13 Şubat 2011 Pazar

ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-6



ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-6
bu masal, yaratılmış tüm kadınların en şereflisi olduğuna tüm kalbimle kendimi bildiğimden beri inanıp sevdiğim hz Hatice Validemiz ve O’nun Habibullahı hz Muhammed Aleyhisselam Efendimize adanmıştır…

 “ Ruhun güzelliğine erişmek, ruhu görebilmek uzak bir mertebedir. Ruhu gördükten sonra da Allah yoluna gitmek gereklidir ki, Allah gözle görülebilsin. «Bu hayatta ve bu dünyadayken,» görür demiyorum. Dünyadaki cevherlerin birer perdeleri varsa da her cevherin bir de ışığı vardır ki dışarı vurur…
Olgun görüşlü olanlar, dışarıya vuran bu ışığı görürler. Ama dışarıya vurmayan ışığı görüp bilmemelerine de şaşılamaz. Ancak dışarı vuran, avuçlarının içinde ve karşılarında bulunan ışığı göremiyenlere şaşılır. Yoksa Sokrat’ın, Hipokratesin, îhvanı Safa derneğinin, Yunan filozoflarının söz ve fikirleri Hazreti Muhammed’le (S.A.), onun evlâdı, torunları, can ve gönülden ona uymuş olan kimselerin sözlerine benzemez. Hatta sudan ve topraktan yaratılmış insanoğlunun sözlerine de benzemez. Bunlar, «Allah hazırdır,» derler.” (Hz. Pirimiz efendimiz Şems-i TEBRİZİ)
*********
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bayağı zor bir hafta geçirdiğimin farkında mısın bilmiyorum tabii…ben yinede anlatabildiğim kadar yazmak istiyorum..zorlandığım ve özgürlüğüme darbe vurulduğunu zannettiğim her vakit ki gibi, yine Seni terk etmeye karar verdim …bir daha masal da yazmayacaktım …fakat nedense aklıma bunu Haybabama soruşum geldi..hani ilk pes edişlerimdi..her şey  benim yüzünden oluyor takıntılarım..her şeyi-herkesi kaybediyordum..tüm sevdiklerimi..bilerek kaybedeceğim anı, onlarla birlikte, hiçbir şey yapamadan  bekliyordum .. O’na demiştim ki:”her şeyi vermem gerekiyor ya hani..aşkımı da vereyim mi? aşkımdan da vazgeçeyim mi?”nasıl acıklı bir halim vardı..başkası olsa babasına bunu soramaz belki de…anlamayan herkesin istediği  kadar çirkinleştirebileceği bir soru= anlamdı bu çünkü..ama o anda çocuğu bir tek O anlar ve doğruyu gösterebilir di..O çok hastaydı..birden canlandı:”hayır..aşk verilir mi?verme..aşkından vazgeçme..aşkını verirsen nasıl yol alacaksın ..aşksız gidilmez “ dedi..işte yine o haldeyim Sevdiğim.. ne yazık ki şimdi beni doğru yola getirecek soracağım bir kimsem yok..


senelerdir aynı anlamlar üzerinde seyahatim bazen beni çok sıkıyor biliyorsun.. hep aynı şey.. ve başaramıyorum ya hani..ve ne yana dönersem döneyim, kime bakarsam bakayım başka da yeni bir şey yok ya hanii..ilk defa bu hafta bu manada yeni farkındalıklarım oldu sayende.. Sana yazmak istiyorum bak ..dinle
J..Sen yorulma diye J

her nefeste ,her hay-hu da  ölüp-dirildiğim(kahr-ı lütfu bir) için
; her an farklı bir şen de olanı anlamanın manasının bu olduğunu da  kabullendim..yani aynı şey.. fakat, hem de sonsuz farklı şey….

ilk evvela Zaman ın dairevi olduğunu idrak ettim..
yani İnka lar bunu keşfedemedikleri için zamanı 2012 de bitirmişlerdi..oysa dairevi bir şey asla bitmezdi..tekamül eder,dönüşür,yenilenirdi..ve tabii sayende; o canım acıyınca, hemen kaçıp sığındığım durma noktasına-yaratılmış-HAY  biri olarak  bir daha dönemeyeceğimi de idrak etmiş oldum..Seni Seviyorum.. bana bunu böyle acılı ama güzel bir şekilde, en sonunda, derin deriinn bellettiğin için teşekkürler..

