Ya Zülcelali Vel İkram olan ÜÇ DEFA ULULANMIŞLIK (nübüvvet,risalet,yönetici hakimlik) TAC-I LAFZI ALLAH ın tarihsel serüveni.. iki boynuzlu olmak(zahir ve batın) Zülkarneynlik kültü...
SAHİB-İ SAHİP KIRAN EFENDİM İÇİN..ve çağlardan HİLAL burçlardan BOĞA(BaKaRA)
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın?çok ağır bir Ramazan=kendi kendini yakan ay geçirdik değil mi? tüm dünya cayır cayır hem madden, hem manen yanıyor..kimse, bu arındırıcı ATEŞTEN GEÇMEDEN KENDİ CENNETİNE GİREMEYECEK,göklerin melekütuna ise İLLA BİR SULTAN GÜÇ olmadan eremeyecek.. ve ne yazık ki, kendi arzının atmosferi olan zanlarından kurtulamayacak..bir tek, Nuh Atamıza, halkının her zulmünde hiçbir karşılık beklemeden tam bir safiyane teslimiyetle inanan, gerçek bir kocakarı imanına sahip o yaşlı kadın gibi olanlar müstesna..onun dahi, ineğinin arka ayağına tufandan çamur bulaşmıştı, hatırlayalım lütfen..şüphesiz ki şüphe, imanın en büyük düşmanıdır..
Sevdiğim..yardımına ihtiyacım var..ben öyle bir boşluğa düştüm ki, kendim bile kendime yardım edip kendime ulaşamıyorum..kaybolduğumu hissediyorum ve içine düştüğüm yerden galiba çıkmakta istemiyorum..bu masalı yazıyorum çünkü:” bana yardım edin ki size yardım edeyim” ayetiyle İbrahim Atamızın ateşine su taşıyan karınca hükmünce bir şeyler yapıp, en azından tarafımı belli edip ,gizli şirk, gizli münafıklıktan beri, halâs olmak istiyorum..ve hani geçmişte bir hayalde Sen,Ömer adında bir gençle bu masal çocuğuna hz. Hatice kitabı verdirmiştin.. işte ben onu, içinden Hızır geçen adama sormuştum..demişti ki: ona destek olup, yardım etmelisin..çocuk: ama benim hiçbir şeyim yok..nasıl ona yardım edebilirim.. adam: rüyan öyle demiyor.. ona yardım etmelisin.. ve taaa o zaman anladım ki, Sana her şeyimi verdim deyip hırkası içine çocuğu alan ve onu bir vakitler sık sık rahman çadır üçgeni ile kapsayıp kuşatan için bunu yapmak zorundaydı.çünkü çok ağır bir dönemden geçiyorlardı..
SUDAN SEBEPLERLE YİNE SENİ RAHMAN'IN YAĞMURLARINI ANDIMJ
ıslak nemli bir bulut
olur gelir ve kapsardın..
titrerdim..
üşürdüm..
kıpırdamaya
korkar,nefes almadan öylece beklerdim..
ağlar ağlardım..
artık hiç
gelmiyorsun..yine gel..hep gel..hep gel..
VE BAZEN AŞK ATEŞ
DEĞİLDİR..O, YAĞMURUN EN İNCESİ,NEMLİ BİR BULUTTUR..
AliCemGiz üstadı ve çömezi yepyeni
bir devrenin tohumlarını saçıp ekmiş ve doğası gereği o tarlayı yaban
otları basmışken; şimdi ise faydalı ekin olacaklara zarar verecek olanların bir tanesine dahi acımadan
temizleme dönemindeydik ..ve bir masal yazıcısına düşense, içine gelen harfleri
Sevdiği için kaydetmekti.. çünkü bu kayıtlarda çocuğun bilmesine izin
verilmeyen amma sadece efendisinin bildiği, gizli büyük bir sır vardı..ve belki
de çocuğun bu sırrı bilmesine izin verilse hiçbir şey yazamayabilirdi ki, bu
dünya şartlarında yaşayan biri için namahremdi. çocuk bazı şeylerden önden önseziyle
haberdar edilse de, bunu sesli olarak kendine bile tekrar edemezdi.. çünkü
insan aklı bunu kabule ve anlamaya maniydi.paylaşılan roller neyse, o rolü en
mükemmel şekilde sergilemek lazımdı.. kulluk
vazifesi, kendindeki ana rab esmaya hizmetten başka ne olabilirdi ki?!!
