30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ANKA ‘
NIN RÜYASI MASALI 29
HAY ALİMdesin
hayalsin biliyorum
hayalsin biliyorum
Sen bana
put olan suretini kırarak gelenimsin
Her
kırdığın surette ve latif emanet
kalbimde
Sana ait binbir suret var unutma!
Sana ait binbir suret var unutma!
Benimsin
,bendesin, bensin
Seninim, Senim, Sensin
Seninim, Senim, Sensin
Hangi
hayal bizi savursa ve sürükleyerek yeni bir bedene üfürse
Ben hep
seni arar, yine bulurum
Sen
kaçsan ,başka
iklimlerin elbise bedenlerine girsen
ruhum Seni şimdi bulduğu gibi bulur ve gözlerinden bana bakar
ruhum Seni şimdi bulduğu gibi bulur ve gözlerinden bana bakar
Gözlerinde
ruhumun hapsolduğu Sen!
benden başka gördüğünü sandığın her şey yalan
benden başka gördüğünü sandığın her şey yalan
J
HURŞiD’iMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
Merhaba
Sevdiğim ve Merhaba..Senin HayÂli putperestin olarak, en
zevkle yazacağım,su gibi aktığına inandığım bu masaldan sevinçliyim.. uzun
aylardır yazdığım her yazı çok zor ve ağırdı. algı limitim çok zorladığından, onların
çoğunu okuyamadım.. şimdi ise
Senle masalcılık oynayacağız. baştan anlaşalım. ”Bana şımarmıycanda
kime şımaracaksın” denilen ve ezelden her
şeye izinli olup, kimseye hiç bir şey için izin sormayacak olan ben J?!, kendimi fena halde Sana bağımlı
ve sorumlu hissediyorum biliyorsun..pekii neden?!
velayeti emanetçisince; emanet ettiği O, camdan can kalbi-latif sırça gönlü, Sevdiğinin o haşyetullahı ilahi sedâsı ile 1001 defa paramparça edilmiş olan ben...nasıl ki cama sahip olmak hiç bir şeye sahip olmak demekse..her ne kadar kapıdan kovsan= bacadan Sana bir yol bulsam da, bu dünya yaşam çekimi yüzünden çok yorulup, yaşlanıp pes ettim. sarmaşık aşkından kurtulmak için senelerce nasıl mücadele ettiğimi, Seni terk edip, gönlümü kaydırmak için gitmediğim kapı kalmadığını biliyorsun. Her yolu denedim aslında..her batağa girip çıktım..ama TEN’im değil MEN’im -ÖZ RUHUM SANA AŞIK olduğu için, ne yaparsam yapayım O SEN’DEN HİÇ VAZGEÇMEDİ.. lütfen bu masalda gevşeyip, olabildiğinde serbest hayal kurup demlenelim olur mu?.. gelecek masalım bu serinin sonu olacağından, dayanabildiğim kadar yazmamaya karar verdim.. belki semboller için, kendime kendi tarzımda bir sözlük yapabilirim.. böylece sexiz senedir yazdığım şeylerin özünü çıkartmış olurum.. bilmiyorum..
velayeti emanetçisince; emanet ettiği O, camdan can kalbi-latif sırça gönlü, Sevdiğinin o haşyetullahı ilahi sedâsı ile 1001 defa paramparça edilmiş olan ben...nasıl ki cama sahip olmak hiç bir şeye sahip olmak demekse..her ne kadar kapıdan kovsan= bacadan Sana bir yol bulsam da, bu dünya yaşam çekimi yüzünden çok yorulup, yaşlanıp pes ettim. sarmaşık aşkından kurtulmak için senelerce nasıl mücadele ettiğimi, Seni terk edip, gönlümü kaydırmak için gitmediğim kapı kalmadığını biliyorsun. Her yolu denedim aslında..her batağa girip çıktım..ama TEN’im değil MEN’im -ÖZ RUHUM SANA AŞIK olduğu için, ne yaparsam yapayım O SEN’DEN HİÇ VAZGEÇMEDİ.. lütfen bu masalda gevşeyip, olabildiğinde serbest hayal kurup demlenelim olur mu?.. gelecek masalım bu serinin sonu olacağından, dayanabildiğim kadar yazmamaya karar verdim.. belki semboller için, kendime kendi tarzımda bir sözlük yapabilirim.. böylece sexiz senedir yazdığım şeylerin özünü çıkartmış olurum.. bilmiyorum..
