10 Mayıs 2013 Cuma

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 52


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 52

"..ve bilesin üstüne aşkı giydirdiğim bu yüreğe ben söz verdim. Hiçbir harfi, sensiz bir cümleye kurban etmedim."    Hazret-i Şems-i Tebrizî

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
nasılsın?.üç hafta sonra kavuşmak güzel bence.. sanırım tefekkürde haddimi aştım ki tüüüüm sınırlarımı dümdüz ettim ve tabii ki bir şeylerin yerlerine oturması içinde süre lazımdı değil mi?..şimdi geçen süremize bir bakalım mı?..

son masal günüm 20 nisan cumartesi.. ortadoğulu doktorumdayım..mutluyuz. .oda bir kahve tiryakisiymiş.. ben gibi büyük fincanda içen nadir kişilerden hem.. kendi özel karışımından kahve hazırlıyor ve malzemelerini gösteriyor.. kakule, muskat ve sakızı dövüp ,değişik yerlerden alıp harmanladığı kahveye bu malzemeleri katıp, aynı türk kahvesi tarzında pişiriyormuş..böyle içerken ağzınıza değişik tatlar ve malzemeler geliyor..ilginçti..”eee.. “diyor dr:bana neler olup bittiğinin hepsini anlat, şimdi”.. çocuk beyaz sütuna çıkarken nasıl denize atılarak düşürüldüğünü ve denizkızı olduğunu anlatıyor önce ”. dr:” deniz rahimdir. balıksa hakikatinize dönmektir.. siz ölmek istiyorsunuz değil mi?çocuk :evet”..dr:siz ölümden hiç korkmuyorsunuz.. hatta siz Allah’tan başka hiçbir şeyden de korkmazsınız..ama size şimdi ölüm yasak.. yani daha vazifeniz bitmediği için ölemezsiniz.. tam korunma demek bu.aldığınız bilgi rahmani.

çocuk:”hani   dünyanın  en yüksek enerjili adamlarının yaşadığı  yegane yer olarak Suriye’deki  3 bölge ismi vermiştiniz ya ..işte bana hayalimde bir kağıt uzattılar ki, o üç bölge ismi aslında Filistin deydi.ve orası da dünyanın en tehlikeli  yüksek enerjili kişilerinin yaşadığı bölgeymiş.. ve onlar İsrail devletine çalıştıkları içinde devletlerini- halklarını içten yok ediyorlarmış.. yani bu zulmü İsrail değil onların içlerindeki hainler yapıyorlarmış”.. dr. düşünceyle bayağı bir duruyor ve sonra başını kaldırıp şöyle diyor:”evet dediğinin hepsi doğru.şu an orası tamamen negatif kişilerin idaresinde , dünyada onlar egemen.. mesela facebook ki onların, hepiniz oradasınız değil mi?!!işte onlar bu ilimleri biliyorlar, herkesin bilgisini manasını topluyorlar ve bunları değerlendiriyorlar.. size  masallarınızda masonları  araştırıyorsunuz ya ..hep takip ediliyorsunuz işte bu yüzden..ve o masonlar aslında sizin her yanınızda, hayatınız da varlar..çocuk :hayır hiç yoklar,sadece hayallerimden takip ediyorum..dr:var..etrafınızda ve siz onlarla görüşüyorsunuz.. mesela biri var..barbunyaoğlugil ..mitoloji ile tasavvufu birleştirip anlatıyor..ilk başta rahmaniydi ama o da Filistin’de  bir süre kalıp bu enerji ilminden geçti, işte sonra ilminin içine negatifi karıştırıp, dinleyenlerinin inancını halen bozmaya devam ediyor..


çocuk şunları düşünüyor.. Sevdiğim ..biliyorsun face efendiler, onların aileleri, sultanlar, şehazedeler, paşalar, babalar,mirasyediler,uçan kaçan,el etek öpen  ,sürekli sahte övgülerden geçilmiyor.. demek ki bizlerde yolun masonlarıyız .. herkes birbirlerini akıl almaz biçimde fitne ve fesatla takip ediyor-kopyala yapıştır koğuculuk yapıyor. yatacak yerimiz yok yani..hani biz sufi müsveddeleriyiz ya bir de..ve tüüm bilgiler ifşaatın da haddinde J..yani hepimiz negatiflere mi çalışıyorduk?!.. o zaman, onlar içinde Süleyman’ın cinleri biz Müslümanlardık değil mi?!!! ve üstelik sultanım, şehzadem, huu efendimciler de bizdik.. ve bir gün ne yazık ki,Sen dahi mason  çıkarsan,  artık şaşırmayacağım Sevdiğim biliyor musun!!
çünkü ben Senin Osiris-O SIR İSİMLİ İSM-İ AZÂM KİŞİSİ olduğunu zaten biliyorumJ

