ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-5
bu masalı sadece kendime şifa olsun diye yazıyorum…kendim için..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..şimdi, bu yeni devrimizdeki aşağı çakılış hikayeme bakmak istiyorum ..o kapıya çarpıp paramparça oluşum kadar acıklı değil asla, biliyorum..yani daha farklı..acımadan düşürüldüğümü sanmıştım ya hanii bu defa..meğer düşüş yankısı sonra duyuluyormuş..bende dün etraftan gelen nahoş aksi sedalara baktım ve hep gönlümü takip ettim tabii..onun incinmemesi lazım, artık biliyorum..bomboş hissettim..bolca hüzün.. ve bir defa daha, sahibi olmayan o emanetlik duygusu..KAYIP..kendi başına bırakılmışlık sanki..oysa öyle olmadığını biliyorum ve bu kadar celalin ardından hoşluklar gelecek ümidimi ise hiiç yitirmediğimi de bil istiyorum..neyse.. istiyorum ki bu masal ,sadece kendim tarafından anlaşılsın ve sonuna geldiğimde içinde bulunduğum hale cevap olup beni iyileştirsin ve aminn..
kitaplarla arası çok iyi olan biri olarak ben, her çıkmaza girdiğimde eskiden, hz. Kur’an ı açar ve çıkan ayeti kendime cevap olarak okurdum..ve Sen bana bunu yasakladın.işte o günden sonra bir defa bile bunu yapmadım ..bugün buna çook ihtiyacım vardı..ama sözümü tuttum..söz namus, namus ise Namus u Ekber dir değil mi?ve şu sıralar rengimizde sarı olduğu için tevafuk oldu..hüzün yanii..o yüzden elimi Tebrizli nin makalatına uzattım..sadece ilk çıkan satırı yazıyorum…
….kadının biri bir sevdada idi;birkaç yankesici ağlaya sızlaya ona yanaştılar. . efendimiz dediler,şu hazine işini ancak senin sayende başarabiliriz..yoksa o değerli hazineden faydalanmaya bizim gücümüz yetmez..onlar geç kalmışlardı…………..(Şems-i Tebrizi - Makalat)
….kadının biri bir sevdada idi;birkaç yankesici ağlaya sızlaya ona yanaştılar. . efendimiz dediler,şu hazine işini ancak senin sayende başarabiliriz..yoksa o değerli hazineden faydalanmaya bizim gücümüz yetmez..onlar geç kalmışlardı…………..(Şems-i Tebrizi - Makalat)
Bugün en geniş alem olan hayaller için bir masal denemek istiyorum ve 5. yani O masal olması da ilginç tabii..bakalım ne zuhur edecek..
RÜYA –DÜŞ –TASARIM YOLLARINDA GİDİP GELENLER(fani) VE DAİRELER ÇİZENLER(baki) MASALI……..
85 - Derken o da bu yollardan birini tutup gitti.
86 - Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, (sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."
87 - O da demişti ki: "Kim haksızlık ederse muhakkak ona azab edeceğiz; Sonra Rabbine geri döndürülecek, O da onu görülmemiş bir azabla cezalandırır."
88 - "Amma her kim de iman edip iyi bir iş yaparsa, buna da en güzel mükâfat vardır. Biz ona dünyada kolaylık gösterir zor işlere koşmayız."
89 - Sonra Zülkarneyn yine bir yol tuttu.
91 - İşte Zülkarneyn'in kudret ve saltanatı böyleydi. Ve biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık.
92 - Sonra yine bir yol tuttu.
93 - Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.
………………
97 - Artık Ye'cuc ve Me'cuc bu seti ne aşabildiler ne de delebildiler.(Elmalı Hamdi Meali)
86 - Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, (sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."
87 - O da demişti ki: "Kim haksızlık ederse muhakkak ona azab edeceğiz; Sonra Rabbine geri döndürülecek, O da onu görülmemiş bir azabla cezalandırır."
