31 Mayıs 2013 Cuma

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 54


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 54

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. henüz ne yazacağım, olan biteni nasıl toparlayabileceğim hakkında hiçbir fikrim yok ve her zaman ki gibi sadece içimden geldiği gibi harfleri tıklayacağım o kadar..ne çıkarsa bahtımıza bakalım J..


 İSTANBUL.. 21 mayıs Salı
sabahı uçağa biniyoruz ..cam kenarı ve aşağıya doğru baktığımda şok oldum..önce anlayamadım ,dikkat  ettiğimde bu maketsel görüntülerin şehrim olduğunu anladım..Marmara Denizi,gemiler,köprüler, semtler .Ya Rabbim ya huu, biz nerede ve nasıl yaşıyoruz ki?.yanii hiçiz hiiç..koskoca bir hiç.. aşağıların en aşağılıkistanındayken devler gibi hükümran bizdik, ya şimdi?.. yukarı yükseldikçe “yokuz yok” ..ve bu duygum tüm Güneydoğu gezim esnasında devam etti..o bölgeye de her baktığımda, bir vakitler oranın tamamen deniz olduğunu ve  denizin en dibinde yaşadığımızı anladım ..ve sular elbet bir gün yükselecekti ki bunun ürpertisini dahi hissettim ve Adana’da iniyoruz..burası kaynıyor..bu insanlar yazın nasıl yaşıyorlar acaba?!!bizi bekleyen iki otobüse 59 yolcu biniyoruz. .ikide tur rehberimiz var tabii..bir şeyler ters gitmiş ve bizim turumuzda ani değişiklikler ,istikamet kaymaları olmuş her nedense!!..az sonra heyecanla beklediğim 
 o dağın altındaki mağarada yaşadığına inanılan şahmaranın   dağını, taaa çook uzaktan, otobüsün camından seyrederek geçiyoruz ..ve aynı vakitte , Lokman Hekim’in şahmarandan tüm hastalıkların şifasını öğrenip, iksirlerini kaydettiği defterini, kader-ilahi nizama ters bulup, üzerinden geçmekte olduğu köprüden nehre attığı  yeri de es geçmiş oluyoruz dolayısıyleJ..iyi ki önden Sana her şeyi rapor ediyorum da böyle her şeyimi elimden alıyorsun ey Sevdiğim!?..bişey değil, önemli olan bir merhabaydı zaten…ve MERHABA..


MARAŞ.. tur rehberimiz Maraş’ ta  tarihi hiçbir şey olmadığını söyleyip, bizi buranın yegane görülmesi gereken yeri olarak anlaşmalı olduğu,  ülkenin her yerinde şubesi olan bir dondurmacıya götürdü ve  bu şehirden çıktık
J..


Sonra..az gittik, uz gittik, dere tepe yokuş gittik..hatırladığım kadarıyla ADIYAMAN’a vardık.. Nemrud dağında güneşin doğuşunu seyredecekken, ani değişen programla güneşin batışını seyreyleyecekmişiz.. olsun, buda bişey..onca yol geldik ve hayatımızda bir ilk üstelik.. dağa belli bir yerden sonra yürüyerek çıkılıyor.. tabbii ki yürürken de canınız çıkıyor. ya mayıs ayında değil de, diğer korkunç sıcak aylarda burada olsaydık ne yapardık bilemem.. dağa çıkarken şu nemrudun ne nemrut olduğuna bende şahit oldum ve en çok biz iki ayaklıların, oflaya poflaya çıkıp ineceği bu korkunç  taşlık, sürekli ayağının altından kayan yığma topraklı zeminden, eşek taxilerinin (katır olabilir bilmiyorumJ) nasıl oluyor da koşarcasına hareket ettiklerine  hayretteyim. ve gerçekten de en ağır işi gık demeden yaptıklarını gördüm..


ve tepeye ahımız gitmiş, vahımız  kalmış halde ulaştığımızda, karşımıza çıkan heykellere  şaşıyorum.. onları çook daha azametli sanıyordum, meğer abartıymış.. ama Eski Mısırdaki Ramsesin mezar heykellerinin bir benzeri olduğunu çakıyorum, da, zaman eşleşmesi  yönünden henüz zayıfım.. heykellerin kaideleri az buçuk ayakta olsa da, kafaların hepsi uçmuş ve yerde.. sırası ile vaktiyle şu şekilde diziliymişler.. aslan, kartal, Komemagene(Genler krallığı) nemrudu antıchos, bereket tanrıçası fortuna (demeter), Zeus, apollo, herkül ..yani fravun kendisini tanrılarıyla eşleştirmiş ve aynı ebatta yapmış..burada ilginç olan  aslan ve kartal figürünün haricindeki herkesin  Mevlevi külahının ilk versiyon takkesinden takmış olması ki ,bu daha eski Sümer kayıtlarında var olan balık ohannesliği kahinliği -manevi rehberliği simgeliyordu tabii(Osiris’in parçalanmış tüm bedeninin bulup birleştiren İsis, onun bir tek üreme organını bulamamıştı hatırlıyoruz lütfen ve o düştüğü Nil nehrinde balık ohennes tarafından yenilmişti.. işte bu yüzden de eski tapınak rahipleri hiçbir zaman balık yemezlerdi)... bir tek bayan fortuna nın halveti türü bir takkesi vardı ve onunda üzerine bir baş örtüsü salınmıştı..yani bu kişilerin hepsi eski tapınak tekkelerinde öğrenim görmüş  İNSİYE EDİLMİŞ rahip ve rahibelerdi..ve ilk 7 yi anlatıyor gibi görünseler de zeus, apollo ve herkül aslında aynı şey; güneş-aslanla ilişkiliydiler.. ve Kommagene ‘nin etrafındaki tüm inançları ve tanrıları yürüterek kendine mal edip, tüm dinleri kendi krallığı altında topladığını da  kolayca anlayabiliriz..

*ezoteristler
yeraltında yaşadığına inandıkları insiye edici rehberlerin yeryüzüne çıkış kapılarından birinin de bu tümülüsün altında olduğuna inanırlar ki, onlara kapı olmasa gerekir..çünkü kapıları bırak, duvarlardan geçen adamlar olabilirmiş .. onları yerin altımı dayanırJ!!


Birazdan güneş muhteşem bir şekilde batıyor
..ve biz dağın  sabah güneşinin doğuşunun seyredildiği diğer terasına geçiyoruz..bu dağın kuzey, güney,doğu ve batı terasları var(BİR HORUSRA 4 YÖNEDE EGEMENDİR
J).. burası gerçekte kralın mezarı olması yanında, bir ateş tapınağı-güneş kültü misali....güneşin doğuş yerinde de aynı biçimde heykeller var, fakat buradaki tek fark,  dağın ön kısmına yapılmış çok geniş düz bir terasın ateş sunağıyla taçlanması!!.. bakıyor ve seyrediyorsunuz; bir vakitler ne zalim nemrutlar gelip geçmiş ve hala esad misali iz sürücüleri halkının kanını içmeye doyamamaktalar, hepimiz yaşayarak anlıyoruz  değil mi? ya böyle  bir durumun süregittiğini kaç kişi idrak edebiliyor peki?!..ve neden  bu halklara; içlerinden-kendilerinden-kendi elleriyle yetiştirdikleri  kan emicilerin musallat edildiklerini çözüyorsunuz.. haksızlık karşısında bana dokunmayan yılan çok yaşasın münafıklığı ettikleri için tabii..ve hava iyice kararırken aşağıya dikkatle iniyoruz ..bir yerde duruyor ve şöyle diyorum: ”ey nemrud! ben seni ziyaret etmedim..buranın taşını toprağını ziyaret ettim ki, zaten sende ait olduğun yere, taşa toprağa döndün” ..


gece oteldeyiz ,yemekten sonra herkes odasına çıkınca, biz kardeşler taxiye bindik ve yakın türbelere gittik.. Abdurrahman Erzincani hz...buraya  genelde akıl hastaları getirilir ve gece burada uyumaya bırakılırmış.. içeride 8 yaşında ama 3 yaşlarında duran bir çocuk var.. ailesi çocuğu birkaç defadır getirdiklerini, bayağı düzeldiğini söylüyor..etrafta ve daha sonra yolda göreceğimiz diğer şehirlerde  ışıl ışıl Suriye’den göç edenlerin kampları var. tüm ihtiyaçlar ve öğrenimler en güzel şekilde veriliyormuş, sadece kamplardan dışarıya çıkmaları yasakmış.. Suriyeli zenginlerin ise bu bölgenin muhtelif şehirlerinde  inanılmaz zenginlikte evleri varmış… bu şehir çok geniş bir alana ama çok az nüfusa sahipmiş. hiç kötü olay olmadığını, içlerine terörü asla sokmadıklarını söylüyorlar..


tur çok hızlı idi Sevdiğim ve koşturmaktan başka hiçbir şeyi hatırlayamadığımı söylememde fayda var bence.. sıralama ise nahak getire..sadece aklımda kalanı ,gittiğim yerlerden topladığım harita, broşür ve kitaplardan bakarak  hatırlamaya çalışarak yazacağım..tabletimin günlük dosyasını ise vakitsizlikten ve yorgunluktan hiç açamadım.. fotoğrafları onunla çektim.. bir daha  böyle bir turla bir yere gitmeyi istemem.. sadece ön keşif için olabilir. fakat son derece yetersiz.zaten öğrendik ki, en güzel yöntem o bölgeye en yakın yere uçakla gitmek ve orada da  ya araba kiralamak veya bir taxi ile anlaşmakmış.. bence de  doğrusu bu.. ve böyle turlar sizi sadece anlaşmalı oldukları özel kurumlara götürüyorlar,halkla temas kurmanızı ve onların görüşü haricinde hiç bir yeri görüp bilmenize izinde vermiyorlar..başkaa.


URFA..
önce bu bölgeye geçen hafta dolu yağmış ki, hayret etmişler ve geçen gün ani bir sel her yeri sular altına almış ve tüm bölge aynı şeyi yaşamış.. Mardin’deki bir rehber anlatırken duydum; sadece birkaç dakikada o sel olmuş ve buradaki insanlar hayatlarında ilk defa böyle bir yağmur görmüşlermiş, çook korkmuşlar… Sevdiğim biliyorsun, büyük hava olaylarında muhakkak yukarıdaki idarede yer değişimi oluyor değil mi? ve belki de biz bilmeden  bir törene eşlik ediyorduk, bunu emin oluncaya dek içimde tutmaya karar veriyorum.. normal şartlarda havanın aşırı sıcak olması gerekirken bahtımıza serinmişJ..


