31 Mayıs 2013 Cuma

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 54


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 54

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. henüz ne yazacağım, olan biteni nasıl toparlayabileceğim hakkında hiçbir fikrim yok ve her zaman ki gibi sadece içimden geldiği gibi harfleri tıklayacağım o kadar..ne çıkarsa bahtımıza bakalım J..


 İSTANBUL.. 21 mayıs Salı
sabahı uçağa biniyoruz ..cam kenarı ve aşağıya doğru baktığımda şok oldum..önce anlayamadım ,dikkat  ettiğimde bu maketsel görüntülerin şehrim olduğunu anladım..Marmara Denizi,gemiler,köprüler, semtler .Ya Rabbim ya huu, biz nerede ve nasıl yaşıyoruz ki?.yanii hiçiz hiiç..koskoca bir hiç.. aşağıların en aşağılıkistanındayken devler gibi hükümran bizdik, ya şimdi?.. yukarı yükseldikçe “yokuz yok” ..ve bu duygum tüm Güneydoğu gezim esnasında devam etti..o bölgeye de her baktığımda, bir vakitler oranın tamamen deniz olduğunu ve  denizin en dibinde yaşadığımızı anladım ..ve sular elbet bir gün yükselecekti ki bunun ürpertisini dahi hissettim ve Adana’da iniyoruz..burası kaynıyor..bu insanlar yazın nasıl yaşıyorlar acaba?!!bizi bekleyen iki otobüse 59 yolcu biniyoruz. .ikide tur rehberimiz var tabii..bir şeyler ters gitmiş ve bizim turumuzda ani değişiklikler ,istikamet kaymaları olmuş her nedense!!..az sonra heyecanla beklediğim 
 o dağın altındaki mağarada yaşadığına inanılan şahmaranın   dağını, taaa çook uzaktan, otobüsün camından seyrederek geçiyoruz ..ve aynı vakitte , Lokman Hekim’in şahmarandan tüm hastalıkların şifasını öğrenip, iksirlerini kaydettiği defterini, kader-ilahi nizama ters bulup, üzerinden geçmekte olduğu köprüden nehre attığı  yeri de es geçmiş oluyoruz dolayısıyleJ..iyi ki önden Sana her şeyi rapor ediyorum da böyle her şeyimi elimden alıyorsun ey Sevdiğim!?..bişey değil, önemli olan bir merhabaydı zaten…ve MERHABA..


MARAŞ.. tur rehberimiz Maraş’ ta  tarihi hiçbir şey olmadığını söyleyip, bizi buranın yegane görülmesi gereken yeri olarak anlaşmalı olduğu,  ülkenin her yerinde şubesi olan bir dondurmacıya götürdü ve  bu şehirden çıktık
J..


Sonra..az gittik, uz gittik, dere tepe yokuş gittik..hatırladığım kadarıyla ADIYAMAN’a vardık.. Nemrud dağında güneşin doğuşunu seyredecekken, ani değişen programla güneşin batışını seyreyleyecekmişiz.. olsun, buda bişey..onca yol geldik ve hayatımızda bir ilk üstelik.. dağa belli bir yerden sonra yürüyerek çıkılıyor.. tabbii ki yürürken de canınız çıkıyor. ya mayıs ayında değil de, diğer korkunç sıcak aylarda burada olsaydık ne yapardık bilemem.. dağa çıkarken şu nemrudun ne nemrut olduğuna bende şahit oldum ve en çok biz iki ayaklıların, oflaya poflaya çıkıp ineceği bu korkunç  taşlık, sürekli ayağının altından kayan yığma topraklı zeminden, eşek taxilerinin (katır olabilir bilmiyorumJ) nasıl oluyor da koşarcasına hareket ettiklerine  hayretteyim. ve gerçekten de en ağır işi gık demeden yaptıklarını gördüm..


ve tepeye ahımız gitmiş, vahımız  kalmış halde ulaştığımızda, karşımıza çıkan heykellere  şaşıyorum.. onları çook daha azametli sanıyordum, meğer abartıymış.. ama Eski Mısırdaki Ramsesin mezar heykellerinin bir benzeri olduğunu çakıyorum, da, zaman eşleşmesi  yönünden henüz zayıfım.. heykellerin kaideleri az buçuk ayakta olsa da, kafaların hepsi uçmuş ve yerde.. sırası ile vaktiyle şu şekilde diziliymişler.. aslan, kartal, Komemagene(Genler krallığı) nemrudu antıchos, bereket tanrıçası fortuna (demeter), Zeus, apollo, herkül ..yani fravun kendisini tanrılarıyla eşleştirmiş ve aynı ebatta yapmış..burada ilginç olan  aslan ve kartal figürünün haricindeki herkesin  Mevlevi külahının ilk versiyon takkesinden takmış olması ki ,bu daha eski Sümer kayıtlarında var olan balık ohannesliği kahinliği -manevi rehberliği simgeliyordu tabii(Osiris’in parçalanmış tüm bedeninin bulup birleştiren İsis, onun bir tek üreme organını bulamamıştı hatırlıyoruz lütfen ve o düştüğü Nil nehrinde balık ohennes tarafından yenilmişti.. işte bu yüzden de eski tapınak rahipleri hiçbir zaman balık yemezlerdi)... bir tek bayan fortuna nın halveti türü bir takkesi vardı ve onunda üzerine bir baş örtüsü salınmıştı..yani bu kişilerin hepsi eski tapınak tekkelerinde öğrenim görmüş  İNSİYE EDİLMİŞ rahip ve rahibelerdi..ve ilk 7 yi anlatıyor gibi görünseler de zeus, apollo ve herkül aslında aynı şey; güneş-aslanla ilişkiliydiler.. ve Kommagene ‘nin etrafındaki tüm inançları ve tanrıları yürüterek kendine mal edip, tüm dinleri kendi krallığı altında topladığını da  kolayca anlayabiliriz..

*ezoteristler
yeraltında yaşadığına inandıkları insiye edici rehberlerin yeryüzüne çıkış kapılarından birinin de bu tümülüsün altında olduğuna inanırlar ki, onlara kapı olmasa gerekir..çünkü kapıları bırak, duvarlardan geçen adamlar olabilirmiş .. onları yerin altımı dayanırJ!!


