5 Nisan 2013 Cuma

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 49


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 49

Çünkü bildik aslımız evvel biziz, âhir biziz
İptidayız, intihayız, bâtın-ü zâhir biziz.(alıntı)

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..son derece enteresan gelişmeleri olan bir hafta değil mi?.. bereketli nisan yağmurları gökyüzünden toprağa polenlerini indiriyor, indiriyor..topraksa göğe özlemini ve gökle yerin vuslatını şimdilik, ancak bu RAHMANIN YAĞMURLARI ile gideriyor.. ve yakında, toprak gökten yüklendiklerini, hadesin-karanlığın bağrından birer birer çıkarıp doğurarak; renk renk, koku dolu biçimler olarak efendisine senâ ederek uzatıp, kurbanlarını ona sunacak.ve güneş RA=ekmellik onları zaman içerisinde olgunlaştıracak..

*son masalımın KAYIkçı resmini düşündüm.. acaba kayıkçı,  bir sabah ,günün ilk ışıklarına dek denizde bu masal veledini beklerken ve bir defasında daha beklerken, onun sandalına bindim mi binmedim mi senelerdir hiç öğrenememiştim.. ama üçüncü ve son görüşümde onun, gökten denize düşen yıldızların metal  metelikler halindeki hallerini ,elini uzatarak denizden alışına şahit olmuştum..

AkenATON'un mezar odası duvarları
AKİL’E URÛÇ … 1 nisan pazartesi.. uyumadan evvel bir an.. Nur’dan bir sütunun içinde, en alt tabanından yukarıya doğru bakıyorum.. sonsuz ululuk ve beyazlık.. çok görkemli ve yüce.. ne eşya-şeyler-ne isimler-ne sıfatlar var.. burası sadece ve sadece uluhiyete aliyunlara ait gibi.. burada varlıktan söz edemeyiz.. neden?!. çünkü, aklın ta kendisinin içindeyizne var-ne yok bilmiyorum.. sadece en dibinden yukarı, sonsuz yakmayan ışık sütununa bakan ve sanki bir asansörle içinde yükselenim.. ve  gözlerimi açıyorum. aaa bu ne?!.. sütunuma geri dönmek istiyorum.. ve hasretle gözlerimi uykuya gönderiyorum… ((*SEVDİĞİMM..İNSAN RUHUNUN İÇİNE GİREBİLİR Mİ?..O’NDA HİÇ BİR ŞEY YOKSA-O’NDA HİÇ BİR KAYIT YOKSA ,PEKİİ,O’NA TÜM BU YAZILARI BEN Mİ YAZIP OKUYORUM ..VE O KENDİSİNİ BÖYLECE, BENLE Mİ BİLEBİLİYOR PEKİİ?!..

sabaha doğru..karışıklık.. trafik kazası sanki..ve 3’gen mini arsanın tam ortasındaki bir ağacın iki yanından  insanlar akın akın geçiyor.. geçen yasaklı klibimden etkilenen beynimin-kopya kurgusal bir rüyası bu.. hııımm.. takım elbiseli bir adam denize atlıyor..aaa..onu gören masal çocuğu da denize kendisini bırakıyor.. insanlar koşup geliyor ve denize düşen çocuğu arıyor, bulamıyorlar.. DENİZE DÜŞÜP, ÖLEREK KAYBOLAN  çocuk bulunmuyor diye hepsi evlerine dönüyor.. ve denizin üstünden hızla dibine doğru bakan bir göz, denizin dibinde üryan bir deniz kızına dönüşmüş çocuğun sessizce ölü taklidi yaptığını görüyor.. insanların gittiğinden emin olunca denizkızı kıpırdıyor.. o yaşıyor..


gözlerimi yeni güne açıyorum ve düşünüyorum Sevdiğim..
illa bir sultan güçle oraya geçip gitmeme bir anlık izin versen de, beni yine en yukarıdan en aşağıya düşürmüştün değil mi?. tebrik ederim yani.. ben şimdi bu kadar zor, hiçbir yerde karşılığı olmayan şeyleri nasıl birleştireceğim …ve üstelik o klipte kuş adamla-kuş kadın denizin dibine beraber iniyorlardı.. oysa bu çocuk her vakit ki gibi yine yapayanlız..ne yapalım, buda benim kaderim.. benim yolculuğumu yapan-sağa ve sola dönen damlaları anlatabilen-  o anlamı seyretmiş tek bir kişiye de hala nedense rastlayamadım(demek ki daha o bölüme daha var)..damla- sütun-  kamışlık-ruh tarlasında dönense yok nedense
.. (aslında Yunus Emre’nin; yörük değirmenler gibi döner durururuz ..Muhammed'in KÖSÜ ÇALINIR BURADA- ELİF OKUDUK ÖTÜRÜ ,mesnevinin ilk 18 beytindeki kamışlık tarlası=SEMAHANE  VE SEMA  ve eski Mısırın ilahuu sütun tarlası anlatıyor da ben henüz o seviyede değilim).. bilmiyorum.. ahhh!..ahh!! Sen çok kıskançsın.. bana kimsenin yardım etmesine izin vermiyorsun .. neyse, devam edelim bakalım.. nelerin izini sürüp, neleri bulacakmışız..

*ve Sevdiğim Sana bir sır vereyim mi.. bugün mesnevi anlatanların hemen çoğu dahi bu manayı asla ve kat’a görüp yaşamadıkları halde ,sadece şerhleri anlatabiliyorlar değil mi?!! yani ben şimdiye dek sürdüğümüz izlerden bunu anladım. özür dilerim ama söylemezsem çatlarım biliyorsun
J..demek ki eski Mısır’da ancak aşağıdan yukarıya yapılan bu yolculuğu, bizim İslam Muhammedileri yukarıdan aşağı sefer ediyorlardı ki, bu inanılmaz bir lütufdu değil mi?!!..tabii böyle bir yolculuk içinde ekmel HORUSRAlar lazımdı..


şimdi bir şey denemek istiyorum Sevdiğim..yıllardır yaptığım araştırmalarımda zaten bu yazdığımız tarzda hiçbir şey yok biliyorsun amma bu özel ihtisas sahası ise hiiç yok..yani henüz görmedim. böyle bir şeyi kaydetmeye izin verilmiş olması bence bir insan için en yüksek güvenilirliktir.. oysa ki ben kendimi güvenilir bulmuyorum ne yazık ki. Kendimse sadece güven duyup= sevip, aşık olduğumun peşinden gidebilirim..

