29 Ekim 2008 Çarşamba

İLAH’i TUR’izm 7@hotmail.com







İLAH’i TUR’izm7@hotmail.com
Ömür: En Kıymetli Sermaye



İyi bilesin ki,
Nasıl ki,bedenler,gıdalarla gelişir ise,haller de vakitlerin safası ile güzelleşir.Bedenin gıdası,ona verdiğin temiz ve helal rızıklardır.Ruhun gıdası da,boş vakitleri değerlendirip,taatle geçirdiğin vakitlerin kazandırdıklarıdır..O vakitler ne kadar saf (ve Allah için )olursa,onlardaki mana cevherleri de o kadar çok dile gelir...

Eğer,senin idrak gözün kapalı ise,tefekkür menbaın (kaynağın)derinlere kaçmış ise, himmet atların,o güzel zatlara yetişmekten alıkoyulmuş ise nasıl olur da onların derecelerine ulaşmaktan bahsedebilirsin?

Onlar öyle kimselerdir ki:
Onların kalp menbalarından hikmetler fışkırır,
Onların içi”gayp ateşi’nden gelen marifet nurları için”kabes”(ateş parçası)olurlar (aydınlanırlar).

Sende olmayanı(varmış gibi gösterip)iddia etme,aşırılık yapma!Allah’ın sende olanı bilmesi sana yeter.Sana gereken şey,küçüklerin durduğu yerde durman,büyüklerin edebi ile edeblenmendir.

”Sırların çözümü ve hazinelerin anahtarı(EL-MAKDİSİ)kitabından alıntıdır.”



Estafirullah ve Elhamdülillah

Selamlar ve merhabalar. Aslında bugün, anlaşılamayan yazılarım için yazmak istiyordum..Hani kimilerince deli saçması bulunan ve beyinlerini düşünmekten zıplattırdığımı sananlar için deşifre yazı olacaktık..Ama herşey dün değişti..Ve bu zanda olanlar için daha bir deli saçması haline geldi ..Lakin işin hoş yanı, bu sefer mecazı beraber çözeceğimiz için sizde bu eğlenceye katılmış olacaksınız..Beni anlamayanlara sonsuz teşekkür ediyorum ve önlerinde saygı ile eğiliyorum..Çünkü bana göre ben,çok edebsizce açık saçık yazıyorum..Muhakkak ki  bu meşrebim yüzündendir ..Dostu Alim demişti ki: “Siz ezelden izinlisiniz ve dilediğinizi yazınız..Ama sizi çok az kişi anlayacak..Bu sözler buraya ait değiller..”
İşte bizde yazıp duruyoruz çünkü öğrenmek için-hatırlamak için yazmaya muhtacız efendim..
Bu hafta maillerde geçen tefekkür konusu, “iplerin kimin elinde olduğu” hakkındaydı ..Ve diyordu ki cümlenin sonunda sakın tanrı nın demeyin!!..
İlk iç sesimle” rical ehline” dair yazı yazdım..Ama bu sefer edebli olayım diyerek denetmen azamıza yazımı okuttum..Sakın dedi bunu yollama, başka yaz.." yenisini yazdım,aynı anlamdaydı ama çok daha girifti..  oda şu masum şiirdi..

DEDİM BİLE:)
Zaman zaman
Zamanı düşünürüm
Zaman bana uymuyorsa
ben hep ZAMAN a uyarım:)
 
Her varlık bilinmek ve tanınmak istiyor..Bunun farkındalığına inanmış biri olarak üzerimizdeki emek sahiplerine teşekkürlerimi sunmak istiyorum..Ve onlar kabul olunup ,varlıklarına inanılınca çok seviniyorlar muhakak. Bizlere de bir şeklide bunu göstermek istiyorlar..
 
Şimdi size yeni kurgulamış olduğumuz masalımızı, bir İLAH-i TUR-izm i yazmak istiyorum elimden geldiğince..Hep beraberce  ne yazdığı belli olamayan birinin yazılarındaki kelimeleri okuyacağız-çözeceğiz-sembolleri anlayacağız- kendimizi deşifre deceğiz..
Her insan aslında kendisini okur..Başka birini okuyoruz sansakta, anladığımız kendimizdir..Kimse kimseyi ne anlayabilir ne de bilebilebilir..Bildiği ve anladığı kendisidir aslında..Ve herkes gerçekte kendisini deşifre etmiş olacak.:)Buyrunuz bakalım harfler ve kelimeler ve renkler ve her şey bizi bekliyor..
İLAH’i TURizm İHLAS-TEKlik 7@

Geçen yazıdaki Eyüp  seyahatini okuyan antenleri açık iki arkadaşı
 Hadi demişler, bizi de götür bakalım o geziye..
Ve pazar sabahının sağanak sağanak yağmurunda düşmüşler yola..
Rahman öyle yağıyormuş ki,  hiç durmadan delicesine
Varmışlar çok sevdikleri bir camiiye, sabah sabah
İmamın sesi muazzammış ve onlar için daima Er Rahman ile sabah namazı kıldırırmış..

Ve içeride  Er  Rahman, dışarda Rahman varmış.
Şemsiyeler yetmezmiş, ıslanmamak elde değilmiş..

Çocuklar doğru   Piyerlotiye tırmanmışlar, arkadaşlarının tank gibi jipleri ile..
Yağmur öyle çokmuş ki, yürümek akıl karı değilmiş..
Bu devasa araçla inmiş arkadaşı yokuş ve kıvrımlı yolu aşağıya,
Ben çıkabilirim, geri geri döneriz demiş aklınca..

Ve selamla girmişler dostun dostlarının mekanına..Oturmuşlar biraz .
Başını kaldırmış çocuk; sandukanın yanında biri var;
 çivit mavisi kot ceketli,kot pantalonu daha açık mavi 
Başında mavi şapka beresi varmış..Çocuk bakmamış bile adama.
O zaten bahçeye girerken şadırvanın altında onları gözlüyormuş.. o zamanda görmüş....
Ve dualar bitip çıkarken, tam ayakkabılarını giyerken, telaşla gelmiş çivit mavisi adam yanına..Telaşla çıkartmış cebinden bir tesbih uzatmış çocuğa ..
”Al,bu senin” demiş.
 Tesbih siyahmış ama her bitim ve başlayan yeri kırmızı boncukluymuş..
Arkadaşının birine pembe üzeri taşlı, diğerine de simsiyah birer tesbih hediye etmiş..
Çocuklar almış ve teşekkür etmişler..