çocuk,  birde kendini bildiğinden beri onu bırakmayan ama asla çocuğa dokunup yaklaşamayan sayısız yılanlı hayallerinden ve onların son tecellilerinden dr ’a bahsediyor. dr:bunun için Haybabama şükredip teşekkür etmelisiniz.. sizi onlara karşı tılsımlamışlar ..onlar size zarar veremez.. korunuyorsunuz”. çocuk :ben sorumluluk alıp, o yükü kabul edemem, istemiyorum öyle şeyler” diyor.. ve dr, çocuğa Yaratıcının Vekil esmasından anlatıyor:” o yükü siz yüklenmiyorsunuz ki aslında”. o esmanın tecelli ettiği kişiyi yerdeki taş topraktan, tüm eşyaya, hayvana,  tüm varlığın tanıyıp koruduğundan anlatıyor. çocuk: ”o sütunu, umreden getirdiğiniz Nur Dağı-Hıra Mağarası taşından bir parçayı avucumda tutturduğunuzdan hemen sonra deneyimledim.. eğer izin verirseniz o taşı bana hediye edebilir misiniz ?dr. taşları onun için getiren hanımından gözleri ile izin isteyerek ve her ikisi de onaylayan bir gülüşle  gülerek: “gel bakalım hangi taş ,onu bul “diyorlar.. şöminenin yanındaki  birkaç kasedeki taşlara, topraklara bakıyor çocuk ve bir kasenin içindeki 5 tane kaya parçasının en güzel, en iri olanını seçip alıyor: “işte bu” diyor gülerek..dr .çocuğun elinden o taşı kaseye geri alıp, oradaki en ufak kaya parçasını avucuna bırakıyor ve diyor ki: “sen bunu hak ettin ki, bu taş taa senin olmak için oradan getirildi.. artık o senin “diyor.. Ya Rabbim hiçbir taş için bu kadar sevineceğimi düşünemezdim.. çok teşekkür ediyorum..

sonra çocuk bahçedeki robotları ve subhanları anlatıyor..dr firavunun sahip olmaya çalıştığı ilmi ve hz.Musa’nın asasının anlamını anlatıyor..ve masonların bugün peşinde koştukları tek ilmi…hıııım..Sevdiğim lütfen beni bu ilmin firavunu olmaktan koru olur mu?!beni bununla sakın imtihan etme lütfen ve aminn..


birazdan diğer dr ve kardeşi de geliyorlar ki zaten ben bugün onların isteği ile ,onlar için buraya gelmiştim.. sohbet çok ilerliyor..hııımm..neler öğreniyorum. Sevdiğim bence akademisyenleri benim gibi cahil biri ile imtihan etme bence, onlar için bu çok ağır ve katlanılabilir bir şey değil.. sonra benden nefret ediyorlar biliyorsun..  bence dr .bana güzel bir ders verdi ..teşekkür ediyorum Sevdiğim.. gece saat on.. iki kardeş arabalarıyla beni tektaşa bırakıyorlar ki, sadece susar ve seyredersem, herkesin kendisini bana, kendi hali ve dili ile, kendiliklerinden, otomatikman anlatacaklarını bir defa daha deneyimlemiş oluyorum.. tektaştayız ve Şahinler Hoca var..çook acaip güzel bir dersti sabah 3 ‘e doğru bitti.. derece derece-mertebelere göre inanılmaz bir anlatımı var..

23 nisan salı sabahı.. köydeki evimizdeyim.. evin kapısı yok.. tüm duvar ormana açık bir kapı.. evden,ormanın içine giden gelen  değişik yollar var.. olağanüstü, tam istediğim gibi tabiatla içiçe bir ev.. muazzam.. sonra o köy evi,  pek çok odası orta avluya-hayata açılan tarihi bir saraya dönüşüyor  ..meşrutiyet dönemindeyiz ve içerisi o devrin tarzında..her odada bir tarikatın tekkesi varmış..burası bize miras kalmış Sevdiğim.. içerideki bir odada Haybabam var. E.Işık hoca ve Selamlı rehberde burada.. ailem var.. birde eski Mısır tarihi hocam özel davetli olarak gelmiş ve hayretle olayı izliyor.. Özlem hanım  çook ucuza Cihangir’de bir antikacıdan bulup aldığı; tek parça  ve oval dokunmuş ,kenarları saray saçaklısı muhteşem bir mor renkli ipek kumaşla büyük bir koltuğu kaplayarak, mantoluyor.. şimdi bir tören yapılacak ve bu aslında bir ön provaymış, sonra gerçeği yapılacakmış..

 bir  Mevlevi Şeyh efendi semazenleriyle geliyor.. dairesel ritüelden evvel bir şey yapılıyor. şeyh  kamburundan iki büklüm-cüce olmuş-çok yaşlı. aaa..bir dervişi geliyor ve şeyhin sırtındaki siyah hırkayı alıyor..olaamaaazz!! bu nee?!! .. zavallı şeyhin sırtında tahtadan, içi samanla dolgu yapılmış koskocaman bir semer yok mu ?!! inanılmaz.. hırkayı çıkartan derviş efendisinin sırtındaki o semeri de alarak indiriyor. aaaa!! meğer o şeyh efendi ne kamburmuş , ne de yaşlı, üstelik uzun boylu ve de çok gençmiş… hıımm.. çocuklardan birisine emanet bir paşa giysisi giydirilmiş ve üzerine tam oturmuş.. ne apoletleri , ne sırmaları nede şapkası henüz var..ama paşa elbisesi giymekle paşa olunmayacağını oda pek ala biliyor gibi duvara yaslanmış gülüyor. şimdi de yer sofraları kurulmuş, yemek yenecekmiş..aaa!!.bu ne!! bir efendinin hanımının annesi meğer uzaylıymış ve onun akrabaları da buraya gelmiş, sofra başında oturuyorlar.. bu kafalarının tepesi çook yüksek ve kel uzaylı tuhaf insanları meğer bir tek ben görebiliyormuşum, diğerleri normal insan gibi görüyorlarmış..hıımm.