Eski Mısır ölüler kitabında bir ruhun Osirise yükselebilmesi için sayısız zorlu yolculuklardan geçebilmesi gerekli olduğu kayıtlıymış.. ve bu yolculukta ölüye belli noktalara dek daima rehberi eşlik edip –o yerde okunması gereken dualarla onu bir üst aleme geçirirdi.. bu tekamülleri firavun sandukalarındaki 7 kat değişik bedensel giysili- içiçe matruşka  hâlet-i suret tasvirlerinden çözebiliriz..eski mısır öğretisinde firavunlar kendilerini tanrı ilan ettiklerinden dolayı ,zavallı halk ve dini rehberler dahii en zirve miracı da sadece firavuna ithaf etmek zorunda bırakılmışlardır..ve firavunun ruhu bir GAB KAZI şeklindeymiş (*bu sembolün izleri:3 beyaz turnaların devamı olarak halen İngiltere’de var mesela..tüm İngiliz kuğularının tek bir sahibi vardır, oda kraliçeJ isis)işte firavun ve yaptıkları türlü grev eylemleriyle ,zamanla ,bu ruh yükselişi ritüelini kazanmış olan avam halkı dahii; maddi bedenlerinden soyuna soyuna, en sonunda bir sütun denizine getirilirlermiş.. buraya sadece firavunun ruhu çıkabilir ve sütun tarlasına bakarak İLAHUU İLAHUUU İLAHUUU diye vıraklayarak ötermiş.. sonra ise Osiris - HorusRA sandalla o kişiyi gökyüzünde ikamet edeceği yıldızına bırakır ve her sabah güneşi doğurtacağı sandalına onuda alarak artık ölümsüz yaparmış..….işte bir ruhun en son seyri de bu olabilirmiş..

* tapınakların  harem iç salonlarına sadece bir firavun anıt olarak sütun dikebilirdi: adını bir çerçeve kartuş içine alabilir –kanunlarını yazdığı dikilitaşına mührünü basabilir ve adını ilahi varlıkların adının yanına kaydedebilirdi.. bu kartuş –mühür  firavundan başka hiçbir kimseye verilmediğinden de ,bu sütun tarlasında doğal olarak hiçbir varlık gerçekte yükselemezdi.. çünkü firavun buna izin vermezdi. işte adı o yüzden firavun olmuştu
J

SEMÂ
şimdi de hz Mevlana’dan bakalım mı Sevdiğim..  belki de eski devirlerde seyrü sülük ancak ve ancak aşağıdan yukarı doğru yapılabiliyordu ki, en büyük kanıtı da az evvel yukarıda yazdığım ilahuu kamışlık tarlasıydı. TABİİKİ BU MANA VE MUMYA DEVRİ BİNLERCE SENE BİZE AYRICA ŞUNU ANLATIR; eskiden böyle bir MİRAC  ancak madden ölerek oluşabiliyordu… oysaki MUHAMMEDİ MÜSLÜMANLIKTA BU SEYİR maddi ÖLÜLER İÇİN DEĞİL, manen ÖLEREK DÜNYADAYKEN DİRİLMİŞ-KIYAM OLMUŞ GERÇEK HAK’ERENLERİ İÇİNDİR...ve  Muhammedi yolda seyrü sülük gören içinse miraç: URUÇ VE NÜZÛL KAVSI SEBEBİYLE aşağıdan yukarı olduğu gibi, orada kalmayıp, yukarıdan aşağı bir iniştir de=DAİRE-İ DEVR ... ve öğretici konumundakiler içinse  sonsuz gidiş gelişlerdir..


SENÂ
asıl miraç ZAT’INDAN TENEZZÜL EDİP- hz Peygamberimizin bize lütfedilerek aşağı indirilip kendimize -İSİM VE SIFATLARLA- BİZ hitabını işittirebilmek içindi=”BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİLMİYİM?!!”.. çünkü O, ALEMLERE RAHMET OLARAK  RAHMAN’DAN GÖNDERİLMİŞTİ.. işte hz  Mevlana’da ilk 18 beytinde kamışlık tarlasından nasıl koparıldığını ve başına gelenleri –oradan ayrıldığı için ettiği feryadı figanı anlatarak işe başlar.. bu hz pirin kendi hatıralarında en son gidilebilecek noktaya dek gidip; kendi seyrü sülüğünü, taaa yaradılış aşaması sırasıyla bize aktarışının en büyük delilidir aslında.. O, öylesine yüce bir ruh idi ki bunu kıskanmayıp hepimizle paylaştı ve tüüm dünya insanlığını asli vatanına döndürebilmek içinde, kamışlık tarlasındaki esen  RAHMANIN NEFESİ OLAN BAD-I SABA RÜZGARINI hala her nefeste bize duyuruyor ve bize  “dinle!!” diyerek İsrafillik yapıyor… HUUU


Sevdiğim ne ilginç bak!!..son masal resmim KAYI-K-ÇI  (kharon) idi ya hanii.. bu haftada ülkem arkeolojisinde; Hades’in (pluton) Pamukkale’deki antik Ölüler dünyasına açılan geçit -cehennem kapısı bulundu.. boğa kurbanlarının anında zehirli gazla öldüğü antik bir mabedi de varmış...buraya sadece bereketin sembolü Kibele (Hekate) nin enükleri-köpekleri girebilirmiş  (bu köpeklerin ilahi bir güç veya üstün bir fiziksel özelliğe sahip olduğu düşünülürmüş. KERBEROS))….burası kehanetinde merkeziymiş ve karanlık oyukdan atılan kağıt ve karşılığı yazılı kehanetle- Apollon'un üç ayaklı kazanından bir harf çektirilir ve anlamı sahibine aktarılırmış..

**
ve İçinden Hızır Geçen Adam, geçen ayki sohbetinde Kur’an açtı..Tevbe Suresi- münafıklar bahsi çıktı ve kendilerini direğe bağlayan sahabiler..çocuk hayretle sordu: “acaba onlar neden kendilerini sütun direklerine bağladılar, bunun anlamını biliyorlar mıydı?!!” .. hoca:”hayır.hiç bilmiyorlardı ama hakikat tektir. ruhlar ister istemez o tek manaya doğru yönelir ve bedenide sürükler.. onları da Allah’ın tevbe direğine, Allah’ın ipi ile bağladı..”..


***
A'lidir yıldızlar ve Onlar nokta yıldızlardan ayet yazarlar
arşın direkleridir Onlar
Sevdiğim.. sütun araştırmam için bir tv programından da faydalandım.. M.Erol Kılıç hoca manevi otorite(RİCAÜL GAYB) maddi siyaset adamları hakkında  İbnül ARABİ’den anlatmış ki; sadece benim için en özel ve öz anlamı Senin için kaydediyorum bak:  “bir idareci; hakka, hukuka, uluhiyete, maneviyata, hikmete riayetle  ihtiram ettiği sürece, bazı eksikleri olsa bile, o posttaki tecelli yavaş yavaş açılır.. siyaseti hikmiyye denilen-  hikemli siyaset onun kalbine inmeye başlar.. BUNA NAMUS DİYORUZ.. nemais çoğulu..bu doğunun namusu batı dillerine de geçiyor ve adı namos –kanunlar oluyor.. aslında namuslar kanunlardır.. Allah o yöneticinin kalbine ilhamla  kurallar, düsturlar, kanunlar göndermeye başlar.. ilham kanalları açılmaya başlar.. yöneticilerde bu ilhamlar olmaya başlar.. bu yöneticilerin hakka hukuka dikkat etmeyenlerinin kalbinde de namusun zıttı CASUS –CEVASİS-ŞEYTANIN İLHAMLARI açılmaya başlar.. namus ve casus problemi ortaya çıkar.. yeryüzü krallığında tam mutluluk huzur olmaz.. gerçek krallık göklerin krallığıdır..


