27 Ekim 2010 Çarşamba

ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 9


ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 9

bu yazı hz NiyaziMısri’ye adanmıştır..
Ey bu cümle kâinâtın aslını bir cân eden
Âdemi kudretle ol cana sevip cânân eden.
“Allem-el esmâ” ile hem tâc-ı “kerremnâ” ile,
Arş-ı âlâda melekler cem’ine,  Sultân eden.
Vechi Âdemle cihân fânûsunu tenvir edip,
Künhü zâtına o vechi hüccet ü burhân eden.
Evveli Âdem,  sonun hâtem kılup bu âlemin,
Hâtemi Mahmûd-u Âdemi zübde-i insan eden.
Nokta-i pergâr-ı âlem Ahmed’in Zâtın kılup,
Sırrını kutb-ı hakîkat mazhar-ı Rahmân eden.
Enbiya vü Evliyâ hep mazhar-ı envâr-ı Hakk,
Mustafa’da her şuûnun cem edüp bir şe’n eden.
İsmi resmi mahv iken bu âciz ü bî-çârenin,
Nâmını Mısrî verüp dillerde âd u sân eden.
Ey bu cümle kâinâtın aslını bir cân eden
Âdemi kudretle ol cana sevip cânân eden.
Hz. NiyaziMısri
Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi… Sevdiğim NiyaziMisrı sempozyumuna gittim..(hayali sabah:cam- sır altı tekniği ile bir resim ve anlatamayacağım ana yemek için bir sipariş..inşallah onu pişiren ben olmam.) içeri girerken; nat-ı nebevi okunuyormuş, yarısındaydı sanırım..duyduğum sözlerden gülümsedim.bir şey vardı.. ama ne?
Zuhuru kainatın madenisin Ya Rasulallah
Rumuzu küntü kenz'in mahzenisin Ya Rasulallah
Beşer denen bu alem ki senin suretle şahsındır
Hakikatte hüviyette değilsin Ya Rasulallah
Vücudun cümle mevcudatı nice cami' olduysa
Dahi ilmin muhit oldu kamusun Ya Rasulallah
Dehanın menba-ı esrar ilm-i min ledünnidir
Hakayık ilminin sen mahremisin Ya Rasulallah
Ne kim geldi cihana hem dahi her kim gelisedir
İçinde cümlenin ser-askerisin Ya Rasulallah
Cihan bağında insan bir şecerdir gayriler yaprak
Nebiler meyvedir sen zübdesisin Ya Rasulallah
Şefaat kılmasan varlık Niyazi'yi yoğ ederdi
Vücudun zahmının sen merhemisin Ya Rasulallah
GÜNEŞ:).. sürpriz!!.. GÜNEŞim.. herşeyim.. ağladım.. ağladım.. özlemişim tabii.. ve sonra .. CemAli... O konuştu.. babasından anlattı..sanki babası konuştu..daha çok ağladım..böyle ne acaip bir şey sana anlatabilsem..orada kimler vardı bir bilsen.. Ali Ulvi amca bile gelmişti..onu ikinciye görüyorum..ilk gördüğümde de çook ağlamıştım..Evvelzamanım, Devam eden gölgeler ve Sen, sanki O’nun adı gibi cisminde de sırlanmıştınız..O çok yaşlı bir zat görmen lazım..O’na Sen diye sarıldım öptüm..ama O sanki yok gibiydi,hiç yok gibi..O güldü…   güldü..mutluydu. yan da ise “gamzedeyim deva bulmam vardı:)”
bu bir Devlet-i A’li merasimiydi.. hz.Mısri ye yapılan zulmün özrünün kabulüydü..önden gelen zelzelevi hava muhalefeti, o celalin ardından cemal olacağını bile anlatıyordu bence..O’nu irfan sofraları kitabıyla tanıdım biliyorsun
ve bu sempozyumla irfan sofraları kitabını bir defa daha düşündüm Sevdiğim..aslında kitaptan, O’nun Busegah ı  Rasulünden başka bir şey hatırladığımı söyleyemem ..sadece kitabı tercüme edenin hezayanlarını ve isyanlarını nasıl dipnot olarak düştüğünü hatırlayabilirim..bugünde Kadızadeler hep var değil mi?..ve daima da olacak..ama  Yaratanın işine bak ki, kim işinde ehilse, ona işini yaptırıyor..öğrendim ki bu tercüman, o kelimelere en iyi vakıfmış..işte hz.Mısri’nin Tevhid mucizesi bence bu kitapta fazlasıyla var…ve hala Kadızadeliler le kavgası sürüyor..çünkü O,Senin nefesinde hayat buluyor…meşreb meselesi:)….
