4 Eylül 2015 Cuma

30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ANKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 30



30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ANKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 30
uzun olur ehlibeytin düğünü...........

HURŞiD’iMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bu masal serimizin en son masalına geldik.her zamanki gibi çok şaşkın ve tereddütteyim..bunca şeyi hiç kavramadan nasıl yazdığımı bilmek istemiyorum. yıllardır anlamak için uğraşıp, hiçbir anlam kapısını açık bulamadığımdan, artık tamamen pes ettim..ve bu son yılımızda, nefsimin hevesle bekleyip arzuladığı öyle çok maddi ve manevi şeyden yılıp vazgeçtim ki anlatamam. hatta kendi davranışlarım,umursamaz dalgınlığım bazen beni çok korkutuyor.. o dalgınlıkla kazasız belasız nasıl yaşadığıma hayret ediyor, beni,sezdirmeden her dem koruyan Sana teşekkür ediyorum.. kimseyi bana yaklaştırmayı bırak, uzaktan bile herkesi benden kaçırtmayı başarıyorsun ya maşallah Sana...


ve şu son zamanlar yine çok hırçınım.sık sık yaşadığım- rüyamda bile kaç defa gördüğüm ve kızgınlığım olan- rüyadan çıkmak isteyip de, hapsolduğum o rüyadan asla çıkamayış hallerimdeyim.. son aylarda hemen hiç rüya göremediğime bakarsak belki de, o  dizi film gibi olan rüya hayal alemimden bile tard edildim..dünya rüya hayatımı ise çok sıkıcı ve sıkışık bulduğumdan  ret ediyor olabilirim, bilmiyorum.. dünya senin ama dünyaya el uzatamıyorsun..sözlerin verilip tutulmamasından, yalandan dolandan “her şey daha güzel olacak” diye senelerdir aval aval  beklemekten çok bıktım ve hiç bir şeyi umursamıyorum.. yorgunum.. doğduğundan beri ölmek isteyen birine hayatı sevdirecek ve hayata bağlayacak tek sebep olan Senden bile artık ümidimi kestim Sevdiğim.. üzgünüm...yaptığın onca haşyetullahu ehli sövbaz sâdâ haykırışlarıyla, artık toplanamayacak şekilde kırılan kalbimi ne yazık ki tamir edemiyorum.. hani derler ya gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Senin için unutulmuş ve adı anılmayan bir kelime olduğumu biliyorum. Zaten, zaman durmuyor akıyor ve sürekli yeni yeni cazip esma kabiliyetleri muhakkak ki ,yönetmenin su yatağına el mecbur kendiliğinden  geliyor değil mi?

AŞK’IN ESARET SANILAN HAKİKİ ÖZGÜRLEŞTİRME İLMİ

Sevdiğim ...yeterince Seni üzdüğüme inanıp, şimdi de daha güzel anlamlara geçelim mi lütfen
J ?..bana verdiğin değerlere mesela;sevmeyi bilmeyen, hayatta hakikaten hiç  sevip sevilmeyen bana, AŞK nedir SEVDA nedir,SEVMEK nedir SEN öğrettin biliyorsun..bir defa Sana gelip,sadece Sizi sevebiliyorum,kimseyi sevemiyorum “dediğimde, gülerek “seversin “demiştin. “sevemiyorum “dediğimde yine “seversin “demiştin.”sevemiyorum” diye yinelediğimde Sen üçüncü defa “seversin” demiştin ya hani.. işte şimdi galiba bunu başarıyorum.o, beni Senden söke söke alan sövbaz  haşyetullahı sâdâların ,hiçbir şekilde Senden ayrılamayan ruhumu –nefsimi paramparça ede ede, artık kimseyi öyle sevmemem gerektiğini  ruhmealcesedime  öğretti..çünkü sevilecek olan sadece kendimdim..sevgiye ihtiyacı olan bendim ve hala  kendimi sevmiyordum.kendimi sevmeyi,kendime merhamet etmeyi ve kendime acıyıp kendimi affetmeyi öğrenmeliydim.galiba az çok başardım Sevdiğim.. şimdi beni hiç tanımayan pek çok kişi - kadın erkek  dahi hayranlıkla; kendimi böyle sevip,kendime çok iyi bakıp,kendimle huzur dolu olduğum için beni tebrik ediyorlar..



Sevdiğim ..artık Sen yada başka birisi beni sevsin diye asla beklemiyor , umursamıyorum. hani bir defa bana demiştin ya: ne mutlu ki sevip düşüneceğiniz biri var hayatınızda. ne kadar şükretseniz az, yetmez. ya böyle sevip düşüneceğiniz biri hiç olmasaydı,ya böyle sevmeyi hiç bilemeseydiniz?! şükredin çok şükredin”.. işte Sevdiğim..şimdi ben gerçekten çok şükrediyorum..çünkü asıl sevilmesi gereken kendi ruhumu ,o nurun ala nur öz beyaz ışığımı, beni benden ve herşeyden çok seveni ,beni sürüklüye sürükleye Sana götürüp Senin gözlerinden kendime muzurca bakıp: “bak nasıl başardım, senin burnunu sürte sürte nasıl ait olduğuna getirdim “diyen aşık ruhumu seviyorum..dünyada kaç kişi böyle bir anlam yaşar ki.


Şimdi ise Seni göremesem ve Senden hep çook uzakta kalmam gerekse de, Seni hayal edebilirim.çünkü sesini biliyorum, edanı, tavrını, mimiklerini,  suretini biliyorum.Seni dilediğim gibi hayal edebilirim. göz cemal istediğinden buna mecburum J suretsizlik bana göre değil ..Seni değiştirmemem gerektiğini,Seni değiştirirsem öyle sevemeyeceğimi söylemiştin ya hani..ve Sende değişmem için benden hiç bir şey istemeyecektin..beni olduğum gibi  sevip kabul edip: ben memnunum böyle kal,değişme sakın “dedin ya bir de...işte beni ilk o zaman,gerçekten sevdiğini anladım.. sanırım bu anlaşmamız hala geçerli.. Sen değişiyorsun aslında, bende değişiyorum..değişirken dönüşüyoruz.. Sana dönüşüp dönüşmeyeceğimi ise henüz bilemiyorum. içine bir şey kaçanların hayatı hep değişirmiş ya hani..benim içime de Sen kaçtığın için, durumumuz ne olur bilemiyorum..



Sevmenin yani gerçek aşkın aslında almak-sevilmek değil de,sevdiğini ve her şeyini tükenene dek vermek olduğunu anladım.o yüzden artık kıskançlığımı yendiğim bazı kişilerle Seni paylaşıyorum ki, çoğalarak bana daha görkemli geri dön ve beni daha kocamAN sarıp kucakla.. insan sevdiğinden infak etmeli,yediğinden yedirip-giydiğinden giyindirmeli.. Sevdiğim, işte  benim ibadetlerimden biriside Seni geleceğe  taşıyacak kopy pastedlerin için kopyalamak ve her an zikredilerek anılan –var edilene dönüştürmek oldu..



mesela bir mum aşıktır çünkü, tükenene dek aydınlatmak için yanar.. aşk ,aşık olduğunun seni sevmesi için bekleyip ,O’da beni sevsin zulmünü O’na yapmamandır...O seni sevse de olur, sevmese de olur...esas muhteşem olan, senin O’nu öyle büyük bir sevda ile sevebilmendir.. AŞK,senin kalbinin O’nun için heyecanla atması ve ölecek gibi çırpınıp, yerinden fırlarcasına bir çocuk gibi O’na atılmasıdır..aşk, elini kalbine bastırıp, yuvasından çıkıp gitmesin diye  bir yandan elini kalbine basarken, diğeriyle Sevdiğine yaşadığın hayreti "KALBİM SİZE GELMEK İSTİYOR" diye anlatmandır ve O’ da sana” TUT O  KALBİNİ YERİNDE ,O SANA LAZIM” derken, nede güzel –masumiyetin zirvesinde birlikte gülersiniz... ne güzel zamanlardı değil mi? hatırası bile yeter ....herkese laf yetiştiren-kimseyi ve  hiç otoriteyi takıp-kimse önünde boyun eğmeyen ve eğmemesi emredilmiş birinin; Sevdiğini arayamayıp-arasa dahi konuşacak tek kelime bulamayışının adıdır AŞK..çünkü aşk da söz olmaz..laf, aşkı bozar..gözler aşıktır ..halin hisler diyarı kalp aşıktır..kalpse kalıplara sığmaz..  hakiki kalp, bu kalıp bedende değildir..