19 ..BismillahirRahmanirRahim
HÛR'ul Ruhülkudüs
*ve inanılmaz bir şey..ülkem siyaset adamları bir karar almışlar.. binlerce senelik lisan-ı kültürümüzü bir gecede silip unutturan ve bizi kapkaranlık –kukla, cahil, kendinden bihaber eden- MİLLİ EĞİTİMSİZLİK MÜFREDAT SİYASETİne  mahkum edenler; geçmişten beri devletin  eli ile doğurtulup, büyütülmüş ve bugün devletin kendisini kendisine oydurtan terörlerinden kurtulmanın tek yolunun AKİL ADAMLAR KURULU olduğuna inanıp, bööle akil adamları akıllarınca toplamışlar.. bugün tarih 3 nisan 2013.. bu inanılmaz bir trajikomik bir şey bence.. daha yüzyıl geçmeden HİKMETSİZ KALAN SİSTEM, KENDİLİĞİNDEN İFLAS EDİP, KENDİNİ BİLME TEDRİSATINDAN GEÇMİŞ AKİL ADAM ARAYIŞINA GİRDİ..*bu adamlar nerde pekii?....eee..sistem gizlice öyle akillerle idare ediliyor da kimsenin haberi yok zaten…eee böyle kaç adam var şuan ülkemizde?!!.ne muazzam.. tam da tefekkürümde AKILLARA gelmişim.. yani bu tesadüf olabilir mi?!! manevi otorite madde siyasetin adamlarına neler yaptırtıyor değil mi?!..ben bunu çok sevinç verici ve pozitif bir şifalandırma olarak algıladım.. bence mana adamları ülkemizi dünyanın maddi otoritesi yapacaklar ha, ne dersin Sevdiğimm.... gidişat öyle ve mecbur ..çünkü hilafet bu şehirde.. mühürler burada.. mühürdar burada…
**


Sevdiğim.. şimdi tekrar döndük dolaştık, antik Mısır’ın ölüler kitabı- ruh yolculuğuna- bir ölünün Osiris’ e kavuşup Ozirizleşerek(MAVİ BEDEN-AHİRET)-O olma  yolculuğuna yine geldik. .bu mitoloji , antik Yunanın ana kaynağı olduğundan ; Mısırlı SET, Yunanlı Hades ’den daha evvel gelir..hem zaten, KAYIKÇININ  BİR ÖLÜYÜ, BİR METELİK karşılığında kayığına alıp, karşı sahile geçirmesi de  eski Mısır’a ait bir ritüeldir (bugünde manevi kimliklerin cesetlerinin göz kapakları üzerine, Kerbela toprağından yapılmış ve üzerinde ALLAH&MUHAMMED as. yazan mühür metelikler konmaktadır değil mi?!!)..


İLK ANAERKİL DÜZENDEN BİR DETAY:
ve bu masal veledinin geçmişte gördüğü bir rüyaya göre de, en eski ölmeden evvel ölme ritüelleri de eski Sümerli Türk atalarımıza aittir ki, bir yeraltı mağarasında yapılırdı.. yüksek ve dik basamaklı platformun tam ortasında oturan 3 kişinin ortasındaki, başında süslü kuştüyleri olan şaman kadın anaydı…aşağıda, nehirde, sal üstündeki Sümerli ana kraliçe onu sevinçle selamlayıp-hızla kefenlenip halkına eşlik ederdi.. Sümerliler bu ritüeli nehrin üstündeki sallarında gerçekleştirirlerdi.. kendilerini önce beyaz kefenle mumya gibi sarıp, sonrada deri parçalarıyla üst sargılarını yapıp, kendilerini sal tabutlarına bağlayarak,  aşağı Nil’den Yukarı Nil’e (aşağıdan  yukarıya akan bir nehirde gerçekleştirirlerdi).. Sümerlilerden evvelse, eski Mısır lahit sandukalarının sıra ile yolculuklarının mağara ağzında bitişinin gözükmesi ise, onların bu bilgiyi Sümerli atalarından alıp-daha modern hale getirmeleri hakkında bir gösterimdi.. yolculuk mağaranın karanlık SOL DİBİNDEN BAŞLIYORDU.. mağara ağzı ise sağ  yukarıdaydı .ve oradan içeriye güneş ışıkları giriyordu..(( *bu masal veledi bunu Evvel zamanına anlattığında O, çok sevinip tebrik etmişti.. çünkü bir rüyada  geçmişimiz hakkında ne kadar geriye gidebilirsek o kadar iyiymiş.))

*bunu okuyan sizler ,gülerek alay edebilirsiniz tabiiJ..HAYALİNDE BÖYLESİ!!?J…özür dilerim ..hiç biriniz umurumda değilsiniz ne yazık..ben sadece TERBİYECİ RABBİM OLAN TEK BİR KİŞİYE İMAN EDİP İNANIRIM VE O NE DERSE, BENİM İÇİN O, ÖYLEDİR..
**

TESLİS
..ÜÇLEME..HER ŞEYİ EN SAĞLAM 3 NOKTA ÜZERİNDEN EN İYİ ANLAMAK ÜZERİNE inşâ etmek.. ÜÇ DEFA ULULANMIŞLIK..3 DEFA HERMESLİK…SACAYAK-AİLE-OCAK. 3 YILANLI SÜTUN VE ÜZERİNE KURULU ŞİFA KAZANI=GENETİK ŞECERE İLMİ... 3 GEN (DNA) TAŞ.. ve SÜTUN.. ve DİKİLİTAŞLAR DİKMEK…ve MİNARE..ve ERİL PRENSİB.. (( Sevdiğim,aşağıda başka yerlerden alıntıladıklarımı kendi idea tefekkürlerimle birleştirmeye çalışacağım..))

*3 hilal ( çintemani motifi) aslında suların dişil prensibinin hakimiyet altına alınıp- ateşle erilleştirilmesini anlatan bir semboldür ve tüm tarih boyunca devlete ait bir sembol olmuştur (MAR-D-OK= yılan, ahi, evren= BEL+YOL SOYU=ERLİK-EKMELLİK)..

SAĞA VE SOLA DÖNÜŞLERİN YERYÜZÜNDEKİ AKSEDİŞ TEZAHÜRLERİ. şimdi de başka bir anlatımla, aynı manaya, değişik bir yolla seyrü sefer yapalım?..12 aslında 3 rakamını anlatır. tasavvufta 1 ile 2 rakamı olmadığından rakamlar 3 ile başlarmış. çünkü 3’ü 1 dir onların ..

KABE nin içindeki 3 sütun:
akıl, ruh ve beden rahmani 3’leri anlatır...HER İŞ VE OLUŞ BUNUN HÜKMÜ ALTINDADIR..

şeytan taşlamadaki 3 sütun :
akıl, ruh ve beden ise şeytani 3’leri anlatır- çok tehlikeli olan negatif 3 ricalin izdüşümleridir(BU KENDİ İDRAKİM OLDUĞU İÇİN TÜÜM HATALAR BANA AİTTİR VE DOĞRUYU ALLAH BİLİR)..

