31 Mart 2013 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 48

KAYIKÇI
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 48

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. bu hafta acaip uçukuz..inanılmaz yani.. kontroller fora.. beni kontrol etmelisin bence… bilgisayarımızın yayını  dahi bizzat efendimizce açılıp ,yayın akışımız başlatılmış… önce izninle Sana bir masal anlatmak istiyorum.. konusu tabii ki AliCemGiz Üstadı ve çömezinin oyun içinde oyunları ve bir keçinin kaç defa satılıp, yine efendisinin evine dönmesi hakkında. lakin henüz bu masal yazıcısı oyunu çözemediğinden, bu bahis bu kadarcıkla kalsın.. bakarsın satırlar aşağıya doğru soyundukça mana kendiliğinden açığa çıkar, kim bilebilirJ?..

geçen masalımı 5 hafta  sonra yazabilmiş olmak inanılmaz iyi geldi…galiba yazmak gerçekten çok rahatlatıyor. yazdıktan sonra ise yazdıklarımı okumak beni çok hayrete düşürüyor .. sonra olanları takip etmek-olayların gidişatını seyretmek ve onların birbirlerine  bağlanışlarını izlemek süper bişey..sadece biraz fazla yorucu ve bazen olayların seyri katlanılabilir bişeyde değil.. neyse gelelim hatıralarımıza..

ANAERKİL DÜZENİ DENEYİMLEMEK
J
24 mart pazar.. bu sabah davetli olduğum bir kahvaltıya katıldım..ormanlık bir bölgede, yeşillikler içindeyiz. kapıyı son derece temiz, zarif derviş ve dervişeler açtı.. içeriden ruhu dinlendiren musiki ile güzel kokular dışarı yayılıyordu.. sanki kapı cennete açılmıştı ve huri-gılman ilk beni karşılıyordu.. bu kadar disiplinli nizam ve zarafet ile, doğal bir sakarlık afeti olan ben
J..yani çok enteresan bir iksir..çarpıcı. benim hiçbir disipline gelmez ve tüüm disiplerini anında bozan yapım bakalım burada neler yapabilecek ve sınırlarını ne derece esnetip, kimleri ihata edecek… Sevdiğim.. canım.. bana çok hoş şeyler yaşattığın için teşekkür ediyorum.. keşke Sende olsaydın. velakin Sen bence henüz geceden mahmursundur..bizse bu Pazar erkenciyiz..


merdivenlerden rengarenk giyinmiş  tennureli mevleviyeler ve resmi kıyafetli mevleviler arasında yukarı çıktık.. estetik ve zarafet zirvede.. tüm merdivenler küçük mumlarla donanmış ve her yandan musiki ,güzel kokularla her zerrenize nüfus ediyor…merdivenin başında, siyah ihramının omuzlarına orman yeşili şalını koymuş ev sahibemiz bizi neşeyle karşılayıp, odasına aldı.. şimdilik biz ilk gelen iki kişiyiz ve en şanslılarız (yani hurilerim -bakir-e liklerim hep devam ediyorJ)..kendime şaşıyorum.. O’nu Sana eskiden yazmıştım Sevdiğim hatırla bak. hani Ali Meclisi vardı ya işte O.. konuşuyoruz.. beni hatırlıyor:” ben size nasıl öyle özel , hem de çok mahrem bir şeyi anlattım çok hayret ediyorum. ama bu şeyler içinde, ortamda, o tür kişiler vardı demek ki, öyle zuhur etti”” diyor.. sonra ben soruyorum O anlatıyor.. O’nun efendisinin yazdığı Helenistikmitolojiden sonraki en büyük hayali ise, bir dünya mitolojisi kitabını yazabilmekmiş.. fakat bunu gerçekleştiremeden göçmüş.. en çok bu habere seviniyorum Sevdiğim.. demek ki ben yanlış bir yoldan gitmiyordum ki, bu bir tarz-ı meşrepti…

birazdan diğer misafirlerde geliyor.. kahvaltıya aşağıya iniyoruz..sıradan bir kahvaltı saray usulü bir ziyafete ve özel hizmete –seremoniye dönüşüyor..tam bir serenat ve görsellik hakim..sarayda haremdeyim ve her yanım halayıklarla doluydu.. zarafet her yandan yansıyor da yansıyor.. lakin benim kadar dobra ve olduğu gibi olmaktan gayri olamayan birini dahi rahatsız etmeyecek kadar yerleşik ve içselleşmiş.. yani tek bir yapmacıklık asla yok.. sadece profesyonel  iki  fotoğrafçı sürekli denklanşöre basıyor ki ben böyle şeylerden nefret eder çook rahatsız olurum..


sofra da tabii ki bizim veled soru sordu. diğerlerinin soramayacakları amma çok merak ettikleri her şeyi çok kolay sıradan ve normal bir şey gibi sorabiliyorum biliyorsun ve hemen hiiç reddedilmiyorum nedense (acaba bu derece olaya BEDEVİ- cahil kalmayı nasıl becerdiğime hayretten mi öyle hoş görüyorlar SenceJ?!).. ev sahibesi benim soru sorma makamı olduğumu ve sorularımı çok sevdiğini söyledi.. ve her sorumu tüüm doğallığı, bir kadının hislerinin en güzelliği ile anlatıyor da anlatıyor.. eminim ki öğrencileri düğün bayram ediyor..sofra duası bendirli ve müzikli ve ilk defa şahit olduğum gibi harika meşksel.. ben neden bu tür konularda bu derecede kabiliyetsiz yaratıldım hiiç anlamıyorum Sevdiğim.. neden?!! ve O ekliyor: ”HERYERE GİTMEYE İZİNLİ OLMAK ÇOK GÜZEL OLSADA EN BÜYÜK –EN ZOR İMTİHANDIR…MESELE SADAKATİ SINAMAKTIR..BAKALIM GİTTİĞİ KAPILARDAN GERİSİN GERİYE DÖNEBİLECEK Mİ, Kİ, ONA BU İZNİ VEREN İLK KAPIYA DÖNMEYİ BAŞARAN HER DAİM ÇOK NADİRDİR..BAŞARAMAZLAR GENELDE..”..