Sevdiğim, bugün artık bende acizane, Mısri hz gibi Ehl-i  Beyt e geldiğimi sanıyorum.. O’nun ilmi- irfanı-hali bende olmadığından kendi kabımca anladıklarımı Sana edepsizce, sonra yazacağım..şimdilik anladığım  Ehl-i Beyti Mustafa yı tabii..henüz Hamse-i A’li Aba’ya erişmem mümkün değil biliyorum..O’nun ehlibeyt manasını anlayamayanları hiiç ayıplamıyorum..çünkü onu anlarsak ümmiliği de anlayacağımızı sanıyorum..eee.. o zamanda, imtihan kalmaz değil mi?kimimiz anlayacağız,kimimiz anlamayacağız.. kimimiz de, gibi gibi yapacağız.tabii anlamak başka, hayata geçirmek başka..hz. Mısri’nin ve onun gibi kişilerin başına gelenler; aslında, Allahın her şeyi yaratması- irade etmesinin başka.. her yarattığından da razı olmasının- olmamasının çoook başka olduğunu da anlatıyor değil mi?bu konu belki kaza ve kadere yanii çıkmaz sokağa giriyor biliyorum…”ama Kral’ın Sözcüsü o tabelayı ters yüz etmişti ya hanii.. benden hep sana güveniyor”..ve Seni Seviyorum…ve çook özlüyorum..lakin ümitsiz bir vaka olduğum =her defasında kanatlarımı kaybettiğim için beri duruyorum:)
Evvelzamanımın bu alemden gidişinden de bahsedildiği için hz. NiyaziMısri’nin hayatını anlatan anka adında bir romanı ,okumam için verdiler.. hep, neden? diye sordum tabii her zamanki gibi..O’na çocuk safiyetinden dolayı çocuk evliya derlermiş..O ise kendisine vaktin çocuğu dermiş..oysa ki ne kadar da belli vaktin babası olduğu değil mi?O’na yapılan zulüm çok ağır..bu millete kırgın gitmiş..işte şimdi  mana ricali ,sanki hepsi buradaydı..en azından benim üçlerim..güneşim Güneşim güneşim…bir siyah hırka içinde yok olanlarım, aynı olanlarım..    Sevdiğimm..bilmiyorum, iki gün boyunca tam affedildiğimizi düşünemedim..O’nu bence çok fena incitmişiz.. kendimi hep suçlu hissettim nedense..bilmiyorum..ama buraya gelmeyi kabul ettiyse ve benim Güneşim O’nu selamladıysa affetti demektir değil mi?evvet..
*Tabbi bu masal, çocuğunun gözlemlerinin öyküsü olduğu için bizim sempozyumumuzda farklı  konuklarda olacak değil mi Sevdiğim.ilk evvel her saat başı sahnede  Uymaz şu eseri geçecek:)*
Esti mihnet rüzgarı  derd i sefadan gayrı
Mahvoldu bütün varlığım  cevr ü cefadan gayrı
Eyyüb sabreyler idi  daim şükreyler idi
Söz düşmedi dilinden  hamd-ü sena dan gayri
Ya Rab dilerim Sen’den  zuhur etmesin benden
Hükmü kazaya rıza ahde vefadan gayrı
Zat-ı Hak’ta mahremi irfan olan anlar bizi
İlm i sırda bahr i bi payan olan anlar bizi
Medet Ya Reşid Allah
Bu fena gülzarına bülbül olanlar anlamaz,
Vech-i Baki Hüsnüne hayran olan anlar bizi
.