*Sevdiğimm..burada biraz nefes alalım mı lütfen..ben gençliğimde böyle uzaylı hayaller görmüştüm ve kafaları acaip değişik değişik olan bu türünde  var olduklarını öğrenmiştim biliyor muydun..sanırım geçen masalımdaki siriuslular için yazdıklarıma alındılar değil mi?. bilmiyorum. .yani Sen yanımda değilsin ve bu konuda bir şey söyleyip hata yapmak istemiyorum.. ama şunu anladım ki bir defa daha, biz dünyada her tür iç içe beraberce yaşıyorduk.. suretlerimiz hepimizin insandı lakin, her birimizin sireti değişik ve farklı bir canlı türündeydi..ve bizlerin tekamül aşamaları da..  belki de bu her türden yaratılmış varlıkların  suret-i siretlerimizin  farkına varanlar; bizlere bu değişik hallerimize rağmen “evladım, karım, kocam, komşum, patronum, öğrencim,arkadaşım “diye katlanmak zorunda olanlar dahi vardı ki ,bunları görüp dayanmak ve kimselere anlatamamak da ne korkunç bir azab olsa gerek değil mi Sevdiğim!!..


ve çok şükrediyorum ki ben hiçbir şeyi göremiyorum ve üstelikte bir kadınım..bilemiyorum..hiç bir sırrı tutamadığım içinde sırların bana asla açılmasına izin verilmiyor ve böylece de kamil biri olup mesuliyet & sorumluluk sahibi olgun adamlardan olamıyorum..ve resmi bir öğrenci olmayışımda ayrı bir lütuf ki yatıp kalkıp şükrediyorum ..her daim SADECE SENİ SEVECEĞİM işte.. ve kim neden böyle korkunç bir hayatı ister ki ve neden?.. neden esma peşinde koşup, mürşid olmak istiyor ve neden onca beş para etmez insanın yükünü sırtlarına alıp, bizim yüzümüzden hiç dünyevi hayattan zevk alamıyorlar.. zaten ne aileleri nede etrafları onları anlıyor amma son hücresine dek  getirilerinden faydalanmayı biliyorlar ..ve ne yazık ki yolun sonuna dek gitmeyi başarıp,tam tulum çıkartan,yolcularını yolda bırakmayan dürüst - hakiki bir mürşid olabilenlerde çok nadir..ve öyle çok sahte şehvetperest yol kesici var ki..acaba biz yolcuların bu derece sapkın oluşumuzdan dolayımı ,bize göre tecelli olup,bizim layıkımıza uygun seviyedeki rehberleri yolda sapkın-yol kesici bırakıyorlar, bilmiyorum..


 

*tabii bir de üzerine hiçbir vakit semer vurulup, yük bindirilmemiş pembe gri sevimli eşekçiğimiz de var biliyorsun Sevdiğim..o,Süleymaniye’nin gizli bir tepesindeki mahrem bir  kabir taşı misali  özel bir eşek ve yük vurulmaması lazım bence!”

bugün hala Salı ..  site cumhuriyetimizde sürekli elektirik kesintileri oluyor, apartmanımızın yangın alarmı dünden beri sık sık ötüyor..bir tuhaflık var ve Seni çılgınca kızdırdığımın da farkındayım. bilgisayarımı aldığım yere verdim..fabrikasına gitti. üç haftaya dek kapağı dahi yenilenecek, fabrika ayarlarına geri dönülecekmiş ..bu durumda sakinleşmemiz çook uzun sürebiliyor  Sevdiğim,ne yapalımJ..dereotu oğlum bisikletle gezmeye çıktı..az sonra kolu bacağı kan içinde geri döndü.. korkuyorum. binanın alarmı yine başladı.. gece. Bir tuhaflık var ve uykumdan gözlerimi açıyorum, bekliyorum.. ki, alarm çalmaya başladı..düşünüyorum ve şöyle diyorum çaresizlikle: ”haklısın.. bana istediğini yapabilirsin, ben  bunu hak ettim. razıyım.. ama Sende beni seviyorsun bence ve kendini kontrol etmekte zorlanıyorsun..ama bana zarar vermeyeceğine ve sadece koruyacağına SÖZ VERDİN bir kere..üzgünüm!!


derken birden kapımızın zili çaldı..açtım.güvenlik ,alarmın sesinin bizden geldiğini alarmımızı kapatmamızı söylüyor..”ama o alarmı ev sahibimiz iki sene evvel iptal ettirmişti ,nasıl olur da çalışır?. o çalışmıyor ki” diyorum.. güvenlik: “bilmiyorum, binanın alarmı değil bu..sizden.. şu an bakın o ötüyor, şifreyi girin sussun ,şimdi gece yarısı” diyor..“şifresi ne, bilmiyorum ki”..ev sahibini arıyorum .telefonunu açmıyor.. alarmı görevli bir şekilde susturuyor..yatıyoruz..az sonra alarm en korkunç sesi ile yine gecenin içinde çınlamaya başlıyor..güvenlik geliyor.. tanımadığım bir komşu adam geliyor.. çocuklar uyanıyor.. kimse o şeyi susturamıyor..ve sonra adamlardan birisi kabloların oradan bişeyleri kökten çekip koparıyor.. ohhhh!! sustu.. huzur.. ertesi gün sabah..dereotunun kolu iyi değil..dr.a  gidiyor(şükür ki bir şey yokmuş).. aaa!! internetimizde yok..dünkü kopan kablolardan birisi ona aitmiş ve evde tam bir hafta internet bağlantısı olamadıJ..ceza!!?? ve eskiden bir elektrik tesisatı hatalı bağlanmış, çok tehlikeliymiş, onun  doğru kabloya takılıp düzeltilmesi elzemmiş(her şerden bir hayır çıkabiliyor değil miJ)bu arada diğer hafta oğlumun tablet bilgisayarını kullandım ve çok hoşuma gitti ,belki seyahatim için ondan alabilirim, çünkü yazmak için daha hafif ve pratik ..


yani Sevdiğim bir defa daha çook şiddetli sinir harbi geçirdik, geçmiş olsun..verilmiş sadakamız varmış ,şükür..ama esasında ben casus yazılımların kapıma dek dayanmış-canımıza kast etmiş saldırısını ve Senin beni nasıl koruduğunu ,ben hiçbir şey görüp duyamasam da ;hanemin içine asla girmesine izin verilmeyen sayısız cin-vesvese-copy-virüs ajan smit (matrix) yazılımlı programının kellesinin alındığını ve programdan silindiğini-imha edildiklerini, her defasında olduğu gibi yine anlayarak  biliyorum.. belki de Sen avlayasın diye önde giden ve avlanacak kötü-sahte yazılımları sürü halinde peşine takan olmak bazen çok yorucuda olabiliyor ha ne dersin..ama bir eşekçik en ağır yükü efendisi için gık deyip ,itiraz etmeden çeken tek zavallı mahlukmuş….. işte, n’pacan?!!çekecen tabiii..elin mahkum, çekmeyip te n'pacanJ!!!