 “Bektâşi dergâhında Ayin giriş kapısının solunda bir sütun vardır ki; bu sütunun kaidesi insan cemiyetini sembolize eder, zirvesi de ulûhiyeti gösterir. Bu sütün Mahrüti-koniktir.
Kâinat, merkezleri iç içe 3 âlemden-müteşekkildir:1.Tabii âlem..2.İnsan alemi.3.ilahi alem.
İnsan da birbiri içinde 3 unsurdan mürekkeptir :1.Beden.2.Hayvani ruh.3.Kutsal ruh.

*ALLAH=ADEM=ALEM..  3 LER.. I:II

111.
 O gün bütün yüzler, Her şeyi ayakta tutan Mutlak Dirinin huzurunda saygıyla eğilir ve zaten zulüm yüklenen kimse ise hüsrana uğramıştır.(Ta Ha Suresi III.ayet)

“  I:II..  ” SÜTUN-LAR İLMİ : Allah ve Adem'in sayılarının toplamı (111) eder, yani üç tane (1)eder ki (Teslis)tir.  Adem bütün rakamlar ve o rakamlar ve toplamıdır. Adem ise Rahman suretidir, öyle ise Allah insan suretindedir. Allah (Havva)yı (Adem)in oyluk-bel kemiğinden yaratmıştır(YANİ BEN SİZİ TEK BİR NEFİSTEN, ONDAN DA EŞİNİ VE ÇOCUKLARINI YARATTIM AYETİNCE; HAVVA DAHİ ADEMİN-TEKİN-ERLİĞİN NESLİNDENDİR.. O YÜZDEN, ADEMİYETİNE EREMEMİŞ HER VARLIK DİŞİ-KESRET HÜKMÜNDEDİR..…

Mahrutun kaidesindeki kesret insanlardır ve hepsinde de ulviyet (Uluhiyet) kabiliyeti vardır. Fakat, insanların hepsi bu kabiliyetlerini idrâk edemez. ancak, nasibi olanlar idrâk edip, hakikati görüp, (Allah Birdir) remzinin hakiki ma'nasını  anlayabilmektedirler.

La ilahe illallah) kelimesi de 12 harftir ve (Muhammed'ün Resullah) kelimesi de 12 harftir.
Bektaşilikte her şey 12 İmam'a nisbetle 12 mertebe üzerine tertiplenmiştir.. Post 12, ayin 12, hizmet 12, tâc 12 dilimlidir, teslim taşı ((*hz.Musa’nın TUR’dan aldığı secde taşı ve asasını vurarak 12 su arkı çıkarttığı taşa ithafen))  12 köşelidir.. talipler de bilgi bakımından 12 derecelidir.

Sümer’den Mısır’a  ve  Masonluğa doğru  KAMIŞLIK-SÜTUN TARLASI YOLCULUĞU…

*Sümer’de Marduk’un diğer adı BEL dir ve daha sonra Ortadoğunun en büyük putu olan BEL-BALLa dönüşmüştür..

* İsis tapınağın giriş kapısında biri kırmızı diğeri siyah olan iki sütundan kırmızı olanı fiziksellikten ruhsala yükselişi, insanın Osiris'in ışığına doğru tırmanışını ve adayın buna ulaşma şansını, siyah olanı ise spirituel âlemden yoğun madde ortamına inişi, varlığın madde içine hapsoluşunu simgeliyordu.(Platon) ...  Osiris'in "âlemin direği" olarak kabul edilen bel kemiğinin, omurgasının temsil edildiği ced (djed) denilen tahta sütun. Bu tahta sütun genellikle, çam ağacından yapılırdı.. ve ayrıca  AMENTe (ahiret hayatına) adanmış  üstü zambakla bezeli iki Tattu (TOTEM) ve Tat sütun vardı..

*kendisine Rabbi tarafından İSRAİL  adı verilen Yakup Peygamber'in bir direk ya da sütun biçiminde işaret taşı vardı.. MİRAC DA BİR NEVİ YÜKSELİŞ MERDİVEN SÜTUNUDUR..

*
insanın DNA sıda bir yazılım sütunudur ve sürekli tekamül edip güncellenebilir.. NADİREN DE LEVHASI DEĞİŞTİRİLEBİLİR..
Osiris'in 2  boynuzlu-2 vahiy tüylü(sembolü kaz tüyü)
JED-ATA DİREĞİ-belOK
başlıklı sütunu İsis ve Osiris birlikte
 dikerken,firavun aşağıda diz çökmüş


*
Kızılderililerinin totem-ATADİREĞİ-OMUR sütun direklerinin tepesinde aynı  şamanist Türk topluluklarında görüldüğü gibi, kartal - Gök gürültüsü Kuşu denilen BİR HOR-US-RA bulunur   ( bu bizim  hadis ilminde beyaz horozla sembollenmiştir)..hakikatte YER ile GÖK arasındaki bağlantı ilmini;  DEMİR (altın) KAZIK-OK’u -VAHİY İKİ  BOYNUZLU SUR NEFESİ  temsil eder.. Türklerin en eski bilinen adı OQ=OK imiş.. demek ki İLK TÜRKLER VAHYE DAYALI BİR TEVHİD İNANCINA SAHİPTİ ki, öyle.. kolayca anlaşılacağı gibi; zamanla, yazılı kayıt olmadığından, sembolleştirilen tüüm şeylerin şekilleri birer tapınım aracına dönüşüp, putlaştırılmış ve hakikati özü unutulup tapınılmaya başlamıştır.. aslında bu bilerek, kasten, firavun ve nemrutvari yöneticilerin kendi tanrılıklarını ilan edip, halkı daha kolay yönetebilmek için, tevhidi kişiselleştirilmesinden dolayı gelişmiş bir şeydir.. ve  ilk tarikatlerin başlamasına da bu olaylar sebep olmuş, tapınakların kimide, her daim, bu HAK tasavvuf ilmini ilk hali ile bugüne dek getirmeyi başarmışlardır..

*antik Delfi Mabedinin girişinde, üstünde üçgen bir çatı olan, dört sütun üzerine kurulu bir kapı varmış..  üzerinde  "Kendini Bil” yazılıymış... 4 sütun; 4 elementi, 4 yönü, 4 gücü anlatır. 3'gen çatı ise; Tanrı- Evren- İnsan TEVHİDİ BİRLİĞİ TESLİSİNİ anlatır.. 4 lerin ve 3 lerin çarpımı 12  leri verir.. 12 havari, 12 şovalye, antik Yunanda 12 tanrı, bizde 12 imam vs...oysaki İslam da  12  imam yoktur.. sayısız imam vardır.. kutsallık açısından ise imam dahi  yoktur.. sadece makamı vardır.. namaz kılmayı bilen her mümin ferd bir imamdır ve o makama, o vakit için imamet edebilir.. ve  HER VAKTİN İMAMI BELKİDE AYNI AMA AYRIDIR.. 