Sevdiğim,Aşkım...SENİ SEVİYORUM..böyle muhteşem bir sevmeyi bana yaşattığın için teşekkür ediyorum..bu Sevdanın hiç bitmeyeceğini, bir’i giderse yeni gelen bir’le devam edeceğini de anlayıp kabul ediyorum.. gelen gidenin bundan haberi olmasına gerekte yok üstelik..çünkü artık Sevdiğim bir kalıp memur değil..Sevdiğim tüm suretlerden azade ,her bilgiyi üfüren  tek büyük üfürükçü  ve tüm varlığa nefes verendir..kim gelirse gelsin,kim bir şey derse desin veya icat ederse etsin..hepsi O’nun kendi Zat’ında olan ve merhametinden madde varlıklarına lütfettiği hediyelerdir..yoksa kimsede bir şey yoktur. Kalıplar, ruhsuz boş bir tenekeden farksızdır.. o kalıpların içini dolduran mana  nefesi ise KENDİNDEN KENDİNE DUYDUĞU AŞKTIR.AŞK CÖMERTTİR.O HEP VERİR ve asla ALMAZ.. çünkü verdiği aşk,alacağı aşka asla değmez...

HU...HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ

bu masal harflerin bittiği bölüm olduğundan ,harfler yaratılmadan evvele dek uzanacağız Sevdiğim. şimdi lütfen elini elime uzat ve diğer elini kalbimin üzerine koy..hisset..ve onu yine ilk haline latif,şeffaf ,lütuf,en değerli ve nadide haline getir .çünkü ancak anlayan bir kalbin yazabileceği bir anlamdayız.. anlamak için yine Sana ihtiyacım var J..Sensiz olmaz!!

KUTSAL KOZMİK GEOMETRİ İLMİ
ve ezoterizmde de, bizim manevi tasavvuf alemimizde  en yüksek ilim olduğu söylenen geometri  yani kozmik matematik ilmine geldik dayandık(* benim içinse tüm ilimlerden daha yüksek olan ilim NEFES İLMİDİR)...tabi ki ben hayatında henüz çarpım tablosunu dahi ezberleyememiş, sadece peşpeşe seri rakamlı bir kaç telefon numarasını ancak hafızasında tutabilen ,yön duygusu hiç olmayan tahsilsiz biri olarak asla bu işten çakmıyorum.ve  zerre anlamadığım bu ilimde ahkam keserek komik duruma düşmemek içinde, geometrinin ve matematiğin sureti masalını yazacağım.. dolayısı ile kimse bizimle eğlenemeyecek. çünkü ne yazacağımı henüz ben bile bilmiyorum. J


bildiğin gibi aslında arap alfabesi 28 harftir.
lamelif ayrı harf sayılmaz ama biz saydık. çünkü peygamberimiz LAMELİF i ayırmayın diye emretmiştir.. ebcetleri;lam 30 ,elifse 1’miş . ikisi 31 eder değil mi? Yani 30 kuş masalına şahitlik edenin, sadece ve sadece  bir elif miktarı ZÂT olması ve ilm-i lâmEL den kendisini kendisi seyridir.Zat’nı yine kendi ilminle biliştir..


28: 2+8= IO...
füsusul hikemde, arap alfabesindeki harf sayısı kadar yani  28 fas vardır ve ayın döngüleri 28 günden hesaplanırmış, aynı kadınların doğurganlıklarını sembolleyen hormonal ay halleri gibi..mana aleminde güneş çok önemli olsa da, madde alemde olduğu gibi ayna rolündeki ay ,dünya için daha yetkindir..ve her peygamber ay konumunda olup, yansıtıcıdır.. aslında kendi ruhları olan güneşin ,halka indirgeyicisi de kendileri olup ,ruhlarına yansıtıcı ayn’a olmuşlardır.. ZAT’INDAN  SIFATINA veya ZAT’INDAN ZAT’INA İRŞAD ...güneşe  ruh –aklı kül ve baba anlamı yüklenirken, ay’a nefs, akl-ı cüz ve anne manası verilir.. burada önemli olan güneş ve ayın belli periyotlarla tutulmasıdır.. güneş ruh ,yani ,vahy ve yansıyansa; ay o vahyi yüklenen ve dünyaya o bilgiyi potansiyeline göre indirgeyip yansıtandır.. işte o yüzden gelgitler ay’a aittir..





RAHİYM’İN İÇİNDEKİ YUMURTA İLMİ
Nokta  tüm kadim sembollerde Tanrı demektir.. bu 28. fas olan Muhammediyetin FERDİ anlamı olan EHAD-AHMED ile ilişiktir...ay dişildir..yaratımla alakalıdır ve rahiym esmasına denktir..
nokta tanrı-ilahlık makamıyken, daire ALLAH dır.ve nokta nın kendisini seyri için aynı hücrelerin çoğalarak bölünmesi misali ilk yaratımlar olmuş ve hermetik felsefecilerin küreler ilmi, anne karnındaki ceninin yaratım safhalarına istinaen  doğmuştur.. TEK ve BİR aynı olsa da, makam ve mertebeleri, iş ve oluşları farklıdır..bu  kadim anlam, daire içinde veya üçgen içinde I suretidir.. anlamı bilinmeyen-konuşulmayan demekmiş.. ayrıca ben Bizan’sın  dini müzesinde bu işareti daire içinde üçgen ve o üçgenin içinde yazılı  I:I yani devam eden birler olarak da kendim de  görmüştüm..



Daire güneştir..oda tüm kadim sembolizasyonda Tanrı demektir..VAHİDİYET-BİR..I:II BİRLİK anlamındaki ilahi sistemdir. döngüyü ve devriyeleri,sonsuz tekamül tekerlek çarklarını anlatır ki, biz bu esmaya ALLAH diyoruz..  daire nin etrafını saran kuyruğunu ısıran yılan bizim mana ilmimizde ARŞ’IN=KALBİN ETRAFINI SARAN  KARÎN YILAN olarak geçer. o yılan sadece Allah’ın adı anılınca  SEKİNE olup sakinleşir ve kalbi rahat bırakırmış diye dinlemiştim..


geçmiş kadim zamanlarda EL İLAH –HU; sureti yapılıp tapılmış,hatta Kabe içine konmuş bir put olmuştur...şimdi burada durup bu anlama bakmanızı rica ediyorum.. çünkü  KELİME-İ TEVHİDin İLK BÖLÜMÜ sistemin de, belli tekamüllerin devriye safhaların anlamak için paganlık yani put edinmenin olduğunu  ve bir süre sonrada onu da kırıp- yok etmekle alakalı  bir şeyler yazmak istiyorum..

(* MESELA: İbrahim Atamızı ele alalım ..o tevhidin babası sayılır..O, putları kıran ,tek bir putu elinde balta ile kendisini kırsın diye geleceğe bırakandır.ve eşyanın yaratılış seyrüsülüğü sünnetallahınca  O’da BİR GÜNEŞ GİBİ DOĞUP YÜKSELDİ  ve vakti gelince de, Yaratıcının yarattıklarına asla tanrılığını bırakmaması bahsine geldi ve aynı doğup yükselen bir güneşin her akşam batması gibi O’da sisteme yenildi  ve  BİR  GÜNEŞ DAHA BATTI.. 3-4bin  sene sonraysa, Kabe’nin içinde fal oklarını  tutan babaoğul (İbrahim=İsmail as) put suretlerinden biri olmaktan kurtulamadı..Mekke fethedildiğinde ve Kabe’ye girildiğinde , O’nun putu, büyük ihtimalle kırılmış olsa da, hz Meryem ve  İsa’ya ait resmin , peygamberimizce hürmet edilip, kaldırılıp saklandığı kaydı da vardır..