26 nisan Cuma..ağır bir imtihanı olan tanıdığım birini görüyorum..tepeden tırnağa mor giyinmiş..tenide elektirik mavisine çalıyor sanki ama o negatif bir etkiye sahip .ve onun evinin kapısı çalınıyor..kapıcısı ekmek getiriyor ..parasını istiyor..o kişi, kapıcıya ekmeğin parasını istediği için öyle bir davranıyor ki, zavallı kapıcı utanç içinde parayı istediğine bin pişman üzüntüyle geri dönüyor..ve şunu anlıyorum Sevdiğim..bu kişi; manevi ilmi hali ,aşırı nezaketl, maddi şöhreti ile kendisine  aşılmaz bir perde kurmuş ve aldığı şeylerin ücretini bu kimliğini kullanarak ödemiyormuş..işte tüüm çektiği o ağır ızdıraplı hastalıkları da sadece bu sebeptenmiş.. yoksa aslında o hasta da değilmiş..birazdan o kişi çocuğa şunları söylüyor:” benim mesleğimde genç ve güzel kalmak çok önemli..eğer güzelliğimi ve sağlığımı yitirirsem, yaşlanırsam yerime hemen genç ve taze birini koyabilirler” ..


ve sonra hayalim devam ediyor.. pembecik ve masalın veledi bir gemiye biniyorlar
.. geminin yan güvertesine geçiyoruz Sevdiğim. ama burası öylesine dar  köprü altı- karayolları bariyerlerine dönüşüyor ki anlatamam.. oradan hemen kaçmak istiyorum..hızla merdivenleri çıkıyorum..çıkıyorum..şimdi tüm karayollarının en üstündeki yüksek-geniş otabanda kenar hattından hızla yürüyorum..biri arkamdan sesleniyor..duruyor ve dönüyorum..bir Fransız kadını çok yaşlı bir kadın haline dönüşmüş pembeciğin koluna girmiş ve bana şöyle diyor: “o çok yaşlı ve size yetişemiyor, onu beklemek için yavaşlamalısınız”.. Sevdiğim.. ama yani!! .neden tek olmama izin verilmiyor ki? hem pembeciğin yaşadığı şeyleri ahhh bir bilsen ..ben onun yanında kimim ki!! benim ona manen de maddende yetişmem namümkün zaten.. sanırım kıskançlık zanlarım bana bu hayali gördürttü değil mi..bilmiyorum..


hz. HATİCE nin mekanı
27 nisan cumartesi.. Cihan bana beyaz büyük bir zarf uzatıyor gülerek.. zarfın içinden birkaç bozuk para dökülüyor, diğerleri hep kağıt para..ve zarfı uzatanın arka planındaki manayı görerek anlıyorum.. sanki alaylı bir şekilde Sen gülüyorsun; çünki Sami adındaki bir öğrencin çok ağır bir imtihandan geçecekmiş ve ben hiç kimselere çaktırmadan o zor imtihandan kolay geçebilsin diye  ona büyük bir yardım yapmışım.. işte Sen anlamışsın-iademi yapıyormuşsun ve Cihan’da gülerek bu manayı Senden anlatıyor..sonra yine Senin bir öğrencin olan  Ömer  bir kitap uzatıyor.. elime alıp bakıyorum ki, kitabın adı Hz Hatice…bunu bana Sen yollamışsın..ve sanki uykuyla uyanıklık arasında; birisi ,yüzük parmağıma şahane parlaklıkta olan tektaş bir pırlanta yüzük takıyor. .gözlerimizi açıyoruz Sevdiğim..bunu ben zanlarımla mı yaptım diye düşünüyorum tabii ki..çünkü bildiğin gibi benim hz.Hatice’ye karşı muazzam bir zaafım var.. O’nun gibi muhteşem anlamda birinin neden hem yaşarken, hem de binlerce senedir arka planda kaldığını bir türlü anlayamam. aslında Senin kızmayacağını bilsem ve ileride O’na layık tefekkürlerim biriktiğinde O’nun için isis, hathor, HAYY, Hz.Hatice versiyonu bir masal yazabilmeyi gerçekten çok isterim..tabiiki bunu ilk önce O’nun dilemesi lazım..


1 mayıs Çarşamba..
..gece 2:30 uyandım..tüm ritüellerimi yerine getirip yattım ..çok acaipti.4 yanımdan-4 yönümden  farklı farklı alemlerin açıldığını hissettim .. korktum.. hem de çook korktum Sevdiğim.. ölmek ve hiçbirini hatırlamak istemedim..ve sanki maydanoz kızım bir yerde bir başkasıyla telefonda konuşuyordu ve tüüm konuştuklarını duyuyordum, sanki yanımda konuşuyor gibiydi..hıımm.