Medet Ya Rahmetellilalemin ,medet Ya Tabib el Kulüb,Medet Ya Sultanım
Ten harab olsa ne gam, aşkın gönülde her an
kesmem ümmid  lütfundan n’ola rica dan gayri
kalbim Seninle hem dem sende teselli bulur
kul ne bekler Hüda’dan  aff ü hata dan gayri
her hal içinde ve her dem  zuhur etmesin benden
hükmü kazaya rıza ahde vefadan gayri
yarab dilerim Senden zuhur etmesin benden
hükmü kazaya rıza ahde vefadan gayri

NİYAZİ MISRİ HAZRETLERİ(Bora Uymaz-Hüseyni İlahi)
ve konuşmacılardan notlar..kaydedelim mi?
*bütün mesele sizin isteğinizden ziyade Hakkın isteğidir..O sizi bir şeye hazırlar ve ol der, o da olur..
*ümmilik fıtrata geri dönmek..arınmak safiyetle hayata bakabilmektir
*ruhani düşünceler yıldızlar dır.insanın ölümü geldiğinde gök ve yıldızlar helak olur. .insanın yüzü ilahi cemaldir..insan rahmanın aynasıdır..kalbi aşktır.
*Belaların gelmesi ,celal içinde cemal gelmesidir..
*dane 1 dir..ondan 7 başak bitmesi o danenin  birliğine  zarar vermez..o 7 başaktan 100 er dane oluşması yine o danenin birliğine zarar vermediği gibi..hz. Hasan ve hz. Hüseyin  2 başak gibidir..Dedeleri hz Muhammed in son Rasul olduğuna nasıl engel olurlar?..o Hatem-i Enbiya dır..bunların rasul olmalarından nübüvvette bir çoğalma meydana gelmez…..
*zatıyyun mertebesi çok anlaşılamayan ve yanlış değerlendirilen bir mertebedir..bu ilimlere namahrem olanlar için değildir..hz Şeyhi Ekber ilimleri sıralarken  derki; bir ilim ki, başlangıçtan itibaren insanı alır inceler ..nerede olduğunu söyler ve nereye gideceğini anlatır.. işte o en şerefli ilimdir..
*E.Işık:…. nefsin 7 mertebesi..70.00 mertebe ..rakam değildir..o sonsuz mertebedir..sonsuz boyuttadır ..her şey Allahtan dır..o içimizde dışımızdadır fakat biz Allah değiliz…kul kuldur ve Allahtan dır ama Allah değildir..bu tıpkı bir tohumun filiz, ağaç, çiçek ,meyve oluşu gibidir.. o  meyve topraktandır ama toprak değildir ..ayrı bir şeydir misali.tevhid de budur..tasavvuf mistisizm değildir..akıl- bilgi dediğimiz şey, danışma bürosu gibidir..ihtiyaç duyduğumuzda ona danışırız.24 saat kalp nasıl durmadan çalışıyorsa, duygu hayatımızda kesintisiz çalışır..bazen hüzünlüyüz,sebepsiz neşeleniriz,stresleniriz,kızarız….işte bunlar bizim kalp mimarlarımızdır.. kuyumcularımızdır..kalplerimizi işleyendir..eğer altın dediğimiz şey, toprağın altında kalsaydı hiçbir değeri olmaz ve hiçbir şeye yaramazdı..o kuyumcu elinden geçecek..bir defa haddeden geçip temizlenmesi lazım..mesela Şemsi Tebriz i  milyonlarca insandan daha değerlidir..onun için halvet ,inziva,tefekkür,mürşid lazım..kuyumcusuz mücevherat olmaz ..halk için yaşayan halkın içine karışır ve yok olur..ondan bir şey olmaz..Allah için yaşayacaksın…sen Allah a layık kul olamadıktan sonra ne olursan ol ,beş para etmezsin..
bütün tasavvuf, Fatiha suresindeki: ihdinas sırat el müstakim kelimesinin şeklidir yaşanmasıdır.çünkü Allah ta “sırat el müstakim üzeredir”.Allah ı bulmak isteyen kişide sıratı müstakim üzere olmalıdır..o yolda gitmeyen hiç kimse Allah ı bulamaz ,Allah la karşılaşamaz..insan gençliğinde öğrenir ihtiyarlayınca anlar derler ve bu doğrudur..daha derin anlayış için yaş almak önemlidir.içinde aşk olmayan hiçbir ibadet gerçek manada ibadet  değildir..içinde arpa olmayan samana benzer.işte bizim kıldığımız namazlar ve tuttuğumuz oruçlar genelde bu saman tadındadır..özü arpası yoktur..
