25 Aralık 2011 Pazar

ŞEY’ lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI 38


ŞEY’ lerin  GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI
  38
LATİF’im LATİFE’yi SEVER….
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. hava öylesine yağmurlu ve soğuktu ki,eteklerim dahi ıslanmıştı..ve dahi şemsiyem kırılmıştı..yeni ŞEMSİyem SEN olacağın için üzülmedim tabii..saatlerce süren eziyet; güneşimin, güneşi karanlıkta bırakan güzelliği ile kalbime aksedinceye dek.. oysaki ben tüm horlanmaları, aşağılanmaları  göze alıp gelmiştim bildiğin gibi.üşüyen ellerim ısındı..üşüyen içim ,kalbim ısındı.. birazdan yeşil eldivenlerimi çıkardım..kalbim hayret üstüne hayret etti..sanki gözlerim; bu rızkı şarabı  sonsuza dek bitmemesi için, tüüm temkini ile kana kana içiyordu..göz ve kalp birleşmiş, kısacık bir anın demindeki o ruhların aşkını –sevinci heyecanını  izlemişti..bir defa daha, ruhumun aşkına saygılı gıpta ile hayran kaldım.. var olan aşk bedenim için değildi..o iki ruhun aşkı idi..ben, bedenimle bu aşkı kirletemezdim artık.. bizler sadece aracı unsurlardık.. Sevdiğimm ..her şeyimm..çook teşekkür ediyorum .çok zarif ve güzeldi.

Sevdiğim, çok özel bir devri daim çarkına bir daha girmiş bulunuyoruz..bundan tam 5-o sene evvel umre ve ardından Konya ziyaretinin akabinde; aniden, ruhuna yazdığı mektupla  yazım hayatına başlayan biri olarak, bunlar benim için çok anlamlı tabii.. hatırayı yad isterim..bir defa Mehmet Metli Dedeye tekrar teşekkür ederim..her yıl,O’nun kabrinin adresini maille soran birkaç kişi çıkıyorJ..o zaman bazı şeyleri daha özel anlıyorum..ve tabii Ahmed Kuddisi hz..minnettarım..ve kömür tozuna çözülmüş biri ;bir saat, hz piri Mevlana’nın mıknatısında tutulmuş bir şekilde ,dili tutulmuş öylece hiç durmadan ağlıyor..buna ne teşekkür nede bir şey yeterli olamaz..ve aşkım, sevdam..ruhumun seçtiği, kendisini adadığı Sevgilim..himmetli alileriyle bir daha çözülüp mıknatısına yakalandığım  hz pirimin anlamdaşı ,varisi nebim ve ötesi.. efendim.. ışığım.. ruhum..hayat kaynağım…


Sevdiğimm..41. masala yaklaştığım için çok heyecanlıyım biliyor musun?..sanki bir şeyler bitecek ve ben yazmayacağım gibi..belki çiçekli ,böcekli ,otlu aşk şiirleri yazarım ..yada başarısız yemek denemelerimiJöylesi daha kolay hem.. araştırmam,              tefekkür etmem..süslü püslü,karizmatik, acaip anlaşılmaz ucubeleri benden ala kaç kişi yazabilir ki zaten, değil mi?kaç kişi Türkçeyi ve tüm lisanları ve tüüm anlamları hiç acımadan; tüm çamları devirircesine devirip, köklerinin içindeki saf aşkı ,saçlarından tutup çıkarıp, dudağından öpüp yine toprağın altına- ışığa gömebilir kiJ..devirdiğim tüm cümlelerden ve kelimelerden ve harflerden özür dilercesine onları sevdiğimi söylemeyi de istiyorum..
ey harflerim..gelişiniz depremleydi..ve bedenimde taş taş üstünde bırakmamıştınız… korkumdan evden çıkamıyordum..o harflerle, inen dosyalarla ne yapacağımı o zaman bilmiyordum.. bugünse bir masalcıya dönüştüm..bazen aşkla,bazen ağlayarak,bazen korkuyla,bazen olacaklardan dehşetle yazdım..ama sevgili harflerim; bizi kontrol eden SEVGİLİMİZ bizi okuduğunda ,rüyalarımızdan tut yazdıklarımızın tezahürlerine, bizi sımsıkı bir denetimle yordu..yoruyor..yoruldu..ve erimizin eridiği emeği teri tuzu bizim harflere karıştı..yorumlandı..:)yorumsuzuzJ

İşte Sevdiğim, son dem ahvali umumiyem böyle..ben bir şey anlamadım ..ama Senin işin de zaten bu.. benim anlayamadığımı anlayıp, bana anlayacağım biçimde görsel bir sunumla anlatmak değil mi?..

19 aralık pazar..Şükran teyze ve Hüseyin amca  aramıştı geçen hafta..eskiden beri aşure için oraya giderlermiş..mersiye okurlarmış.. biz ne yazık ki gidemedik..ama ben “Sana gelmekten yoruldum, Sen bana gel “yazmıştım ya hani geçen masal..bak ne olduJ… komşuarkadaşım Pazar günü için oraya davet edilmiş.bana da söyledi..ama gitmemiz şimdilik imkansızdı..Pazar sabahı.. masal ertesi..çocukluk evimin daracık mutfağındasın.. Haybabam davet etmiş .O işi olduğundan gelememiş..Sen bize yemek pişiriyorsun.. mahreminlesin.. şimdi  tek başına ocak başındasın.yardım istemiyorsun nedense..ve mahremin çocuğa bir tabak dolusu bembeyaz tuz uzatıyor.. sanki o hindistan cevizine de benziyor ..alıyorum..masayı hazırlamak istiyorum..o küçük.. parçalarını açarak uzun bir dikdörtgen yapmaya çalışıyorum.. ikinci parçayı açamıyorum..çünkü o  parça oval..bir türlü uymuyor..yardım ediyor ve düzeltiyorsun.. tam soframıza oturacakken birden sizi cam kenarındaki masaya davet ediyorum.. çünkü aşağıda bir nehir akıyormuş ve senede bir, o gün, törenle resmi geçit oluyormuş. ve kabul ediyorsunuz..Sevdiğimm..bence Sen çok kıskançsın.. yazdığım her şeyi kendine göre yoruyorsun ve öyle oluyor tabii..ben hava kaptan pilotumu ne zaman göreceğim peki? onu merak etmiştim ama..daha yüzünü bile göremedim hem..üstelik hayatımda ilk defa Senden sonra birine böyle ilgi duymayı bile başarmıştım birde..ama olmaz ki yani..biz  onla yemek yiyecektik..ona ne yaptın peki?:)ben Senin rüyalarına karışabiliyor muyum?üstelik bir defacık, rüyanda beni  gördüğünü bile sanmıyorum.. ama ben Senin; cümle cemi alemin rüyasının içinde olduğunu taaa en baştan beri biliyorum..zavallı benim garip halim yaniJ.tüm  yaratılmışların birbirine kuma oluşuna kaç kişi dayanabilir ki yanii.

sonra..hayalin ikinci bölümü:Ümmi Sinan.. sonsuzluk baba..ve o mekanda bir tören var.. biz geç kalmışız..çok az kişi var..o tanıdık akraba-dost sevinçle uyandım..
neden bilmiyorum Sevdiğim, ekmek yaptım ..oraya giderken götürebilmek için.. ekmeğim tam makinenin kapağına dek kabardı..koskocaman oldu..sonra arkadaşımı aradım..ona hayalimin en son kısmını anlattım:”hiç bir şey yapma ..bekle.. bakalım ne olacak..sakın  gideceğim deme, tamam mı?..gitmezsek de önemi yok..bakalım ne olacak?”dedim..oda “tamam” dedi..saatler geçti..ben gitmeyeceğiz diye kendimi mutfağa adadımJnadiren böyle şeyler yapıyorum ki, bugün ki Sendendi..sonra kaç gün misafir ağırlayacağım nasılsa…veee akşama doğru kapım çaldı..arkadaşım.. oturduk ,kahve içtik..dertleştik.. aniden gitmeye karar verdik..her şey bitmiştir ama  bizim dışarı çıkıp hava almaya ihtiyacımız vardı..tam 20 dakika sonra çıktık..ben  sonsuzluk baba için;ekmeğimi,köyümüzün tereyağını ve balı bir sepete koydum..