birazdan öğle salatına en üst kata mescide çıktık..bir geçmiş siyasi kimlik bize imamlık ediyor.. o şuan bahçeden sorumlu bakanmış, öyle tanıtıyor kendisini
J..kahvemi tabiiki büyük bir fincanda almayı isterim..hııım nefiss..sohbet güzel ve yine alt salondayız..benim oturmam için bir yer gösteriyorlar..bahçeden sorumlu bakan yanıma gelip diyor ki:” başınızın üstündeki tacı şerif doğudan  ..  hz geldi.. buraya herkes oturamaz, çok ilginç “diyor.. birazdan oda yanıma oturuyor ve meşkleri başlıyor.. Ya Rabbim Sevdiğim..Ruhum bir Mevlevi biliyorsun ve böyle bir sema ayini başladığı ilk dakikalar o müziğin bana neler yaptığı malum..gittim..


oturduğum yerde; BAŞIMIN ÜSTÜNDEN BİR İP- hattı istivam olan ana eksenim üzerinden, sanki bir ip sarkacı misali bedenimi eline aldı..ilk evvela iki yanıma bir sarkaç gibi salınırken, birden sarkacım yönüne karar verdi ve  soldan sağa doğru salınarak dönmeye başladım..birazdan gözlerimi açamayan ben, bu dönüşün normalim olmadığını anladım ve kendimi yönlendirip  sağımdan kalp istikametime kendimi döndürdüm ve öyle devam ettik..gözlerimi açtığımda ortada dönen rengarenk tennurelileri ,onlar yerlerine geçince ortaya gelen diğer turna kuşları  dervişanı seyrettim.. müzik, sesler, hatırlayış…birazdan yine gözlerimi kapattım ve sarkacım beni yine tersten başlattı ama bu TUHAFLIK-TERSLİK neden oluyordu anlamasam da, bu defa düzeltmedim Sevdiğim ve birazdan kalbimin istikametine doğru kendiliğimden düzeldim
(aslında için için hissettim ki ben, o hep merak ettiğim damlaların neden kimi sağa ,kimi sola dönüyor ve neden asla kat’a birbirlerine ne değiyor-ne  karışıyoru anlamama izin verileceğini de çaktım).. meşk bitti..hamam halvethanesi buharlaştı ..demler safa bula..demi aşıkâna huuu diyelim huuuu..

su

işte Sevdiğim biraz bahçeye çıktık.. Ya Rabbim hizmetin zarafetine bak, birde bana bak!!..KESİN CENNETTEYİZ.. çok hoşsun yani.. çardaktayız.. kenarda bir küçük su havuzu var…çaylar geliyor.. yeni sorumu masaya parmağımla çizerek, ev sahibemize soruyorum. bu hattı istivanın sağdan sola veya soldan sağa dönmesinin manası var mı? az evvel yaşadıklarımı anlatıyorum.. sarkacımın neden böyle yaptığını bana onun ancak anlatabileceğini de.. gülüyor.. sorumu beğenmiş.. hattı istiva çizgisine şeyh den başka hiç kimse basamazmış.. yasakmış.. post onun üzerine koyulurmuş.. ve semaya çıkacaklar batın-soldan  çizgiye doğru gelirlermiş. .fakat her derviş sağa-zahire çıkamazmış.. ona ancak şeyh karar verirmiş.. ve siz görmüyorsunuz ama onlar gözleriyle kitaplar dolusu konuşurlar diyor.. işte şeyhinin önünde boyun eğip görüşmesinden bu izni alamayan derviş asla semaya çıkamaz ve zahir olamazmış.. çocuk: “ama biz hiçbir semada şimdiye dek böyle bir şey görmedik” diyor.. cevap: “şimdikilerin hemen çoğu gösteride o yüzden görmüyorsunuz ama gerçekte böyledir” diyor..Sevdiğim bu anlatım bana neler anlatıyor ahh bir bilsen ..keşke dile getirebilip Sana yazabilseydim.. ne yazık ki henüz o anlatım aşamasında bir yapım yok..ve ne yazık ki sorumun cevabı bu değildi?! (belki de doğru cevaptı ve ben henüz onu anlayacak idrake yükselememiştim).. onu daha sonra öğreneceğim inşallah ve aminnn..PEKİİ.. BANA BUNU DENEYİMLEYEREK ÖĞRETMEK İSTERMİSİN?!!