Bugün bir zamanların yükselen altın güneşi olan islam alemi, çıktığı yüksek medeni zamanlardan hızla inişe geçmiştir..çünkü peygamberimizin devesi Kusva girdiği her yarışı kazansa da, belli süre sonra sistem gereği girdiği yarışları kaybetmiştir ve peygamber bunu gülümseyerek Kusva da kaybeder diye kabullenmiş,üstelememiştir..ne yazık ki şuan dünya genelinde peygamberimiz ve onun ümmeti sonuna dek incitilmektedir ve bunun yapanlar suçlu değildir..biz ümmetim ümmetim dedikleri sadece nüfus kağıdı islam olan sahtekarlar suçluyuz..kendimiz peygamberimizi ve getirdiği kuranı okuyup araştırmadığımız ve daima onun bunun ilmine takılı kaldığımız için bugün bu derece cahil ve geri kaldık..ama sistemin döngüsüne bakarsak bu normal ve yaratanın adaleti gereğidir.. merhametindendir..çünkü bir sen- bir ben olarak,bu adaleti bilsek te, bilmesek te O vardır.zaman budur.


O DEHR ZAMAN OLARAK,hem sana hem bana doğru akar...bazı yerde kısa bazı yerde uzun zamanlar olur..bazı yerde zamansızlık ve bazı yerde derin girdaplı zamanmekan geçişleri vardır..O, bazen kayıtlı ve bazen kayıtdışıdır..hep tek tarafa doğru devran dönmez. testere ve bıçak daima, hem sana hem bana  olan bir ileri bir geri itip çekerek kesip pay eder değil mi?aşağı indiğin gibi yukarıya da çıkacaksın.. saatin dönüş yönüne ters, kalp istikametine de döneceksin... ve herkesin birbirlerinde hakkı vardır.. hayat süresince bu hak verilmez alınır kavgası devam eder durur.. )


Kelime-i tevhid in ilk bölümü ve ikinci bölümü farklıdır..ilk bölüm umumidir ama MuhammedurresulAllah bölümü ferdidir..


NOKTA İLMİ
ilk geometri sayılan ve bugün adına TANRI PARÇACIĞI ,geçmişteyse ZERRE  denilen NOKTA ‘dır..herşeyin ilk başlangıcı herkesin bildiği gibi noktadır..

ve noktalar üst üste veya yanyana gelerek miraç ederken; kendilerine bir ÂSÂ=YOL =7 nokta üst üste 7 başlı ejder nefis-7 ana esma olan I ELİF oluştururlar ki ,bunu safha safha ses dalgası frekansı, görüntü yayını dalgası veya genetik –yılan- DNA yolları  diyebiliriz...

bu başı sonu olmayan ve asla bitmeyecek içiçe bir boyutlar arası seyahat misalidir.. *burası "dokunma kalbime çok incedir kırılır, orası bir mabettir,içinde  hıçkırılır" ilmidir...*her noktanın içinde bir elif insan vardır.ve her insanın içinde nokta...yani bugünkü PC yazılım tertibi olan IOO11O1 misali..mesela şimdi ezoterik reptillian ırkçılar, bunu kedi gözü veya yılanın gözü misali çiziyor ve anlamı canlarının dilediği şeye yoruyorlar.. yani sembollere takılıp, onları put edinip-bu aracılara halen tapınıyor ve sembollerden  medet umuyorlar..OYSA O SURETLERİN HEPSİ ANLATMAK İÇİN SEÇİLMİŞ ORTAK RUHsal SEMBOLERDİR o kadar.. Muhammedilikte hiçbir putun, sembolün olmaması işte bu irfani  idrakin en zirvesine gelindiğindendir.. semboller ve suretsel anlatımlar Muhammediyete  erene dektir..


Arapça O. Yazısı 50 rakamına denktir..50 isis yani şira yani siriusla alakalıdır..derler ki şira yıldızı Tarık Yıldızının hanımıdır..yani Tarık ile ŞiRA evlidir..bu konu hakkında sadece bu kadar duydum ve doğrumu bilmiyorum. sadece kaydetmek istedim.. her şey  GÜNEŞ ile AY  tutulup, İKİ DAİRENİN AYNI BOYA GELMESİYLE ve birleşip ayrılırken  ortaya çıkarttıkları geometrik sisteme ,iki üçgen,iki kare yansıması dikdörtgen ve diğer şekillere göre tezahür eder..bu içiçe dairelerden çıkan geometriden, adına yaşam çiçeği de denen kadim kutsal geometri çizilmiştir.. dünyanın en eski sembollerinden olup, her yerde binbir türde şekli kayıtlıdır. bugünse bu şekiller  mantra olarak kabul edilip,insan psikolojisi ve ruhuna şifa verdiği söylenilerek, büyüklere boyama kitabı olarak dahi yapılmıştır..



Seb’ul mesani de denen tekrarlanan 7’li ilmi FATİHA SURESİDİR..
her nefis mertebesi 7 li sistemle işler.7 senede bir tüm vücudun hücreleri yenilendiği gibi  kişilerin tavaf eden ümmeti esmaları da yenilenir..Yusuf suresindeki 7 li rüya bu 7 senelik kader periotlarını bize anlatırmış.. ve her 7 nefs kademesi ayrıca kendi içinde 7 li çalışır.bir elif 1 in içinde 7 tane nokta üst üste dizili olduğu için biz 1 i görüp ,1 olduğunu anlayabiliriz mesela..YED ,TANRININ ELİ olarakta bilinir..arapça 7 rakamı V şeklinde yani rahiym anlamında yazılır..V-7 demek sayısı belli olmayan bir süre ve sayı da demektir..

Bu tek bir noktanın kendinden kendine tekrarlayan ve tekrarlarken açılan GÜL sembolü olan yaşam çiçeği  deseni ise, tarihteki ilk vefklerdendir..  gül’ün daha basiti –özü, bizim Süleyman’ın mührü dediğimiz içiçe yıldız rahman ve rahim sembolü ise, tüm insanların başlarına taç –takke diye taktığı ve ezoteriklerin taç çakra dediği sembolü bugüne getirmiştir..

Yani ilk geometrilerden NOKTA ;FAİL,ZÂT   olurken, DAİRE;   FİİL,SIFATLAR’ dır ..
Kelime zat olsa, fail, meful ,fiil denen şey cümle olan cami’yi oluşturur..


Zamanın tezahür ettiği Zamanların anlattığına göre, Allah’ın kendisinden ilk ayırıp yarattığı ilk öz cevher olan NUR’U MUHAMMEDİ daima 3’e bölünerek sistemi ÜÇ ,ÜÇ terkibi üzere yaratmıştır..mesela... kalem,arş,kürsi ..güneş,ay,dünya ..ruh, nefs, beden.. baba ,anne,çocuk.. YANSITAN, YANSITICI AYNA,YANSIYAN  misali vb.

herşeyin temeli kadim zamandan  beri üçlü sacayak ile başlar...kuvvetli bir temel içinde rahmanın çadırının kurulması lazımdır ki ,buda üç nokta  PERGELİ ile olur..ZAT,SIFAT ,FİİLLER..fail,meful,fiil..bir şeyin olması için, onu bir yapan-bir tasarlayanın olması lazım ki, bunu dileyip, türlü bahanelerle harekete geçip, o şeylerin olmasını  sağlayacak o şey var olsun..yani,anlamamız  gereken şey ; kasotan düzen çıktı-yoktan varolduk değildir..hak ve gerçek olan vardan var olduğumuzdur...

işte aile de böyle köklü bir sacayaktır..pergel misalidir.. oba -türk çadırı gibidir..  3’lü sacayak-ocak olan ANA merkezdir ve  çadır direği olan Tuğrul-ATA DİREĞİ baba daireyi çizer..ve üçgen bir pergelin kendi etrafında dönerken çizdiği dairedir...üçgenin aşağı yansıması ve kendi diğer üçgeni ile birleşmesi KARA KAREyi meydana getirir..yani ruh maddeye dönüşür...ailenin mahrem sahası EV kare dir..evin rabbi de , arapların kadına verdiği anlam olan beytürrab’ dır..kadın kabe misali haram –mahrem olandır. o karanlık RAHİYM misali bilinmez dehlizleri olan karanlık gaybdir.. içtir. erkekse eşinin elbisesi misali noktanın genişleyen hacmi ile onu ve ailesini koruyup giydirir..iç dıştır ,dış iç..