88 - "Amma her kim de iman edip iyi bir iş yaparsa, buna da en güzel mükâfat vardır. Biz ona dünyada kolaylık gösterir zor işlere koşmayız."
89 - Sonra Zülkarneyn yine bir yol tuttu.
91 - İşte Zülkarneyn'in kudret ve saltanatı böyleydi. Ve biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık.
92 - Sonra yine bir yol tuttu.
93 - Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.
………………
97 - Artık Ye'cuc ve Me'cuc bu seti ne aşabildiler ne de delebildiler.(Elmalı Hamdi Meali)
………………….
ZAMANIN İÇİNDE:Evvel Zamanın ve ismi gibi manası da Latif olan iki dağın karşısında bir minicik cahil çocuk vardı..elindeki iki defter dolusu hayali okumayı yeni bitirmişti ki;sayfaları evin ufaklığı tarafından karalanmış o eski defteri Latif olan, hürmet ve sevgiyle öperek alnına koydu..ve çocuğa dedi ki :”bunun içinde başından sonuna her şey var..basılsa kitap olur..bunları temize çekeceksiniz değil mi?bunları yeniden yazın..”
İşte o güzel günün dileği murad-ı ilahisi olduğuna inandığı bu masallar için start, sanırım o gün verildi..sanal masalım adından da anlaşılacağı gibi: A’li kitabı =RUH’UMUN MASALI dır.. bir çocuğun kendi ruhuna yazdığı mektuplardır.. hemen hepsi, hayallerinde öğrendiklerini takip ederek, etrafında seyredip dinlediklerinin tefekkürlerinden oluşmuştur..çünkü o ,aynı rüyadan sayısız masal ve sayısız şiir yazabiliyor..masallar özel olarak, başka bir kişi için yazılmamıştır.. tasavvufi yaradılışça bakabilenler içinse bu masal; sadece okuyana özel,sadece onun için yazılmıştır ve maksadı hasıl da budur..kitabın canlılığı bu tepkilerden de belli olur..nasıl ki hiçbir yağmur damlası diğerine değemez ve hiçbir kar tanesi diğerine ne benzer, nede değebilir.. öyle Bİşey…çünkü herkes kendi alemini ancak bilebilir.. insan gözleri ile her şeyi görebilir, ne yazık ki bir tek kendisini göremez..ve kendisini görebilmek için ayn’ası olacak aynı safiyette eş bir manaya muhtaçtır.. sadece onda kendisini bilebilir-kendisini seyredebilir…buda cinsellik değildir..çünkü ruhun ne eli-bacağı , ne saçı ,ne bedeni nede cinsiyeti vardır..ışığın cinselliği olur mu hiç?...
..
ve doğal olarak da ilgi duyulan alan hayaller –düşlerden düşen rüyalar oluyor tabii.. belgeseller..kitaplar..kamiller..eşya ve şeyler..
nasıl ve nerden başlayacağımı bilemiyorum Sevdiğim..ama bir önemi de yok ..hem de hiç önemi yok..maksat, içinden beni mutlu edecek o İNCİ kelimeyi bulabilmekte değil mi?bakalımm..
ve doğal olarak da ilgi duyulan alan hayaller –düşlerden düşen rüyalar oluyor tabii.. belgeseller..kitaplar..kamiller..eşya ve şeyler..
nasıl ve nerden başlayacağımı bilemiyorum Sevdiğim..ama bir önemi de yok ..hem de hiç önemi yok..maksat, içinden beni mutlu edecek o İNCİ kelimeyi bulabilmekte değil mi?bakalımm..
Bu masalda İnka-Nazca çizgileri ve Aborjinleri –düşzamanı inançlarını yazmak istiyorum..üstteki ayeti nedense bu bölüme uygun buldum.güneşi bir balçıkta uyuyor bulmayı da ruhumun; bu beden –çamur heykelinin içinde uyuyor olması ile ilişkilendirdim..yani ruh nasıl oluyor da sudan ve toprağın bileşiminden yaratılmış bir heykele =surete aşık olup,içinde hapis kalmaya razı olmuştu..ve neden bu madde beden, ruhun ona duyduğu o eşsiz aşkı anlamaktan bu kadar acizdi..ve anlayanların hali nasıldı?
