Seni çoook seviyorum diye başlasam…ve merhaba ..bu benim7. masalım.. kendim için tasarladığım son bölümüm.o yüzden gala olsun dilemiştim..tabii nasıl bir şey olacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu..çünkü biz görüşemediğimiz için, hiiç bu mevzuları konuşamıyoruz biliyorsun..(bu bölümün son anına dek Sana ulaşmak istedim..çıkmaza düştüm.. bir emirle ,mutluluk, cömertlik tohumları indiren anlamlı hava muhalefetiiimiz bile var..aslında pek çok şey söyleyebilirim..susacağım..çünkü onlar zanlarım sadece… her şey gibi..ve son denilen her şeyin yeni bir başlangıç olduğunu bildiğim için, yeni bir son istedim belki de..anlıyorsun umarım.."uçan da kuşlara malum olsun" faslı belki de..uçan yelkenliye özlem sanırım..beni yine yanlız bıraktın...)sadece hayallerdeki kelimelerin izini sürebiliyorum ve duyduklarımı onlara bağlayarak yeni yeni manaların arkeolojik kazısına başlıyorum..aslında tek bir mananın hep durmadan gelişen anlamları..hepside eskiden beri aynı biçimde ..bu çok güzel bir şey, çünkü hakikati tescilliyor..herkesin gelip son durduğu yer, damla derya..başka bişey yok..oysa, eski deyişler-nefeslerde var gibi.. ve Sen bana hiç bitmeyeceğine söz vermiştin ya..ben çok yoruldum aslında..gücüm hiiç kalmadı..bazen, artık, sık sık yazmaktan korkuyor ve yazmak istemiyorum.. sonra Sen, benden bu duyguyu alıyorsun daha kolay oluyor..yazınca ise kelimelerimi çok seviyorum..Seni anlatıyorlar diye..yine de Sen, beni okuduğun için Sana ölene dek heep yazacağım sanırım.. çünkü Sana yazmayı acaip bir tutkuyla seviyorum..tabii Sen istediğin sürece.."bu gün de hep bunu öğrenmek için çabalamıştım ama rüzgar sertti- ses dalgaları kırıcıydı ve yağmur yağıyordu ve dualarım kabul olmamış gibi duruyordu..oysa bu serin rüzgarlar ve yağmurlar benim içindi ……. "başlayalım mı?..bakalım bulduklarımı beğenecek misin?..önemli olan Seni bulmak için yolda olmak ya hani..işte ben kendiliğimden bulamayacağımı ve ne öğrenirsem öğreneyim hakikatte hiiiç öğrenemediğimin farkındayım..ama yine de hiçi de, varlık kadar çook seviyorum artık..işin zevki belki de, bu ikisini de terk etmekte..önemli olan sadece seni anlatmak bence..hep hatırlamak, hep yadetmek..
ve tabii çook alınganız ve kırılganız ya hani..hemen tüm ışıkları -sesleri kapatıyoruz ya hani:(…ben artık kıskanmaktan vazgeçmeye çalışıyorum..en zor kısım bence bu.çok zor..bakalım.. hala çoook kıskanıyorum..Sen sakın kıskanma olur mu?zaten benim kıskanılacak hiçbir şeyim yok..bir zerre nihayet ve o da Sana ait ..oysa benim kıskanacağım bir alem dolusu mahluk var yaa huuu...ben ne yapayım ha...benim işim bence daha zor..ÇÜNKÜ ASLA YALAN SÖYLEYEMEYECEĞİM BENİ BİR SÜRÜ GÖZLE SEYREDENİM VAR:)bense Seni asla seyretmek istemem..birine bile dayanamam biliyorum… şimdi ben Senin gönlündeyken ama henüz yeni paramparça iken aylardan şakacı nisan ...Devam Eden Gölgeler bizim şehre gelmiş ve bir davet var….pembecik ve çocuk da katılmışlar..