AHİ- EVREN=YILAN-DNA-genetik=VARLIK =maddeleşerek VÜCUD BULMAK= AİLE= ŞECERE= SOY AĞACI… GENETİK YAZILIMLARIMIZ ,KADERLERİMİZ ÜZERİNE BİR TEFEKKÜR SANATI  SERGİSİ..*lütfen sergimizi gezerken tefekkür edelim ve  gezimiz bittiğinde idealarımızı kendi  genetiğimize yazalımJ..

mesela insan aleminin VÜCUD-VARLIK TAPINAĞI 3 katlıdır..  zemin, sabit kadem ayakla toprağa sağlam ve sadık basar..  bu  2 temel ayağının üzerinde 2 bacak sütunumuz yükselir ve bir üst katta sıdkıyyet makamı –sine-i gönül levh tahtası vardır.. insan gemisinin 33 OMURLU omurgası  burada saklanır.. ve iki kıtayı bir birine bağlayan ümik boğazıJ bizi veçhi nüfus sureti aynasına HU-O’ ya çıkartır.. mabedi insan aleminin 12 burç evi vardır..7 leri baştadır ki bunlar 2 kulak,2 göz,2 burun deliği ve 1 ağızdır.. esasında yüzün sembolü 3’ler olan göz, burun ve ağızdır.. ve onların koruyucusu, şahidi, işittiği ve işittirdiğine hepsine boyun eğdireni ise kulaktır. .SÖZE MÜŞTERİ KULAK İSRAFİLİDİR.. işte bu 4  evtad, kişinin 4 direği-4 unsuru meleği makamıdır…iki gözün arasında ise 3. Göz de denilen MUHAMMEDİ NUR’UN AÇILDIĞI GÖNÜL GÖZÜ-RUHÜL KUDÜS VARDIR..


bedenimizdeki bu 12 BURÇ KARA DELİĞİNDEN GİRİP ÇIKANDAN MESÛLÜZDÜR ..onlarla işleyip durduğumuz, onlardan tevellüt eden ,her fiili veledi tohum çocuk peyklerimizin bize ve etrafa verdikleri türlü amellerimizden de mesulüzdür..bu amellerle kendi alemimizi genişletir-şifalandırabilir veya kendimizi imha ederek içe çökertip yok edebiliriz=NÜKLEER ATIK.. bu bizim kendimizi nasıl kullandığımıza bağlıdır..

Sağ ayağın kaldırılması (Küre-Müselles-ÜÇGEN)e işarettir: 4 kapı 40 makam: Küre-i har Ateş (ŞERİAT)bir anadan doğmak …Küre-i hava Hava (TARİKAT) ikrar verip bir yola girmek ..Küre-i ma Su (MARİFET) Hakkı kendi özünde bulmak..Küre-i hak Toprak (HAKİKAT) Tanrısal-İLAHİ Makama Ulaşmak…
J & B  sütunları 

MİMARİDE SÜTUNLAR… SÜLEYMAN MABEDİ'NİN SIRRI... Hz. Süleyman’ın Kent surlarının temelleri her türlü değerli taşla bezenmişti.1. temel taşı yeşimdi, 2.lacivert taşıydı, 3. akik, 4.zümrüt, 5. damarlı akik, 6.kırmızı akik, 7.sarı yakut, 8.beril, 9.topaz, 10.sarıca zümrüt, 11.gök yakut, 12.ametistti.. va.21:10-20


işte Sevdiğim, bugünkü İSRAİL  DENEN ÜLKE, gerçek
YAKUB=İsrail =GECE REHBERE İHTİYAÇ DUYMADAN YÜRÜYEN in  soyundan  asla olmadığından; kayıp soylarına her şeyi çaldıkları gibi, bu anlamı da çalarak sadece isim olarak vermişlerdir.. bu ahali ve sonraki türevleri olan masonların (ASLINDA İSİS DİNİNDELER) en büyük hayalide Süleyman mabedini yeniden inşa ve ihya etmekmiş ki ,ancak ve ancak bu mabed hazır-ı nazır olduğunda, onların mehdi-i mesihi gökten oraya inebilecekmiş.. ve tabii ki, mason localarının 33 derecelik bir ismi azam üstad yetiştirme çabaları sırları da böylece yakasını bize açıp-payn önlüğünün cebindekileri de döküp saçıyor değil mi? maksat bir Hiram Usta çıkartabilmek (*çünkü Hiram Ustanın, o devirde, mimaride en yüksek ilme sahip olan eski Mısırdan getirtilmiş,  firavunun en yüce mimarı olduğuna ve Osiris'in sembollerini mabedin temeline gizlice gömdüğüne, böylece, mabedin aslında Osiris-İsise adanmış olduğuna da tabii ki inanılırmış )..oo!!..yaaa!..ne yazık henüz öyle birini binlerce senedir çıkartamadılar….haa..bi tane çıkmış ve oda Amerika’yı kurmuş.. koskoca bir kıta neslinin köküne kibrit suyu çakmış –BİNLERCE SENELİK KADİM BİR KÜLTÜRÜ YOK ETMİŞTİR.. ve diğer ülkeleri köleleştirerek yönetim kadrosunu kurmuştur.. BUGÜN DÜNYADA KİM ÜNLENDİRİLECEK-KİM DÜŞÜRÜLECEK ONUN MEDYASI KARAR VERMEKTEDİR..  ve bunca kudretlerine rağmen, hala bir HİRAM USTA ÇIKARTAMAMAKTALAR. Pekii neden?!!çünkü başlarında TEVHİD-İ İSLAMA SAHİP BİR SÜLEYMANLARI YOKTA ONDAN.. HZ Süleyman bir İSLAM –TEVHİD PEYGAMBERİYDİ..O, O’na inandığı yalanıyla geçinen hemen çoğu halkı gibi sapkın –azgın bir putperest değildi.. bir peygamber katili hiç değildi.. tüm mesele onların, Hak dinden sapmış ve saptırıcı rolü BİLE İSTEYE -negatif  3 GENLİ yönetimi TALEP EDİP -YÜKLENMİŞ olmalarında aslında..  

evvet onların Yahudi kabalası altında halen, eski Mısır insiye sistemiyle-bugünkü adı masonlukla erdirme faaliyetleri malumdur.. tüm dünya onların tık tıkları ve şık şıkları altında bir kukla gibi görünse de; hakikat bize perdesini azıcık araladığında ise, Musa’nın firavunu misali şunu hayretle seyredebiliriz.. biz dünya milletleri eğer gerçekten, Atamız İbrahim misali Tevhidi İslam=teslim olup selamete ermiş, “selam cennetine girmiş” insanların imanına sahip olabilseydik, bugünkü yönetim bize şeytani firavun olarak tezahür etmez; asasını diriltip, vurduğu taştan 12 ark su çıkartan-tüm sanallıkları yutan yutan, lakin zerre şişmanlamayan bir hakikat-i ejder bilgeliğine dönerdi değil mi?.. neden? çünkü tüüm bu teknolojik ilizyonlar hakikatte yok-sadece bir sanallık unutmayalım.. ve onlara ne kadar sahip olduğumuzu sansak ta,  ana trafodan enerji hattı  bir kesilse, anında şakkk… hiçbir hükmü kalmaz değil mi? evet, gerçekte biz, İsrail  ve onun kukla güçleri hakkında silkelenip, islam tevhidine bir erebilsek eğer; işte, siz seyreyleyin o vakit, MEHDİ-İ CAMİİ TEVHİDİ..