Aborjinler-düşzamanı-şarkı yolları çizicileri..….Sevdiğim ,geçen bir belgesel izledim.. bu tür şeyleri severim.. ama ben tekamül ederken evrensel bilgide tekamül ediyor ya hanii..işte en son bilgileri izledim.. farklı gözle çekilmişti.. Avusturalya sömürge edilince, hristiyanlaştırma çabaları sonuç vermediğinden , yerliler kamplarda yaşamaya zorlanmışlar.. soykırım... geçmişe oranla ,bugüne kalan gerçek Aborjinse bir avuç kadarmış .. nasıl olmuş?..doğal ortamlarından alınıp, dört duvar içine hapsedilerek..alışık olmadıkları gıdalardan hastalandırılıp öldürülerek..kültürleri unutturulup başka lisanla eğitime zorlanarak.. yüzbin Aborjin kısa zamanda 800 lü sayıya inmiş..ve bir bakmışlar ki bu yerli halk hızla yok oluyor..tedbir almak lazım… senede bir defa, birkaç hafta, yeni yetişen çok az sayıdaki çocuk-gençle ormanda doğal ortamda ritüelleri ve inançları için eğitim yapmaya başlamışlar..kabile reisleri manevi liderleri de olduğundan, onun öğreticilinde bu yapılmaya başlamış..işte Sevdiğim, bu yeni belgeselde ilk defa onların çözülemeyen karmakarışık olan inanç istemlerini birazcık sezdim.. belki daha sade ve basittir ama çevirmenlerin anlatamamaları yüzünden o karmaşa oluyordur diye düşündüm..
Aborjinler-düşzamanı-şarkı yolları çizicileri..….Sevdiğim ,geçen bir belgesel izledim.. bu tür şeyleri severim.. ama ben tekamül ederken evrensel bilgide tekamül ediyor ya hanii..işte en son bilgileri izledim.. farklı gözle çekilmişti.. Avusturalya sömürge edilince, hristiyanlaştırma çabaları sonuç vermediğinden , yerliler kamplarda yaşamaya zorlanmışlar.. soykırım... geçmişe oranla ,bugüne kalan gerçek Aborjinse bir avuç kadarmış .. nasıl olmuş?..doğal ortamlarından alınıp, dört duvar içine hapsedilerek..alışık olmadıkları gıdalardan hastalandırılıp öldürülerek..kültürleri unutturulup başka lisanla eğitime zorlanarak.. yüzbin Aborjin kısa zamanda 800 lü sayıya inmiş..ve bir bakmışlar ki bu yerli halk hızla yok oluyor..tedbir almak lazım… senede bir defa, birkaç hafta, yeni yetişen çok az sayıdaki çocuk-gençle ormanda doğal ortamda ritüelleri ve inançları için eğitim yapmaya başlamışlar..kabile reisleri manevi liderleri de olduğundan, onun öğreticilinde bu yapılmaya başlamış..işte Sevdiğim, bu yeni belgeselde ilk defa onların çözülemeyen karmakarışık olan inanç istemlerini birazcık sezdim.. belki daha sade ve basittir ama çevirmenlerin anlatamamaları yüzünden o karmaşa oluyordur diye düşündüm..