Sevdiğim, Sen gelmediğin için bayramı hissetmedim. Müslüman dünyasının
içinde bulunduğu böyle bir nifak döneminde hiç kimsenin bayramı hak etmediği
inancındayım.batı
ve kuzeyin; dünyayı şuan yöneten, sömürgecilikle beslenen vampir beyaz ırkı, güney ve doğunun halklarına kendi soykırımlarını, kendi kardeşleri eli fitneyle-islam dini adına yaptırırken ve faili oldukları olayı böyle yorumsuz bir zevkle seyrediyorken üstelik..dünyada
inanılmaz bir kasvet ve basıklık var. Sıcaktan, ağır içsel sıkıntıdan son
derece zor ve huzursuz uyuyabiliyorum..o başımı koyar koymaz uyuduğum mutlu
zengin dönemim şimdilerde hiç kalmadı..uyuyabilmek için öyle ızdırap çekiyorum
ki.. şuan yaşadığım ev güneyden başka cepheye bakmadığından, tüm yaz panjurları
hiç açmasak dahi kavruluyoruz.. esen taze bir hava akımı yok..yatağımın
tepesindeki serinleten ışıklı pervane ise çok yorucu..şu sıra o pervaneyi ve
ateş-i ışığı tefekkür ettiğimi söylememe gerek var mı?.sıcağa hiç dayanamayan
ve sıcakta asabiyetten ölecek hale gelebilen ben,kendi içimde dahi
serinleyemiyorum .. çünkü içim bomboş, kupkuru.. aşksız kaldığım ve aşkı red bölümünde
olduğum için halsizim.bilmiyorum, dediğin
gibi, delirmemem ve aşkımı devam ettirmek için yeni bir suret arayıp
bulmalı mıyım ki, Sen bana kimin
peşinden gidip aşık olacağımı nasılsa gösterirsin değil mi?(kızmak yook. . çook
kırgınım biliyorsun)
iskit türklerinde kadın |
sanki işin içinde, bugünkü zamana hiç hitap etmeyen ve çok sahte,samimiyetsiz
olup, sadece ağır ritüelleri kalmış bir şeyler vardı(çünkü bunlar, unutulmasın diye sergilenen ve konu sahası dışında, neredeyse günümüzde hiç
uygulanma imkanı olmayan resmiyet seremonileriydi)..ve o ritüeller genel
anlamda saftirikleri havada avlamak için
kullanılıyor.. oysa bu ritüelleri çok
keskin bir şekilde uygulayanların büyük bir kısmının dış hayatlarındaki görüntüsüne, hayatlarına, seçimlerine
bakıyor ve taaa kalbinin en derinlerinde aldatılmışlık ve kullanılmışlık hissi
duyuyorsun..AVAM HALKIN KADININA(örtü ve disiplinler konusunda) BU ZULÜM
NEDEN?! NEDEN BİR TANESİ AÇIKCA VE YÜREKLİCE BUNU AÇIKLAMIYOR VE İSLAM KADININA
ZULMEDİLMESİNE HALEN DEVAM EDİYORLAR NEDEN?!!(ve biliyorum ki bunun cevabı yok..inanan zaten her koşulda kayıtsız şartsız emirleri uygular.diğerlerinin
ise sürekli kalplerinin ısındırılıp yanıbaşında tutulması için; zekata, vergiye
,sadakaya, aşırı egosal pof pofa ihtiyaçları vardı. yoksa Süleyman’ın cinleri
kulluk hizmetlerini yapmazlardı)..
mesela Suudi vahâbiler memleketlerinde kadının kara çarşafsız ve peçesiz
gezmesine müsaade etmez. oysaki kendi en birinci saray kadınlarının ne örtüsü
ne peçesi var.. tamamen bir ingiliz leydi taklidiler.ve bizim Osmanlı son dönem
saray kadınlarımızda HEP ÖYLE ..ve
halkın avamına dikte edilense çok başka..keza bugünkü manevi kimliklerin
hemen tamamına yakını aynı şekilde bildiğin gibi.. ben isterdim ki erler kadınlara karşıda er olup ,yüksek sesle bunu ilan etsinler
ve Müslüman kimlikli kadın üzerinden yapılan siyaset, zulüm,
horlayarak karalama, aşağılama artık bitsin.. hayatlarını hiç gün yüzü görmeden
ve kendileri için yaratılmış pek çok nimetten ”yasak,haram” diye her şeydeki
haklarından feragat edip,tüm haklarını,görsellikleri açısından daima-her konuda kendilerinin hep önünde tutulan laylomlara bırakmasınlar..aralarındaki
tek fark, başlarına koydukları bez parçasının onlara çizdiğini zannettiği
sınırlar..