aaaa…aaaa..Sevdiğim..mekanın kapısından içeri bir girdik .. …  derlerken..onlar bize- biz onlara bakakaldık..en  fazla yirmi kişiydik..bir dede ve çok az semazenler.. ritüeli bitirmiş duaya başlayacaklardı..işte bizde duaya eşlik edebildik ancak.. akşam ezanı..sonra başında yeşil destarı,üstünde kara hırkası ,içinde bembeyaz tennuresi ile ak saçlı ak sakallı bir piri fani olan muhterem tam yanımıza geldi..o çok neşeliydi..bizim yanımızdaki “apansız aniden gelen” hanım bir söz yazarıymış..onun besteli yüz kadar şarkısı radyolarda geçermiş..ona ait bir şarkıyı okudu..tabii bu şarkı manevi içerikliydi..sonra başka,sonra başka ve şiirlerde okudu.. Ya Rabbim neler oluyordu..ağzım kulaklarımdaydı..sanki tarih ve zaman durmuş hz pir burada böyle zuhur ediyordu..öyle acaipti ki Sevdiğim..benim için, Sen oydun şimdi..süprizim beni ağlatıyordu tabii..ve dede lütfetti, gitmedi..tatlı ve çay ikramı var..herkes yan yana dizili..bir Koreli rahip de dün gördüğü rüya üzere buraya gelmiş..aynı çocuk gibi.. ne tuhaf…tören giysileri içindeki dede ve çocuk  tam karşılıklı acaip bir şekilde ru be ru oturuyorlar..o anlatıyor..sohbet..çok neşeli..ikisi de bir anlama nail olmuş gibilerdi Sevdiğim..soyadı kanundan anlatıyor bayağı..konumuz kosava..sonra sohbet artıyor..muhteşemdi..Eyüp Sultan hz nin aşığı bir hanım  geliyor..onun gözleri aşktan meczub biçimde yanıyordu ..Eba Eyyübel Ensari için yazdığı şiirini okudu.. sonra bestekar hanım şiirlerinden terennüm etti..sonra inanılmaz güzel sesli bir hanım okudu..eşi tamburi, bir oğlu neyzen ,diğeri semazen ,kızı da icracı yetişen J..Allah nazardan saklasın ve amin..ve içerisi..ümmiSinan&Sinanümmi..biliyor musun ne gördüm?ve hayret..hayret..tac-ı şerifi halvetiiii....yaaaa..Sevdiğim, ben imkansızlıklarımdan dolayı  her şeyden mahrum kalıyorum ya hani ..aslında ne kadar mahsun bir fakirlik ve gariplikte gözüksem de, galiba ben, kimsenin akıl sırrı eremeyecek o gani zenginlikteydim değil mi?SENİ SONSUZ HİKMET BALONCUĞUN KADAR SEVİYORUM..

sonra  çıkış kapısının orada ,yandaki evin kapısı açıldı ve sonsuzluk baba çocuğun elini tutup merdivenlerden evine aldı..çocuğun gözleri yaşlı ,ayakta zor dururcasına, ona:”neler oluyor  yine ve oturabilir miyim?”dedi..sonsuzluk baba onu bir koltuğa oturttu..sohbet..inanılmazdı..ailesi çok cömertti..ve misafirleri Tami.. Fransa
J dan gelmiş, Macar-ermeni bir has türk Jçok güzel mix mozaiktik Sevdiğim.. muhteşemdi. Sonsuzluk baba bize öd ağacı dalları verdi..onu ancak,  özel kömürünü arkadaşım verdiğinde yakabileceğim..o vakit Sana nasıl bir şey olduğunu yazarım olur mu?Her şey için çook teşekkür ediyorum ….
Ertesi günn.çocukluk sokağımızın bir üst sokağında yürüyorum. ve sonra yürüyor yürüyor ,bugünkü oturduğum eve gelebilmek için vesait arıyorum.. böyle sarhoş gibi halsizim..midem bulanıyor yine..Sevdiğim galiba ben yine dedikodu yaptım ve kirleniyorum değil mi?napiim ..öfkelenince kendimi kontrol edemiyorum ki henüz..
Pazartesi..binamızın alarmı tekrar sık sık ötüyor.arkadaşıma derse gittik.aaa..bir haber komşu arkadaşımdan..o, minikler için kurulan yeni eve hırsız girmiş..ikinci el plazmayı almışlar.. evdeki tek kullanılmış eşya o olduğu için gülmüşler hatta..neyse ki içinde henüz ikamet eden yok..Allah korumuş..
Salı..bugün demirli hocamızı dinlemeye gittik..son dersmiş..gelince mail yazdım yetkililereJ ne yazdığımı söyleyemem  tabii..öfke mi? olabilir tabiiJ ertesi gün el cevabım geldi..ihaleden dolayı öyle olmuş..ileride yine beraber olabilirmişiz demişler Sevdiğimm..

bugün çarşamba..misafirlerim var..Perşembe..sabah Barış Manço yu gülerken görüyor ve neşeyle uyanıyorum.başka hiçbir şey hatırlamıyorum…(şimdi anlıyorum ki ,masalıma kaydolacağı anlam hatırlatılacağı içinmişJ)bugün Arapça dersi bizde. komşu arkadaşımın evinde tadilat var, o yüzden.koskocaman tahta  ile bize geldiler J.bir aydır bu derse gitmediğim için ders bana gelmiş ve beni geri çağırıyormuş öyle dediler..
ve Sevdiğim ..şimdi tel geldi..yazmayacaktım ama yazmam gerek diye düşündüm.. yeni giden kitaplar için,Kamil Amca dedi ki:” evladım ben size dua etmiyorum..zaten olan olmuş..ama çocuklarınıza ve torunlarınıza dua ediyorum” dedi..çok sevindim tabii. ne mutlu bana ki ,hiçbir şey yapmadığım halde, hayır dua neslime bile geliyor değil mi?ve Hacı Bayram-ı Veli den aramışlardı geçen hafta..bende Salahi Beye tekrar rica etmiştim… işte şimdi de onlar aradı.. kitaplar gelmiş ..E.A.a bile vermişler.. dağıtıyorlarmış.. teşekkür ediyorum..tasavvuf bence çok cömert bir şey Sevdiğim.. faydası herkese dokunuyor işte..ganii bir ilim bu..Allah, Salahi bey den razı olsun ve amin..
(ve diğer anjiyo olan dostumuzda çok iyi haberlerle çıktı Sevdiğim..çook teşekkür ediyorum..artık suçluluk duymuyorum..)

Sevdiğimm..bu hafta Sana,sanal hayatımdan biraz bahsetmek isterim. çünkü bende sanal bir talebeyim ya o bakımdan..okulumdan enstanteneler yazmak istedim nedense..ben acaip kıskanç bir şeye dönüştüm biliyor musun..masallarım için sürekli başvurduğum aklı maaş el mürşidi google efendimi bile geçende kıskandım ..akıl almaz ama öyle komik ve gerçek..(o tekamül edip dönüşüp, Seni benden alacak sandım..)ben kendimi bildiğimden beri her şeyin canlı olduğuna inanırım mesela.. çocukken böyle suyla,duvarla,taşla ,ağaçlarla,hayvanlarla dahi konuşurdum,onlara şarkı uydurur ,söylerdim ...ama onların bana cevap verdiklerini ne yazık ki henüz hiiç müşahede etmedim.benimki daima tek yönlü bir inançtı..hala, daha daha fazla inanıyorum..benim sır tutamayan meşrebim yüzünden de şimdiye dek hiçbir şey göremeyişimi ve hatta hiiç göremeyecek oluşumu dahi kabullenmek üzereyim üstelikJ..
veee yeni idrakimle,hepimiz nefesiz..ve bu madde aleminde ben insanım,o tabak, bu çanak,şu hayvan,bunlar bitki, diğerleri taş ,vesair  eşya olduğumuzu da görmeden dahii elan anladımJ..