Aborjinler rüyaya inanan –tamamen doğaya uyumlu beslenip barınan-çırılçıplak yaşayan bir kavim.. reisleri inançlarını anlatırken dedi ki:bugün dünyanın geldiği yer kıyamet-yok oluştur.. insanların hayalleri-ümitleri kalmamıştır..çağdaşlık onları esir edip özgürlüklerini ellerinden almıştır..ve bizim yaradılış amacımız ise rüya görmektir..insanlığın sürmesi için bizim rüya görüp yeni yeni şarkı yollarında yürümemiz lazımdır..dünyadaki diğer insanlar bunu anlamıyor ve bilmiyorlar.. ama biz biliyoruz ve görevimizi yapacağız..yani biz Aborjinler rüya görmeye devam etmeliyiz..iyi ve mutlu,güzel rüyalar..ancak o zaman dünya insanlığına hizmet amacımız gerçekleşebilir..onların bunu bilmelerine gerek yoktur.. oysa bizim rüya görüp, bu hayatı devam ettirmemiz lazımdır..ve en sonunda muhteşem, şimdiye dek hiç kameraya çekilmemiş gizli kutsal yerlerine belgeselcileri getirdiler.. yaşlı şaman kadın onlara anlatmak için geldi..bu bilge kadın rüya inancını eksiksiz bilen, kalan tek kişi imiş..harika bir manzara vardı..her yan çıplak dağ ..dairevi..orta zemin su dolu..bir mağara..tavanından sanırım 3 yılan dairesel sarmalanmıştı…gökkuşağı yılanları..buraya ilk defa beyazlar girmiş oldu böylece..
………………………….
………………………….
ve Sevdiğim, ben anladım ki Zülkarneyn’in yok etmediği çıplak kavme bugün dünyada karşılık olsa ancak bu olurdu..çünkü onlar batıl gözükseler de niyetleri has dı..başka bir türü ne biliyor nede anlayabiliyorlardı..ve bunu kendi içimde-kendi manamda düşünecek olsam o çıplak kavme; benim saftirik, her şeyi olduğu gibi anlayan ve söyleyen, yazan bu duygularımı koyabilirim..neden hiçbir şey göremediğim ve herkes gibi harika şeyler yaşayamadığımın cevabını da burada bulabilirim değil mi?çünkü sır saklamayı beceremediğim için J..işte bu yüzden de hiiç ilerleyemediğimin de farkındayım..ama anladım ki böyle yapılarda gerekli..diğer ilerleyecek hakikat erbabına ibret olsun diye..hani her Zamanın kendisine seçtiği bir kurban vardır..o bakımdan…
şimdi İnka-Nazca çizgilerine geliyorum..bu çizgiler henüz bilim adamları tarafından anlaşılıp çözülemiyor..tüm kopyaları havadan alınmış..hep ileri yada geriye giden hatlar şeklinde..sarmal da var sanırım.. birkaç da figür var hani..fark ettim ki Sevdiğim onlar yol çizgilerinde hiç daire çizmemişler..yani hayal yollarını birleştirememişler..ve o yüzden de takvimlerini 2012 de sonlandırmışlar..yani bu korkunç matematiksel beyne sahip deha antik insanlar tevhid-birleme ilminden yoksunmuşlar..inanılmaz, zamanlarının ötesinde ilme sahiplermiş fakat bu ilmi kalpleriyle-hisleriyle birleştirememişler..zaten dini ritüllerinde insan kurban etmek ve onların kalbini canlı canlı sökmek olan bir milletten ne beklenir ki.. (bugüne baksak bu anlamı çözmek için:bugün ki fena yollarından duyduğum bazı gruplarda da duygusallık,sevmek, ağlamak ,musiki yasak olanlar varmış..) İnka ve Aborjinler de nedense estetik hissi, hassas, güzel, zarif, ruh okşayıcı hiçbir figür yok..bu bana çok ilginç geliyor..bu kişilerde eksik olan ne? diye..eksikler.çünkü tamamlanmamışlar.fakat kendi manalarında İnkaları düşünsem ..tamamlandığını ve fena ikliminde yok olduklarını anlarım.. denge..ve Yaratıcı İnkaları yok ederken Aborjinleri korumuş mesela..demek ki bazı türlerin devamı, bazılarınınsa asimile edilip(dönüştürülmesi) gerekliymiş..