BU OLAY aynı zamanda, zamanın yaratılmasıdır..saat gibi ..akrep ve yelkovanın, birbirlerini kovalayan ama asla birbirlerine  yetişemeyip, sadece anlık tutulmalarla geçici vuslatlar yaşadığı bir zevktir.. doğan çocuksa HORUSRA yani HOROSKOP denilen EBUL VAKT olan ZAMAN dır... işte o yüzden tasavvufta ebul vakt ve ibnül vakt vardır.. bu abül vakt akrebiyyünün ve ibnül vakt yelkovan gölgesinin zaman diye çizdikleri ise dairedir..ama bu iki zamanda pergel misali üçgendir.. onların iki bacağını birleştirense beytürrab aracı -rabıta –hisler-vahy –kalp -ilham olan annedir..


zira çocuk babanın sırrıdır... kadın sadece o çocuğun yaratım makinesi misali hamili kart taşıyıcısı ve eti,kanı,sütü ,duyguları ile onu kendi bedeninde yaratıp dünyaya getirendir.. kadın, Allahın EL HÂLİK esmasının mazharıdır. .o yüzden de tasavvufta ve ezoterizm de kadın yaratım hususunda Yaratıcıya ortak sayılıp ,çok yüksek anlamda CENNET ANNELERİN AYAĞI ALTINDADIR anlamı ile özel bir konuma yükseltilmiştir..ne yazık ki, peygamberimizden sonra ,O’nun  kadına yükleyip verdiği  değerler yok edilmiştir.. herşey erkeklere atfedilip ve ERLİK makamında dişi erkelere asla yer olmadığı ise nedense yok sayılmıştır..(* örnek olarak eski camilerde kadına yapılan üst katların ince zarefeti ve anlamına bakın ve birde bugün üst katları ya kilitleyip ya erkeklere verip, kadını caminin dışında pis perdelerle ayırdıkları temizlik malzemeleriyle aynı yere koyuşlarına bir bakın veya cami dışına ekledikleri kendi zihniyetleri kadar iğrenç olan –pis ve iğrenç plastik  bölmelere kadınları sokuşturmalarına bakın ve bugün kadını=çocuğu camiden atmanın getirdiği korkunç islam yozlaşmasını birde kendiniz görün..islam, al-aile olmayı anlatan besmele üzerine  kuruludur. peygamberimizden sonra kadın erkekten dışlanmış – verilen tüm hakları zorla elinden gasp edinip alınmış ve ailede hep yok sayılmıştır.. anababası ,erkek kardeşleri, Allah’ın kadına verdiği mirasına el koyar hale gelmiştir..ve bugünkü  çirkin halin kökünde  bu neden vardır.)


..Böylece Sevdiğim, elimizde ilk üçleme yani teslis olan nokta, daire ve üçgen geometrimiz oldu değil mi ? ve 4. Geometri kare=madde, olayın şehadet-şuhut aleminde camisidir..*..evvet!! o halde mademki un var,yağ var ,şeker var..eee..o halde ne duruyoruz helva yapalım mı
J?..ewet..şu halde  ilk üç olunca, elimizde İLK BİR de olmuş oluyor. yani mana ilminde sayılar 3 ile başlar malum..kabala ilmine eski mısır’dan geçen sütun ilminde de ,bugün tüm mason mabed simgesi olan III sütun vardır..yani güneş= erkek, ay=kadın,dünya = çocuk..
fail (bilinmek isteyen =kudret ) , meful(nefs-arzu-istemek= güzellik), fiil(akıl-dünya-cearet-iş+emek+ekmek=özgürlük)....
YAZAN KALEM ERKEKtir ,YAZDIĞI  LEVHA KADIN, OKUNAN ÇOCUK İLMİ
Kabe ilk madde şekli dikdörtgense de bugün kare dir ve içinde III üç sütun (yani ÜÇGEN ) vardır..yani kabe de tamamen tüm geometrinin olduğu bir yerdir..batını manasında yukarıdan aşağı inen silindir –sütun -bir beyaz nur olduğu varsayılır.diğer manada yani bilinen en eski kayıt çizimlerde orada sadece bir dikili taş sütun vardır ki, bugünkü minareler ona atıftır.Rahman ın erilliğin bu  KALEM -YAZAN sembolü, tüm dünyada aynı kadın dişilik organı gibi daima tapınılan bir put olarak her zaman yerini almıştır..geometri, suret sembollerinin ilk çıkış kaynağıdır..ışık manadan maddeye akıp geçerken kendisine suret –beden-madde denilen şeyi daima matematik-simetri-geometri ile inşa eder. hindu Budistleri buna çakra –devalar derken, bizler letaif-esma nurları deriz..o yüzden de ayette olduğu gibi Allahımızın sistemi denen sünnetullahı yani şeriatında bir değişme yoktur ve her şey ilk hali üzere daima yaratılmaya devam eder..




HAYAT AĞACI –TÛBA-SEFİROTLAR SEMBOL İLMİ

şimdi geldik latif aleme ait üç sembolün yansımalarına.. bu ilk  çadır  ^ RAHMANA aittir ve soyuttur..nasıl ki Adem’ in içinde XY ,yani karısı ve çocuğu vardır işte aynen herşey de böyledir..yani Adem denen HAMMEDDE tohumdur.. Adem’in bilinmek hevesi ise  Havva denen kendi filizi bedeni olup ,MEYVESİ ÇOCUĞUDUR.. *illa madde çocuk gerekli değildir.. bel çocukları nadir adam olur.yolun çocukları ise adam doğarlar.

insanın niyetlerinin bedenlenmesi olan hayırlı fiiller, insanın gerçek mana çocuklarıdır ve diğer aleme götüreceği yapı taşları olan kendi amel ailesidir..


böylece, yaşam çiçeği de denen hayat ağacı sefirotları da daha kolay anlayabiliriz sanıyorum. tabiatın verdiği  doğal hisler asla yanılmaz..her insanın yaratılıştan sahip olduğu içgüdüsel anlamlar vardır ki, her bitki  ve hayvanda da bu vardır.. her bitki tohum verip tekrar mevsimine göre yeşerir..her hayvan neslini üreteceği dişiyle sadece birleşir (* ne yazık ki günümüzde, tekrar Lut kavmi zamanına denk düşen- neslini asla sürdüremeyeceği bir hayat tarzı vardır..bu durumda olanlar,eğer yaratılış özrü değilse –bilerek neden bunu tercih ediyorlar tefekkür etmelidir? Seçimleri özel düşüncelerinin hayat bulmuş nefsel  halimi-gerçekten bir yaratımsal organ özrümü kendileri anlamalılar!! )


burada bu nefsani halden daima uzak olan tek şey vardır ki, oda cemadat olan taş-toprak-ahkaf=kum tepeleridir..taşın toprağın nefsi yoktur..toprak, ADEMinde HAMMADDESİdir.  ve esması EL HÂK’tır.. dolayısı ile EL HÂLÎK olan kadın,EL HÂK esması olan erkek ADEM le birleşmiştir, çocukları ise MADDE =KARE dir.. yani,kadim sembollerdeki Tanrı’nın ilk TAŞ’A TECELLİSİ .. bu anlam HACER –kara taş-kara kadın misalidir ve içinde sular olan ve sürekli yaratanı zikreden ZEMZEM sırrını da verir..her tohum NÖTR  O olan TOPRAK=HÂK esmasında can bulur..yeşerir,yapraklanır ,çiçeğe durup,meyve verir, daireyi tamamlayıp tohum döker ve çürüyerek yine topraktan yeni bir bedende başka bir ağaç olarak büyür.. çürüyüp kendini yok etmeyen tohum ,yeniden  var olup filiz veremez ...