Birazdan güneş muhteşem bir şekilde batıyor
..ve biz dağın  sabah güneşinin doğuşunun seyredildiği diğer terasına geçiyoruz..bu dağın kuzey, güney,doğu ve batı terasları var(BİR HORUSRA 4 YÖNEDE EGEMENDİR
J).. burası gerçekte kralın mezarı olması yanında, bir ateş tapınağı-güneş kültü misali....güneşin doğuş yerinde de aynı biçimde heykeller var, fakat buradaki tek fark,  dağın ön kısmına yapılmış çok geniş düz bir terasın ateş sunağıyla taçlanması!!.. bakıyor ve seyrediyorsunuz; bir vakitler ne zalim nemrutlar gelip geçmiş ve hala esad misali iz sürücüleri halkının kanını içmeye doyamamaktalar, hepimiz yaşayarak anlıyoruz  değil mi? ya böyle  bir durumun süregittiğini kaç kişi idrak edebiliyor peki?!..ve neden  bu halklara; içlerinden-kendilerinden-kendi elleriyle yetiştirdikleri  kan emicilerin musallat edildiklerini çözüyorsunuz.. haksızlık karşısında bana dokunmayan yılan çok yaşasın münafıklığı ettikleri için tabii..ve hava iyice kararırken aşağıya dikkatle iniyoruz ..bir yerde duruyor ve şöyle diyorum: ”ey nemrud! ben seni ziyaret etmedim..buranın taşını toprağını ziyaret ettim ki, zaten sende ait olduğun yere, taşa toprağa döndün” ..


gece oteldeyiz ,yemekten sonra herkes odasına çıkınca, biz kardeşler taxiye bindik ve yakın türbelere gittik.. Abdurrahman Erzincani hz...buraya  genelde akıl hastaları getirilir ve gece burada uyumaya bırakılırmış.. içeride 8 yaşında ama 3 yaşlarında duran bir çocuk var.. ailesi çocuğu birkaç defadır getirdiklerini, bayağı düzeldiğini söylüyor..etrafta ve daha sonra yolda göreceğimiz diğer şehirlerde  ışıl ışıl Suriye’den göç edenlerin kampları var. tüm ihtiyaçlar ve öğrenimler en güzel şekilde veriliyormuş, sadece kamplardan dışarıya çıkmaları yasakmış.. Suriyeli zenginlerin ise bu bölgenin muhtelif şehirlerinde  inanılmaz zenginlikte evleri varmış… bu şehir çok geniş bir alana ama çok az nüfusa sahipmiş. hiç kötü olay olmadığını, içlerine terörü asla sokmadıklarını söylüyorlar..


tur çok hızlı idi Sevdiğim ve koşturmaktan başka hiçbir şeyi hatırlayamadığımı söylememde fayda var bence.. sıralama ise nahak getire..sadece aklımda kalanı ,gittiğim yerlerden topladığım harita, broşür ve kitaplardan bakarak  hatırlamaya çalışarak yazacağım..tabletimin günlük dosyasını ise vakitsizlikten ve yorgunluktan hiç açamadım.. fotoğrafları onunla çektim.. bir daha  böyle bir turla bir yere gitmeyi istemem.. sadece ön keşif için olabilir. fakat son derece yetersiz.zaten öğrendik ki, en güzel yöntem o bölgeye en yakın yere uçakla gitmek ve orada da  ya araba kiralamak veya bir taxi ile anlaşmakmış.. bence de  doğrusu bu.. ve böyle turlar sizi sadece anlaşmalı oldukları özel kurumlara götürüyorlar,halkla temas kurmanızı ve onların görüşü haricinde hiç bir yeri görüp bilmenize izinde vermiyorlar..başkaa.


URFA..
önce bu bölgeye geçen hafta dolu yağmış ki, hayret etmişler ve geçen gün ani bir sel her yeri sular altına almış ve tüm bölge aynı şeyi yaşamış.. Mardin’deki bir rehber anlatırken duydum; sadece birkaç dakikada o sel olmuş ve buradaki insanlar hayatlarında ilk defa böyle bir yağmur görmüşlermiş, çook korkmuşlar… Sevdiğim biliyorsun, büyük hava olaylarında muhakkak yukarıdaki idarede yer değişimi oluyor değil mi? ve belki de biz bilmeden  bir törene eşlik ediyorduk, bunu emin oluncaya dek içimde tutmaya karar veriyorum.. normal şartlarda havanın aşırı sıcak olması gerekirken bahtımıza serinmişJ..


Urfa  Harran’da konik evlerdeyiz..bu evlerin sahiplerinden birisi bize anlatım yapıyor: ”biz arabız , arapça konuşuruz bende Türkçeyi sonradan okulda öğrendim diyor ve ekliyor” siz batıda yaşayanlara yalan yanlış anlatıldığı gibi bir hayatımız yok bizim, size hep yalan söylüyorlar” diyor..4 eşlilik 40 sene evveline ait bir hikaye olarak mazide kalmış. kan davası neredeyse hiç yokmuş ve öyle ömürler boyunca da sürmezmiş ..yönetim toprak ağalarında değil aşiretlerdeymiş ..80 küsur aşiret varmış burayı yöneten ..eee tabiiki ne kadar çok çocuk, o kadar aşirette yönetim hakkı da demekmiş.. yani çocuk yapmaya devam
J..bu bölgede de asla terör olamazmış çünkü içlerine sokmazlarmış. Ve  biz  dünyanın ilk üniversitesine bakıyoruz.. rehbere burada Sabilere ait tapınak var mı ve hala burada yaşıyorlar mı diye soruyorum.. rehberde”zaten eskiden burası onlara aitmiş” diyor.. karşı bölgede Şuayp peygambere ait izler varmış, lakin hem tur orayı kapsamıyormuş, hem de şuan, geçen günkü yağmurdan dolayı orası bataklıkmış.. az sonra hz. Eyüb peygamberin  mağara ve kuyusundayız..