bu bölümü kendimde düşünürsem eğer: Hz. Zülkarneyn’in, o çıplak kavmi olduğu gibi serbest bırakmasıyla, diğer zalim kavmi yok etmesinden Allah’ın razı olmasına gelmiş oluyorum tabii..yani şu an içinde bulunduğum hal..vesvese yollarımı yok etmem lazım..incinmemek için incitmem bile lazım değil mi?çünkü artık o kalp benim değil..nar bekçiliği..istemediğim şey hanii..oysa anladım ki Sevdiğim, eğer O benim olsaydı, dünden beri içine düştüğüm hal bana ızdırap vermesi lazımdı.oysa ızdırap vermedi..çok dikkatle kendimi dinliyorum..kalbim bozulacak mı diye.. ne yazık ki kendimi boşlukta hissediyorum..Sen içlerinde olduğun müddetçe onlara zulmetmeyeceğim ve onlara üzüntü keder yok ayeti var ya hani..emin belde hani..Sen nur olduğun için etrafını da nurlandırdığın mekana korku ve kederde olmaz değil mi?sadece bunu anlamak için yoruldum. tabii ağladım..ağlarken geçen masalımın nasıl bu kadar hızlı canlandığına hayret ettim..onu daha yeni yeni anlamaya başladım hatta..kötü batıl ile hak-iyiyi ayırmanın nasıl acı olduğunu da..ve o baloncuklarımın damla damla oluşunu da. . gözyaşı yada yağmur hiç farkı yok aslında..
ve bu sefer düşüşüm suda gerçekleştiği için o kadar acımadığını bile anladım Sevdiğim..ve aşkın kırılma noktasının bu olduğunu da..kırılmalıydı ki renk olsun..ışık suda kırılırsa hareketin ve renklerin dansının başlayacağını düşündüm..aslında kırılmanın olmadığını da biliyorum..suyun, sese=iradeye olan boyun eğişi olduğunu da. . kader sırrı yanii..cüzzi iradenin külli iradeye tam teslim oluşunu..acıtan Sensen eğer Sevdiğim, ben o acıya dayanabilirim ..çünkü derdin içinde devası gizli ya o bakımdan..ve biri gelmiş hani Resulü Nebiye:Ya Rasulallah bana öyle bir şey öğret ki içinde tüm ilimler olsun ve ben başka bir şey öğrenmek için uğraşmayayım..ve hz Peygamber Efendimiz ona şöyle demiş:her şey sudan yaratıldı..ne güzel anlam değil mi Sevdiğim..
İşte bu masal aynı o iki kavim gibi karmaşık dursa da, benim için artık karmaşık değiller..olması gerektiği gibi anlamlı ve olması gerektiği yerdeler..BİRİ HALA DEVAM EDİYOR.. HAREKET HALİNDE..DİĞERİ SUKÜN- DURMUŞ GÖZÜKSE DE, BİZLER HALA ONLARI DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ İÇİN, SUKÜNUN İÇİNDE GİZLİ BİR HAREKET HALİNDELER..
Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi..Sevdiğim, Sana son hafta neler yaptığımı yazmak istiyorum.. salı..ermeni hastanesindeyiz..müze var..eski bir patrik tacına baktım.üstündeki haçı yukarıdan inceledim ve o haçın aslında bir gül olduğunu anladım..kadife mor ve diğeri koyu mavi zeminliydi..biri de altın tonunda gibiydi..zeminleri hep yıldız motifli ,etrafında da melek…asasında çift yılan vardı..sonra Evvel Zamanımın pempeciği geldi..Çarşamba..sırası ile Mehmet Akif Ersoy,Ahıskalı Ali Haydar efendi,Gönenli Mehmed Efendi,Hasbi Efendi hz(Haydar efendinin hocası) yi ziyaret ettik..sonra türbe babam Kaşgari Tekkeye gittik..büyük sandukaya- tacı şerife sarılıp ağladım..neden bilmiyorum..baba. babaa.. babaa diye..ilk defa böyle bir şey yaptım..(sabahı Zaman-ı &Haybabam busegah oldu)o inanılmaz temiz gül kokuyordu..ve oğlu..o anlatamadığım ama bildiğim o Kuransı kokuya sahipti..sonra İsa Geylani hz.. O tam bir hacıyağı gibi kokuyordu..buna çok hayret ettim..neden?. çünkü ben koku ayrıştırıcılığı olan biri değildim..