genelde temel olan üç geometrik şekil ,nokta=daire ,üçgen ve kare dir..bunlar RUH,ZİHİN,BEDEN i anlatır.. BA-KA-RA dır.. insan ancak fiileri yani ,elinin işlediği kazancı kadar refah yaşar ve özgürleşebilir.. insan geometriyle ilgilidir.. çünkü başlangıçta harfler ve rakamlar yoktu.sadece belli şekiller vardı. Mesela ben, Adem atamıza atfedilen 10 suhufluk kitap da yazanın sadece  10 tane geometrik şekil olduğuna  inanıyorum ve bana bunu tek kişi dahi söylemediği ve hiç bir yerde okumadığım halde ,senelerdir buna inanmayı sürdürüyorum.. son masalımın da,geometriye yani harf ve rakamlardan evvel var olan geometrik desen alfabesine denk düşmesini tesadüf bulmuyorum.. çünkü senelerdir yazarak anladığım bir ilahi geometri, ilahi matematik ve ilahi bir ahenk var.ben bilsemde bilmesemde bu düzen her şeyimi yönetiyor.eğer ona teslim olursan yazım bir şarkı misali oluyor ve su gibi akıyor. yok ona uymazsam, bu defa dikenli taş olup ayağıma takılıp bana kendisini okutmuyor....


mesela Adem atamın 10 sayfalık kitabında OM da denen vefk ilminin sırlı olması muhtemeldir.. HİNTLİ BUDİSTLER eski İdris nebi dininden gelen bu ilmi Hint kökenli bugünkü Yahudi kabalası aynen devam ettirir..çünkü Adem atamız hindiçin de yaşamıştır ve bu kadim ahali batıni anlamları madde hayatına sembolen geçirmiş, halende bu yaşam biçimi üzere gitmektedirler. çünkü onlara seçilen budur. onlar bu inançtan sorumludur ama biz ise kendi meşrebimizdeki anlamla yükümlüyüz..



bu anlamı nasıl idrak edebiliriz ..şöyle tabii:mesela dünyada bir kaç yazılım devi var değil mi? Ve  aynı şeyleri ,kendi markalarına özel programlar olarak yazarlar..bu yazılımları satın alanlar o programı öğrenmek ve orada verilen şifreleri sisteme girmek zorundadırlar ki pc yazılımlarını, o marka pc de kullanabilsinler.tek bir nokta hata yaparsan yazılım sana kendinden hiç bir şey vermez.ve hata üstüne hata yapıp şifreni giremediğinde ise seni korsan yazılım olarak engelleyip kilitler..yani böyle düşünmek bugünün  çağdaş?!! İnsanına en kolay gelen şeydir.. ama biz eskiyi de analım. eskiler bu konuda şunu anlatmışlar hani: bir türk,bir arap,bir  rum bir araya gelmişler..her biri kendi dilinde  üzüm, ineb, engür  diyor ama ne istedikleri hakkında anlaşamıyorlarmış..en sonunda üçünün dilinden de anlayan biri gelmiş ve ortaya bir kase üzüm sunmuş ve hepsi birlikte anlaşılmanın sevinci ile bir dala asılı duran sayısız üzüm tanesini (esma) yemeye başlamışlar..

* gördüğümüz gibi eskide ve yenide değişen bir şey yok!. değişen şey, Babil kuyusundan çıkan fırtınada dillerin çoğalması ve aynı şeyi bilen yaşayanların da,  bunu sadece kendi dillerinde anlatabilmesidir.. yani ortak dilin kaybolmasıdır.. bugünse kaybolmayan ortak dilin sadece sembol de denen geometri olduğu gerçeğidir.. ve İSMİ AZAM DENEN ŞEY HERŞEYE CAMİ ŞİFRE İSİM DESENDİR..


GÜL –SİSTEM –BİR ADAM OL’AN  ÂSÂ-ÂSÂR (OSİRİS) ADEM YARATMAK İLMİ
işte o halde 10 geometrik nizam şöyle olabilir.1.nokta, 2.üçgen, 3.daire, 4.KARE, 5. dikdörtgen,6.beşgen, 7.altıgen, 8. sexizgen , 9.elips-yamuk daire,10.  sprial simetri=sütun=dna=miraç merdiveni=turuku âli=atalar yolu

bunu üst üste koyarak sonsuz tane gül-vefk-terk çizebiliriz ve başlangıçtan beri çizmişlerdir..(*GULyabani ; BEDENLENMİŞ HAYALET ŞEYTANA DA DENİRMİŞ mesela)


başlangıçta sadece saf çizim olduğuna inanıyorum.zamanla bu şekillere rakam,harf ve kelime ve isimler eklenmiştir..dünyada var olan bu ilim;  HE harfinin içindeki VAV ın  açılarak büyümesi olarak çizilen ve bilinen gül-terk-vefk-sihir= HEKA ilmidir..çünkü ilk insan yaratımda rabbine çok yakındı ve bu ilmi kullanım yetkisine sahipti diye düşünüyorum.. zaten tüm kadim duvar freskleri ,anlamları ve varlıkları ve ellerindeki semboller, bu ilimleri dibine dek bilip kulandıklarını –belki de bir zamanlar insan bile yarattıklarını bize anlatmıyor mu?..


bugün tüm bu ilimlerden uzak olduğumuz sanılmasın lütfen.zira yaratıcı nekes –cimri değildir.. bugünkü bilişim teknolojisi; yapay zekalı gelişmeye açık yapay insan yaratımına doğru hızla gidişimiz de inanıyorum ki, yine ,katil ve hırsız kan emici batı aleminin Bağdat müzesinden yağmaladığı ve ilk iş olarak ülkesine kaçırdığı bu tabletlerin çözümü sayesinde olmuştur..çünkü  ABD de İsrail ve diğer batı alemi körfezi yağmalamadan evvel,herkesin  bildiği gibi gerçekten de köy zihniyeti ve teknolojisine sahipti.. bu ilim, hadiste bize dendiği gibi,esasında Çin- Uzakdoğu yani ADEM ATAMIZın topraklarında vardır.güneş daima doğudan yükselir .batıda batar..ancak kıyamet vakti güneş battığı yerden doğar unutmayınız..


Sevdiğim bazı kişiler bu ilmi bildiğimi zan ederek yazıyor. aslında, bu konuda hiç birşey bilmeyip, her öğrendiğimi ancak kendilerinin bana anlattıklarını toplayıp, kaydettiğimi anlamıyorlar.. hatta Ortadoğulu alternatif doktorum,hevesle gitmek için beklediğim  Kudüs'ü me gittiğimde, bu anlam yüzünden yok edilip geri dönemeyeceğimi bile söylemişti.. yani benim bilmediğim ve insanların bazılarının bende olduğunu sandığı öyle bir tuhaflık var!!! ve  bu ilmi onlara bir şekilde anlatacağıma inanıyorlar ya birde. işte bende son masalda, o bekledikleri şeyi anladığım kadarıyla yine onlardan aldıklarımla derliyorum bak..


şimdide günümüzde bu kadim ilme bakalım lütfen..nasıl ki ADEM denen kalıba esma yüklendi ve o diğer varlıklardan öne geçip BİLEN –ÖĞRETEN-SECDE EDİLEN ADAM OLDU.. bugün de, herkesin yana yakıla aradığı yaratma sırrı denen ASA ilmine geldik..  laboratuvarlarda müzelerde gördüğümüz birebir bizim gibi et beden insanlar yapımı hızlandı biliyorsunuz. hücre yenileniyor.. ve hatta muhteşem bir hakikat olan, hastalıklarımızın dalga frekans boyu alınıp,ışık haline getirilip, o hasta hücreye düzelten dalga şifası=reiki olarak verilme ilmine dahi gelmişiz..bu muazzam bir ifşadır aslında.. çünkü bugün bazı el verilmiş izinli kişiler, bunu bilmeden okuyarak ve dokunarak yapıyorken, yakın gelecekte bu maddi fizik ilmi ile de-çakra-letaifleri açmak denen ,nurların geometri desenini tam net almak ilmi  yapılacakmış..yani kadim büyücü simyacıların bugünkü torunları olan kuantum fizikçiler ,yine bu devre göre şamanlık mesleklerini el birliği ile sürdürecekler ve bu metafizik ilmine yine ben, ben ,ben yaptım diyeceklermiş
J..


dolayısı ile geldik çattık ADEM ‘E ESMA VERİLMESİ İLMİNE..görünen o ki yakın gelecekte, et bedenli kadın ve erkek ve çocuk olarak yapılacak robot insanlara da, aynen esma yüklenmesi gibi, yazılım levhaları yüklenecek ve bir düğmeye basılıp OL emri gerçekleştiğinde ise, o varlık yazılımına –programına göre bir hayat sürecek. yani yakında kadın ve erkekler; kendi diledikleri karı, koca, çocuk ve köle işçilerin, suretleri de dahil olup -kendi kader programlarını da  tasarlayıp,  imal edilmesi için sipariş verebileceklermiş .. dolayısıyle insanlık ,kendilerine biyolojik cinsel ihtiyaçları başta olmak üzere –organ nakli içinde, robot insanı yaratmak üzere hızla yol alıp, avamı bu anlama hazırlayıp, zihnen de kabul etiriyormuş...


