInı bu kaynak hikayeden almıştır...malum,hz pir
Mevlanamızda mesneviye başlarken, ilk İLAOU –İLAHİ RUHSALLIK olan kamış
tarlasındaki NEY SESİ, yani İLAHİ NEFHA NEFES RÜZGARI ile başlar…
*burada dikkat etmemiz gereken şey,eski mısır da seyrü sülükün aşağıdan yukarıya olduğu ve ancak ölünce, bunun ölüler kitabı ile formalite olarak çıkılabileceğidir.. amma islam tasavvufunda hz mevlanamız tekamülüne yukarıdan aşağıya inerek-hemde yaşarken-ölüDİRİLER kitabını kendisi yazarak başlamıştır J..
Mısır’da 3 büyük esma tanrısı vardı..PTAH- ANUBİS - OSİRİS…PTAH yaratıcı çarkları çeviren ahirete ait mavi-yeşil bedenli tanrı idi..mezopotamya ilerde onu, tanrı dingiri-değirmen-tekerlek tanrı olarak bilecek ti ki, Hintliler ona devalar yani çakra teker tanrısı dediler....Sümerde ise latif bedeninden tekerlek galaksiler gözüken Marduk adını alacaktı..
4 ışık vardı: güneş RA nın ışığı ve onla aynı olmayan karanlığın- SET in ışığı ve yaratılışın başlangıç TAN ışığı..ve ölmeden evvel ölme ile meydana çıkan son ölerek doğum olan Anubüsün ışığı..
… BAŞLANGIÇTA
BİR VARDIR ve SESSİZCE SOLUYORDU ve sıcaklığın harareti artınca diledi-kelamı söyledi ve sözden yaratılan
diğer tanrılar kendilerini bildiler.. yani her şey gönlün dilemesi ve dilin söylemesi ile
var olup, vücud bulmuştu...Mısır da kalp piramit gibi üçgen olmasından
dolayı özeldi..dil de kalbin dışarıya uzanan üçgen sureti ve anlamıydı..ve
kelam kalbden dile, dilden maddeleşmeye açılan bir yaratıcı ilahi nefesti..
Döllenmiş ilahi lagos Kelam, kendisinden, tanrılar da denen-
renkli ışık nurlarını ve titreşim desenlerini ve harflerini ve geometrilerini
ve suretlerini yarattı. .işte o yaratan tasarımcı Müsavvir esmasının sahibi tanrının
adı PTAH dı. ptah ve menfis ,tanrı bilime göre
ise ÇOĞALMA ORGANI ve ruh-piramit gibi üçgen olan YÜREK ve DİL idi...dolayısı ile insanı beşer , maddi üreme-çoğalma için, cinsellik üreme organını bilip kullanır...oysa mana ehli ,kalp çocuklarını halen söz ile döller ve kişinin kendi kalbinden kendisini İLK ADEM MİSALİ ANASIZ BABASIZ doğurtur..yani BELSUYU beşeri ile hakiki tanrısal TURUKU ALİ soyu ayıran nokta burasıdır...(Horus’un (*İsa makamı), annesi İsis (*Meryem)’in
kalp çocuğu olarak doğması ve Osirisin kesilmiş kayıp üreme organı hikayesi
gibi..çünkü mısır mitolojisi madde alemini anlatmaz..seyrü sülük çıkartmak için
ruhsal yolculuk hikayelerini anlatıp, semboller..)
YARATICI-müsavvir esma tecelli tanrısı olan PTAH ölüdür ve asa sırrı= ölümsüzlüğün ve yeniden doğumun sırrına Ptah ile ulaşılır.. eskiler “Erk Asası titreşim prensibini anlayanın elindedir,” demişler ve günümüzde bu ilim, kundalini enerjisi olan kuyruk sokumundaki ölmez hücreyi uyandırmak ve o uyanmış omur içi- kuyu suyunu beyne fırlatıp, artezyen kuyusunu taşırtıp, tam aydınlanma ile ancak anlatılıp anlaşılabilir diye de notumu düşüyorum J...
*bu durumda ANUbis değişik tekamüllerde Thot-hz İdris oluyor.. bizim hermetik budizmden gelen islam tasavvufu Bektaşi alevi geleneğinde ise, Thot-İdris nebi –Tuba ağacının ve ilahi kelamın yazıcısı hz Ali olarak yer bulur.. dolayısı ile Anadolu hermetik Budist islam Türkmenlerine göre, Hızır & İlyas,Thot –İdris nebi-Hacı Bektaşi Veli, hz Ali’nin tekrar tekrar bedenlenmesinden başka bir şey de değildir..
burada benim için en önemli bilgi ise şudur Sevdiğim.. Mısır’a ilk evvela ölüler mumyalanmazmış.. aksine aynı Osiris’in bedeni gibi parçalanarak dağıtılırmış.. daha sonra değişik eziyetli işlemlerden geçirdikleri bu parçaları yapıştırıcılarla birleştirmeye çalışırlarmış..dolayısıyla İLK ŞAMAN ATA- ÖLÜ KURBAN EDİP PARÇALAYICISIDA kara çakal başlı ANUBİS oluyordu..böylece de,kara kıtmiri post sahipliğine giden işaretler, Hızır postu manasını da minik bir ipucuyla bize veriyor J (*beni öperek tebrik edebilirsin ).. yani vahdeti vücutçuluğun ilk dersleri son derece gönül bulandırıp korkutucuymuş.. zamanla bu yöntemden vazgeçilmiş. çünkü hiçbir zaman parçaladıkları vücutları düzgün yapıştıramıyorlarmış..İsis’in sargı bezi ve mumyayı icadı ,ölüleri parçalamak yerine, iç organlarını alıp,mumyalamak devrini de başlatmış..