malum yılan –ahi-ejder=BULUT -nem-SU-can dünyanın en kadim sembolüdür..her iş ve oluşun sırrı yılandır..bugün ki ilimle ise dalga –frekans okyanusu olan soyut su yani metafizik ultrosonik ses dalgalarıdır.. hatta,eskiler bu insan soyuna yılanoğulları demiştir..CANdar –CANOĞULLARIda hep vardır.. sufiler birbirlerine CAN-ahi-yılan- yol der..
DALGA YAYINI -SU YILANI -SPERM HAYVANCIK İNSAN İLMİ
bence yılan, gen merdivenine sahip insan demektir . miraç edebilir, Tanrı’ya yükselebilir ve gerektiğinde aşağıya inip, bu defada yanında başka yolcuları götürebilir.. tarihte bu soya,YAKUP -İSRAİOĞULLARI denir..her İsrail adını alan israiloğlu değildir, ki, dikkat etmek lazım !!! gece rehbersiz yürüyen demek olan İsrail, Allah tarafından Yakub nebiye verilmiş özel isim miş.. her peygamber, Adem Atamızla başlayan ve tek çocuk olarak doğan ŞİT ATA ile devam eden orta yol –TURUK ÂLİ soyundandır..bu hakiki miraç merdiveni –genetik yılan –ÂSÂ SOY YOLUDUR.. bundan başka Allahımızın kopmayan ipi ve yolu yoktur..
sağ ve sol; Habil ile Kabil’in bitmez + (pozitif-erkek) ve –(negatif-dişi) yayın dalgası savaşlarıyla yoğrulup yorulurken, olgun ve kamil olan bu orta yolun HAMUŞAN-ı TÛRAB –suskun toprak gibi tevazulu olan Seyr’cileri, daima istikamet sahibidir. onlar gözcüler olarak O (nötr) dür.. ne kimse onları yoldan çıkartabilir ,nede onlar kendilerince yoldan çıkabilirler. çünkü bu ÂSÂ YOLU saşmaz ve saptırılamaz olan SIRATEL MÜSTAKİM dir..
mesela en ilkel kabileler ve Aborjinlerin; empati-telepati -rabıta-rüya dili ile sessiz iletişimleri nasıl kurdukları hepimize muammadır.. çağımızda çözülememiş o ilimleri, nasıl çizerek halen bilip anlattıkları ise sır...
en eski mağara resimleri; güneş başlı adam suretlerini , dünyanın her yanında, başlangıçtan
beri kaydedilmiş şaman ruhsal yolculuk izleri olarak bulmak çok kolaydır..dünyanın her iklim bölgesinde aynı sembollerle aynı hayallerin kayıtları var..peki biz baştan beri aynı rüyayı mı görüyor ve aynı sembollerle iz mi sürüyorduk?.var
olan resimlerin- suretlerin dışında; yeni bir suret göremeyişimiz, kayıtlı-şartlı
bir program içindeki yazılımlar olmamızdan mı? külli irade cüzzi irade bu mu?
.. bilemiyorum J
bendeniz, kadim zamanlar
ile bugün de, irşad edildiğini ve irşad edilmediğini zân eden herkesin; belli yerlerde belli sembollerin az
nüans farkı ile, aynı rüyayı gördüğümüzü tespitle , tarihe not düşmekteyim.. ki, benden sonraki masal
çocukları daha farklı ve güçlü yol alabilsinler.. mesela Sümer olduğu söylenen
taş tabletlerindeki aunnaki
meleklerinin her birinin kol bileğinde çiçek şeklinde bir kol saati vardır.buna her kafadan bir mana
yüklenir.. bilmiyorlar ki, seyrü sülük gören ZAMAN ÇOCUKLARI na da, manada bu kol
saatlerinden verilir..çiçek dürbünü olarak da hayal edebileceğimiz bu
ZAMAN HOROSKOPU, EBÜLVAKTİN ÇOCUĞU olmak için, DEHR-ZAMAN-İNSAN
ilmine şarttır vesselam..