Urfa  Harran’da konik evlerdeyiz..bu evlerin sahiplerinden birisi bize anlatım yapıyor: ”biz arabız , arapça konuşuruz bende Türkçeyi sonradan okulda öğrendim diyor ve ekliyor” siz batıda yaşayanlara yalan yanlış anlatıldığı gibi bir hayatımız yok bizim, size hep yalan söylüyorlar” diyor..4 eşlilik 40 sene evveline ait bir hikaye olarak mazide kalmış. kan davası neredeyse hiç yokmuş ve öyle ömürler boyunca da sürmezmiş ..yönetim toprak ağalarında değil aşiretlerdeymiş ..80 küsur aşiret varmış burayı yöneten ..eee tabiiki ne kadar çok çocuk, o kadar aşirette yönetim hakkı da demekmiş.. yani çocuk yapmaya devam
J..bu bölgede de asla terör olamazmış çünkü içlerine sokmazlarmış. Ve  biz  dünyanın ilk üniversitesine bakıyoruz.. rehbere burada Sabilere ait tapınak var mı ve hala burada yaşıyorlar mı diye soruyorum.. rehberde”zaten eskiden burası onlara aitmiş” diyor.. karşı bölgede Şuayp peygambere ait izler varmış, lakin hem tur orayı kapsamıyormuş, hem de şuan, geçen günkü yağmurdan dolayı orası bataklıkmış.. az sonra hz. Eyüb peygamberin  mağara ve kuyusundayız..


gece.. otel.. yine taxi  ve Halilurrahman efendimin balıklı gölü..burayı belki de farklı beklemiştim bilmiyorum ama Sen her şeyi kontrol ettiğinden öyle hiçbir şeysiz balıklara baktım.. su ve içinde yüzen balıklar ..tabii hep aklımda geçen peş peşe gördüğüm, o cemreli- su yılanlı-su kurtlu hayallerim var; bunları birebir,  AYNI TİP VE RENKTEKİ BU BALIKLARLA yaşamak aslında çok sarsıcı biliyorsun .. ve yine geçmişimin bir anını hatırlıyorum..kalbimin dışarı çıkarak Senin adını zikrederek mutlulukla sükuna erişini ve rahmanın  soyut bahri sülbünde yüzen balıklık hallerimizi ve kendimin korkunç zeki bakan balıklığım gözümün önüne geliyor.. ağlıyorum..”neden bu kadar suret istiyorsun ,neden bu surete düşkünlüğün” diye soruşunu hatırlıyorum..evet..ben işte belki de bu yüzden o derece surete düşkün hatta muhtacım Sevdiğim, beni anlayabilir misin?!! birden bir yere doğru yürüyor ve başımı kaldırıyorum..aaa orada 2 tane yan yana sütun var..hımm..ertesi gün öğreniyorum ki; o II sütun sarayın direkleriymiş  ve mancınık yapılıp,, hz İbrahim oradan buradaki ateşe atılmış.. hımm..etkileyici..



Sabah kahvaltıdan sonra yine aynı mekandayız.. bu defa gündüz gözüyle..ateşin olduğu yerden çıkan su ve hz İbrahim’in doğduğu mağara.. tam camisinden çıkıyorum ki, bir rehber, tur misafirlerine aynen şunları anlatıyordu ve bekledim .. o bölümü tekrarlatıp ses kaydını aldım, bak şimdi: hz İbrahim tam ateşe atılacağı zaman  Cebrail O’nu kurtarmak için gelir ve hz İbrahim O’na şöyle der:”koskoca denizlerin dibindeki kayanın karanlık altındaki balıkların ve su kurtların rızkını veren Allah benim halimi bilmiyor mu? biliyor diyen Cebrail as.a “o zaman Senin yardımını istemiyorum diyor Halilurrahman..


ve gündüz gözüyle bir daha o iki sütuna bakıyorum.. bunlar yunan tarzı ..demek ki o devirde başka şekilde mancınık vardı.. ve bir saat serbest çarşı izni.. burada insanlar sabah aç karnına bile kebap yiyorlar..tur rehberimiz anlattı ki bu bölge eskiden yemyeşil ormanmış ..derlermiş ki;ormanların bir kısmı nemrudun ateşine odun sağlamak, diğer yarısını ise Urfa’lıların kebab yemeleri için mangal kömürü olarak tüketilmiş ve bugünkü çöl iklimine dönmüş. .tabii ki memlekette kebab edecek orman bırakmadıkları için hali hazırda mangal kömürünü Rusya ve civar ülkelerden getirtiyorlarmış..


devasa barajların  meydana getirdiği şimdilik ülkenin en büyük 3. gölündeyiz.. düzlük araziler muhteşem verimli  tarım alanlarına dönüşmüş..net olarak yılda 2 defa kesin ürün alıyorlarmış.Sevdiğim, ben bu bölgede yapılan barajları ve gölleri gördükçe sadece şunu anladım biliyor musun..çok yakında burası sular altında kalacak ve tüm bölge koskoca  bir deniz olacak..zaten suyun nimetiyle hızla iklimleri ve floraları değişmeye dahi başlamış..


eski masallarda işlediğim, şimdilik keşfedilen dünyadaki ilk tapınak Göbeklitepe. tabii ki tur rehberimiz, bizi vakit yokluğundan pek çok yere olduğu gibi oraya da  götürmedi?!!olsun ben gitmiş kadar okumuştum hatta semahane tarzında sütunların seması olayına vakıftım zaten.. gidip görüp anlayamayan ,kendilerini allame sanan, maneviyattan zerre nasiptar olamayan maddi ilim sahipleri düşünsünler..ve bizim sadece maddi  ezber ilmine sahip tur rehberimiz bize Güneydoğuya Osmanlının hiçbir yatırım yapmadığını,hiç bir tarihi eser vermediği,tüm yatırımlarını İstanbul,Bursa ve Balkanlara yaptığı  gibi koskoca sahtekarlık-vatan ve ecdat düşmanlığı yalanını söyledi ..tabii ki biz kül yutmayız..bize tüm dini olayları tevrat ve incile göre anlattı..uyaranlara da şöyle dedi..ben yabancı misafirlere de hizmet veriyorum..PEKİİ YA EV SAHİPLERİNE KİM HİZMET VERECEK DEMEDİK TABİİ?!!


ve Urfa Birecik..HALFETİ.(lütfen tur rehberinizin tavsiye ettiği çok leziz, muhakkak yeyin dediği o gölün balığını yemeyiniz, ben yemedim lakin rehbere inanıp ısmarlayanların yüzlerini ve tabaklarında duranı gördüm) ..Halfeti, eskiden de muhakkak güzelmiştir fakat su her şeyi daha anlamlı ve güzel kıldığından şimdiki hali çok daha güzel ve tekneyle gezerken şunu anlıyorsunuz..Sevgili Yaratıcımız Allah dahi sık sık elbise değiştirmeyi, sık sık huyunu suyunu değiştirmeyi çok seviyordu.. O dahi tek bir mekanda, tek bir suretli elbisede sürekli kalamıyordu ki, zaten dediği gibi: kalpler onun iki parmağı arasında sürekli döndürülmekteyken kim ben dönmeden durabilirim diyebilir ki?. Felek bile ezelden dönerken üstelik değil mi Sevdiğim..hadi elimi tut bence, bir bir birliğe doğru dönelim.. ve beni sadece SEN DAVET ETMELİSİN..


BİRECİK..
sevgili kelaynak kuşlarının üretme çiftliğindeyiz..aaa..bu kuşlar rüyamdaki  bir bedendeki iki başlı o kuşun aynısıydı Sevdiğim..veee eski Mısır’da da yazıcıların piri hz. İdris(thot-hermes)in sembolü ve üstelik de Bennu kuşunun aynı..hıım..ve rengi de siyah.. bu kuşlar her daim tek eşli olurlarmış, eşleri ölse dahi bir başka eş almazlarmış oysaki  Sen sürekli beni aldattığın halde, ben yine de hayalimdeki bir bedendeki o kuşa sadıkım tabii ki.. ve göç vakti gelince kuşlar Ortadoğu üstünden Mısır ve Etiopya’ya giderler, sonrada geri gelirlermiş.. ..



MARDİN..Allahım ya hep hayal kırıklığına uğruyorum..yeni Mardin şehrini ve eski şehre doğru tüüm kenti boydan boya geçerken şunları düşünüyorum; o incecik kuyumculuk işlerini yapan bu millet mi?..bu ne çirkin ve yoz bir yapılaşma ..onca para nereye gidiyor..buradan dünyanın en zengin yerlerine gidip, en zengin işleri yapanlar paralarını nereye yatırmışlar?..tur rehberi anlatıyor..bu bölgede eskiden, eğitilebilen bir kuş olan şahinler açık arttırmayla satılırmış.. şahinlerin ayağına bağlanan birkaç kg şeyler karşı tarafa, oradan bağlanan şeylerde bu yana gelirmiş..o devirde çok meşhur bir söz dahi varmış ki şöyleymiş: ”bi kilo toz bi otoboz” ..


ve  eski şehrin sokakları çok dar olduğundan çöp hizmeti için  belediyenin kadrolu eşek memurları varmış
J..halkın çoğu Süryani ve diğer dinlerdenmiş.. türkçe çok az konuşulurmuş.. zaten meydandaki saat kulesinin dört yanında da HİLAL, YILDIZ,HAÇ,*TAVUS KUŞU sembolleri var..*geçen yılarda  sembolleri araştırırken okumuştum ki, hatırlayalım yine, bu bölgelerde terörü çıkartanların hemen çoğu hak dinlerden zaten değillerdi ve onlar tavus sembolüyle bilinen antik dinlerine hala inanıyorlardı değil mi?.nemrudizm yaşıyor yani..zaten hiç  bir hak dine mensup kişi terör yapamaz, asla..


Artuklu  Türkleri devri yapımı Kasımiye Medresesi..burası harika bir üniversite..astrolojiden tıbba tüm bilgiler öğretilirmiş.. avlunun üstü açık ve  duvardan akan bir çeşmesi var..çeşme rahimmiş ve su ilk minik oluğa dökülerek bebek, sonra bir büyüğüne dolarak çocuk, sonra uzun bir yol arkını geçerek büyük bir havuza dolarak olgunluk devrine dönüşüyor ve yine bir oluktan yer altına inerek ölümü ve külliyenin dışında tabiata karışarak da sonsuzluğu sembolliyor muş ki, diğer yerlerde de böyle eski tapınaklarındaki rahim-mabed (kutsalların kutsalı) ilişkisini  gözlemledim….buranın duvarlarında o devrin tıp aletleri ve çizimleri ve şimdiki karşılıkları sergilenmek üzere konmuştu ..ben göz resmine hayran kalıp fotoğrafını çektim..gözün gözbebeğini güneş ve ay tutulması hilali gibi çizmişler ve dahi bu tutulumdan olan dünya bebeği:” ben benin altındaki noktayım” sırrı ise özenle sembol çizimle kaydedilmiş ki, ben 700 sene sonra gelip onu masalıma Senin için kaydedeyim Sevdiğim ve teşekkür ediyorum.. unutma ki bu mana,  3 hilalli çintemani sembolümün senin için şerhi de aynı zamanda .


MİDYAT..çok beğendim.. bir konağı gezdik..5 katlı filan ,hiç bana göre bir ev değil ,çok yorucu ve karışık.. çarşısı güzel..büyük şehirlerde, devletin salakça politikalarından, her yerin aynı şapşal markalara-tekele tezgahlanması dümeni yüzünden,  zerresi kalmamak üzere olan el işçiliği- küçük esnaflık burada  halen tam kapasiteyle sürüyor ki ,muhteşem bir şey.. inanılmaz küçücük dükkanlarında sabır ve alın teriyle el işçilikleri yapıyorlar.. hem de komşularıyla mutlu mesut sohbetler ediyorlar ki, hayran kalıyorsunuz.. gümüşçüler çarşısı..çok az vakit var.. içinde bakır ve diğer ucuz madenlerin karışımı olan şeyleri kalitelisinden ayırt etmeyi bilmiyorsak boşuna paramızı harcamamalıyızL…bu tüyoyu Antakya 'daki kuyumcudan öğrendim ve gerçekten eve geldiğim gece oradan aldığım gümüşün çok azının gümüş olduğuna şahit oldum:)..kendime geçmiş olsun...


Mezpotamya çay bahçesindeyiz.. aşağıya, Mezopotamya ovasına bir defa bakmanız bile ,bu bölgedeki tüm kavgaları anlamamıza yeter gerçekte..başka hiçbir şey görmenize gerek dahi yok..bu uçsuz bucaksız ovada düzgün tarım yapılsa, değil bizim ülkemizi ihya etmeyi, kim bilir daha kaç ülkeyi doyurur da artar..ve bakıyorum..bir gün buralar eskisi gibi deniz olacak ve bu kuru gürültüde bitecek..bu defa başka yerler suyun içinden kendisini gösterecek.. bakir alanlar, hiç  kimselerin duymadığı kadim uygarlık kalıntıları ve yeryüzü yepyeni esmalarıyla yeniden bir defa daha MERHABA diyerek arz-ı endam edecek ve biz yine birbirimize düşeceğiz..eee serde  HABİL ile KABİLlik var ama çok nadir kişide de ŞİT lik var unutmayalım lütfen.. ve ortada olan  sıratel müstakim yola koyulalım ..