bu yeni tasavvufçulara, ilahiyatçılara bakınca, onları diğer insanlardan
ayıran tek bir Müslüman kimliği işareti dahi yok..nefsani seçimleri,
tercihleri, uygulamaları, birbirlerini yemeleri,sen ben kavgaları hep aynı..tevhid
dilden düşmüyor amma tevhidi onlar bozuyor,onlar bozduruyorlar ne yazık ki..dervişlik
buysa, ortada derviş filan zaten yok amma baba,paşa, efendi,eren çook var..mesela gel,Sana face sayfamdan
bunlardan sürüyle tek tek göstereyim.. kavgalarına-canım cicim, sultanım, hu
efendim dili ile nasıl birbirlerini soktuklarına şahit olabilirsin..en büyük
afet şöhret ,unutmamak lazım…
ve birde şunu anladım ki, bugünkü İstanbul tarikat tasavvufu islamın
şeriatına çok ait değil..o, aşk bahsi muhabbetinin sadece söz,saz,ritüeller
kısmını alarak daha havalı, şık, zengin görsellik içeriğine dönüşmüş ve bu kişilerde
genel manada, islam yerine tasavvuf dininden olup, islamı devreden çıkarmışlar.. yani
hakikate kestirmeden ve kolay götüren tasavvufi
tarikatler aracı olmak yerine artık nihai amaç ve puta dönüşmüş..bu
herkes için değil tabii..amma genel anlamda böyle..
bidefa artık tasavvuf müziği rock müziği ile barlara, diskolara ,dejenere eğlence mekanlarına, içki ile alınan uyuşturucu tüketim sahalarına girdiyse, gerisi nasılsa hızla gelir..yakında, geçmişin tekkelerinin uyuşturucu ile gelen fuhuş batağına saplanışı gibi, bugünde içki, uyuşturucu, tasavvuf müzikli; eski afyoncu –ilkel kabile şaman türü, Nirvana halisinasyonu,hayal gösterme törenleri bu eğlence mekanlarında ayyuka çıkarsa sakın kimse şaşırmasın lütfen.. günümüz tarikat& tasavvufu sadece sosyetik camianın ve magazincilerin tekelinde neredeyse… diğer her şey gibi- mevlevilik ve sema gibi ellerinde bir oyuncak o kadar..
(Sevdiğim,bu konuyla alakalı seneler evvel gördüğüm rüyayı hatırla lütfen..şimdi hatırladım ve inan çok hayret ettim.ne enteresan.bakalım rüyamdaki gibi kalbim yine bozulup, Seni yine terk etmeye kalkışacak mıyım?)..
bidefa artık tasavvuf müziği rock müziği ile barlara, diskolara ,dejenere eğlence mekanlarına, içki ile alınan uyuşturucu tüketim sahalarına girdiyse, gerisi nasılsa hızla gelir..yakında, geçmişin tekkelerinin uyuşturucu ile gelen fuhuş batağına saplanışı gibi, bugünde içki, uyuşturucu, tasavvuf müzikli; eski afyoncu –ilkel kabile şaman türü, Nirvana halisinasyonu,hayal gösterme törenleri bu eğlence mekanlarında ayyuka çıkarsa sakın kimse şaşırmasın lütfen.. günümüz tarikat& tasavvufu sadece sosyetik camianın ve magazincilerin tekelinde neredeyse… diğer her şey gibi- mevlevilik ve sema gibi ellerinde bir oyuncak o kadar..
(Sevdiğim,bu konuyla alakalı seneler evvel gördüğüm rüyayı hatırla lütfen..şimdi hatırladım ve inan çok hayret ettim.ne enteresan.bakalım rüyamdaki gibi kalbim yine bozulup, Seni yine terk etmeye kalkışacak mıyım?)..