sonra Eyüp Sultan Cami.. yatsıdan yarım saat evveli E.Işık hoca mesnevi anlatıyor..dinledik.. beraber misafir gideceğimiz yeni mekandayız şimdi..E. Bey de yemekteyiz..Aşık Murat ,Semarkant var..çok güzel sohbet oldu..harika musikide.. Işık hoca ya içinden geçtiği masalları soruyorum..çok beğendim diyor.. ve sabaha doğru evlerimizdeydik.. Cuma . Aziz Mahmut Hüdai deyiz.. Tülin hacdan gelmiş..harika şeyler anlattı..o canlı bir türbe gibi kokuyordu.. acaipti..akşam tektaştayız..yeni bir konuşmacımız var..ikinci gelişiymiş.. ilk defa görüyorum..eski gençlik başkanlarından içerde yıllarca kalmış bir tecrübe..o bir rehbere gitmiş ..demiş ki :”bak ben kendimi biliyorum..beni insan yapacaksan sana her şeyimle teslim olacağım ama beni insan yapamazsan seni vuracağım J ona göre beni kabul et” …ve çok hoş bir sohbet oldu.içten ..hep aşktan bahsedildi..aşkın yaratıcı olduğundan, aklın ise mahluk yaratılmış olduğundan.. ancak akıl ile aşkın birleştiği yerden gerçek ilmin çıkabileceğinden filan..
sonra Eyüp Sultan Cami.. yatsıdan yarım saat evveli E.Işık hoca mesnevi anlatıyor..dinledik.. beraber misafir gideceğimiz yeni mekandayız şimdi..E. Bey de yemekteyiz..Aşık Murat ,Semarkant var..çok güzel sohbet oldu..harika musikide.. Işık hoca ya içinden geçtiği masalları soruyorum..çok beğendim diyor.. ve sabaha doğru evlerimizdeydik.. Cuma . Aziz Mahmut Hüdai deyiz.. Tülin hacdan gelmiş..harika şeyler anlattı..o canlı bir türbe gibi kokuyordu.. acaipti..akşam tektaştayız..yeni bir konuşmacımız var..ikinci gelişiymiş.. ilk defa görüyorum..eski gençlik başkanlarından içerde yıllarca kalmış bir tecrübe..o bir rehbere gitmiş ..demiş ki :”bak ben kendimi biliyorum..beni insan yapacaksan sana her şeyimle teslim olacağım ama beni insan yapamazsan seni vuracağım J ona göre beni kabul et” …ve çok hoş bir sohbet oldu.içten ..hep aşktan bahsedildi..aşkın yaratıcı olduğundan, aklın ise mahluk yaratılmış olduğundan.. ancak akıl ile aşkın birleştiği yerden gerçek ilmin çıkabileceğinden filan..
teneffüs..mutfaktayız..Hakim:”çocuk,sana ne oluyor öyle..takip edemiyorum”.. bende durmak istiyorum ama kendimi hep yazarken buluyorum, kontrol edemiyorum dedi çocuk..Hakim:o yazdıklarını çıktı alıp klasörlüyor musun?.” hayır, aylardır yapmıyorum” dedi çocuk.. Hakim:ihmal etme, hemen yap..ve sonra sen neden beni hayatından çıkardın, neden bu kadar uzaklaştık dedi.. bilmiyorum dedim bilmiyorum..hakim:Haybabam bana demişti ki “ sen ZAHİRİ GÜZELLER BATINİ HÜKÜMDARLARI YAZ “..sence bu ne demek?.. çocuk:ben zaten yazıyorum ya..biz onları tanıdık işte..hayır bence öyle değil dedi hakim.. çocuk :masalıma yazayım, belki ne olduğunu anlarız dedi..sonra memleketten Çiftçi Hoca ve dostları gelmişler..sabaha doğru bu gece de bitti..ertesi gün masalımın tezahürüne hayret etmekten kendimi alamadım Sevdiğim…bereketli yerin ev sahibi bizi hanesinde kabul etti..çok hoş hatıraları bize ders olarak anlattı..rahatsız biliyorsun..ama bir rüya görmüş.. koltuk değneklerini attığını söyledi.. Allah korusun ,ben kendi hastalığımın gelebilecek (Sen olmayacağını söylemiştin ya hani) haline ağladım tabii..sonra ayağa kalktı ve bastonsuz yürüyerek ikindi namazını kılmak için çıktı..o zaman gülümsedim..