Sevdiğim, yine güzerhamız değiştiği için, sabah ilk iş ziyaret edeceğimiz buranın en eski manastırını göremeden yola koyulmak zorunda kalıyoruz.. çok acaip, bakalım? senelerdir merak ettiğim pek çok yeri göremiyorum ki, bu memleketteki tüylü yılanların yaşadığı şahmaransal öykülerden de nasiptar edilemiyorum dolayısı ile ..neden?! ateş almaya geldik ve hiç vakit yok!!..sabah 6 civarı otelin lobisine iniyorum.. lobideki bir genç, masasında hazırlamış olduğu kıpkırmızı bir gonca gülü “çok şıksınız “diyerek uzatıyor..”teşekkürler, ne kadar naziksiniz, herkese mi?” diyorum..”hayır,yanlızca size” diyor genç.


BATMAN.. ilk defa çekiç kafalı petrol kuyuları görüyorum.. başlarında hiç kimse yok nedense..bir yerde mola veriliyor..orada da bir genç “bir dakka teyze” diyor ve bir gülü ağacından kopartarak uzatıyor.. bu da aynı koyu kırmızılıkta ,yalnız tomurcuk değil açmış...Hasankeyf .mağara evleri meşhurmuş.. binaların tüm süsleri alınmış, tam bir hayalet harabe şehir..çünkü çok yakında burasıda Halfeti gibi baraj için sular altında kalacak mış..

BİTLİS..öğle yemeği molası..belki hijyen ve temiz yemek yerleri vardır lakin benim gördüklerim korkunçtu.. hele çarşıdaki otlu peynir yapım yerleri..neden biz Müslüman Türkler bu derece pis bir milletiz hiç anlamıyorum doğrusu.oysaki imanın ve İslam’ın en önemli ilk şartı temizlik değil mi?!!
SİİRT.. İsmail Fakirullah hz ve müridi Erzurumlu İbrahim Hakkı hz ..dünyada kaç talebe bu derece yüksek ilime erişebilir ve  kendi hayatıyla birlikte bu yüksek ilmini  aynı mekanda yattığı efendisinin kabri üzerine, her yılın 21 martında “Sen benim manevi feyz güneşimsin,  Sen benim  aslan burcu Hüdamsındiye düşürebilir.. tabii bizim bu zamane mühendisleri, mimarları da  tadilat edeceğiz diye kıskançlıktan, onun sanatının güneş ışığını ancak karartabilecek ilme sahip olduklarından, biz bugün bu seyirden mahrum muşuz ne yazık..


VEYSEL KARANİ HAZRETLERİ.. anababa günü.. bir millet nasıl olurda bu derece köklü bir kültüre sahip olup, o derece etnik, muhteşem tasarımlı ve rengarenk giysilerle binlerce yıl boy göstermişken; bugün bu kadar çirkin, bu derece zevksiz, bu derece pis-pasaklı, girip çıktığı her yeri kırıp döken insanlara dönüşmüşüz hayret bir şey değil mi Sevdiğim…üstelik ziyaret ettikleri kişiye bak.. yaşı 100 ler  merdivenine dayanmışken, hz Ali’nin yanında savaşlara katılıp şehit olmak istemiş biri O..içeri girerken ağlamaya başladım.. yani içerisi çok kalabalık ve nefes almakta zorlanabilirim. O’na  verecek hiçbir hediyem olmadığı için özür diliyorum..ama biri Mardin, biri Batman’dan, beni hiç tanımayan iki insanın hediye ettiği o iki saf düşünceyi ancak O’na hediye olarak sunabileceğimi düşündüğümden, yanımda getirdiğim, sıcaktan artık kendisini bırakmış güllerimi kafesin diğer yanına zıplayarak atıyorum..evvet..ikisi de bir defada içeriye düştüler.. şimdi dışarıda, sandukanın tam ayakucundaki pencerenin önünde tek başımayım..burada kimse yok..ben güzel dua edemediğimden dolayı elimdeki kağıttan salavatlarımı okuyorum..arada beni ele geçiren hissimden sık sık ağlayarak duruyor ama bitiriyorum.. O’ndan bizi burada misafir olarak ağırlayan ev sahibimiz için çook özel, O’nu çok mutlu edecek bir hediye diliyorum..ve veda..bir çay ocağından bir fincan kahve istiyorum.. vakit yok..adam yaptığı kahveyi iki karton bardağa koyarken hayretle gülümsüyorum..hediyemi sevdim.. otobüsteki Erol Baba’ya bu size Yemen illerinden gönderilmiş diyorum.. ikimizde kahvenin lezzetine bayıldık.. teşekkürler..


ANTEP…Zeugma antik kentinin mozaikleri müzesini geziyoruz…çarşıdayız.. serbest zaman
J..bir yerde dükkanın dışından onu görüyorum ve tamam, işte hediyem bu diyorum. İçerideyim ..bu bir Zülfikar ..demirden ve ayna misali parlatılmış.. kabzası sedef kakma..1,5 m. uzunluğunda olduğunu ertesi gün duydum.. geniş ve görkemli.. alabildiğine sade..üzerinden YA ALİ yazıyor. . satıcı onu sarıyor.. birazdan buluşma yerimizdeyiz ve hediyemi uzatıyorum.. bence beğeniliyor..

YESEMEK..eskiden tüm tapınak ve saraylara başta aslan olmak üzere muhtelif taş heykellerin yapıldığı açıkhava müzesi..mesela doğal hali ile vaktiyle tapınak ve sarayların ilk girişlerinde bulunan bu devasa heykel aslanlar mavi renkliymiş ve güneş ışığında çok etkileyici parlarlarmış..turizmin bir köyün küçük çocuklarının ahlakını nasıl bozduğunu,nasıl arsızlaştırdığını ve nasıl yalancı yaptığını burada birebir gözlemliyor ve acaba ben buraya gelmekle bu nesle kötülük mü ediyorum da diyorsunuz.


DİYARBAKIR
.. sadece kalesinin en geniş burcuna çıktık ki muhteşem.. dünyamızdaki; 5,5 km  surları ile,  11 km lik İstanbul surlarından sonraJ en uzun  3. Surlara sahipmiş.. en geniş surları olan Çin seddinden sonrada dünyadaki en geniş surlar burasıymış ..taşları volkanik siyah..tarih boyunca her daim tamirat gördüğü için çok bakımlı ve görkemli, lakin korkunç bir kasveti ve ürkütücülüğü var bence. bu şehrin, bu bölgenin İstanbul’u olmak istediğini nedense hissettim..Sevdiğim, güneydoğuda halkların günlük dilleri Türkçe değil..ya arapça veya kürtçe veya diğer dillerde..ve anlıyorsunuz ki bir halk; acısında, düğününde, alışverişinde kendi lisanını kullanıyorsa, siz ona zorla hiçbir şeyi dikte ettiremez, onu kendisi olmaktan çeviremezsiniz..onu değişik şekillerde yalana,dolana,hileye ve başka şeylere tevessül ettirip zorla eşkıya siz kendiniz yaparsınız …bu şehrin kendi içinde devlet olduğu-tehlikesini ve inanılmaz zengin olduğunu da sadece şöyle bir bakarak hissettim, tabii kendimce..


KİLİS.. buralarda da turcumuz şunları anlattı..başa çıkılamayan kaçakçılık ve terör yüzünden sınır hattına mayın döşenmiş.. sayısız eşek telefine rağmen, sık sık insan canı - aza kaybıda oluyormuş.. mayınları kimse temizleyemiyormuş fakat her taşın altından maydanoz misali çıkan İsrail, bu mayınları hiçbir ücret istemeden temizlemeyi yüce devleti âlimize teklif etmiş..bedel olarak istediği tek şey ise şuymuş..koşer=helal gıda..yani onların kitaplarına göre; bizim bu topraklarımız kutsal, vaad edilmiş, HELAL TOPRAKLARDAN SAYILDIĞINDAN, bu bölgeyi temizlediklerinde (tabii  ileride  bizleri de temizlediklerinde), burada tarım yapacaklar ve dolayısı ile helal gıda yemiş olacaklarmış.. şu anda  açlıktan kırılan Etiopya ve Sudan topraklarında yaptıkları ve ora halkına zırnık koklatmadıkları  tarım mahsulleri, onların kitabına göre gerçekte helal gıda değilmiş.. çünkü o milletin gözü bizim Mezopatamyamızdaymış
J!.. aslında bu bereketli mezopotamya topraklarının daha bereketli diğer yarısı Suriye tarafındaymış ve şu sıralar oradaki iç karışıkla  neredeyse tamamı negatif varlıklı kişilerin helal maması olmuş ve hamm hamm yapılıyor haldeymiş zaten..

ve ..eskiden buralarda kovayla saat satılırmış..tüm bölgede olduğu  gibi kaçakçılık tek gelirmiş..bu yöre halkı il olmak istemiş..her çeşit eylemleri yapmışlar..en sonunda devlet “demek il olmak istiyorsunuz” demiş ve onları il yapmış..ve jandarma gitmiş polis gelmiş, devlet gelmiş, kanun gelmiş
J..kaçakçılık bitmiş.. bu defada biz il olmak istemiyoruz ,illiğimizi düşürün diye feryada başlamışlar..



ANTAKYA-HATAY.. halkın hemen çoğu arapça konuşuyormuş ki; kaldığımız otelde o gece eğlenen yüzlerce kişi, Türkçeden çok arapça şarkılarla eğlendiler.. sabah Pazar olduğu için tüm dükkanlar kapalı .. sokaklarında yürüyoruz.. Habibi Neccar(sevgili marangoz) Cami.. hatırladın mı Sevdiğim, kaç yıl evvel bu camiyi rüyamda görmüştüm ve bir arkadaşımda benim için, mihrabında pencere olan bu yerin fotoğrafını çekip getirmişti, masalıma eklemiştim. şimdi O’nun türbesinde salavat okuyor, camisini geziyor, bu defa o mihrabın içine girip penceresinden dışarıya bakıyorum.. namaz kılıp teşekkür ediyorum.. bu cami ;Anadolu topraklarında yapılan ilk islam mabedi de aynı zamanda ki, evveli tapınak, sonrası kilise imiş.yani yeryüzünde yaratıcının sadece mabed için yarattığı özel topraklardan.. tam dışarıya çıktım ki bir şey oldu..ahh!!dün otobüste bir anlık- aniden gözümün önüne gelen o Ürdün’lü misali,siyah kapşonlu cellabesi içindeki siyah kıvırcık saç, siyah sakal ve kara gözlü o  genç adam.. anlıyorum ki Habibi Neccar hz..ellerim kulaklarıma bastırılmış ağlayarak orada kalakalıyorum.. birazdan diğerlerine yetişebilmek için epey uzaklaşmış gruba katılıyorum..Sevdiğim ..O rüyalarımın sahibi efendisi için böyle tecelli etti değil mi? O’nu selamlıyorum..huuu..


