Merhaba Sevdiğim ve
Merhaba.. henüz ne
yazacağım, olan biteni nasıl toparlayabileceğim hakkında hiçbir fikrim yok ve
her zaman ki gibi sadece içimden geldiği gibi harfleri tıklayacağım o kadar..ne
çıkarsa bahtımıza bakalım J..
İSTANBUL.. 21 mayıs Salı sabahı uçağa biniyoruz ..cam kenarı ve aşağıya doğru baktığımda şok oldum..önce anlayamadım ,dikkat ettiğimde bu maketsel görüntülerin şehrim olduğunu anladım..Marmara Denizi,gemiler,köprüler, semtler .Ya Rabbim ya huu, biz nerede ve nasıl yaşıyoruz ki?.yanii hiçiz hiiç..koskoca bir hiç.. aşağıların en aşağılıkistanındayken devler gibi hükümran bizdik, ya şimdi?.. yukarı yükseldikçe “yokuz yok” ..ve bu duygum tüm Güneydoğu gezim esnasında devam etti..o bölgeye de her baktığımda, bir vakitler oranın tamamen deniz olduğunu ve denizin en dibinde yaşadığımızı anladım ..ve sular elbet bir gün yükselecekti ki bunun ürpertisini dahi hissettim ve Adana’da iniyoruz..burası kaynıyor..bu insanlar yazın nasıl yaşıyorlar acaba?!!bizi bekleyen iki otobüse 59 yolcu biniyoruz. .ikide tur rehberimiz var tabii..bir şeyler ters gitmiş ve bizim turumuzda ani değişiklikler ,istikamet kaymaları olmuş her nedense!!..az sonra heyecanla beklediğim o dağın altındaki mağarada yaşadığına inanılan şahmaranın dağını, taaa çook uzaktan, otobüsün camından seyrederek geçiyoruz ..ve aynı vakitte , Lokman Hekim’in şahmarandan tüm hastalıkların şifasını öğrenip, iksirlerini kaydettiği defterini, kader-ilahi nizama ters bulup, üzerinden geçmekte olduğu köprüden nehre attığı yeri de es geçmiş oluyoruz dolayısıyleJ..iyi ki önden Sana her şeyi rapor ediyorum da böyle her şeyimi elimden alıyorsun ey Sevdiğim!?..bişey değil, önemli olan bir merhabaydı zaten…ve MERHABA..
İSTANBUL.. 21 mayıs Salı sabahı uçağa biniyoruz ..cam kenarı ve aşağıya doğru baktığımda şok oldum..önce anlayamadım ,dikkat ettiğimde bu maketsel görüntülerin şehrim olduğunu anladım..Marmara Denizi,gemiler,köprüler, semtler .Ya Rabbim ya huu, biz nerede ve nasıl yaşıyoruz ki?.yanii hiçiz hiiç..koskoca bir hiç.. aşağıların en aşağılıkistanındayken devler gibi hükümran bizdik, ya şimdi?.. yukarı yükseldikçe “yokuz yok” ..ve bu duygum tüm Güneydoğu gezim esnasında devam etti..o bölgeye de her baktığımda, bir vakitler oranın tamamen deniz olduğunu ve denizin en dibinde yaşadığımızı anladım ..ve sular elbet bir gün yükselecekti ki bunun ürpertisini dahi hissettim ve Adana’da iniyoruz..burası kaynıyor..bu insanlar yazın nasıl yaşıyorlar acaba?!!bizi bekleyen iki otobüse 59 yolcu biniyoruz. .ikide tur rehberimiz var tabii..bir şeyler ters gitmiş ve bizim turumuzda ani değişiklikler ,istikamet kaymaları olmuş her nedense!!..az sonra heyecanla beklediğim o dağın altındaki mağarada yaşadığına inanılan şahmaranın dağını, taaa çook uzaktan, otobüsün camından seyrederek geçiyoruz ..ve aynı vakitte , Lokman Hekim’in şahmarandan tüm hastalıkların şifasını öğrenip, iksirlerini kaydettiği defterini, kader-ilahi nizama ters bulup, üzerinden geçmekte olduğu köprüden nehre attığı yeri de es geçmiş oluyoruz dolayısıyleJ..iyi ki önden Sana her şeyi rapor ediyorum da böyle her şeyimi elimden alıyorsun ey Sevdiğim!?..bişey değil, önemli olan bir merhabaydı zaten…ve MERHABA..
MARAŞ.. tur rehberimiz Maraş’ ta tarihi hiçbir şey olmadığını söyleyip, bizi buranın yegane görülmesi gereken yeri olarak anlaşmalı olduğu, ülkenin her yerinde şubesi olan bir dondurmacıya götürdü ve bu şehirden çıktıkJ..
Sonra..az gittik, uz gittik, dere
tepe yokuş gittik..hatırladığım kadarıyla ADIYAMAN’a vardık.. Nemrud dağında güneşin doğuşunu seyredecekken,
ani değişen programla güneşin batışını seyreyleyecekmişiz.. olsun, buda bişey..onca
yol geldik ve hayatımızda bir ilk üstelik.. dağa belli bir yerden sonra
yürüyerek çıkılıyor.. tabbii ki yürürken de canınız çıkıyor. ya mayıs ayında
değil de, diğer korkunç sıcak aylarda burada olsaydık ne yapardık bilemem.. dağa
çıkarken şu nemrudun ne nemrut olduğuna bende şahit oldum ve en çok biz iki
ayaklıların, oflaya poflaya çıkıp ineceği bu korkunç taşlık, sürekli ayağının altından kayan yığma
topraklı zeminden, eşek taxilerinin (katır olabilir bilmiyorumJ) nasıl oluyor da koşarcasına
hareket ettiklerine hayretteyim. ve
gerçekten de en ağır işi gık demeden yaptıklarını gördüm..
ve tepeye ahımız gitmiş, vahımız kalmış halde ulaştığımızda, karşımıza çıkan heykellere şaşıyorum.. onları çook daha azametli sanıyordum, meğer abartıymış.. ama Eski Mısırdaki Ramsesin mezar heykellerinin bir benzeri olduğunu çakıyorum, da, zaman eşleşmesi yönünden henüz zayıfım.. heykellerin kaideleri az buçuk ayakta olsa da, kafaların hepsi uçmuş ve yerde.. sırası ile vaktiyle şu şekilde diziliymişler.. aslan, kartal, Komemagene(Genler krallığı) nemrudu antıchos, bereket tanrıçası fortuna (demeter), Zeus, apollo, herkül ..yani fravun kendisini tanrılarıyla eşleştirmiş ve aynı ebatta yapmış..burada ilginç olan aslan ve kartal figürünün haricindeki herkesin Mevlevi külahının ilk versiyon takkesinden takmış olması ki ,bu daha eski Sümer kayıtlarında var olan balık ohannesliği kahinliği -manevi rehberliği simgeliyordu tabii(Osiris’in parçalanmış tüm bedeninin bulup birleştiren İsis, onun bir tek üreme organını bulamamıştı hatırlıyoruz lütfen ve o düştüğü Nil nehrinde balık ohennes tarafından yenilmişti.. işte bu yüzden de eski tapınak rahipleri hiçbir zaman balık yemezlerdi)... bir tek bayan fortuna nın halveti türü bir takkesi vardı ve onunda üzerine bir baş örtüsü salınmıştı..yani bu kişilerin hepsi eski tapınak tekkelerinde öğrenim görmüş İNSİYE EDİLMİŞ rahip ve rahibelerdi..ve ilk 7 yi anlatıyor gibi görünseler de zeus, apollo ve herkül aslında aynı şey; güneş-aslanla ilişkiliydiler.. ve Kommagene ‘nin etrafındaki tüm inançları ve tanrıları yürüterek kendine mal edip, tüm dinleri kendi krallığı altında topladığını da kolayca anlayabiliriz..