sonra gece.. bir musiki cemiyetini ziyaret ettik..orada gerçek müzik adamları meşk yaptılar..ev sahibi hocası ile aynileşmişti..gözlerini kapatıp dinlediğinde onun hassas hissi sesini duyuyordun.. ve çocuk içeri girer girmez ağlamaya başladı.. bitene dek..ilk başta inanılmaz bir cereyan oldu..sanki dokunsan karşılıklı oturan ev sahibi ve çocuk ağlayacak gibiydiler..yirmi yıllık bir aşık olan dedi ki:yüz bin kişiden biri ancak derviş olur..dervişliğe dayanmak çok zordur.. düşman her yerden saldırır..ama onlar elest bezminde söz vermişlerdir.. güneş ancak güneşle görünür..herkes güneşe bakamaz..böyle inanılmaz bir hava vardı.. sanki şimşekler çakıp yağmur yağmak istiyor gibi.. ama ev sahibi meşki kontrol etti..sınırları çizdi ve her şey sakince bitti..oraya bu gece bir udi gelmişti.hz pirin müzisyenlerinden. nadir geliyormuş tesadüf işte..hocası T.korur dan sık sık bahsetti.ve bir şiir okudu bak..
gönlüm yanıyor çöl gibi sahra budur işte..
ufkumda yeşil gözlerin vaha budur işte
duydum ki o canan öperek can alıyormuş
İhya adı altındaki imha budur işte..
hayrette kaldım..bu benim damla ve alaka hayali ertesi günkü Zaman & Haybabam ölümcül ,tutkulu hazzı busegahımı anlatıyordu..oysa ben son hafta öyle büyük mutluluk nimetine ereceğim ki bahtım gül gibi açılacak sanmıştım.. ne yazık ki bir kaç saat evvel duyduğum sözlerden, bunun bir imha olduğunu da bu şiirle anlamış oldum..işte buna tecelliyi ilahi kader denmezde ne denir değil mi? burada Demirli hocanın çocuğa demiş olduğu sözler nedense aklına gelmiş.. ”çocuk sizde bir şey var..herkes size bişey yapmak ister.. etrafınızdakiler, mürşidiniz,peygamber hatta Allah bile”..çocuk:çok soru sorduğum için olabilir değil mi ?..o zaman ben de hiç soru sormam ki dedi korkuyla..hoca:”hayır siz hiç soru sormasanız ,öylece dursanız bile, herkes size bir şey yapmak ister..çünkü sizde anlamadığım bir şey var..Sevdiğim bunu ben başkalarından da duyuyorum … ve nasıl bir put benliğim var ki herkes elindeki balyozla vuruyor ve hala kırılmıyorum diye hayret ediyorum….