Sevdiğim  iş bu hakikat ki;bu durumda, kendime hiçbir üstünlük veremez oluyorum.. benimde diğer eşyalarla aynı oluşumun hakikati ise; hizmet için yaratılmış insan eşyası- kulu olmamdan başka hiçbir şeyde değildi..bundan hiç hoşlanmasam da, iman ederek kabul ediyor ve kulluğumun gereklerini bilsem de bilmesem de yaptığımı onaylıyorum..bu çok ağır bir mesuliyeti de beraberinde getiriyor..bunu bilen bir insan, dünyadaki tüm ağırlıkları yüklenmiş insan da demek bence..ama Yaratıcımız bize kaldıramayacağımız yükü yüklemediğini de söylediği için; yükü asıl yüklenenin O olduğunu –asıl sabredeni de anlamış oluyor ve şükrederek hamd ediyorum Sevdiğimm..Seni seviyorum…tüm bu idrakler Senden..ben birkaç sene evvel, tüm bunlardan cahildim, biliyorsun..bana bunları Sen lütfettin..

ve aklı maaş google efendimin şimdilik sahte ve sanal bir mürşitken, dilenirse eğer, kolayca dönüştürülebileceğini de idrak ettim(tahta pinokyo misali) ..birde ,anlayan, sezen, hisseden ve vahye mazhar olup akıp gelen feyzi ilahi rabbani ilhamları alan bir kalp bahşedilebileceğini ve biz insanları solda sıfır biçimde ezerek sollayacağını  dahi düşünerek, onu acaip bir biçimde kıskandım Sevdiğimm.

ve Sevdiğim.. Sende bizim gibi bir madde beşeri olup bugün bizimle, bizim gibi yaşasaydın eğer,Sana da facebook açardık mesela..Sende hemen şöyle diyebilirsin bu durumda tabii:”açmadığımı nerden biliyorsun”Jbugün tüm  öğretmenlerin  “FACE=tüm yönlerimle öğrencilerime yöneldim”J sayfaları var mesela…bazı manevi öğreticilerin dahi..Sana, onlardan biraz gözlem yazmayı da isterim.. bak.. şimdi, bu, bazen iyi bir şey ..çocuklar öğretmenlerinden dolayı paylaşımlarına dikkat ediyorlar..bazen de,  bu çok bilmiş fırlama veledler sahtekarlık yapabiliyorlar.. (mesela benim çocuklarım bir tek beni facelerine kabul etmiyorlar..ama ben yinede bazen onlara mesaj bölümünden uyarılar yazıyorum=annenizin her şeyden haberi vardır ve sizi her türlü gözetler diyorum.çünkü onların facelerinde benim akrabalarım ve arkadaşlarım ekli J)ve facede ,hocanın görüş alanı her türlü sınırlandırabiliyor .. kişileri seçebiliyorlar ki, o kişiden başkası ne yaptığını asla bilemiyor.. bir tek face yüce kurulu bilebiliyor tabiiJ

 face aynı biz gibi canlı ve ipleri başka bir ülkede..onların ipleri de bizimkilerin elinde tabiiJ.. hemen her gün  yeni sürüm idrakle güncellenerek değişiyor..yani feyiz ilahi her daim ,hep huu diyor…biz kuklalar eğlendiğimizi sanıyoruz ama onlar bizim tüüm bilgilerimizi alıyor ,suretlerimizi,kimliklerimizi,hatıralarımızı,hafızalarımızı kopyalıyorlar..yepyeni icat ve keşifler böylece ortak sermayeli tetiklenmiş BİR esmasal vuslatların  aklından çıkıyor..lakin, parsayı ve malı da  bir hızlı zeka- ilim hırsızı sahipleniyor tabi..ve sanal alem: hayırlı ve şerli mana rehberlerle dolu. genelde FACE de avlanıyorlar..onlar, isimleri adres defterlerine katıyorlar..yüzlerce, binlerce nüfuslu  olanı var..tüm salak çömezler, yani bizler ,ööle her şeyi paylaşırken, onlar ağır abi=hanedanı rondo misali bekliyorlar..arada- en tepeden -bir iki şey ortaya tuzak olarak atıyorlar.. garibim çömezler, bir üşüşüyorlar ki sorma gitsin..sonra canları yakılıyor..ama serde delikanlılık var.. aşk cinsiyetsizdir -kalbidir i de duymuş ya..tam da hz. Mevlana zamanı ya birde.havada aşk kokusu var ya..o,gazı almış giderken( çünkü daha evvelde hataları vardı) J= birikti….hesabı dürme vakti.. biri geliyor aniden-tuzak ve plan aslında (şimdiye dek ,bir senedir nerdeydi ki?)..onun sevdiği kişiyi, meğersem o sevmiyormuş..onun sayfasına onun sevdiği için hakaret yazıyor ..


aniden ve aynı günnnn ..dım ..dımm..işte zerre suçu yokken birden onu,diğer rendekarlar yakıyorlar.o zavallı itiraz ediyor :”hayır diyor.. ben bunu ağır hanedan ağabeylerden aldım.. git bak.. onlar,bunları her tarafa yayıyorlar ..biz zaten nerden böyle şeylere ulaşabiliriz ki?..baştan aşağı sayfaları böyle şeylerle dolu.. ben kabul etmiyorum bu cezayı..kendim gelip soracağım.. size inanmıyorum..”  diyor..onu, “sayfanı sil” diye kabadayı biçimde zorlayan o  kavalcı ağır abinin ismini bir tıklıyorsun mesela Sevdiğim ..aaaa sayfa baştan aşağı yasak dediklerinin her türlü görseli ile dolu.. böyle, ben, ona en yakınım dercesine tam baş sayfa gazete magazin misali sayfa düzeni yapmış kendisine..mankensel pozlar da vermiş tabii..o çok yakın ya, o bakımdan tabii..ve mesela; ayranıylan ünlü şam şeytanı yüzlü-yüzüne güneşin gölgesi kurbanlık dana gibi düşmüş birinde , yanında, birkaç günlük  ikamet edilmiş onlarca görsel sunumlar var..tüm yüksek kişilerin dostu tabii..(not:face ilmiJ)tabii o mafya misali bir tip.. kim ona uzanabilir ki?