ve tepeye ahımız gitmiş, vahımız kalmış halde ulaştığımızda, karşımıza çıkan heykellere şaşıyorum.. onları çook daha azametli sanıyordum, meğer abartıymış.. ama Eski Mısırdaki Ramsesin mezar heykellerinin bir benzeri olduğunu çakıyorum, da, zaman eşleşmesi yönünden henüz zayıfım.. heykellerin kaideleri az buçuk ayakta olsa da, kafaların hepsi uçmuş ve yerde.. sırası ile vaktiyle şu şekilde diziliymişler.. aslan, kartal, Komemagene(Genler krallığı) nemrudu antıchos, bereket tanrıçası fortuna (demeter), Zeus, apollo, herkül ..yani fravun kendisini tanrılarıyla eşleştirmiş ve aynı ebatta yapmış..burada ilginç olan aslan ve kartal figürünün haricindeki herkesin Mevlevi külahının ilk versiyon takkesinden takmış olması ki ,bu daha eski Sümer kayıtlarında var olan balık ohannesliği kahinliği -manevi rehberliği simgeliyordu tabii(Osiris’in parçalanmış tüm bedeninin bulup birleştiren İsis, onun bir tek üreme organını bulamamıştı hatırlıyoruz lütfen ve o düştüğü Nil nehrinde balık ohennes tarafından yenilmişti.. işte bu yüzden de eski tapınak rahipleri hiçbir zaman balık yemezlerdi)... bir tek bayan fortuna nın halveti türü bir takkesi vardı ve onunda üzerine bir baş örtüsü salınmıştı..yani bu kişilerin hepsi eski tapınak tekkelerinde öğrenim görmüş İNSİYE EDİLMİŞ rahip ve rahibelerdi..ve ilk 7 yi anlatıyor gibi görünseler de zeus, apollo ve herkül aslında aynı şey; güneş-aslanla ilişkiliydiler.. ve Kommagene ‘nin etrafındaki tüm inançları ve tanrıları yürüterek kendine mal edip, tüm dinleri kendi krallığı altında topladığını da kolayca anlayabiliriz..
*ezoteristler yeraltında yaşadığına inandıkları insiye edici rehberlerin yeryüzüne çıkış kapılarından birinin de bu tümülüsün altında olduğuna inanırlar ki, onlara kapı olmasa gerekir..çünkü kapıları bırak, duvarlardan geçen adamlar olabilirmiş .. onları yerin altımı dayanırJ!!
Birazdan güneş muhteşem bir şekilde batıyor..ve biz dağın sabah güneşinin doğuşunun seyredildiği diğer terasına geçiyoruz..bu dağın kuzey, güney,doğu ve batı terasları var(BİR HORUSRA 4 YÖNEDE EGEMENDİRJ).. burası gerçekte kralın mezarı olması yanında, bir ateş tapınağı-güneş kültü misali....güneşin doğuş yerinde de aynı biçimde heykeller var, fakat buradaki tek fark, dağın ön kısmına yapılmış çok geniş düz bir terasın ateş sunağıyla taçlanması!!.. bakıyor ve seyrediyorsunuz; bir vakitler ne zalim nemrutlar gelip geçmiş ve hala esad misali iz sürücüleri halkının kanını içmeye doyamamaktalar, hepimiz yaşayarak anlıyoruz değil mi? ya böyle bir durumun süregittiğini kaç kişi idrak edebiliyor peki?!..ve neden bu halklara; içlerinden-kendilerinden-kendi elleriyle yetiştirdikleri kan emicilerin musallat edildiklerini çözüyorsunuz.. haksızlık karşısında bana dokunmayan yılan çok yaşasın münafıklığı ettikleri için tabii..ve hava iyice kararırken aşağıya dikkatle iniyoruz ..bir yerde duruyor ve şöyle diyorum: ”ey nemrud! ben seni ziyaret etmedim..buranın taşını toprağını ziyaret ettim ki, zaten sende ait olduğun yere, taşa toprağa döndün” ..
gece oteldeyiz ,yemekten sonra herkes odasına çıkınca, biz kardeşler taxiye bindik ve yakın türbelere gittik.. Abdurrahman Erzincani hz...buraya genelde akıl hastaları getirilir ve gece burada uyumaya bırakılırmış.. içeride 8 yaşında ama 3 yaşlarında duran bir çocuk var.. ailesi çocuğu birkaç defadır getirdiklerini, bayağı düzeldiğini söylüyor..etrafta ve daha sonra yolda göreceğimiz diğer şehirlerde ışıl ışıl Suriye’den göç edenlerin kampları var. tüm ihtiyaçlar ve öğrenimler en güzel şekilde veriliyormuş, sadece kamplardan dışarıya çıkmaları yasakmış.. Suriyeli zenginlerin ise bu bölgenin muhtelif şehirlerinde inanılmaz zenginlikte evleri varmış… bu şehir çok geniş bir alana ama çok az nüfusa sahipmiş. hiç kötü olay olmadığını, içlerine terörü asla sokmadıklarını söylüyorlar..
tur çok hızlı idi Sevdiğim ve koşturmaktan başka hiçbir şeyi hatırlayamadığımı söylememde fayda var bence.. sıralama ise nahak getire..sadece aklımda kalanı ,gittiğim yerlerden topladığım harita, broşür ve kitaplardan bakarak hatırlamaya çalışarak yazacağım..tabletimin günlük dosyasını ise vakitsizlikten ve yorgunluktan hiç açamadım.. fotoğrafları onunla çektim.. bir daha böyle bir turla bir yere gitmeyi istemem.. sadece ön keşif için olabilir. fakat son derece yetersiz.zaten öğrendik ki, en güzel yöntem o bölgeye en yakın yere uçakla gitmek ve orada da ya araba kiralamak veya bir taxi ile anlaşmakmış.. bence de doğrusu bu.. ve böyle turlar sizi sadece anlaşmalı oldukları özel kurumlara götürüyorlar,halkla temas kurmanızı ve onların görüşü haricinde hiç bir yeri görüp bilmenize izinde vermiyorlar..başkaa.