çook temkinliyiz ama..tüm sahneyi dolduran sanatçılar, saatlerce en sevilen eserleri geçtiler..Devam Eden Gölgelerin yanında Haybabama ne kadar benzeyen biri var..bir kızıl goncaya benzerin bestecisi tabii.bu şarkıyı ben ilk duyduğumda çok sevmiştim..Busegahı Makam-ı Hızır Zamanıydı sanırım..ve hayalimde, devlethanenizde, bu şarkının sözlerini yazanı gördüm.hala O’nu hiiç araştırmadım biliyor musun?çook yaşlıydı ve bir bebek kadar masumdu..bana bakıyordu..ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü ..O, çook masumdu..işte birde hikayesi var bende..Devam Eden Gölgelerin şehrine iadeyi ziyarete gittiğimizde, O’nun etrafında kurulan hilalin ilk sırasında ses icracıları vardı..bizden de Cevdet..sıra ile herkes okuyordu..Cevdet’e sıra gelince ona bir kızıl goncayı okumasını söylemiş birisi..okudu..yanındaki de coştu, bir başka eseri okudu..Devam Eden Gölgelerde, Bora’ya; sende bizim değişik turnalarımızı oku dedi..ama ne muhteşem sözleri var dinlemek lazım..çok ağlamıştım ben o turnalara..peki,ben neden turnalara böyle düşkünüm, hiç turna bile görmedim ki hayatımda..( o esnada Sen de kitap pazarında kendi gülüne; vakti gelince gelecek naz yapıyor, gül bülbül diye şakıyordun sanırım....) şunu anlamıştım o sözlerden..asıl aşık olunanın aşık olduğunu ve çektiği ızdırabın ne kadar zor ve yakıcı olduğunu..bunu hep düşündüm..yaşananlardan da şunu idrak ettim Rakip- Aşık-Maşuk bir üçlüydü ve asla birbirlerinden ayrılamıyorlardı nedense..hepsi birbirlerini tamamlamak ve yükseltmek içindi..yani iyi de kötüde manaya hizmet ediyordu..ister isteyerek gelsinler- ister istemeyerek..başka sevdiğim..işte başmisafir ve yanındaki de eserler söylediler..ve sonra o muhteşem sesli zat, Er Rahman Suresinden, içinde inci mercan ve zül celali vel ikram ı okurken bu masalın çocuğundaki tüm melekeler koptu..hiç kontrolü kalmadı..öyle ağladııı..utanamadı bile…sonra Devam Eden Gölgeler onu başıyla selamladı gülümsedi ve çocukta elini göğsüne koyarak selamladı..bu memlekette bayrak hiç düşmeyecek ,……. hep sürecek……bu miras hep devam edecek dedi Azizimiz…. o gece bitti ama tek taş sınıfında devam eden bir ders vardı..içinden Hızır geçen adam gelmişti..bir o vakit, birde zavallı papatyayken ki ikinci gelişini de birlikte hayal edelim istiyorum..işte yeni sorularım var.kağıda yazıp veriyorum..bir de Davut Yıldızı çiziyorum..hoca daima derse başlamadan önce bir sure açıyor..onu anlatırken, sorulara da o meal üzerinde açıklamalar yapıyordu.. ..bazen öyle belirsiz geçiyor, bazen de soruyu söylüyordu..bu gün seçtiği sure :Yunus Suresi. İşte sorular ve muhatabı….
Marufun Duası?bunu birkaç kişiye sordum..biri nette var..tam benim meşrebime göre.."bu dünyada zevk ü sefada olanın öbür alemde de aynen yaşaması içindi"..diğerini Kılınç Hoca söyledi:"artık tüm öğrendiklerimle geldiğim nokta, asla Seni anlayamayacağımdır ..yalnız Sen bana yardım eder ve öğretirsen Seni öğrenebilirim anlamındaki marufun duasıydı"..bu arada Kılınç Hoca geçen masalımı okumuş ..