birazdan yine içerideyiz.. yemek.. Ya Rabbim çok basit bir derviş yemeğini saray usulü saltanat ve zenginliğe ancak bir hanımefendi dönüştürebilir değil mi? bizim masal çocuğu soruyor, O anlatıyor.. Hindistanlı dostlarından. aşramda misafir edilişinden ve oradan kendilerine gelen misafirlerinden.. budistlikten islama dönmüş yeni talebelerinden gösterip tanıtıyor.. çocuk: “ben takip ediyorum ki, bazı tasavvuf ehlinin –hepsinin değil-nadirinin hayatına belli bir noktadan sonra brahmanlar giriyor.. yani brahmanlar gelip o kişiyi buluyor, bu neden ve ne zaman oluyor?”.. ev sahibem:Nirvana-hiçlikte oluyor ve gerçekten de onlar gelip sizi buluyorlar.. doğru tesbit etmişsiniz” diyor.. Ya Rabbim beni soru sormaktan kurtar istersen J….O’nu tanımak çok zevkli.. bir kadının bir kadını tanımak istemesi daha hoş bir şey üstelik.. bu arada meşkte karşıdakilerin bakışlarından tanışıklık derecelerini de kontrol ettim Sevdiğim. Seni daha çok kıskandım tabiii..insanlar gözleriyle neler yapabiliyorlar ahh bilsek ve sanki kimi gözlerden bakan insan cinside değil üstelik??!!.. ben burada  daimi olsam, gerçekten de efendimin,  yine beni bunlardan çook  uzak tutması zorunlu olurdu benceJ!!


ve artık serbestmişiz..O, bizi bahçe kapısından uğurluyor..çook mutlu..O’ na veda ederken diyorum ki: “umarım sorularımla sizi incitmemişimdir”.. O:” ne demek.. beni çok mutlu ettiniz.. iyi ki onları sordunuz.. yine beklerim.. siz soru makamısınız.. sakın makamınızı terk edip, bırakmayın olur mu” diyor gülerek.. (ahh!!ahh!! bu çocuk makamsızlık makamını bir idrak etse ,bir kendisini onaylayabilse!! ahh..ahhh)..

*Sevdiğim soru makamı diye bişey var mı? bu emmare nefsin makamı olabilir mi? ben ne zaman soru sormadan durabileceğim? ve ne zaman gözlerimle, kalbimle konuşabileceğim? ..ne zaman susarak kainatın kitabını ve insan denilen kitapları okuyabileceğimJ?..ne çok soru sordum dii mi?....
bu muhteşem gün için teşekkür ediyorum.. haaa.. bu arada, ev sahibemiz ikinci gün organizatörümüzü aramış ve çok selam söylemiş.. çocuğu çok  sevdiğini, ne zaman istersek, hatta sık sık orada buluşmamızı dahi istemiş.. götüren olursa koşa koşa giderim de, taaa şehrin bir ucu?!.. ve tabii bende kültür işeri müdürümüzü aradım.. yeni bir isim ve telefon numarası verdimJ..hizmette sınır yok…KAFAM HEP SAĞ VE SOLA DÖNÜŞLE MEŞGUL..


pazartesi dersimiz için evden çıkarken, birden dolabın üstündeki yeni hediye gelen incecik İsmail Hakkı Bursevi hz nin Özün Özü kitabını görüyorum ve onu açıyorum..karşıma ilk çıkan satırları Sana da kaydetmek isterim: 

….”Çünkü yürüyen hiçbir canlı yoktur ki, Hak onu perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru yoldadır.(hud suresi 56)”buyurur .binaenaleyh, herkes bir isme mazhardır; o ismin etkisi altında ve avucundadır. Gerek cemâl, gerek celâl, gerek Hâdi, gerek Mudill. O şey(kişi),o ismin dosdoğru yoludur. itikatlar da böyledir. Bir kimsenin itikadı, diğerine göre eğri olsa da, onun zatında bir ismin tecelligahı ve gereği olması itibarıyle doğrudur.. mesela yayın doğruluğu eğriliğindedir…. … ..(alıntı)


pazartesi kızlarla dersimizden eve döndüm..telefonuma bir mesaj geldi
…hkv vakfı Kudüs gezisi düzenlemiş..Ya Rabbim bu kadar olur.((GEÇEN HAYALİMDEKİ ANLATILAN BİLGİYİ HATIRLIYORUM ANİDEN..El Halil ,Halile..ve birkaç çok tehlikeli insanların yaşadığı yerleri)) …. öyle böön böön bakıyorum.. ilk defa oraya gidebilmek için içim böyle gidiyor..cıız ediyor..ne yapayım?.. benim hiçbir zaman maddiyatım olmasına nedense izin verilmiyor biliyorsun .. aslında istersem gönderilebilirim ve bunu da biliyorum. 

Sevdiğim..oraya gideceğimi neden bu kadar hissediyorum..orayla bağımı çözemiyorum..
o iklim ve kaos benim yapım için değil biliyorsun..ama Rüyalarımın Efendisi, iki kat kırmızıya bulanan içinse orası her şey. şimdi bile bunu yazarken kalbim bu harflere doğru atılmak istedi ne tuhaf değil mi?.. HÛR u görmüş bir göz bunun maddesini de ister mi Sevdiğim? .. birden Ortadoğulu doktorumun geçen söylediklerini ürpererek hatırlıyorum:” beni sürekli test edip ,imtihan etme!. o, senin merak ettiğinden, nakşi tacından bende de var “deyişi ve çocuğun:” onu merak etmiyorum ki.. ben sizin öyle biri olduğunuzu en baştan anlamıştım” deyişi ..sonra şunu sormuştum Sevdiğim: ”mademki en yüksek enerjili adamlar o bölgede, neden orada kan hiç durmuyor ve neden insanlarına yardım edip kurtarmıyorlar”.. dr: “çünkü şu an negatif enerjili olan ….  hakim ve tüüm dünyayı onlar yönetiyor.. şimdi iş başında olan Allah’ın pozitif enerjili askerleri ise çok azlar.. oysa ki bir avuç olmalarına rağmen onların her birisi çoook ama çok etkilidir.. her biri bir ordu sayılır.. işte negatif olanlarda bu pozitiflerden o yüzden çok korkuyorlar ve bulurlarsa anında yok ederler”.. ve Sevdiğim o bir şey söylüyor.. Sen bana bunu yapar mısın peki?.. hıı? lütfen doğruyu söyle olur mu?.. işte.. bunları hüzünle düşünürken şimdilik maddi Kudüs gezisi hayalimden vazgeçiyorum Sevdiğim.. nasılsa orası her halükarda bizim değil mi J