şimdi bizim buradan anlayacağımız
ve rüya ilmimiz için bir kenara koyacağımız ders şudur..Avrasya şamanlarının bazılarında
RÜYADA görülmesi gereken; atalarının kendisini öldürüp parçalayıp ,pişirip
,kemiklerini ayırıp,sonra tekrar tüm bedenini birleştirip, nefes üflenmesi ile
şaman olma ergenlik ritüelinin icazetlenmesi olan bu ilk genetik DNA
YAZILIM-SİCİMLER KODLAMASI, ölüler kitabında kayıtlıdır....yani bu yolun
yolcuları, köpek takım yıldızı KURTBÖRİ-Çakal Anubisin vücut parçalama
sanatından muhakkak halen geçmek zorundaydılar ki, RA nın yeniden doğumu ile
doğup, kutsal ışık RA olabilsinler..
Anubisin ışığı öbür dünyaya giriş ve ruhlar dünyasına çıkıştır..KOZMİK YUMURTA ANUBİS İN MAVİ ŞAFAK IŞIĞI İLE AYDINLANDI ve yeniden yaratım yeni bir doğumla güne uyandı…
Anubisin ışığı öbür dünyaya giriş ve ruhlar dünyasına çıkıştır..KOZMİK YUMURTA ANUBİS İN MAVİ ŞAFAK IŞIĞI İLE AYDINLANDI ve yeniden yaratım yeni bir doğumla güne uyandı…
MİRAÇ –GENETİK ATALAR TURUKU ALİ YOLU MERDİVENİ: Mısır kendini bilme okullarında, Güneş, yaratılmadan evvelki ilk şey ışıktan bir merdivendi diye kabul edilir.. SET GÜNEŞLE YARATILMIŞ KARANLIĞIN IŞIĞIDIR..ANUBİS SET İN İYİ YÜZÜDÜR..Anubis de günahtan temizlenenler(GECENİN SON ÇEYREK SAATLERİ), bu Anubis ışık merdiveninden Osirisin huzuruna çıkarlar..dolayısı ile Set atalarımızın kötü karanlık genlerini temsil ederken,Anübis atalarımızın karanlığı mavi şafak aydınlığı ile delip yar’atan yaratıcı iyi IŞIĞIMIZI semboller.. (Osiris,kendisini öldüren karanlık kötü kardeşi Set’ten kaçarken Ay’a sığınır..yani mısır kozmoloji mitinde, gündüz geceye saklanır ve Güneş Ay’dan ışımaya başlar J…)
Her varlığın hedefi
Osiris’in dağılan 14 parçasından 13 parçasını birleştirmek ve dirilerek OSİRİSLEŞMEKtir..Osiris,yaşayanların
yüzü ve kalbidir..
HOR= BEDENLERİN AÇISI da
demektir.. tanrıların zifaf odalarının ve çiftleşen her şeyin
koruyucusudur..simgesi şahin kanatlı güneş yuvarlağıdır..hur-ruh misalidir..halvet
dairesi –hala-heyula hep HOR-HUR-RUH dan gelmektedir..
eski mısırda yeniden olan her yaratıma çocuk denirdi..ve o yüzden de her evrim kendinden kendine olan çocukluktu.. yani, ellerimizle işlediğimiz amel fiillerle, bizimde her an doğurduğumuz iyi ve kötü çocuklarımızın olması gibi.. çünkü çocuk Horus, İbnül Veled’in Zamanın Çocuğu olması gibi sadece bir semboldü.
EN’ÂM/ 98:O, sizi bir tek nefisten (Âdem'den) yaratandır. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir toplum için âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık.