"Ey İsrael, Tanrı (Maşiah) Mesih’in gelişini ve Tapınağın (Bet Amiktaş)’ı yeniden inşasını yaklaştırsın.”(Tora)
AKAD  DİKİLİTAŞI
güneş + ay = dünya teslisi
3'ü 1dir BİR onların
dünyasal yaşam ailesi sembolü
Yahudiliğin çok kutsal saydığı Süleyman Mabedi ( Bet Amiktaş)’ın iki girişini sembolize eden Jakin ve Boaz sütunları:  hz. Süleyman yapımı on üç yıl süren bir saray yaptırdı.. Sütunların üzerine koymak için beşer arşın yüksekliğinde dökme tunçtan iki sütun başlığı yaptı. Her iki sütun başlığında, örgülü ağa yakın çıkıntının yukarısında çepeçevre diziler halinde iki yüz nar motifi vardı. Hiram sütunları tapınağın eyvanına dikip sağdakine Jakin, soldakine Boaz adını verdi. (Tevrat – Krallar I. Bap:4-7/ 1,15,20,21)

Jakin ve Boaz Eski Mısır sembolüdür.. Mısır'da Horus ve Sut göklerin ikiz mimarı ve dayanağı idiler. J ve B ( Jakin ve Boaz ) harfleri kuvvetle tesis, çoğalma ve artma siyasetlerini sembolize etmektedir. Üstad Oswald Wirth diyor ki : Jakin ve Boaz kelimeleri, ters okunacak olursa, Nikaj ve Zaob olur. Bütün gizli mezheplerde, sırrın muhafazası için bu şekil ters okuma mutad kaidedir, Yahudi mistik düşüncesi, kabalizm de yalnız sessiz harfler nazari itibare alınır. Bu suretle önümüzde NK ve ZB kalır. NK vajen, rahim veya alemlerin yaratıcı gücü cinsi akti ifade eden, ZB ise ilkah organi fallüse tekabül eder. J ve B bu suretle, kuvvetle tesis, üreme, çoğalma, zürriyetin sembolleridir. Bu sütunlar üzerindeki narlara bu gözle bakarsak daha çok manalanacaktır. Bu sütunlar aslında dış aleme aittirler, mabedin dışında telakki edilmeleri icapeder. Nitekim bu sütunlara gelinceye kadar, loca içinde olmamıza rağmen serbest yürürüz ve sadakat durusunda değiliz. Bu sütunlar harici alemle iç alemimiz arasindaki hududdur. (Mimar Sinan Dergisi – Reşat Atabek, 1978, Sayı:45, s.59)

kabalada renklerin simyası…Sefirot tablosunda, beyaz Aklı hikmet, Lûtuf ve Zafere, kırmızı Zeka, Sertlik ve San'a, mavi Taç, Güzellik ve Esas'a, siyah da Krallık'a tekabül eder.

Bu sekilde, sağ tarafta J sütunu (pozitif) beyazdır.. bu Sütuna atfedilen güneşin ışınları beyazdır.(isis)-RAHİM…… sol tarafta B sütunu (pasif) kırmızı(Osiris)- RAHMAN..
 ortada mavi tarafsız  (ORTAK NOKTA….bakınız dünyadaki ortak sembol dilinin kökenine lütfen ve uyanınJ).. Mavi, göğün ve Mabedin, yıldızlı kubbenin rengidir..(Hor Us RA)-*BE SIRRI=İNSAN-I KAMİL ÜSTAD-İRŞAD MAKAMI

*Bennu –zümrüd-ü anka-simurg- horUSra- İNSAN-I KAMİL( . ):Mısır mitolojisinde güneş Ra'nın ruhuna sahip olduğu söylenen balıkçıla benzeyen bir kuştur. Ayrıca bu mitolojiye göre, Bennu kendini Ra Tapınağı'nın çevresinde olan kutsal bir ağacın alevinden oluşturmuştur. Başka bir versiyona göre de, Bennu Osiris'in kalbindeki çatlaktan dışarı çıkmıştır. Bennu, gri, mavi, mor ya da beyaz balıkçıl olarak resmedilmiştir.


Masonik Loca Mabedlerinde - bazı kabalistik masallar, filmler ve bazı marka sembollerinde  Yerlerin Siyah Beyaz Olması Hikmeti:  Süleyman Mabedi giriş  zeminini süsleyen siyah ve beyaz karolar; iyi ile kötüyü, aç ile toku, güzel ile çirkini, soğuk ile sıcağı, gece ile gündüzü vs. daha bir çok tezatları simgeliyormuş.


SABİİLERDEKİ  AKIL –YILDIZ (ashabımın alimleri YILDIZLAR GİBİDİR- ONLAR Ben-i İsrail’in nebileri gibidir) TAPINAKLARI …*"Harran Sabiilerinin tapınakları 'akıl cevherleri' ve 'yıldızlar' adınadır. Bunlar arasında, 'ilk neden tapınağı' (birinci akıl, ilk neden sayılır), 'akıl tapınağı' da vardır" ….Güneş, Ay ve beş gezegen adına yapılmış tapınak­ların ad ve biçimleri şöyle: "Güneş Tapınağı": Dörtgen…  "Ay Tapınağı": Sekizgen..  "Zühal (Satürn) Tapınağı": Altıgen.. … "Müşteri  (Jüpiter) Tapınağı": Üçgen. .."Merih (Mars) Tapınağı": Dikdörtgen…  "*Zühre (Venüs) Tapınağı": Bir dörtgen içinde üçgen. .. "Utarit (Merkür) Tapınağı":  Bir dikdörtgen içinde üçgen.  (*alıntı.. İslam dün­yasının ünlü tarihçilerinden Mesudî (Ö.957)
*Ayasofya (hikmetin evi) ve SÜTUNLARI: Ayasofya’nın 32m.çapındaki ana kubbesi  ve kubbeyi çevreleyen 40 adet penceresi vardır.. içinde toplam 107 sütun olup, bunların 40 tanesi alt katta 67’si üst kattadır.

AKİL ADAM YETİŞTİRME OYUNUNDA SÜTUNLAR..‘Satranc-ı Urefa-ariflerin santrancı (BİLENLERİN=MARİFET SAHİPLERİNİN VE İLMİ ÖĞRETEN RÜSUH EHLİNİN satrancı) -YILANLI DAMA: İbn-i Arabi tarafından tasavvufi nefs mertebeleri –hileleri-tuzakları, dahi durakları - hamleleri ve düşüşleri seyrü sülük öğrencilerine öğretmek üzere geliştirilmiş bir oyundur.

Şatranc-ı Urefa tek bir zar ve oyuncu sayısı kadar piyonla Kızma Birader oyununa benzer şekilde oynanır. Oyun tahtasında 10 x 10 + 1, toplam 101 kare bulunur. Amaç, gelen zardaki kadar basamağı ilerleyerek 101. basamağa yani “ Visale ” ulaşmaktır.