bir saate yakın serbest zaman..bir kiliseye girmek istiyorum..bakım dolayısı ile kapalıdır yazıyor..yan dükkana soruyorum..”olaylar oldu ya o yüzden korkuyorlar.. şimdi ayin yapılıyor ve açık.. kapıyı itin ve içeriye girin” diyor..aa güler yüzlü, çok şık, tertemiz giyinmiş yaşlı kişiler geliyorlar ..onlar kapıyı açıyorlar bende giriyorum.. yabancı olduğum anlaşılıyor ve kapıdaki görevli :  “dışarıdan hiç kimseyi almıyoruz, kusura bakmayınız, malum olaylar “diyor..ben o olayı okumadığım için ne yazık ki bilmiyorum Sevdiğim ama şöyle diyorum:” öyle şeyler her zaman olur ama bizler birlikte durmayı başarmalıyız”..o beyde:” doğru ..buyrun.. sadece bir iki dakika, fazla kalamazsınız” diyor..şapkamı çıkartmamı söylüyor.. en  arka sıraya oturuyorum.. herkes öylesine şık,temiz ve bakımlı ki hayret edersin, sanki özel ritüelli bir film çekiliyor misali.. burası ortodox olabilir eski İstanbul tarihinde gezdiğim kiliselerden birilerine benziyor.. ikonaları var. içeride kutsalların kutsalı yerinde beyaz pelerinli bir rahip ayin yapıyor..çok şaşırıyorum çünkü arapça okuyorlar.. müzik, arapça  ayin ve sık sık söylenen ALLAH lafzı beni çok etkileyip ağlatıyor.. kimse bir şey demiyor.. belki 10 dakika belki daha fazla onları seyrediyorum..ve anlıyorum ki hangi din,hangi millet,hangi lisan olursa olsun BİR ALLAH’A İNANMAK HARİKA BİR ŞEY VE TEŞEKKÜR EDİYORUMM..


burada tur rehberimiz bizi sedef kakma fabrikasına götürüyor.. çocuklara satranç takımı alıyorum ki; aslında kendi sütunlar ilmime delil olsun diye kendim için, zaten evde kimse yüzüne bakmadı!..!birazdan otobüsteyiz ..Erol Baba yanıma gelip  bana bir hediye uzatıyor..çok mahcubum ama..bu büyük boy sedefli bir tavla.. ama yani..ben şimdi bunu nasıl ödeyeceğim..bir yolu olmalı ki, haftaya süpriz..ve Sevdiğim anladım ki,  Sen beni 
bu oyunlarda  ustalaştıracaksın..yanlız sorunumuz şu..hiç satranç oynamadım ve bilmiyorum..sadece sütunların her iş ve oluşu idare-i sevk ettiklerini anladım..ve tavla belki 20 senedir bir defa dahi oynamadımJ!!


TARSUS..
Ashab-ı Kehf mağarası.. inanılmaz kalabalık, utanç verici bir zevksizlik , pislik,çöplük.. keşke biz Müslümanlığa layık bir millet olmayı becerebilsek, manevi alemde  bizim için yapılmış o övgüleri dış kimliğimizle de hak edebilseydik.. bence başka dine mensup  hiçbir kimse  bize bakarak Müslüman olmayı dilemez..ve Sevdiğim bu mağara o mağaramı tabii ki kimse bilemez amma batıni öğrendiklerimize bakarsak eğer, insan; bedeni mağarasında uyuyan 7 başlı bilgelik ejderini de uyandırabilir ,negatif etkili 7 başlı şeytanı da değil mi? amma en hakikisi ise Hızır meşreb olup, kapısında kıtmiri olan kapıdır vesselam.. adamın siyah post sahibi bir efendisi olmalı ki, o bilinen postlardan da değil


26 mayıs pazar..ADANA.. şelale.. havalanı..uçak. yavaş yavaş hastalanmaya başlayan yolculardan ilk olarak ben, yolda, hem de Nusret mayın Gemisinin yanında duran otobüste çıkarttığım için şimdi daha rahattım..nihayet gözlerimi açabiliyorum,şükür.. ( bu kadar küçük bir gemi ,hepsi tam hedefinden vuran ayet misali 26 mayın ve inanmış birkaç mümin adam ve saf hakikat..gerçek iman sahiplerinin önünde ordular dahi duramaz)..  ve   çoğunluğu çocuk 20 küsur yolcumuz midesini uçakta  torbalara boşaltıyor ..bunun pek çok nedenleri olabilir..manen bilsekte, bilmesekte bizlere hediye edilen pek çok şeyin  kaldıramayacağımız bir kısmını bu topraklarda bırakmamız lazımdı ki, hazmedebileceğimizi açığa çıkartabilelim . .diğerleri alışık olmadığımız iklimler, yemekler, su, hijyen şartlarıydı muhakkak..
ve evdeyim.. başım kazan gibi..ayaklarım, bacaklarım berbat..banyo..hemen uyumak için ilaç.. yatağım ..canım..iyi ki bir evim ve temiz  bir yatağım var şükür..



ve Sevdiğim bu gezi bana şunları öğretti.bir insan hangi topraklarda doğup yetişti ise oraya alışıyor, bağımlı oluyor ve oranın havası, suyu yemeğiyle halleniyordu.. meşrebi tariki o şehir oluyordu yani.. ve hangi lisanla eğlenip üzülüyorsa da, o lisanın milletiyle kendisini özdeşleştiriyordu.. ben saf türk olduğuma inanıp söylesem ve Türkçeden başka ne ben, nede genetik bilinen geçmişimde tek kimse, ne yazık ki tek lisan bilmese dahi-işte bu yüzden, hiçbir şeyi ezberleyip öğrenemiyorum esasında .. beni hala turist sanıyorlar ve ben en çok buna bozuluyorum.. kendimi Türk hissetmek çok özel geliyor.. ben istersem kolayca, tüm beşeriyeti-genetiği ve kültürleri, anında sözel -yazısal bir şekilde türk yapabilirim biliyorsun.. üstelik turuku âliyeyi dahi saf türk yapabilirimJ!! diğer tüüm ırkları ve dilleri türklerin alt kollarına dal budak da saldırabilirim ve çook zevk alırım..ama işte yüce Yaratcımız olan ALLAH, bizi ırkçılıktan, soy sopla övünme sığlığından men etmiş..peygamberimiz ise ırkçılık davası güdenler için  hayatının ilk  ve tek ,ve dahi, son küfür tarzı sözünü etmişmiş..işte sadece bu yüzden yapmıyorum .. amma kızarsam bunu çok  kolay yapabilirim..

.. birde şu var ki, bu masalın çocuğunun hamisi saf bir arap..ve yeryüzündeki hiç bir arapsa asla O'na benzemiyor ne yazık ki..O, ARABLARIN EFENDİSİ..


*ve buradaki huzurlu olan bölgelerde gerçekten de islam-tevhid yaygın..ve anlıyorsunuz ki bizi bu bölgede bir arada tutan değer asla türklük meselesi değil islam meselesidir ..SADECE TEK BİR ALLAH'A VE AYNI PEYGAMBERE İNANMANIN BİZLERİ BAĞLAYAN YEGANE BAĞ OLDUĞUNU DA  YAŞAYARAK ANLIYORSUNUZ...çünkü onlar kendilerini türk olarak hissetmiyorlar ..devletimizden hiç bahsetmiyorlar..aşiretçi kavimleriyle halen antik tarzda yaşamak istiyorlar..


binlerce yıl  aynı yerde yaşamaktan, binlerce kitap okumaktan çok daha özel bir şeydir seyahat ederek, yerinde,o halkın yaşamını gözlemlemek.. onlar kendi  memleketlerinde gerçekten çok mutlu.. sahtekar medyacıların, şişme edebiyatlı halt karıştırmalarına-nifak sokmalarına asla aldanmayın lütfen…o bölgenin hemen hiçbir yerinde kendileri istemedikleri müddetçe terör yok. .halkın kendisi diyor ki" onlar bizim içimize giremez, tepeleriz"..ve sadece belli bölgelerde bize anlatılanlar var.belli hedeflere yollanan kuklalar var...halkı ,aşiretleri birazcık dinler ve anlarsanız şunu da bilirsiniz, terörü dışarıdan hiç kimse yapmıyor..ve dilemedikleri hiçbir yeri harapta etmiyorlar ki,  bazı yerler bu derece acaip ihya olmuş..aslında bu bölge ve tüm bölge geçmişin Babil’inin  sit alanı.yani ezelden cadı kazanı.. sanki  EN DERÛNİ DERİN DEVLETİN TA KENDİSİ OLAN YARATICI burada özel bir şeyler yapıyor ve iç işlerine hiç kimseyi karıştırmıyor..

 28 mayıs Salı..dün bir Melami aradı Sevdiğim..görüşmek istiyor ki, bakalım.. buluşabilirsek Sana yazarım sonra..ve diğerleri..ama ben  yorgunum..en acil ağlayan sese eyvallah..buluştuk..Ya Rabbim ben 40 hamamda 40 tas su ile yıkansam dakka dakka seyri not tutulmuş ve en deruni  devletin &Devleti Âlinin iki keskin kılıcı  tarafından şuanda işleme tabii tutulan-her tarafı didik didik takibe alınan - ve sonuçları çok ağır  lâl edilmek dahi yetmeyecek bedelli olacak olan,  nakllen bilgilerin tutanaklı şeylerine şahit olduğum için arınabilir miyim acaba Sevdiğim.. Allah beni affedip temizler mi?..ki üstelik nefsimin günahları boyumu aşmışken…ben sahteliklerden bu derece ağır bir bedel dilediğimi sanmıyorum ki..bu utanç  verici..ama canı yakılanların,DİNİ,YETKİSİNİ,TASAVVUFİ AŞKI KULLANARAK, yola, yolcusuna,zekatına,sadakasına,takılarına,kimliklerine tecavüz edip, yolu kirletenlerin, sahte kerametlsel  hâl ehillerinin hâlli demek ki bu derece ağır oluyordu. KABAĞIN SAHİBİ DEVREDE.. aynen bir vakitler kendilerinin de anlattığı şey yani..vay be!!


Allah zina yapan müminin tövbesini kabul ederdi, Allah hırsızlık yapanın tövbesini kabul ederdi ..ama Allah bu ikisini de yapıp ettiği halde birde üstüne yalan söyleyenin tövbesini kabul etmezdi..neden? çünkü bir MÜMİN ASLA YALAN SÖYLEMEZ di..ve halvet sonrası arınmak için gidilen halveti  asitane-i mürşidissakaleynin bu tövbeyi kabul etmeyip cin çarpmışa döndürmesi ise  Tûruku Âli nin yola zarar vereni affetmediğine açık bir delil değil mi? DEMEK Kİ YOLUN SAHİBİ VE BİZ YOLCULARIN GERÇEK SAHİBİ EFENDİSİ VARMIŞ…teşekkür ediyoruz ve sizi çoook seviyoruz …


29 mayıs Çarşamba..
dün akşam gelen davete icabet için ülkemin Kudüs bölgesindeyim..bahçede ancak otuz kadar hanım var..çoğu muhtelif vakıf ve derneklerden..dışarıdaki genel siyah renklilerden değiller ,tarzları farklı..en değişik tabii ki benimJ,renkli ve püsküllü..böyle bir şeye davet edilmek beni çok mutlu etti ..Sevdiğim, inandım ki, dün şahit olduğum o naklen, an be an yaşanılan necisliklerden ancak böyle arındılabileceğim..bilmiyorum..  ayağımın altındaki bu toprağın, bu şehrin en değerli kara parçalarından olduğunu ve nereye bastığımın ,nerede olduğumun, bu vakıf ailenin omuzlarındaki korkunç ağır yükün ilk defa anlamına vasıl oldum..çok özür diliyorum.. vazifeleri çok ağır..


birazdan  Evvel Zamanıma çok benzeyen küçük erkek kardeş bir mahfaza getiriyor ve bohçasını açıyor..bu, üç padişaha huzur hocalığı yapmış devrinin mürşidissakalayni olan Evvel Zamanımın mürşidine, sarayda yaptığı  çok etkileyici bir sohbetine karşılık, bir valide sultanın hediye ettiği  hz Peygamberimizin GÖMLEĞİ idi..bu iç gömleği bej renkli ve sarayda onun üzerine değişik vefkler, şifreler, sembollerle Kur’an ayetleri nakşedilmişti.. Sultanlar savaşa giderlerken zırhın içine bu gömleği giyerlermiş ki, pembecikten dün öğrendim, büyük efendinin bohçasında da O'na ait böyle vefkli gömlekleri varmış..Sevdiğim, ben  Efendimize ait bu tarz bir gömleğin olduğunu ilk defa görmüş oldum..bu  gömlekle aniden gözümün önüne eski bir hayalimdeki o krem renkli vefkli gömlek geldi ((* hatırladın mı? onu Topkapı Sarayındaki o tılsımlı gömleklerden sanmıştım hanii..ve  o gömlek yaklaşarak öylece karşımda durdu ve ben seyrettim.. sonra bir dereden atlayarak Senin peşinden Senin mekanına girmiştim..tesbihler .terlikler))..işte bu hatırlamayla aniden yine ağlamaya başladım..