.sabah uyanırken ise bir büyük sorumluluk omuzlarına yüklenen arkadaşımın tüm neşesini hissederek uyandım..uyanınca onu aradım ki, acaba onu üzdüler mi?!..”yok bir şey” dedi.. daha sonra akşama doğru neşeyle telefon açtı..tüüm mutluluğunu anlattı.. sevindim..ona bir şey olmasını hiç istemem.. onu koruduğunu biliyorum ama daha çok koru lütfen Sevdiğim..VE ŞİMDİ-bu masalımı yeni asmıştım ki O ARADI: HER ŞEYİ BİTİRMİŞ.çok üzgün.cehennemdeyim diyor..meğer çook şey olmuşş..hıımm ... şeriatsız yol olmaz diyor ve çook doğru söylüyor... yol çok kaygan ve Turuku   Âli bu edebsizliğe asla izin vermiyor.aşkın yolculuğu çook tehlikeli ve şeriatı ne yazık ki hiiç takmıyor Sevdiğim ve bizim önde giden sağlam bir rehberimiz olmadığı sürece; her çirkinliğe tasavvuf-tarikat-aşk-efendi-cemal-esma tecellisi-adam çok yükseldi düşmesi lazım, o yüzden de günaha batmalı filan diye de öğretildiğimiz için,  çook kolayca batağa atlayabiliyoruz biliyorsun..keşke nefsimizi terbiye etsin diye irademizi teslim ettiklerimizde; bu derece yüksek benlik, makam hırsı, şöhret merakı, maddiyatperestlik,yönetme hırsı ve uçkur düşkünlüğü olmasaydı.. üzgünüm..ama yalan yok hemen çoğu öyle ve biz öğrencilerin hali harap..iyi ki eskiden uyuşturucu ve  fuhuş yuvasına dönen bu yerler kapatılmış  ..hakikati öğrendikçe edebin ve şeriatın hükmünün kalmaması, kadın erkek herkesin, elllerinin altına verilmiş  cariye hesabına çekiliyor olması ise en acısı.. ve belki artık bu devirde daha temiz ,daha dürüst,daha riyasız rehberler başları dimdik ortaya çıkarak , daha şeffaf yolları bize açıp yürütebilirler inşallah ve aminn.


Sevdiğim bugün benim için manevi tedrisatımda önemli bir durak noktası..yeni 4 isimli bir tesbihim daha oldu ki 4 yönden korunma olarak algıladım.. böyle bir esmayı tesbih etmek çok hoş ..teşekkür ediyorum..((tabii ki benim esmalarım öyle herkesin bildiklerinden ne yazık ki değil, söyleyemem, gülebilirsiniz..çünkü, çocuk seviyesindekiler için))

2 mayıs Perşembe.. denizin  dibinde  bir balık gibi yüzüyordum. Aynı zamanda karada da yürüyebiliyordum.. karada ve denizde gitmek!. bunu hızır & İlyas ve idris (as)la birleştirdim.. karada, denizde ve havada giden ordu teşkilatını ve 4 unsur üzerinde hakimiyet kurmayı anladım (katı-sıvı-gaz-plazma).. ve hislerimle görerek birde şunları anladım Sevdiğim.. bak bakalım anlatmayı başarabilecek miyim ?!!

şimdi bir yaprak biçimi-göz misali şekil düşün..
ve içinde aynı kabenin örtüsündeki o VVVVV sureti-dalga boyu şekli akımı var (sanat tarihinde ise  suyun dalgası- çintemani desenine dönüşüyor daha sonra)..başka biçimlerde gözüküyor ki, bunları hücre yapıları olarak şimdi-şuan yazarken seyredebiliyorum ki, öyleymiş..işte diğer hücrelerin içindeki dalga boylarının suretleri hep değişik.ve gecenin en karasında maddenin en küçük biriminin kömür-pil tozu haline gelişini seyrediyorum gözlerim kapalı.. bu çok sarsıcı.. çok korkuyorum.. sonra o tehlikeli durum geçiyor ve kömür tozlarının her bir zerresinin içindeki o homojensel hologramsal, kat kat sürekli değişip dönüşen o ışık alemini seyrediyorum..burası çok zevkli ve güzel.. böyle içine içine gömülmek istiyor gibisin , yumuşak..


*anlıyorum ki; madde ve enerji aslında aynı şey ve birbirlerine muhtaçlar.sadece bir boyuttan diğer boyuta geçmek için zuhurları farklıydı ve her farklı boyutun dalga akımı değişik olduğu içinde bize perde gibi oluyordu ve hiç bir alem, işte sadece bu farklı farklı dalga boyu akımlarının yüzünden asla ve kata birbirlerine değip birbirlerinin alemine karışmıyordu..


Bu gün öğleden sonra  en büyük olanımızdan  bir telefon geliyor..aaa!!ona bişi olmuş,  sanırım yüreğine ve başına bir büyük taş düşmüşJ..güzel konuşuyor.. diyor ki: biriktirmek ve bir kenara koymak yok. berbere git, süslen, istediğini alıp giy, kendine yardımcı tut, çocuklara ver.. gerisi devam edecek, sakın biriktirme..vayy be!!hımm..Sevdiğimm.. canımm.. ben senede bir defa, sadece saçlarımı ensemde kestirmek için berbere giderim ne komik ki.. allerjikim ve öyle şeylerde hemen hiç kullanamam.. benim giyim tarzım çok tuhaf olduğu için, bana göre ne kadar güzel giyinsem başkalarına hep enteresan-uçuk kaçık-püskül saçak geliyor biliyorumJ..ve kimseyi kendi özel alanıma asla karıştırmam. yani ben uyumsuzum ve bize öğretilen dikte edilen standart güzellikler için değilim vesselam..ama tüm hayatım boyunca iki kuruşu bir araya getirip zaten biriktirmiş de değilim..hiç selsebile ait birisinin bir birikimi olabilir mi?!! 