Oyuna başlamak için mutlaka 6 atmak gerekir. Böylece Zillet (hor görme, alçalma, aşağılık, alçaklık), Teessüf (acınma, yazıklanma), Rica (yalvarma), Kavga, Adavet (düşmanlık, hınç, kin) gibi hallerden geçilip, pişman olunarak Nedamet basamağına gelinerek oyuna başlamaya hak kazanılır. Bu İslam tasavvufunda Tanrı'ya ulaşmak için evrilmeye başlayan nefsin ilk uyanış derecesi olan nevfs-i levvame'ye karşılık gelmektedir. Yap­tıklarından ve kötü hallerinden pişmanlık duyan (levm eden) insan tasavvuf yoluna girer. 6. basamaktan sonra sırayla Hicran (ayrılık, acı), Gurbet (yabancı yer), Karar basamakları geçilerek ilk 10 basamakta fazla zorlanmadan ilerlenir ve 10. basamak olan Rıza 'ya (hoşnutluk, memnunluk, razı olma, istek) varılır, fakat 11. basa­makta Sohbet-i Sek 'e (biriyle köpek tabiatıyla, yani köpeklerin havlaması, hırlaması gibi kavga ederek görüş­mek) gelindiğinde 2. basamağa, Teesüf ' e geri dönülür. Eğer bu basamağı geçebilirseniz karşınıza Mihnet (sıkıntı, dert), Duzah (cehennem), Zeval (alçalış, sona erme), Zahmet (zor, yorgunluk), Meşakkat (güçlük) gibi dereceler çıkar. 21. basamakta karşılaşılan İstiğna (ihtiyaçsızlık taslama) sizi neredeyse en başa, 3. basa­maktaki Rica 'ya (yalvarma) geri götürür. Ödüllü basamaklardan ilkiyle 23'te karşılaşırsınız: Cefa (ayrılıkta bı­rakma, eziyet etme). Cefa çeken daha sonra Sefa süreceğinden doğrudan 31. basamağa gönderilir. Benzer bir şekilde 26. basamakta Fırsat 'ı yakalayan kişi Tecrübe kazanmak için doğrudan 56. basamağa yollanır.


Satranc-ı Urefa
Oyun 26. basamaktan sonra zorlaşır: Rakip (başka birisiyle aynı şeye istekli olma) olunursa, ayrılık acısının çekildiği 7. basamaktaki Hicran sizi beklemektedir ya da birilerinin arasına Nifak ( ayrımcılık ) sokuyorsanız, 6. basamaktaki Nedamet (Pişmanlık) sizi buyur (!) eder. 39. basamağa kadar devam eden cezalar kısmını geçmek çok zordur, fakat bu aşamaları bir geçerseniz işiniz kolaylaşır ve maneviyat basamaklarında ileri doğru hızla yol alırsınız. Bu arada karşılaşabileceğiniz haller olan 43. basamaktaki Kemâl (olgunluk, tamlık, bilgi, fazilet) 5. basamaktaki Adavet' e (düşmanlık, hınç, kin), 91. basamaktaki Gurur (boş, beyhude şeye güvenip aldanma, boş şeylerle övünme) en başa gönderir ve neredeyse bitiriyorken sizi Rıza 'ya yollayan 100. basa­maktaki Kazâ insanı aşağılara çekmek için bekliyordur.


Yukarıdaki basamaklarda sonuca yaklaştıran hâller de vardır. Örneğin 89'daki İzzet (yükseklik, aziz olmak, saygı, ikram, yücelik, kudret) 98'deki Bad-ı Aşk 'a (aşk fırtınası), 90'daki Vahdet (birlik, bir ve tek olma, kendi kendine kalış) 99'daki Halet 'e (takdir, hal olmanın ve bulunmanın türlüsü) kadar gitmenizi sağlar. Bunların ara­sında en ilginci 87'deki Muhabbet ' tir (sevme, sevgi, dostluk, dostça konuşma). Bu basamağın altında “BUYRUN VİSALE” yazmaktadır ve sizi doğrudan oyunun bitiş noktası olan VİSAL 'E ( dosta ermek, sevgide kavuşmak ) taşımaktadır.
Oyun yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi kazanma gayesiyle oynanacak bir oyun olmaktansa insanın kendini tanımasını amaçlamaktadır.(alıntı.. Nurettin Sensil)
8 asli ve 8 piyon ile 16
satranç taşı vardır.


BUGÜNKÜ SATRANÇ OYUNUNDA TAŞLARIN ROLLERİ…
ŞAH: Bir kare ilerler ve her yönde gidebilir…VEZİR:her yönde sınırsız sayıda gidebilir.. KALE: düz gider. sınırsız ilerler. FİL: çapraz gider. sınırsız ilerler.. AT: L şeklinde ilerler. aynı şekilde düşmanı yer.PİYON: Bir kare ileri gider, çapraz olarak yer.



MATEMATİKSEL HİKMETTE SÜTUNLAR.
.. nedense, Mısır “Menfis-erdirme mabedinin” 22 yıllık insiye dervişi PİSAGOR’a yolumuz uğradı Sevdiğim.. (Pitagoras)  Yunanlı olduğu söylense de ismi Sanskiritçe  “Pita Guru – Pata guru” yâni “Baba Mürşîd” anlamına çok yakındır… “Epiktetos= “Satın alınmış, köle” anlamına gelen izi de vardır.. onun tarihe neler kaydettiğine bir bakalım mı?: Pitagor’un buluşu olan işrak felsefesi (doğuş - aydınlanma) UYANDIRMA  insânın ruhani, iç yüzünün yapısını ortaya koymaktadır.  tasavvufi terimlerin kaynağı olarak bu öğreti gösterilir..Bu felsefe nefsin tekâmülünü üç şarta bağlar : 1-Bedeni temiz tutma ..2-Kâlbiyle tasfiye …3-Tanrı ile birleşme …(( Rûh üstü örtülü bir nûrdur,  ihmal edersen kararır. Eğer ona aşkını katarsan, sönmez bir nûr hâlinde parlar.!))

mer-mar=yılan
0k=ilim
ERLİK
merok=genetik-ATALAR İLMİ
“” YANİİİ ELİNE,DİLİNE,BELİNE SAHİP OLMAK.. ve EDEB 3 DÜR..1- Eline sağ ve sahip olmak ..2- Dilden ağızdan çıkana sahip olmak..3—Beline sağ ve sahib olmak : vahdet için aşk zorunludur. Aşk ise (Bel) ile tahak-kuk eder. Zâten, insan da, (Bel)den çıkmıştır, insanın aslı (Bel)dir.Bundan ötürü de insana (Bel Oğlu) derler.Bu üç deyim ve terimin anlatmak istediği şudur: Hilkat insandadır..””

.. En son baş rahip Pisagor’a der ki: “Tanrı sayısız (ervah) perdeler ile nefes almaktadır.! Her şeye hayât veren O’dur, O’na yönelmek yolu sana âittir.!