URFA..önce bu bölgeye geçen hafta dolu yağmış ki, hayret etmişler ve geçen gün ani bir sel her yeri sular altına almış ve tüm bölge aynı şeyi yaşamış.. Mardin’deki bir rehber anlatırken duydum; sadece birkaç dakikada o sel olmuş ve buradaki insanlar hayatlarında ilk defa böyle bir yağmur görmüşlermiş, çook korkmuşlar… Sevdiğim biliyorsun, büyük hava olaylarında muhakkak yukarıdaki idarede yer değişimi oluyor değil mi? ve belki de biz bilmeden bir törene eşlik ediyorduk, bunu emin oluncaya dek içimde tutmaya karar veriyorum.. normal şartlarda havanın aşırı sıcak olması gerekirken bahtımıza serinmişJ..
Urfa Harran’da konik evlerdeyiz..bu evlerin sahiplerinden birisi bize anlatım yapıyor: ”biz arabız , arapça konuşuruz bende Türkçeyi sonradan okulda öğrendim diyor ve ekliyor” siz batıda yaşayanlara yalan yanlış anlatıldığı gibi bir hayatımız yok bizim, size hep yalan söylüyorlar” diyor..4 eşlilik 40 sene evveline ait bir hikaye olarak mazide kalmış. kan davası neredeyse hiç yokmuş ve öyle ömürler boyunca da sürmezmiş ..yönetim toprak ağalarında değil aşiretlerdeymiş ..80 küsur aşiret varmış burayı yöneten ..eee tabiiki ne kadar çok çocuk, o kadar aşirette yönetim hakkı da demekmiş.. yani çocuk yapmaya devamJ..bu bölgede de asla terör olamazmış çünkü içlerine sokmazlarmış. Ve biz dünyanın ilk üniversitesine bakıyoruz.. rehbere burada Sabilere ait tapınak var mı ve hala burada yaşıyorlar mı diye soruyorum.. rehberde”zaten eskiden burası onlara aitmiş” diyor.. karşı bölgede Şuayp peygambere ait izler varmış, lakin hem tur orayı kapsamıyormuş, hem de şuan, geçen günkü yağmurdan dolayı orası bataklıkmış.. az sonra hz. Eyüb peygamberin mağara ve kuyusundayız..
gece.. otel.. yine taxi ve Halilurrahman efendimin balıklı gölü..burayı
belki de farklı beklemiştim bilmiyorum ama Sen her şeyi kontrol ettiğinden öyle
hiçbir şeysiz balıklara baktım.. su ve içinde yüzen balıklar ..tabii hep
aklımda geçen peş peşe gördüğüm, o cemreli- su yılanlı-su kurtlu hayallerim
var; bunları birebir, AYNI TİP VE
RENKTEKİ BU BALIKLARLA yaşamak aslında çok sarsıcı biliyorsun .. ve yine
geçmişimin bir anını hatırlıyorum..kalbimin dışarı çıkarak Senin adını zikrederek mutlulukla
sükuna erişini ve rahmanın soyut bahri sülbünde
yüzen balıklık hallerimizi ve kendimin korkunç zeki bakan balıklığım gözümün
önüne geliyor.. ağlıyorum..”neden bu kadar suret istiyorsun ,neden bu
surete düşkünlüğün” diye soruşunu
hatırlıyorum..evet..ben işte belki de bu yüzden o derece surete düşkün
hatta muhtacım Sevdiğim, beni anlayabilir misin?!! birden bir yere doğru
yürüyor ve başımı kaldırıyorum..aaa orada 2 tane yan yana sütun var..hımm..ertesi
gün öğreniyorum ki; o II sütun sarayın direkleriymiş ve mancınık yapılıp,, hz İbrahim oradan
buradaki ateşe atılmış.. hımm..etkileyici..
Sabah kahvaltıdan sonra yine
aynı mekandayız.. bu defa gündüz gözüyle..ateşin olduğu yerden çıkan su ve hz
İbrahim’in doğduğu mağara.. tam camisinden çıkıyorum ki, bir rehber, tur
misafirlerine aynen şunları anlatıyordu ve bekledim .. o bölümü tekrarlatıp ses
kaydını aldım, bak şimdi: hz İbrahim tam ateşe atılacağı zaman Cebrail O’nu kurtarmak için gelir ve hz
İbrahim O’na şöyle der:”koskoca denizlerin
dibindeki kayanın karanlık altındaki balıkların ve su kurtların rızkını veren
Allah benim halimi bilmiyor mu?”
biliyor diyen Cebrail as.a “o zaman Senin yardımını istemiyorum diyor
Halilurrahman..
ve gündüz gözüyle bir daha o
iki sütuna bakıyorum.. bunlar yunan tarzı ..demek ki o devirde başka şekilde
mancınık vardı.. ve bir saat serbest çarşı izni.. burada insanlar sabah aç
karnına bile kebap yiyorlar..tur rehberimiz anlattı ki bu bölge eskiden
yemyeşil ormanmış ..derlermiş ki;ormanların bir kısmı nemrudun ateşine odun
sağlamak, diğer yarısını ise Urfa’lıların kebab yemeleri için mangal kömürü
olarak tüketilmiş ve bugünkü çöl iklimine dönmüş. .tabii ki memlekette kebab
edecek orman bırakmadıkları için hali hazırda mangal kömürünü Rusya ve civar
ülkelerden getirtiyorlarmış..
devasa barajların meydana getirdiği şimdilik ülkenin en büyük
3. gölündeyiz.. düzlük araziler muhteşem verimli tarım alanlarına dönüşmüş..net olarak yılda 2
defa kesin ürün alıyorlarmış.Sevdiğim, ben bu bölgede yapılan barajları ve
gölleri gördükçe sadece şunu anladım biliyor musun..çok yakında burası sular
altında kalacak ve tüm bölge koskoca bir
deniz olacak..zaten suyun nimetiyle hızla iklimleri ve floraları değişmeye dahi
başlamış..
eski masallarda işlediğim, şimdilik keşfedilen dünyadaki ilk tapınak Göbeklitepe. tabii ki tur rehberimiz, bizi vakit yokluğundan pek çok yere olduğu gibi oraya da götürmedi?!!olsun ben gitmiş kadar okumuştum hatta semahane tarzında sütunların seması olayına vakıftım zaten.. gidip görüp anlayamayan ,kendilerini allame sanan, maneviyattan zerre nasiptar olamayan maddi ilim sahipleri düşünsünler..ve bizim sadece maddi ezber ilmine sahip tur rehberimiz bize Güneydoğuya Osmanlının hiçbir yatırım yapmadığını,hiç bir tarihi eser vermediği,tüm yatırımlarını İstanbul,Bursa ve Balkanlara yaptığı gibi koskoca sahtekarlık-vatan ve ecdat düşmanlığı yalanını söyledi ..tabii ki biz kül yutmayız..bize tüm dini olayları tevrat ve incile göre anlattı..uyaranlara da şöyle dedi..ben yabancı misafirlere de hizmet veriyorum..PEKİİ YA EV SAHİPLERİNE KİM HİZMET VERECEK DEMEDİK TABİİ?!!