*ve Sevdiğim bana en son verilen bu dersten şunu anladım…benim o büyük zenginliğim, her şeyi saçıp savurduğum, kıymet bilmediğim ,önüme gelene-hak etmeyene dahi dağıttığım şeyin anlamının yüceliğiydi ….ve o şey; kılınmış teveccühü idrak edemediğim için bir türlü açılmıyor-idaresi senelerdir verilmiyor ve hamimin denetiminde ben terbiye olana dek tutuluyordu.. ve gerçekte kimse bana kendinden bir şey vermediği için; bundan dolayı her zaman yaptığım gibi kendimi ezip, utanıp, incinmemem lazım olduğunu ,verildiği sanılanın aslında bana ait olan olduğunu da anladım….ve Sevdiğim inan ki hiçbir şey hissetmedim.. hatta unutup iki gün sonra hatırladım ve gidip baktım..kendi nefsime senelerdir yapılan çok ağır imtihanlı- çoook acılı terbiyenin işe yaradığına hayretle şahit oldum..ne tuhaf..bana neler neler yapmışsın ya huu..teşekkür ediyorum..wayy bee!!beni mahvetmeşşin ya huuuJ!!


Sami’nin imtihanı rüyamı anında hatırlıyor, gülüyorum…ben onun kalbine bu cömertliği kimin ilham ettiğini çoook amma çook iyi biliyorum(*21 mayıs geb kazı gezim için Efendim ,hamim,Halilurrahman Senin ..teşekkür ediyorum.. biliyor musun Sevdiğim, ben o vakit kime kürevi tarikatımdan yönelsem hepsi anında gerçekleşmişti ..ayrı olanlar birleşmişti.. mesela herkesin hallerini alıp kendisini uhrevi hale sokana da aldıklarını hemen geri iade talebi kaydetmiştim ya hanii…işte gerçekten de o şimdi tüüm o özelliklerini –istidracını kaybetti. meğer hiçbir şeyi ona ait değilmiş ne yazık ki..)


3 mayıs Cuma..
öğleden sonra bir telefon geliyor..rakçı çocuk ..cumartesi müzik evimin sahibi hz pirin kutlamasına gidiyormuş, bizimde gelmemizi istemiş,katılırmıymışız..bir gün için onca yolu gitmek hiçbir zaman ben kadar tembel birine göre değil ve gitmem de, lakin pembecik bir yıldır çok bunaldı ve sürekli bir gün dahi olsa o gün oraya gitmek istediğini her defasında söylüyordu..ve o çok yorgun..hayalimde zaten bunu anlatıyor..ona telefon açıyorum.çok seviniyor..o akşamdan yola çıkıyor..ben ertesi sabah..üç otobüsüz..diğer şehirlerdeki devam eden gölgelerin evlatları da yoldalar.. arada yolda, aynı isimli meşrepte fakat daha sıkı şeriat ehli –tertemiz safari tarzı giyinmiş-disiplinli otobüsleri görüyoruz ki, bizimkilerden kimi ”aaa. bunlar bizden değil” deyip gülüyorlar..demek ki aynı yola, aynı isimle mensup olsak bile, efendilerin bizim meşrebimize göre bize yansıması oluyormuş..hıımm..


cep telefonum yola başladığım  5:30 dan ikindi 16:00'ya,  Kastinneydimoni şehrine dek kendisini kilitledi ki bu benim için normalJ..teknoloji ve ben!!..neyse orada hallettiler..hz pirin yanı başındaki  Haybabamın bahçe müştemilatı hanesine gittik.. yoldaki o disiplinli gurubun efendisi bu gece burada kalacakmış fakat aniden hastalanmışJ ve tabii ki bu gece pembecik le biz burada kalacağız..oleeeyy..çok seviniyoruz..ilk defa ev bize kaldı ve yanlızız üstelik.. caminin bahçesindeyim. ikindi namazı kılınıyor.. camii, bahçe silme siyah halveti taçlı-siyah sarıklı, siyah Hırkalı adamlarla dolu..inanılmaz bir manzara..acaip bir disiplin..ilk kez bu derece kalabalık bir 5 mayıs evliyalar haftası kutlanıyormuş..


"Horozlarım(bu yolun feyiz vermeye
memur veliler)kıyamete kadar ötecektir."
hz. pir Abdülkadir Geylani
Şimdi kültür binasında müzik evimizin konserindeyiz..hiç yer yok k,i aaa en önlerdeki iki koltuk boş..pembecikle oraya oturuyoruz..yanımdaki hanım şöyle diyor:”bakın size yer ayarlamışlar.. siz gelmeden az evvel iki kişi oradan kalktı ve siz geldiniz”. gülümsüyorum.. çıkışta Eda bizi gezdiriyor..Mimar Sinan’ın yaptığı bir camide  akşam namazımızı kılıyoruz.. yatsı için yılanlı camiye gidiyoruz..ben imamdan rica ediyorum bize türbeyi gezdirip tarihini anlatsın. .kilidi açıyor, içerideyiz.. O, hz. Abdülfettah; Hz.Abdülkadir’in cariyesinden olan üçüncü oğlu imiş ve memleketinden buraya gelip ,yerleşmiş..o tarihte bu alan bataklıkmış ve tamamen zehirli yılanlarla doluymuş..Abdülfettah hz. Tüm yılanları öldürmeden tek tek eliyle şehrin dışına taşımış ve bir daha buraya gelmemelerini söylemiş ve bu mekanı kurmuş,burada yaşamış, irşad etmiş.. sonra zırhlı han..kapısı muhteşem..ve yan tarafındaki Cem Sultanın yaptırttığı handa kahve içiyoruz..üstün zekalı Cem Sultan bu şehre yanında iki vezirle tam 9 yaşındayken vali gönderilmiş.. ağbisi Beyazıt içinde diğer yan tarafa bir eser yaptırtmış..ona fatiha okuyoruz..