muhabbetten kanat gerek..bu zevat sadece mürşid değil,sadece bilgi değil,alimler değil ,aşk ehlidirler…durulmuş hali Niyazi Mısri nin eğer buysa, herhalde Ümmi Sinan a rastlamasaydı ve onu böyle durultmasaydı kim bilir ne olacaktı?..ben derdim ki:hz. Mevlana’nın çok kuvvetli bir sinir sistemi olması lazımdı. Neden? dediler..dedim ki:öyle bir feyzi ilahiye mazhar ki..sürekli akan bir şelale altında oturmak gibi.. buna tahammül edebilmek için çelikten sinirleri olması gerekir adamın..yoksa gerçekten çıldırır..Niyazi Mısri de öyledir..aşk ehlidir.. vech ehlidir..iyi ki Ümmi Sinan la görüşmüş de böyle durulmuş..
bir yerdeyiz … gazelden okuyordum ki:”ey niyazi hal-i aşkı kimseye faş etme sen..sırrı haktır anı bigane haberdar olmasın”..dinleyenlerden Fahrettin Efendi dedi ki:  bakma öyle dediğine ..sırları faş etme der ama bütün sırları da kendi faş eder..bu evliyanın bir kısmı gerçekten sır ehlidir.. bir kısmı ise faş-ifşa ehlidir..onlar Allahın sözcüsüdürler..hükümet sözcüsü.. evliyaullahın bütünü adına konuşurlar..bakarlar!..millette uyuşukluk var..onları harekete geçirmek için faş etmek lazım..mesnevinin yazıldığı çağ  da öyledir.. bir ümitsizlik çağıdır.. Mısri’nin  dönemi de öyledir..duraklama zamanın sonu.. çöküş devrinin başlangıcıdır..öyle uyuşmuş bir milleti yeniden ateşlendirmek- heveslendirmek için Niyazi Mısri gibi adamalara ihtiyaç vardır.. şimdide öyledir..bugün,bu milletin buna ihtiyacı vardır..bu bilinenlerin yaşanılanların söylenmesine, ifşasına ihtiyaç vardır..yoksa gençlik elden gidiyor..Amerika nın taşra eyaleti oluyoruz..ben bile çocukluğumdan beri hollywood filmleri izliyorum..bir yerde dediler ki: kızarsak incirlik üstlerini kapatırız.. dedim ki: peki, benim beynimdeki incirlik üstlerini nasıl kapatacaksınız?.. ya çocukların beynindeki  Amerikan üstlerini?..küfrün pislikleri-virüsleri beynimizin içine girmiştir..evvela bunların ayıklanıp temizlenmesi lazım..Türk Maarifinin baştan sona tüm müfredatlarının değişmesi lazımdır………………..”alkışşşş…   KIYAMettt…”
Sevdiğim görecektin, salon alkıştan inledi..işte bende bu güzel konuşmayı kaydetmek için hoca dan izin aldım ve yazdım..inşallah olayın vehametine  vakıf olup-vakfederek durur ve arif olup maarife kavuşuruz ve amiiinnn:)
* meyvenin üst katı-kabuğu şeriattır..içi hakikate benzer..badem ve ceviz gibi..imdi herkim ki tevhid hakikatini talep etse, üst kabı kırması gerekir..bu kırma tarikat tir ..ancak salikin tarikat yolunda hakikate zarar vermemesi gerekir..yani şeriatın kabuğunun  katmanlarının meratip usulünce ufalanması lazımdır….böylece hakikat keşf olunur ki, bu aslolan şeydir..bu hakikati  bildiğinde; şeriatta anladığı,  tarikatte gördüğü, hakikatte bildiği kesin bilgine  muhalif  olmaz..ancak doğru idrak oldukça nadirdir.. Mısri nin  bu yaklaşımı Arabi’nin “aklın anladığı ile hayalin müşahede ettiği şeylere  dair kesin ve gerçek bilginin ancak Hakkın kuluna bildirmesi ile tahsil edilebileceğini akla getirir..”