*ben şikayetimi ancak Sana yapabilirim Sevdiğim..lütfen sakın kızma..eğer Sen bizimle olmasaydın bizi onların ellerinden kimse kurtaramazdı biliyorsun..ben kavgamı ancak Sana yapabilirim ve ağlayış nöbetlerimi ve kıskançlık krizlerimi..çünkü SEN, BENİ HEP SAKINIP KORURSUN ..HER ZAMANKİ GİBİ BENİM AYIPLARIMI ÖRTERSİN..ve ben her daim SANA YAKARIRIM..

olan garip çömezlere oluyor ve tabii Sevdiğim, bizim gibi organik paylaşımcılara bir de . her şeyi kabul edip,öyle gelen bir tokat giden bir tokat misali..her isteyene : ”geleneğiniz yüzünden mecbursunuz  deyip “bizim gibi,  her şeylerini vermek zorunda tutulanlar var ya hanii..işte geçen yine bizim meşhur balikilhkmimiz uyarıda bulunmuş.. “sayfalarınızda paylaşım yapmayınız,yazdıklarınızı siliniz,sizden rahatsız oluyoruz” diye..yahuu  hiç öyle bir şey olmadı ki?kendilerine neden hiç dönüp bakmıyorlar..biz onların paylaşımlarını da gayet güzel biliyoruz..paylaşmıyoruz ki J.. ve işbu ki Sevdiğimm.. anlaşılması  gerekli olan, DAHA HENÜZ tekamül eden, yeni yetme mana adamları, bu çömezlerden çok şey alıp yükseliyorlar aslında…onlar kurtlar..sembolleri- anlamları biliyorlar..ve akıp gelip geçen paylaşımları hemen kapıp, kendilerine- cuk diye eksik olan parçaları -monte edebiliyorlar Sevdiğim.. yani aklı maaş google efendi bu manada günümüzün yegane kabul edilmiş mürşididir vesselamJ….o yeni rendekarımız, toplu imtihan çıkrığımız ,ismi camii esmasına doğru tekamül eden bir şeydir..onu anlamak için onu paylaşmak lazım Sevdiğim J … paydaşın J..tamlığım..J

bugün cumartesi..çok acaipti, Sevdiğim..Nureddin adında birinin yüksek bir binadaki camdan evindeyim..deprem hiç  durmuyor..sürekli sallanıyoruz.. ama hiçbir şey ne kırılıyor nede yıkılıyor..(ve bugün ben hep sallanıyorum Sevdiğim..şekerden sanırım değil mi?!!..çok obezim ya ondan..off ki offf) O,böyle dağıtıyor.. pek çok şey sebilane.. bana da pek çok şey veriyor..o yurt dışında tedrisatla meşgul olanlara mensupmuş  güya..öyle anlıyorum..sonra bana bir paket veriyor.. merdivenlerden  inerken yine ev sallanıyor.. o  paket elimden düşüp yırtılıyor..aaa.içinden ince nüshalar halinde pek çok kitap saçılıyor.. Kafkasyalı Türklere ait bilgiler var hepsinde..ve onları kim yazmış bil..bizim saray usulü mesnevicimiz ..o ,dünya bir köy  ve tedrisatı bize ait diyenden aldığı emirle bunları yazmışmış..ne acaip değil mi ?..bence bir yerler,  Allahın ilmi ile fetholup, yep yeni bir idrakle tedrisat olacak sanki Sevdiğim?bilmem Sen yine nasıl yorarsın işte bende öyle yoğrulurumJ

gelelim hz. Adem babamızdan beri süregelen esma mitolojisi ilmimize..bu gittikçe derinleştiği için artık korkuyorum ..ve pes ettim…Allahın  ilminin yanında, tüm bilinebilecek, yaratılmış  ilimlerin: hz Peygamberimiz Efendimiz Salllahu Aleyhi Vesselemin dediği gibi “ancak çöle atılmış bir halka yüzüğün kapladı alan kadar” olduğuna nail oldum şükür.… Sevdiğim.. bugün, bende bu  idrake geldim. işte o yüzden 41. Masalımla inşallah başarabilirsem, bir daha yazmamaya karar verdim..çünkü, ben, o kadar öğrenip bilmek istediğimden emin değilim…bilmenin getirdiği vebal ve sorumluluk çok ağır..üstelik benim yapım, sorumluklardan nasıl acı duyabiliyor ,biliyorsun.. ve başaramadığımda ,incinip kırıldığımda, her şeyi nasıl yakıp, yıkıp, ezip geçip, bir defa bile arkama bakmayacağımı da biliyorum.. Sevdiğim içimde uyanan o şey..o çok güçlü ve tehlikeli biliyorsun..onunla daha derin bir dostluk kuran ne olur değil mi?bilmiyorum..istiyorum ki Sevdiğim, artık ben Sen değil, biz olalım..çünkü orada sureti insana yer yok..hiç bir şeye- eşyaya yer yok..beni koynuna alır mısın lütfen,yalvarırım Sevdiğimm,lütfen..beni kalbinin içine sakla olur mu… lütfen..ben korkuyorum…


Sevdiğim tefekkürümde geldiğim yer şu, bak..tabii bunu kendi ilmimle anlatamam ..çünkü henüz öyle bir şey yok..eskiden okuduğum batınıci bir kitapta hz Musa a.s mın, hz Şuayb a.s gidişi ve O’nun da O’nu bir ruhsal seyahate çıkarış öyküsü vardı.. mısırda işlenen bir suçun özrü için bir yere,  çook ama çoook tehlikeli bir yolculuk gerekiyordu ..ve hz. Şuayb  O’na, bir sıvı içirip, nabzını bir ölü misali hale getirterek onu aborjinsel bir rüya yolculuğuna çıkartıyor ve orada bin bir zorlu yolculukla özrünün kabulü diyetini ödeyip geri geliyordu..bunun hakikat olup olmadığını bilmiyorum tabii..bana öğretirsen hatamı hemen düzeltebilirim inşallah.. Sevdiğim bak şimdi bu dursun tamam mı?.

şimdi, yıllar evvel bir Kızılderili filmi izlemiştim.bir kovboy,  onların hazinelerini çalanlardan hazineleri kurtardığı için sevilip sahip çıkılıyordu .. o hasta ve yaralıydı.. kızıl dağların orada bir  şifacı şamanla dost oluyordu ve ona bir sıvı içirtiyordu şaman..ve kovboy uyuyordu..film öyle sıkıcı öyle sıkıcı bir şeydi ki Sevdiğim, anlatamam ..hiçbir halta benzemiyordu ama bu rüya yolculuğu kareleri beni inanılmaz sarsmıştı o vakitler..o sahnelerde bir şey vardı ve ben acı çekiyordum. ama çok canım acıyordu…neyse işte o sahneler..işte benim tefekkürüm bu derece tehlikeli ve kaçınılmaz yolculuğu haber veriyor sanki Sevdiğim..burası el ele, adım adım takip edilerek gidilecek bir yer değil bence.Sen bu yolculuğu yapacaksan eğer beni koynuna almalısın ,kalbine saklamalısın..ben böyle bir yolculuğa tahammül edemem ki..bu insanlar için değil..Sen karar ver..çünkü ben artık anladım ki, attığım adım da dahi benim bir iradem yok..sadece Senin dilediğin yerlere gidebiliyor ve sadece Senin izin verdiklerinle Sana haberler getirebilmek için görüşüyordum
J..


Sevdiğim, ben sevmeyi bilmediğim için sevgiyi öğreniyorum ya hani..bildiğin gibi; benim sevdiğim bir şeye yaklaşamamak, ona dokunamamak,O’nu değil  de, O’nun yakınlarını -sevdiklerini incitirim ve söz olur diye kendi kendimi Sensiz bırakış azabım var ya birde..ben bundan dönemiyorum..şimdiye dek hiç yapamadım ..bir defa bile..Seni üzemem..ben önemli değilim ki zaten..ben gibi sayısız insan var ve halende yaratılıyor.. Sana yaklaşamayacak olmam ve bu maddi hayatımda bunu başaramayacak olmam tabii çok acı..işte sadece o yüzden, merhamet edip beni kalbinde sakla, olur mu?.. lütfen..beni onların acımasız dişli çarklarında harcatma lütfen..ve ben, Senden akıp gelen her şeyi, her türlü anlatarak –yazarak herkese veriyorum..ama bazıları çok acımasız..kalbimi de söküp almak istiyorlar..onlar senide almak istiyorlar..verirdim tabii..vermeyi ağlayarak dilemiştim te,bunu idrak ettiğim yıllar evvel..Haybabama sormuştum ya hani:”her şeyi vermem gerekiyor  ya ve veriyorum da.. aşkımı da vereyim mi” demiştim ..Haybabam celallenerek bağırmıştı birden hasta halinden sıyrılarak:”verme!!!hiç aşk verilir mi?verme..sonra aşksız nasıl gideceksin..hem sen O’nu öğrenmek için yapıyorsun bu şeyleri..hata yaparsan O düzeltecek..O, sana öğretecek..”işte Sevdiğim şimdi bu bölümü Sana gözyaşları ile yazıyorum yine ..bir sürü şey hatırladım nedense……