Oğuz Ata..UKUS(Vahyle beslenen) |
Sevdiğim, bildiğin gibi ben senelerdir bu masallarla pek çok meşrebli kulüb ve yönetim tabakasıyla tanıştım sayende..ve gördüm ki ülkemiz dahil, tüm dünya bu etnik meşreplerin-tarikatlerin idarecileri tarafından derin devlet halinde yönetiliyor..en büyük tarikat ise masonluk tabii.kimse inkar edemez .. bu hakikat.ve günümüzde ise, maksadı ALLAH’I BİLMEK öğretilmesi gereken bu mana okul azaları; genelde siyasette, medyada, iş aleminde vs. yerlerdeki tüm tepe noktaları ele geçirip, her şeyde söz-güç sahibi olmak için, önüne gelen adamı toplama savaşlarına dönüşmüş durumda.. her şey serbest, yeter ki kuruma hizmet etsin.. oysa ki her mürşidin belli bir adam yetiştirme kapasitesi yok mudur?!. .üstelik bu umumi değil ferdi,bazı kişiler içinse tenhalık durumları daha fazla olabilen özel tedrisatlardır.. eee hal böyleyken ve ortalık hiçbir şey bilmeyen biz cahilan avamın ağzı bir karış açık, bu egzotik ve ulvi seromonilerin, ruhu kabzeden denenmiş ve etkisi ehlince malum musikilerine son gaz kapılmış gidiyoruz..
daa..karşımıza her dem gerçek bir mürşid, insan-ı kamil ne yazık ki
çıkmıyor.. adam kullanma sanatında uzman, nefislerinin *şehvet azmanı olmuş, şöhret
ve yetki komplexli, yolda kalmış veya yoldan düşürüldüğünü kendileri dahi
bilmeyen bir takım zevat çıkıyor..kendilerine ve ailelerine bir hanedan
kurmaktan başka ise bildikleri şeyde yok.(*kadın erkek, elinizin altındaki cariyelerden istediğinizi
kullanın. sonra deli diye sahte belge aldırıp, diğerlerine” evladım, aşkımızdan ne hale geldi” diye
lanse edip, birde kendi sapıklığınızı ulviyete dönüştürerek kutsallaştırın..veya cinsiyeti fark etmeden “ahh
evladım bu o esmanın aşırı aşkı şehvetinden
,herkese değil ama sen o şiddette olunca bana gel,seni halledeyim”
denebiliyor muş?!!!).yani her devletin bir Rasputin'i vardır ..buda bizim Rasputinimiz demek ki..
kızılderililerde rüya avcısı |
hani biz insanlar çook değerliydik,halifeydik filan..ya yok öyle şey
azizim inan.. tekamül ederek; en son
merhalede, İNSAN OLMAK İÇİN
YARATILDIĞIMIZI ise daha yeni yeni idrak ediyorum..ve
Allah için, bizi toptan helak edip, yeni yaradılışla, yepyeni ,istediği
varlıkları yaratmak öylesine kolay ki..bir
ol dese o şey hiçbir şeyken; önce levh,latif ve hızla insan olup, insanda
secde edip, o vücuda fena olabiliyor..O GAİB-İ MUTLAK YARATAN ALLAH KİMSEYE
HESAP VERMEK ZORUNDA DEĞİL..
ve bu her yerde, her konuda böyle aslında..tekkeler,siyasi dernekler,
vakıflar, kulüpler, devlet daireleri, akademik camia numune yerler olduğu için,
oradaki farklar çok bariz..adam mafyanın önde giden daniskası, küfür, iftira, şöhret
hastalığı, baş olma sevdası,ayak kaydırma uzmanı. lakin gel gör ki manen çok
yüksekmiş?! Bir rütbesi, makamı ve çocukluğundan beri bu ilmi bilfiil
hatmeylemiş bir hali de varmış..gel de çık işin içinden..tabii ki ben kadar
saftirikler böyle şeyleri nerden bilecek..yalanda olsa gereken bilgileri
toparlamak için internet, face vs saolsun.. insanlar netten çok kolay takip edilip, olaylar camii esmasıyla
okunabiliyor da ondan bunları öğrenebiliyorum..ve soruyorsun kendine..yahuu hani bu adamlar&kadınlar iki kanatlıydı.. şeriat ve tarikat
bir birlerinden asla ayrılmazdı ki, denge olsun..bu türlere bakıyorsun; hep
şöhret,hep en nefsani kişiler en yakınlarında, hep zenginler başlarının
tepesinde.. hani nerde mütevazilik dersek ki, o meğer sadece bir masalmış
Sevdiğim.. bahane ise şu..o hizmet
ediyor-bizde de hizmet edene hizmette
sınır yoktur..