Çocuk adama bakmış,O’nun yüzünü okumak istemiş.O bu türbede yatanların memleketlisine benziyormuş.Ve ırkı hiç bozulmamış..Ataları kadar saf bir renk ve çekik göz,yüz hatları hiç başka bir ırkla bozulmamış..

Çocuk bir şeyler olduğunu sezmiş ve konuşmaya başlamış..”Siz kimsiniz ?”demiş..
”Ben boya yaparım,türbeleri boyarım,türbeleri temizlerim” .Tüm türbeleri gezerim, işim bu benim..”
"Adınız nedir?" demiş çocuk..
”Bülent Başaran”Yazarken şimdi bocalamış çocuk. acaba soyadı  Başaran mıydı,  yoksa Başalan mı?..!!!

Çocuk demiş ki:" bana Kaşgari Hazretleri kimdir anlatır mısınız ..?"
Gel "demiş içeri anlatayım ..Tekrar hepsi ayakkabılarını çıkarıp içeri girmişler..
Ve anlatmaya başlamış adam..Babayı anlatmış ,Türbedarı anlatmış ama Çocuğu anlatmamış..
Çocuk demiş. Eliyle oğul sandukayı işaret ederek :"Bu kim peki.?"
Bilmiyorum” demiş mahçup, gözlerini indirmiş ..Çocuk:" siz O musunuz? ". Adam:"Değilim" demiş utanarak.. çocuk soğuktan ürpererek ve içine doğan hisle ağlamaya başlamış..
"Sarılabilir miyim..?"
"Sarıl "demiş adam "sarıl."
Omuzunda ağlamış çocuk adamın..

Adam tutmuş elinden “gel ,otur şuraya ve bekle beni” demiş çocuğa
Dönmüş babaya ve ve sorular sormuş içinden sessiz ve dönüp gelmiş çocuğa.
Diz üstü çökmüş önünde, “söyle demiş derdini bana, sıkıntın var senin..”
Çocuk söylememiş, “söyle” demiş korkma geçecek..
Çocuk utanarak söylemiş derdini, “tamam” demiş başını eğerek adam..

Dönmüş gene büyük baba sandukanın önüne diz çökmüş, sormuş sessizce
Ve dönüp çocuğun dizinin dibine gelmiş yine..
Demiş “Seyyid Nizam’da derdinin devası hemen oraya git, bugün geçecek..”
Çocuk hiç duymamış Seyyid Nizam’ı, neyse ki arkadaşları biliyormuş..
Sizde bizle gelin demişler, tamam demiş  adam “gelirim.”
”Zaten dün gece Aziz Mahmut Hüdai’deydim, oradan Arab Cami’ne geldim. Dediler ki, oraya git, bende sizin yanınıza geldim.”

Çocuk sessizce düşünüyormuş nasıl olur yahuu..
Dışarıdaki yağmurda hiç ıslanmadan yürüyerek nasıl olur, bu adam kupkuru..
Kendileri iki dakikada ıslanmışlardı üstelik..Ama adamda damla izi yoktu ve ayakkabısı kupkuru idi.

Ve mekandaki diğer türbedarın türbesinide ziyaret etmişler..Çocuk çıktığında tulumbanın başında adam bekliyormuş, elinde mavi maşraba ile..
Çocuğa bardağı uzatmış çocuk anlamış, tulumbayı çekmiş adam.
“İç demiş bu hakiki zemzem..”çocuk içmiş suyu..
Aynını diğer arkadaşlarınada yapmış adam..
Ve beraber arabaya binmişler..

Araba tank gibiydi ya, yanından bir kişi geçmesi zor yol,dar-kıvrımlı- yokuş aşağı ve sağanak yağmur..
Kaç kez denemiş arkadaşı yine de araba geri geri başarırızmış..
Çocuk adamla habire konuşuyor soru soruyormuş..Anlamış çocuk susmak lazım ki araba geri geri çıkabilsin..Susmuşlar ve araba teklemeden, geri geri bir seferde çıkmış nedensiz..!!!

Ve çocuk soruyormuş adamı anlamak için..
Kelimelerini- harflerini-adının  anlamını -mimiklerini okumak istiyormuş..
Ama anlamış ki bu mecaz,sembol,harf ve kelime işinde O çok ehil..Her adres anlatımında şu kelimeleri kullanıyormuş daim..
Yukarısı,ulu,tepe,yukarı tepe,yokuş tepe ...........
Çocuk sormuş:
Sizin mana mürşidiniz kimdir.
“Said Nursi.”

Oysa ki ne giysisi, ne davranışı bu ekole mensuplara benziyormuş. Burada ince  bir mana varmış..İsimdeki anlama bakmak lazım ve şeriatle hakikati dengelemek için, iki yolu birlemek lazım diye düşünmüş çocuk..

Sormuş çocuk, en sevdiğiniz yer neresidir?
Demiş adam:
”Bursa ‘da yokuş tepe de Buda Camii’dir..”
Yok öyle yer demiş çocuk.. adam” var” demiş “yokuş tepede o, çok yukarıda.”
Sormuş nerelisiniz?
”Annem 40lareli’nden, Babam Tatar, aslen Buhara’lıyım..”
Evli misiniz? demiş çocuk..
”Hiç evlenmedim, çocuğum yok  benim..”
“Annem Babam Ben Doğmadan Ölmüşler” demiş adam.

Çocuk sormuş:  "Onca türbeyi nasıl dolaşıyorsunuz peki, arabayla mı?"
”Hayır,ben hiç arabaya binmedim. Hangi Allah dostu arabaya bindi ki ben bineyim “demiş..

Sormuşlar: "Yağmurda nasıl yürüyorsun peki ?"
”Şemsiyem var” demiş.. "hani?" demişler. Montunun göğsüne soktuğu ama o sağanakta hiç açmadığı şemsiyesini göstermiş:)

"Neden şemsiyeni açmıyorsun?" demişler adama..
”Resulullah, Rahman yağdığında şemsiye açtımı ki ben açayım” demiş..