Horus, Osirisin yeniden yeni
bir evrimle yaşayan halidir.o yüzden Osirişleme bir seyrü sülük tekamül tedrisatıdır ..bu
ilim bize “ÇOCUK BABANIN SIRRIDIR” manasını anlatmak içindir…olan biten reenkarnasyon
değildir..bir’ den devam eden birlerin,tekamül basamakları olan ,genetik
yazılım kitabının yazılarak okunmasıdır….kendinden kendine üreme, XY Adem’in
içinde saklı nefsi olan Hevasının bilinmesi ile açığa çıkıp, bu defa da kendi
çocuğu olarak- yeni bir doğumla -yine kendisinin gelişidir… Osiris’den çıkan
tek bir tohum tam Osiris’tir ve o yetişkin buğdaydır (ölmez hücre acbüzzeneb
O’dur)
iki sarmallı genetik yolumuz olan UROEUS ÇİFT
YILANI(kuyruğunu ısıran- devridaim-Arş’ı çeviren ve kalbimize başını
yaslayıp uyuyan yılan) ,TANRI’NIN ÇİFT CİNSİYET ve ÇİFT YAŞAMI-DUALİTEyi
ANLATIR.. omurgada uyuyan kundalini-hayat akım enerjisidir ve ancak ölenin İsis’in (RAHİYM ESMASININ) enseye konan
elleri ile ısıtılarak can bulur...hayatın hararette-sıcaklıkta başlaması misalidir..o
yüzden de tabutların içinde,ölünün sırtının geldiği yerde Osirisin djed sütun
resmi vardır ve iç üst kapağında ise kanatlarını açmış NUT-İsis’in güvenli koynu ölüyü sarar. ...
DAİRE ve 4 UNSUR SEMBOLÜ.. daire tanrısal sonsuz cevher ruhu, haç anahtarı ise ruhun 4 ana unsur olan hava-ateş-su ve toprak madde çarmıhında esarete gerilişini anlatır.. Eskiden mabed insiyasyonlarında ölmeden evvel ölme işlemi, bir çarmıha yatırılan aday üzerinde böyle gerçekleştirilirmiş..bu çarmıhın esas adı Ankh-YAŞAM Anahtarı olup, anlamı: ” Osirisin omuru-gelecek milyonlarca yılın ve genetik şifreli bitmeyen neslinin sembolüdür”.. eski insiyasyonlarda bu anahtar adayın iki gözü arasına dokundurulur ve hikmetlerin girdiği yer olan kalp gözü, buradan açılırdı.....
Mısırlılar EVRENİ ÇOK BÜYÜK BİR LAHİT OLARAK; Osiris’in tabutu-ahit sandığı insan bedeni –kabir olarak DÜŞÜNÜR ve DİĞER ALEMİN-ahiretin SİHİRİ İLE BÜYÜLENDİĞİNE İNANIRLARDI..madde= kare –dikdörtgen olduğundan, tabut ve evren LEVHA’ sıda bu geometrideydi.. yani PC ve telefon çiplerimiz gibi .
Mısır devrinde tanrının en yüksek
adı RA idi..O,
bilinmez tanrı AMON’ un ışık güneş halinde tezahürü idi..ölülerin ruhlarının
güneşe kavuşmak için bindikleri RA’nın kayığı bir yılan suretindeydi..tıpkı
Sümerli Marduk’un sal yapıp üzerine bindiği genetik nefsi Tiamat yılanı
misaliydi..o halde her şeyin sudan yaratılmasına atıf ,nasıl ki suyun- yağmurun
simgesi yılansa, her anlamın belli bir seviyeden sonra anlamı yılan-elhayye
dır..kötü yılanlar insanın yaratılmış
insan genetiğiyken,iyi yılan ise tanrısal soyu imgelerdi....maddeleşmeden
evvelki her dalga boyunun tanımı, yılan yolları ile
anlaşılabilir.. tıp ilminde bilindiği gibi genetik ve ŞİFACILIK yılanla
aktarılmıştır..şahmeran ise bizim içimizde yatan kundalini denen, yılan hayat
enerjimizin dirilmiş halidir..TURUKU ALİ-SIRATEL MUSTAKİM-DİK ASA YOLU da
YILANDIR..o halde bugün gelinen siccin-ipler –genetik-DNA yolları ve 11 boyut
diye anlatılmaya çalışılan her ilimde, yılan dalga-soyut hava denizi ilminden başka bir şey değildir..
Mısır da insanın, ikiz ruhu-duble beden denilen KA sı ile yaratıldığına inanılırmış.. duble- KA bedeni olmayanlarsa cehennemlikmiş. ..mısır da her şey ölüm ve ölüm ötesine göre idi..çünkü onların ataları binlerce yıl yaşadıkları için ölümsüz addedilip, zamanla tanrı sanılıp tapınılmışlardı.. yeni devirlerinde hayatları kısalınca- bu defa da ölünce çok şaşırmış ve sadece ölüm ötesi hayatı merak eder olmuşlardı..
*ölüler kitabı aslında ölüye gideceği ahiret yolculuğunda yol gösteren bir harita- dua kitabıdır ve hakikatte ise hayatında kendisine bu sırlar verilip insiye olmamış bir ruha yardım için, aceleye getirilmiş bir ritüel insiyasyonudur..bir bakıma tedbirdir..
ölünün AĞZININ GÜCÜNÜN YENİDEN KAZANMASI ve VERİLMESİ kişinin BA'SINI AÇMAKTIR.bu sayede kalp yiyici ve kalp sökücü tanrıların sihirlerinden ölü kurtulur.böylece ilahi kelam, yine kalbinden ve ağzından hayatı- yani kendini dölleyebilecektir.. kitapta ölüye, ”Omurgan Set’inki, erkeklik uzvun Osiris’inki olacak “denir..