ve Urfa Birecik..HALFETİ.(lütfen tur rehberinizin tavsiye ettiği çok leziz, muhakkak yeyin dediği o gölün balığını yemeyiniz, ben yemedim lakin rehbere inanıp ısmarlayanların yüzlerini ve tabaklarında duranı gördüm) ..Halfeti, eskiden de muhakkak güzelmiştir fakat su her şeyi daha anlamlı ve güzel kıldığından şimdiki hali çok daha güzel ve tekneyle gezerken şunu anlıyorsunuz..Sevgili Yaratıcımız Allah dahi sık sık elbise değiştirmeyi, sık sık huyunu suyunu değiştirmeyi çok seviyordu.. O dahi tek bir mekanda, tek bir suretli elbisede sürekli kalamıyordu ki, zaten dediği gibi: kalpler onun iki parmağı arasında sürekli döndürülmekteyken kim ben dönmeden durabilirim diyebilir ki?. Felek bile ezelden dönerken üstelik değil mi Sevdiğim..hadi elimi tut bence, bir bir birliğe doğru dönelim.. ve beni sadece SEN DAVET ETMELİSİN..
BİRECİK.. sevgili kelaynak kuşlarının üretme çiftliğindeyiz..aaa..bu kuşlar rüyamdaki bir bedendeki iki başlı o kuşun aynısıydı Sevdiğim..veee eski Mısır’da da yazıcıların piri hz. İdris(thot-hermes)in sembolü ve üstelik de Bennu kuşunun aynı..hıım..ve rengi de siyah.. bu kuşlar her daim tek eşli olurlarmış, eşleri ölse dahi bir başka eş almazlarmış oysaki Sen sürekli beni aldattığın halde, ben yine de hayalimdeki bir bedendeki o kuşa sadıkım tabii ki.. ve göç vakti gelince kuşlar Ortadoğu üstünden Mısır ve Etiopya’ya giderler, sonrada geri gelirlermiş.. ..
MARDİN..Allahım ya hep hayal kırıklığına uğruyorum..yeni Mardin şehrini ve eski şehre doğru tüüm kenti boydan boya geçerken şunları düşünüyorum; o incecik kuyumculuk işlerini yapan bu millet mi?..bu ne çirkin ve yoz bir yapılaşma ..onca para nereye gidiyor..buradan dünyanın en zengin yerlerine gidip, en zengin işleri yapanlar paralarını nereye yatırmışlar?..tur rehberi anlatıyor..bu bölgede eskiden, eğitilebilen bir kuş olan şahinler açık arttırmayla satılırmış.. şahinlerin ayağına bağlanan birkaç kg şeyler karşı tarafa, oradan bağlanan şeylerde bu yana gelirmiş..o devirde çok meşhur bir söz dahi varmış ki şöyleymiş: ”bi kilo toz bi otoboz” ..
ve eski şehrin sokakları çok dar olduğundan çöp hizmeti için belediyenin kadrolu eşek memurları varmışJ..halkın çoğu Süryani ve diğer dinlerdenmiş.. türkçe çok az konuşulurmuş.. zaten meydandaki saat kulesinin dört yanında da HİLAL, YILDIZ,HAÇ,*TAVUS KUŞU sembolleri var..*geçen yılarda sembolleri araştırırken okumuştum ki, hatırlayalım yine, bu bölgelerde terörü çıkartanların hemen çoğu hak dinlerden zaten değillerdi ve onlar tavus sembolüyle bilinen antik dinlerine hala inanıyorlardı değil mi?.nemrudizm yaşıyor yani..zaten hiç bir hak dine mensup kişi terör yapamaz, asla..
Artuklu Türkleri
devri yapımı Kasımiye Medresesi..burası harika bir üniversite..astrolojiden
tıbba tüm bilgiler öğretilirmiş.. avlunun üstü açık ve duvardan akan bir çeşmesi var..çeşme rahimmiş
ve su ilk minik oluğa dökülerek bebek, sonra bir büyüğüne dolarak çocuk, sonra
uzun bir yol arkını geçerek büyük bir havuza dolarak olgunluk devrine dönüşüyor
ve yine bir oluktan yer altına inerek ölümü ve külliyenin dışında tabiata
karışarak da sonsuzluğu sembolliyor muş ki, diğer yerlerde de böyle eski
tapınaklarındaki rahim-mabed (kutsalların kutsalı) ilişkisini gözlemledim….buranın duvarlarında o devrin
tıp aletleri ve çizimleri ve şimdiki karşılıkları sergilenmek üzere konmuştu
..ben göz resmine hayran kalıp fotoğrafını çektim..gözün gözbebeğini güneş ve ay tutulması hilali gibi çizmişler ve
dahi bu tutulumdan olan dünya bebeği:” ben
benin altındaki noktayım” sırrı ise özenle sembol çizimle kaydedilmiş ki, ben
700 sene sonra gelip onu masalıma Senin için kaydedeyim Sevdiğim ve
teşekkür ediyorum.. unutma ki bu mana, 3
hilalli çintemani sembolümün senin için şerhi de aynı zamanda .
MİDYAT..çok beğendim..
bir konağı gezdik..5 katlı filan ,hiç bana göre bir ev değil ,çok yorucu ve
karışık.. çarşısı güzel..büyük şehirlerde, devletin salakça politikalarından, her yerin aynı şapşal
markalara-tekele tezgahlanması dümeni yüzünden, zerresi kalmamak üzere olan el işçiliği- küçük esnaflık burada halen tam kapasiteyle sürüyor ki ,muhteşem
bir şey.. inanılmaz küçücük dükkanlarında sabır ve alın teriyle el işçilikleri
yapıyorlar.. hem de komşularıyla mutlu mesut sohbetler ediyorlar ki, hayran
kalıyorsunuz.. gümüşçüler çarşısı..çok az vakit var.. içinde bakır ve diğer ucuz
madenlerin karışımı olan şeyleri kalitelisinden ayırt etmeyi bilmiyorsak boşuna
paramızı harcamamalıyızL…bu tüyoyu Antakya 'daki kuyumcudan öğrendim ve gerçekten eve geldiğim gece oradan aldığım gümüşün çok azının gümüş olduğuna şahit oldum:)..kendime geçmiş olsun...
Mezpotamya
çay bahçesindeyiz.. aşağıya, Mezopotamya ovasına bir defa bakmanız
bile ,bu bölgedeki tüm kavgaları anlamamıza yeter gerçekte..başka hiçbir şey
görmenize gerek dahi yok..bu uçsuz bucaksız ovada düzgün tarım yapılsa, değil
bizim ülkemizi ihya etmeyi, kim bilir daha kaç ülkeyi doyurur da artar..ve
bakıyorum..bir gün buralar eskisi gibi deniz olacak ve bu kuru gürültüde
bitecek..bu defa başka yerler suyun içinden kendisini gösterecek.. bakir
alanlar, hiç kimselerin duymadığı kadim
uygarlık kalıntıları ve yeryüzü yepyeni esmalarıyla yeniden bir defa daha
MERHABA diyerek arz-ı endam edecek ve biz yine birbirimize düşeceğiz..eee
serde HABİL ile KABİLlik var ama çok
nadir kişide de ŞİT lik var unutmayalım lütfen.. ve ortada olan sıratel müstakim yola koyulalım ..