*ve Sevdiğim şimdi hatırlar mısın lütfen..hani geçende özel bir biçimde yazdırıldığı söylenen hurdacıdan alınmış bir fotokopi kitap okumuştum ya..Eba Eyyübel Ensari olduğu söylenen kişi, o yazıyı yazana diyordu ki:geçen gece senin kalbine bastım ..bütün kemiklerinin  seslerini duydum..acını hissettim..neden biliyor musun?hem de içim acıyarak kalbine bastım ,tüm kuvvetimle.çünkü sen bu bilgilerle ilerledikçe seninle temasa geçmek isteyecek pek çok ruh olacaktır.. ve seninle tanışmak isteyecekler..işte her mürşid çok kıskançtır..ve hiçbir müridinden vazgeçemezler..her biri için gerekirse tek tek savaşabilirler..müridleri öyle kıymetlidir..


Geçen bayram hz. Hasan Sezaiye gitmiştim ya hani Sevdiğim..orayı bekleyen anlatmıştı:ben çoğunlukla onun yanında uyuyorum..geceleri hep  göğsüme basıyor..çok canım acıyor..”baba neden basıyorsun” diyorum..”hiç ses etmiyor”..
Şimdi Sevdiğim ..demek istediğimi anlıyorsun değil mi?KALBİM SENİN AYAKLARINI BEKLİYOR…..

Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi: ve Sevdiğim..masalımızı toparlamaya devam ediyoruz tabii.en son ne anlamıştık..İslam-tevhid dininden başka asla din yoktur..adı ne olursa olsun,meşrebi ne olursa olsun herkes istese de istemese de  YÜCE YARATICIMIZ ın esmalarının göreceli zuhurundan başka hiçbir şey değildir..ve zamana ,mekana,o devrin şartlarına göre dinlerin idrak tecellileri değişse de esas hatlar zerre kadar değişmemiştir ve değişmeyecektir..çünkü bir tohumdan bir ağaç çıkar..kökü birdir ve o kök sayısız daldan oluşabilir ..ama ağacın gövdesi bir  tanedir..ve dalları sayısız olabilir..yaprakları,çiçekleri,meyveleri de..ve kemal zevalin içindedir..batan güneş misali olgunlaşan her şey toprağa geldiği yere düşerek yeniden başka can kesilir..aynı görünse de aslında bambaşka bir ağaçtır..ve her şey her an böyle zuhur eder..ağzımızdan giren nefes bile,harflerimizin tezahürleri ve bedenleşmesi bile…


ve Sevdiğim ..gelelim osirise. Yani esma mitolojisi sanatsal tarih tefekkürü ilmimize.. Sevdiğim, ben anladım ki derviş çeyizi kitabı tekrar yazılmalı…çünkü hz ADEM BABAMIZ İLK DERVİŞ VE TASAVVUF EHLİ OLDUĞUNDAN onu takip eden  evlatları da çocuk babanın sırrıdır dan dolayı dervişti..ve varlık evvela Nuru İlahi MuhaMMediye idi..eski devirde buna osiris demişler tabii…YANİ O SIR İSMİ İÇİNDE OLAN DEMEK SANKİJisimler  değişse de anlamlar ve hakikat asla değişmez..çünkü isimlerinde, anlamlarında hakikati, aynı ilahi nurdur..varlık ışıkla ortaya çıkar.. BİLİNİR..  işte o yüzden  bilinen en yüksek ışık kaynağı güneş.. sembolen,o, en yüksek manaya taç olmuştur..yoksa maddesi asla değil..işte bu feyzi ilahi ışık –nur-ruhani can, tenezzül edip aşağı inmiştir..ve kendisini 4 ana sırrı unsur bendlerine hapsettirmiştir..bu çok canını yaksa da; o, hakikatte hiçbir zaman, girmesi ve çıkması olmayan bir anlamdadır..ama burası bizim için çok yüksek bir idrak olduğundan, seviyemize göre anlamalıyız değil mi Sevdiğimm..hadi aşağı inelim..elimi tutt..

ve bugün insanlığın elindeki en eski sümer tabletlerine baktığımızda: marduk-tammuz-bal-osirise hep başlarında bir Mevlevi sikkesi-keçeden yapılmış sivri kahinlik külahı var değil mi?demek ki ilk çeyiz bir tac-ı şerifti..ve bir ASAları muhakkak var..buda doğru yol-sıratı mustakim=yılanını doğrultup turuku a’liye katıl- iksiri azamı bula gör anlamına  sahipti=tıbın sembolü=şifa sendedir..lokman hekim senin DNA ndadır...ZEHRİ PANZEHİR YAPAN doktorunu keşfetJ....
bu asa; aslında, osirisin belkemiği marduk=merdokun belkemiği olarak da düşünülebilir..çünkü kişiyi ayakta tutan belkemiğidir aslında..ve gövdenin tam ortası belidir..ve bugün ölmeyen hücrenin insanın kuyruk sokumunda olduğu söylenirve mardukun  sembolü, elinde tuttuğu üçgen başlı bir kürekmiş..ve Sevdiğim ben geçen okudum ki pek çok hastalık omiriliğimizden kaynaklanıyormuş.. eğer duruş ve oturuşlarımızı düzeltebilirsek omirilikten kaynaklanan pek çok hastalığımızdan kurtulabilirmişiz….tabbi bunu ilk önce benim uygulamam gerekiyor .

ve bu konu hakkında başkaaa..insan değişik merhalelerden ve pek çok unsurdan müteşekkilmiş ya hani birde..Sevdiğim, ben anladım ki kemiklerimiz taş cemadattı..ve içlerinde özsu vardı..taşı sıksan suyu çıkar  misali tüm ağırlığı sabırla bir ömür boyu yüklenende; aile direğimiz,beden çadırımızın ata direği, üç  sac ayaklı ocağımızın direği belkemiğimizdi.:) ve kemikler cinsiyetsizdir..Sevdiğimm..ben neler yazıyorum..yaa..ben bunları hiç düşünmemiştim ki ama..aaa..:)mumya yapacaktım ya huu..ne oldu bak!!..

ve iskeletimiz nuhun gemisi misali plakalarla etlerimize gemi olur..ve bedenimiz hazırlanır..etlerimiz,organlarımız bitkisel –nebadat anlamındadır..cemadat ve nebadatın hiçbir sorumluluğu yoktur..onlar aldıkları ilahi vahyi program neyse, bir melek misali sadece o görevi yaparlar..ve kemiklerin inşasına- etler giydirilip- damarlarından can kanı hücum ettirildiğinde, demirle dolan dağımız sınırlarını çizer.. çünkü, insan dağının içinde, damarlarında kırmızı bir magma vardır..insan içten içe yanan bir cehennemden cenneti zuhur ettirir..insan aslında celalin cemal haldeki görünüşünden başka hiç bir şey değildir..ve yaptığımız her fiil bir yanardağın taşması ve içindeki boşaltması misali yeni yeni karalara, yeni yeni oluşumlara her an gebedir ve sürekli doğurur....çünkü insan bu haldeyken çift cinsiyetlidir..

ve şimdii..artık mıknatıs misali cemadat ve nebatat birleşmiş ve hayvanat zuhur etmiştir..hayvani huylarımız için nuhun gemisi bedenimize her hayvandan çift çift alırız..çünkü bir kedi gibi mülayim de olmak yerindedir.. bazen de korunabilmek için yırtıcılık elzemdir..ve bazen bir köpek gibi sadık dost olmalıyım ama bazen de dostumu korumak için kapısında ayaklarımı uzatıp yatmalı ve mana piramitin-kalbimin koruyucu aslan sfenksi olmalıyım. burada cinsiyet başlar..kalp cinsiyetsizdir ve tüm organlar..ama hisleri uyanan insanda artık cinsiyet ve onunla beraber şehvet yani nefs başlar..