ve gece devam ediyor..selamlı semtindeyiz.. hayallerimin izinden zuhur takibi yapıyor gibi hissediyorum..çok heyecanlı ve mutlular hepsi..oradan sabah vakti tüm bunlar tesadüf olamaz dedirten mekan-ı tesadüf de bir kahvaltı..ve çocukları evlerine servis ediş..evimdeyiz..çocuk kardeşinin arkadaşıyla sohbet ediyor..o marka yönetimden..ama hobisi tiyatro..hem yazıyor hem de oynuyormuş..ve çocuk ona anlatıyor: sesimi bildim bileli sevmem.. yazdığım masalı denemek için okudum ve bazı dostlarımın fikirlerini almak için ses kaydımı dağıttım.. mesela ilk önce benim fikrim..ben kendimi ancak bir defa dinleyebildim..hiç beğenmedim..o ben değildim..kendimi dinlemek yerine okumak daha zevkli geldi..bazı arkadaşlarım büyük bir neşeli cıvıltıyla dediler ki:” sen bizi anlatmışsın..o benim..seni seviyorum.. seni seviyorum.. seni seviyorum..bu benim”..biri boynuma sarılıp dedi ki:seni seviyorum seni seviyorum..onları sen değil ben söylüyordum aslında …biri dedi ki: çok güzel olmuş ama kişisel ..eğer herkes dinleyecekse ciddi okumalısın.. gülmemelisin.. çok gülmüşsün..çok hata var..ve kızmazsan sana diksiyon dersi almanı önereceğim,sesindeki pürüzler ve harfleri doğru çıkartman açısından” …dinleyen genç bir kız ona köpük balonu hediye etti..annesiyle onlar iki kutu baloncuğu üfleyerek bitirmişler… güldüm..benim köpük balonlarımı Bahar aldı tabiiJ ve bir başka dinleyiciler ise beğenmemişler. yıllar evvel yazılmış bu şiirlerdeki “seni seviyorum “cümlesine alınmışlar..bir daha bu cümleyi kullanma demişler..eğer bu cümleyi kullanırsam, dostluk hanesinden silip karartma uygulayacaklarını da eklemişler.. insan ruhunu sevmez mi peki?..sana öyle aşkla bakan bir ruha başka ne denebilir ki? ..
çocuk sordu Bahadır’a: sen, ses den anlıyorsun.. bu olan bitene ne dersin ?Bahadır :kötü ses yoktur ki..tüm sesler güzeldir..mesela benim ağzımdan çıkan sözü kendi duyuşum başkadır.. senin benim sesimi duyup anlayışın başkadır..herkes kendi duyduğu gibi anlar..bunda sorun yok ..ve kendi sesini dinlemeyi sevmemem çok normal ..doğrudur..genelde öyle olur..dediğin gibi kendini dinlemek yerine okumayı daha çok tercih edebilirsin..ancak dinleyerek, zamanla aşılabilen, başarılabilen bir şeydir de..hatta kendi sesine aşık megolomanlar da vardır dedi ve ekledi:üç çeşit sevgi vardır..
1.eğer şunu şöyle … yaparsan seni seviyorum…
2. Seni seviyorum çünkü ……
3……. Her şeye rağmen seni seviyorum…
2. Seni seviyorum çünkü ……
3……. Her şeye rağmen seni seviyorum…
Ve bunlardan sadece 3. sü gerçek sevgidir .. Sevdiğim, bende Seni her şeye rağmen hala seviyorum..yoldan atılsam bile…başka kelime bilsem bu sözlerden vazgeçerdim.. ne yazık ki henüz o değişik kelimeleri öğrenemedim…..
ve sonuç Sevdiğim.. şu sıra ışık ve ses üzerine düşündüğümü anlamışsındır sanırım..sesi irade-i murad-i olarak düşündüm..ışığı ise muradi ilahi..öncelik var mı bilmiyorum..anlamak için ise tefekküre devam ediyorum..
ve Sevdiğim sükun istiyorum..o sukünun içinde bile hareket varmış öyle dediler..ama ben olmadığı ana gidebilmeyi istiyorum..harekesiz sükun ..çünkü şeyler beni çook yoruyor..her şeyden kaçıp nokta-i dairemde durmak istiyorum artık.. yoruldum ………..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
7-2-2011
ve Sevdiğim sükun istiyorum..o sukünun içinde bile hareket varmış öyle dediler..ama ben olmadığı ana gidebilmeyi istiyorum..harekesiz sükun ..çünkü şeyler beni çook yoruyor..her şeyden kaçıp nokta-i dairemde durmak istiyorum artık.. yoruldum ………..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
7-2-2011