ağlama duvarı haline sokulmuş yeni şeytan taşlama duvarı
  ve  dr sohbetine dönüyoruz. .eşinin umreden getirdiği yeni bir takvim kataloğundaki Mekke’nin yeni silüetlerinin resimlerini tek tek gösterip anlatıyor…”bak..bu saat kulesi..7 li ve kimin sembolü?.. bak! artık 3 sütunlu şeytan taşlama yok.. şeytan taşlanamasın diye üstüne tek bir duvar örmüşler gördün mü?”..aaa..evet.. Sevdiğim ne yapmışlar?..çocuk: “bir rüya görmüştüm.. Muallak Taşının altından Kabe’ye U biçiminde mıknatıs tünel olduğunu ve İsraillilerin kötü bir niyet için orayı alttan kazdıklarını, bu doğru mu?” ..dr:”evet.. birinci de yarısına gelmişken yakalanmışlardı ama onlar 4 yönden kazıyorlar ve yaklaşıyorlar. tek işleri bu.. orayı kendi istedikleri hale çevirmek..çünkü KABE TÜÜM DÜNYANIN VE KAİNATIN ENERJİ MERKEZİ de ondan”..
 ve dr eşinin onun isteği ile getirdiği taşları çocuğun önüne koyuyor.. bunlar  Uhud Dağından..bu topraklar ise Arafat’tan( toprak, cam vs ne tür taş, kum, çakıl ararsan var).. bunlar Nur Dağından ..aç avucunu diyor dr..ve avucuna küçük bir yanardağ kayası bırakıyor.. onu sık ve öyle bekle diyor.. şimdi söyle o ne renk?..çocuk siyah!!..mor?!! dr: o mavisiyah bir taştır.. onda Cibrile ait izler var diyor.. hıııımm. hımmm.. teşekkürler Sevdiğimm.. ((oraya o vakit çıkamamış lakin otobüsten dağın üstüne  güneşle oyulmuş heykelleri seyredip hayret etmiştim ya hanii..meğer onlar kişiye özel bir gösteriymiş, az evvel öğrendim..)) BEN DÜNYADAKİ EN ZENGİN İNSANMIŞIM GERÇEKTEN DEĞİL Mİ..aynı söylediğin gibi bu zenginlik gerçek insanları tanıma zenginliğiymiş meğerse…SENİ SEVİYORUM..VE SENİ TANIMAYA ÇALIŞIRKEN NE ÇOK ŞEY KAZANIYORUM DEĞİL Mİ?!!


26 mart Salı.. bugün evdeyim ve keyif yapacağım..aa..telefon ve Ayşe..mekanlarına gelebilir miyim diye soruyor..yok diyor çocuk..başka gün..aaa..aklıma bir şey geliyor..az evvel nanenin uyanırken gördüğü bir rüya..
kapıyı açamayan çocuğun yanına Evvel Zamanı gelmiş ve şifreyi çevirip açılmayan kapıyı açmışlar(Sevdiğim şimdi şifreleri çevirip açma vakti biliyorsun ve 2 tanesi tamam oldu..Sende onaylarsan biz beraber yeni okumalara başlayacağız değil mi?!! Ve artık hayalide olmayacak sanırım. .en son vedanda yaşattığın gibi uyumadan fiili. ve tüüüm polenlerin bu çocukta..süperdi ) .. hııımm..tamam diyor çocuk az sonra çıkıyorum..durakta Ayşe’nin geçen sefer okuyup iade etmem için emanet verdiği A. Ali Haydar Efendinin makalesini okuyorum.. Evvel Zamanımın Halidi Nakşibendilik ve klasik melamikle irşad ettiğini not düşmüşler ve hiç halife bırakılmadığını.. bunları okuyunca, Evvel Zamanımı ilk tanıdığımda, Efendisi için ilk nette gezinişimi ve şimdi gideceğim muhitin sakinlerinin Evvel Zamanımı es geçip, olayı nasıl sahiplenip kaydettiklerini hüzünle  hatırlıyorum..


okuduklarımı O’na anlattığımda bana bakıp, şunları anlatmıştı gülümseyerek ve sakince:”
onu ilk camide görmüştüm.. genç bir askerdi.. tertemiz asker giysileriyle cami cemaatine karışır ve çok edeble namaz kılardı..onu takibe başladım.. ondaki edebi, devamlılığı görünce ve arada pastanemizde yemeklerini yediği bir gün onu tekkeye davet ettim.. “ .. “ tanıştırdım.. hatta ileriki zamanlarda onun beline kuşağını da pastanemizde biz ellerimizle bağlamıştık” ..ve başını kütüphanesinin en üstündeki ipekli bohçaya çevirip, parmağı ile işaret ederek çocuğa gösterdi: o bohçayı görüyor musunuz ?.Onun içinde Ali Haydar Efendimin emanetleri var.. inanınız bir defa dahi açıp bakıp, üstüme giymedim, elimi sürmedim..edeb ettim.. öyle geldiği gibi duruyor”.. çocuk ilk defa o bohçada ne var diye merak etmişti..