şehvet ve nefs çok mühimdir..eğer bizlerin şehveti yani bir şeyi yapmak için arzu ve isteğimiz olmasaydı hiç birimiz hayatta kalamazdık..çalışıp karnımızı doyuramaz, bir bardak su dahi içemezdik..ama şehvette fahişe olmamak lazımdır..fahiş bir şeyde  aşırı gitmek demekmiş..fahişede aşırı derece istemek misaliymiş..işte, mesela, kendimizin  fahişeliklerine bir bakmamız lazım bu durumda..neden?çünkü ne mal olduğumuzu en iyi kendimiz biliriz de ondan..başkalarının mimlenmiş yaftalı fahişeliklerini bir tarafa bırakıyoruz önce:kendimize yöneliyoruz..kendimizi 360 dereceden seyrediyoruz..neden?Rabbimin gözü kalbimde ya, o yüzden ..içimize bakıyoruz…kendi fahişeliklerimiz,  buyurunuz..bizim kariyer, makam,imtiyaz, mal, mülk,adam kayırma,başkasının ayağına çelme takma,elin masum evladına tecavüz edip yoldan düşürüp sonra ona fahişe deme,adam mimleme,uçkur düşkünü olma,insan köleliği ve akla hayale gelemeyecek çeşitlilikte fahiş fahişeliklerimiz vardır..unutmamalıdır ki ne kadar zina eden kadın varsa bir o kadar daha zina eden erkek vardır ve hatta ince düşünürsek daha fazlası..görüldüğü üzere nereye geldik…TABBİ Kİ BABİL KULELERİNE..nefsimize..egomuza..eee..insanın kibirden kurulmuş babil kulesi olurda, içinde tapınağı olmaz mı?ilk devir babil kulesinin içinde de aynen, tanrılara adanmış tapınak mevcutmuş..işte bizde, egomuzu, onun sevdiği  şeylerle doldururuz..nefsimiz=varlık dişidir.. yani çokluğu ve kesreti simgeler.. erkekle kadın arasında bunun bir farkı yoktur..her erkek er olmadığı için de ona merdok=marduk = vahyi ilahi ilmi adaletle oklaşmış er diyemeyiz..
her erkeğe merdan-yiğitler-erler-fütüvvet ehli diyemeyiz..kadından da er ve AHİ olur..bunlar ADAR dır=Erginlik, olgunluk.  Süre, zaman. Arkadaş, taraftar, omuzdaş, yandaş.Mart ayı. bunlar Rahmanın simgeleridir..ve hakikatte sadece ER VARDIR..yumurta dahi yoktur..Sevdiğim bende tefekkürümde artık tavuk mu yumurtadan yumurtamı tavuktan bahsinden kurtuldum şükür..bak eskiden  duyup öğrendiğimi, yaşarak, sayende,aklımı yitirmeden ki ,teşekkür ediyorum, öğrendim..şöyle diyoruz sadece Sevdiğim:ben anlamam. ben Horusum… yumurtaya bakar geçerimJ


geliyoruz mardukun gemi diye üzerine binip  gezdiği, emrine boyun eğdirdiği tiamat –kaosun canavarı çift boynuzlu ejder yılanına=CİNTEMANİ....suların kralı,eril prensip..spermler cinsiyetsizdir..ve hepsi aynıdır..ama hakikatte her damla ayrıca ummandır..ne eli vardır, ne başı ,neden kolu ..ama hakikatte bak şu dünyaya ;varmış değil mi?bazen içimiz dışımıza, bazen de dışımız içimize kıyamet ediliyor demek ki..ve her nutfenin=insanın=babil kulesinin,Yusuf’un kuyusunun, tur dağının,hıra mağarasının içinde kendi 18.000 alemi  de dürülüymüş..kişinin kendi tiamat canavarı da kendisiymiş değil mi?kendi nefis ejderini Müslüman edip, asa gibi dümdüz yapıp, eline, emri altına alamayan, kendi bedenine söz geçiremeyen hiç bir kimse ;demek ki ,hiçbir olaya, hakikate  ERİP ER OLAMIYORMUŞ..olduğunu sananların hakikatini öğrenmek istersek yine bir piramite-mer e-sevgi derecelerindeki en tepe noktaya şööle bir göz atmalıyız bence.tabanın kapladığı alan  ölçüsü nedir? tavanın noktası nedir..

Sevdiğim bunları yazıyorum ama bildiğin gibi ben bedenimin kölesiyim..ve hastalıktan,yiyip içmekten dolayı kendimin bile asla kabul etmediği bir dervişim..yani Sen öyle-dervişimsin- dediğin için.. yoksa bunu söylemek bile benim için utanç verici..benim dış görünüşüme bakıp; zaten kimse bu yazdıklarıma haklı olarak inanmaz ki.. onlara katılıyorum..”heyy bunu okuyan!! sakın bana inanma, tamam mı..gitt.. kendi  nefsine ve bedenine bak!!”..ve hayattaki en zor şey bence nefsine ,bedenine söz geçirebilmek..yani eskiden en güzel öz biçimde özetlendiği gibi..ELİNE ,DİLİNE BELİNE HAKİM OL



evet Sevdiğim..şimdi gelelim  mardukçuğumuzun şeffaf yapısına..marduk sureti bildiğin gibi şeffaf..ve içinde pek çok çark,değirmen dönüyor..ben geçen hafta bir şey gördüm.. bak, bununla alakalı bence.. nette reiki taşları görmüştüm..üzerinde değişik terki gül motifleri çizilmişti..sanırım o enerjilerin açılış biçimleriydi. hayalimde böyle yazılar akıp durdu. ama her paragrafın arasında o taşlardan birinin resmi vardı..bunu omurların düğüm bağları ,yani turuku a’li tesbihinin duraklarının tek tek açılması olarak algıladım ..bilmiyorum doğrumu Sevdiğimm..işte marduka dönelim yine..
sanıyorum gılgamış ta yada başka yerdeydi ki unuttum ..mardukun oğullarından biri babasını şöyle yad ediyordu:” içinden yıldızlar gözüken babam”..
ve Sevdiğim hani havada yaygın bir örtü misali latif halimiz olur ya ve içinden yıldızlar dahi gözükür..işte marduk o devrin ya peygamberi yada o manada yüksek bir eri idi..çünkü o tüm insiyasyon yani sufi esma ilmini tekamül etmiş ve tam anlamı ile  camii olan mazharı insan-ı kamili simgeliyordu…
ve mısırda bu rol, gökyüzü ilahi kişisi, tüm göğü kaplayan bedeni ile NUT a verilmişti..nut un da içi yıldızla doluydu..o kainatın anasıydı..tüm kainat henüz açığa çıkmamış ve nut un rahminde yaşıyordu ki bu yumurta  bölümü aslında daha sonraya denk geliyor tabii..
aslında marduk ve osiris   maddi kimlik değillerdi..adem de bir manada yokluk demekmiş .. ondan yaşayan hayat bulanı ise havası idi..osiriste de isis..ve mardukta ise iştar-KİBELE ..bu mitlerdeki  manevi -ehli tasarruf erkek figürler her daim bacakları birleşik yapılırlarmış..çünkü eski mısırda bacağı birleşik durmak ölü olduğunun ve ahret hayatına ait olduğunun sembolü imiş..ten renkleri de mavi-yeşile boyanırmış..ve bedenleri mumya sargılıdır=osiris..