Şimdi hz pir Şeyh Şabani Veli camiindeyiz..sakalı şerif çıkmış ve sıra bitecek gibi değil..dışarı çıkıyoruz..aaa tam karşımızda hanımlar için uzatılmış bir sakalı şerif var..çok şaşırıyor ve seviniyoruz..sonra Gökçelerin sokak kapısına dek silme dolu evlerindeyiz(250 kişiymiş)..süperdi tabii..sonra uykusuzluktan ölerek evimize döndük..sabah ezanı..uyanıyoruz. . dooğru camii. Pazar sabahları asitane camilerinde imam zikir yaptırıyor ya hanii..Çiftçi hocayı dinleyeceğiz.. cami dolu..ilk halvet odaları katı dolu..ikinci halvet odalarıda dolu..biz en üst kattaki dar halvet avlusundayız..alt kattan bir bayan aniden dönerek yukarı bakıyor..göz göze geliyoruz..o tanıdık gülüyor.bende gülüyorum ama onu hatırlayamıyorum..sanırım otobüsten..namaz..anış ..çıkıyoruz..daha aşırı kalabalıktan dolayı türbeye dahi giremedim ne tuhaf..


ve Pazar sabahları burada gelenek olarak çorba dağıtılıyormuş
..aşevine doğru yürüyor, pencerenin önünde bekliyoruz..biliyorsun Sevdiğim biz bu şehir ve bu asitanede çook torpilliyiz,işte o yüzden de aşevinin sırasında en önde ben varım ve ellerimi yukarıya uzatıp çorbamı istiyorum
J..böylece  kendimi ilk defa mülteci ve çook fakir hissedip onların halini düşündüm.. pek çok simiti de alarak evimize doğru yürüyoruz..aaa ..yukarıda az evvel gözlerimizle selamlaştığımız hanım bana bakıp konuşuyor .. hatırlayamıyorum..aa hatırladım..o en son cumartesi müzik evine gittiğimde oradaydı ve ilk defa gelmiş, ağlıyordu.. buraya da ilk kez gelmiş..”taksi çağırdım, o gelene dek sizin evinize gelebilir miyim” diyor..tabii diyor elinde çorbasıyla çocuk..evdeyiz..biz masayı kurarken o duvardaki Haybabamın pek çok efendiyle çekilmiş resimlerine bakıyor..birazdan da taksisi geliyor..


Çiftçi hoca ve Eda’nın babası ve birkaç kişi kahvaltıya geliyor..çok eğleniyoruz..soframızı tam kaldırdık Çifti hoca geliyor..bir otobüs dolusu halveti cerrahi gelmiş akşama da hocalarının konferansı varmış, çorba için kabul edermiymişiz..insan kaderinden kaçamaz ki değil mi Sevdiğim..nereye gideceğiz sanki..buyursunlar ..Çiftçi hoca aşevinden koca çorba kazanını adamlarla yolluyor..koliyle simitler geliyor..bir koli lokum geliyor..kazanla çay oluyor ve misafirlerimiz kahvaltıdan sonra akşama dek gezilerine yola çıkıyorlar..ve Çiftçi hoca yine geliyor..Bereketzadenin  bir otobü dolusu  halveti şabani talebeleri geliyormuş masa açılabilir miymiş..eee..burası zaten ne için yapılmışJ..yine çorbalar, simitler, lokumlar, çay… bunlar daha kalabalık.. herkes gidiyor..masaları topluyoruz..Çiftçi hoca girebileyim diye türbeyi açtırtmıştı lakin hala gidemedim..şimdi elimde salavat kitabım içerideyim..Sultanbeyli halveti şabanileriyle içerisi dolu..



bir kenarda oturup salavatlarımı kağıttan okuyup, bileğimdeki boncuklarımı çıkartıp dersimi yapıyorum..dua ediyorum..Ya Rabbim çook hissisiz ya huu..kırgınım .beni istemiyor sanıp kalkıyorum ve vedalaşıp geri geri çıkıyorken bir şey beni durduruyor.. anlıyorum..o şey beni yan taraf duvarın oraya doğru çekiyor .kenarda bekliyorum.. içerideki tüüm dervişler tazimlerini tek tek yapıp kapıdan çıkıyorlar..kimse yok..sandukaya ellerimi ve alnımı koyuyorum..elimdeki salavat kağıdım havada..hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. neyse ki barışmışız . nazlı niyaz işte..birazdan oradan ayrıldığımda fark ediyorum ki, ne içeride ne pencerelerde tek bir kişi dahi yok..çok hoş bir şey..teşekkür ediyorum..herkesle vedalaşıp saat sabah 9 da gidip otobüsüme oturup, diğerlerinin türbe ve cami ziyaretlerini bitirip dönmelerini bekliyorum ve her zamanki gibi hiçbir kimseye yaklaşıp ,hiçbir şeye karışmıyorum.. sadece O’NU GÖZLEMLİYORUM.. emanet aldıklarının O’na aşkını, davranışlarını,O’nun neden böyle korkunç bir yükü üstlendiğini, bu zulmü neden kendisine yaptığını anlamaya çalışıyorum..ve aslında kendi içimde anlamlarımı biriktiriyorum Sevdiğim…