çift cinsiyetliliği temsil
eden YILANIN İÇİNDEKİ 12 KADIN HAYAT İPLİKLERİNİ AŞAĞIA ÇEKER..güneş yılanın (NUT’UN)
karanlık yanı simgeleyen kuyruğundan girer ve ağzından çıkar yani Nut ve NUR=NAR olan güneş
gibi.. doğum ve ölüm gibi..
ölüler kitabı da göksel savaşlardan
ve dünyaların yıkılışlarından da bahsedermiş.ve tufan gibi felaketler, yeryüzü karışıklıklarından..bunlar Hint
destanlarında da vardır..o halde dünyamız bizden evvel pek çok defa nice uygarlıklara
sahne olup yakılıp, yıkılıp, tekrar kurulmuştur..
kişinin ruhunun Osiris’e
ulaşıp Osirişleşebilmesi için ışığın 7 derecesini geçmesi gerekiyordu ki,
insiyasyon denen nefsin 7 derecesi de buydu..piramitin-üçgen prizmanın gözünden
–çeşmi noktasından çıkan ve yansıyan 7 ışık tayfı..7 esma tanrısı..7
astrolojik gezegen..7 çakra….*eskiden RUHUN SEMBOLÜ olan PİRAMİTLERİN ÜSTÜ
ALTIN YAPRAKÇIKLARLA KAPLI İDİ ve güneş onları aydınlatırdı ve yüzlerce dikilitaşı...
GÜNEŞ RA nın ışığıdır..güneş doğudan doğarken ve güneş
batıdan batarken grup
kızıldır..canlılarda anne rahminden kızıl kanlar içinde doğarlar.. kızıl
kanlı gözyaşları da vardır.. inci beyazı-inci gibi maddeleşmiş inciden
gözyaşları da vardır..hakiki Zamanın Efendileri aynı Hızır as gibi gözlerinden
inci mercan döküp, yürüdükleri yerleri yemyeşil diriltip hayat verirler.. Tıpkı Mısır mitolojisindeki RA’nın kanının damlalarından
tanrı esmalarını oluşması gibi..o yüzden İLK KURB’AN TANRI’NIN KENDİSİDİR..ve
Tanrı’ya giden yol, Tanrı’nın
bizzat kendine ulaşmak için geçtiği bu kurbiyet yoludur…
Ne demiş
eskiler ;”CANI CANANA VEREN GELSİN BU MEYDANA!”
ÖLÜLER KİTABINDA KUŞ SEMBOLÜ:kuşlar aynı simurg-30 kuş
kitabındaki gibi ruhsal hiyerarşideki ruh imgeleridir.. RA’ nın RUHU
OLAN ZÜMRÜDÜ ANKA KUŞU HERAKLİOPOLİS İN SEMBOLÜ İDİ..çocuk HORUS ise bir şahin kuşudur.. BEN NOU -BENU
KUŞU OSİRİSİN RUHUNU TAŞIR..her ölünün ruh kuşu vardır ve o kuşun yüzü o
kişinin kendi yüzüdür..
Yargılama: osirisin önüne çıkan ruh yeri öper
ve horusun 4 oğlu( 4 kutsal iç organı-4 yön,4 unsur olan ateş+hava+su+toprak)
ile 7 kutsal ruhun (7 esma nuru) karşına
gelir..bir kadının karnına girip çıktığı ve kendine yakışmayan tutkulara
kapıldığı için kirlendiğinden dolayı şimdi temizlenecektir..
insanların işleyeceği bilinen
42 günahı temsil eden, 42 adet eli
bıçaklı- tanrısal oturuşlu (topukları üzerine çökmüş,bükülü dizli,karınları
içeride)adalet tanrısı önünde yargılama olurdu.tüm bunlar katip thot huzunda
olurdu .o milyonlarca yy yaşayacağını söylemişti..İdris nebi devrinde 42 esma
vardı..yahudilikte ise 72 esma ile çalışılırdı..
ÖLÜ yargısının sonunda der ki."beni
yanınızda tutun.çünkü nefesim saf, ruhum saf,ellerim saftır.. iç organları
MAAT GÖLÜNDE YIKANAN (aklı maad) ölüye "hoş geldin” denir ....
İsis’in havadan yapılmış 7
gömleği vardır (7 kat gökler-7 kat
atmosfer tabakası-insan bedeninin 7 katı,7 nefs mertebesi-ışığın 7 tayfı vs)..her
yaratılışın ilk tohum spermi olan PO –NUTFE –ZERRE denen şeyin ilk adı ise NOUN=NUN dur..işte
bu kozmik beyaz inci cevheri ölülerin ruhu sevinçle seyrederler.. ve içinde
IŞIĞIN VE KELAM-SÖZÜN parlayan ışığı olan kozmik yumurtayı- ve yumurta içindeki
RA yı görür.. kozmik yumurta KHU ışık saçarak çıkışı seyir eden ölü, bu
defa da Osiris’in aslan kafalı uzvunu da seyredecektir..