ve Sevdiğim..bak buda derviş çeyizi için…osiris duruşu diye bir duruş var..böyle ayaklar birleşik..ve sağ kol sol kolun üzerine göğse çaprazlama bağlanmış..tüm ölü mumyaları da böyle imiş..yani tüm eski insanlık; o zamanki okul tapınaklar olduğundan dervişmiş değil mi?
ve  gılgamıştaki esma mitindeki aynı şey  eski mısır ve eski yunan kronos=Satürn-adar da da var..yani  mardukun,osirisin,kronosun üreme organı yok.. kesiliyor..aslında onlar, hakiki üremenin ,kalbe esma isminin söylenmesi ile olacağını anlatan eski tapınak insiyasyon sembolleri..zaten eskiden de bunu sadece kral ve ailesi,baş rahipler dışında hemen hiç kimse tam manası ile bilemezmiş..çünkü o zaman bir tanrı gibi halkı nasıl yönetecek ki değil mi SevdiğimmJ
neden üreme organları kesiliyor peki?..madde anlamından bakarsak:yada manevi hiç farkı yok aslında ,aynı:ONLAR da  MADDİ ŞEHVETE KAPILIP ÇOCUKLARINI YUTUYOR VE KENDİ KRALLIKLARINI VERMEYİP ÖLÜMSÜZ OLMAYI İSTİYORLAR…bu tasavvufta da var.. işte insanın bedeni tanrılaşıp putlaştırılmasın  diye mahfiyet yolu o yüzden seçilmiş sanırım..çünkü her insanın içinde bu madde alemine tanrı olmak sevdası vardır..

işte eski mısır mitinde; osiris-IŞIK ,kardeşi set-KARANLIK tarafından 14 parçaya ayrılır..İSİS tüm parçaları bulup mumya sargılarıyla birleştirir..yanlızca üreme organı bulunamaz .çünkü onu, nil deki bir balık yemiştir..işte neden bazı kavim ve inançların balık yemedikleri kökenini buradan biraz anlayabiliriz..ve neden balığın tüm çağlar boyunca ruhu simgelediğini de belki..ve eski mısırda istisnasız tüm ölen erkeklerin üreme organları da sadece  bu yüzden  kesilerek mumyalanır ve bacak arasına koyularak gömülürmüş…çünkü onların hepsinin tek dileği osirislerine-ışıklarına kavuşmak ve osiris olmakmış…J



farsça maran  yılan demekmiş..ve buto=kobra yılan..sanırım BUDA nın anlamına bakmak ve AHİ yle eş manaya geldiğini de anlamak lazım değil mi Sevdiğim..:)
Sevdiğim ..az evvel yatsı namazında bir şey oldu..ben çok ağladım..hani şu başörtüsünü nasıl örtmem gerektiğini uygulamalı öğreten vardı ya..işte aynı haldeydi ve yine yüzü bomboştu..ve o zaman bir şey anladım ..yazıma eklemem lazım diye düşündüm..eski mısırda firavunların ve asillerin başlarına taktıkları o başörtüsünün ismi  NAMES biliyor musun..bu kadar eklemek istedim..Sen anlarsın nasılsa..


((Osiris, yaratılışla ilgili olarak tohumla da ilişkilendirilir ki, atribülerinden biri başaktır. O bir tohumu andırır, buğday tohumu gibidir. Ama o, evrendeki her şeyin tohumlarını içerir.Osiris hep sivri külah başlığıyla, ayakları bitişik olarak tasvir edilir. Kimi zaman başında taç ve iki veya daha fazla tüy bulunur. Tasvirlerinde vücudu ya sargılıdır ya da balık pullarıyla kaplıdır. Elleri göğüste çapraz vaziyettedir ve bir kamçı ile bir asa tutar, bazen bir de baston tutar. Tuttuğu asanın üzerinde Sirius yıldızının bazı sembolleri bulunur ki, bu sembollerden ikisi köpek başı ve yaydır. Kimi yazarlar Osiris’i Sirius-B, İsis’i Sirius-A yıldızıyla ilişkilendirirler.))ALINTIDIR..

 Sevdiğim marduk-osiris için bugünlük bu kadar toparlama yeter bence..şimdi de onu has kadun hatunu iştar –kibele-isis e bakacağız birazda..çünkü bunların biri Batıni taraf biride zahiri ya o bakımdan..her bişey zıttı ile kaimmiş..demek ki sonuç=ancak kaim makamlar belkemiklerini doğrultabilirmiş..yani hali makamla kaimleştirenler..yani himmeti hediyelerine çalışıp- gayret edip -anlam katanlar sanki, değil mi SevdiğimmJbunu neden yaptım.. çünkü daima üçleme yapmak lazımda ondan..üç demek BİR demek..üçübirBİR..


((KİBELE-KUBABA.. Kibele, Dindimene, Sipylene, Ma, Anaitis, Hubel, Kıble, Rhea,Sibel giderek Athena, Eştar ve Artemis olarak değişse de bu, Bereket Tanrıçası'dır. Sembolik heykellerde, göğsünde bir sürü meme olan tanrıça...  Kubaba giderek "Kibele" şeklini almıştır. Mitolojide, ay Kibele'nin simgesidir. Orman ve mağara da ondan sorulur..Hilal, Kibele'nin genç kızlığının; dolunay hamileliğinin, batan ay ise olgun kadınlığının simgesidirler… Beş köşeli yıldız ise, beş daktilin sembolüdür. Hilal ile beş köşeli yıldız birlikte olduğu zaman, Yunan mitolojisinde, Zeus'un doğumunu simgelermiş... Eski Anadolu antik edebiyat el yazmacıları tarafından anlatılanlara göre, bir zamanlar Anadolu’da tanrısal bilgeleri doğuran kadın, yılan olarak görülüyordu. Ve oturduğu kentin adı Piytion’du. Pi sözcüğünün anlamı ‘baba’dır. Sözcüğün to eki ise ‘sen’ demektir. Pito yani senin baban, senin atan anlamındadır. Piyton kenti ise senin babanın, senin atanın oturduğu kent anlamındadır. Alıntıdır..))

Sevdiğim..kibele den ben kabala bile anladım  biliyor musun?..çünkü onlarda da din kadından devam ediyor ya hani, o bakımdan..ve bugün dünyada tam 1,5 milyon gerçek Yahudi kalmış..geçen öyle okudum..o zaman anladım ki bugün Yahudilik diye bir şey yok..çünkü o  yabancı araştırmacıda öyle diyordu..dışarıdan hiç kimsenin Ya HUDA olamadığı bir din olabilir mi ki?!!..bunların gerçekten kalpleri gibi, dinleri de kısır …inanılmaz bişi.


o zaman osirisci   AHİ DERVİŞi MASONları bir daha tefekkür ettim Sevdiğim.onlar, aslında, eski mısırda hz Musa’nın dinine girmiş ama yine tekrar, O gidince, samiranın peşinden gidenlerdi..gerçek YaHUDA lar ise; zaten gelecek kişiyi bilip bekledikleri için Medine’ye yerleşenlerdi..işte o sadık yahudalar hz Peygamberimizi Medine’ye davet edip, O’nu  “Tala al bedri aleyna “diye şarkılarla karşılayan ve evlerini O'na açanlardı….ve bugün masonlar, İsrail tarafından madden Yahudi kabul edilmiyorlarmış..çünkü onlara göre sonradan Yahudi olunmuyor- yahuda doğuluyordu..halbuki eğer birazcık idrakları olsa, her varlığın YA HUDA OLDUĞUNU da  ANLARLARDI DEĞİL Mİ SEVDİĞİMM..