"Peki" demiş çocuk:" nerede yatıp kalkıyorsunuz?"

”Türbelerde, ben türbelerde yaşarım.. benim işim onları boyamak ve onları temizlemek ve dolaşmaktır..”

çocuk:"Kışın soğukta türbeler çok soğuk olur ne yapıyorsunuz,soba yakıyor musunuz?
”Hangi Allah dostu soba yaktı ki ben soba yakayım, gerek yok ben üşümem” demiş.

Çocuk: "peki biz Allah dostlarını nasıl tanıyacağız?"
”Çok kolay ..çok kolay tanırsınız.”

Çocuk yine sormuş:"Biz Allah dostlarını  nasıl tanıyacağız ?"
”Çok   kolay, çok kolay tanırsınız..”

Ve çocuk yine sormuş aynı soruyu.. O’da düşünmüş ve yine bıkmadan
” Çok kolay, çok kolay” demiş..

 
Çocuk:" bana bir şiir ya da şarkı-ilahi söyler misiniz ama en sevdiğiniz olsun.."
“Söylersem ağlarsınız..”demiş adam.

Çocuk:"olsun" demiş "söyleyiniz."
çocuğun aklında kalan şiirse özetle şu imiş..

Yürüyordum yürüyordum
sağa ve sola bakmadan yürüyordum
Dümdüz ortadaki yoldan yürüyordum
Yolun sonunda
Yolun köşecağızında oturdum
Resullah’ı gördüm

 
Diğer dörtlükte anlaşılamayan gürültüler oldu ve hiçbir kelimesini anlayamadı çocuk..
”Tekrar edermisiniz lütfen “dedi ama adam ses vermedi..Çocuk üstelemedi..

Yolda giderken sürekli yollardaki bazı yönleri işaret ediyor; bak şurada 3 tane ,burada 1 tane, sağda 4 tane ,solda bir tane türbe ve şehit var diyerek sayıyormuş adam..
Ve bazı mezar taşlarını gösteriyormuş:
 “Bak boyası gitmiş, boya yapmak lazım ..Onu ben boyamıştım” diyormuş..Ve bu normal olmayan bir şeymiş artık, çocuk anlamış..Ve boyadığını söylediği tüm kabirler yeşilmiş..Yani bu boyacı Muhammedi renge boyuyormuş :)

Seyyid Nizam Hazretlerinin türbesine girmişler..
Çocuk adamın olduğu yerde, yere oturmuş..
Adam önce türbeye karşı diz çökmüş, hürmetle sessizce dualar okumuş..Bir müddet sonra kalkmış, ardını dönerek namaz kılmış..Çocuk adamın bedeni secde de iken bakmış; bu adamın bedeni normal değilmiş sanki..Aynı bir yay gibiymiş secdedeyken, öyle çevik ve inanılmaz  bir kıvrımdaymış o beden..

Adam namazını bitirmiş, dua etmiş..Ve yine sandukaya dönerek içinden duaya başlamış ..Arada, içinden gülüyor gibiymiş. Çocuk adamın dudaklarındaki gülümsemeyi yakalamış. bir ara gözyaşları gelmiş. Hemen elleri ile silmiş onları adam..Duası bitince kalkmışlar..Çocuk adamın ayakkabılıktaki taba rengi ayakkabılarına  bakmış, yine kuruymuş, hiç su izi yokmuş..

Arabaya binmişler eve döneceklermiş..adam demiş ki .
”Beni 7kulenin orada ki 7şehitler mezarlığında bırakın..”
Çocuk sormuş:" bu 7ler ne yaparlar?"
Adam gülmüş:
” Anlatamam,anlatırsam değeri kalmaz “demiş..

Neden demiş çocuk, anlatın diye ısrar etmiş..
”Anlatamam demiş adam olmaz..Sadece 7ler seni severse, sana kimse dokunamaz o kişi korunmuş olur “demiş..

7ler iyidir, ama  3lerden kork demiş..
Nasıl demiş çocuk 3ler iyi değil mi..?
”İyi tabii ,3lerinde rahmanisi ve şeytanisi var..rahmanisi iyi şeytanisi çok kötü.
Şeytani olanlar 3ler, 4ler diye katlanarak giderler. Onların 7leri-40ları yoktur” 
demiş adam..

Yağmurda ne yapacaksınız orada ?demiş çocuk..
”SAİD NURSİ’nin dersi var ona gideceğiz.. NEVZAT gelip beni alacak” demiş..

Sormuş yine çocuk O’na .
Türbelere girerken nasıl selam verelim?
”Selamun aleyküm ulu”de.

Ve bir kitapçık uzatmış gögsünden, Kur’an sureleri varmış kitapta..Öyle sıcakmış ki kitap, çocuk şaşırmış; bir kitap nasıl böyle sıcak olabilir diye..
”Bunu oku ,dua et ,sen okumasan bile okuyan varsa ona ver, o okusun” demiş.

”Türbelerdeki ve kabirlerdekiler onlara dua eden olduğunda aynı kuşların yem kapışması gibi kapışırlar  duaları “demiş..

Çocuk "ama onların ihtiyacı yok ki bizim duamıza" demiş.
”Evet ama onlar, bunu o dua eden kişi  öldüğünde, ona dua edebilmek için-bahaneden yaparlar,bunun için yarışırlar” demiş..

"Bir daha geldiğimde sizi aramak isterim" demiş çocuk, telefonunuz var mı?
” Var.”
Çıkarttığı bir cep telefonundan” benim “diye başlayan bir cep nosunu göstermiş, alıp kaydetmişler..
“Bu telefonu buradan biri verdi, benle yine görüşmek istiyormuş ama bunu kullanmayı bilmiyorum..”demiş..