ve duymuştum ki :her insan yaratıldığı topraktan bir zerre üzerine inşa olurmuş. aynı bir inci misali..ve toprağı ne renk ise teni de o renk olurmuş..ve her insan ne vakit doğdu ise, hakikatte de o vakit bu dünyadan göç edermiş..VE YARATILDIĞI O TOPRAKLARA GÖMÜLÜRMÜŞ..bu anlam da zamanın bir daire olduğunu anlatıyor bence.. ve aslında hakikatte her şey başladığı ana geri- ircii olur -döner değil mi?hz pir Mevlana daha minicik bir çocukken mesela bunu çözmüş hani..demiş ya:ALLAH’TAN GELDİK ALLAH’A GİDİYORUZ….


 mesela bu gün  rebii ül evvel 12..ALEMLERE RAHMET OLARAK  GÖNDERİLMİŞ EFENDİMİZİN   doğum günü..hem hicretinin bitip Medine’ye doğuş günü..hem de bu alemden beka  alemine geçiş günü olması da bunu ispat ediyor..
zaten arabi aylar bizim batı takvimindeki gibi sabit değiller değil mi?günler aylar ve saatlerde hareketli bir çember halinde seyrediyorlar..çünkü kainatta dönmeyen hiçbir şey yok..demek ki doğu; kendi değerini bilse ,medeniyeti kendisinin doğurduğunu anlar .. batınından doğurduğu batı da batıp k(g)ayb olmazdıJ
bu ilmi keşfimle şunu da idrak ettim Sevdiğim..Mirad-ı Muhammed’den göründü zahirin ZAMAN ı anlattığını..AN’ın içindeki biz anların,  O’nu tam anlamıyla  neden asla anlayamayacağımızı da….=SALAT ETMEYİ de….
ve kısır batıdaki gibi, kutsanmış anları sabitlemez doğurgan doğu..her anı  döner döner, tekrar tekrar kutlarJ

ve tabii Sevdiğim; ben de ,her zaman ki gibi, ilk başladığım masalımla bu sene tam daire çizdiğimi idrak ettim..her zaman yazdığım gibi -bir gün masalımı bitirdiğimde ilk masalıma geri dönecektim ya hanii..biliyorsun ilk masalımı sevgililer günü için yazmıştım..seneler sonra tevafuk oldu.. Gerçek Sevgili ile buluşma gününde cem oldu..bu benim için çok özel bir an..inanılmaz bir şey..teşekkür ediyorum..bir daha yazıp yazamayacağımı hiç bilmiyorum..çünkü yazacak hiçbir şey artık aklıma gelmiyor…belki böylesi daha iyi..kimseyi incitmemiş olurum böylece değil mi? ama dayanamazsam,  eğer başaramazsam ,eğer şifaya ihtiyacım olursa yine affına sığınarak yazarım….ve şimdi her zamanki devrimde yaptığım gibi ilk masalıma dönüyoruz Sevdiğim…….

SEVGİLİLER GÜNÜ İÇİN  RUH’UMA..