Sana çook komik bir şey söyliyeyim mi?ben bu yola ilk girdiğimde ve
birkaç sene evveline dek tasavvufla ilgilenen herkesi ermiş,olmuş,mürşid
sanıyordum biliyor musun.öyle acaip kelimeleri,öyle anlaşılmaz şeyleri hepsi
kopyala yapıştır bilip söylüyor, sürekli babacım, efendim, can,ağam, cemali
sultanım,huu deniyordu. ve ben böyle
şeylerden nasipsizdim..o şekilde eğitilip, öğretilip yontulmamıştım.. kendimi
onların karşısında o kadar küçük ve hor görüyor, kendime ne zulümler
ediyordum..oysa seneler geçti..ve ben pek çok meşrepten grubun içinden pek çok
insan tanıdım..hele aşkın mınkanıtısıyetiyle çekim alanıma girmek zorunda
kalan- aşk dersi görenlerin ne özel sırlarını ,etraflarında ne entrikalar
yaşandığını-yaşattıklarını kaç senedir an be an dinliyorum.. bunları öğrenmem aslında normal değil biliyorum.. bu
olanlar, Senin, tedrisatın her türünü bana öğretmek için yönlendirmelerin
sayesindeydi.. benden asıl onları dinleyen Sen olduğun içindi ki ,bu
anormal şeylerden bilmem gereken kişiler
her şekliyle bana gönderiliyordu. her dem farkındaydım.. ve artık kendimi bu konuda
suçlayıp,üzmüyorum..hiç olmazsa münafık değilim..
belki bu son senelerde yaşayıp şahit olduklarım, içine düştüğüm tuzaklar, etrafımda beni manevi anlamda paravan olarak senelerce kullanan ve benim en saftirik halimle bir türlü bunları anlayamayışımdı.nihayet kendi zannı hayallerimin balonlarını birer birer, bizzat çuvaldızı kendime,iğneyi ise başkasına batırarak tüüm hayal balonlarımı birer birer patlatırken ve ben gittikçe daha çıplak, savunmasız , yalnız, daha bir sabi çocuk misali kalıyor ve korunamayacağım korkusuyla da daha çok içime çekildiğimi görüyorum.. görülüyor ki, uçuş da, ancak bu balonların patlayışıyla gerçekleşecek değil mi Sevdiğim.. seyrü sülük meğer ne kadar zor bir nefsani yılan yolculuğuymuş ah bilsen.. bu yolculuksa asla bir başkasıyla yapılmıyor, tek başına kendinden kendine yapılıyormuş..
fitne
damarlarımızdaki kanda; nefsimiz olan
havayla (düşünce) ateş olup, kanımız içinde akıp, bizi zanlarımızla beraber cayır cayır,yecücle mecücün benlik dağımızı yakması
gibi yakıp, fitne ateşiyle bizi arındırabildiği
kadarda temizliyormuş ..ve tüm
dünya, bilhassa Müslüman ülkeler ve ülkemiz bugün fitne ile arındırılıyor..ilk
fark ettiğimde panikle neler yazdığımı hatırla lütfen..ne korkmuştum değil
mi?oysa zaman azda olsa çok şeyin üstünden su misali ateşle yakıp yıkıp ,ateşle
temizleyerek geçiyor-geçti..şimdi ise
fitnenin en büyük ve en kolay toplumsal temizlik olduğunu idrak ettim..dışarıdan müdahele yok. .fitneyi alan kendisini tutamayıp
içi dışına çıkmış bir halde, her yandan
kendisini, hali ahvalini etrafına ifşa etti durdu değil mi?.
geçmiş ve gelecek milletlerin atası |
ve yol yılanı dna
mız..NEFSANİ ATEŞ YILANI OLANI genetiğimiz.. damarlarımızda akan kanın içindeki
demir tozları olan yakıtımız..tüm kadim bilgiler ,atalarımızın iyi ve kötü
fiilleri yolcuda açılırken, yol yılanı –hay ile yolculuk daha bir huu huu hak
ya huu oluyor..