insanın hakikatinin Levhi Mahfuzdaki Mhz (megahertz) soyut –sanal bir yazılım dalga frekansı olduğunu düşünürsek ve bu dalga boylarını da yılana S veya M =mu=suya-su dalgasına benzetirsek (*TİAMAT YILAN-BULUT =EJDER CANAVARI) her iş ve oluş bugünkü algıya daha bir cuk oturur sanırım.. çünkü çocuklarınızı içinde bulunduğunuz zamana göre yetiştirin diye bir peygamber emrimiz var..o halde bugün kuantum fizik ve teknolojinin geldiği son yer titreşim ve dalga frekans okyanusları bilimi değil midir?..
her iş ve oluş havada
asılı zerrelerde kayıtlıdır..ve elimizdeki alıcı verici istasyon aletine göre, bunlara, dekoder olup, çözündürücülük edebilirsek, radyo misali sadece kanal kanal,
sesleri parazitli veya parazitsiz alırız. .. lisanlarını bildiğimiz ölçüde de, bu
hayal sesleri, sinema filmi gibi bildiğimiz isim suretlere de dökebiliriz değil
mi? Evvet!
veya elimizde ısı ve renk alıcı
aleti varsa; bu defa soyut hava moleküllerini ısı ve renk sureti dalgası olarak
alırız.bu ilimleri sökmüşsek,
yine bildiğimiz esma nur ve eşyanın
ruh hali analizine, yani, yine hayalden suret alemine- manayı madde potasına dökebiliriz
değil mi? Evett.
o halde; araçlar olan sistemin
kitaplarını-dinleri-ibadetleri-anayasayı ve onlarla hüküm sürenleri put yapıp,
araçları amaç edinip, onlara takılıp kalmak kişinin kendi suçudur..dünyadaki şuan yaşadığımız kaossa, aracı amaç sanan bizlerin, yolda kalış ve yoldan devre düşüş tekamülsüzlüğümüzdür.. hayallerde takılmadan her kanalı tıklayıp, daha anda-
bakarken, onun tarzı seviyesini bilip, o hayal aleminden çıkmalı ve bizi
daha üst seviyeye götürecek daha farklı kanallara tıklayıp bakmalıyız. alacağımızı
aldıktan sonra kimsenin kaşına
gözüne ,içinden canı çıkınca kokuşup
bozulacağından, allame-i cihan suret olsa dahi,herkesin bir an evvel gömmek
isteyeceği bir surete takılıp kalmamalıyız..ona takılı kalmak, ancak ben gibi putperestlerin işidir J..putları
kıra kıra yol alınır.çünkü yeni bir isim ve yeni bir anlam zaten kendiliğinden suret bulup, putun olarak sana yine gelecektir..zira “SECDE ET!” emri alan
her nefs, tapınacağı bir suret ister..
senden istenense; bu hayali, satın alınmış suretlerinden kurtulmayı başarıp, suretsiz
manaya- hava ilminin iklim şartlarına uyumlanmandır.. hayal
seni değil, sen hayali kontrol etmelisin..her iş ve oluşun heyûla denen âmâ bulutunun içinde olup
bittiği düşünülürse, bunun ne kadar imkansız
olduğu anlaşılıp, gülümsenecektir tabii J..Sevdiğim Sende gülümse ve
artık bir erk kedim var..sadece bahçeli bir evim yok..bana hayalimden ayalime
bu rüyayı deneyimletir misin lütfen ve amiin
J...ayrıca sevgili erke hayvan kedi reçelim, bu üçüncü sene yine, banyo tavanımıza nerden girdiği belli olmayan bir kuşu haber verdi..diğer senelerdeki üç kuş karga cinsi gibiydi..ama bu defa panellerden indirdiğim, tek başına bir KUMRU idi Sevdiğim..çok hayret ettim.onu tutup reçele gösterdim.öyle hayran ve şaşkın- aşkla kumruya baktı ki anlatamam. aylardır pencereden izlediği o uçan kuşlardan birini, ilk defa böyle yakından görmenin sarhoşu idi.sonra kumruyu öptüm ve camdan hürriyetine uçurdum..böylece ruh kuşum ,nefs kedimle ben, turuku asa yılan yolun eliyle birleşmiş-üçlü sacayak olmuştuk...