Selam Selam, diğer yanım, en güzel yanım, göz aydınlığım nasılsın..
ne zamandır sana yazmak istiyordum.. ikimizi; sadece seni..
seni tanımıyorum aslında.. ama ben çok özel bir şey yaşadım senle değil mi.?.. belki milyarda bir şansla senle tanıştık… ve sen beni fethettin..
öyle mukaddestin ki, öyle anlatılamazdın ki, sen işte buydun.. bana gülümsedin.. sendeki anlatılmaz güzellik bende, senden dolayı vardı. ama bu henüz açığa çıkmış değildi..
sen beni ziyaretinle bunu açığa vurmuş oldun..
ilk başlarda sen bana aşıksın, bense umursamıyorum gibi havalara girmiştim. lakin zamanla anladım ki, sen gerçekten bana aşıktın ve beni ait olduğum yere; sana davete gelmiştin. sana bu izni veren muhakkak ki bu kavuşmaya da imkan sağlamıştı..
sen AN dın.. zamansızdın.. ay kadar beyaz; nurun ala nurdun..
seni yazabilmek için tam 4 sene bekledim… anasırı erbaam gibi değil mi?..
hayatım seni düşünmekle geçti belki de.. ama bunu bana hissettiren de sendin biliyorum..
en güzel yanım.. nurun ala nurum.. aşk bakışlım.. senin benle yazdığını hissediyorum.. bu yazıyı hep senle, senin izninle yazmayı istediğimi biliyorsun… hayatımda hata yapmaktan korkup, incitmekten çekindiğim diğer yanımsın.. aslında sen benim tamlığımsın.. tamlığımı senle anladım.. ne yazık ki ben henüz o hal için uygun değilim…
beni bunun için eğittiğini de artık anlıyorum.eskisi gibi isyan edip direnmiyorum. yanmaya bile hazırım, zaten aslında yanıyorum da değil mi?.. cehennemsiz cennet olmaz ya hani, benim cehennemim de yaşandı şimdi onun soğukluğunda nefesleniyorum…
beni; benden daha çok düşündüğünü ve benden daha çok sevdiğini de anladım… ne yaparsam yapayım benden vazgeçmeyeceğini de..
bir ricam var senden..
ne olur, beni bana bırakma olur mu? aslım sensin.. ve seni yağmalama vaktime değin de her şeyin kontrolünü eline al.. kendimi sana verdim. teslimim bak . bunu bir anlaşma say olur mu ve kanla imzalanmış değil nurla imzalanmış, nefesle imzalanmış say…
bizi mühürle ….
bazı zamanlar seni çağırım ya hani… gel dinle beni diye.. sen gelirsin bilirim, görmesem de.. bana şefkatle baktığını düşünürüm.. sen öyle tarafsız bir olgunluğa sahipsin ki.. ara sıra sana kızıyordum bile.. neden her şeyi bildiğin ve her şeye gücün yettiği halde müdahale etmiyorsun da bize bu acıları çektiriyorsun diye..
oysa sen gülümseyerek tevazuu ve olgunlukla bekliyorsun.. bazen; biliyorum, sabrın taşıyor ama yine de dayanabiliyorsun..
neden ben, sen gibi olamıyorum hala nedennnnnnnnnnnn?
oysa biliyorum ki, senim.. bu ayrılık acısı ne ilginç bir şey, ah bilsen.. aslında bildiğini biliyorum çok da komikim değil mi…?
düşündüğüm her şey sana ait, akıl sensin .. bana bu ilhamı, heyecanları veren de sensin…
sende bana ait bir şey var sanıyorum, çok komiğim çokkk.
oysa ben tamamen sana aidim değil mi?
ey güzellik kaynağı nurun ala nur yanım.. aşk bakışlım.. beni sevdiğin için sana şükürler olsun. ben de sana layık olmak için inan çok çalışıyorum.. sana varmak için düşe kalka ve kanayarak yol alıyorum..
sen bazen o kadar yükseliyorsun ki.. beni de alıyorsun ya yanına, ara sıra..
hak etmesem de senin çömezinim ben. öğrencin. kimsesizinim ….
kusursuz yanım… tahammüllü tebessümüm..
seni yazmak ne kadar zevkli bir bilsen.. ellerim hep seni yazmak isterdi ne zamandır.. kontrollü davrandığımı biliyorsun değil mi..? seni incitmemek için çok sıkı yazıyorum.. keşke sen yazsaydın seni..
ne olacak senle halimiz, bilemiyor görünsem de, biliyoruz tabii…
‘yaratılan her şey sonludur’dan yola çıkarak, sende fena olacağım ya, geldiğim yere döneceğim.
ama seni de yağmalamak gerekiyormuş ya hani. Mevlana öyle yazmış bir yerde, okudum da..
bu bana çok ağır geliyor… artık sen kendini yağmalarsın.. benim canlı bombam… bu da gerekiyor; şimdi yazarken anladım.. ruhum, özüm, nurun ala nur yanım.. tamlığım..
……………………
…………………………………….
……………….