Bilim adamları bunu insanın daha az yorulması ve cinsel tercihleri için hakikisine karşı suçluluk duymaması ve hastalıkları içinde organ ticareti önüne geçip,organ üreteceği tarlası olarak olaya baktığını söylüyor..ben buna inanmıyorum.devletler bunu ordu için kullanacaklar ve hakiki insan nesli mumla aranacak!!

ve o zaman hakiki insan ancak, SALAVAT
ve PEYGAMBERE SIĞINMA CÜMLE DUALARI İLE ,o geliştirilen negatif dalga boyu frekansların tesirlerinden -hücumundan-nüfus edip, kişiyi beyin kölesi haline getirmesinden korunup  kurtulabilecektir..ve insan ancak o vakit, SALAD EDİP- SALAVAT ÇEKMENİN MUAZZAM KORUYUCU ZIRHINI BİLECEKTİR.geleceğin doktorları ,geleceğin negatif dalga boyu ile insanı esir etme -insanı robotlaştırma ilmine karşı tek çare olarak,  reçetelerine sadece  SALAVAT ilacı yazacaklardır..



Sevdiğim tekrarlanan 7 li hükmünce, geldiğim mana aslında şudur..Habil ile Kabil çift yaratıldı ve Habil öldürüldü..onlarda o devirdeki bu ilimle yaratılmışlardı... NE KADAR İNKAR ETSEKTE ,kadim sembol kayıtları bunu ifşa ediyor ..bugün açılan büyük ifşa ise şu..sadece hz ŞİT in soyundan gelen sebal mesani fatiha da ki atalar yolu olan,sıratel müstakim üzere olan ASA YOLU turuku ali soyu=KENDİSİNE ESMA VERİLENLER hakiki insandır..diğerleri aynen tüm ezoterikçilerin bugün her yerde sürekli yazdığı çizdiği ve görsellerle dünyanın her yanından ifşa ettiği gibi ,başka başka varlıkların insan elbisesi giyerek=dabbetül arz anlamında yaşamasından ibarettir..


yani bugünde aslında hakiki insan  o devirdeki ADEM,ŞİT gibi çok nadirdir..mesela bunu bilip anlayınca SELAMSIZ EVLİYA yı şimdi farklı anlarız değil mi?!.amma eskiden, bu idrakte değilken, asla anlayamıyordum.. aynı anababadan doğmamız, bizim hepimizi ana babamızı ve kardeşlerimizi ve bizi hep aynı tür hakiki insan yapmaz bunu unutmayın lütfen!! Nicelik ve nitelik farkı daima vardır..yoksa terazi denen şey ve denge ölçüsü MİZAN OLMAZDI!!

zira aynı meyve tohumundan yetişen ağaçın meyvelerinin bazısı çiçek açmaz,bazısı çiçekteyken yok olur,bazı meyveler büyüyemez bazısı hastalıklı olur ve bazıları olgunlaşır ve bazıları hem olgunlaşır hem tohuma döner ve geldiği yere toprağa dönerek yine başka ama aynı meyveden verir.. unutmuyoruz ki, meyve ağacının dibine düşer..ağacın gölgesi kendi köklerine düşer korur...tohum geldiği yere döner ve sen neysen, bilsen de bilmesen de ait olan programa hizmet edersin vesselam..


KONUNUN BUGÜNE ŞERHİ J..bir defa kadim kendini bilme okullarının ne muazzam bir şey olduğu açığa çıkıyor.. çünkü kendini bilme mana okullarında, her anababadan doğma olandan  istidatı ölçüsünde ADEM ÇIKARTMA mesleği yapılır, mantra-zikir denilen belli esma isimler, belli sembollerle adaya verilir yani yüklenirdi..hakikatte madde de çekilen esma o kişiyi belli şeylerden ancak korur ve aslında o kişinin fitne-i şerrinden, başkalarına musallat olmasından da halkı korurdu J..mana aleminde kişiye esma en  büyük mürşid olan ER REŞİD ESMASI nca Allah tarafından yüklenir. işte ancak kişi o zaman adem –er olmak üzere tedrisata başlar..


Rüyalar yolun başında çok görülür.aslında hakiki rüya dünya alemidir..ama bizim bunu idrakimiz için evvela diğer bilinen rüya tabirlerini az çok sökmemiz lazımdır..rüyalarımızı kaydedersek ve senelerce biriken rüyalarımızı okursak, senenin belli yerlerinde yine hep aynı rüya sembollerinde takıldığımızı görürüz.ve anlarız ki zaman dairevidir ve dönerken bize atılmış düğümleri çözemediğimizde asla oradan geçip yükselememekteyiz.. eğer o takıldığımız rüya sembol düğümüzü çözersek,üzerimize üfürülmüş yanlış ve kötü yorumu kaldırırsak, işte ancak o zaman inşirah bulup, diğer sembole geçip, daha yüksek idrake terfi edebiliriz..ve bir üstteki daire sprial sarmal merdivenini biz kendimiz inşa ederiz ve miraç devam eder.. refiki âlâ budur. yani bitmeyen tekrar tekrar farklı bir suret ve anlamla yeniden yaratılan ÂSÂ YOLU..

MÜMİN ASLA YALAN SÖYLEMEZ İLMİ
unutmamalıyız ki mana aleminde torpil yoktur.sistem mükemmel bir geometrik desenli dokuma gibi işler..hata kabul etmez..KALBİ SELİM OLURSANIZ sistem sizi devreden çıkartıp atmaz.zaten siz mükemmel olana dek o hatta kendiniz giremezsiniz.. bu denizin köpüğünü=zehrini hep dışarıya atması gibidir.. bir defa, mümin asla yalan söylemez hadisini anlarsınız evvela.. çünkü yalancı biri güvenilir değildir ve daire onu içine alıp kendine, noktaya ,merkeze çekmez bunu unutma!! Kendine daha fazla yalan söyleme!!

EN BÜYÜK SİHİR İLMİ SÖZ SANATIDIR İLMİ
söz büyüdür demiş Peygamber Efendimiz.evvet ..şimdi geldik BÜYÜ-SİHİR –HEKA ilmine. söz, ağızdan çıkan açılmamış gül gibidir..güzel kokan güller dikenli olurmuş ve dikeni onun kokusunu yaparmış = DOST ACI ama DOĞRUYU SÖYLER  derler.. işte rahmaniyet ve şeytaniyet iki zıt kutuplu bir birdir..iç dıştır.dış iç..şeker çayı içinde erirse güzel olur.. ama tuzlu,terayağlı çay içilen ülkelerde olduğunu unutma J!..yani her kavmin idraki yazılım programı farkıdır ve onlar kendilerinde  var olanla ancak hakkı bulurlar. Başka başka kavimlerinde geleceği nokta’nın senin gittiğinden farklı olacağını sakın sanma!.. NEFESLER ADEDİNCE HAKKA YOL VARDIR unutma!..