Sevdiğim, yine güzerhamız değiştiği için, sabah ilk iş ziyaret edeceğimiz buranın en eski manastırını göremeden yola koyulmak zorunda kalıyoruz.. çok acaip, bakalım? senelerdir merak ettiğim pek çok yeri göremiyorum ki, bu memleketteki tüylü yılanların yaşadığı şahmaransal öykülerden de nasiptar edilemiyorum dolayısı ile ..neden?! ateş almaya geldik ve hiç vakit yok!!..sabah 6 civarı otelin lobisine iniyorum.. lobideki bir genç, masasında hazırlamış olduğu kıpkırmızı bir gonca gülü “çok şıksınız “diyerek uzatıyor..”teşekkürler, ne kadar naziksiniz, herkese mi?” diyorum..”hayır,yanlızca size” diyor genç.
BATMAN.. ilk defa
çekiç kafalı petrol kuyuları görüyorum.. başlarında hiç kimse yok nedense..bir
yerde mola veriliyor..orada da bir genç “bir
dakka teyze” diyor ve bir gülü ağacından kopartarak uzatıyor.. bu da aynı
koyu kırmızılıkta ,yalnız tomurcuk değil açmış...Hasankeyf .mağara evleri meşhurmuş.. binaların tüm süsleri
alınmış, tam bir hayalet harabe şehir..çünkü çok yakında burasıda Halfeti gibi
baraj için sular altında kalacak mış..
BİTLİS..öğle
yemeği molası..belki hijyen ve temiz yemek yerleri vardır lakin benim
gördüklerim korkunçtu.. hele çarşıdaki otlu peynir yapım yerleri..neden biz
Müslüman Türkler bu derece pis bir milletiz hiç anlamıyorum doğrusu.oysaki
imanın ve İslam’ın en önemli ilk şartı temizlik değil mi?!!
SİİRT.. İsmail
Fakirullah hz ve müridi Erzurumlu İbrahim Hakkı hz ..dünyada kaç
talebe bu derece yüksek ilime erişebilir ve
kendi hayatıyla birlikte bu yüksek ilmini aynı mekanda yattığı efendisinin kabri
üzerine, her yılın 21 martında “Sen benim manevi feyz
güneşimsin, Sen benim aslan burcu Hüdamsın” diye düşürebilir.. tabii
bizim bu zamane mühendisleri, mimarları da
tadilat edeceğiz diye kıskançlıktan, onun sanatının güneş ışığını ancak
karartabilecek ilme sahip olduklarından, biz bugün bu seyirden mahrum muşuz ne
yazık..
VEYSEL
KARANİ HAZRETLERİ.. anababa günü.. bir millet nasıl olurda bu derece
köklü bir kültüre sahip olup, o derece etnik, muhteşem tasarımlı ve rengarenk
giysilerle binlerce yıl boy göstermişken; bugün bu kadar çirkin, bu derece
zevksiz, bu derece pis-pasaklı, girip çıktığı her yeri kırıp döken insanlara
dönüşmüşüz hayret bir şey değil mi Sevdiğim…üstelik ziyaret ettikleri kişiye
bak.. yaşı 100 ler merdivenine dayanmışken,
hz Ali’nin yanında savaşlara katılıp şehit olmak istemiş biri O..içeri girerken
ağlamaya başladım.. yani içerisi çok kalabalık ve nefes almakta zorlanabilirim.
O’na verecek hiçbir hediyem olmadığı
için özür diliyorum..ama biri Mardin, biri Batman’dan, beni hiç tanımayan iki
insanın hediye ettiği o iki saf düşünceyi ancak O’na hediye olarak
sunabileceğimi düşündüğümden, yanımda getirdiğim, sıcaktan artık kendisini
bırakmış güllerimi kafesin diğer yanına zıplayarak atıyorum..evvet..ikisi de
bir defada içeriye düştüler.. şimdi dışarıda, sandukanın tam ayakucundaki
pencerenin önünde tek başımayım..burada kimse yok..ben güzel dua edemediğimden
dolayı elimdeki kağıttan salavatlarımı okuyorum..arada beni ele geçiren
hissimden sık sık ağlayarak duruyor ama bitiriyorum.. O’ndan bizi burada
misafir olarak ağırlayan ev sahibimiz için çook özel, O’nu çok mutlu edecek bir
hediye diliyorum..ve veda..bir çay ocağından bir fincan kahve istiyorum.. vakit yok..adam
yaptığı kahveyi iki karton bardağa koyarken hayretle gülümsüyorum..hediyemi sevdim..
otobüsteki Erol Baba’ya bu size Yemen illerinden gönderilmiş diyorum.. ikimizde
kahvenin lezzetine bayıldık.. teşekkürler..
ANTEP…Zeugma antik kentinin mozaikleri müzesini geziyoruz…çarşıdayız.. serbest zamanJ..bir yerde dükkanın dışından onu görüyorum ve tamam, işte hediyem bu diyorum. İçerideyim ..bu bir Zülfikar ..demirden ve ayna misali parlatılmış.. kabzası sedef kakma..1,5 m. uzunluğunda olduğunu ertesi gün duydum.. geniş ve görkemli.. alabildiğine sade..üzerinden YA ALİ yazıyor. . satıcı onu sarıyor.. birazdan buluşma yerimizdeyiz ve hediyemi uzatıyorum.. bence beğeniliyor..
YESEMEK..eskiden tüm tapınak ve saraylara başta aslan olmak üzere muhtelif taş heykellerin yapıldığı açıkhava müzesi..mesela doğal hali ile vaktiyle tapınak ve sarayların ilk girişlerinde bulunan bu devasa heykel aslanlar mavi renkliymiş ve güneş ışığında çok etkileyici parlarlarmış..turizmin bir köyün küçük çocuklarının ahlakını nasıl bozduğunu,nasıl arsızlaştırdığını ve nasıl yalancı yaptığını burada birebir gözlemliyor ve acaba ben buraya gelmekle bu nesle kötülük mü ediyorum da diyorsunuz.
DİYARBAKIR.. sadece kalesinin en geniş burcuna çıktık ki muhteşem.. dünyamızdaki; 5,5 km surları ile, 11 km lik İstanbul surlarından sonraJ en uzun 3. Surlara sahipmiş.. en geniş surları olan Çin seddinden sonrada dünyadaki en geniş surlar burasıymış ..taşları volkanik siyah..tarih boyunca her daim tamirat gördüğü için çok bakımlı ve görkemli, lakin korkunç bir kasveti ve ürkütücülüğü var bence. bu şehrin, bu bölgenin İstanbul’u olmak istediğini nedense hissettim..Sevdiğim, güneydoğuda halkların günlük dilleri Türkçe değil..ya arapça veya kürtçe veya diğer dillerde..ve anlıyorsunuz ki bir halk; acısında, düğününde, alışverişinde kendi lisanını kullanıyorsa, siz ona zorla hiçbir şeyi dikte ettiremez, onu kendisi olmaktan çeviremezsiniz..onu değişik şekillerde yalana,dolana,hileye ve başka şeylere tevessül ettirip zorla eşkıya siz kendiniz yaparsınız …bu şehrin kendi içinde devlet olduğu-tehlikesini ve inanılmaz zengin olduğunu da sadece şöyle bir bakarak hissettim, tabii kendimce..