*..tasavvufu tasavvuf yapan şey riyazet yöntemleri değildir..bunları vahyin ilkelerine göre yapmaktır..o zaman sizin aç kalmalarız perhizlikten çıkar oruç olur..riyazetleriniz konsantreleriniz ibadet sayılır..namaza döner,zikre döner.
*bestelenmiş eser açısından ilk sıra Yunus Emren’indir..lakin “yunusluk “bir meslek olduğundan gerçek Yunus Emre’nin çok az eseri vardır.. 2. Sırada olan hz NiyaziMısri’ nin se hemen tüm divanı halk tarafından ilahi olarak okunur..
*fakirlik tamam olduğunda Allah aşikar olur.. Misri de aşikar olmuştur..ondan sonra sinirlense de- sevinse de Allah sinirlendi -kızdı- sevindi olmuştur.. İnsan-ı Kamilin manası budur..O, Adem fassında anlattığı gibi kahr-ı lütfu birlemiş bir kişidir..tüm insan- ı kamiller aynı kaynaktan beslenirler ve Hakikat-i Muhammedi den başka bir şey söylemezler..kimi uzun uzun söylemiştir.. kimi kısaltarak.. kimi hiçbir şey söylemeden hali ile anlatmıştır..
ümmi idrake- bakışa sahip sözler, insanların ciğerlerini yakar..ve herkesi etkiler..NiyazıMısri  fırka-i naciyeden dir.. yani birleme sultanıdır..o kul dur..yokluk- hiçlik yani, aslında hiçbir şey bilmediğimiz idrak seviyesine ulaşmaktır..
onlar hem çoklukturlar hem yapayanlız birliktirler..onlar hem çok anlaşılırlar.. her sözleri göğüslerin içini deler..ama hem hiç anlaşılmayacaklardır..onları anlamak  Allah ın:” ben istedim ki bilineyim” kadarını, Zat-ı İlahi sini idrak etmek demektir..cemali görmeyen onları nasıl anlar?..gören, şahit olan bilir, anlar.
Kim seni buldu kendi yok oldu,
Vaslına ey dost can bahâ düştü.
Aşka,  uşşâkın dâvet etmişsin,
Can kulağına ol sadâ düştü.
Bu Niyâzî’nin hiç vücûdunda,
Zerre komadı hep bekâ düştü.
*******
2. Günümüz..bu sefer arkadaşımla giderken Orhun Babayı da aldık..Balıklı Rum Hastanesinden geçtik ki, aklıma geldi..Limni’de ki Rum  Balıkçıların piri olan Niyazi Mısri nin ince espirisine gülümsedim..ve yolu aniden kaybettik..birden Seyid Nizam hazretlerinde kendimizi bulduk..selamladık ve yola devam.. varış.. zaten bizim tüm taife oradaydı.. neden? merak ettim..meğer bizimkilerden telefon no ları almışlar…. tabii bizim ikinci gün sürprizimiz vardı; daha kapıdan girince, inanılmaz zekası ve acayip yakıcı gözleriyle çocuğu tanıyan Salahaddin  di(Sevdiğim tüm edepsizliğimle ondan adıyla bahsedeceğim..çünkü ben hayatımda böyle korkunç!! acaip zeka ve gözler henüz görmedim):Orhun Babayla Ferdiyet Babadan dostlarmış..40 senelik..belki daha fazla..yürüyoruz..o çocuğa eğilip diyor ki:ben, sana onun anlatamayacaklarını da anlattım:)işte Sevdiğim.. Öney’e: sakın onun gözlerine bakma diye tembih ettim..sabahtan akşama yan yana oturduğumuz koltuklarda  göz kaçırmacayı seyretmen lazımdı..inanılmaz komikti..Öney korkusundan kafasını kaldıramıyor ve hep başını sallayarak gülüyordu:)Salahaddin de ısrarla onunla konuşmaya çalışıyordu..çok hoş zamanlardı..Senin gibi…
Salahaddin:… neyi üfürünce bize gelen neyin sesi değildir..nay ın sesidir..ilmi tevil, aslına döndürmek, evveli ile birleştirmek demektir..Halik el lem Yezel ve Tekaddes Hazretleri denir....”lem” kelimesi mutlak olumsuzluğu ifade eder..yani mutlak olarak öncesi olmamak var..başlangıcı yok yani..