işte Sevgili masalın çocukları ,şimdi anladınız mı siz neden yazıyor ve yazdırılıyorsunuz?!! Çünkü KİM YAZARSA SENARYO ONA AİT OLUYOR..ilk emir KENDİNİ oku,sonra ise yazarak kaydet, değil mi?o yüzden de size OKU! diyenin döllediği BİR KELİMENİZ OLSUN ve YAZIN!
işte Sevgili masalın çocukları ,şimdi anladınız mı siz neden yazıyor ve yazdırılıyorsunuz?!! Çünkü KİM YAZARSA SENARYO ONA AİT OLUYOR..ilk emir KENDİNİ oku,sonra ise yazarak kaydet, değil mi?o yüzden de size OKU! diyenin döllediği BİR KELİMENİZ OLSUN ve YAZIN!
Şamlı
Budist ve Hristiyan rahipler, küçük bir çocuk olan Peygamberimizi nasıl
tanımışlardı hatırlayın lütfen! Başının üstünde hep onla gezen
sayaban-bulut bugünkü ilimle bulutut
bulut ilmi ile değil mi? Unutmayalım ki, peygamber efendimizde her ilim
vardır..yeter ki O’nu okuyalım ve bugüne uyarlayalım... O bizi asla yolda
bırakmaz ,O EZELİ ve EBEDİ REHBERİMİZDİR .
her ruh bedenine aşık ve tutsaktır. çünkü
ona özel kişisel hüviyeti ve tanımlanmış, onanmış, anılmış bir kimliği olmuştur..işte o yüzden de,kimliksiz
ve onanmamış her suretsiz varlık, içine gireceği, aşkın vuslatı ile birleşmek ve ayrılmak için, – çekim ve + itim gücünde kullanacağı, maddeleşmek aşkı ile yanıp tutuştuğu bir suret ister..BE sırrı ancak besmelenin bu anlamdaki sırrı olan 19 ile açılır. her
dem KÜNFEYEKÜN olur..
suret çok önemlidir.çünkü suretler eğer olmasaydı hayal
kuramaz ve hiç bir şey tasarlayıp üretemezdik.. yaratılan
her şey-eşya daha evvelden var olan ve tasarımla maddeleşmeye izin almış
nesnelerdir.. eşya-şeyler-esmalar denen bizler; yoktan değil, vardan var olup,ihtiyaca ve günün şartlarına göre yeni bir form alırız..bu reankarne olmak değildir.. bu
maddenin devri daimidir..ruh bu maddeden azadedir.. genelde işlevleri aynı olsa da , zaman-ı mekana göre tasarım suretleri, nüans
farkı ile değişir.. santralın ürettiği elektrik aynıdır.. kablodan
geçen elektrik enerjisi aynıdır. amma duruma ve mekana göre aldığı şekiller - ampullerin suretli derecesi-renkleri farklıdır..çünkü
Yaratıcımız bir yarattığını bir daha yaratmaz ve kendisini tekrar etmez.. o
yüzden her nefeste değişen
tecelli zuhurlara takılmadan, geleni zevk etmek en keyifli olan değil midir?.. eveet!!