gece.. otel.. yine taxi  ve Halilurrahman efendimin balıklı gölü..burayı belki de farklı beklemiştim bilmiyorum ama Sen her şeyi kontrol ettiğinden öyle hiçbir şeysiz balıklara baktım.. su ve içinde yüzen balıklar ..tabii hep aklımda geçen peş peşe gördüğüm, o cemreli- su yılanlı-su kurtlu hayallerim var; bunları birebir,  AYNI TİP VE RENKTEKİ BU BALIKLARLA yaşamak aslında çok sarsıcı biliyorsun .. ve yine geçmişimin bir anını hatırlıyorum..kalbimin dışarı çıkarak Senin adını zikrederek mutlulukla sükuna erişini ve rahmanın  soyut bahri sülbünde yüzen balıklık hallerimizi ve kendimin korkunç zeki bakan balıklığım gözümün önüne geliyor.. ağlıyorum..”neden bu kadar suret istiyorsun ,neden bu surete düşkünlüğün” diye soruşunu hatırlıyorum..evet..ben işte belki de bu yüzden o derece surete düşkün hatta muhtacım Sevdiğim, beni anlayabilir misin?!! birden bir yere doğru yürüyor ve başımı kaldırıyorum..aaa orada 2 tane yan yana sütun var..hımm..ertesi gün öğreniyorum ki; o II sütun sarayın direkleriymiş  ve mancınık yapılıp,, hz İbrahim oradan buradaki ateşe atılmış.. hımm..etkileyici..



Sabah kahvaltıdan sonra yine aynı mekandayız.. bu defa gündüz gözüyle..ateşin olduğu yerden çıkan su ve hz İbrahim’in doğduğu mağara.. tam camisinden çıkıyorum ki, bir rehber, tur misafirlerine aynen şunları anlatıyordu ve bekledim .. o bölümü tekrarlatıp ses kaydını aldım, bak şimdi: hz İbrahim tam ateşe atılacağı zaman  Cebrail O’nu kurtarmak için gelir ve hz İbrahim O’na şöyle der:”koskoca denizlerin dibindeki kayanın karanlık altındaki balıkların ve su kurtların rızkını veren Allah benim halimi bilmiyor mu? biliyor diyen Cebrail as.a “o zaman Senin yardımını istemiyorum diyor Halilurrahman..


ve gündüz gözüyle bir daha o iki sütuna bakıyorum.. bunlar yunan tarzı ..demek ki o devirde başka şekilde mancınık vardı.. ve bir saat serbest çarşı izni.. burada insanlar sabah aç karnına bile kebap yiyorlar..tur rehberimiz anlattı ki bu bölge eskiden yemyeşil ormanmış ..derlermiş ki;ormanların bir kısmı nemrudun ateşine odun sağlamak, diğer yarısını ise Urfa’lıların kebab yemeleri için mangal kömürü olarak tüketilmiş ve bugünkü çöl iklimine dönmüş. .tabii ki memlekette kebab edecek orman bırakmadıkları için hali hazırda mangal kömürünü Rusya ve civar ülkelerden getirtiyorlarmış..


devasa barajların  meydana getirdiği şimdilik ülkenin en büyük 3. gölündeyiz.. düzlük araziler muhteşem verimli  tarım alanlarına dönüşmüş..net olarak yılda 2 defa kesin ürün alıyorlarmış.Sevdiğim, ben bu bölgede yapılan barajları ve gölleri gördükçe sadece şunu anladım biliyor musun..çok yakında burası sular altında kalacak ve tüm bölge koskoca  bir deniz olacak..zaten suyun nimetiyle hızla iklimleri ve floraları değişmeye dahi başlamış..


eski masallarda işlediğim, şimdilik keşfedilen dünyadaki ilk tapınak Göbeklitepe. tabii ki tur rehberimiz, bizi vakit yokluğundan pek çok yere olduğu gibi oraya da  götürmedi?!!olsun ben gitmiş kadar okumuştum hatta semahane tarzında sütunların seması olayına vakıftım zaten.. gidip görüp anlayamayan ,kendilerini allame sanan, maneviyattan zerre nasiptar olamayan maddi ilim sahipleri düşünsünler..ve bizim sadece maddi  ezber ilmine sahip tur rehberimiz bize Güneydoğuya Osmanlının hiçbir yatırım yapmadığını,hiç bir tarihi eser vermediği,tüm yatırımlarını İstanbul,Bursa ve Balkanlara yaptığı  gibi koskoca sahtekarlık-vatan ve ecdat düşmanlığı yalanını söyledi ..tabii ki biz kül yutmayız..bize tüm dini olayları tevrat ve incile göre anlattı..uyaranlara da şöyle dedi..ben yabancı misafirlere de hizmet veriyorum..PEKİİ YA EV SAHİPLERİNE KİM HİZMET VERECEK DEMEDİK TABİİ?!!


ve Urfa Birecik..HALFETİ.(lütfen tur rehberinizin tavsiye ettiği çok leziz, muhakkak yeyin dediği o gölün balığını yemeyiniz, ben yemedim lakin rehbere inanıp ısmarlayanların yüzlerini ve tabaklarında duranı gördüm) ..Halfeti, eskiden de muhakkak güzelmiştir fakat su her şeyi daha anlamlı ve güzel kıldığından şimdiki hali çok daha güzel ve tekneyle gezerken şunu anlıyorsunuz..Sevgili Yaratıcımız Allah dahi sık sık elbise değiştirmeyi, sık sık huyunu suyunu değiştirmeyi çok seviyordu.. O dahi tek bir mekanda, tek bir suretli elbisede sürekli kalamıyordu ki, zaten dediği gibi: kalpler onun iki parmağı arasında sürekli döndürülmekteyken kim ben dönmeden durabilirim diyebilir ki?. Felek bile ezelden dönerken üstelik değil mi Sevdiğim..hadi elimi tut bence, bir bir birliğe doğru dönelim.. ve beni sadece SEN DAVET ETMELİSİN..


BİRECİK..
sevgili kelaynak kuşlarının üretme çiftliğindeyiz..aaa..bu kuşlar rüyamdaki  bir bedendeki iki başlı o kuşun aynısıydı Sevdiğim..veee eski Mısır’da da yazıcıların piri hz. İdris(thot-hermes)in sembolü ve üstelik de Bennu kuşunun aynı..hıım..ve rengi de siyah.. bu kuşlar her daim tek eşli olurlarmış, eşleri ölse dahi bir başka eş almazlarmış oysaki  Sen sürekli beni aldattığın halde, ben yine de hayalimdeki bir bedendeki o kuşa sadıkım tabii ki.. ve göç vakti gelince kuşlar Ortadoğu üstünden Mısır ve Etiopya’ya giderler, sonrada geri gelirlermiş.. ..