Sevdiğim her şey için, asla hak etmediğim tüm hediyelerim için  çook teşekkür ediyorum..lütfen beni Senden ayırıp uzaklaştırma lütfen..bana bu gömleği giymişçesine bir  temizlik ve korunma lütfet lütfen. aminnn ve aminn ve aminn. ve eve geliyorum..



net gazeteden başlıklara bakıyorum.bugün 29 mayıs, İstanbul’un 3 . köprüsü temelleri atılmış ve adı benim en Sevdiğim padişah olan Yavuz Sultan Selim olmuş..ne güzel değil mi?ve adamcağızın biri öfke kusmuş,demiş ki: binlerce alevinin katilinin adını verdiler ..bende onu okuyunca sadece gülümsedim ..keşke dedim keşke sen, O’nun kadar kızıl  has bir alevi anlamına sahip olabilseydin ve hz Peygamberin çölde ayak izlerine basa basa mucizevi bir yürüyüşle ardında koskoca bir orduyla yürüyebilseydin.. hiç kan dökmeden, Hicaz bölgesinin tüm şehirlerinin anahtarlarını alıp , fethettiğin toprakları ve bir Müslüman için en kutsal sayılan yerleri maddi gözle göremeden Veysel Karani misali  evine geri dönebilseydin..hey sen!! gerçek alevi olmak kolay mı sanıyorsun?!!..sadece adı alevi olanlarla manası alevi olanları lütfen karıştırmayalım..

nur cihan
nuralem7@hotmail.com

31 mayıs 2013

20 Mayıs 2013 Pazartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 53


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 53

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. bu hafta çok enteresan bir yazılım anlatımı denemek istiyorum ..uzun yıllardır kendim ve diğer varlıkların biyolojik robotlar olup olmadığımıza kafayı takmıştım ya hanii..sanırım bu had safhaya dayandı ki, hayallerim dahi bunu dışa vurumsal  bir sanatla seyrettiriyor ..kendimi çok tuhaf buluyorum.. yazdıkça derinleşen tefekkürlere ve o tefekkürlerin iz düşümü rüyalara sahip oluyorum ..ya, ne talep edersem onun yazılımlı programı önce iniyor ,sonrada o programın deşifresi için pek çok dürtü ile, acaip sıkıntılara düçar olabiliyorum..eğer sabırlı olup sakince seyredersem, o konu daha kolay ve acısız açılıyor ve seyri keyif veriyor..yok eğer tahammül edemez ve fevri davranıp acelecilik edersem işler kat be kat zorlaşıyor..bunun nedenini tabii ki henüz çözemem…


İşte bu hafta çok basit sıradan, her insanın yaşadığı bir günlükten(BİR TÛTİNİN GÜNCESİJ) yola çıkarak ,insan ilişkileri ve teknoloji arasındaki  benzerliği veya iletişimsizliği didikleyeceğiz .. yani HORMONLARIN VE SİNİR SİSTEMİNİN İDARE ETTİĞİ İNSAN DENEN TÜR İLE HİSSİZ-SİNİR SİSTEMSİZ,HORMONAL MEVZULARI OLMAYAN ve gittikçe hayatımızı kökten ele geçiren MAKİNELERİ tefekkürleştirmek istiyorum.((*yani matrix filmi..aslında bu gerçeğimizi anlatıyordu ki, yaşadıkça anlıyorum.


İNSan CİNsi = benim ve senin;  ten damar kablolarımızın içinden kırmızı renkli  kan denen bir sıvı akıyor ki, o  cin&can enerjisidir amma esasında her şey nefes enerjisiyledir ki, oda ruha aittir ... kendi kendine çalıştığı sanılsa da ,hakikatte her duruma göre yeniden güncellenip, nefes edilip, RUHLANDIRILMAKTADIR. .damarlarının içinde alyuvarlar ve akyuvarlar denen iki madde ve onların içinde ise sayısız madde var..ve şeytan insanın damarlarında sinsice gezinir, kulaklarından ise fısıldar .. VE ALLAH SİZE ŞAH DAMARINIZDAN DAHA YAKINDIR.ve kalpler O’NUN İKİ PARMAĞI ARASINDA SÜREKLİ ÇEVRİLMEKTEDİR.. Demir-mağma-ateş-mıknatısiyet = çekim gücü  sinir sistemi ile alakalıdır.. Zülkarneyn'in (ZAHİR&BATIN) seddinde demir ve bakır vardır ki, bu bizlerin sinir sistemini kuvvetlendiren en güçlü iki elementtir.. yani günde en az 70 defa tövbe hepimiz için elzem ötesi ihtiyaçtır..



MAKİNE ROBOT CİNSİ  MANKURTLUK (Süleyman’ın cinleri)= damar kablolarının içinde elektrik akımı enerjisi geçer.şarz edilmesi veya kesintisiz bir güç kaynağından beslenmesi lazımdır..kendilerine ne yüklenmişlerse bir tek onu yapabilirler, kendi iradeleri yoktur. .insan denen cinsi; tek tip,tek düşünce ,tek kimlikle hakimiyet altına almaya çalışan, çok az kişilik ailelerin denetimiyle SÜRDÜRÜLEN EĞİTİM –SİYASET MÜFREDATLARINI DÜŞÜNELİM LÜTFEN.ve sadece onların yükledikleri doğru sayıldığından ,sadece o kişilerin işaret ettikleri şeyleri tıklarsak bize mükafat veriyorlar değil mi?!..düşün ve uyan,seni nereye götürüyorlar!!.. ya artık hiçbir şeyi ezberleyemeyen ,her şeyi elindeki makineye soran yeni nesil nereye doğru götürülüyor?! düşün ve uyan!!. Ve yakın bir gelecekte, aynı onlar gibi, yine gerçek İnsana-İnsan-ı Kamile  teslim olacak ve kulluğunu öyle yapacaktırlar ki (zaten bilinsin bilinmesin aynen öyle devam ediyor).bu türün varlıkları kısa sürelidir..android dahi olsalar, sürekli değişik programla geliştirilip güncellenseler bile, hiç bir zaman İNSAN GELİP İNSAN GİDENLER gibi olamazlar..



ve  ALLAHIN İNSAN SİSTEMİNE BİR BAKIŞ:
Yaratıcımız bizleri fırka fırka, meşrep meşrep, değişik ırk ve dillerde, türlü renklerde, her tip ve ebatta,her tür görünüşte yaratmıştır.. hepimize farklı bir kabiliyet, farklı bir güzellik anlayışı da vermiştir ki; herkesi –her şeyi beğenen biri çıksın(*TIPKI LEYLAYI GÜZEL BULMAK İÇİN ONA MECNUNUN GÖZLERİYLE BAKMAK LAZIM OLDUĞU GİBİ)..her satıcının bir alıcısı olması misali..



 İLKel kabileleri öylece muhafaza etmiştir ki; modernlik onları bozamasın ve bir gün gerektiğinde, saf insan her an hazır bulunsun..okuma yazma bilmeyen ve sistemin eğitimini red eden ümmileride her zaman korumuştur ki; bunların acaip bir hafızaları ,modern eğitim tarafından yontularak köreltilip, birilerinin şablonuna göre şekillendirilmemiş, öyle saf korunmuş  dimağları vardır ..dilerlerse tüm sistemleri çökertip her şeyi baştan kurup yönetebilecek akıl almaz bir potansiyele sahiptirler çünkü eğitim denen sınırlı zeka onlara henüz hâd çekememiştir…

ve artık bunun tek  doğru olduğunu da anlıyorum.. evet.. herkes okuma yazma öğrenmemeli, herkes devletin standart okullarına gitmemeli ,herkes devletin tek tip siyaseti, tek tip memur zihniyetinde  olmamalı. kimse tek bir renkle yetinmemeli ve Allah’ın boyası birenk-renksizliğe dalarak gökkuşağı gibi rengarenk boyanmayı bilmelidir.. Yaratıcımızın sistemine,  şöyle, sadece yüzeysel baktığımızda dahi şunu idrak ederiz..Yüce Allah insan neslinin korunması ve sürmesi için başlangıçtan beri hiçbir şeyin aslının bozulup, yozlaşmasına izin vermemiş ve devamlılığı sürdürecek GENLERİ SAF OLANLARI, HER DAİM LEVHİ MAHFUZUNDA SAKLAMIŞTIR yani her şeyi yedeklemiş-hafıza kaydını almıştır.. hiç bir zaman hiçbir şey ne eksilecek nede artacaktır..çünkü her şey O’NUN DİLEĞİ İRADESİNDE YARATILMIŞ VE HER AN YARATILMAYA DEVAM ETMEKTEDİR..



PEKİİ ..GELECEKTE İNSAN DENEN HAKİKAT ne olacak? ve o hakiki İNSAN;
belli bir idareci sınıfın; insan emeğine para vermemek  bahanesiyle  ve  gençliğiyle güzelliğini  kısa sürede kaybedip YAŞLANIP HASTALANARAK SÜREKLİ PSİKOLOJİK SORUNLAR çıkaran, ruhsal&duygusal insanla uğraşmamak  adına,  gelecekte kendi elleriyle kurup, kendi beyniyle proglamladığı,  bedava  metal köleleri olan  makinelerini yenebilecek miydi?))  
Sevdiğimm.. bunu yapabilmenin, benim  içinde bulunduğum ve gelecek halim için çok  çok elzem olduğuna nedense inanıyorum.. yani olayları idrak için=vesveseli =fiti verip, tüm sinir sistemini felç edip çökertebilen ve kişinin tüm hayatını bitirebilen cinni –İYİ VE GÜZELLİK dosyasının altına gizlenmiş yapışık virüs programlı, insan sanılan tür teknolojiyi anlamam ve kullanmayı bilebilmem gerektiğine de şuan fena halde takmış bir haldeyim..




(*ama önce ne kadar nurlu, ruhani , melek gibi duruyor dediğimiz kişilerin  ciltlerindeki KALIP GİBİ MASKELERİNİ; kapatıcı-onarıcıları ve simli fondötenleri bir silmemiz lazım geldiğini de ancak bu yaşımda- görerek  yeni öğrendim Sevdiğim. Onları o ışıltılı ,o sahte photoshoplarından, sentetik estetiklerinden  bir temizlesek  neye uğradığımızı hepimiz şaşırırız mesela değil mi!! ne yazık ki gittikçe doğal yaradılışta insan dahi kalmıyor ki ayırabilelim.halbuki dışlarını güzelleştirmek yerine ahlaklarını güzelleştirebilselerdi ,o gerçek güzellik nuru ışığı doğal  olarak  zaten onlara yansır ve tüm insanlığı peşlerinden koşturtabilirdi ki, bunu idrak edemiyorlar..)