 
Doğru demiş çocuk içinden “Hangi Allah dostu cep telefonu kullandı ki:)”

Çocuklar “7kule zindanlarının tam karşısında, adamın boyadığı, yeşil duvarlı 7lerin mezarlığına gelmişler. 7Kule zindalarının ve 7 şehitlerin arasındaki düz yolda durmuşlar”.Adam demiş “Bakın burayı ben boyadım burada ineyim ..Nevzat beni buradan alacak “demiş..
Araba durmuş..Adam inmiş..Çocuk inmiş ve O’na sarılıp- öpüp teşekkür etmiş..
Adam arkasına bakmadan 7 lerin kabristanlığı kenarından yürüyüp gitmiş..Hiç ardına bile bakmamış..
Ve çocuk artık Allah dostlarından öğrendiği gibi, hep ikaz edildiği gibi şöyle düşünmüş..Oldu bitti geçç..
Sakın takılma geç..
Yaşandı ve o hayaldi bitti geçç..
Ne mana ara ne keramet bekle  geç..
Her şeye bak ve geç, bak ve geç ,bak ve geçç
İşte yol böyle böyle gidiyormuş..Bak ve geç..
 
Bakıp geçtiği gecenin sabahında babası bir anahtar uzatmış 18 nolu anahtarmış bu..
Aç kilitlleri bak geç, yine bak da geç..
Hepimize mübarek olsun niyetimiz zuhur olsun:)

Estafirullah Elhamdülillah


Nur Cihan
28.10.2008
nuralem7@hotmail.com

http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/ilahiturizm2.html



21 Ekim 2008 Salı

İLAHİ TURİZM


İLAHİ TURİZM

İnsan niyet ediyor ve birde bu niyeti Kalem’e alıyorsa o niyet hızla harekete geçiyor galiba..Bizde harekete geçen bu niyeti kurgulayarak=kur’arak yazalım bakalım neler olmuş ve OLacakmış........Biliyorsunuz inanç turizmi modası var.Ama insanlar neye iman ettiklerini ne kadar biliyor diye düşünmek lazım..Biz inanç turizmi yerine ilahi turizme niyet edelim istedik...

RUH’UMA MASALA DEVAM
OKUL’A KAYITKardeşi gelmiştiVe kardeşleriyle buluşmuştu..
Herkes O’nun için, O’ndan O OLmak istemişti..
Mutluluk her yanı sarıp sarmalamıştı..
Şimdi iade-i ziyaretler başlamıştı.
Ve davet davet üstüne, çocuklar seyrana çıkmışlardı..
Önce dost meclisinde sohbetler oldu..
Her yer güzelleşti-kardeşler kaynaştı
Ertesi gün bir şeb-i aruz daveti aldılar
A’Lİ Dost-u Kamil’le buluştular..
Bir ölüme yolculuğa niyeti izlediler..
Yeşil di örtüsü yolcunun,
Elinde zeytinden Tesbihi A’lisi..
Bir ucu Kamil’indeydi
Elini başına koymuştu dost,
Açıyor gibi çeviriyordu,
Ya Vehhab, Ya vehhab, Ya Vehhab........
Ve bir daha.......Bu kez,
Avuçları ile başının üzerinde, tersine çevirerek-açarak Ya Fettah, Ya Fettahh, Ya Fettahhhh
Ve bakmış gözlerine yeni gelinin derin derinnnnn
Bu gözlerde sevgi,merhabet,muhabbet,dost varmış
Yolcu öpmüş dostun elini ve oturmuşlar masaya,
Kayda geçmiş dostu; yolcuyu seyir defterine yazmış
Ve ders proğramını tek tek muhabbetle talim ettirmiş,
Ve yeşil kitabını eline vermiş..
Bu evlilik merasiminde herkes kutlamış yolcuyu,
Ve ziyafette sonsuz huzur varmış,
Misafirler izlediklerinden mestmiş..
Dost Dostun Dostuymuş
Ve namazı O yönetmiş..
Beyaz Takkeyi takınca başına,
Bir anda Dost-u Ali OLmuş her nasılsa
Çocuklar hayran şaşakalmışlar..
O’nu aşkla seyretmişler..
Ve ardına durmuşlar kardeşler
Ağlayarak kılmışlar Muhabbeti eda,
Dost artık Dost-u Ali olmuş
Oturmuş Kamil’leri, çıkarayım demiş A’li Takke’yi..
Hepsi birden atılmışlar:”Hayır!.. Sakın çıkartmayın O’ nu”
Çocuklar hayranmış, Sevgi, muhabbet su gibi akıp giden ZAMANmış,
Ayrılmak lazımmış,
”Çünkü bu ALİkardeşin şerefine verilen
Sıkıştırılmış bir formatmış..”
Dolu dolu geçen bir kevserden kana kana içilen ZAMANmış

OKUL’A GİRİŞ

Akşam olmuş.
Yolcuların buluştuğu,
Muhsin bir dostun hanında buluşmuşlar...
Hancı dostu A’li-nin dostuymuş hemde evladı..
Yine dudağından öptüğü, kevserini sunduğu,
Tüm yolcular bu geceden ümitliymişler..
Gündüz izledikleri törenin ve verilen dersin,
Talim terbiyesini baştan sona izleyeceklermiş birazdan
Herkes dairedeki yerini almış
İlahi turizmin,ilahi nota kağıtları dağıtılmış,
Herkes kağıtlara bakarak eşlik edecekmiş ritme
Ve keman ve bendir ve zil,
Ve insan sesi tabiii..
Meşk başlar, demler çekilirmiş artık,
Küçük ,ahşab meyhane sallanırmış
Bir şarkı gelirmiş aklına çocuğun:
(Bu gece şehirde
Bir teveccüh var, var, var, var
Can alışverişte
Her taraf pazar

Ayaklar altında hey hey
Sabaha kadarKubbeler hu çeker
Kullar sallanır
Hu hu hu

Bu nasıl ibadet
Kimin çağrısı vay, vay, vay, vay
Bütün bakışlarda
Safran sarısı
Evler secde etmiş hey hey
Gece yarısı
Odalar hu çeker
Holler sallanır
Hu hu hu
Ne yardan haber var

Artık ne serden vay, vay, vay, vay
Göz gözü görmüyor

Kardan topraktan
Telgraf telgraf hey hey
Ayrılıklardan
Direkler hu çeker
Teller sallanır
Hu hu hu

Nedir topraktaki
Bu iniş kalkış vay, vay, vay, vay
Bir tarafta ecel
Bir tarafta kış