Bu masalı yazmamaya karar vermişken aniden dün gece gördüğüm
rüya da anladığım şey için ağlayarak bir daha masal sayfamı açıp bunları
kaydediyorum Sevdiğim..11 ağustos Pazar sabaha karşı bir
yakınımın yeni taşındığı bembeyaz ve harukülade çok büyük evinde yatıya
davetliymişiz.eve,yatacağım muhteşem odaya hayran kalıyorum.. sonra halveti
şabahi bir karıkoca ile bir kafedeyiz.ben ayrı masada tek başımayım.. bey bir şey söylüyor.. hiç
hatırlamıyorum..sadece aklımda çuval
kelimesi var..onun söyledikleriyle hiç alakası olmasa dahi ben hz Meryem i anlıyor ve inanılmaz bir
tesirle masaya başımı koyuyor öylece orada beni kapsayana ağlayarak kalakalıyorum..
o tesir hiç bitmesin ,o güzel evde o güzel yatakta yatmaya dahi gitmemeye karar
veriyorum.. uyandım..
bana yine neler oluyor bilmiyorum..belki dün
ateş,aşk,ışk bahsini insan-ı kamil
lügatından okudum ya o yüzden bunları yaşadım..ruhumdaki tesiri bu ve ben
çözemiyorum..hz Meryem gönül
sıdkıyyetmiş ,sadakat ve doğrulukmuş ,dokunan bez dahi
bu anlamdaymış biliyor muydun Sevdiğim..çok ağır şeyler..hep sadakatten
bahseden ben, en ağır ve zor fitne döneminde Seni terk ediyor,yoldan çıkıp
vazgeçiyordum..ben ne yapıyordum? .biliyorum ki
yola devam etmek istemediğim sürece hiç kimse bana yardım etmeyecek , edemeyecekti..
çünkü cüzzi irade asıl olandı..külli
irade dahi, bir insanın talebine göre işliyordu ki, şimdi yazarken her dem
olduğu gibi anladımJ.. teşekkür ediyorum.. şu yazdıklarımın tek kelimesi dahi
aklımda yoktu ve öyle düşünmeden içimden geçen harfleri yine diziyorum o
kadar..canım isteyince onları ne yazmışım diye merakla okuyacağım tabii. eminim
sorunlarımın cevaplarıyla da yüzleşeceğim . çuvalımla ayıpların asıl isimlerini
gizleyip,onları o hale getiren bizlerin, hiçbir şeyi araştırıp öğrenmeyen gerçek suçlu olan avam yanımızı
ifşa edeceğim ..
buğday mı hikmet mi diye seçmek zorunda kalmamak |
9 ağustos Cuma bayramın 2. Gecesi.. uyumak için gözlerimi kapatıyorum..bir yerde yanan çok kuvvetli bir ateşin sesini duyuyor ,ürkerek gözlerimi açıyorum.. ateş yoktu..karanlıktı..ateşin ışığıda yoktu..ama ateş yanıyordu ve sesi vardı ..hıımm..
horoz öten yere mi, ışık yanan yere mi gidelim diye eski masallarda hep horoz öten yere gitmeye çalışmıştık hatırladın mı Sevdiğim..çünkü geçmişin insanları daima bu soruyla karşılaştıklarında, ateş yanan yere gitmeyi tercih etmişlerdi. oysa ben horoz öten yerde ne var diye merak ettiğim için, bu masallarda Senle horoz öten yere evvela yolculuk etmiştik.ve yine aynı yol ayrımına geldik. bu defa horoz öttüğü için,HOR-US-RA=İNSAN-I KAMİL olma aşamasını anlamıştık. Lakin şimdi VAHY-İ ATEŞ’İ =İLAHİ BİLGİYİ ALIP, KENDİSİNİ YAKARAK, BENNU-ZÜMRÜD-Ü ANKA,HÛMA,SİMURG olma aşamalarını öğreneceğiz.. göklerin melekütuna erişmek için, illa bir sultan güçle ateşten geçme bahsindeyiz (yaratılmışlık atmosferini delip geçip, ölmeden evvel ölme sırrı).. yani başka bir açıdan, yine aynı şeyi değişik bir tekamülle öğreneceğiz .. .korkunun ecele faydası yok.o yüzden pervanelik dönemi incelemelerine başlayabiliriz Sevdiğim..