KİLİS.. buralarda da turcumuz şunları anlattı..başa çıkılamayan kaçakçılık ve terör yüzünden sınır hattına mayın döşenmiş.. sayısız eşek telefine rağmen, sık sık insan canı - aza kaybıda oluyormuş.. mayınları kimse temizleyemiyormuş fakat her taşın altından maydanoz misali çıkan İsrail, bu mayınları hiçbir ücret istemeden temizlemeyi yüce devleti âlimize teklif etmiş..bedel olarak istediği tek şey ise şuymuş..koşer=helal gıda..yani onların kitaplarına göre; bizim bu topraklarımız kutsal, vaad edilmiş, HELAL TOPRAKLARDAN SAYILDIĞINDAN, bu bölgeyi temizlediklerinde (tabii ileride bizleri de temizlediklerinde), burada tarım yapacaklar ve dolayısı ile helal gıda yemiş olacaklarmış.. şu anda açlıktan kırılan Etiopya ve Sudan topraklarında yaptıkları ve ora halkına zırnık koklatmadıkları tarım mahsulleri, onların kitabına göre gerçekte helal gıda değilmiş.. çünkü o milletin gözü bizim Mezopatamyamızdaymış J!.. aslında bu bereketli mezopotamya topraklarının daha bereketli diğer yarısı Suriye tarafındaymış ve şu sıralar oradaki iç karışıkla neredeyse tamamı negatif varlıklı kişilerin helal maması olmuş ve hamm hamm yapılıyor haldeymiş zaten..
ve ..eskiden buralarda kovayla saat satılırmış..tüm bölgede olduğu gibi kaçakçılık tek gelirmiş..bu yöre halkı il olmak istemiş..her çeşit eylemleri yapmışlar..en sonunda devlet “demek il olmak istiyorsunuz” demiş ve onları il yapmış..ve jandarma gitmiş polis gelmiş, devlet gelmiş, kanun gelmişJ..kaçakçılık bitmiş.. bu defada biz il olmak istemiyoruz ,illiğimizi düşürün diye feryada başlamışlar..
ANTAKYA-HATAY.. halkın
hemen çoğu arapça konuşuyormuş ki; kaldığımız otelde o gece eğlenen yüzlerce
kişi, Türkçeden çok arapça şarkılarla eğlendiler.. sabah Pazar olduğu için tüm
dükkanlar kapalı .. sokaklarında yürüyoruz.. Habibi
Neccar(sevgili marangoz) Cami.. hatırladın mı Sevdiğim, kaç yıl evvel bu
camiyi rüyamda görmüştüm ve bir arkadaşımda benim için, mihrabında pencere olan
bu yerin fotoğrafını çekip getirmişti, masalıma eklemiştim. şimdi O’nun
türbesinde salavat okuyor, camisini geziyor, bu defa o mihrabın içine girip
penceresinden dışarıya bakıyorum.. namaz kılıp teşekkür ediyorum.. bu cami ;Anadolu topraklarında yapılan ilk
islam mabedi de aynı zamanda ki, evveli tapınak, sonrası kilise imiş.yani yeryüzünde
yaratıcının sadece mabed için yarattığı özel topraklardan.. tam dışarıya
çıktım ki bir şey oldu..ahh!!dün otobüste bir anlık- aniden gözümün önüne gelen
o Ürdün’lü misali,siyah kapşonlu cellabesi içindeki siyah kıvırcık saç, siyah
sakal ve kara gözlü o genç adam.. anlıyorum
ki Habibi Neccar hz..ellerim kulaklarıma bastırılmış ağlayarak orada
kalakalıyorum.. birazdan diğerlerine yetişebilmek için epey uzaklaşmış gruba
katılıyorum..Sevdiğim ..O rüyalarımın sahibi efendisi için böyle tecelli etti
değil mi? O’nu selamlıyorum..huuu..
bir saate yakın serbest zaman..bir kiliseye girmek istiyorum..bakım
dolayısı ile kapalıdır yazıyor..yan dükkana soruyorum..”olaylar oldu ya o
yüzden korkuyorlar.. şimdi ayin yapılıyor ve açık.. kapıyı itin ve içeriye
girin” diyor..aa güler yüzlü, çok şık, tertemiz giyinmiş yaşlı kişiler
geliyorlar ..onlar kapıyı açıyorlar bende giriyorum.. yabancı olduğum
anlaşılıyor ve kapıdaki görevli : “dışarıdan hiç kimseyi almıyoruz, kusura
bakmayınız, malum olaylar “diyor..ben o olayı okumadığım için ne yazık ki
bilmiyorum Sevdiğim ama şöyle diyorum:” öyle
şeyler her zaman olur ama bizler birlikte durmayı başarmalıyız”..o beyde:” doğru ..buyrun.. sadece bir iki dakika,
fazla kalamazsınız” diyor..şapkamı çıkartmamı söylüyor.. en arka sıraya oturuyorum.. herkes öylesine
şık,temiz ve bakımlı ki hayret edersin, sanki özel ritüelli bir film çekiliyor
misali.. burası ortodox olabilir eski İstanbul tarihinde gezdiğim kiliselerden
birilerine benziyor.. ikonaları var. içeride kutsalların kutsalı yerinde beyaz
pelerinli bir rahip ayin yapıyor..çok şaşırıyorum çünkü arapça okuyorlar.. müzik,
arapça ayin ve sık sık söylenen ALLAH
lafzı beni çok etkileyip ağlatıyor.. kimse bir şey demiyor.. belki 10 dakika
belki daha fazla onları seyrediyorum..ve anlıyorum ki hangi din,hangi millet,hangi lisan olursa
olsun BİR ALLAH’A İNANMAK HARİKA BİR ŞEY VE TEŞEKKÜR EDİYORUMM..
burada tur rehberimiz bizi sedef kakma fabrikasına götürüyor.. çocuklara satranç takımı alıyorum ki; aslında kendi sütunlar ilmime delil olsun diye kendim için, zaten evde kimse yüzüne bakmadı!..!birazdan otobüsteyiz ..Erol Baba yanıma gelip bana bir hediye uzatıyor..çok mahcubum ama..bu büyük boy sedefli bir tavla.. ama yani..ben şimdi bunu nasıl ödeyeceğim..bir yolu olmalı ki, haftaya süpriz..ve Sevdiğim anladım ki, Sen beni bu oyunlarda ustalaştıracaksın..yanlız sorunumuz şu..hiç satranç oynamadım ve bilmiyorum..sadece sütunların her iş ve oluşu idare-i sevk ettiklerini anladım..ve tavla belki 20 senedir bir defa dahi oynamadımJ!!
burada tur rehberimiz bizi sedef kakma fabrikasına götürüyor.. çocuklara satranç takımı alıyorum ki; aslında kendi sütunlar ilmime delil olsun diye kendim için, zaten evde kimse yüzüne bakmadı!..!birazdan otobüsteyiz ..Erol Baba yanıma gelip bana bir hediye uzatıyor..çok mahcubum ama..bu büyük boy sedefli bir tavla.. ama yani..ben şimdi bunu nasıl ödeyeceğim..bir yolu olmalı ki, haftaya süpriz..ve Sevdiğim anladım ki, Sen beni bu oyunlarda ustalaştıracaksın..yanlız sorunumuz şu..hiç satranç oynamadım ve bilmiyorum..sadece sütunların her iş ve oluşu idare-i sevk ettiklerini anladım..ve tavla belki 20 senedir bir defa dahi oynamadımJ!!