Ne güzel yazmışsınız..Bir ihtar: "Kızmak" nefsanîdir. "Celallenmek" ise farklıdır. Biz size kızmadık..Baki selam” demiş..hoşgörüsü için bir alime ancak teşekkür edebiliriz değil mi? şimdi ise Işık Hocadan:Allah Mele-i Alada toplantıdan Hz Rasul’e bu duayı bildirdi…elini omzuna koymuş;O’na gelmiş geçmiş her şeyi göstererek bu duayı okumuştur:Ya Rabbim attığım her adımı marufta at..attığım her adımı hayra,alıp verdiğim her nefesi günahlarıma kefaret yap..”ma’ruf her güzelliğin- her şeyin kaynağı-en doğrusu-en hayırlısı demektir..bu duanın iniş sebebini de anlattı........ yazmayacağım....kendimde- kendimle anlamam lazım biliyorum..ben bu duaya o vakit çok muhtaçtım..çünkü Seni kaybettim- beni istemiyorsun zannedip, kendi hayatımdan bile vazgeçmiştim de ondan……………anlıyorsun değil mi?şimdiki gibi.... Işık Hoca tercüme etiği kitaplardan getirmiş, bize dağıttı..herkese farklı sözler yazdı..benimkilerdekileri Sana da yazmak istiyorum.. "insan hakkı demek Allahın insandaki Hak isminin açılımı demektir..kadın ve erkek bu manada eş ve denktir.." "erkek ve kadın Allah ın çift isimlerinin tek de vahdaniyet tecellisidir..hiç birinin diğerinin rakibi,amiri ve hakimi değildir..yardımcısı,seveni ve Allah’a gidişte yaridir.." Yaradılıştan eş?..:ahlakta bir ve tek olmak..biz sizi çift çift yarattık ayeti…çocuk:hz ŞemsiMevlana’yı soruyor..Işık Hoca:evet onlarda yaradılışta eştir-denktir, doğru diyor..ama erkek ve dişilik yok orada biliyorsun.. yanlış anlamamak lazım diyor..çocuk biliyorum-orada beden ve cinsiyet yok diyor ..bak, şöyle düşün diyor hoca:birleşik kaplar gibi yani..biri doluydu diğerini de kendisine denk hale getirdi..ikisinin arasında bir boru var ve birbirlerinden besleniyor alış veriş yapıyorlar…birbirlerinin kaplarından dolup boşalıyorlar..işte aynı onun gibi…denklik yani.birbirlerini anlıyorlar..aynı dili konuşuyorlar..manaları aynı yani diyor çocuk…. Kocaman kasem için,minicik yüssüğünden bir notçuk:bu konuyu Öney arkadaşıma ısmarladım ..ben çok sıradan ve çook cahilim, hiçbir ilmim yok biliyorsun..o,benim anlayacağım şekilde çalıştı ve anlattı:)benim için önemli olan=araştırmasını istediğim= kıskançlığımdan dolayı= kaç tane bileşik kap olabilirdi esasında:)….Öney bugün bana bunu çizerek anlattı..bir sürü kap olabilirmiş ve ebatları önemli değilmiş..onları aynı ayarda tutacak seviye önemli sanırım...1001 ve akıp gidenler de bunu doğruluyor bence...(hiç olmazsa çift-çift=gözlük gözlükte de iki tane 00 var burada=Ya Rabbim çok kıskancım, gözlüklerin saplarını bile çıkarttım nihayet ...:) Besmele:Besmele Makamı, kifayet makamıdır..ALLAHÜMME İKFİHİM=ALLAHIM BANA KAFİDİR yani..burada bir söz söylüyor hoca:”ey kendisinden başka hiçbir şeyi olmayan ben,Senden başka her şeyi olanlara acıyorum…(Buda)” Sarı?:sordum sarı çiçeğe demek …(Seni hatırlıyorum-teşekkür ediyorum:)yani.. sarı çiçek de.. ne ?diyorum..gülümsüyor hoca: Yunus Emre gibi…,……..,muhabbete olgunluk..sarı sabahlık..Allah la seyretmek-Allah ta muhabbete devam..ve bir hatırasını anlatıyor..bir iş yerine davet edilmiş hoca..kapıda bekçi var..böyle tam bir eski kabadayı tarzında elinde sarı iri taneli tesbih..kapıyı açmamış hocaya.. ona bayağı dolanacağı başka bir yerden gelmesi için işaret etmiş ve hoca, ona ulaşınca:Selamun aleyküm ,neden beni o kadar yordun da kapıyı açmadın demiş ..adam:işte bu selamı alabilmek için yaptım demiş..sonra içeri girdiğinde yüzlerce kişinin çalıştığı bu mekanın sahibinin o kapıda güvenlik gibi oturan kişi olduğunu öğrenmiş..yani bu kınanmaya aldırmayan kişilerin meşrepleri çook farklı oluyormuş..