varlıklar her an boyut değiştirir ve tekamül ederler..varlıkların doruğu olan insanların tekamülü görecelidir-geri vitesi de vardır..yani, yanlış yapma hakkı özgürlüğü de vardır..çünkü o her şeye kadirdir..bir ifadeye göre kendi suretinden yarattığı insana da aynı özellikleri vermiştir ama insan kadiri mutlak değildir..Musavviril Esma ül Hüsna :Rabbim varlıkların maddesel boyutunun  vücud bulmasına   vermiş olduğu emirden evvel ,isimlerinin içerisini müsavvir=hayat veren le doldurur..müsavvir öyle  mana verendir ki, hamd mana kazanır..bu öyle bir şey ki, henüz madde yok ama mana  kazanıyor..bunu bizim aklımız anlayamaz..bu beynimizde yok..akılla olmaz
..(Sevdiğim.. burada şunu düşündüm..eski Mısır da mumyalama işlemi sırasında  ölülerin kalbi çıkarılıp vazoda saklanıp- ölü ile beraber lahte konurken ;neden beyinleri, nefsin simgesi burunlarından akıtılarak çıkartılıyordu??!!:)
burada tecelli lazım..tecelli Rabbimin lütfu ihsanın” el latif” ismi ile olur.. onun tarifi çok zordur..çok güzel demek bir manası..diğer manası kesif olmayan tül gibi..yani  taayyününde olan bir şey- kağıt üstüne geçmemiş ..o zaman henüz ne olacağı belli olmayan demektir ..sen bilemezsin..bazı şeyleri biz kaleme getiremeyiz..mesela ben güneşi taayyün edebilirim demek??..edemezsin!!! ..sen güneşi bilemezsin!! ..onun için hz Ali:güneşin zerresini avucuma koyun size güneşi  göstereyim demiş.. ve bu söz Birleşmiş  Milletlerin en güzel yerine asılmıştır..daha güzeli henüz söylenmemiştir…..!!:) ….?:)mesela “göremezsinde”..dağ eriyor..göz o erimedeki radyoaktiviteyi göremiyor değil mi?..ama o dağ erirken de yerine yeni bir şey koyuyor.. işte orada kayyum ismi şerifi var..Hayyu kayyum.. hem yok edip aynı anda var ediyor..
..? …Örtünmeye mani olurlar..kendi içinde parlama istidadı var..ona hiç el değdirtmek isterler mi?..biz aşırı ışığa bakmamamız lazım ..sürekli bakarsan kör eder.. güneşe çok bakmaktan bize nasip yok..Güneşe feyyazı mutlak dedirtmişlerdir..
*Girdap?...  vibrasyon yani dairesel dönüş demek aslında..ama daha az yoğunluktan daha kesafete  doğru açılan delik demek..havada da girdaplar var…ama bunların aldıkları isimlerde başka başkadır..fırtınalar falan..girdap denizdekilere denir..*insanın kendi denizindeki girdaplar?.şimdi bütün varlıklar içeriden ve dışarıdan  temizlenmeleri lazım.”size afakta ve enfüste ki ayetlerimizi göstereceğiz “ayeti vardır.. havayı nefise ile nefes alırız ,içimize çekeriz..içerdeki daralmayı  def ederiz..sizin mesleğinizde yüksek fırınlarda o daralmayı şişlerler..*çocuk:boşaltırlar ....”evet..yani tıkanır, malzeme gelmemeye başlar..onun için..
Orhun Amca: hz Musa Allah ile konuşmaya giderken, bir adam O’na dedi ki” Ya Musa.. sor bakalım Rabbine benim makamım nedir?”hz Musa dönerken bir gördü ki ,o adam paramparça..ve Rabbine bunun nedenini sordu..Rabbi:Ya Musa.. onun o hali, makamının bedelidir deyince …burada haddi aşmak da var.. Mısri Niyazi nin makamının ne kadar yüksek olduğunu ,çilesinin de bu  ne kadar paralel olduğunu anlatır..orada “Neyzen Tevfik derki:
Musa Tur'a, Isâ hûra büründü,
Eyyub hasta, Ya'kûb  yasta öründü.