Bütün bahçelerde hey hey
Ayin başlamış
Ağaçlar hu çeker
Dallar sallanır
Hu hu hu
Bu gece şehirde
Bir teveccüh var, var, var, var
Can alışverişte
Her taraf pazar

Ayaklar altında hey hey
Sabaha kadar
Kubbeler hu çeker
Kullar sallanır
Hu hu hu
Hu hu hu
Hu hu hu

Hu hu hu
Hu hu hu
(
sezen aksu)

Ev sallanıyormuş..
Ev zikrediyormuş...
Ağlayanlar varmış, gözyaşları kalbi yıkarmış..
Müzik coşuyormuş,
””Hayy, Hayyyy Allah, Hay, Hay Allah”
Hancı çocuğun en sevdiği musiki olan Salayı okuyormuş
O sala okuyor, evlatları “Hay Hay””” diyormuş.
.Ölüm ve dirim içiçe beraber güzelmiş,
Birinin bittiği yerde diğeri başlarmış
Coşku yorgunluk getirdiğinde hancı bağırırmış sık sık
“Aşıklar yorulmaz”...
”Hay Hay Huuuuu, Hay Hayy Huuuuuu”
Ayağa kalkıp devrana girmişler..
Ve kardeşler hep seyretmişler.
Bunu izlemek için, bu gözyaşlarında yıkanabilmek için,
Bazen bu hana uğrarlarmış yolcular..
Bu han herkese açıkmış..
Minicikmiş,
Eski ahşap ve hayaliymiş üstelikte.
Üflesen yıkılacak gibi dursa da HAYat oradan üflenirmiş sanki:)
Bu hana, dolmak için -bitmiş pillerini şarz etmek için giderlermiş..
Tıpkı “Güneşin Aya tutulması” gibiymiş bu
Yürek ve Ruh bu hanelerde doyarmış.
Bittttiğinde açlık başlarmış.
Dost dostu çeker ve özlermiş..
ANış(zikir)bitmiş..
Tatlılar gelmiş
Meyveler çaylar ve kahveler
Ve sessizlik ..
Yolcular bilirmiş ki ev sahibi kalpleri okuyabiliyor
Herkes kendince sınava girişmiş..
Ve içlerinden sorup durmuşlar
Hancı herkese içindekinin cevabını vermiş..
Hatta fazlasını da..
Sırları ortaya dökmeden, sırrın sahibine yanıtlamış
Ve arada susulmuş ..
Hancı çocuğa gülerek “soru sor sen bize” demiş,
O zaten soru sormak için sanki yaratılmış.
Sormuş: ?
Cevaplar gelmiş.. !!
Yeni sorular ve yeni cevaplar herkes mestmiş..
Kardeşler huzurluymuş vakit geç olmuş,
Ayrılırken haneden, hancının dostunun mekanına ziyaret yapılmış..
Ruhuna A’li selamlarla dualar hediye edilmiş..



A'Lİ ATALARI ZİYARET

Sabaha dek caddelerde müzikle turlamışlar daha sonra..
Kardeşler bu son günü uyumamışlar
Uyumayıp şemsiyenin altında Rahman olmuşlar:)
Ziyafetler hiç bitmemiş,
Tüm yolcular tekrar arabaya binmişler..
Dost-u Ali’nin mektebine gitmişler..
Eyüp sırtlarında başka bir han
Yeşil mezarlar, yemyeşil mezarlar, bembeyaz taşlar varmış her yanda
Yollar darmış çünkü ölüler yürümezmiş..
Yürüyenlerde yaşayan ölüymüş zaten..
Çocuklar okulun kapısından girmişler,
Dostun derslerini talim ettiği mekanda nefeslenmişler..
Sağda bir küçük taş mekan,
İçinde baba ve oğul yarım daire şeklinde iki lahit..
Huzur buradaymış ve nüktedeki zarafet..
Dostun ailesi çocuklarında ailesi olmuş tabii..
A’li selamlar ve dualar edilmiş yine..
Çıkmışlar bahçeye ama yine davet gelmiş içerden,
Güya BABAnın sanduka örtüsü değişecekmiş:)
Ama lakin örtü küçükmüş!!!
7 kişilermiş 3 ü çocuk
4 kişi dört yerinden çekiştirmişler...
Sandukanın “La ilahe illa Allah” yazılı örtüsü gene büyümemiş:)
4 çocuk gülüyorlarmış..
Dört yandan çekiştiryorlarmış habire..
Ama biliyorlarmış ki göremedikleri birileride gülüyorlarmış..
Ve bu zarif A’li şakada büyük bir ders varmış anlayana,
”Siz örtüyü Babaya giydirmeye çalışıyorsunuz .
Ama bu örtü küçük,
Ancak oğul sandukaya göre..
Neden çocuk olmanın keyfine varmıyor ve baba olmaya özeniyorsunuz?
Sen henüz çocuksun..
Ama evlad olduğunda zaten babanızla aynısınız:)”
Çocuklar muhteşem bir ders almışlardı!!!
Aslında henüz almamışlardı ..
Kaydı okuyunca alacaklardı.....
Çünkü dersi; şimdi, kayda geçerken bir LATİFhakimle anlamışlardı..
Daima bir Latifkonsey azası işe yarıyor tabiii..........
Kapıda bir pembe ağaç-çiçek varmış..
Hayatında ilk kez arı kuşunu orada görmüş çocuk..
Merakla bakmışlar belgesellerde gördükleri bu” arı kuşuna”
Çocuk “ruh kuşu” bu olmasın demiş kendi kendine
Ama kimseye söylememiş tabii..
”Her çiçekten ÖZ alıyormuş arı kuşu ÖZ”.
Çocuklar seyretmişler,
Ve kendilerine lütfedilen bu hediyeyi kabul etmişler,
Sonra teleferikle kabirlerin üzerinden
Eyüb’ün Sultanına gitmişler..
Aslında her şey kendiliğinden olmuş,
Davete icabet olmuş..
2 senelik dersin,
Sıkıştırılmış Mp 5(O)000..hali
Hızlandırılmış turu devran!!
Kardeşin şerefine geçilmiş, durulmuş.
Bu kayıtçı tarafından da kayda geçilmiş,
Okuyanlar da niyet ettiği için,
Bu niyete girenlerde buna dahil olsunlar istemiş..
Ve niyet devredeymiş
O niyet ehlince nasıl sevilmiş, nasıl kabul olmuş herkes bilsin istemiş
Bayram bitmedi, herkesin” bayrami “olduğunu anlasın istemiş
Rahman yağıyor Rahman,
Şemsiyeleri açmayalım(dik 3gen=rahman),
Rahman’a sinelerimizi açalım
Şemsiyemizi ters çevirelim(ters 3 gen=rahim:)
Bismillahirrahmanirrahim..
SİSTEM..................
İnşallah ve amin
n