MARDİN..Allahım ya hep hayal kırıklığına uğruyorum..yeni Mardin şehrini ve eski şehre doğru tüüm kenti boydan boya geçerken şunları düşünüyorum; o incecik kuyumculuk işlerini yapan bu millet mi?..bu ne çirkin ve yoz bir yapılaşma ..onca para nereye gidiyor..buradan dünyanın en zengin yerlerine gidip, en zengin işleri yapanlar paralarını nereye yatırmışlar?..tur rehberi anlatıyor..bu bölgede eskiden, eğitilebilen bir kuş olan şahinler açık arttırmayla satılırmış.. şahinlerin ayağına bağlanan birkaç kg şeyler karşı tarafa, oradan bağlanan şeylerde bu yana gelirmiş..o devirde çok meşhur bir söz dahi varmış ki şöyleymiş: ”bi kilo toz bi otoboz” ..


ve  eski şehrin sokakları çok dar olduğundan çöp hizmeti için  belediyenin kadrolu eşek memurları varmış
J..halkın çoğu Süryani ve diğer dinlerdenmiş.. türkçe çok az konuşulurmuş.. zaten meydandaki saat kulesinin dört yanında da HİLAL, YILDIZ,HAÇ,*TAVUS KUŞU sembolleri var..*geçen yılarda  sembolleri araştırırken okumuştum ki, hatırlayalım yine, bu bölgelerde terörü çıkartanların hemen çoğu hak dinlerden zaten değillerdi ve onlar tavus sembolüyle bilinen antik dinlerine hala inanıyorlardı değil mi?.nemrudizm yaşıyor yani..zaten hiç  bir hak dine mensup kişi terör yapamaz, asla..


Artuklu  Türkleri devri yapımı Kasımiye Medresesi..burası harika bir üniversite..astrolojiden tıbba tüm bilgiler öğretilirmiş.. avlunun üstü açık ve  duvardan akan bir çeşmesi var..çeşme rahimmiş ve su ilk minik oluğa dökülerek bebek, sonra bir büyüğüne dolarak çocuk, sonra uzun bir yol arkını geçerek büyük bir havuza dolarak olgunluk devrine dönüşüyor ve yine bir oluktan yer altına inerek ölümü ve külliyenin dışında tabiata karışarak da sonsuzluğu sembolliyor muş ki, diğer yerlerde de böyle eski tapınaklarındaki rahim-mabed (kutsalların kutsalı) ilişkisini  gözlemledim….buranın duvarlarında o devrin tıp aletleri ve çizimleri ve şimdiki karşılıkları sergilenmek üzere konmuştu ..ben göz resmine hayran kalıp fotoğrafını çektim..gözün gözbebeğini güneş ve ay tutulması hilali gibi çizmişler ve dahi bu tutulumdan olan dünya bebeği:” ben benin altındaki noktayım” sırrı ise özenle sembol çizimle kaydedilmiş ki, ben 700 sene sonra gelip onu masalıma Senin için kaydedeyim Sevdiğim ve teşekkür ediyorum.. unutma ki bu mana,  3 hilalli çintemani sembolümün senin için şerhi de aynı zamanda .


MİDYAT..çok beğendim.. bir konağı gezdik..5 katlı filan ,hiç bana göre bir ev değil ,çok yorucu ve karışık.. çarşısı güzel..büyük şehirlerde, devletin salakça politikalarından, her yerin aynı şapşal markalara-tekele tezgahlanması dümeni yüzünden,  zerresi kalmamak üzere olan el işçiliği- küçük esnaflık burada  halen tam kapasiteyle sürüyor ki ,muhteşem bir şey.. inanılmaz küçücük dükkanlarında sabır ve alın teriyle el işçilikleri yapıyorlar.. hem de komşularıyla mutlu mesut sohbetler ediyorlar ki, hayran kalıyorsunuz.. gümüşçüler çarşısı..çok az vakit var.. içinde bakır ve diğer ucuz madenlerin karışımı olan şeyleri kalitelisinden ayırt etmeyi bilmiyorsak boşuna paramızı harcamamalıyızL…bu tüyoyu Antakya 'daki kuyumcudan öğrendim ve gerçekten eve geldiğim gece oradan aldığım gümüşün çok azının gümüş olduğuna şahit oldum:)..kendime geçmiş olsun...


Mezpotamya çay bahçesindeyiz.. aşağıya, Mezopotamya ovasına bir defa bakmanız bile ,bu bölgedeki tüm kavgaları anlamamıza yeter gerçekte..başka hiçbir şey görmenize gerek dahi yok..bu uçsuz bucaksız ovada düzgün tarım yapılsa, değil bizim ülkemizi ihya etmeyi, kim bilir daha kaç ülkeyi doyurur da artar..ve bakıyorum..bir gün buralar eskisi gibi deniz olacak ve bu kuru gürültüde bitecek..bu defa başka yerler suyun içinden kendisini gösterecek.. bakir alanlar, hiç  kimselerin duymadığı kadim uygarlık kalıntıları ve yeryüzü yepyeni esmalarıyla yeniden bir defa daha MERHABA diyerek arz-ı endam edecek ve biz yine birbirimize düşeceğiz..eee serde  HABİL ile KABİLlik var ama çok nadir kişide de ŞİT lik var unutmayalım lütfen.. ve ortada olan  sıratel müstakim yola koyulalım ..


Sevdiğim, yine güzerhamız değiştiği için, sabah ilk iş ziyaret edeceğimiz buranın en eski manastırını göremeden yola koyulmak zorunda kalıyoruz.. çok acaip, bakalım? senelerdir merak ettiğim pek çok yeri göremiyorum ki, bu memleketteki tüylü yılanların yaşadığı şahmaransal öykülerden de nasiptar edilemiyorum dolayısı ile ..neden?! ateş almaya geldik ve hiç vakit yok!!..sabah 6 civarı otelin lobisine iniyorum.. lobideki bir genç, masasında hazırlamış olduğu kıpkırmızı bir gonca gülü “çok şıksınız “diyerek uzatıyor..”teşekkürler, ne kadar naziksiniz, herkese mi?” diyorum..”hayır,yanlızca size” diyor genç.