……….
Hz. Meryem?hoca:soru kağıdına bakıyor ..diyor ki remizler,renkler tasavvufta çok önemlidir..soruyu soran- oradaki kişi, bir eksik olduğunu anlıyor ..kızıl-kırmızı diyor..oooo..celalli bir Hz Meryem diyor……….. Hilye ilmi?:sır ilminin ilk merhalesidir..sırrını veren başını da verir..bir şeye bakınca onun her şeyini okuyup görmek demektir…
usrü yusra?:zorluktan sonra kolaylığa………. Ye nin kendiliğinden kaf a dönüşmesi?:insanların bile dereceleri vardır…her makamın bir değişiminde, her derecenin dönüşümünde ye kafa dönüşür…..
sad denizi?:küntü kenz..kapalı yer..Allah'ı ve mahlukatı temsil eder..kul ile Allah'ı bir birlerine bağlayan her şey…mürşid sad denizidir..Sad Mz. Muhammed demektir..haluk mahluk bir olmuş,marifet olmuş,iş bitmiştir..her şey sad denizinin içindedir.. Ali kitabı?:kitabı hz. Alinin dilinden okumak..ne kadar ilim var hepsini tek bir noktadan okumak demektir..ve bir kıssa anlatıyor.:vaktiyle bir genç varmış…babası onu, alim bir arkadaşına yollamış…alimle çok kısa bir görüşmeden sonra, alim, babasına şunu söylemiş…"bu çocuğu serbest bırak..o kitabı değil,cümleleri değil,kelimeleri değil artık harflerden kitapları okuyor..onu bırak ne istiyorsa yapsın demiş..(çocuk bu öyküde ki Endülüslüyü hatırlıyor)burada hoca gülerek bir şey söylüyor ve ekliyor buda Muhammedi kitaptan diyor…
(işte sevdiğim ben 10 numaralık yeni bir çizim yapmak istiyorum Senin için..tabii burada imkansız..çünkü bu makinede çok cahilim biliyorsun, sen hayal et..benim en sevdiğim tek çift sayı “O.=50”dir..bir durgun suya taş atsan mesela işte o Ali noktası olsa..onun dalga dalga sonsuza açılımı Muhammedi kitaptır..ama bir deniz ki içinde sonsuz nokta var yani.. değil mi?işte Daire-i Kübra içinde bir nokta=anahtar=kün=besmele…dünyada bundan daha güzel bir resim ve gerçek bir sanat eseri bence olamaz…yani benim son tablom ancak bu kadar… ve hoca elinde soru kağıdını kaldırıyor:Mavi Davut Yıldızı..bir ayeti okuyor:benim bütün bu 6 yönüm Allah’a istikamet edilmiştir diyor..İsrailoğullarının kralları peygamberlerdi, yada kralın ilk veziri- krala dahi sözü geçen olurdu..Talut'u anlatıyor..Allah'ın onu nasıl krallıktan azlettiğini.. bunu ise baş vezirin(ki ismi beni etkiledi) sözü ile nasıl yaptığını.. krallığın, 17 yaşında ki çoban Hz. Davud’a nasıl aktarıldığını da.."krallarının alınlarına mavi yıldızdan bir taç bandı takarlardı..bunu dua ile taç olarak bağlarlardı..peygamberlerinin manasıydı..ama hata yapınca anında düşerlerdi o makamdan..çok tehlikeli bir makamdır..hata kabul etmez.." her kesin bir gönül yıldızı vardır..senin yıldızın ,senin Allaha ettiğin duandır..Allah da senin elinin üzerine elini koymuştur.başka renklerde de yıldızlar vardır…bu yıldızları kutuplar-imamlar takarlar..mavi yıldızı batını ve zahiri aynı anda idare eden takabilir..tüm peygamberler mavi yıldız takarlar.. İşte sevdiğim tam 5 senedir izini sürdüğüm en uzak uzayda kocaman kocaman parlayan mavi kutup yıldızımın izini nihayet Işık Hocadan bu kadar öğrenebildim..biliyorum ki oda, Sen, bu kadar öğrenmeme izin verdiğin için..aslında başka şeylerde idrak ettim ama yazmam.