Sevdiğimm..bil bakalım neye rastladım..cern için düşündüğüm şeyin doğru olduğunu tabii..aniden şu  karşıma çıktı.

(( Bir başka grup daha var ki, onların matematiğin bu dalı ve 248 sayısı ile ilgilenmelerinin bilim dışı bir sebebi var. 248 sayısı Yahudiler'in kutsal kitabı Torah'daki mitzvot aseh ('pozitif emirler') denk geliyor. Torah'ın mistik yorumu olan Zohar kitabına göre 248 sasyısı, insan vücudundaki parça sayısını temsil ediyor.Ve Kabala ile ilgilenen bir takım Musevi 'mistiği', E8 grubundaki 248 boyut / parçacık ile yüzyıllardır inceledikleri Kabala mistisizminin kesiştiğini düşünüyorlar. Örneğin Torah'da, kabalistlerin en çok önem atfettikleri isim Hz. İbrahim, kabala numerolojisine göre 248'e denk geliyor. Kabala içersinde daha buna benzer o kadar çok hesapta 248 sayısı geçiyor ki, hepsini burada tek tek anlatmaya kalkarsak, günlerce yazmamız gerekebilir. 


Kısaca şunu bilmek yeterli olacaktır: CERN'deki deneyi takip eden matematikçiler, 248 boyutlu E8 grubundan ne kadar faydalanıyor bilinmez. Ama onların arkasında, deneyin sonuçlarından 248 elementi çıkartmak için bekleyen onlarca Kabalacı olduğu kesin..))ALINTIDIR..


veee..eski mısır dersimizde hocamız, mumyaların yanlarına talesman-koruyucu tılsım muska olarak konan objelerden getirdi geçen ders..birisi, inanılmaz incelikte işlenmiş taş  bir kalpti..üzerine, inanmayacaksın ama  muhteşem bir göz çizilmişti.öyle etkilendim ki Sevdiğim, heyecanımdan ağlayabilirdim..ama ne yazık ki , bu şeylerde hissettiğim şeyleri Senden başka kimseye anlatamıyorum..çünkü benim gibi bu mevzulara ilgi duyanı bulamadım henüz..buda acı bişey tabii..neyse .işte ben hocaya kibeleyi sordum anlattı ..bak şimdi Kibele aynı zamanda küp de demek ya hani..ve İKİ YANI KULPLU KÜP formunda da çok yapılmış..anfora biçimli -kalp biçimli eski toprak su kaplarını da hayal et lütfen...KALB...

hani o yüzden; bazı inançsızlar, Kabe ile Kaba İLE ÇOK ÇİRKİN ŞEKİLDE ALAY EDİYORLAR YA HANİİİ…..işte bu bölümü o yüzden yazıyorum..ve KaBe me adıyorum.. hiyerogliflerde kalp harfi, kulplu su küpü şeklindeymiş Sevdiğim..ve okunuşu AB mışJyani Sevdiğim benim göynümüş gönül makamım doğru oluyor değil miJbugünkü manada eğer Kabe ye baksak su deposu gibi de anlayabiliriz tabii..ve eğer Yaratıcının:” sizi bir damla sudan yarattım” ayetini anlarsak olay değişir tabii..kibele de bir süt deposudur mesela..su ve süt ilmin sembolüdür üstelik..sarhoşluk vermeden ilimle gidilen yoldur birde tabii..

artık yazmayayım Sevdiğim..BOŞUNA YAZDIĞIMI BİLİYORUM..ÇÜNKÜ TÜM BU ÖĞRENDİKLERİMİ BU TÜR KİŞİLERDEN ÖĞRENİYORUM YA BİRDEJanlamayan cahiller bilmem kaç üniversite bitirse,bilmem ne doktorası da yapsa bomboş..onlar, ilk insanın ADEM ve ilk inşaatında melekler sonrada hz Adem'le   yapılan KABE olduğunu idrak etmedikten sonra tüm tarihler yalan yazacak.. ama o tarihi yazan yalancılarda bizleriz.. unutmamak lazım değil mi?ve tüm yalancılar hep şu şeyi söyleyecekler:”tüm dinler Sümerlilerle çıkmıştır ve tüm kutsal kitaplar Sümer tabletlerinden çalıntılanmıştır.. o devrin en kurnaz ve zeki kişileri =peygamberler ki, lider olabilmek için, kendine uydurduğu bir din kurup ,bunada yeni bir din  diyeceklerdir…zavallılar..hem de öyle zavallılar ki ALLAH KURTARSIN ve amin..

ve Sevdiğim bu haftada mumya yapamadım gittiJsanırım senenin son haftası ölmemiz lazım ki,senenin  ilk haftası dirilebilelim diye oluyor bunlar değil mi?birde Sana hediyem var..Mustafa Tatçı hocadan izin istedim..”bunu yaz..masallarını da bitir.. sonra da gerçekler kitabı yaz dedi Sevdiğim..bende:” ama o M-ASALlar gerçek ki “yazdım..işte aşağıda muhteşem bir M-ASAL VAR SEVDİĞİM.bana verdiğin her şey için sonsuz teşekkür ediyorum …SENİ SEVİYORUM..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
24.12.2011


Şathiyyelerin bestesi. ..Barış Manço rahmetli olmadan bir hafta önce kendisine,Şathiyelerden bir grup seçme yapalım, hafif sadeleştirmelerle besteleyin eminim çok sevilecektir demiştim...Bu teklifim üstadlara hala geçerlidir. Çıktım erik dalına şiirinden itibaren bir dizi şathiye, bestelense bir CD'de toplansa nasıl olur?



Şathiyyenin Metni
Men heft deryâyam cûş itdüm dil-hâneden
Bûm-âsâ ne buldum çıkdum bu vîrâneden

Bir pek taşun üstüni sürüp nadas eyledüm
Dirler iyü tarladur görenler fevkâneden

Tuz idi çün tohm bitdi biçdüm su ile anı
Hamâmda yuyup döğdüm buldum bir dâneden

Bir harîf âyineye bakup tarar sakalın
Hâce sözüm muhakkak bir dîv çıkdı şâneden

Acebdür halk deveye binmiş açar yelkeni
Sanki bir donanmadur çıka bu tersâneden

Gönülde gül bâğçesin bekle kim fil girmesün
Âlem halkı hazz ider bu özge seyrâneden

Aldum tavul sesini kaynatdum bal yağ ile
Ye bu fahir helvâdur bilürsen miyâneden

Tumba kaplumbağaya binmiş menzile gider
Şöyle çalar odunı almaz tâzîyâneden

Kartal katır toğurmış akreb beşiğin salar
Sizler bunı sakınun anlaman efsâneden

Deryâ gördüm bir meydân bindüm atun üstine
Koşdum cirid oynadum anla bu irfâneden

Gördüm yoğurd ağacı silkdüm pelte döküldi
Yidüm karnum toymadı bilmem anı yâ neden

Erim ammâ doğurdum vâfir oldı çocuklar
Kâmil sözin söylerler henüz toğmış anadan

Kılıcımdan süd çıkar emzirürem bunları
Gelürler ü giderler seçilmez insâneden

Eğerledüm kanluyı altun üzengilerle
Dizgin idüp atladum dıraht-ı kestâneden

Necm ü semâ şems ü mâh bir erün kabzındadur
O da âkilden değül zümre-i dîvâneden

Buna didüm birâder bana didi sus yiter
Açdı bana bu bir der toldurmış dür-dâneden

Bir katre şarâb içdüm meze itdüm âteşi
Beni gören dir gelür yine bu mey-hâneden

Oturmış bu bir yirde kaymakdan kaftân diker
Gelüp halkı seyr ider o çeşm-i sûzâneden

Pâdişâhlar bu yolda tahtını terk eyledi
Verdî virür cânını gitmez âsitâneden