BATMAN.. ilk defa çekiç kafalı petrol kuyuları görüyorum.. başlarında hiç kimse yok nedense..bir yerde mola veriliyor..orada da bir genç “bir dakka teyze” diyor ve bir gülü ağacından kopartarak uzatıyor.. bu da aynı koyu kırmızılıkta ,yalnız tomurcuk değil açmış...Hasankeyf .mağara evleri meşhurmuş.. binaların tüm süsleri alınmış, tam bir hayalet harabe şehir..çünkü çok yakında burasıda Halfeti gibi baraj için sular altında kalacak mış..

BİTLİS..öğle yemeği molası..belki hijyen ve temiz yemek yerleri vardır lakin benim gördüklerim korkunçtu.. hele çarşıdaki otlu peynir yapım yerleri..neden biz Müslüman Türkler bu derece pis bir milletiz hiç anlamıyorum doğrusu.oysaki imanın ve İslam’ın en önemli ilk şartı temizlik değil mi?!!
SİİRT.. İsmail Fakirullah hz ve müridi Erzurumlu İbrahim Hakkı hz ..dünyada kaç talebe bu derece yüksek ilime erişebilir ve  kendi hayatıyla birlikte bu yüksek ilmini  aynı mekanda yattığı efendisinin kabri üzerine, her yılın 21 martında “Sen benim manevi feyz güneşimsin,  Sen benim  aslan burcu Hüdamsındiye düşürebilir.. tabii bizim bu zamane mühendisleri, mimarları da  tadilat edeceğiz diye kıskançlıktan, onun sanatının güneş ışığını ancak karartabilecek ilme sahip olduklarından, biz bugün bu seyirden mahrum muşuz ne yazık..


VEYSEL KARANİ HAZRETLERİ.. anababa günü.. bir millet nasıl olurda bu derece köklü bir kültüre sahip olup, o derece etnik, muhteşem tasarımlı ve rengarenk giysilerle binlerce yıl boy göstermişken; bugün bu kadar çirkin, bu derece zevksiz, bu derece pis-pasaklı, girip çıktığı her yeri kırıp döken insanlara dönüşmüşüz hayret bir şey değil mi Sevdiğim…üstelik ziyaret ettikleri kişiye bak.. yaşı 100 ler  merdivenine dayanmışken, hz Ali’nin yanında savaşlara katılıp şehit olmak istemiş biri O..içeri girerken ağlamaya başladım.. yani içerisi çok kalabalık ve nefes almakta zorlanabilirim. O’na  verecek hiçbir hediyem olmadığı için özür diliyorum..ama biri Mardin, biri Batman’dan, beni hiç tanımayan iki insanın hediye ettiği o iki saf düşünceyi ancak O’na hediye olarak sunabileceğimi düşündüğümden, yanımda getirdiğim, sıcaktan artık kendisini bırakmış güllerimi kafesin diğer yanına zıplayarak atıyorum..evvet..ikisi de bir defada içeriye düştüler.. şimdi dışarıda, sandukanın tam ayakucundaki pencerenin önünde tek başımayım..burada kimse yok..ben güzel dua edemediğimden dolayı elimdeki kağıttan salavatlarımı okuyorum..arada beni ele geçiren hissimden sık sık ağlayarak duruyor ama bitiriyorum.. O’ndan bizi burada misafir olarak ağırlayan ev sahibimiz için çook özel, O’nu çok mutlu edecek bir hediye diliyorum..ve veda..bir çay ocağından bir fincan kahve istiyorum.. vakit yok..adam yaptığı kahveyi iki karton bardağa koyarken hayretle gülümsüyorum..hediyemi sevdim.. otobüsteki Erol Baba’ya bu size Yemen illerinden gönderilmiş diyorum.. ikimizde kahvenin lezzetine bayıldık.. teşekkürler..


ANTEP…Zeugma antik kentinin mozaikleri müzesini geziyoruz…çarşıdayız.. serbest zaman
J..bir yerde dükkanın dışından onu görüyorum ve tamam, işte hediyem bu diyorum. İçerideyim ..bu bir Zülfikar ..demirden ve ayna misali parlatılmış.. kabzası sedef kakma..1,5 m. uzunluğunda olduğunu ertesi gün duydum.. geniş ve görkemli.. alabildiğine sade..üzerinden YA ALİ yazıyor. . satıcı onu sarıyor.. birazdan buluşma yerimizdeyiz ve hediyemi uzatıyorum.. bence beğeniliyor..

YESEMEK..eskiden tüm tapınak ve saraylara başta aslan olmak üzere muhtelif taş heykellerin yapıldığı açıkhava müzesi..mesela doğal hali ile vaktiyle tapınak ve sarayların ilk girişlerinde bulunan bu devasa heykel aslanlar mavi renkliymiş ve güneş ışığında çok etkileyici parlarlarmış..turizmin bir köyün küçük çocuklarının ahlakını nasıl bozduğunu,nasıl arsızlaştırdığını ve nasıl yalancı yaptığını burada birebir gözlemliyor ve acaba ben buraya gelmekle bu nesle kötülük mü ediyorum da diyorsunuz.


DİYARBAKIR
.. sadece kalesinin en geniş burcuna çıktık ki muhteşem.. dünyamızdaki; 5,5 km  surları ile,  11 km lik İstanbul surlarından sonraJ en uzun  3. Surlara sahipmiş.. en geniş surları olan Çin seddinden sonrada dünyadaki en geniş surlar burasıymış ..taşları volkanik siyah..tarih boyunca her daim tamirat gördüğü için çok bakımlı ve görkemli, lakin korkunç bir kasveti ve ürkütücülüğü var bence. bu şehrin, bu bölgenin İstanbul’u olmak istediğini nedense hissettim..Sevdiğim, güneydoğuda halkların günlük dilleri Türkçe değil..ya arapça veya kürtçe veya diğer dillerde..ve anlıyorsunuz ki bir halk; acısında, düğününde, alışverişinde kendi lisanını kullanıyorsa, siz ona zorla hiçbir şeyi dikte ettiremez, onu kendisi olmaktan çeviremezsiniz..onu değişik şekillerde yalana,dolana,hileye ve başka şeylere tevessül ettirip zorla eşkıya siz kendiniz yaparsınız …bu şehrin kendi içinde devlet olduğu-tehlikesini ve inanılmaz zengin olduğunu da sadece şöyle bir bakarak hissettim, tabii kendimce..