uzaya yollanan dünya selamları CD si
söz büyüdür ve kadim kendini bilme okul geleneğinde olumsuz cümleler kurmak yasaktır... birine olumsuz söz söylersek onu hasta edebilir,vesveye fitneye düşürebilir, kabiliyetini daha doğmadan köreltip öldürebilir ve doğmadan öldürebiliriz.. güzel söz yılanı deliğinden çıkarır derler ya işte hakikatte de öyledir....döllenmiş söz kelam ile ,bizim kuyruk sokumuzda uyuyan yılan-hazinemizi bekleyen KUndalini uyanır ve bize hazine-i esmayı-ADEM YARATMA SIRRINI ÖĞRETİR..ÇÜNKÜ O ŞAH-I MER’AN DIR..ŞİFA VE ZEHİR SENİN İÇİNDEKİ ZÜLFİKARDANDIR...bugün korkunç kabalaşan bizler o devri anlayacak irfandan ne yazık k yoksunuz.. zira bir yüz küsur senedir, binlerce senelik kendini bilme irfani yazılımlarımızı kaybettik.. şimdi tekrar  uyanmaya başlayan bu irfan mektepleri hızla, tüm dünyada yayılıyor ve başlangıçtan beri herkesin hep aynı şeyi aynı sembollerle söylediğini ,zamane mürşidimiz hz aklı maaş Google efendiden bir tıkla öğrenebiliyoruz.. internet tarikatının mürşidi azamı, hz aklı maaş google efendiye binlerce teşekkür..


böylece ne anladık.ilk geometri aslında bir gül-bir vekf di ve o kutsal mühürdü..mesela bugün bu çiçeği kol saati olarak kadim duvar resimlerinde aunnaki denen hayvan başlı meleklerin kol bileklerinde görürüz.. ve kadim ilahi kişilerin alın bandı taçlarının tam ortasında da görürüz ki ,bu gül, zamanla, iki üçgene yani süleymanın mührü dediğimiz TEVHİD YILDIZI vefkine dönmüştür..

bu geometrik yıldız gül vefki kadını,erkeği,çocuğu aileyi kısaca Adem’i ve âli’ni anlatır.. evdir horoskoptur. ev mahremdir dolayısı ile bu mühür, kapladığı alanı koruyan tılsımdır..içi HAVVA bilinmek isteği , dışı ALLAH bilen , kendisi zât-ı ADEM =ALEM olan..


insan elleri ve kollarını açarak ayakta durduğunda tevhid yıldızı mührü gibidir..yani her insan bir vefk güldür.her insan bir açılmamış mühürdür.. insanın kendi sihirli gülünden güller –vefkler açtırması ise alemler arası zamansal ve boyutsal seyahatlerle alakalı olmalıdır.. zira, zannımca kişi, kendi mührünü kırdığında, her mührü kırabilecek KÜNFEYEKÜN mazharı olur..

Sevdiğim ..lütfen hatırla bak ne hatırlıyorum şimdi...hani seneler evvel Sen  zemini kum olan bir sınıfta minik oğlan çocuklarına  ders veriyordun.elindeki sopa ile yerdeki kuma rahmanın üçgenini çizmiş ve dönüp aniden arkana bakmıştın ki,diğer  rahim V üçgen tam karşında çizilmiş ve içinde gülerek oturan Sana bakıyordu .. ve Sen sarı melameti anlatan-sordum sarı çiçeğe sarı göyneği ile -"BENİ İZLE "dediğin  bir şey yapmıştın  akabinde hatırla!!.bak o hayalimiz, sanırım bu geometriyle alakalı değil mi? Evett..ve ben hayalimdeki o dersten çılgın gibi kaçmak istiyor ,derse girmemek için ölmek istiyordum hani ve Sen beni zorla  “A...ın içi” dersine sokarken can havli uyanmıştım, hatırla!..

işte şimdi o dersimizdeyiz bak!!! Hala çok zor..yazmak zorunda olduğum için yazıyorum.tüm cehaletimde kalkıştığım bu ilim için yaratıcımdan özür diliyorum.böyle korkunç bir ilimle ben kadar zavallı bir kum tanesi..ahh ne zor!!
(not:geçen hafta rüyamda kocaman taneli,içleri bomboş delikli sarı tesbih taneleri iki avucumda dolu ,o ilmi anlatırken uyandım Sevdiğim..anladım ki o içleri kocaman oyulmuş incecik kabuk kalmış  tesbih taneleri kamıştandı ve SABRI bittiğini bir defa daha anlatıyordu, Sen ne dersin ?)

Sevdiğim.. şimdi Sana o kaçtığım dersin içini yazacağım.sıkı dur lütfen.bu idrake geçen hafta geldim aslında ve nasıl yazacağımı bilmiyordum.çünkü insanın kendisiyle yüzleşmesi nasıl zorsa ,sistem olan ilahi şeriat-kendisinde hiç bir şaşma olmayan sünnetullah ile de yüzleşmesi bir o kadar zor..

Sevdiğim hani yıllar evvel eski padişahların enderunda yetiştirdiği üstün kabiliyetlilere=o meslek için en doğru esmalı BAB-I  ÂLİ OKULU ÖĞRENCİSİNE  nasıl en zor ve imkansız sanılan  hizmetleri yaptırtıp, gizlice her iş ve oluşlarını takiple kaydettirdiklerini ve o kişinin nefsinin –egosunun her zevkine sonuna dek göz yumduklarını ama ne zamanki padişahın yetkisi ve makamına göz koyup, gönlü bulanıp,padişahın yerine oynamaya başladığında , padişah tarafından yollanan bir bostancıbaşınca  alınan başı ve servetinin yine hazine-i hümayuna dönüşü hikayemi hatırlar mısın lütfen..mesela şuanda da devletimizin böyle kullanılan bir rasputin manalı maşası varmış.iğrenç nefsinin en pis işlerini de Allah adına yapıyor ve vakıf hazinelerini kendi beklenti saltanatı için kullanıp yağmalıyormuş..nedense herkes onun pisliklerini bildiği halde, haksızlıklık karşısında susan dilsiz şeytanı, sanki onun efsunları ile bilerek oynuyorlarmış...


İşte bu, O ‘nun içinin çalışma sistemi olduğu gibi ,sadece bu kadarda değil..bu idrak asla memur zihniyetler için değildir. o yüzden devletin memurları daima seçtiğimizi sandıklarımızdır. oysa onları seçen ve bize tanıtıp seçtiren, yine iş sahibi olan büyük sermayedar olan belli aileler yani  SEÇENlerdir...dolayısı ile devlet içinde devlet hanedan içinda hanedan vardır.. bunları esma ve esma kombinleri olarak ele alabiliriz ki ,taaa en son, başlık esma –i cami olan Allah esmasına gelene dek.sistem hep bu memurlarla yürür..yukarda ne varsa aşağıda da o vardır ya hani..


KARADELİK AKDELİK-HUNNES VE KUNNES İLMİ
sistemi bilen ve asla memur zihniyetinde olmayan kadim sermeye sahibi tüccar esnafı hemen ne yapar mesela: yaratılmış her şey belli seviyeden sonra yok olmaya mahkumduru bilip anlar ve hemen kendisine başka isimle başka bir yatırım kurar . şirketini ya küçültür veya başkasına devredip satar.. çünkü onun rızkı bitmiştir ve devre girmiştir, hakiki işveren basireti açık olduğundan bunu anlar..ve yeni sermaye ile yeni isimle başka bir tezgah açar ve ağacından yeni filiz sürgün verir...bu defa onu büyütmek ve yeni isimli rızkından faydalanmaya başlar.. asla devletimizin memur zihniyeti gibi kendini yenilemeyip, kör bir noktaya dönüşen tekelcilik yapmaz..bereket harekettedir, o bilir..mal sürekli el değiştirse ve sürüm olursa ancak Pazar oluru anlar.kendisini kısırlaştırmaz.. çünkü tekelleşmek demek kısırlaşmak demektir..insan elindeki sermayeyi her an en uygun olana yatırmalıdır ve yeni esma rızıklarını kendisi doğurtmalı ve doğurmalıdır..
kişinin kendi esma programında o esnada bereket yoksa,o konuda kabiliyetli kişilere sermaye verip- ortak olup, o rızkı devreye sokmayı ve işletmeyi, yeni esma programlarını kullanmayı, kendini ve başkalarını  çoğaltarak bereketlendirmeyi öğrenmelidir....