ölünün ruhu, göksel inek olan NUT=Hathor’un süt dolu memelerinden taşan SAMANYOLU süt damlaları olan yıldızlardan ,yani göksel NİL’den dilediği kadar içecektir… mumyadaki kırmızı donuk akik (jaspe) İSİS DÜĞÜMÜ muska, İSİSİN HİÇ DURMADAN AKACAK KANINI ve HAYATININ SONSUZ OLACAĞINI simgeler (burada da kadınların hayız sırrı ve doğurganlık sembolleri saklıdır) ..
ölünün ruhu, göksel inek olan NUT=Hathor’un süt dolu memelerinden taşan SAMANYOLU süt damlaları olan yıldızlardan ,yani göksel NİL’den dilediği kadar içecektir… mumyadaki kırmızı donuk akik (jaspe) İSİS DÜĞÜMÜ muska, İSİSİN HİÇ DURMADAN AKACAK KANINI ve HAYATININ SONSUZ OLACAĞINI simgeler (burada da kadınların hayız sırrı ve doğurganlık sembolleri saklıdır) ..
RA’NIN
GÖZÜNDEKİ IŞIĞIN MADDELEŞME SAFHALARI
SFENKS’İN SIRRI: ben Atoum’um.. Heliopolis’in tanrısal kedisiyim
SFENKS’İN SIRRI: ben Atoum’um.. Heliopolis’in tanrısal kedisiyim
4 unsur aynı zamanda kan+safra+balgam+sevda adlı 4 iç organı idi...
bedenin 5 seviyesi: BA,ölünün sonsuza yükselen serbest ruhu idi.. CAN (espri), KA duble beden oluyordu..her insan güneş doğar doğmaz KA SI İLE BİRLİKTE YÜRÜR.. sekhem ŞEKİL veya khabit GÖLGE adındaydı.. REN ise İSİMDİ..
insan 6 evre bedenden oluşur:
bedenin 5 seviyesi: BA,ölünün sonsuza yükselen serbest ruhu idi.. CAN (espri), KA duble beden oluyordu..her insan güneş doğar doğmaz KA SI İLE BİRLİKTE YÜRÜR.. sekhem ŞEKİL veya khabit GÖLGE adındaydı.. REN ise İSİMDİ..
insan 6 evre bedenden oluşur:
3 ü maddi BEDEN,İSİM
,GÖLGE idi..
3 ü manevi-ruhi; ANKH,BA
,KA idi..
RUH İSE GÖK TANRISI HORUS
OLUYORDU..ondan ayrılmayan yeryüzünde
nefesi yaşayansa ise kardeşi SET idi..bu
durumu HORUSKOP olarak düşünürsek eğer, zaman
saatinin akrebi Horus,yelkovanı ise kardeşi Set oluyordu..
Horus’un gözü olan ruh, ışığını güneşten alan kaynak gibi,
her şeyi göz ışığı ile yaratmaktaydı.. yani ışık madde idi ve maddenin sırrı
ise ışığın maddeşebilmesindeydi.. Horus’un gözlerinden dökülen bu ışın-
şûa’nın bir deniz olduğuna ve böylece her şeyin ruhun gözyaşı, yani ilahi feyz
çeşmesinden yaratıldığına inanılır.. göz, aynı zamanda çeşme –pınar da demektir..
Ra’nın gözbebekleri olan sevda- kara nokta- süveyda, kendisinden fışkırarak taşan- RUH IŞIĞI olan NUR ile, kendinden kendini döllemiştir.. o yüzden de evrensel ruh,RUHÜL KUDÜS Horus’un gözüdür..her varlık doğduğu o kaynağa ruh ışığına dönecektir..biz buna HAKK’IN GÖZBEBEĞİ OLAN İNSAN-I KAMİL MAKAMI deriz..Mısır insiyasyonunda en yüksek koku,Horus’un gözünün kokusu imiş..
dauat ölülerin dünyasıdır ve
eski mısırlılar onun aynı kendi yaşadıkları ülke gibi olduğuna
inanırlardı..dauat –yeraltı- gece karanlık vaktin 12 saatini ve 12 saat
kapısını temsil edermiş..ölüler kitabına kapılar kitabı da denir..o
halde insan hayatı hakikatte bir gün 24 saat
dilimi gibidir ve her saati bir gezegen bir yıldız, bir esma yönetir..kişi bu
12 saati gece ayrı, 12 saati gündüz ayrı olan esma tuzaklarına düşmeden, horuskop
çemberinden çıkıp- kurtularak, kapılardan tek tek geçebilmelidir..çünkü
mısır dini mitolojisi tamamen astronomi ilmine dayanır ve astronomiyi öğretirdi..şu
halde 24 esma vardı..ve bunun zıttı diğer 24 saat esması ile 48 saat esma nuru
her daim iş başındaydı..
insan doğuda doğmuştur ve
batıya doğru gider.. zaman dairedir..ve yeniden doğmak için doğan batar ve battığı
yerden de doğar.işte insiyelerin kıyametinin koptuğu yerde battığı ve yeni bir
doğumla doğduğu batı kapısı burasıdır..