Önce geçmiş haftamızı gezelim..kafam hallaç pamuğu gibi.yani her şeyin sahtesi beni mahvediyor biliyorsun..doktorların sahtesinden, aşağılık-yalancı-sahte medyacıların; halkın ahlakından tut tüm kanunları ve tüm değerleri  fit fitlemelerinden, siyasetçilerin, öğretmenlerin, memurların, çiftçilerin, ana-baba-evlat üçgenindeki sahte aileviliklerin, sahte tüm canım ,cicim edebiyatı altındaki yalan dostluklarından  iğreniyorum..üzgünüm biraz fazla organik bir odunsal yanım var biliyorum ama ne yapayım, yaradılıştan defoluyum ve huysuzum, naletim, geçimsiz bir uyumsuzum ..üstelikte genelde dondurucu bir soğukluğum, canım istemezse asla yıkmayacağım, aşılmaz dikenli  duvarlarımdan dolayı da, sanırım programımda bir aksaklığa sahibimJ..



13 mayıs pazartesi..elektronik mağazasına gidiyorum.. bana en son model tablet bilgisayarı göstererek anlatıyorlar.. inanılmaz bir şey bu Sevdiğim..eskinin tüm kerametleri herkesin ulaşabileceği sanal-hologramik bir plazmasal görüntüye sokulabilecek demek ki ..yani şu  600 gr lık minicik ekranın üzerinde parmağını değişik şekillerde kaydırınca neler yapabiliyorsun hayret.. sanki sihirli cadı rolü senin ..bilemiyorum bunun sonu ne olacak ama bu aletin tv sini yapmışlar ki, dün tv reklamında gördüm((*ben kaç senedir doğru düzgün ve neredeyse hiç tv izlemediğim için güncel gelişim ve haberlerden bihaberim biliyorsun..hele dizi denen salaklıkları bir vakit nasıl izlediğime ve hangi  aklın o şeylere dünyanın parasını  yatırıp, bazı kişilerin egosunu öyle şişirdiklerini ise artık ne yazık ki hiç aklım almıyor)).işte reklamdaki o tv, oturduğun yerden el hareketleriyle yönetiliyordu..düşündüm ki gerçekte, bu ne işe yarar?!.hiç bir işe yaramaz tabii..aynı kerametlerinde inanmayanları yola hızla getirebilmek için yapıldığı gibi.çıplak hakikati algılayamayanları,gerçeği idrak edemeyenleri bir hayalle uyuşturmak gibi ..VE HAKİKATİNİN  YANINDA BU  TEKNOLOJİ İLE YAPILMAYA ÇALIŞILAN ŞEYLER  NE KADAR  BOŞ VE HİÇ BİR İŞE YARAMAZ ŞEY DEĞİL Mİ?




gerçek= fiiller=şeriat alemi olan bu dünya aleminde ;sanırım ki tüüm sanallıklar, hep sanallık olarak kalacak.. peki neden? çünkü insan denen varlık eşyası tek bir katı halden oluşmuyor.. havadaki nefesi düşünürsek eğer, içinde; tüm dünyadaki sesler,görüntüler,şekiller ve bilgiler var değil mi?!eee..işte elimizin altındaki  tv , pc , radyo, telsiz, telefon, radar türü herhangi bir alıcıyı hayal edelim lütfen..ve aldığını çözdürüp sese- görüntüye dönüştüren bir düzeneği  tıklayarak da, bu deşifreleri duyar, izleyebilir veya çizim haritasını alabiliriz.. ve bizler; sakıncalı- insan ruhuna zarar verip- onu bizden kaçırtıp -yerine hayvandan aşağı ruhumuzu bıraktıracak haysiyetsizlikteki kanalları da tıklayarak açabiliriz (*yada münafıklık ajan cinleri olarak efendimize  aracılık edebilir =hizmet ettiğimiz negatif & pozitif birimlere kulluk edebiliriz)  …ve o vakit biliriz ki, o pislikleri dinleyip izlerken insan ruhumuz bizimle değildir.. çürümüş ve kokuşmuş bir nefsin elindeyizdir ne yazık ki..


* ve  bilgi çağında olduğumuz içinde, ilme ait tüm kapıların ardına dek açıldığını düşünürsek üstelik, artık: “ben bilmiyorum “diyebilecek yüzsüzlükte kimse olmasa gerekir..neden?çünkü hemen en cahillerimizin elinde dahi alabileceği en son teknolojik ürünler var ve onları kullanabiliyor da ondan ...sırf bunu anlamak dahi ALLAHI TANIMAMAKTAKİ  münafıklığımıza  en büyük DELİL değil mi sizce?!!....


İşte hava zerrelerinde yüklü bu yüksek ilmi alarak deşifre edip; en doğru biçimde, en doğru titreşimde ,bıızztlamayan  huzurlu dalga frekans boyuyla en saf halli ses ve görüntü çevirimi için ne yapmak lazım diye tefekkür etmeliyiz. tabii ki önce hz Allahımızın bize ayetinde dediği gibi: ona abdestsiz –pis-kirli olanlar yaklaşamaz.. demek ki önce maddi suyla alınan abdestin hakikatiyle abdest alacağız inşallah ve amin..bu nasıl olur? ..bende hiiç bilmiyorum Sevdiğim amma sanki ikilikten-çokluktan –şirkten temizlenmekle oluyor gibi geliyor şuan=BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM..



yani öncelikle “ben buldum, ben icad ettim, benim" ben hezeyanlarını terk etmekle işe başlamalıyız.. hiç bir şeyi hakikatte sahiplenmemek ve o şeyin ve tüm eşyanın tek mutlak sahibinin ALLAH OLDUĞUNU idrak edip ona göre davranmak..haaa bu demek değildir ki dünyada öyle bel bel, miskin yaşayalım. hayır !.

gerçek müminler Allah’ın yardımcısı, dostu, askerleridir .. O’nun emanetini yüklendikleri içinde O’nun mülkünde vekilleri olmuşlardır.. O’nun isim ve sıfatlarının fiillere= eşyaya = şeylere= maddeye dönüşmüş hallerinin kötü yorumlu deşifresinden ve kötüye kullanımlarından , eğer yapabiliyorlarsa” iyiye –güzele-doğru manaya” çevrilmesinden sorumludurlar. onlar,EŞYAYI-şeriatı-fiilleri KORUR VE GÖZETİRLER...

 eğer zulmün olduğu bir yerde, bilerek: “bana bir şey olmasın” diye susarlarsa  hz peygamberimizin söylediği şu hadisi hatırlamalılar: ”HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR”.. vekili Allah olan birine hiçbir yaratılmış mahluk bir şey yapabilir mi düşünün lütfen ve zalimlerden korkmayınız .. onların zulmüne boyun eğmemenin  KERBELANIN ANLAMI=hz Hüseyn’in meşrebi mesleği olduğunu da unutmayalım  tabii..

İşte Sevdiğim, bu acaip  teknolojik  TABLET alete hayran oldum..onu kullanmayı öğrenemeyebilirim  ki , benim için hiçbir önemi zaten yok.. ama gelecek zamanın çocuğu olacak nane bu aleti öğrenmeliydi ..yani bir ebeveyn olarak imkanlarım oranında bu benim vazifemdi. işte kasadayız.. hayır hiçbir işlem yanıt vermiyor..kaç defa denediler olmuyor.. böyle durumlarda insan gururu incinir ya işte öyle bişey..o aleti almadan çıkıyorum.. semtimizdeki banka şubesine uğrayıp derdimi anlatıyorum.. içerideki masalarda oturan memur insan türlerinden birisi bana duvara monte telefonu işaret ediyor ve şöyle diyor: ”biz o tür şeylerle ilgilenmiyoruz.. bu işlemleriniz için lütfen telefon bankacılığı hizmetimizden faydalanınız”.. Ya Rabbim ya huu..ben zaten bankamın telefon bankacılığı hizmetinden nefret ediyorum.. herkeste olan danışma hizmeti bizde asla yokJJJ.. al bakalım başına belayı..


eve gidiyor ve telefonu tıklıyorum..ne dediyse ondan ona tıklıyorum.. lakin sorunumu halledecek hormonları olan, sinir sistemiyle yönetilen, duygusal türden tek bir insana dahi rastlayamıyorum( kavgamı edemediğim içinde içimdeki kurt beni kemiriyor tabii
J)..yani benim bankamın müşteri danışmanlığında birebir insan muhatabım asla yok..haa var..sadece kredi kartı çalınımında şikayet için.. ama eğer şikayet edecek bir kart çalıntım yoksa, sistemi meşgul ettiğim için benden 20 tl anında hesabımdan kesilecekmiş..bankacıların nasıl mafya, nasıl bir hırsız olduklarına bir defa daha şahit olup, makine karşısında  susuyorsunuz el mecbur..ama bu defa kararlıyım. internetten o bankanın şikayet adresini bulup arıyorum.. mesai saati olmadığı için cevap vermiyorlar ama ben yine de sesli şikayetimi kaydediyorum ..(yani acil bir işin olsa kim vurduya gideceksin) not bırakıyorum ki sabah beni arasınlar. .


işte sonra oradaki şikayet kutusuna mail yazıyorum.. karşımda benim gibi bir insan istediğimi, bizi soyup soğana çevirdiklerini, her şeyi makineleştirerek insanı insandan uzaklaştırıp, insan  tabiatına ters iş yaptıklarını ve ileride kendilerini yok etmeye mahkum olduklarını  tıklıyorumJ ve öyle olacak..(*Allahım ya huu ben sinirlenince ne korkunç bir şey oluyorum..hiç bir şeyi gözüm görmez ki, zaten bu bana ait bir huy değil, Senden biliyorsun ..hani bu hafta süt liman ,sakiin sakiin olacaktık Sevdiğim.hıı.).. ve kendimi bildiğimden beri ne insanların yaftalarından, ne makamlarından, nede bize dikte edilen şöhretli başlıklarından korkarım. dümdüz giderim. içimdeki her şeyi hiç çekinmeden söyleyebilir, hatta sorgulayabilirim .. hiçbir zamanda hiçbir kişi buna kızamaz.. çünkü o hale işi getirenler onlardır ve bunu bal gibi bilirler.. bizi makineleştirmek isteyen aç gözlü - insan görünümlü amma asla hiçbiri insan olmayan ve manevi hayatta var olamayacakları da, buradayken yaratıldıkları  toprağa dönüştürmek  –onları huzura erdirebilmek lazımdır..


14 mayıs Salı.. bankadan arıyorlar.. çok kibar bir genç..tüm sorunlarımı dinliyor.bana telefon bankacılığında takip edeceğim tık tıkları yazdırarak kaydettiriyor.. bunca tık tıktan sonra karşıma bir müşteri hizmetlisi çıkıp benimle konuşacakmış..çocuk:” peki.. ben sinir sistemi olan duygusal bir insanım..başıma  kötü bir şey bir şey geldiğinde insanca tepki veriyorum ve öyle bir anda değişebiliyorum ..o esnada benim gibi insan olup ,benim gibi hissedebilen birine ihtiyacım var..  duygusuz ve başıma gelen şey kendisine yüklenmediği için o bölümünün tuşu olmadığından  tıklanamayan ve derdime çare olmayan bir bankayı ben ne yapayım!.. aslında siz kendi geleceğinizi yok ediyorsunuz.. çünkü insanı insandan kopartıyorsunuz.. size hiç güvenmiyorum..ben çaresiz haldeyken karşımda konuşabileceğim benim gibi duyguları olan bir insan istiyorum” diyorum..