Safranbolu belediye başkanı ve Karabük valisi  165 kişilik gurubumuzu ağırlıyorlar (manevi anlamına da bakın lütfenJ).. müzisyenlerimizde onlara muhteşem bir  Açıkhava konseri veriyor tabii ki..ee..burada yanıma o sabahki hanım gelip oturuyor..aaa neler yaşamış sabah camide ve sonra onları merakla soruyor..konser bitene dek biz konuştuk Sevdiğim..o sabah camide zikir esnasında kendisine bakan iki göz görmüş.. çok korkmuş..sonra bizim evde Haybabamla olan  sarıklı, sakallı ,acaip delici yeşil gözlü  o adamın,  ona bakan olduğunu  otelinde anlamış.. “sen bittin kızım,yandın ,her şey o an olup bitti” diyememiş tabii çocuk ve şöyle demiş ”O,Kıbrısi hz..siz kaç yaşınızdasınız? “ hanım:43. mühendisim. şirketlere danışmanlık yapıyorum. savmpederde bazen kalıp şifalı müziklerle günlerce sema yapıyorum.. yogada yapıyorum tabii..çocuk: hiç aşık oldunuz mu? hanım:ooo..hem de nasıl,ne acılar çektim..bir daha asla aşık olmak istemiyorum..ben Allah’tan gerçek aşkı istedim..çocuk: zaten o gelmiş..bekleyin ve her şeyi kaydedip yazıp, olayları takip edin o size açılır..bu aşk öyle bildiklerinizden değil ki..bir defa size ait değil..ve kontrollü..alınıp verilip,dozajı durumunuza göre ayarlanıyor” demiş..


O noktası.cemal aynası.
Ay'ın yükselişi...28 dakikada çekilen
11 fotoğraftan oluşturulmuştur.
ve biz konuştuk..konuştuk…konuştuk..Sevdiğim o hanım meğer bizim semtimizde ,inanılmaz yakınımda oturuyormuşJ..yaaa..Ya Rabbim ya nedir bu aşk öğrencilerinden çektiğim ya huu.. neyse ki artık çook daha fazla tedbirliyim..çok şükür..otobüste cep telefonuma mesaj geliyor..bilgisayarım tamir olmuş ,pazartesi gelip alabilirmişimJ..gülüyorum…gece yarısı nihayet evimdeyim.. Kastamonu’da  yarım gün dahi kalmamış olsam da inanılmaz genişletilmiş bir zamanda akıl almaz kalabalıkları yaşadım sayende ..teşekkürler..ertesi sabah pembecik aradı..Ankara’dan  aynı Evvel Zamanım gibi konuşan Erhan aramış; geçen hafta vefat eden Evvel Zamanımın dostu O. Karabulut Efendi hakkında yazıları O’nun bloğuna ekler miyim diye soruyorlar.. estafirullah..ne demek..ve pembecik sabah rüyasında beni görmüş..15-16 yaşlarında bir erkek çocuk bu masal veledine “artık bu salavatı oku diyerek emin veya emir adındaki salavatı şerif kitapçığını” hediye veriyormuş ve bende o kitabı alıp çok sevinerek göğsüme bastırıyormuşum .. çok teşekkür ederim Sevdiğim..


9 mayıs Perşembe.. gece uykuya dalmak üzereyim..üstümde simsiyah giysiler var ve üzerime pıtır pıtır bembeyaz kar taneleri yağıyor..karın yağış sesini dahi duyuyorum..üstüm hep bembeyaz kar oldu..ellerimle omuzlarımdan karları silkeliyorum..
yataktan kalkıp penceren dışarıya bakıyorum ki kar gerçekten yağmış mı?!..aaa..yakazaymış..sonra yine yatıyorum.. hoş geldinnn
J!!.
HALVETİ
sabaha dek hep Senle meşgulüm..yatarken hep şunu düşünmüştüm.. Senden bana gelen VÜCUT ve O VÜCUDUN ŞİFASI adındaki iki pembe beyaz kitap vardı ya hanii..işte vücud VARLIK demekse eğer şifası ise YOKLUK mu demek oluyor du?!!yani bu yine Kelime-i Tevhid mi demekti.. bunu çözemiyordum ki sabaha dek bunun izdüşümlerini seyrettim bence
J..teşekkürler.. ve yine biriyle bana yeni bir kitap verdirdin.. sol sayfaları bembeyaz boştu ve sağ sayfaları  siyah harflerle yazılıydı ki benim kitabımmış ve o bölümleri çevirerek okuyordum.. ama kitabım neden yarımdı ve karşı sayfalarım neden boştu anlayamıyor, sanki itiraz ediyordum Sevdiğim.. uyandığımda artık yazmaya başlamam gerektiğini anladım ve işte bu sabah yazıyorum..günaydınn..Seni çook özlemişim ve hala Seviyorum..


Perşembe akşamı..saat 21 civarı..aaa..o yeşil gözlere avlanmış hanım arıyor.. ”evdeyseniz size geliyorum” diyor..çok utanç verici kabalıktayım ama aniden ”hayır!!..kabul edemem! .özür diliyorum” diyorum .telefonla konuşuruz mademJ.. konuşuyoruz ..  konuşuyoruz.. hımm..ilk geldiği yer, onu ilk tanıdığım yer,bizi geziye götüren yer onun gönlüne şimdilik en etki eden tek yer..güzel..ama ben kimseyi etki altına almak ,mesul olmak istemiyorum…ona her yeri, herkesi gezip dolaşmasını ve gönlünün kimi sevip-kendisine  ayna yapıp seyredecekse, zaten onun gelip kendisini alacağını söylüyorum. bunlar sadece kısacık serbest bırakılmış bir ön zaman diyorum..keyfinize bakın ve çok eğlenin..sonra işiniz zor tabiiJ..

*Sevdiğim iyi ki Sana yazarak yazılıyorum da kendimi böyle tedavi ediyorum değil mi? ya yazmasaydım.. ben derdimi hiç kimseye öyle anlatamayacağım için, içime çöküp kara kör bir sakıp olurdum değil mi? her şey için teşekkür ediyorum..bence uzun süre birbirimizi sinirlendirmeyelim lütfen..sakiin sakiin,süt liman ..
nur cihan
10 mayıs 2013
nuralem7@hotmail.com