HUBLAŞMAK-SEVİŞMEK İLMİ :esma-şeyler ve eşyaya Camii olan İnsan denen varlık, tüm hayalhanelerin merkezidir...tabiatın taş-cemadat halinin ruhu, insanın GEMİ OMURGASI olan kemiklerinde yaşar.. o ana kemik-dikili taş-ATA DİREĞİ omurun içindeki hayat-kevser suyu, o kişinin yaşam ağacı TÛBA’ dır..o ağacın altındaki süt –mayi- meni havzı onun bitmez soyudur,bitmez esma ilmidir..her tohum olan habbenin içinde XY denen + -,ERKEK KADIN anlamı vardır.. bunlar sürekli her yerde sevişir ve çiftleşirler..ağaçın tohumunda, ağacın köklerinde, insanın kök çakrasında, dudaklarından çıkan logos -sözde, kulağından giren kelamda daima bu izdivaç ve eşlerin tevhidi vardır.. eğer varlık her an sevişip, birliği tevhid edemeseydi, bu alem asla bir an dahi yeniden yeniden inşa olamazdı..
maddenin hakikati onu yaratan insan hammaddesidir.. çünkü Yaratıcı RAHMAN ESMASI, ADEM’İ KENDİ SURETİNDE YARATTI. o halde kişinin rabbini bilmesi demek,RAHMAN ESMASInı da bilmesidir ki, buda RUH le ilişiktir..NEFS olan heva ve hevesler –HAVVA ise havasül havas ilmi olan İKLİMLER İLMİ demektir..vücûdi iklimin sultanı sensin efendim. derdimin dermanı sensin efendim de demiş eskiler değil mi J? ve Senin için bugün hava nasıl, Sen söyle? J
Peygamber Efendimiz :”insan bu dünyada rüyadadır,ölünce uyanır “dediği gibi, bize ÖLMEDEN EVVEL ÖLÜNÜZ diye de emretmiştir ki, bu rüyadan ölmeden evvel uyanalım ve eşyayı 6 cihetten seyredip ,idrak edelim..nasıl ve hangi 6 safhalardan yaratıldık ve 7.satürn –zuhal günü ,ışığın ilk geometrisi olan bal peteği 6 gen suretinde ilk zuhur ettik ve sonsuza açılan bir geometri ile yıldız olduk bilerek zevk edelim..insanın bu kuru gürültü olan –eşya kalabalıklığı ile yoğrulmuş yorgun dünyadan sadeleşerek kurtulabilmesi, basit ve yalın olması ile mümkündür..
Sevdiğimin bana verdiği ilk ders olan “sıradan ve basit olmanı istiyorum. hiç olacaksın hiç! ancak hiç olursan hep olursun ,beni anlıyor musun?! “ diyen emri, sanırım yıllar sonra bu hayal aleminde yerini buldu ki,teşekkür ediyorum.
bir insanın ona, sürekli yeni hayaller gösteren esmalardan ve esmaların her an değişen suretlerinden -ASTROLOJİ İLMİNDEN -YILDIZLARIN (melek) TESİRLERİNDEN kurtulması, bu alemde yaşarken imkansızdır ..ancak ölüm ötesi deneyim geçiren hemen herkes farklı bir idrake kapı açabilir.. bu rüyada veya dünya hayatı sandığımız diğer alemin rüyası olan bu hayatımızda da olabilir ki, fark etmez. zira bu alem diğer tarafın-diğer tarafta bu alemin rüyasıdır.. uyumak ve rüya görmek, bu iki alem arasıda seyahat edip bilgi almalarımızsa, rabıtayı –bağı kopartmamamız içindir..
*HAMİŞ:Sevdiğim..bu rüya masalında yazmak
için tasarladığım binbir türlü rüya hikayesinden zerre bahsedemediğimin
farkındayım. Öyle ki, onları hatırlamak için çabalayıp, hiç birini dahi
hatırlayamamanın aczi ile şaşkınım. neden kendi istediklerimi yazamadığımı bilemiyorum.. belki
yazdıklarımı okuduğumda en doğru mananın bu olduğunu anlayacağım. fakat şimdi henüz okumadığım için,sanki hayale ait bir şey yazamadım gibi geliyor.. ve Sevdiğim bu masalla harflerim heYÜLA da
bitiyor.. son masalım olan 30. da 10
geometrik harfi işlemek
istiyorum.fakat bu hafta o anlamın vefk ilmi olduğunu aniden çaktım.ve evim
korkunç şekilde
bu anlamın tezahürü olarak tadilat içinde .asabiyetim tavanda..hani bazı yazılar ve muzurluklarım yüzünden eşyalarım patlayıp çatlıyor ve Sen bana zarar vermemek için eşyalarımı hallediyorsun ya!!işte durum yine öyle...yani en korktuğum
ve bakmaya bile çekindiğim ilimle yüzleşeceğim..lütfen,beni
daha özel koru olur mu? Gerçi olan oldu bitti amma, yine de tedbir tedbirdir..