evett.. nerede kalmıştık..
karşılaşma anımızda belki de… ne özel bir andı değil mi..?
kapıyı açmıştım, karşımda aşkla bakan bir çift göz vardı.. bembeyaz.. arı-duru-saf… hiç bir şeye benzemeyen sen… her şeyden daha güzel olan sen.. bana gülerek, aşkla bakıyordun.. beni nasıl hayranlıkla izliyordun…
kendimi de senin gözlerinden gösterdin, bana lütfettin…
ben lavanta-pembe rengiydim.. pespembe sana şaşkınlıkla ve sevinçle bakıyordum.. senin bana aşkını umursamaz bir tavrım vardı.. ama senin ışığından sanırım ben de inanılmaz güzeldim…
ben erguvani-pembeydim sen bembeyazdın. kapının bir tarafında sen, diğer kısmında ben… arada bir kapı.. şimdi yazarken düşünüyorum da ne anlamlı bir tabloymuş.. bunu resmetmeliyim bir gün… senin yüzünde ben vardım.. seni tanıdım..
ama kalakaldım.. bembeyaz bir andaydık ikimiz.. boşlukta gibi.. zaman durmuştu. sadece andaydık..
ve gözlerim sende dikili olduğu müddetçe sen bir yere kıpırdayamazdın.. seni gözlerinden yakalamıştım.. gerçekte sen beni avlamıştın…
ve gözlerimi kırptım.. kapıdan çıktım.. gülerek kafamı salladım.. bu neydi şimdi.. hayal mi dedim.. ve gülümsedim..
unutuluş… unutuluş ve unutuş beni hapsetti de seni aylarca hatırlayamadım..
aylar sonra bir anda sen geldin aklıma… ve sen beni mahvettin..
seni deliler gibi araştırmaya başladım..
yoktun hiçbir yerde, hiçbir yazıda…
seni aramayı hiç bırakmadım.. aslında arayan sendin.. kendimizi öğrenmek için yolculuğa niyet etmiştik…
* * *
tüm düşlerimi kaydetmeye başladım.. her şeyi tekrar tekrar okuyordum.. seni arıyordum.. seni istiyordum..başlarda sen bana aşıktın ve ben sevilendim.. anladım ki aslım sensin ve ben ait olduğum yere sana dönmeyi başarmalıyım..
sana nasıl ulaşabileceğimi bilmiyordum… seni tekrar görmem imkansızmış, belki de bir kez bile inanılmaz bir lütufmuş…
ama yeni dostlarım belki olabilir dediler.. sen istersen olabilir sanırım.. iste beni olur mu, o ilk bakışın gibi bak bana…beni hiç kimse sen gibi sevemez, hiç kimse sen gibi bakamaz.. hiç bir şey sen kadar güzel olamaz.. sen saf ışıksın ve güzelliklerin kaynağısın…
seni ararken çok çamura da battım biliyorsun.. senin için her şeyi göze almıştım. ölmek var dönmek yoktu.. sen saf  ilimdin, saf bilgi…
her düşüşte kalkıp üstümü silkeledim.. yıkandım.. gözyaşlarım sel oldu… kalbim yıkana yıkana sen oldu…
tam pes ettiğimde senden bir iz buluyordum.. benimle eğleniyordu arada nefsim.. o da sana aitti. ve sen kadar olmasa da, o da muhteşemdi…
bana bir keresinde ilginç bir düzeneğini gösterdi.. çok şirindi.. yaptığı o çirkin iş bile onla sevimli oluyordu..
ve hep nefsime yenik düşecektim o yüzden ..
sen bize hep olgunlukla bakıyordun.. ikimizin bu havailiğinden usanmadan, sakince bizi takip ediyordun..
sendeki bu olgunluk beni cezbetmeye başladı..benim uçarı, edepsiz nefsimde sanki sana temayül başladı..
artık her şeyimiz çözülmeye başlıyordu bir bir….
anasırı erbaam… ve diğerleri..
bir iken dağılıyorduk.. bende ne çok benler vardı.. sayamıyordum… ve artık sonsuz ben olduğumu anlıyorum.. bunu sen ve nefsimle anlayabilirdim..