HEPSİNE HİCRAN ELİ SÜRÜNDÜ
lenterani Ya Musa..sen Beni göremezsin..hakikatte Ben seninleyim..sen Benim fiilimsin..Kendimi çektiğimde, sen Beni nasıl görürüsün? demek..çocuk: hz.Peygamber nasıl gördü peki?Orhun Amca:eeee. O, Rabbimi Rabbimle seyrettim demedi mi Salahaddin Bey? …..Salahaddin: orasına karışmam ben:)
Dönüş yolundayız: Orhun Amca:…. Mısri dargındı.çünkü onun döneminde altı tane padişah değişmişti ..olaylar.. Osmanlı  zayıflamış ekonomik açıdan..her padişah değişiminde yeniçeriye cülus veriliyor, hazine bitmiş..ve Niyazi bir dehşet..devlet korkuyor Niyazi den..hasılı  padişaha anlatıyorlar.. Abdülmecit onun kabrine-huzura geliyor gözyaşlarıyla.. Abdülmecit Efendi:” Hazret “ diyor “atalarımın yaptığı bu hatadan ben mesul değilim ama onların adına özür diliyorum..ben buradan rahatlamadıkça çıkmayacağım” diyor ve saatlerce kalıyor ..içine bir hal geliyor ve kalbindeki bu rahatlama ile dışarıya çıkıyor..Rahmetli Ali Efendi öyle demişti:bu millet büyüklerden özür dilemedikçe iki yakası bir araya gelmez..çocuk:o zaman Niyazi Mısri ye yapılan haksızlık  gibi, çok var değil mi ve hala daha yapılıyor?Orhun Baba:uuuuuuuu .. biliyorsunuz Seyyid Nizam Hazretlerini..çocuk:? …Orhun Baba:O’nun konumunu biliyor musun?.. hz Peygamberimizin 27. Evladıdır .. başı kesilerek idam edildi..şehit ettiler. ki bu yazılı tarihle sabittir.. başını koluna aldı.. bugünkü yere geldi….
birde Mısri hz nin o resmi üzerine konuşuyoruz Sevdiğim..sert – hırçın tabiatlar üzerine...bu çocuk ta neden bu kadar asabi,huysuz ve geçimsiz ve celalli imtihanlarım?.. onu sormuş..Orhun Baba da şöyle demiş:) o sizden değil ki..Efendinizin etkisi var sizde.. … çünkü insanda, Sahibi Zamanın da  bütün insanlar üzerinde etkisi vardır..çocuk peki bu hal hep sürecek mi? Orhun baba:zaman gösterecek.. sizi belki O, bu hali ile yumuşatacak..
Ferdiyet Babaya biri geldi ve diklenerek:” ben gizli bir hazine idim bilinmekliğimi istedim “..pekii, bilinmekliğini istedi.. Adem i ,onun için Alem i halk etti..bu Adem bu kadar çile çekiyor, gülüyor ağlıyor..60-70  sene, çok kısa bir ömür sürüyor.. ve sonra ölümle, gördüğü varlığın bedelini ödeyip buradan ayrılıyor..bunun manası nedir, bana anlatır mısınız ?diye sordu..Ferdiyet Baba başını önüne eğdi..tek cevap bile vermedi ona..ısrarla tekrar sorulunca şöyle dedi: sen düşünürsen bunun ne olduğunu bilirsin..kimin kimle çile çektiğini, kimin kimle üzülüp güldüğünü görürsün..anladınız değil mi?  çocuk :anladım:).. mı Sevdiğim ?..(Seni üzüp incittiğimin farkındayım ve özür diliyorum..)
*bu masalı okuyanlardan bir ricamız var..hz NiyaziMısri ve O’nun şahsında, O’nun akıbetine uğramış tüm Allah Aşıkları için bir Fatiha üç İhlas okur musunuz lütfen. …Ve aminn..

 
 
Nur Cihan
26.10.2010