Nur Cihan

http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/ilahiturizm.html

13 Ekim 2008 Pazartesi

NEV ZAT-I İLAHİ ESRARI SIRR-I GECEDİR

NEV ZAT-I İLAHİ ESRARI SIRR-I GECEDİRGerçek Hak aşıklarının her biri bir Hak dostu,halk için bir sevgilidir..Çok ağlayıp Hakk’a çok yalvarmalı,bir aşığa dost olmalı.Hakk’a gönül bağlayıp,Hak ile dosta teslim olup,dost hanesine dalarak aklı kapıda koymalı.Artık,akıl ile maddiyat,gönül ile maneviyat kazanmalı.İşte, böyle bir dosta kavuşarak,belki bir gün ruhaniyetimiz,vaktin babası(Ebü’l Vakt)olan O insan-ı kamil tarafından çekilip yok olur,tekrar hayata dönerek,vaktin evladı(İbn-ül Vakt)olma şerefini kazanır.

HER DEVİRDE BİR İNSAN-I KAMİL VAKTİN BABASIDIR.O’NUN RUHANİYETİ KAİNATIN EKSENİDİR.TÜM KAİNAT BU EKSEN ETRAFINDA DÖNER.O’KAİNATIN KABE’SİDİR.O TEVHİT GÜNEŞİDİR.TEVHİT NURU BÜTÜN RUHANİYETLERE O’NDAN YAYILIR.
********
Allah’ın sevdiği kulları, Allah’la kul arasına girmez.Lütuf Allah’ındır,ihsan Allah’ındır.Allah onların dilinden konuşur,onların elinden verir.Ancak O,sevdiği kulda tecelli eder.

Allah bir kuluna nurundan ihsan ederse, o kul şekilden,suretten kurtulup,manaları görür.Göz, Allah’ın nuruyla parlarsa, O’nun Cemalini gösterir.Alem,aşıkların aynasıdır.CemAli o aynada nişansız olarak görünür.

Bütün suretler manadan meydana geldiğine göre, sen gölgeden vazgeç de gölgeyi meydana getiren güneşi görmeye gayret et.Allah tan yardım iste.O ancak Allah’ın yardımı ile olur.
”Faruk Dilaver’in SIR BAHÇESİ kitabından alıntır.”
***
İBN’ÜL VAKT’İM BEN EBU’L VAKT OLMAZAM
VEHM-İ MAHZ’AM BEN TASARRUF BİLMEZEM
Niyazi Mısri Hazretleri

*
İstiyorum ki, NefEs-i Rahmanı-neler olup bittiğini anlamama yardım eden, Noktanın Sonsuzluğu kitabını yazan Lütfi Filiz Hazretlerine şükranlarımı sunayım..Allah kendisinden böyle bir eser dilediği için O’na minettarım.İnsan-ı Kamil’li günümüz anlatımı ile anlayacağımız şekilde yazdığı için.Böyle bir anlayışla daha evvel hiç okumamıştım yada ben henüz anlamak için hazır değildim:)

Artık biliyorum ki, daima Hakikat-i Muhammedi’yi taşıyan tek bir kişi var..”O’da İnsan-ı Kamil Sırr-ı Be dir..”

Yani Zamanın Babası..Bugün bunu anlamış olmaktan dolayı bahtiyarım ve sizle sürekli sevincimi paylaşıp duruyorum..Çünkü bu gerçekten bayramdır..Ve ne şanslıyız ki bizler zamanın çocuklarıyız..Bir babanın sorumluğunda O’nun kanatları altındayız..Bunu bilsek te olur- bilmesek te..

Ben dostuma, çocuklarımdan biri için bir şey sormuştum, bana şöyle demişti:
”O, akıl baliğ olana dek senden ayrı değildir..Anne ve çocuk aynı kişi sayılır..Bir kişi gibisiniz” demişti..

Şimdiki aklımla bunu daha güzel anlıyorum ve daha çok seviniyorum..Sizlerde eğer dilerseniz aynı gönül sevincini yaşayın istediğim için de,yeni bir niyet ve o niyete dua yazıyorum..
Ama önce kurgusal bir masal yazmalıyım ki içimdeki çocuğu eğlendirebileyim..

MASALDA SINIR OLMAZ MASALI
Çocuk düşünüyordu..
Bu İnsan-ı Kamil ne demekti ki:
Düşünüyordu..
Bir spermin yumurtaya girmesi için sefere çıkan milyar spermi
Tek biri başarsın diye O’nda fena olan bir milyar neferi
Ve o bir milyar spermin tek bir spermde toplanan RUHunu
Ve Hz Musa için öldürülen binlerce çocuğu
Aynı mana dedi,
Kendine iyi bak,
Ve hergün biz anlamadan üzerimizde ölen trilyon tane hücre benlere bak dedi
Aynı şey dedi yine
Hepsi sen yeniden doğ,yeniden HAYat bul diye, sende sen OLmak için secdedeler
Ya her an benden akıp giden düşüncelerim
Eğer iyi iseler hesabıma cennet ameli olarak geçiyorlar
Erguvani suretsiz kadınlarım, benim amellerim
Hepsi benim ben, aynı nefes gibi suretsiz
Aynı nefes gibi anlaşılmayan ve anlatılamayan yanım
Evet hepsi farklı anlatımlarda olsada aynı idi..
Aynı NEFESin Mp5000 hali RUHum gibi dedi..