bir yıl sonra yeni okuduğu derviş çeyizi kitabından çok etkilenen çocuk, merakla birdenbire, o bohçanın içindekileri görüp göremeyeceğini Evvel Zamanına edebsizlikle sordu ve yine işaret edilen yere baktı çocuk.. aaa..emanet bohça yerinde yoktu.. Evvel Zamanımın hatunu sultanı anlatmaya başladı:” evladım ,O’nun iki erkek torunu varmış.. öyle çok telefon açıp, öyle çok ısrar ettiler ki ,bende dayanamadım Evvel Zamanına “Sen yaşarken bunları ailesine geri verelim, yoksa ileride sorun çıkar” dedim ve  Ali Amcanı razı ettim, onlar da hemen gelip aldılar..artık bizde değil ”  ...işin ilginci Sevdiğim, zaten emanetler alınınca, az sonrada Evvel Zamanım bu alemden göçüp gitmişti.. ama giderken kaç defa bu çocuğa büyük bir neşeyle gülerek şöyle demişti: BİZ ÖLMEYİZ.. BİZE ÖLÜM YOK..BİZ HAY’IZ.VAZİFE DEVAM EDECEK.. ŞİMDİ VE İLELEBET.. BERABERCE BİRLİKTE..BİRİZ.. Sevdiğim ne olur bana yardım et olur mu?..


bir iki saat sonra  farklı bir tarihi, farklı kanunları yaşayan, farklı bir coğrafyadayız . şeriatın ilk kapısından demek ki buradan giriliyordu.. burası ülkemizin kaotik KUDÜS’Ü misaliydi. ..ehh.. bende tabii ki buraya uğramalıydım J … burada tüm kadınlar siyah..erkeklerde değişik..taksiden iniyoruz..tam karşımızda en eski kızıl okul var ki, muhteşem. Biz, sağımızdaki kilitli demir kapının  otomatiğine basılınca içeriye giriyoruz.. çok güzel, yemyeşil bir bahçe.. eski- dökük - harabe bir kadim köşk..bahçenin ön tarafına doğru ilerliyoruz.. yan binaların pencerelerinden hep bir ağızdan okuyan çocukların nağmeleri çın çın çınlıyor. çocukluğumu hatırlayıp gülümsüyorum  ..ne masumduk.. ne saf…bize ne oldu?!!..İsmet Efendi hz ..okuyoruz..

ANAERKİLLİĞE DEVAM
evdeyiz.. ilk defa  Hamra-kızıl -ismiyle müşerref olduğum ev sahibemiz tam bir hanım sultan..80’ine merdiven dayamış fakat cildinde zerre kırışık ve ihtiyarlık belirtisi olmayan beyaz ötesi nur-pamuk kadar beyaz ve pamuk kadar el değmemiş naif görünümle  saklanmış bir mücevher misaliydi.. bu nasıl bir iş..o hasta ve 90 lı yıllardan beri zor yürüyor, pek çok rahatsızlık çekerek ,sadece dr için evden mecbur kalınca çıkabiliyormuş.. bazen ve sık sık Yaratıcımızın çok kıskanç olduğuna hayret ediyorum Sevdiğim.. neden?.(*ve bir defa daha fark ediyorum ki; dışarı çok çıkan ,türlü sentetik makyaj malzemesiyle cildine hava aldırmayan, herkesle tensel veya gözsel- zihinsel temas eden kadınlar gittikçe ışıklarını kaybedip, hızla çirkinleşiyor ve yaşlandıkça kadın görüntüleri erkeğe ama aynı tek tip erkeğe dönüştürüyorlardı)….ve  ben onu ne kadar beğendiysem, oda benim çok haşmetli ve gösterişli biri olduğumu söyledi.. çocuk: ”bu üstümdekileri çıkartınca o haşmetten eser kalmıyor” dedi gülerek.. o: “yok, öyle değil, öylesiniz “diyor yeniden..

Ya Rabbim soru sorma makamımı kaptırdım.. özel hayatım didik didik.. hiç durmadan sorduklarına cevap veriyorum..hiç umurumda değil ki zaten.. olmuş, bitmiş.. o olayları yaşarkense kendim kadar ketum-ser verip sır vermeyeni ise henüz etrafımda tanımadım belki de.. artık umurumda değil.. değmez çünkü..Birazdan Güngör teyzede eve geliyor ve neden öyle ince elek sorudan geçirildiğimde açıklanıyor.. eğer bir salaklık saflığı makamı varsa o ancak benim olabilir.. hayatında hiçbir kimsenin özelini merak etmeyen ve güvendiysem onu sorgulamadan her daim körü körüne inanıp peşinden gidebilen benim benn!!…yine de  kendimce,kendi hayallerimi kirletmemekle en güzelini  yapıyorum.. çünkü başka türlüsünü zaten yapamam.. ben,hiçbir kimseye ilgi duyup, merak etmiyorum ki..((*bir tek SEN. ama Senin dahi özelini bilmeyi asla istemem.. çünkü o zaman hayatı ikimiz içinde mahvedebilirim J.bazen yapıyorum ne yalan söliim  diimi Sevdiğim.. ve Sen canımı o vakit inanılmaz acıtıyorsun… özüür ..))