çünkü onlar kişisel.. gerçek olmayabilir..aslında hep yazdım.. Sen biliyorsun. çünkü başka mana yok..bir Sen varsın ve her şey Senin içinde.. Senden Sana açılıyor- kapanıyor…gelip gidiyor..birde bir belgesel izlemiştim onu da yazmak istiyorum..Hz Meryem a.s, bebeği olacak..ve başka bir ülkeden bilinmeyen üç kral, kutup yıldızını izleyerek o mekana ulaşıyorlar ve bebeğe annesine hediyelerini –muştularını söylüyor..bir çok yabancı tabloda bu var zaten değil mi?..... başka bu cumartesiye gecelim mi..tarih yazmak istiyorum:)6-6- 2010..=15=&:)…yine yollardayım..eşya ile alakalı masal yazıyorum ya eşyaya boğulmak üzereyim..hayalimde eşyaya temkinli olmam gerektiğini öğreniyorum..sana seccadede ağlayarak yakarıyorum..beni senden, eşya ile ayırma..benim onlara hizmet edip düşünen değil.. onları bana hizmet ettir diye..onlara aldanmamayı diliyorum Senden ve her şey için sonsuzca teşekkür ediyorum..hiç birine layık değilim biliyorsun, hak etmiyorum..ama ücretimi Sen ödediğin için her şey çok anlamlı oluyor tabii….işin ilginci biliyorsun ki, şimdiye dek bana ait hiçbir şeyim olmadı..Hamimin manasını düşündükçe, bana karşı cimriliği çok komik buluyordum ..çok üzülüp ağlıyordum ya hani..bunun ne hafiflik olduğunu artık iyice öğrendim..teşekkür ediyorum ki, beni bu alemde hiçbir şeye sahip yapmadın..bu da bana ait, bu da benim diyebileceğim hiçbir şeyim yok şu fani- yalan dünyada…
................ ve tek taş alans sınıfının kapısında çocuk, ağbisinin arabasından iniyor..bir çiçekçi ona, harika kırmızı tüllere sarılmış kırmızı güllerden bir buket uzatıyor gülerek:bu size diyor..çocuk: bana değildir diyor gülerek..adam:içimden öyle geldi.. bakın! Ben,size sandım diyor çiçeği yine uzatarak..karta bakıyorlar buraya gelmiş, sahibine diyor çocuk .."siz götürün" diyor çiçekçi.."tamam" diyor çocuk..elinde çiçekle yukarı çıkıyor..başka bir şehirden gelmiş misafiri görüyor..O, atom mühendisi bir rehberin yetiştirdiği bir zat..bugünkü anlatıcı yani..çiçeği de şimdi Şeyh Şaban-ı Veli Hz nin oradaki bir etkinliğe katılan diğer kardeşi O'na yollamış(sadıkane veled gitmemiş tabii.)çiçeği sahibine uzatıyor çocuk…bir sürü güzellik işte..yani gece bile harika başladı..gerçek bir gala gibiydi...neptün misali hoca, iki yeni kitap yazmış..imza günü için bu şehre gelmiş..ve jest yapmış her iki kitabını da Haybabam ve ailesine ithaf etmiş..bizde, O'na sonsuz teşekkürler ediyoruz tabii.. ve hoca anlatmaya başlıyor..o ilk arayı verene dek, çocuk hep ağlamış..bak neden?hoca, Yunus Suresini anlatmak istedi ve anlattı.."