TV ÇOCUĞUArefeydi ..
Akşam olmuştu ve hükmen bayram girmişti.
Çocuk tv yi açmıştı ki yetimleri gördü
Bir gün evveli yetimler için telefondaki görüşmeyi hatırladı şaşırdı.
Daha sonra çocuğun kahramanı gözüktü
Çocuk sevindi ve neşelendi
Tüm kalbi ile onun sözlerini dinlemeye başladı
Ve pek çok evde,
Evlerin reisleri çılgınca öfke nöbetine girmişti, biliyordu
Evlerin babaları babalara gelmişlerdi, hissediyordu...:)
Herkes bala gelmemeliydi, usül buydu, anlıyordu.
”Hıııııı diyordu bazı reisler:
Şuna bakın, bana geleceksiniz diyor, başka çareniz yok
bana geleceksiniz!!!..”...
O’ndaki o ulvi manayı kibir sanıp taklid ederlerdi.
Oysa O, proğramın sonunda bir hikaye anlatmıştı..
Hz. Musa’yı taklid eden birini,
Hz Musa Rabbine şikayet etmişti..
Demişti Rabbi:”O’na ceza veremem ..””
Neden dedi Musa neden.?
”Rabbi dedi ki:”Çünkü o seni taklid ediyor..”
Bu çocuğa çok dokundu, anladı... Anladı..
Onu taklid eden bile Rabbine sevimli geliyordu demek..
Çocuk kahramanına baktı
O canlı Kitap olduğu için O’na kitap hediye edilmemişti
O anlamıştı ince espiriyi
Kitap yerine eğilip, gönlünü sunmuştu..
Gülmüştü çocuk neşeyle gülmüştü..
Ama neden kimse anlayamamıştı şaşırdı.
Ve bayram kutlaması yapıldı,
Ardından Cumhurbaşkanı kutladı, altında devlet erkanı yazıyordu.
Peşinden Başbakan bayram mesajını verdi ,altında devlet erkanı yazıyordu.
Çocuk seviçten havalarda uçuyordu.
Manaya gel heyyyyyyy manaya diyordu.
(Beyninde biri bu esnada “mana”daki ayn-ı çatlatarak taklit ediyordu:)
Ne yazık ki yanlızdı
Ve kimse bu manayı anlamıyordu
Bunlar kendi vehimleri olabilirdi..
Neden başkası da aynı hayali kursundu ki?
Daha sonra bir gece kalbine derin bir sevinç geldi,
O nasıl Kabe gibi huzurlu bir neşeydi anlatılamazdı.
O’nu kalbinde gördü.İşte o an şunu istedi.
Ben O’nu herkes sevsin istiyorum
Benim sevdiğim gibi
Herkes O’nu sevsin
Çünkü O tüm yetimlerini seviyor

Ve masal bitti..

Gökteki bir ağaçtan,sonsuz elma düştü ve zamanın çocukları bu elmaları yediler...:)

***
İnsan o kadar değerli ki, başı boş bırakılmıyor o yüzden..Aile çok önemli..En kimsesiz olduğunu sanaların bile bir ailesi var aslında..Ben çok yanlızım diyenler yanlız değiller..Kimse yanlız değil..Bir ağacın elmaları gibiyiz ve elmalar daima tam yetişir değil mi?Hiç yarım elma büyümez..Onu ayıran bizleriz..Ne kadar ayırsakta çekirdeğinde o gene sonsuz tam elmadır..

Bugün istiyorum ki, kalbimle iman ettiğim Zamanın Babası’na yani Ebu’l Vakt e biat edelim..

Kişi bunu bilmesede olur ama biz eğer öğrendiysek, böyle bir mana olduğunu anladıysak, buna imanı dilimizle de tastik edelim ki neşe kalbimize yerleşsin..
Bunun ne önemi var diyeceksiniz..Şöyle bir önem bilmem sizlere yeter mi?

Herkes gerçek bir İnsan-ı Kamil bulamamaktan şikayetçi..(Dolar alırken sahtesine-gerçeğine bakıyorsunuz, mürşidinde sahtesine-gerçeğine bakmalısınız diyen bir babam var mesela benim.)

Bunca riski göze almamak için belkide bu zamana en uygun ve kolay seçim bu olabileceği için ..Ve kesin,sapmaz ve sadece kendimizin bileceği bir mürşidimiz olacağı için..
Öyle birine öğrenci olmak çok özel birşey olacağından; korkunç kıskançlık gerektiren böyle derinnnn bir bağı yaşayabilmek ve bu kıskançlığı aşıp, başkaları ile cömertçe paylaşabilmek için..

Ne kadar birbirimizi boğazlıyor görünsekte aslında bir bütün olduğumuzu daha kolay anlayabilmek için..


Ve en önemlisi de cenneti filan boşverip NEFES’e ulaşabilmek için.

Hakikat-i Muhammedi Nefes’in, O’nun Nefes’inden yayıldığını anlayabilmek için..Ve O Nefes’e dahil olabilmek için..O Nefesin içindeki tüm A’li Ruh’lara kavuşabilmek için..

Sizin için RUHunu yağmalayan SAF NEFES OLana kavuşabilmek için..Şişeleri kırmaya niyet edelim mi?

””Niyet ediyoruz ki, biz Zamanın Babası’nının evlatlarıyız..Ve kendisine tabiyiz..O kimse ve nerdeyse biz O’nun evlatlarıyız..O Allah’ın Nefesi(Rahim’i), Rahman’ın tecellisi ise bizde O’nun nefesindeyiz.Biz O’nun öğrencileri olmak için O’na niyet ettik..O’nun önderliğinde sarsılmayan orta yoldan sonuna dek HU ya gitmeye niyet ettik..Kendimizi, ailelerimizi ve tüm dostlarımızı Zamanın Emanetçisi Ehli olan A’li Ruh’a emanet ediyoruz..””

Ve kendisine Dostu ALİmin selamları ile bir Fatiha ve üç İhlas okuyoruz ...

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed(s.a.v)Aminnnnnnnn..
Nur Cihan

5 Ekim 2008 Pazar

NEFeS-İ HAYVANİ

NEFeS-İ HAYVANİ

Tanrı Mineral de uyudu
Bitki de düş kurdu
Hayvan da uyandı
Ve İNSAN da KENDİNİ BULdu

Ömer Hayyam


*
Neşe’nin sınırlanırı zorlamamak ve orta yolu dengelemek için, en alt seviyedeki halimize bir bakmak istiyoruz bugün..Biliyoruz ki “,alemi mana bayramından yayılan bu neşe ve tarifsiz mutluluk yeni padişahın cülüs şenliğidir de.”.