“”YENİ BİR  İDRAK PERDESİNİN YIRTILARAK AÇILMASI VE İLK ŞOK ETKİLİ YANSIMASI:
Ahh Ya Rabbim.. Sevdiğim.. bana neler yapıyorsunuz böyle..bana neler yapıyorsunuz.. ne? neden? niçin? SEN BİR BEDEL OLMANIN ANLAMINI BİLEBİLİR MİSİN SEVDİĞİM?
Bir bedel olduğunu idrak edebilmen için örülen yeni yazılımını okuyabilir misin?. şimdi ben göremesem de şu halimi tüüm tasarrufatımın seyrettiğinin bilincindeyim.. tepkim ve ilk idrakimin, ilk dank edişimin bendeki yankısı-aksi nasıl olacak..tabii ki “SEN BU GÜN AĞLAYAN VE YANSIYAN KADINSIN” olmak kolay bişey değil  dimi Sevdiğim. nerdesin? neden yanımda değilsin? bana neler yapıyorsun? yıkılmadık duvarım kalmamıştı oysa, temellerimi de mi yıkacaksın? bilmiyorum.. “”


Ev sahibem:” O, çok hoşgörülüydü.. neden sizin özgürleşmenize izin vermemiş hayret!.. O, böyle bir şey yapmazdı..göz göre göre senelerdir zulüm çekiyorsunuz ama.bu doğru değil ki..” çocuk hatırlıyor.. bir sabah, odasında, O’ndan istediği izinlerini.. hiç bir değeri olmadığını öğrendiği-hatta bugünkü tariklerde neredeyse alay konusu bile olan örtüsünü de çıkartacaktı .. iki ayağı üstünde durup, hayatını kazanıp özgürleşecek, bu zulme set çekecekti.. Evvel Zamanı hasta yatağından aniden hızla doğruldu ve takkesinin altından bir tel saçını tutup çekerek şöyle konuştu: “açamazsınız, tek bir tel saçınızı dahi gösteremezsiniz, saç o kadar değerlidir ki”.. kendi hiçbir evladına bir defa dahi  örtünün demeyen kişi ,bu masal veledine böyle demişti ne garip değil mi Sevdiğim.. BELKİDE BENİM NEFSİMİN KORKUNÇLUĞU KİMSEDE YOK?!.. ve evine döndüğü hafta, bir sabah vakti, Mihri Sultan HIRKA ve başının üstünden salınmış başörtülü EFENDİLER EFENDİSİNİ seyretmişti.. şalını nasıl örtmesi gerektiğini sakince uygulayarak göstermişti.. ve örtülerini yakalarının üstüne salsınların anlamını da böylece idrak etmişti.. ve NUR SURESİNİN İLK AYETİ: bu sure içindeki her şey size farzdır.. ve çocuğun kalbindeki bu konuya dair tüüm vesveseler uçup gitmişti..


 gözlerini daldığı yerden kaldıran çocuk: “canım acımıyor ,hepsi geçti gitti “diyor.. Güngör teyze: ”hayır senin canın çok acıyor..o yüzden böyle konuşuyorsun. kabul et” diyor.. Sevdiğim benim canım, o esnada birbirlerine birleştirirken çıkan manaya acıyor ya huu.. yani, yaşı 75 lerinde yol alan onun, asla idrak etmek istemeyeceği ve aklının kabullenemeyeceği şeylerdi bunlar.. bunu ona nasıl anlatabilirim?!.. yok ki onda o mana..  Ayşe’ye bakıyorum hüzünle:” merak etme.. bugün benim yerimde senin olmana izin verilseydi, aynı şeyleri sende yaşayacaktın.. gerçi o zaman senin için buna izin vermemişler ama kaderin yine de üç aşağı beş yukarı değişmemiş.. aynılar inan”.. gülümsüyoruz..


ve Evvel Zamanımın bir göz nuru ile  efendisinin bir göz nurunun kısa süren bir halini anlatıyor şimdi karşımdaki Sultan..
((peki ona nasıl izin vermiş?!!..*o yarım kalmamış mı?!!)) beni neden bu kadar ısrarla davet ettiklerini şimdi anlıyorum.. Sevdiğim insanın mana babası onun hakkında karar verir değil mi?
*teslim oluş hayalim: HATTA BU MASAL VELEDİ İÇİNDE SENLE BİR AKİTNAMEYE İMZA DAHİ ATMIŞ MESELA
(*sene1989-  çoook uzak, çoook deriiin bir ağacın köklerinden-birlikte uyuduğum “ …” koparılıp  acıyla uyandırılarak ayrılışımın tarihide aynı zamanda. ne tuhaf ki, bu yazım esnasında kayıtlarımı buldum)…..


kendi hayatımı mahvedeceğim bir rüyanın ardına takılıp-kendimi en günahkar ilan edip affedemeyip-kendimi cezalandırmaya karar vereceğim imtihanımın ilk başlama tarihleri belki de ..ÜSTELİK BEN de bu manalar HENÜZ ORTADA DAHİ YOKKEN!!. Demek ki bunu bilenler ve  beni o imtihana sürükleyenlerim taaa o zamandan beri bu çocuğu kontrol ediyorlardı ki, şimdi yazarken anlıyorum be Sevdiğim.. ama nedenn?!!)