Mısır’da doğumhaneler
doğudadır ve mabetlerin ve evlerin
kapıları doğuya bakar..cenaze evleri ile mezarlıklar ise batıdadır..çünkü batı
ölümün simgesidir.. batı ölüler ülkesidir
Ölülerin kalbine konan koruyucu tılsımlardan bir kalp skarabesinde şu yazıyordu: EY ANAMIN BANA VERDİĞİ KALP! KARANLIKLARDA TANIKLIK EDECEĞİN ZAMAN ALEYHİMDE BULUNMA;ANUBİS ,THOT VE SET HUZURUNDA BENİM SÖZÜMÜN DÜŞMANI OLMA..HAKİMLERİN TERAZİSİ ÖNÜNDE BENİM GİBİ OL VE İSMİNİN KOKUSUNUN KOKMUŞ ÇAKAL GİBİ OLMASINA İZİN VERME!
**
Sevdiğim ölüler
kitabı notlarıma son verirken günlüğüme izninle dönüyorum..evet kaldığımız
yerden hayata devam ediyoruz J…
29 mayıs Çarşamba gecesi..köye gitmek için yollardayım..sabah Kastinneydimoni şehrinde hz pirdeyim..Haybabamın evinde yıkanan avize kandillerini taşıyoruz..türbenin temizliklerinde son rötuşlar yapılıyor..aaa bana da elektrik süpürgesini açmak kalmış J..bir yandan süpürüyor bir yandan da farkında olmadan süpürgeci Selmaaan kör olsun mervaaan diye içimden çığırıyorum..demek taaa onca yolu süpürgecilik için gelmişim şükür..birazdan yine yola düşüyorum ve iki saat sonra köydeki evdeyim…2 gün tek başıma bir köy evinde kalmanın anlamını yaşamak istedim..ilk defa böyle bir şeyi başardım ve hiç korkmadım..bizim köyde bir tek ben ve yolun başındaki karıkoca vardı.. eski büyük zamparalardan olan avcı Muharrem ağbiden arıcılık hakkında bilgi aldım.. oğul nasıl çıkartılır ve ana kraliçe nasıl yapılıyor dinledim.. arılara en cazip gelen şeyin koku olduğunu bile öğrendim…babaannemin bostanını, kabirlerimizi, kış olduğu için henüz bomboş olan diğer köyleri yürüyerek gezdim.. insanların neden şehirlere yığıldığını,o korkunç trafik ve fatura zalimliğini yaşadıklarını hiç anlayamadım. .uçsuz bucaksız terkedilmiş topraklar ve meyvelerini yiyecek kimse bulamadığı için toprakta çürüten verimli rızık ağaçları…
2 mayıs cumartesi..Kastamonu evliyalar haftası
dolayısı ile hz pir Şeyh Şabani Veli’ye geri dönüş…herkesler burada..ülkenin
her yanındaki halvetiler dolup dolup boşalıyor..Haybabamın evi herkesin hayratı
olduğundan, bizde vakıf malı- eşantiyon çocukları muamelesi görüyoruz
tabii..Bereketzadegil kızları ile burada.. kerimeler genelde bizde..aşk kurbanı
her vakfedilmiş baba’ların çocukları
gibi, bizler de birbirlerimizi konuşmasak ta anlayabiliyoruz..pek çok etkinlik
var.. akşamleyin devam eden gölgelerin devamı musiki okulunun konseri var..çok
güzeldi..dönüşte yatsıdan sonra, kapıkomşumuz pirin camiinde bereketlizadelerin
meşki var…gece yarısı çok uykumuz var.tam kapıyı kapatırken içeriye rüzgar gibi
yeni tanıştığımız Fatih’in türbedarı dalıyor..çok eğlenceli biri o..şehre
dönünce yolculuğumun nasıl geçtiğini öğrenmek için aradı ve dertlerimi her
zaman dinleyeceğini de söyledi..bir saat sonra onlar gidiyor..saat 02 .başımızı
koymuş uykuya hızla dalmışız ki tel çalıyor;”beş dakika sonra, musiki okulumuz ,yan
komşumuz bereketlizade ziyaretinden sonra bize geliyormuş”.. anında uykudan
fırlıyor, çarşafla yastıkları dürüyor, hazırola geçiyoruz J..saat 4 civarı gittiklerinde
,gözlerimizi kapatıp azıcık uyumak dilerken, bu defa da sabah ezanı okunmaya
başlıyor..böyle zamanlarda girdiğim gülme krizine giriyor,dakikalarca
boğulurcasına gülüyorum..tabiiki dooğru camiye..koşa koşa eve gel ve kapıyı tıklayanlara hiç ses verme ,saat 9’a
dek uyu..pembecik de burada..işte bugün de akşamleyin halvetiliğin başka bir
kolunun, halveti meşk gösterisi var.. bereketlizade efendisi herkesin gelmesini
camiden emrettiğinden herkesler oraya gitti..ama ben o sahne gösterisi yapacak olana hiç inanmadığım için
gitmedim…dönüşte hepsi hz pirdeydiler ve birlikte inanılmaz bir meşke başlandı
ki, bendeniz evime dönmek için yola çıkmıştım bile.pazartesi sabahı uykusuzluktan
perişan, evime kavuşmanın ama tek başıma tabiatta iki gece de olsa kalabilmenin
huzurlu güveniyleydim..