TARSUS.. Ashab-ı Kehf mağarası.. inanılmaz kalabalık, utanç verici bir zevksizlik , pislik,çöplük.. keşke biz Müslümanlığa layık bir millet olmayı becerebilsek, manevi alemde bizim için yapılmış o övgüleri dış kimliğimizle de hak edebilseydik.. bence başka dine mensup hiçbir kimse bize bakarak Müslüman olmayı dilemez..ve Sevdiğim bu mağara o mağaramı tabii ki kimse bilemez amma batıni öğrendiklerimize bakarsak eğer, insan; bedeni mağarasında uyuyan 7 başlı bilgelik ejderini de uyandırabilir ,negatif etkili 7 başlı şeytanı da değil mi? amma en hakikisi ise Hızır meşreb olup, kapısında kıtmiri olan kapıdır vesselam.. adamın siyah post sahibi bir efendisi olmalı ki, o bilinen postlardan da değil…
26 mayıs pazar..ADANA.. şelale..
havalanı..uçak. yavaş yavaş hastalanmaya başlayan yolculardan ilk olarak ben,
yolda, hem de Nusret mayın Gemisinin yanında duran otobüste çıkarttığım için
şimdi daha rahattım..nihayet gözlerimi açabiliyorum,şükür.. ( bu kadar küçük bir gemi ,hepsi tam hedefinden vuran ayet
misali 26 mayın ve inanmış birkaç mümin adam ve saf hakikat..gerçek iman sahiplerinin
önünde ordular dahi duramaz).. ve çoğunluğu çocuk 20 küsur yolcumuz midesini uçakta torbalara boşaltıyor ..bunun pek çok nedenleri
olabilir..manen bilsekte, bilmesekte
bizlere hediye edilen pek çok şeyin
kaldıramayacağımız bir kısmını bu topraklarda bırakmamız lazımdı ki,
hazmedebileceğimizi açığa çıkartabilelim . .diğerleri alışık olmadığımız
iklimler, yemekler, su, hijyen şartlarıydı muhakkak..
ve evdeyim.. başım kazan gibi..ayaklarım, bacaklarım berbat..banyo..hemen
uyumak için ilaç.. yatağım ..canım..iyi ki bir evim ve temiz bir yatağım var şükür..
ve Sevdiğim bu gezi bana şunları
öğretti.bir insan hangi topraklarda doğup yetişti ise oraya alışıyor, bağımlı
oluyor ve oranın havası, suyu yemeğiyle halleniyordu.. meşrebi tariki o şehir
oluyordu yani.. ve hangi lisanla eğlenip üzülüyorsa da, o lisanın milletiyle
kendisini özdeşleştiriyordu.. ben saf türk olduğuma inanıp söylesem ve
Türkçeden başka ne ben, nede genetik bilinen geçmişimde tek kimse, ne yazık ki
tek lisan bilmese dahi-işte bu yüzden, hiçbir
şeyi ezberleyip öğrenemiyorum esasında .. beni hala turist sanıyorlar ve ben
en çok buna bozuluyorum.. kendimi Türk hissetmek çok özel geliyor.. ben
istersem kolayca, tüm beşeriyeti-genetiği ve kültürleri, anında sözel -yazısal bir şekilde türk yapabilirim
biliyorsun.. üstelik turuku âliyeyi dahi saf türk yapabilirimJ!! diğer
tüüm ırkları ve dilleri türklerin alt kollarına dal budak da saldırabilirim ve
çook zevk alırım..ama işte yüce Yaratcımız olan ALLAH, bizi
ırkçılıktan, soy sopla övünme sığlığından men etmiş..peygamberimiz ise ırkçılık
davası güdenler için hayatının ilk ve tek ,ve dahi, son küfür tarzı sözünü
etmişmiş..işte sadece bu yüzden yapmıyorum .. amma kızarsam bunu çok kolay yapabilirim..
.. birde şu var ki, bu masalın çocuğunun hamisi saf bir arap..ve yeryüzündeki hiç bir arapsa asla O'na benzemiyor ne yazık ki..O, ARABLARIN EFENDİSİ..
*ve buradaki huzurlu olan bölgelerde gerçekten de islam-tevhid yaygın..ve anlıyorsunuz ki bizi bu bölgede bir arada tutan değer asla türklük meselesi değil islam meselesidir ..SADECE TEK BİR ALLAH'A VE AYNI PEYGAMBERE İNANMANIN BİZLERİ BAĞLAYAN YEGANE BAĞ OLDUĞUNU DA YAŞAYARAK ANLIYORSUNUZ...çünkü onlar kendilerini türk olarak hissetmiyorlar ..devletimizden hiç bahsetmiyorlar..aşiretçi kavimleriyle halen antik tarzda yaşamak istiyorlar..
.. birde şu var ki, bu masalın çocuğunun hamisi saf bir arap..ve yeryüzündeki hiç bir arapsa asla O'na benzemiyor ne yazık ki..O, ARABLARIN EFENDİSİ..
*ve buradaki huzurlu olan bölgelerde gerçekten de islam-tevhid yaygın..ve anlıyorsunuz ki bizi bu bölgede bir arada tutan değer asla türklük meselesi değil islam meselesidir ..SADECE TEK BİR ALLAH'A VE AYNI PEYGAMBERE İNANMANIN BİZLERİ BAĞLAYAN YEGANE BAĞ OLDUĞUNU DA YAŞAYARAK ANLIYORSUNUZ...çünkü onlar kendilerini türk olarak hissetmiyorlar ..devletimizden hiç bahsetmiyorlar..aşiretçi kavimleriyle halen antik tarzda yaşamak istiyorlar..
binlerce yıl aynı yerde
yaşamaktan, binlerce kitap okumaktan çok daha özel bir şeydir seyahat ederek, yerinde,o halkın
yaşamını gözlemlemek.. onlar kendi memleketlerinde gerçekten çok mutlu.. sahtekar
medyacıların, şişme edebiyatlı halt karıştırmalarına-nifak sokmalarına asla
aldanmayın lütfen…o bölgenin hemen hiçbir yerinde kendileri istemedikleri müddetçe terör yok. .halkın kendisi diyor ki" onlar bizim içimize giremez, tepeleriz"..ve sadece belli bölgelerde bize
anlatılanlar var.belli hedeflere yollanan kuklalar var...halkı ,aşiretleri birazcık dinler ve anlarsanız şunu da bilirsiniz,
terörü dışarıdan hiç kimse yapmıyor..ve
dilemedikleri hiçbir yeri harapta etmiyorlar ki, bazı yerler bu derece acaip ihya olmuş..aslında bu bölge ve tüm bölge geçmişin
Babil’inin sit alanı.yani ezelden cadı
kazanı.. sanki EN DERÛNİ DERİN DEVLETİN
TA KENDİSİ OLAN YARATICI burada özel bir şeyler yapıyor ve iç işlerine hiç
kimseyi karıştırmıyor..