O, o kadar hassas ve nazikti ki, bir bedel vermeden kendini mutlu hissedemezdi değil mi? Ya Rabbim neden ben bu konuda tıpatıp aynı O’na benzemişim.. neden hiçbir hatam için kendimi affedemiyorum?!!
HALBUKİ DÜNYADA GERÇEK ADALET OLMASI MÜMKÜN DEĞİL Kİ!! Sevdiğim, bilmiyorum anlatabildim mi, ama galiba hiiç iyi değilim.. kalbime gelen manalar.. hiç kırgın değilim.. istediği gibi sadece sadık olup, O’ndan eminliğime devam edeceğim inşallah ve amin.. ikindi salatında dua ediyorum.. buranın ışığı kandilinin uyandırılıp diriltilmesini ve ışığının eskisi gibi etrafı aydınlatmaya en kısa zamanda, en güzel biçimde devam etmelerine  .. duam farklı ve biliyorum ki bana ait değil..


bu yüzleşme beni çok yıprattı…kelebek etkisi..tasarrufatın kaderimizi kimlerle nasıl bağlayıp, bizimle işlerini nasıl yürüttüğü.. ve bir birilerinden ne olursa olsun asla vazgeçmediklerini.. gerçek aşkı yaşayanların halen hazırda sadece onlar olduğunu, bizlerinse onların tevhidi aşklarından nasibimiz kadar insanlıkla müşereff kılınacağımızı TEFEKKÜR EDİYORUM.. kafam olayları cami-i cem edebilmek için çırpınırken evden çıkıyoruz..ev sahibem beni çok sevdiğini, her zaman kapılarının bana açık olduğunu, yakında yine gelmemi söylüyor.. sokaktayız.. burada kanunlar farklı..yasak taxi  durağından birine biniyoruz zira, diğerlerinden zaten yokJ


*ilginç olansa;Evvel Zamanımın hiçbir okula gitmeden akıl almaz bir edebe, ilime ,bilgi, görgü ve kültüre sahip olmasının herkesi nasıl hayrete düşürdüğü, O’nun sanat, zariflikler ve edebiyattaki üstün kabiliyetine nasıl hayret edildiğini anlattılar.. Efendisine yazdığı pek çok, ince ,hassas, zarif mektupları halen saklıyorlarmış.. ne tuhaf değil mi Sevdiğim  bende O’na mektuplar yazarak işe başladım.. ilk götürüp okuduğumda :”evladım bu yazılar size ait değil.. buna kelam-ı kibar denir.. vasiyet edeceğim onları benimle beraber kabrime koysunlar” demişti neşeyle.. oysaki Sevdiğim bende O’nun ne zarafetinden  nede  ilminden var..

çok acaip bir şey.. düşünsene yazarak kendime neleri anlatıp, olaylarımın iç yüzünü öğretiyorsun.. ((*gerçek bir edebiyatçı ümmi ile maddi ilmi ucub olmuş ve kaderi onu madden de zirveye çıkartırsa etrafına neler yapabilecek bir kişinin zararını en azla nötürlemek..veya  ne yaptı da hani gönül sahibinin gönlünü öyle kırdı ki, kaderi ters yüz edildi değil mi?!!))

birde Sevdiğim, bugün artık olayların geçmişini bu şekilde anlayıp, kabul edince, bir günahkar olmadığımı-kendimi gerçekten affetme zamanımın geldiğini de anladım.. KENDİMİ AFFEDİYORUM..O ŞEYLERİ AŞAĞIYA İNEBİLMEM İÇİN YAŞAMAM GEREKİYORDU Kİ ADEM ATAMIZLA HAVVA ANAMIZDA DAHİ BİZE YOLU BÖYLE GÖSTERMİŞLERDİ…

az sonra Güngör Teyzeyle bir sohbete daha katılıyoruz..Ayşe bu defa gelemiyor belki bir dahakine..sohbet münafıklık üzerineydi..ve ilk yarıda bir tuhaflık vardı. sohbet sanki kendisini kilitliyor, açılmıyordu.. acaba o münafık ben miydim?!!..o içimizdeki sadık gibi görünen, oysaki  çook hırslı olan, o hain düşman köpeği ben miydim? sohbet oradaki TÜM DİNLEYİCİ KİTLESİNE göre geldiğinden sanki bugün burası münafıklık –FİTNE-FESAT kaynıyor gibiydi.. düşman ensemizden bizi oyuyor, oyduruyor gibiydi de..su uyur düşman uyumaz. .insanlar sürekli iltifat isterler ya hani.. dünyevi- nefsani huylarının tatmini için, sürekli onları herkesin içinde onere etmelisiniz.. “sen var ya sen? Sen var ya sen ..tenimde temimsin” misali.. 
oysa bir defa denmez ki: “lahmike lahmi, demmike demmi, cismike cismi, ruhike ruhi…işte 4-unsuruyla vuslat ve tevhidi tam izdivaç budur aslında.. ve belki de ,hatta eminim ki bunu da yaşayan MUHAMMEDALİ MAKAMININ  temsilcisi iki ayrı gözüken, lakin ,LAMELİF GİBİ OLUP “ lamelif tek bir harftir, onları ayırmayınızLÜTFUNA MAZHAR OLAN YEGANE HARFTİR.. bu vücud ve o vücudun şifası kitabının iki harfidir..    LA & İLLA= YOK & VAR