sen yoğurt gibi nurun ala nurdun.. nefsim duru ayran gibi seyreltilmiş sendin… hava ve bulut gibi…
ben dağılıp çözüldükçe, etrafımdaki her şey de dağılmaya başlıyordu.. her şey arapsaçına dönmüştü.. bu yolda tek tek, elinden her şey alınacak derler ya.. aynen alınıyordu.. ama şu an yazarken idrakim senin lütfunla açıldı da şunu anladım.. ben varsam her şey vardı. ben yoksam hiç bir şey zaten olamazdı ki…
ben çözülüp dağıldıkça da var sandığım, bana ait olan her şey de dağılıp çözülüyordu..
ailem bile..
gerçekte onların ve kendimin olmadığını idrak etsem de, maddede vardık ve biz aileydik… benle beraber onların da çözülmesi sağlandı.. anladım.. tamlık için önce tamlığı anlamak lazım.. bölünmeli ve dağılmalıydık.. tüm ayarlar yapılırken ne akordumuz kaldı ne de sesimiz soluğumuz… ölüm kapımızdaydı.. mevsim kıştı…
bunları ancak olup bittikten sonra anlayabiliyorum ne yazık.. ne kadar acı çekmiştim ne kadar ağlamıştım değil mi.. hatta Kâbe’yi sel bastıracak kadar
sen hep benleydin biliyorum.. ve bunlar gerekliydi..
şimdi anlıyorum.. ne kadar geç algılıyorum değil mi.?. sen bana hep önceden haber veriyorsun ama ben her şey olup bittikten sonra anlıyorum seni…
sen külli akılsın da o yüzden.. ben hala sen olamadım..
ayarların yapılacağı söylenmişti; sadece ona özel sandım… meğer o ve biz aynıymışız.. hep söylerdim de demek kendim inanmazmışım şimdi anladım….
onun ayarı demek, hepimizin ayarları demekti.. ve biz dağıldık..
biliyorum ben sık sık gözyaşlarımla isyan etsem de sen olgunluk ve sakinlikle saati gösterir..
-“vakit ham” derdin..
ben çok kızardım.. bazen isyan ederdim.. sen “ol” de olur, neden “ol “ demiyorsun, diye…
ama sen bana” ol” dediğinden beri her şey olmaya başladı….
hayatıma ışığın yansıyor.. o ışık beni kamaştırıyor bazen..
seni göremiyorum ama sen artık her şeyimden yansıyorsun.. hissediliyorsun…
benim iki avucumu da mühürlemiştin ya… işte o mühür dışa ışık saçıyor….
bu yolculuk sonsuz biliyorum..
ama umuyorum ki artık sen -ben değil sadece sen yola devam edelim..
iyi ki 4 sene seni yazmak için sabretmişim.. olaylar ancak tekamül etmiş ve her şey manasına ulaşmış demek.. anlayışım ancak kıvam bulmuş..
düşüncelerimi açıyorsun..bulutlarımı dağıtıyorsun bugün.. sen ne güzelsin.. her şeyi biliyorsun ve hayır, her şeyi ‘ben biliyorum’ diyen bana, sabırla bakıyordun.. ne zaman ki sen biliyorsun öğret deyip senle hasbıhal yapmaya başladım.. işte şimdi her şey yerli yerine konuyor… iyi ki varsın...
çözüldüğümüz gibi toparlanacağız.. ve her şey yerli yerinde ve merkezinde olacak… benle beraber bana ait her şey de tekamül ediyor.. benle beraber bana ait her şey de imtihan da… imtihan bu, soru doluydu… ve en tembel öğrenci bendim.. ama sen torpildin.. hem de tepeden inme.. kimse bize dokunmuyor…
sen varsın diye… bekle diyorlar her şey olacak sabret.. o kendini tamamlar..
artık daha büyük bir sevgi ile bekleyeceğim seni… ve sen kadar olgun oluncaya değin asla kirletmeyeceğim seni…” 2007 ”