28 mayıs Salı..dün bir Melami aradı Sevdiğim..görüşmek istiyor ki, bakalım.. buluşabilirsek Sana yazarım sonra..ve diğerleri..ama ben yorgunum..en acil ağlayan sese eyvallah..buluştuk..Ya Rabbim ben 40 hamamda 40 tas su ile yıkansam dakka dakka seyri not tutulmuş ve en deruni devletin &Devleti Âlinin iki keskin kılıcı tarafından şuanda işleme tabii tutulan-her tarafı didik didik takibe alınan - ve sonuçları çok ağır lâl edilmek dahi yetmeyecek bedelli olacak olan, nakllen bilgilerin tutanaklı şeylerine şahit olduğum için arınabilir miyim acaba Sevdiğim.. Allah beni affedip temizler mi?..ki üstelik nefsimin günahları boyumu aşmışken…ben sahteliklerden bu derece ağır bir bedel dilediğimi sanmıyorum ki..bu utanç verici..ama canı yakılanların,DİNİ,YETKİSİNİ,TASAVVUFİ AŞKI KULLANARAK, yola, yolcusuna,zekatına,sadakasına,takılarına,kimliklerine tecavüz edip, yolu kirletenlerin, sahte kerametlsel hâl ehillerinin hâlli demek ki bu derece ağır oluyordu. KABAĞIN SAHİBİ DEVREDE.. aynen bir vakitler kendilerinin de anlattığı şey yani..vay be!!
Allah zina yapan müminin tövbesini kabul ederdi, Allah hırsızlık yapanın
tövbesini kabul ederdi ..ama Allah bu ikisini de yapıp ettiği halde birde
üstüne yalan söyleyenin tövbesini kabul etmezdi..neden? çünkü bir MÜMİN
ASLA YALAN SÖYLEMEZ di..ve halvet sonrası arınmak için gidilen halveti asitane-i
mürşidissakaleynin bu tövbeyi kabul etmeyip cin çarpmışa döndürmesi ise Tûruku Âli nin yola zarar vereni
affetmediğine açık bir delil değil mi? DEMEK Kİ YOLUN SAHİBİ VE BİZ YOLCULARIN
GERÇEK SAHİBİ EFENDİSİ VARMIŞ…teşekkür ediyoruz ve sizi çoook seviyoruz …
29 mayıs Çarşamba..dün akşam gelen davete icabet için ülkemin Kudüs bölgesindeyim..bahçede ancak otuz kadar hanım var..çoğu muhtelif vakıf ve derneklerden..dışarıdaki genel siyah renklilerden değiller ,tarzları farklı..en değişik tabii ki benimJ,renkli ve püsküllü..böyle bir şeye davet edilmek beni çok mutlu etti ..Sevdiğim, inandım ki, dün şahit olduğum o naklen, an be an yaşanılan necisliklerden ancak böyle arındılabileceğim..bilmiyorum.. ayağımın altındaki bu toprağın, bu şehrin en değerli kara parçalarından olduğunu ve nereye bastığımın ,nerede olduğumun, bu vakıf ailenin omuzlarındaki korkunç ağır yükün ilk defa anlamına vasıl oldum..çok özür diliyorum.. vazifeleri çok ağır..
birazdan Evvel Zamanıma çok benzeyen küçük erkek kardeş bir mahfaza getiriyor ve bohçasını açıyor..bu, üç padişaha huzur hocalığı yapmış devrinin mürşidissakalayni olan Evvel Zamanımın mürşidine, sarayda yaptığı çok etkileyici bir sohbetine karşılık, bir valide sultanın hediye ettiği hz Peygamberimizin GÖMLEĞİ idi..bu iç gömleği bej renkli ve sarayda onun üzerine değişik vefkler, şifreler, sembollerle Kur’an ayetleri nakşedilmişti.. Sultanlar savaşa giderlerken zırhın içine bu gömleği giyerlermiş ki, pembecikten dün öğrendim, büyük efendinin bohçasında da O'na ait böyle vefkli gömlekleri varmış..Sevdiğim, ben Efendimize ait bu tarz bir gömleğin olduğunu ilk defa görmüş oldum..bu gömlekle aniden gözümün önüne eski bir hayalimdeki o krem renkli vefkli gömlek geldi ((* hatırladın mı? onu Topkapı Sarayındaki o tılsımlı gömleklerden sanmıştım hanii..ve o gömlek yaklaşarak öylece karşımda durdu ve ben seyrettim.. sonra bir dereden atlayarak Senin peşinden Senin mekanına girmiştim..tesbihler .terlikler))..işte bu hatırlamayla aniden yine ağlamaya başladım..
Sevdiğim her şey için, asla hak etmediğim tüm hediyelerim için çook teşekkür ediyorum..lütfen beni Senden ayırıp uzaklaştırma lütfen..bana bu gömleği giymişçesine bir temizlik ve korunma lütfet lütfen. aminnn ve aminn ve aminn. ve eve geliyorum..
net gazeteden başlıklara bakıyorum.bugün 29 mayıs, İstanbul’un 3 .
köprüsü temelleri atılmış ve adı
benim en Sevdiğim padişah olan Yavuz Sultan Selim olmuş..ne güzel değil mi?ve
adamcağızın biri öfke kusmuş,demiş ki: binlerce alevinin katilinin adını
verdiler ..bende onu okuyunca sadece gülümsedim ..keşke dedim keşke sen, O’nun
kadar kızıl has bir alevi anlamına sahip
olabilseydin ve hz Peygamberin çölde ayak izlerine basa basa mucizevi bir
yürüyüşle ardında koskoca bir orduyla yürüyebilseydin.. hiç kan dökmeden, Hicaz bölgesinin tüm şehirlerinin anahtarlarını alıp , fethettiğin toprakları ve bir Müslüman için en kutsal
sayılan yerleri maddi gözle göremeden Veysel Karani misali evine geri dönebilseydin..hey
sen!! gerçek alevi olmak kolay mı sanıyorsun?!!..sadece adı alevi olanlarla
manası alevi olanları lütfen karıştırmayalım..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
31 mayıs 2013