Felsefemdir kitab-ı imânım,
Taparım kendi rûhumun sesine.
Secde eyler hâkikatim her ân,
Kalbimin âteş-i mukaddesine.(hz.Neyzen Tevfik)
Şimdi hep beraber, internetten derleyip, aralarına kendi
yorumlarımı da katacağım ATEŞ SEMBOLÜnde bugün ne anladığımıza bakıyoruz..
dört
temel unsurdan biri olan güneşin yeryüzündeki temsilcisi olan ateş, en
güçlü enerjilerdendir ve pek çok gelenekte
kutsaldır.. eski türkler de ocaklı kültürü vardır..obanın ateşini sadece bir
kadın yakabilir ve ona dokunabilirdi..ateş ilahi
bilgiyi,vahyi,arınmayı,yükselişi,dönüşümü anlatırdı ki simya ilminde elementler
ateşle eritilir.. eski türklerde 7 atası demirci olan şaman sayılırmış mesela..
ve tasavvufu,aşkı sembolleyen hz Davut as. da müzisyen bir demirci
ustasıdır..o insanın kalbinin katılığı manevi ateşin potasından dönüştüren ilahi aşktır.. ve
tasavvuf Allahı sevme ,Allah’a aşık olma sanatıdır..
eskilerde
ateş; ruha, ruhu anlatan yıldıza ve ateş toplarına benzetilip,
tasavvuf ekolünde aydınlanma sembolü olup, adına çerağ denmiştir.. çıraklar
usta olunca, Taptuk gibi sultanlar ellerine aldıkları meşaleleri bir yurda
fırlatırlardı.. ve Yunus gibi çerağı uyanmış erlerde ol yurda gidip, ora
halkını ışığı nura-bilgiye boğarlardı .. amma
bu hemen olmazdı. çünkü evvela şartlanmış halkın eski bilgilerinin nar
ateşinden nur ışığına geçmeyi başarmaları lazımdı.. neden?çünkü hiç kimse
cehennemde yanmadan cennete giremeyecekti.. yanansa şartlanmışlıklar, zanlardan başka bir şey değildi..ve
narın içinde nur,nurun içinde ateş vardı..mesela bir ampülün içinde önce elektirik yanar ve fanusu serencamın dışına ise IŞIK OLARAK YANSIR..oysaki IŞIĞIN ÖZÜ YANAN ATEŞTİR..aydınlığı ise ışığıdır.. arş-ı rahmanı ulvi kabeyi tavaf
edenlerin kimisi sağa kimisi sola dönüyordu..ve şeytanda buna dahildi..
TARİHTE
ATEŞ UNSURU GELİŞİMİ
Zerdüşt Dininde ateş Ahura-Mazda adını alıp, tapınılan bir ateş tanrısı kültüne dönüşmüştür.. ve ilk defa güneş dairesinin içinden bir erkek sureti tasviri bu devirde ortaya çıkmıştır..oysa sümer ve mısır da o güneş diskinin içi henüz belirsiz ve amadır.. saf daire ve boşluktur..
dairenin ilk hali EL dir..İKİ EL ZAMANLA İKİ BOYNUZA DÖNÜŞMÜŞTÜR.. iki elimle yarattığım demez mi zaten ayetinde RAbbimiz?! YA ZÜLCELALİ VEL İKRAM..CEMAL,CELAL.. hak, batıl.. zahir,batin..ve tüüm zıtlık prensipleri..ve kadim boynuz efsanesi de böylece aydınlanıyor..
Zerdüşt Dininde ateş Ahura-Mazda adını alıp, tapınılan bir ateş tanrısı kültüne dönüşmüştür.. ve ilk defa güneş dairesinin içinden bir erkek sureti tasviri bu devirde ortaya çıkmıştır..oysa sümer ve mısır da o güneş diskinin içi henüz belirsiz ve amadır.. saf daire ve boşluktur..
dairenin ilk hali EL dir..İKİ EL ZAMANLA İKİ BOYNUZA DÖNÜŞMÜŞTÜR.. iki elimle yarattığım demez mi zaten ayetinde RAbbimiz?! YA ZÜLCELALİ VEL İKRAM..CEMAL,CELAL.. hak, batıl.. zahir,batin..ve tüüm zıtlık prensipleri..ve kadim boynuz efsanesi de böylece aydınlanıyor..