insanlar ya yaratılıştan
eştir veya yaratılıştan
kardeştir hükmünce SENİ EŞKENAR ÜÇGEN GİBİ SEVİYORUM bilmeni isterim J ....
HU...HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERIİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ
YE..harf değeri
10… eskiler
ye harfine ÂTÂYI ESMA demişler.nur ışığın kaynağı
iken,ondan çıkan ışık hüzme parçacıklarına ise ziya
demişler.yani nurun dahi, safha safha
mertebeleri varmış.. arapça, ye harfinin suretine
baktığımızda o, KÜN emrindeki KÂF harfine çok benzer ..Mevlevi harfidir. yukarıdan
aldığını aşağıya indirirken-aşağıdan aldığını da yukarıdakine verir.. sanki devri
daimi anlatır..
yolculuk yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya daima YA! -EY! hitabıyladır ..çağrılmasaydın gelemezsin sakın bunu unutma! İsmin anılmasa idi, bir an dahi nefes alıp-zerrelerin bir bütün halinde toplanamazdı bunu unutma! kendi değerini bilmeyebilirsin, fakat ,senin adını anarak, sana EY KULUM ! diye hitap edeni ve vaktiyle o davete icabet edip LEBBEYK ALLAHÜMME LEBBEYK diyerek, her şekilde o davete icabet ettiğini de,ahde vefa icabı unutma!..
YE HARFİ değeri olan 10 numaralık işletim sistemi ile bize anahtar kilit olan –rahman ve rahim şifresini de işaret eder. her iş ve oluş yaratım bu iki dualite ile olur..nokta daire halvethaneyi yuva –mahremiyet olduğundan gözüken sadece bir elif olan ADEM dir..
yolculuk yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya daima YA! -EY! hitabıyladır ..çağrılmasaydın gelemezsin sakın bunu unutma! İsmin anılmasa idi, bir an dahi nefes alıp-zerrelerin bir bütün halinde toplanamazdı bunu unutma! kendi değerini bilmeyebilirsin, fakat ,senin adını anarak, sana EY KULUM ! diye hitap edeni ve vaktiyle o davete icabet edip LEBBEYK ALLAHÜMME LEBBEYK diyerek, her şekilde o davete icabet ettiğini de,ahde vefa icabı unutma!..
YE HARFİ değeri olan 10 numaralık işletim sistemi ile bize anahtar kilit olan –rahman ve rahim şifresini de işaret eder. her iş ve oluş yaratım bu iki dualite ile olur..nokta daire halvethaneyi yuva –mahremiyet olduğundan gözüken sadece bir elif olan ADEM dir..
işte eşya denen bu varlık alemi, taa ezelde âmâ da iken dahi var ile vardı.. ama zuhur edip açığa çıkmamıştı..her eşyanın adı ile birlikte sureti de vardı. tavrı-edası-işve ve cilvesi hep vardı..hiç bir şey sonradan olmadı. sonradan olan sadece zuhurlardır..nasıl ki,naklen yayınlar, bizim alıcılarımızdan bir kaç saniye sonra bize ses ve görüntü olarak ulaşıyorsa, işte mana aleminde olan biten her şey de bize ,olup bittikten sonra ulaşıyor ve sanıyoruz ki onları biz yaptık-biz ettik..ama hakikatte onlar bizim ilahi programımıza zaten vardı. sayısız seçeneklerimizden birisiydi ve hangisini seçersek seçelim, o bizim değişmez kaderimiz olandı J.. üzgünüm ama öyle !!