(*Sevdiğim..bak şimdi okurken ne anladım bak!!..hani karıkoca kavgaları olur ya ..işte dozajında olan o kavgaların,dost çekişmelerinin dahi aslında çok güzel bir nimet-i rahmet olduğunu çaktım ki teşekkür ediyorum..amma bence biz Senle yine de bir daha kavga etmeyelim lütfen ve aminn)



ve Sevdiğim tüm bunları, konuştuklarımızın kaydedildiğini bildiğim için hepimiz adına yapıyorum..yani HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTAN olmuyorum..sonra telefonun ucundaki memur şöyle diyor: şimdi size yazdırdığım o sıralama ile bankamızı tıklayın ,inanın karşınıza bir insan çıkacak ve sizin istediğiniz işlemi gerçekleştirecek.. deneyin.. birlikte yapacağız.. ben eşlik edeceğim diyor. çocuk: hayır..şimdi denemeyeceğim.. işim var..sonra ..ben onca tıklama ve beklemeyle iletişim istemiyorum.. direk bağlantı istiyorumJ diyor.. memur: “siz herhangi bir sorunla karşılaştığınızda lütfen bu şikayet telefonunu çevirin ya ben yada bir başka arkadaşımız size her konuda yardım edeceğiz “diyor..
Sevdiğim sonra cep telime mesaj geliyor o bankayı tıklayıp o şekilde binbir dolambaçla müşteri hizmetlerine ulaşabilmeyi öğreneyim diye..tam bir hafta geçti ve hala onları tıklayıp sinirlerimi bir daha ayağa kaldırmadım
J..ama insan ve makine hakkında da bu masalı o sinir harbi sayesinde yazabildim malum..


*VE GERÇEKTE SENLE BENİM İLETİŞİMSİZLİĞİMİZİ  DİLEKÇE HALİNDE YETKİLİ MERCİYE YAZDIĞIMIDA ŞİMDİ ŞUAN FARK ETTİM ki teşekkür ediyorum..bakalım işlemimi nasıl değerlendirecekler.. göz cemal istiyor, kulaksa duymak, gönül elleriyle dokunduğunu hissedebilmeyi ne çok istiyor ahh bir bilsen..



  bu akşam İçinden Hızır Geçen Adam geliyormuş..
harika.zaten o hep böyle çıkmaza girdiğim durumlarda geliyor Allahtan..geçen tanıştığım o hanımı da davet ediyorum.. tanrıyı yatırıp uyutan okulunun doktora çalışması için arkadaşları ona gelecekmiş, bitince yetişirim diyor. . ona sadece adresi bir defa tarif ediyorum..ve dersimiz başlıyor.. konu yine tevbe suresi ve yine münafıklıklarımız ve onların pek çok yönden anlatımı..dolayısı ile içinde münafıklık olmayan ne  bir kimse nede bir olay var..ama  o anki vakaların durumuna göre değişik perspektiflerden olaya bakarsak eğer, bazı durumlarda yapılan münafıklıklar kişileri doğruya, güzele, iyiye ve tövbeye çekebilmek için yapılmış oyunlara da dönüşebiliyor..yani tefekkürde anlam denizi sonsuz ve ledünlerdeki falezlerden –yarlardan tepetaklak düşmemekse namümkün Sevdiğim..


saat  22 ve arkadaşım geliyor..onun zekasına hayran kalıyorum..çünkü adresi sormak için bir defa dahi telefon açmadı.. oysa ben olsam, sora sora perişan olurdum ..çünkü benim yol,iz-yön tayin edip, adres bulma kabiliyeti hafızam sıfır..matematiksel zekam ise hiç açılmamış özel bir hazineydi ki, şükür  o teknolojik zekayla beraber  dereotu oğluma geçti Allahtan.. teknoloji konusunda sürekli bağıra cağıra da olsa bana yardım etmek zorunda kalıyor ve böylece bu masalları yazabiliyorum
J..kızlarsa  resim kabiliyetine sahip ..bakalım sonra nasıl bişey olacaklar..akılla ilham henüz birleşmemiş olsa da sonrası bilinmezJ..


çocuk: hocam biliyorsunuz her şeyin sahtesi  olduğu gibi  manevi rehberlerinde sahtesi var..biz onlara; nefsimizi terbiye edip, ruhsal alemlerden  geldiğimiz yere yükselip  , hakikatimizi uygulamalı  tedrisat  edebilmek için iradelerimizi teslim ediyoruz..ama onların çoğu bunu kötüye kullanıyor..tam bir saltanat padişahlığı hakim..onların ailelerine, etraflarına kul köle olunuyor ve bu sahte kişiler olayı çok fena suiistimal ediyorlar ..kendilerine bu Ariflik=KENDİNİ BİLMEK mesleği öğrenimi için gelmiş olanları perişan edip bırakıyorlar ve hatta şöylede diyebiliyorlarmış: ”bizimkilerin başına gelecek hastalık ve afetleri, kurban seçtiğimiz ,sahteliklerimizi fark edecek kişilere musallat ediyoruz, sen tatlı canını üzme”..bu normal bir şey mi hocam?..bu yola baş koyan öğrencileri bu sahtelerden koruyacak manevi yol sahipleri neden bu tür şeylere izin veriyorlar peki?.ee. biz tüm bunlara esma tecellisi ,adam çok yükseldi –inmesi için böyle bataklara yatmış- batıyor gibi gözükmesi lazımdı mı diyeceğiz?..  ve bize bir süre sonra:“hadi çocuklar, şimdi o ayarlandı ve siz kalbinizi yine ona karşı temizleyin ve tıpış tıpış yine ona kulluğa devam edin” mi diyecekler ve biz yine sürü halinde ona hayran, ayran budalaları rolümüze, her şeye rağmen devam mı edeceğiz?!! Üstelik o kişileri yetiştirenler ve bu yetkileri  onlara kendi zamanlarında verip, onları pof pof layıp, vaktiyle hepimizin önüne salan da  yine bildiklerimiz değil mi?!!”..


Hoca:" hayır ..onların arkasında çook başka özel anlamlar var ki oraya şimdi girmeyelim.. tabii ki sahtelerin izinden bile bile  asla gitmeyeceğiz.. bunu pek çok şekilde anlayabiliriz ama şeriata uymuyorsa onu takip etmeyiz..bunlar ne yazık ki var ve hep olmaya devam edecek ..aynı diğer şeylerin sahteleri gibi ..gerçek olanlar ruhanilerle iş yapar ki onlar rahmanidir ve yüksek ilimdir.. onlar çook yükseklerdedir.. oraya ne cin, ne şeytan zaten giremez ki sahtelik olsun…senin o dediğin sahte rehberlerse cinlerle işlerini yapar ki ,dediğin gibi onlarla insanlara musallat olup, hastalık dahil pek çok şey yapabilirler ,ALLAH KORUSUN ..işte bu tür sahte rehberler gerçekten çok tehlikedirler.. ama bu tür iş yapanlar asla ,hiçbir zaman ,ruhani-rahmani yüksek yerden bilgiye ulaşamazlar, onlara bu YÜCELİK yasak, onlar çok aşağıdadırlar" diyor ve baş olma sevdalısı, uçkur düşkünlerinin hallerinden anlatmaya devam ediyor Sevdiğim..



ve arada  yeni arkadaşımı hocanın yanına oturttum.. aklını kurcalayan her şeyi ona sormasını ve asitane camiinde yaşadıklarını da anlatmasını sağladım..onlar konuştular..Ders bitiyor ..hoca gidiyor ..biz çok az kişi kalıyoruz.. o yeni arkadaşı aslında sadece bu şeyleri duysun diye çağırmıştım.. başına gelebileceklerden, kendisini tedbir alarak koruyabileceği kadar korumasını akıl etsin inşallah ve amin..


çocuk:”bana sorularım için çook  kızdınız değil mi? Ama geçen hafta bir hayal gördüm ve içinizde böyle rehberlik potansiyeli olup  bir gün  çıkacaklar için, kimsenin canını yakmayasınız diye bunu yaptım” diyor.. aşçıbaşı: “kızarmıyız hiç..sen böyle şeyleri sormasan bize kim bunları anlatır da, biz o açıklamaları öğrenirdik.. çok iyi yaptın,hiç duymadığımız şeyleri öğreniyoruz sayende” diyor..hakim:jandarmalık benden alındıda sana mı verildi” diyor şakayla..çocuk gülerek:” hani bir vakitler birini rüyaya yatırmıştın..ve o kişide o sabahki hayalini bir yere iletmişti ve her şeyi almışlardı  hatırladın mı?”..hakim:”evet..çok da iyi yaptılar, o kurtuldu şükür ..sen ancak bir sohbet felan olduğunda taaa en uzaklardan görebilir ve duyabilirsin.. oysaki ben yanlarına dek gidebilir, elini sıkar hatta sohbet edebilirim, aramızdaki fark bu” diyor yine alaylı.. cozz cozz ince hicviyeli iğneler ..hıımm..çocuk susuyor..neyse ki eskiden çocuğun bu sahipsizliği ile, söz dinlemediği için hiçbir yere kabul edilmeyişiyle  daha fazla dalga geçip onu sık sık ağlatırlardı ..oysa artık bunlara gülüp geçebilirim.çünkü hiiç canım yanmıyor (sadece arada onlar gibi olamayışımdan çok büyük bir gariplik, yanlızlık, hüzün duyuyorum o kadar).. çünkü işin onların bildiği gibi gitmediğini öğrendim..batının işine zahirin asla aklı ermez vesselam..


sonra Sevdiğim, yeni arkadaşla herkes konuşuyor ..o bu lütuftan ve bu yardımdan mest halde yukarıdaki resimlere bakıyor ve birden Evvel Zamanımın resmini gösterip “işte o camiide bana bakan buydu"  diyor..”Allahım yaaa..kıskançlıktan anında ne hale geliyorum ve birden istemsiz şöyle diyorum:” hayır o değildi!!..Kıbrısi hz ydi..sakın O’na ve yanındaki resme bakma!..sen dönerek başka resimlere bak”.. diğerleri de paniğe kapılarak aynı anda hep bir ağızdan:”evet ,sen diğer resimlere bak “diyorlarJJJ.. hepimiz ona öyle acaip bakıyoruz ki, görmen lazımdı Sevdiğim.. ”sana bizim efendilerimizin haricinde yeni bir isim bulmalıyız” diyoruz gülerek..



 *Sevdiğim: o esnada kıskançlık  acımdan  gözlerimden gelen yaşları silerken; kendime, aşkıma ,kızayım mı sevineyim mi, ne düşüneceğimi bilemediğimin perişanlığındaydım ..çok utanç verici biliyorum ama Seni hala çılgınca kıskanıyorum.. üzgünüm.. elimde değil( ve zaten Sense beni hiç umursamadan her şeyi yapıyorsun, sanki bilmiyorum)..


16 mayıs Perşembe..bugün reGAİB kandiliymiş.. yani Sevdiğimin kandilim olup beni ışıtıp, ısıtıp, ilimlendirdiği özel gecelerden.. SEVDİĞİM KANDİLİM OLDUĞUN İÇİN KENDİMİ TEBRİK EDİYORUM.. ben ne yapmıştım ki başıma Senin gibi bir Devlet-i Âli kuşu konmuştu hala öğrenemedim biliyorsun, DİLİYORUM Kİ HALVETİ KANDİLİMİZ NURUN ALA NUR OLSUN VE AMİNN..