KİLİS.. buralarda da turcumuz şunları anlattı..başa çıkılamayan kaçakçılık ve terör yüzünden sınır hattına mayın döşenmiş.. sayısız eşek telefine rağmen, sık sık insan canı - aza kaybıda oluyormuş.. mayınları kimse temizleyemiyormuş fakat her taşın altından maydanoz misali çıkan İsrail, bu mayınları hiçbir ücret istemeden temizlemeyi yüce devleti âlimize teklif etmiş..bedel olarak istediği tek şey ise şuymuş..koşer=helal gıda..yani onların kitaplarına göre; bizim bu topraklarımız kutsal, vaad edilmiş, HELAL TOPRAKLARDAN SAYILDIĞINDAN, bu bölgeyi temizlediklerinde (tabii  ileride  bizleri de temizlediklerinde), burada tarım yapacaklar ve dolayısı ile helal gıda yemiş olacaklarmış.. şu anda  açlıktan kırılan Etiopya ve Sudan topraklarında yaptıkları ve ora halkına zırnık koklatmadıkları  tarım mahsulleri, onların kitabına göre gerçekte helal gıda değilmiş.. çünkü o milletin gözü bizim Mezopatamyamızdaymış
J!.. aslında bu bereketli mezopotamya topraklarının daha bereketli diğer yarısı Suriye tarafındaymış ve şu sıralar oradaki iç karışıkla  neredeyse tamamı negatif varlıklı kişilerin helal maması olmuş ve hamm hamm yapılıyor haldeymiş zaten..

ve ..eskiden buralarda kovayla saat satılırmış..tüm bölgede olduğu  gibi kaçakçılık tek gelirmiş..bu yöre halkı il olmak istemiş..her çeşit eylemleri yapmışlar..en sonunda devlet “demek il olmak istiyorsunuz” demiş ve onları il yapmış..ve jandarma gitmiş polis gelmiş, devlet gelmiş, kanun gelmiş
J..kaçakçılık bitmiş.. bu defada biz il olmak istemiyoruz ,illiğimizi düşürün diye feryada başlamışlar..



ANTAKYA-HATAY.. halkın hemen çoğu arapça konuşuyormuş ki; kaldığımız otelde o gece eğlenen yüzlerce kişi, Türkçeden çok arapça şarkılarla eğlendiler.. sabah Pazar olduğu için tüm dükkanlar kapalı .. sokaklarında yürüyoruz.. Habibi Neccar(sevgili marangoz) Cami.. hatırladın mı Sevdiğim, kaç yıl evvel bu camiyi rüyamda görmüştüm ve bir arkadaşımda benim için, mihrabında pencere olan bu yerin fotoğrafını çekip getirmişti, masalıma eklemiştim. şimdi O’nun türbesinde salavat okuyor, camisini geziyor, bu defa o mihrabın içine girip penceresinden dışarıya bakıyorum.. namaz kılıp teşekkür ediyorum.. bu cami ;Anadolu topraklarında yapılan ilk islam mabedi de aynı zamanda ki, evveli tapınak, sonrası kilise imiş.yani yeryüzünde yaratıcının sadece mabed için yarattığı özel topraklardan.. tam dışarıya çıktım ki bir şey oldu..ahh!!dün otobüste bir anlık- aniden gözümün önüne gelen o Ürdün’lü misali,siyah kapşonlu cellabesi içindeki siyah kıvırcık saç, siyah sakal ve kara gözlü o  genç adam.. anlıyorum ki Habibi Neccar hz..ellerim kulaklarıma bastırılmış ağlayarak orada kalakalıyorum.. birazdan diğerlerine yetişebilmek için epey uzaklaşmış gruba katılıyorum..Sevdiğim ..O rüyalarımın sahibi efendisi için böyle tecelli etti değil mi? O’nu selamlıyorum..huuu..


bir saate yakın serbest zaman..bir kiliseye girmek istiyorum..bakım dolayısı ile kapalıdır yazıyor..yan dükkana soruyorum..”olaylar oldu ya o yüzden korkuyorlar.. şimdi ayin yapılıyor ve açık.. kapıyı itin ve içeriye girin” diyor..aa güler yüzlü, çok şık, tertemiz giyinmiş yaşlı kişiler geliyorlar ..onlar kapıyı açıyorlar bende giriyorum.. yabancı olduğum anlaşılıyor ve kapıdaki görevli :  “dışarıdan hiç kimseyi almıyoruz, kusura bakmayınız, malum olaylar “diyor..ben o olayı okumadığım için ne yazık ki bilmiyorum Sevdiğim ama şöyle diyorum:” öyle şeyler her zaman olur ama bizler birlikte durmayı başarmalıyız”..o beyde:” doğru ..buyrun.. sadece bir iki dakika, fazla kalamazsınız” diyor..şapkamı çıkartmamı söylüyor.. en  arka sıraya oturuyorum.. herkes öylesine şık,temiz ve bakımlı ki hayret edersin, sanki özel ritüelli bir film çekiliyor misali.. burası ortodox olabilir eski İstanbul tarihinde gezdiğim kiliselerden birilerine benziyor.. ikonaları var. içeride kutsalların kutsalı yerinde beyaz pelerinli bir rahip ayin yapıyor..çok şaşırıyorum çünkü arapça okuyorlar.. müzik, arapça  ayin ve sık sık söylenen ALLAH lafzı beni çok etkileyip ağlatıyor.. kimse bir şey demiyor.. belki 10 dakika belki daha fazla onları seyrediyorum..ve anlıyorum ki hangi din,hangi millet,hangi lisan olursa olsun BİR ALLAH’A İNANMAK HARİKA BİR ŞEY VE TEŞEKKÜR EDİYORUMM..


burada tur rehberimiz bizi sedef kakma fabrikasına götürüyor.. çocuklara satranç takımı alıyorum ki; aslında kendi sütunlar ilmime delil olsun diye kendim için, zaten evde kimse yüzüne bakmadı!..!birazdan otobüsteyiz ..Erol Baba yanıma gelip  bana bir hediye uzatıyor..çok mahcubum ama..bu büyük boy sedefli bir tavla.. ama yani..ben şimdi bunu nasıl ödeyeceğim..bir yolu olmalı ki, haftaya süpriz..ve Sevdiğim anladım ki,  Sen beni 
bu oyunlarda  ustalaştıracaksın..yanlız sorunumuz şu..hiç satranç oynamadım ve bilmiyorum..sadece sütunların her iş ve oluşu idare-i sevk ettiklerini anladım..ve tavla belki 20 senedir bir defa dahi oynamadımJ!!