Yaratılmış herşey zamanlı ve geçici olduğundan,bu düşünsel vehmi hayallere kapılmamak için, üzerinden geçilmiş sandığımız-vehmettiğimiz zamanlara dönmek istiyoruz..İstiyoruz ki bu manaya sahip, okuyan -okumayan tüm kardeşlerimizin ve kendimizin(uyuyan-ölü) nefsi hayvani tabiatı, (uyanan-diri)Nefsi Rahmani’ye dönüşebilsin inşaAllah..Bunun için tek bir niyet ve o niyete sadakat gerekli belki de..Ne kimsenin bilmesine gerek var ne de davul çalıp haber vermeye..

Şeytanda alimlerin en büyüğü idi ama o, Adem’de ki manayı bildiği halde kibrinden red etmişti..Allah dilediğini seçiyor..Şeytanı da şeytanlık için seçmiş muhakkak,belkide bu şeytan için bir lütufdu.. ilim O’nun kime ne....?
Biz sadece teklif edelim belki kendimizden kendimize bir kapı açılır ,himmet gelir..

Gönül isterdi ki şeytan da müslüman olsun..Olmuyor mu?Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz,” Ben şeytanımı müslüman ettim “buyuruyorsa :”Ümmetim, ümmetim” dediği NEFeS-İ MUHAMMEDİ’sinde ki o zerreler de bizler olduğumuz için muhakkak ki, o mana bizde de tecelli edecektir inşallah..
*
UYUYORDU-(ÖLÜYDÜ)
Uyuyordu
Kapkara kesilmişti günahlarından bedeni
Teni iltihaplı ur doluydu
Günahlarından
Gece kadar karanlık ve dehşetliydi
Uyuyordu o
Alimdi
Diplomaları ve mevkii pek haşmetliydi
O kimseye eğilmezdi
Yeryüzüne ve gökyüzüne selam bile vermezdi
Üstündü herkesten
Ve kıskanırdı onun ilmini hep yakınları ve uzakları
O öyle sanıyordu
Herkes köylüydü
O şehirlilerin şehirlisi
O efendiydi
Uyuyordu o
Simsiyah tı bedeni
Ve urları, günahlarıydı nefsinin
Hayvanları efendisiydi bedeninin

Kendine tapınan bu büyük alimin.
Üzerinde bir heykel vardı ,bu ölü bedenin
Kendi gibi simsiyah
Kendi gibi kapkara bir heykel.
Sanki en sert ağaç abonozdan oyulmuş yekpare bir heykel
Bremen Mızıkacılarındaki hayvanlar gözüküyorlardı
En altta en büyük hayvanlar
Kat kat kat hayvanlar
Huylarıdır bu insan-ı beşerin
Hayvani özellikleridir hepimizin
Ele geçirmiş hayvani huyları bu beşeri
Ve üzerinde tahakküm sahibi olmuşlar bir de
Uyuyordu o ölüydü.

Uyanmayı dilermiydi ?
Sorsak bunu kabul edermiydi?
Asla......Asla, o bunu redderdi.
Çılgınca bir öfke seline kapılırdı..
O alimdi ,bilirdi bundaki hicvin en dibini
Ama o sadece kitabi bilgide bilirdi
İşin dedi-kodu,alıntı-yapıştır bölümündeydi
Onun gönlünde aşk uyanmamıştı ki bilsin
Gönülden doğana ilm-ü ledün denir miş
O gönüle bir güneş uyanmadı ki,o kendinden doğabilsin

O Hak dostlarını redderdi
Alay ederdi onlarla .
Tek başına halledecekti erme işini
Oysa üzerinde eren hayvanlardı ne bilsin
Oda ancak hayvani tabiata erebilendi..

İnsan olmak istiyorsak eğer
En yücelerden en aşağılara eğilmeliyiz
Birinin gözyaşını öperek silebilmeliyiz
Ve er kişi gibi
Allah’tan aldığımız emanetlere
Ve yemin ederek el bastığımız Kur’an a
Ahdimizi yerine getirmmeliyiz..

Biz bu aleme gelmeden
Allah’a söz vermişiz
Şimdi hatırlamayız
Allah unutmaz
O unutturmaz
Ruh bunu bilir
Ve nefsinin heva ve hevesinden uyanmasını sabırla bekler

Şimdi diliyoruz ki
Uyuyan tüm nefisler uyansın..
Yazdığımız nefis
Yazmadığımız nefisler uyansın
İçimizden geçen uyanmasını dilediğimiz tüm nefisler uyansın

Ve üzerimizde HAKkı olan, verilmiş izinle
Dost-u ALİmin dileği ile
Kalplerin Altın Anahtarı ile
Ve O Anahtarı elinde tutan
Tesbihi A’li in -Altın Yolun İmamesi olan
Hz. Ahmed Mahmut Muhammed Mustafa’nın himmetiyle
Bu kilitli kapıların açılmasını diliyoruz..
Bu mühürlü kapıları açıyoruz..
Bunu böyle dileyen dilemişse
Bize sadece güzel bir niyet
Ve o niyete temiz bir sadakatle hizmet kalır..
Olan biten bizden değil
Bir ve tek olan
Alemlerin Rabbi Olan
Hak Olan Allah’tan dır..
Allahümme salli ala seyyidina ve nebiyyina Muhammed (s.a.v)

Aminnnnnnn


Kendimiz için minik bir açıklama:
Bu yazıya niyet ettiğim sabah hayalimde, “Ahmed “adında bir zat ı muhterem sesinin tüm muhteşemliği ile ezan okuyor ve kendi sesinden yayılan mananın güzelliğine ağlıyordu..Ve yazıdaki kurgulanmış hayali nefs de namaz kılıyordu..
İnanıyorum ki nefislerimiz için hep beraber yaptığımız bu dua ,cülüsa denk gelerek kabul olacaktır. O yüzden de neşeye devam diyoruz..:)


Nur Cihan
İstanbul
nuralem7@hotmail.com