17 mayıs Cuma..öğleden sonra alışveriş merkezinin servisini bekliyorum .. arabayı tanımıyorum fakat o beni tanıdığı için farlarını yakıp kapatıp duruyor .şöför inanılmaz mutlu..arabadayım..Ya Rabbim bu ne şimdi..neler söylüyor ..her gün buradan geçerken gözleriyle beni arıyormuş..tam bir aydır hiç oraya gitmemişim, nedenmiş?..seni nerde olursa tanırım diyor birde..çocuk son masalında kıyafetlerinin tuhaflığı için yazdıklarını ve şimdiki yansımasını eğlenerek izlemeye karar veriyor.. buzdolabımın dondurucu fişini şimdilik çekiyorumJ..çocuk:kaybolmayayım diye bu haldeyim “diyor..şöför: “yok değil, sendeki bu boy,bu endam,bu güzellik kimde var.. senden bir daha var mı ki? sen bir tanesin vallah,.ben seni her yerde bulur tanırım he valla” diyor..o Vanlıymış..bana bir defter uzatıyor”aç bak ,orada 5 katlı bir ev resmi var.. o benim evim..ben yaptım..bu arabada benim..arada araba alım satımı da yapıyorum..o defterde birde  gençliğimin uzun saçlı resmi var,ona da bak, nasılım:) ?.senin efendin senin yanına yakışıyor mu söyleJ??”çocuk:”bilmem aynı soruyu ona sormak lazım..bu kişi senin yanına yakışıyor mu?”şöför:”ben yaşlılıktan hiç haz etmem..gençlik severim. eskiden çok saçlıydım,çok çalıştım,çok çektim, o yüzden saçlarım döküldü, senin  efendinin saçları var mı??(tezgaha gel ve asla aldanma).. Bir daha onu da getir..ikinizi yanyana göreyim..bakacam..benim evime gel..misafirim ol..gelecen değil mi söz ver..ne zaman?” çocuk:J..


şöför öyle övgüler düzüyor ki Sevdiğim şok geçirebilirim de ,bu nasıl bir imtihan olacak diye de diken üstünde acaip bir seyirle olayı takip ediyorum..Allahtan ki ben böyle hiçbir övgüye ,iltifata kulak asmam ve değerde vermem..hiç umursamam..hem de bildiğin gibi böyle yüze yapılan aşırı övgülerden çok korkarım..ama o çok doğal ve çok komik, yani çook samimi..bana ailesini anlatıyor .. ailecek görüşecekmişiz ve buna inanarak anlatıyor..”saat 3:30 servisine işini bitir, seni ben götüreceğim ,sakın geç kalma hemi” diye de tembih ediyor.(*Sevdiğimm..bu masalın veledine bir araba tahsis etmen lazım bence.. yani ben öyle anladımJ)..


elektronik marketteyim..artık buradakiler beni tanıyor
J..herkes  güler yüzle ilgileniyor ..hiç bir şey öğrenemeyen ve ne kadar anlatılsa da, yine aldığı her şeyi bozan teknoloji hayranı bir müşteriyim ben..ilk önce sürekli tamiratlarımı yapan H. beye gidiyorum ve onu da alıp, almak istediğim tablete bakmaya gidiyoruz.. oda tamam diyor..diğer mağaza yetkilisi  gelip işlemlerimi yapmak üzere  kendi işi olmadığı halde, sadece iyi kalpliliğinden beni kasaya götürüyor..bir yıllık sigorta almamı söylüyor.. ücreti çok buluyorum ama sık sık başıma gelen şeyleri de bildiğimiz için sigortayı almamı-kâra geçeceğimi söylüyor.. alıyorum..çünkü öğrenim aşamam en az bir sene ve ben onu kim bilir kaç defa buraya getireceğimJ..


(*ve Sevdiğim çok merak ettim benimde sigortam var mı?Sen bende meydana gelebilecek muhtelif arızalar ve meczubiyetlikler için ,beni kime, neye, kaça,hangi bedelle sigortaladın diye de şimdi Sana yazarken ,.., aniden,bedelimin bir kağıt parçası üstüne yazılmış bir Hilye-i Şerif olduğu nedense akıl gözümün  önüne geldi..hııım..teşekkürler)..


satış fişim için hüviyet numaram soruluyor.. saçmalığa bak.ben o kadar numarayı nasıl ezberleyeyim ya huu..bilmiyorum diyorum..sorun yok diyor ve o haneyi doldurmak mecbur olduğundan oraya 11111111.. diye böylece yazıyor..çocuk hayretle gülerek diyor ki:” biliyor musunuz asıl hüviyet kimlik nosu aslında bu..siz bilmeden en doğru rakamları yazdınız.. sadece bir vardır ve birr birr devam eden birlerden oluşan birlik”..satıcı öyle şaşkın ve inanamaz biçimde bana bakıyor ve şöyle diyor:sizin gibi düşünen şu dünyada kaç kişi var ki? bu nasıl bir düşünce?.keşke herkes böyle bir fikre sahip olsa, o zaman dünya cennet olurdu..herkes, "her şey sadece benim ben" diyorken hem de..sonra da adama koministmisin   diyorlar.. biliyor musunuz şimdi siz bu tevazulu, gülümseyen halinizle tek bir pil alsanız ve onu seçmek için benden yardım isteseniz sizinle saatlerce ilgilenebilirim.. ama buraya gelip  bir defada 30-40.ooo tl alışveriş edenler var..bir görseniz nasıl davranıp, nasıl bakıyorlar.. onlarla hiç ilgilenmiyorum ve işlemlerini hemen yapıp gönderiyorum.. bizimde müşteri memnuniyetimiz var..bir iş yerine girerken size sözleşme imzalatıyorlar.. içinde öyle maddeler var ki aklınız almaz.. resmen sizi köleleştiriyorlar..eliniz mahkum”..

“*sadece teknolojik ürünler satan ve bu tür makinelerde uzman olan birinin hisleri ne kadar rahmani ve insanca kalabilmiş değil mi Sevdiğim..çok etkileyici aslında..”


çocuk, 
geçen seferki banka sorunu için eve gidince bankayı aradığını ve  bir makineyle konuşmak değil bir insanla konuşmak istiyorum diye yaşadıklarını anlatıyor....satıcı:maalesef haklısınız..her şeyi teknolojikleştirip ,insan gücüne son veriyorlar ve bizleri sistemin robotları yapmaya çalışıyorlar.. ama Allah’ın yarattığı şeylere rağmen insanın yarattığı her şeyin yok olmaya mahkum olduğunu ne yazık ki anlayamıyorlar” diyor.. işte Sevdiğim oradan aldığım tabletin kurulumu için H. Beye götürüyorum..o  olmayan programlarımı da yine bir defa daha yüklüyor ve kontrol ediyoruz. ve telefonumdaki o sayfayla alakalı  arızada gideriliyor ve ben Senli hayallerim için kendimizi garantilemiş oluyorum.. birde tablette günlük dosyası açıyoruz ki gezdiğim yerleri kaydedebileyim.. bana basit kullanımları gösteriyor saolsun..sonra yine vedalaşıyoruz.. ikimizde biliyoruz  ki ben bu zekayla oraya daha çook gelir giderimJ..


bu tableti almayı çok istedim çünkü  hz Ali k.v ‘nin dediği gibi: çocuklarımızı zamanın gereğine göre yetiştirmemiz lazım” geldiğini idrak ettim..evet ben yaşımın çok geç olmasından ve zeka seviyemin bu tür şeyleri kabul edememesinden dolayı öğrenemiyordum ama nane resimlerini burada en son teknolojiyi öğrenerek biçimlendirebilirdi .. bense yazı dosyasına kalemle resim çizme tekniğiyle, kendi tefekkürlerim için asla yetmeyen klavyeyle yazma problemime deva olacağına inandım.. bakalım yapabilirsem bu tabletin kalemini ve fotoshop özelliklerini kullanarak masallarıma kendi rüyalarımı şekillerini çizebilmek istiyorum.. yani buna ihtiyacım var..çünkü okuyarak  değil, görerek öğrenen bir yolcuyum biliyorsun  ve gördüğümü izin verirsen gösterebilmek içinde ona benzeyen şeyler çizebilmek isterim..lütfen bu konuda bana yardım eder misin?! ..



ve istiyorum ki  kadim sembolleri tasavvufi açıdan şemalaştırabileyim.. ve Senin için çok özel bir horusRA-İnsan-ı Kamil sembolü-sancak resmide yapabilmeyi acaip bir şekilde istiyorum Sevdiğim.. *birde nasip olursa seneye fotoğrafçılık kursu ki, 3 senedir gidebilmek için bekliyorum aslında..belki vakti gelmemişti..işte bu tablette çektiğim fotoğraflarla dilediğim gibi oynayıp ,onların üstüne çizerek yazabilme programı da var mış ki, henüz açıp bakmadım..çünkü benim bir şeye ilgi duymam için, o şeyle alakalı bir şey yaşamam lazım ki öğreneyim.. yoksa öyle senelerce bekler durur..


unutmamak lazım ki aslanın hatunuda bir aslandır
ve servisteyim..saat 3:30J..şöför gülüyor ve şöyle diyor: vallah Allah seni inandırsın öğle yemeğine eve gittim,seni anlattım..demişim  ki hanıma:“bak,o hanım gibi giyinirsen-ama  aynı onun gibi olacak, ben o halinle seni kabul ederim(yani örtünmeni kabul ederim diyorJ).. altı yaşımdaki kızım dedi ki: baba neden fotoğrafını çekmedin..bak söz vermişsen, bize gelecen tamam mı?..bizde size gelecez”..Ya Rabbim ya huu..neyse birazdan iniyorum ki telefon numarasını kaydetmemi istiyor,sonra alırım diyorum.."hep gel heee..gel bana böyle vaaz et" diyede ekliyor..

 birazdan naneyle parka gittik..yemek yedik. O tabletle resim çizdi, göletin resimlerini çekti durdu...yürüdük..çok mutluydu..tam dönüş için yürüyorduk ki durdu.. rengi, yüzü her şeyi değişmişti Sevdiğim..kalbim diyordu. nefes alamıyormuş..böyle her şey durur ya hanii..işte öyle.. bunu senede birkaç defa yaşıyoruz ..her zamanki olan oluyor..hiç bir şeye sevinip mutlu olmamam, hiçbir şeyi kendime ait, kendimden bilmemem , olan bitenin SEN BUGÜN AĞLAYAN VE YANSIYAN KADINSIN ın tecelisi ile gelip geçen tecelliler seyri olduğunu hiiç aklımdan çıkartmamam lazım biliyorum.. . Sevdiğim biliyorsun ki ben bu alemde bir insan türüyüm ve bir anneyim.ve korkunç bir sorumluluk duygum da var ki beni deli ediyor-işte o yüzden her şeyden kaçıyorum..ve her şey benim yüzümden oluyor takıntım da cabası.. eğer salata malzemelerime bir şey olursa ben Sana yazamam ..yazmak da istemem.. ve bir rica..gelip nanemin kalbine nefes etmelisin ki bu duygum sevince dönüşsün..teşekkür ediyorum..



19 mayıs Pazar gecesi..
Yunusluk mesleğinden bir Yunus’un arkadaşımın mekanında ağırlanmasına davetliyim..yüz kişiden  fazlalar..ona bir kuş kafesi hediye götürdüm ve o çok beğendiğini söyledi .. çok muzurum biliyorsun ne yapiim elimde değil
J.. o, pek çok şekildeki  aslanlı hallerinden bahsetti..ve Sevdiğim, kendimi halen hiçbir neşeye ,hiçbir ortama ait hissedemediğimi bir defa daha  anladım. ki ,ben sadece  Sen meşrebinde ve  Sen mezhebindeydim..lütfen beni hiçbir kimsenin eline bırakma, benimle sadece ve sadece Sen ilgilen..

* sevgiyle kal..cemal muhtaçlarına kızılmaz biliyorsun ve bana sakın hiçbir şey için artık kızma.. ve bir defacık MERHABA …

20 mayıs 2013
nur cihan
nuralem7@hotmail.com