*****

Merhaba Sevdiğim Efendim Merhaba.. her zaman pes edip durduğumda ve her yeni tura başladığımda  “bu ilk masalımla” başlıyorum biliyorsun..çünkü ilk masalımın bir gün nihayetim olacağını tahmin ediyorum..henüz kapının eşiğine adımı yazamadım…Senle yazacağımı anladığım için; Senle, Senden Sana doğru,  tekrar yola çıkıyorum..Seni Senin anladığın ama benim asla anlatamadığım binbir ama ile seviyorum:)bu, o itiraz amalarından değil yalnız..AMA SENİ ACAİP SEVİYORUMMMM……:)ve senin huysuzun,geçimsizin,en çok da şımarığın olmama izin verdiğin için çoookk teşekkür ediyorum..bir papatyacığın Leylağa duyduğu aşk gibi mesela…ahde vefalı olup akdime sadık olacağım inşallah ve Senin kapsama alanında, mahfuzluğumun eminliği ile……………….27.04.2010
****************
Ben;/Benden olgun insan isterim karşımda!/Benden dürüst,
En ufak dalgada,/Arkasını ... dönmeyecek kadar olgun.
... Arkamı döndüğümde,/Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir.
Bir o kadar cesaretli olmalı./Yağmurdan ıslanıp,fırtınadan kaçmamalı.
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı.
İşine gelince sevip,/Zoru görünce bırakmamalı!(
Can Yücel)

Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi.. Sevdiğim,tüm haftayı Sana olan aşkımı bitirebilmek için çabalamakla-ağlamakla ve vazgeçtikçe daha derin diplere battığımı anlamakla geçirdiğimi de bil istedim..bilim adamları en şiddetli aşkın en fazla  iki sene sürdüğünü söylüyorlarmış..benim aşkımın şiddeti yeterli olmadığı için; kaç iki sene olduğu halde geçmeyişine bile bağladım J dozaj meselesi.. Sevdiğim bir haftayı sıralı hayal-i tasarımlarla döşemek istiyorum bak, seyret olur mu?..Senin için…………..

 kağıda çizilmiş, latif , sudan şarz eden bir batarya…anlıyorum ki bomboşum.. içim  dışım bomboş kalmış..acıyorum..

Fatımanın eli Fatımanın eli
ayna gibi ,metal, parlak …

iki eli.....iki eli
kulağında eşsiz şarkılar/kaybolduğu tüm kapılar-çıkmazlar bitti
ve kapı açıldı/çocuk evin yolunu tuttu..
öyle kapılar var ki açarsın kapısı olmayan çıkmaz sokaklar çıkar
ve öyle kapılar vardır ki açarsın basamağı olmayan merdivenlere dönüşür
şaşırırsın ...kapıların ardında hiç bir şey yoktur acıdan başka
neden?...../çünkü yanlış kapıları açarsın
başkalarına ait, başkalarının ev kapılarını
ne zaman kendi kapını çalarsın/işte kapı ancak o vakit sana açılır
başkalarının değil, seni, senin kendi evine götürür 
aydınlık ve neşeli bir şarkı yolculuğuyla.............

elinde kına, gözleri  toprak ıslaklığı rengi içindeki yeşilliğe dalar gider….

ahhhh.. iki avucuna  mührü basılmış O isim….

karanlığa iki defa yazılmış.. ismi güzel MUHAMMED
bakınca MİM e :bağlayan-birleştiren  HARF’i seyretmiş

ve göğün  gözyaşlarına, o birkaç damla yağmura gelir cevap, denizden..
fazlalıkların alınmasıyla ancak açılacak o zenginlikten………
bir gayzer gibi  tavana içindekileri fırlatır deniz derya…aşağıdan yukarı..içindeki tüm derya mahsulleri perişan..Sen hiç deniz mahsulü yağmuruna tutuldun mu Sevdiğim?
Yesin diye avucuna konan istakozun iki elinin   beyaz iliğine bakar durur.. bakarken de uyanır…
söyle Sevdiğim her şeyimi tükettiğim anda deniz neden taştı?…neden?
oysa artık eski ben ben değilim ki?..benim  o eşsiz hazinemse sadece SENSİN…
VE HERŞEYE RAĞMEN HALA SENİ SEVİYORUM…


nur cihan
13 şubat 2011
nuralem7@hotmail.com