TARSUS..
Ashab-ı Kehf mağarası.. inanılmaz kalabalık, utanç verici bir zevksizlik , pislik,çöplük.. keşke biz Müslümanlığa layık bir millet olmayı becerebilsek, manevi alemde  bizim için yapılmış o övgüleri dış kimliğimizle de hak edebilseydik.. bence başka dine mensup  hiçbir kimse  bize bakarak Müslüman olmayı dilemez..ve Sevdiğim bu mağara o mağaramı tabii ki kimse bilemez amma batıni öğrendiklerimize bakarsak eğer, insan; bedeni mağarasında uyuyan 7 başlı bilgelik ejderini de uyandırabilir ,negatif etkili 7 başlı şeytanı da değil mi? amma en hakikisi ise Hızır meşreb olup, kapısında kıtmiri olan kapıdır vesselam.. adamın siyah post sahibi bir efendisi olmalı ki, o bilinen postlardan da değil


26 mayıs pazar..ADANA.. şelale.. havalanı..uçak. yavaş yavaş hastalanmaya başlayan yolculardan ilk olarak ben, yolda, hem de Nusret mayın Gemisinin yanında duran otobüste çıkarttığım için şimdi daha rahattım..nihayet gözlerimi açabiliyorum,şükür.. ( bu kadar küçük bir gemi ,hepsi tam hedefinden vuran ayet misali 26 mayın ve inanmış birkaç mümin adam ve saf hakikat..gerçek iman sahiplerinin önünde ordular dahi duramaz)..  ve   çoğunluğu çocuk 20 küsur yolcumuz midesini uçakta  torbalara boşaltıyor ..bunun pek çok nedenleri olabilir..manen bilsekte, bilmesekte bizlere hediye edilen pek çok şeyin  kaldıramayacağımız bir kısmını bu topraklarda bırakmamız lazımdı ki, hazmedebileceğimizi açığa çıkartabilelim . .diğerleri alışık olmadığımız iklimler, yemekler, su, hijyen şartlarıydı muhakkak..
ve evdeyim.. başım kazan gibi..ayaklarım, bacaklarım berbat..banyo..hemen uyumak için ilaç.. yatağım ..canım..iyi ki bir evim ve temiz  bir yatağım var şükür..



ve Sevdiğim bu gezi bana şunları öğretti.bir insan hangi topraklarda doğup yetişti ise oraya alışıyor, bağımlı oluyor ve oranın havası, suyu yemeğiyle halleniyordu.. meşrebi tariki o şehir oluyordu yani.. ve hangi lisanla eğlenip üzülüyorsa da, o lisanın milletiyle kendisini özdeşleştiriyordu.. ben saf türk olduğuma inanıp söylesem ve Türkçeden başka ne ben, nede genetik bilinen geçmişimde tek kimse, ne yazık ki tek lisan bilmese dahi-işte bu yüzden, hiçbir şeyi ezberleyip öğrenemiyorum esasında .. beni hala turist sanıyorlar ve ben en çok buna bozuluyorum.. kendimi Türk hissetmek çok özel geliyor.. ben istersem kolayca, tüm beşeriyeti-genetiği ve kültürleri, anında sözel -yazısal bir şekilde türk yapabilirim biliyorsun.. üstelik turuku âliyeyi dahi saf türk yapabilirimJ!! diğer tüüm ırkları ve dilleri türklerin alt kollarına dal budak da saldırabilirim ve çook zevk alırım..ama işte yüce Yaratcımız olan ALLAH, bizi ırkçılıktan, soy sopla övünme sığlığından men etmiş..peygamberimiz ise ırkçılık davası güdenler için  hayatının ilk  ve tek ,ve dahi, son küfür tarzı sözünü etmişmiş..işte sadece bu yüzden yapmıyorum .. amma kızarsam bunu çok  kolay yapabilirim..

.. birde şu var ki, bu masalın çocuğunun hamisi saf bir arap..ve yeryüzündeki hiç bir arapsa asla O'na benzemiyor ne yazık ki..O, ARABLARIN EFENDİSİ..


*ve buradaki huzurlu olan bölgelerde gerçekten de islam-tevhid yaygın..ve anlıyorsunuz ki bizi bu bölgede bir arada tutan değer asla türklük meselesi değil islam meselesidir ..SADECE TEK BİR ALLAH'A VE AYNI PEYGAMBERE İNANMANIN BİZLERİ BAĞLAYAN YEGANE BAĞ OLDUĞUNU DA  YAŞAYARAK ANLIYORSUNUZ...çünkü onlar kendilerini türk olarak hissetmiyorlar ..devletimizden hiç bahsetmiyorlar..aşiretçi kavimleriyle halen antik tarzda yaşamak istiyorlar..


binlerce yıl  aynı yerde yaşamaktan, binlerce kitap okumaktan çok daha özel bir şeydir seyahat ederek, yerinde,o halkın yaşamını gözlemlemek.. onlar kendi  memleketlerinde gerçekten çok mutlu.. sahtekar medyacıların, şişme edebiyatlı halt karıştırmalarına-nifak sokmalarına asla aldanmayın lütfen…o bölgenin hemen hiçbir yerinde kendileri istemedikleri müddetçe terör yok. .halkın kendisi diyor ki" onlar bizim içimize giremez, tepeleriz"..ve sadece belli bölgelerde bize anlatılanlar var.belli hedeflere yollanan kuklalar var...halkı ,aşiretleri birazcık dinler ve anlarsanız şunu da bilirsiniz, terörü dışarıdan hiç kimse yapmıyor..ve dilemedikleri hiçbir yeri harapta etmiyorlar ki,  bazı yerler bu derece acaip ihya olmuş..aslında bu bölge ve tüm bölge geçmişin Babil’inin  sit alanı.yani ezelden cadı kazanı.. sanki  EN DERÛNİ DERİN DEVLETİN TA KENDİSİ OLAN YARATICI burada özel bir şeyler yapıyor ve iç işlerine hiç kimseyi karıştırmıyor..