Sevdiğim bugün masalın yeni çocuklarından birinden mesaj
geldi..o tüm hayatında ilk defa bu
masallarla tasavvufla tanıştı ve böyle şeylere çok uzak.. aniden
uyuyakalmış..ve uyanınca bana gördüğü rüyayı yazdı..bende izni ile buraya
alıyorum..özetle “Ne ilginç rüyamda bir kitap gördüm... kitapta RA SÜL yazıyordu özelliklede RA ya dikkat
çekiliyordu ve bunun Peygamberimizle ilgili olduğu söyleniyordu..size
bunu gösterip anlattığımda siz gülerek:”çok güzel” deyip, bu rüyayı masal
olarak yazacağınızı söylediniz..
Alıntı: Evvel Zaman adında bir zaman padişahı varmış ve
vakti saati geldiğinde bu alemden ayrılmak için yoğun bakıma yatmış..çocuk elinde tek bir beyaz gül ile O’nu ziyarete gitmiş. oda bembeyaz kocaman ve ıssızmış. odanın
ortasında bir yatakta her yanına kordonlar bağlı,ağzında nefes cihazı takılı Zaman
gözleri kapalı uyuyor ve kıpırdayamıyormuş…çocuk durmuş ve gözünden akan
yaşlarla O’na bakmış..O hareketsizmiş..çocuk yaklaşmış..O’nun sağ gözünden
gözyaşı akmaya başlamış..o gözyaşı gözünün kenarında birikip iri bir inci
tanesi gibi cisimleşmeye başlamış..çocuk o gözyaşını hayretle seyrederken hep
ağlıyormuş..ve sağ gözden akan tüm gözyaşları durmuş..bembeyaz ipiri bir inci
tanesi de şimdi düşmeden orada duruyormuş..çocuk elindeki gülü Evvel Zamanın
göğsüne yatırmış ve sonra eğilerek kendisine sunulan bu inciden ikramı öperek
içmiş..
HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR
MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ
MİM Harf değeri 40..RİSALET..mim harfi aynı sperme benzer.. kuyruğu aşalıkistan olan dünyaya iner ,başı ise daima yukarıdadır.. yani irsal olmuş ,dünyaya inen bir yağmur damlası veya gözyaşı misalidir… kelimenin başında ve sonunda ki mim harfi,baba da ki spermin ilk hali gibi kuyrukludur.. ayn’ı, çeşmi gözümüzün çerçevesi- aynası olması gibi..veya mim harfi bu defa da kelime içinde kullanıldığında, sükûn bulmuş hemze veya hu(o) harfi misali dairevi tam bir halvet=boşluktur..o kök hücre misalidir..
M-İ-M..bir şeye mim koymak ,onu işaretlemek demekse,işte bu üç defa ululanmış-üç defa mimlenmiş-üç defa övülerek hamd edilmiş MuhaMMed demektir..
hepimiz RASUL'ALLAHIMIZIN davete icabet etmiş ve henüz davete icabet etmemiş ümmeti olarak O'nunla aynı anda bu aleme irsal edilip gönderildik..
MİM Harf değeri 40..RİSALET..mim harfi aynı sperme benzer.. kuyruğu aşalıkistan olan dünyaya iner ,başı ise daima yukarıdadır.. yani irsal olmuş ,dünyaya inen bir yağmur damlası veya gözyaşı misalidir… kelimenin başında ve sonunda ki mim harfi,baba da ki spermin ilk hali gibi kuyrukludur.. ayn’ı, çeşmi gözümüzün çerçevesi- aynası olması gibi..veya mim harfi bu defa da kelime içinde kullanıldığında, sükûn bulmuş hemze veya hu(o) harfi misali dairevi tam bir halvet=boşluktur..o kök hücre misalidir..
M-İ-M..bir şeye mim koymak ,onu işaretlemek demekse,işte bu üç defa ululanmış-üç defa mimlenmiş-üç defa övülerek hamd edilmiş MuhaMMed demektir..
hepimiz RASUL'ALLAHIMIZIN davete icabet etmiş ve henüz davete icabet etmemiş ümmeti olarak O'nunla aynı anda bu aleme irsal edilip gönderildik..
İnsan evvela Hakkın Nur’udur ki, biz ona hakikati nuri Muhammedi yani eşsiz beyaz inci-dürri yekta-ilk akıl deriz.. var olan her şey, işte bu ilk nur’un kendisini aynı yumurta içinde bölerek çoğaltması , kendisini tekrar eden ayetler hükmünce yaratması ile olagelir..hakikatse bu tanımdan beridir..tüm bu suretler anlatabilmek adına, kişisel deneyim zanlarımı ifade edebilmek içindir ki, ayrıca dikkat edilmesinde fayda vardır….