bir insan; EY filanca KULUM hitabına mazhar olduğunda ,o kendisinde var olan tüm bu 10 pc yazılımı misali- âtâyı esma hazinesi ile dünyaya iner.. kendisine hamili kart yakın olacaklara bakar ve tanışır..daha sonra uygun kader –astrolojik esma giyeceği vakti saatinde ise, babasının belinden sperm olarak, annenin yumurtasına yola çıkan bir damla suyu izler..babanın kara deliğinden annenin karadeliğine, bilmem kaçıncı alemsel hayatına devam eder.. zira varlığın seyri ve tekamül hayatı hiç bitmez.
her ölüş başka bir bedenle dirilişe doğumdur.ölmeden doğamazdın. ölmeden olamazsın. hiç bir hayat ve beden sonsuz değildir.değişmeyen tek şey değişim ve ilerleyiştir..
Ruh’u nefes-i hava,soyut su -BULUT olarak düşünürsek o, şekilsiz ve suretsizdir. cinsiyetsizdir.o tanımsızdır.ama o renkli şişelere –bugünkü suretlerimiz olan beden kalıp heykellerine girse, onu girdiği şişe renginden ve beden kalıp elbisesinden “bu şudur, bu filancadır “diye tanımlayıp,etiketleriz değil mi? halbuki şişeleri kırıp, beden kalıp heykellerinden, 4 anasırrı erbaa denen unsurlardan azâd olup, bir defa kendimize dışarıdan bakıp seyredebilseydik, bu ölmeden evvel ölme işlemi ile, eşya olan bizlerin,her şeye bakışıda değişirdi.. mesele, bir defacık dahi olsa ,kendinden çıkıp-dışarıdan kendinden kendine bakabilmende yatar vesselam..
ruh her şeyi bilir ve idare eder..kendisine
yapacağı beden sureti çok da önemli
değildir. zira ruh, o bedene kendisini
üfürdüğünde ,o bedeni canlandırıp, kendisine kendini
giyecek olan ilahi tabiatın ta kendisidir..
bedenler kalıp heykellerdir ve onları ancak edâları,tavrı hareketleri ,mimikleri ile sevimli ve çekici buluruz değil mi?kimi insanlar çok soğuk olurken, kimileri de çok cana yakın olur.kimileri bizi iterken ,kimi varlıklar ise bizde mıknatıs etkisi yapıp ,bizleri kendilerine –kendilerini bize çeker ve bir manyetik ruhsal alan oluştururlar.. işte bu çeken ve çekilenler ezelde de birbirlerine yakın olan esma terkibindeki ruhlardır..
burada ahde vefa söz konusudur.. orada yakin olanlar, birbirlerini unutmazlar ve dünya denilen aşağılıkistan’a düştüklerinde dahi ,her ne pahasına olursa olsun birbirlerini arar bulur ve sevişirler..çünkü asıl vatan sevgisi imandandır sözü hakikattir ve var olan vatanın varlıkları da, her koşulda vardır..
nur cihan
bedenler kalıp heykellerdir ve onları ancak edâları,tavrı hareketleri ,mimikleri ile sevimli ve çekici buluruz değil mi?kimi insanlar çok soğuk olurken, kimileri de çok cana yakın olur.kimileri bizi iterken ,kimi varlıklar ise bizde mıknatıs etkisi yapıp ,bizleri kendilerine –kendilerini bize çeker ve bir manyetik ruhsal alan oluştururlar.. işte bu çeken ve çekilenler ezelde de birbirlerine yakın olan esma terkibindeki ruhlardır..
burada ahde vefa söz konusudur.. orada yakin olanlar, birbirlerini unutmazlar ve dünya denilen aşağılıkistan’a düştüklerinde dahi ,her ne pahasına olursa olsun birbirlerini arar bulur ve sevişirler..çünkü asıl vatan sevgisi imandandır sözü hakikattir ve var olan vatanın varlıkları da, her koşulda vardır..
nur cihan
9 ağustos 2015
1. bölüm
Mahmut Erol Kılıç hocanın anlatımı ile astroloji ve esma ilmi..
2.bölüm