 28 mayıs Salı..dün bir Melami aradı Sevdiğim..görüşmek istiyor ki, bakalım.. buluşabilirsek Sana yazarım sonra..ve diğerleri..ama ben  yorgunum..en acil ağlayan sese eyvallah..buluştuk..Ya Rabbim ben 40 hamamda 40 tas su ile yıkansam dakka dakka seyri not tutulmuş ve en deruni  devletin &Devleti Âlinin iki keskin kılıcı  tarafından şuanda işleme tabii tutulan-her tarafı didik didik takibe alınan - ve sonuçları çok ağır  lâl edilmek dahi yetmeyecek bedelli olacak olan,  nakllen bilgilerin tutanaklı şeylerine şahit olduğum için arınabilir miyim acaba Sevdiğim.. Allah beni affedip temizler mi?..ki üstelik nefsimin günahları boyumu aşmışken…ben sahteliklerden bu derece ağır bir bedel dilediğimi sanmıyorum ki..bu utanç  verici..ama canı yakılanların,DİNİ,YETKİSİNİ,TASAVVUFİ AŞKI KULLANARAK, yola, yolcusuna,zekatına,sadakasına,takılarına,kimliklerine tecavüz edip, yolu kirletenlerin, sahte kerametlsel  hâl ehillerinin hâlli demek ki bu derece ağır oluyordu. KABAĞIN SAHİBİ DEVREDE.. aynen bir vakitler kendilerinin de anlattığı şey yani..vay be!!


Allah zina yapan müminin tövbesini kabul ederdi, Allah hırsızlık yapanın tövbesini kabul ederdi ..ama Allah bu ikisini de yapıp ettiği halde birde üstüne yalan söyleyenin tövbesini kabul etmezdi..neden? çünkü bir MÜMİN ASLA YALAN SÖYLEMEZ di..ve halvet sonrası arınmak için gidilen halveti  asitane-i mürşidissakaleynin bu tövbeyi kabul etmeyip cin çarpmışa döndürmesi ise  Tûruku Âli nin yola zarar vereni affetmediğine açık bir delil değil mi? DEMEK Kİ YOLUN SAHİBİ VE BİZ YOLCULARIN GERÇEK SAHİBİ EFENDİSİ VARMIŞ…teşekkür ediyoruz ve sizi çoook seviyoruz …


29 mayıs Çarşamba..
dün akşam gelen davete icabet için ülkemin Kudüs bölgesindeyim..bahçede ancak otuz kadar hanım var..çoğu muhtelif vakıf ve derneklerden..dışarıdaki genel siyah renklilerden değiller ,tarzları farklı..en değişik tabii ki benimJ,renkli ve püsküllü..böyle bir şeye davet edilmek beni çok mutlu etti ..Sevdiğim, inandım ki, dün şahit olduğum o naklen, an be an yaşanılan necisliklerden ancak böyle arındılabileceğim..bilmiyorum..  ayağımın altındaki bu toprağın, bu şehrin en değerli kara parçalarından olduğunu ve nereye bastığımın ,nerede olduğumun, bu vakıf ailenin omuzlarındaki korkunç ağır yükün ilk defa anlamına vasıl oldum..çok özür diliyorum.. vazifeleri çok ağır..


birazdan  Evvel Zamanıma çok benzeyen küçük erkek kardeş bir mahfaza getiriyor ve bohçasını açıyor..bu, üç padişaha huzur hocalığı yapmış devrinin mürşidissakalayni olan Evvel Zamanımın mürşidine, sarayda yaptığı  çok etkileyici bir sohbetine karşılık, bir valide sultanın hediye ettiği  hz Peygamberimizin GÖMLEĞİ idi..bu iç gömleği bej renkli ve sarayda onun üzerine değişik vefkler, şifreler, sembollerle Kur’an ayetleri nakşedilmişti.. Sultanlar savaşa giderlerken zırhın içine bu gömleği giyerlermiş ki, pembecikten dün öğrendim, büyük efendinin bohçasında da O'na ait böyle vefkli gömlekleri varmış..Sevdiğim, ben  Efendimize ait bu tarz bir gömleğin olduğunu ilk defa görmüş oldum..bu  gömlekle aniden gözümün önüne eski bir hayalimdeki o krem renkli vefkli gömlek geldi ((* hatırladın mı? onu Topkapı Sarayındaki o tılsımlı gömleklerden sanmıştım hanii..ve  o gömlek yaklaşarak öylece karşımda durdu ve ben seyrettim.. sonra bir dereden atlayarak Senin peşinden Senin mekanına girmiştim..tesbihler .terlikler))..işte bu hatırlamayla aniden yine ağlamaya başladım..


Sevdiğim her şey için, asla hak etmediğim tüm hediyelerim için  çook teşekkür ediyorum..lütfen beni Senden ayırıp uzaklaştırma lütfen..bana bu gömleği giymişçesine bir  temizlik ve korunma lütfet lütfen. aminnn ve aminn ve aminn. ve eve geliyorum..



net gazeteden başlıklara bakıyorum.bugün 29 mayıs, İstanbul’un 3 . köprüsü temelleri atılmış ve adı benim en Sevdiğim padişah olan Yavuz Sultan Selim olmuş..ne güzel değil mi?ve adamcağızın biri öfke kusmuş,demiş ki: binlerce alevinin katilinin adını verdiler ..bende onu okuyunca sadece gülümsedim ..keşke dedim keşke sen, O’nun kadar kızıl  has bir alevi anlamına sahip olabilseydin ve hz Peygamberin çölde ayak izlerine basa basa mucizevi bir yürüyüşle ardında koskoca bir orduyla yürüyebilseydin.. hiç kan dökmeden, Hicaz bölgesinin tüm şehirlerinin anahtarlarını alıp , fethettiğin toprakları ve bir Müslüman için en kutsal sayılan yerleri maddi gözle göremeden Veysel Karani misali  evine geri dönebilseydin..hey sen!! gerçek alevi olmak kolay mı sanıyorsun?!!..sadece adı alevi olanlarla manası alevi olanları lütfen karıştırmayalım..

nur cihan
nuralem7@hotmail.com

31 mayıs 2013