çünkü diyor, bir tek O'nun kavmine nasip olmuş bir şey var..ilk ikazdan sonra topluca- tek bir kişi bile kalmaksızın iman ettiler..hiç bir peygambere bu nasip olmamıştır..Alemlere Rahmet Olarak Gelen Bizim Efendimizse şöyle demiş:hiç bir kavim, kardeşim Yunus'un kavminden daha üstünüz diyemez..Hz. Peygamberimizin Taif'ten dönerken yaşadığı, O'nu hayatında en çok üzen o, olaydan sonra sığındığı üzüm bağındaki Ninova lı köleyle sohbetini anlatıyor..ve kölenin O'na biatını..Hz Yunus'un başına gelenleri bilmediği anlamlarla anlatıyor.. o, anlattıkça çocuk da habire yeni anladığı anlamlarla ağlayıp duruyor işte..Sen bir kişiye öğretmen olduğunda, herkesin ağzından aynı manayı farklı açıdan duymak ne muhteşem biliyor musun ..çook teşekkür ediyorum..ve balığın karnındaki miracından sonra, yani kıyametinden sonra Hz Yunus'un nasıl sahile, eti –kemiği yumuşamış- halsiz çıkarıldığını..Allahü Teala nın, O'nun baş ucunda bir kabak bitkisi çıkarttığını..ve o kabağın anlamlarını anlatıyor..kabak yaprakları çok büyük oluyor ve gölgelikte tabii…yapraklarındaki bir özellikten dolayı ona hiçbir sinek haşere yaklaşamazmış, bunun batini anlamını anlatıyor..yani kendisini kınayan ve kınatan Hz Yunus'un kıyameti kopmuş.. O, ölmüş dirilmiş ve artık O'nda Hak tecelli etmiştir ..O'na hiçbir vesvesevi yapı yaklaşamayacaktır..ve çocuk sesleniyor:hocam kabak çiçekleri sarı olur biliyor musunuz ?diyor..hoca gülüyor…çocuğun yanında oturan Nilüfer diyor ki:edebiyatta denir ki, Hz Peygamber Efendimizin miraç da ki terleri kabak olmuştur.. bu nimet üzerine çok şey anlatıyor hoca..bense ata sözlerini düşünüyorum..”kabağın sahibi- pişmiş kabağın başına gelmedi onun başına gelenler misali…..demek, hep sabrın rengi sarı..geçen bir sohbette dinlediğim "Asr Suresinde, en son kelime olan sabrın temsil ettiği mana"; benim için çok ağırdı sevdiğim, biliyor musun..neden Kur'an bana ağır geliyor muş, minicik anladım..teşekkür ediyorum..kabak en kalorisiz yiyecek hem, değil mi?benliksiz yani..Hz Rasulümüzün en sevdiği yemekmiş bir de.pek çok çeşidi varmış..içi boşaltıldığında su kabı olur-müzik aleti olur..suda batmaz… pek çok eşyaya dönüşebilir..” teneffüsteyiz..hocanın yanına gidiyor çocuk..O'na, sarı çiçekli kabak,asilik ve yunusluk mesleği hakkında soruyor..aslında anladığı bir meşrebin adını soruyor.. o anlamı anlatıyor bu sure değil mi diye…hoca:sana, ben cevap vermeyeceğim.. beş sene evvel yazdığım ve şimdi yeni düzelttiğim ve ilerde basılacak bir yazımı göstereceğim..açıyor dosyasını ve işaret ettiğim yeri oku diyor..çocuk gülümsüyor demek doğru anlamışım diyor(yani kaldırıp kendini denize atmak. adı aşk-ı melamet) ..evet diyor hoca:fakat ben bunu anlatmayacağım..olmaz diyor.."ama, ben masalıma yazacağım çünkü bu masalım, bunu anlatıyor" diyor.."sen yaz" diyor hoca.."ben sana bu yazıyı yollayacağım, o zaman tamamını okursun" diyor..ne güzel değil mi..ne şanslı bir öğrenciyim ben, sayende..Seni öğrenmek istediğim için tüm kapılar sonuna dek açılıyor artık..bir Sen .. :) teşebbüs etmeye bile artık korkuyorum..cesaretim kırık...buna bir çare bulman lazım bence... işte bende her şeyin başladığı zaman ki bir hayalimi: dağlar kadar büyük soyut bir balinanın içinde bir sağa bir sola koşan minicik ejderini seyrederken, acıyla sessiz ve gözyaşsız ağlayışımı hatırladım ..o zaman, bir sonrakine binmek için ertelediğim mavi trenime binebilmeyi umduğum:)=şimdi dank!! ettiğim manayı:), rüyamı tekrar yaşadığım bu geceden ayrıldım.. eve dönerken, hep aklımda başımdan geçenler vardı…ve ne halde olduğum..iyi değildim yani..hani mutluluk gelecekti..ve ben hala berbattım..günah sever biriydim hem de..işte hep bu halim üzere gözlerimi kapatmak istedim...ne uyku-ne ses- ne ışık- ne de bir şey var..peki bu nasıl bir görüş yani..Ya Rabbim karanlık ve deniz..içinde bir sürü nutfe-i kamçı kuyruk yüzüyor..kimim ben?=menim men:)..hepsi aynı..hangisi benim ya huuu..Ya Rabbim bence çook sevimliyiz..Ya Rabbim ya.. muhteşemsin..aynı kurbağa larvalarına benziyoruz..Ya Rabbim muhteşemsin..Seni seviyorum..Sen benim artık, hepimizi bu gözle gördüğümü biliyorsun.. o yüzden bana şaka yapıyorsun diye düşünüyorum...biliyor musun ben, bazen kendimi ve tüm varlığı bu halde hayal ediyorum..ve halimize bakıp gülüyorum..Sen de bize gülüyor musun bilmiyorum…burada istediğim kadar ama.. ama… ama yaa diyebilirim çünkü kızamazsın… ama diyarındayız ama yaaa:)….Babama çook teşekkür ediyorum..böyle bir vakitte Annenin manasından Babanın manasına geçebilmek ne devlet..ben sana nasıl hamd edeceğimi bilemiyorum..bende O'na tüm beyaz yapraklı-sarı taçlı çiçekleri yolluyorum…bugün laptopumun interneti-iletişimi iflas etti-Sen bozuk dalga boyu yayındasın..ve Haybabamın baş ucundan bir tel geldi..sana ulaşamadığım için ona niyaz ettim:)..yağmurda edilen dualar kabul olurmuş ya hanii..işte bir ümid yanii..yazıp yazmamam konusunda acaip ızdıraplar çektim ve sana yazmadan yaşayamayacağımı anladım…yine de işaretler üzerine çoook doladıysam da söz dinleyip klasörlere devam etmeye karar verdim.. yine bunları hak etmediğim için günahlarıma dönüyorum..uyumuşum sanki.. uyanıyorum aniden..kalbim sanki dışarı çıkmış..kalbim, bir tesbih gibi, tek tek söylüyor adını..kalp tesbih çeker mi?..çekiyormuş.. bende dudaklarımla sesli, Senin adını onla söylüyorum ..yavaş yavaş duruluyoruz ve tesbih bitiyor..Ya Rabbim bu ne ..bu benim hiiç bilmediğim bir hazzın adıymış ona KALBİN HUZURU deniyormuş, anlıyorum….elim gözlerime gidiyor. o ne..bu kadar gözyaşı nasıl birikmiş orada..şaşıyorum..inanılmaz bişey.. ben ağladığımı hatırlamıyorum ki..oda kendi başına buyruk demek ağlamış..ama nasıl ağlamış..huzurla uyuyorum,sevdiğim huzurunla..seviniyorum..Senin adının bir dalga boyu bize gelişinin anlamını teyid bu benim için, anlıyorum..Hoş Geldin Sevdiğim Hoş Geldin….adı gelince kendisi de gelir mi acep Sence?..Seni kocaman bir cam kürenin içindeki milyon baloncuk gibi seviyorum…ve umuyorum ki, benim rakamım olan7 si bana ait olan bu masal kuşağımın sonunda, Sana ait olan 5 i birlikte okuyalım..Mevlanaya ait olan Mevlasını buldu şükür..o Selsebile ait bölümüne adım attığını da, Hamisi Dost Olan- Bereketin Simgesinin akıp gelen manasından anlayan çocuk, Selsebile Selsebil olması gerektiğini de böylece nihayet anlamış oldu…Seni çook özlemiş birisi… |