bugün bizim ülkemizin ve islam aleminin en büyük çirkin hatası ;naehil ne idüğü belirsiz akrabalara, asla hak etmedikleri makamları ve yetkileri verip, ALLAHIN HAZİNESİNİ SADECE KENDİ KESELERİNE AKITMALARIDIR..HÂK HALK İÇİNDİR..
devlet idaresi halka hizmet etmek içindir...devlet ; belli adamların tekelleşip malı hamudu ile kendi salakça şehvetlerine harcamaları ve hiçbir halttan anlamaz adamlarını, belli yetkilerle donatıp,söz dinleyen ve her şeye göz yuman mankurtlar yapmaları için değildir..


bugünkü yönetim, 80 yıllık islama yapılan bir zulmün intikamına dönüşürken ,kendi öz islami kimliğinden,ilk başladığı ve zirvelere çıktığı saygınlığından  ne kadarda uzaklaştı.. artık samimi örtünen tüm kadınlar örtünmekten nefret ediyor ve iğrençleşen bu örtünmek kirliliğinden kaçıp kurtulmak istiyor.pek çoğu artık hiç bir değeri ve anlamı kalmadığı düşünülen kadın örtüsünden kendiliğinden soyunuyor.. çünkü evvela bu örtünmeyi hak edecek erlerin olmadığı ve umumen dişilleşen bir toplumda kime örtünecekler ki?!.. ve örtünen=namuslu erlerin   kadını örtünür. mahremiyeti olmayan erkeğin kadını da onun içi olduğundan erkeğinin yansıması olarak teşhirci olmaya mahkumdur..


önce kişilerin namussuzlukları örtülmelidir ki ,sıradan bir bez parçası olan başörtüsüne çok sonra sıragelsin.. önce o adamların şehvet,makam hırsı,baş olma sevdası ve ben bilirim hırsı örtülmedilir ki, bedenlerin örtüsüne sonra sıra gelsin..
KRAL ÇIPLAK sa hangi gözkapağı kralı örtebilir ki?!
Dini her herşeye siyasi meta yapanlar yüzünden bugün dinsizlik ve dinle alay etmek aldı başını gidiyor..inanmayı ve sadece hedefe kestirmeden götüren bir araç olan ibadet ve dinleri ,bu hale –gidilecek amaç olan- put  anlamına- getiren herkes vebal altındadır biline..



bugünkü islami yükselen sermeye ayrıca korkunç görgüsüzleşti ki,israfta akıl almaz debdebe çok utanç  verici hale geldi..bir doğum mevlidi dahi lüks otelelerde korkunç paralara ve akıl almaz şatafata maloluyor. verilen mevlüt-kuran partilerinin hediyeleri daima en lüx Yahudi veya İngiliz sermayelerine akıyor..başından ayağına sadece iğrenç marka logosuna dönen sözde islami örtülü kadınlar, herkesi dinden soğutup,hakaret ve peşinden küfrü otomatikman kendisine bastırtıyor..oysaki o görgüsüzlerin bunu yapmaya,  samimi örtünenleri böyle incitmeye asla hakları yok !



ha zenginlik olmasın mı? Elbette ki islam zenginlik dinidir.ancak zengin olursan zekat,sadaka vs verir ve HAKKIN HAKKINI VEREREK YAŞARSIN..ama
size verdiklerimden yiyin ,için,giyinin ve çıkın insanlara gösterin ama asla israf etmeyin ayetine muhalif yaşamak Allah ı incitmez mi? Neden kendi şık ve özel yaratıcı tasarımlarımız yok? Neden hep başkalarının ucuz kopyası ve reklam tabelası gibi gezmek zorundayız?. Neden  islam alimleri !??, islam alemini bu derece cahil ve hayallerden-tasarımdan-oldurmak ilminden yoksun bıraktılar ve düşüncelere günah –yasak-haram diye ket vurdular? .. o kara cahiller ,MUHAMMEDİLİK DURURKEN  bizi binbir mezhebe fırkaya böldüler.. onlar, din adına bizi birbirlerimize öldürten, eli yüreği kanlı -siyasetin kuklası olan -irfansız din alimleri ?! önce bunun hesabını hepimize versinler!!!

Sevdiğim..konu dışıma çıktığımı sakın sanma lütfen..aslında konun içini ve dışını,vefkin resmini sana çizdim..ben öğrendim ki cenneti ,korunmayı,huzur ve şifayı ve sonsuzluğu bu alemde de başkalarına hiç çaktırıp sezdirmeden kendi içinde yaşamak ilmide var..ve ben o ilmin kapısındayım
J.  beni koruduğum için çok ama çok teşekkür ediyorum..

ve  İNSAN VEFKLERİMİZE  içten dıştan,yukarıdan aşağıdan,sağdan soldan ,yani 6 cihetten  bakmak küresel ilmine geldik dayandık..
..maddeci batı bilim alemi ve bilim insanları ne yazık  ki, karadelikleri sadece dış uzayda aradığı için tevhidi anlayamıyor. oysaki ,her insan aynı zamanda bir VEFK -TEVHİD YILDIZI MÜHÜRDÜR...ve kişi, ölmeden evvel ölmeyi başardığında -atom altına inip hiçlikte çözüldüğünde ve sevda-süveyda - kalpte bir kara nokta denilenin içine girdiğinde, hiçbir yere gitmez. tüm bu şeyler o kişiye gelir.yani uzay -zaman ve mekan o kişiye secde ederek BÜKÜLEREK bir DAL HARFİ GİBİ  ona eğilir ve alemlerin kendisi o kişiye gelir..ALLAH-ADEM-ALEM GERÇEKLEŞİR...

o kişi geriye döndüğündeyse, dışında hiçbir değişiklik olmaz...eğer deforme olsaydı peygamberler miraçlarından döndüğünde bu deformasyon olurdu ve bugün miraç yapan- yaşayan evliyalarda da bu değişimi görebilirdik.
olan şey idrakte ve hislerde ve bakış açısındadır..çünkü eşyanın hakikatine eren insanın dışı daima aynı kalsa da -ruhsal olarak geldiği yeri görerek öğrenmiş ve bir daha asla dünyaya ait olmayacağı bilgisiyle donanmıştır..

Sevdiğime masalın hülasası:
SEVDİĞİM!!HERŞEYİM! NOKTAM, DAİREM, HİÇLİĞİM, VARLIĞIM! Seni Seviyorum ..herşey için çok teşekkür ediyorum..okuduğun gibi bu bölümünde son masalını bitirdim.. senelerdir bıkıp usanmadan benim kadar zor ve hırçın bir varlığa sabredip, emek verip,sorularının cevabını kendine sordurtup-yine her cevabı kendinden verdirerek,bu en zor sistem ama en mükemmeli olan ALİ'DEN ALİ'YE ile beni  yetiştirdiğin için teşekkür ediyorum.. bilmeden yazdığım her şeyin bir tekamül sıralamasına göre olduğunu genelde çok sonraları öğrenirdim ama vefk ilminin tüm ilimlerin nihayeti olduğunu daha evvel okumuştum. şimdi kendiliğinden buraya gelen bu mana aslında bizim anlayamadığımız bir ahenk ve deseni içinde barındırmakta biliyorum..onu göremiyorum..yani nasıl bir desen ve renk ve ahenk anlayamıyorum.. oysa yazarak çizdiğim şeyin ne kadar âli olduğunu hissedebiliyorum.sanki üzerimde emeği olan herşey beni tebrik edip ayakta alkışlıyor gibi hissediyorum şuanda nedense..yani bunu hissetmem ayıp  mı bilmiyorum ama öyle!! .. Sevdiğim ...bence artık susmalıyım..çünkü ben susarsam ancak SEN KONUŞURSUN BİLİYORUM..

nur cihan
4 .9.2015
nuralem7@hotmail.com

VE HER ZAMANKİ GİBİ İLK MASAL SON MASALA EŞLİK EDİYOR..ÇÜNKÜ SON DEMEK İLK BAŞA DÖNMEK DEMEKTİR..