belki de  birkaç saattir duyup anladıklarım beni altüst ettiğinden, sohbetin münafıklığını çok anlayamadım.. Güngör teyze için O, en tepede algıladığı ve en farklı gördüğü isimmiş meğerse .. sık sık eğilerek ve sonunda düşüncelerini anlatıyor.. belki de sohbetin konusundandır, ondaki tüm intiba tuzla buz olup, aşağı çekilmiş, öyle dedi..…”tek bir doğru yok mu, bu kavga neden, bu küfür neden, onlar böyle yaparsa biz ne yapalım?” diyor.. çocuk:” aslında kavga filan yok..tek bir doğru yok ki..tek bir doğrunun sonsuz anlamdaki algı mertebesinde doğru anlamı var.. meşrep meşrep ,huy su, idraklar.. hepsi ne anlıyorsa, o anladığı  idraki ölçüsündeki kadar doğru”.. HAKLISIN diyor sonra vedalaşırken ve ekliyor: ”iyi ki buraya da geldim ve böyle şeyleri de ilk defa dinledim.. bugün çok özel bir gündü” diyor. onun arkasından bakıyorum.. belki de bir daha asla onu göremeyeceğimi biliyorum.. bu hafta ona özel çalıştığımızın ne yazık ki sadece ben farkındayım Sevdiğim. fakat o yine de reddediyor, ne yazık ki değil mi?.. üzgünümm...


evime dönerken otobüsteyim.. gözlerim bugünkü yaşadıklarımdan dolayı ağlıyor.. burnumda ise inanılmaz bir gül kokusu var.. taptaze.. çok taze.. ağlıyorum.. ağlıyorum.. neden acısız hiçbir idrak açılmıyor, neden gerçekleri öğrenirken-hakikatle-perde arkası olaylarla yüzleşmek bu kadar acı diyorum.. ağlıyorum..kimseyi umursamıyorum…


28 mart Perşembe..Salahi Beyi aradım.. konuştuk.. beni ağlattın  diyor.. yakında Sana oradan yazabilirim Sevdiğim.. sonra Evvel Zamanımın hatunu.. artık sağlığı sinyal veriyormuş.. ona yardım edebilir misin lütfen..lütfen..ve  akşam saat 20’ de Ekrem hoca beldemizdeJ..saat çok geç ve en az 2 saat sürüyor.. bakalım bakalımm..EVVET..BAŞARDIK..YUPPİİ!!ilk defa  değişik insanlar kendiliklerinden sohbete gelmeye başladılar ve 20 kişilerden 70 leri geçtik sanırım..

ve nihayet..sanırım katolik düzen kendisini affetirmek istiyor..yeni papa ilk defa(havariler adına) diğer seçilmiş 12  papazın ayaklarını değilde, hapishaneden 2'si kadın(o meşhur son yemekteki hz Meryem ve Magdelena) 12 mahkumun ayağını yıkayıp öpmüş..ve bir mahkumda müslümanmış..enteresan tabiii...

ATAERKİL DÜZENE AVDET
akşam.. geçen ay bir telefon gelmişti..”neredesiiin..çook özlediiim..gell yağmur gözzlümm” diye şarkı ile davet edilmiştim.. işte Ali & Ayna röportajımdan- nihayet bir 7 aylık aradan sonra, karşı yakada bir müzik evindeyim..bu gece halvetişabaniyizJ..pirlere niyaz ederiz.. yalan dünya nideriz..HUUUU..işte çalıp söylüyorlar..ben oturduğum yerde ip sarkacımı anlamaya çalışıyorum..bir defa ters istikametimize döndük..ve muhteşem sala..iki defa okudular ki ayaktayım..sadece kalp istikametime salınabiliyorum.. daha sonradan ev sahibimiz. sema senâ, canâ şifa, ruha gıdadır değil mi efendim” diye tüüm nutlu okudu.. Sevdiğim şimdiye dek kendim gibi ritüeli olan hiçbir derviş görmedim..bu Sencede tuhaf değil mi? hepsi belli hareketleri yapıyorlar..bir tek ben böyle durduğum yerde dönüyorum..bu ne demek peki??eğer ben mevleviysem neden Mevlevilik hakkında hiçbir şey bilmiyorum peki?!!..


*HAMİŞ: sütunsal bir masal yazamadım=oysa mana sütunlarının bizi nasıl yönlendirip-gözlediklerini-onların elleriyle her hareketimizi yaptığımızı-imtihan düzeneklerimizi nasıl beraber kotardıklarını da yazdığımı gördük değil mi Sevdiğim.. 49 ve 50.dalya masalım için özel şımarma izni istiyorum ((bana şımarmayacaksın da kime şımaracaksın bölümüm için)).. ne yazarsam yazayım , o esnada ve sonrasında canımı yakmayacaksın tamam mı . SÖZ MÜ?! SÖZZJ! .çünkü bu bir masal..masalın edebi-sınırı olur mu?..o zaman masal olur mu?  biliyorsun ki tefekküründe sınırlarını çizmişler.. işte ben en dip yapıp münafıklık esfelesine indirilişimden, bir sultan güçle arzın semasını delip geçmeye çalışacağım yine.. başaramasam da  bir önemi artık  yok.. çünkü mesele Senle irtibatta olup, Senle muhabbet edebilmek.. mesele bu akımı hep alabilmek.. mesele hissedilmek ve kalbimde Seni hissedebilmek..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
31 mart 2013