Pitagor’a göre ; Rûhun semâlardaki bu hayâtı kendi derecesine göre yüzlerce ve binlerce yıl sürer, rûhun semâdaki hayâtının da başlangıcı kemâl devri ve inhitat (düşme, aşağılama) devri vardır. İnhitat devri gelince, Rûh bir ağırlık, bir baş dönmesi, bir melânkoli hisseder, müthiş bir kuvvet onu yine yerin ızdırap ve mücadelelerine çeker, semâdaki hayâtından ayrılırken derin bir acı duyar.! Artık yere inme zamanı gelmiştir.! Onlarla hazin bir sûrette vedâlaşır, oradaki dostlarının gözyaşları kâlbinde semâların bir çiğ damlası şeklinde kalacaktır ve dostlarına söz verecektir ki o, bu âlemin nûrunu, hakîkatini ve sevgisini ineceği dünyâda  karanlıkları, yalanları ve kinleri arasında hiçbir zaman unutmayacaktır.! Çünkü bu nûr ve saâdet âlemine tekrâr kavuşmak ancak o bahayadır. Nihayet kesif (yoğun) bir atmosfer içinde uyanır,
artık ; ‘esiri yıldız’, ‘nûrdan insânlar’, ‘nûri okyanus’ tamamen kaybolmuştur.! Şimdi dünyâda doğum ile ölüm arası çukurdadır.! Fakat semâvi hatırası tamamen sönmüş değildir ve henüz görebilmekte olduğu kılavuzu kanatlı melek ona anne olacak kadını gösterir, bu kadında bir çocuk tohumu var fakat bu tohumun canlanabilmesi için o “Rûh”un gelip onu ihya etmesine bağlıdır.! Sonra Arz’da bir muamma olan rûhun cesetleşmesi yâni bedenle birleşmesi dokuz ay içinde kemâlini bulur. İlâhi hayât şuuru gittikçe zayıflar ; çünkü kendi ile ilâhi hayât arasına ‘Kan-et’, madde girmiştir.! Nihayet kanlı bir titreme onu annesinin rahminden ve rûhundan koparır, çocuk dünyâya gelir. Dünyâda ondaki semâvi hatıra şuurunun en derin noktalarında gizlenmiş bir hâldedir, bunu tam hatırlaması ve yaşaması irfan, ızdırap, sevgi veya ölüm ile olacaktır.! Bu ölüm ve doğum silsilesinde rûhların nûr’a doğru yükselmeleri olduğu gibi, maddeye doğru sükûtları da (susmaları, maddeyi kabûllenmeleri) vardır.! Ama yükselme yolunda ise, tekrâr tecessüd (gövdelenme) ederken, ceset seçiminde serbestir.! Aşağılama ve duraklama yolunda olan rûh için ise böyle bir seçme serbestliği yoktur. Kendisine gösterilen cesetlerden birine girmek zorundadır.! Rûh ne kadar yükselmiş ise semâvi ilâhi hayâtının hatırasını da o kadar kuvvetle saklar.! Efsânelere göre, meselâ ; Buda Şakyomoni gibi büyükler eski hayâtlarını görürlermiş.! Düşme yolunda olan can için de böyledir, daha pek fenalaşmamış ise düşe düşe karanlıkların diplerine düşer, insânlığını kaybeder ve şeytan-hayvân olup varlığın en aşağısından sıkıntılı bir hayât ile varlık eşiğini tırmanmaya başlar, Pitogora göre hakîki cehennem hayâtı budur.! Pitagor’un bu görüşü, Rûhun ulvi âlemden bedene inmesine sebep nedir ? Tanrı’nın bedene rûhu indirmesi İB*dağlarındaki (örneksiz birşey yaratım) ilâhi hikmeti kâmilen idrâk ettirmek için değildir, zîrâ beşer aklı bundan acizdir.! Rûhun bedene inmesindeki sırr, rûhani âlemde iken idrâk edemediği hakîkat ve incelikleri ‘duyum organları’ ile kavramak içindir. (ALINTI)
((*Ib: Ab olarak da yazılır. Ruhsal varlığın düşünce ve heyecanlarla ilgili unsurudur, kalp sembolüyle simgelenir.))

3 nisan Salı..öğleden sonra Mustafa Devati hz.. Sevdiğim için dua ediyorum..akşam tektaş.. Emin Işık hoca gelmiş..Haybabamla ortak dostları da var. Sohbet..O’na mesnevi anlatmasını ısrarla Evvel Zamanım söylemiş..3.de ”bir an önce başlayınız” diye emretmiş.. O’da anlatmaya ilk önce tektaşta, sonra okulunda, sonrada belediyelerin talebiyle değişik mekanlarda devam ediyormuş.. gülümsüyorum.. sağa ve sola dönüşleri soruyorum.. öyle bir şey olamaz diyor.. demek ki ben bir yerde hata yapıyorum.. bilmiyorum..


bu sabah 4 .4 ve haftanın 4. günü Perşembe…gözlerimi şifre rakamımla açtım ve anlamı ise mesuliyet-sorumluluktu Sevdiğim.. yanii taaa en baştan Sana gelip” her şeyi alın” diye olayı toptan reddettiğim mevzu. .ben hala sorumluluk ve mesuliyet istemiyorum unutma lütfen..sadece Seni istiyorum.. ama Sen öyle yücesin ki; Seni sürekli kendimle beraber aşağı indirmemde belli bir yerden sonra doğru değil galiba..biliyor musun Sevdiğim.. hani acve hurmalarımı hediye ettiğinde bir hayalim vardı.. Senin elindeki çubukla yere çizdiğin bir sayı-şekil ve tam karşılığına denk yerde  oturansa Sana gülümsüyordu.. SORDUM SARI ÇİÇEĞE MEVZUU.. yani sayımız aynı.. anlamı aynı.. peki!! ben zaten çok kişiyle görüşmeyi sevmiyorum.. artık yanlış bişey yaparım korkum yüzünden mağaraya mı çekileyim?!!  bilmiyorum..ve eğer mesuliyeti sorumluluğu ile yüklenmeyi kabul edersem nasıl Sana şımarabilir,bu tür edepsizlikler yapabilirim ki?!..BEN O KADAR CAHİL MİYİM?!!.masal dahi yazmamam lazım belkide..ben disiplinli OLAMAMM.. istemiyorum, çünkü yaradılışım dağınık benimm..beni disipline edersen mutsuzluktan ölürüm.VE GALİBA GERÇEKTEN BİR ÖLÜYÜM:).ve bilmiyorum..  O,4 yönden de O, olan süper olağanüstü bir sayı da lakin Sevdiğim, O'nu ne yapacağımı-nasıl kullanacağımı-ne işe yaradığını ise henüz bilmiyorum, üzgünüm.. sadece bunu düşünürken ,sabahleyin, onunla neler yapabileceğimin izlerini seyrettim ki, muazzamdı. Sence bunu ben mi uyduruyorum,hayal mi,böyle bir şey olabilir mi ve nasıl?!!
bir tûtinin güncesi

6 nisan haftanın 6. günü cumartesi..bir büyük kafeste tam 9 tane harika renkli kuş var.. Göztepe 'deki evin balkonunda ayakta  dışarıya bakıyorum. . sağ göğsüme başını koymuş yatan  masmavi büyük bir papağan var..onu büyük bir hasretle seviyorum.  .ağlıyorum..tüylerini mutlulukla kabartmış papağanda deriin deriin  bir adam sesiyle-hüzünle- inliyor ve başı  göğsümde öylece yatıyor..

*NOT:
Sevdiğimm..sütunlar için tüüm yazıp bulduklarım aslında hakikati ne yazık ki anlatamıyor değil mi?..bu defa son derece başarısız bir sütunsal masal yazmayı becerdim bence..yani gerçeği yazmak  mümkün değil..her şey teferruat..amma bizlerde kemalata ancak bu teferruatlarla iz sürererek erebiliriz vesselam..
nur cihan
5.4.2013