Mim harfi risalet ve değeri
40 rakamı ise bunu da tefekkür edelim..yani geliş ve gidişlerin neden 4
rakamı ile alakası var bakalım.. 4 ana unsur da denen hava-ateş-su ve toprak
terkiplerinin tek bir cevheri azamda buluşması ile yaratımın sırrıdır..4 rakamı
maddeyi yani dünyayı ve cim harfini de anlatır..dünya yanına bir 0 alınca 40
olur.yani erbain-40 gün çile çıkartır..mesela insan ana rahmine düştükten 40
hafta sonra dünya hayatına irsal olur..genelde seçilen kişilerin dünya
hayatına irsal edilişinden 40 yıl sonra peygamberlik mesleği görev olarak
verilir..her nebi yaratılıştan nebi olsa da, her varlık gibi belli tekamül
aşamalarından geçtikten sonra ancak vazifesini devr alabilir ki, diğer
takipçisi ümmetine örnek olsun değil mi?..insan bebeği doğumunun ve ölümünün
40. Günü önemlidir..ricalü gaybin 40’ları vardır..şeytani ricalin ise 7’leri ve
40’ları olmazmış diye de öğrenmiştim..4 ana unsurun maddi olanı gibi soyut olanı da vardır ki, bu iki 4 lü aralarında
ezvac ederler ve 8 li rüzgar gülünü, yani 4 ana yön ve 4 ara yönü üfüren ilahi tekerleği oluştururlar.. Herşey
Yaratıcımızdan irsal olur ve gelir..Hak’tan gelir ve Hakk’a döner..
Resulullah
buyurur ki”henüz Adem’in çamuru
yoğrulmadan-Adem su ile toprak arasında iken dahi ben peygamberdim..REsullullahı ümmetinden ayırmak, anayı evladından
ayırmaktır..tek dileği ümmeti olan O ÜMMİ MANAYI-RAHİYM SIFATI ,inşallah artık
anlarız..
Eğer O hanım Hristiyan olsaydı ve
kitabı İncil ile peygamberi İsa nebiye göre hüküm dileseydi, elbetteki peygamberimiz de ashabına
şunu diyecekti: İÇİNİZDE HİÇ GÜNAH İŞLEMEMİŞ OLAN İLK TAŞI ATSIN!! ..ya da bu hanım
“ben İslam
olup, selamete ermiş müminlerdenim” deseydi ve gerçekten eminlikte
olduğunu anlayıp, kabul eden bir mümin olsaydı; günahını ve istediği cezayı
peygamberimize anlattığında, O’NUN DUYMAMAZLIĞA GELİP, BAŞINI ÇEVİRMESİ ile
affedileceğini de anlaması lazımdı..yani ilim maluma & malum ilime
tabidir..biz hangisini tercih edersek, Muhammedi Marifet makamı oradan tecelli
edecektr..
Mim harfine eskiler mir’at yani ayna da demişler ..
Âyînedir bu âlem her şey Hak ile kāim,
Mir’ât-ı Muhammed’den Allah görünür dâim!..
Âyînedir bu âlem her şey Hak ile kāim,
Mir’ât-ı Muhammed’den Allah görünür dâim!..
“Bu varlık bir aynadır. Her şey Hak
ile devam etmektedir. Muhammed -aleyhisselâm-’ın aynasından da daima görünen
Allah’tır.”
“Allah (C.C.) bilinir ama görünmez. Hz Muhammed görünür de bilinmez.”
şu halde kainatı arş olarak hayal etsek ve arşı ayna kabul etsek,işte bu zuhur edilen soyut umman aksı Nuru Muhammedidir..zira ışık sıfatsa ,karanlık zattır..bunlar bilinmek için karşılıklık eki MU-HAM-MED (muhabbet) etmektedirler ki,DEVAM EDEN bu muhabbete SÂLÂ deriz..Allah ve Melekleri O’na salat eder ,bizim yerimize O’na sen salat et Ya Rabbi dediğimiz mahrem sır belki de burada gizlidir..
ne gözün
irisini gözbebeğinden, nede göz bebeğindeki ışığı yansımasından ayıramazsınız..
devam eden ayetler hükmünce, her şey peşi sıra gelen manayı doğurduğundan,
otomatikman, bir sonraki aşama kendiliğinden olur ve göz gördüğüne gönül verir
gerçekleşir..
Kendi hüsnün hûblar şeklinde peydâ eyledin
Çeşm-i âşıktan dönüp sonra temâşâ eyledin
Kendi hüsnün hûblar şeklinde peydâ eyledin
Çeşm-i âşıktan dönüp sonra temâşâ eyledin
*Ey yüce Allah! Kendi güzelliğini
önce, güzeller suretinde görünür kıldın, sonra da dönüp âşıkların gözünden onu
seyre koyuldun. Şimdi gören de sensin, görünen de..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
08.05.2015
nuralem7@hotmail.com
08.05.2015