Oğuz=öküz=UKUS(OKLAŞMIŞ AKIL)=vahiyle çalışan akıl..tüy,telek ilmi.. geçmişin tüm şaman(KAM) kralları taçlarına boynuz ve kuş
tüylerini bunu anlatabilmek adına takmışlardır.. bu yılan destarın sırrıdır.. destar, yılan ve yoldur.. onun sağa ve
sola sarılış hikmeti ise arşı aladaki ruhların sağa veya sola dönüş hikmetinde
gizlidir belki de değil mi SevdiğimcimJ?!yol,kişinin
kendisinden kendine yaptığı en zor yolculuktur..ve yolun sonunda yılan, tüylü-kanatlı yılan olup ankalaşıp,
ejder bilgeliğine erdiğinden, başa sarık-destar olarak sarılır..
marduk latif
bir ademdir ve madde bedeni anlatmaz..latif bedeninin içinde zaman çarkları galaksiler
devreder..4 yöne bakan 4 değişik yüzü vardır..DNA- genetik soyu olan, nefsini
sal yapmış, göksel sularda yüzmektedir..bu yılan tiamat canavarıdır..o, mısırda ra’nın kayığına dönüşür..ve
daha sonra ise BE HARFİ olur ve BE
KAYIĞI İLE BE SIRRI OLUR Kİ, kayığa binen, BEN NOKTASINI NUN yapıp, DAİRE-İ
KAVSInı tamamlasın GÜNEŞ OLSUN.. ayın tekamül döngülerinden kurtulsun..türab-ı
rabken nurun ala nur olsun..
2 sütunlu yılanın beklediği hazine odasına girmek |
Denderah zodyağı ve tam merkezdeki bacak şeklindeki B harfi |
yani O,HÜVE anlamı çook aşağıya çekilerek sadece adem
suretinde sembollenmiş ve baş tanrı olarak tapınılmış olmuştur..ve bu Hint Brahma(hz İbrahim atamız) ile
özdeşleştirilir.
Çin’de
ise ateş, kalbi ve ruhu anlatır.. ATEŞ ERİL ,SU İSE DİŞİLDİR.. RAHMAN’I ANLATAN PİRAMİT
ÜÇGEN ATEŞ,RAHİM’İ ANLATAN YANSIYAN
TERS ÜÇGENSE SUDUR. yansıyan yansıtanın aynı ve bismillahirrahmanirrahim mührü olan Davut yıldızıdır..19..yaratılışın başı ateş yani
nefesdir( su-hararet).. zaten
bir erkeğin şehvet suyu aslında onun nefesindeki ateşle ısınır değil mi?!..ve
babanın tuzlu suyu annenin tatlı suyuna karışmadan,annenin rahmi çeperine tutunup, hamili kart taşıyıcı
olan annesinin sıcak nefesli kanını emerek büyür .yani bir çocuğu evvela babası anneye sperm olarak doğurur..ve ilk
anne hakikatte babadırJ..taşıyıcı=hamile anne ise iç yumurtasına aldığı çocuğu bu defa bir
insan olarak dünyaya doğurur.. yani hem kadın havvanın, hem de geleceğin
çocuk insanın hakiki anababası rahman makamındaki baba –erilliktir.ve böylece
gerçek besmele çekilmiş olur ,istenen tevhid gerçekleşir..atâ kültü..
Yakut türk kam |
ama bilin bilmeyin O ÇOCUK TÜM HUYLARI ,SULARI,VE HAREKET EDİNİMLERİ İLE DAHİ,O, DAHA BABASINA GELMEMİŞKEN –NEFES halindeyken de aynen VARDI(sırr-ı ihlas)..
Ateş,
Kuran’da şimşek ve yıldırım sembolleri ile nefsin 6. derecesi olan Allah’tan razı
olanlara Allah’ında onlardan razı olduğunu bildirmesi makamı olan nefsi mardiyye sembollerindenmiş..
şimşek İlahi Zat’ın bir tecellisidir. Helen de buna tanrı Zeus denmiştir ki
elinden şimşekler çıkar ..mesela zeUS bir defasında ,aldatmalarından bıkan kıskanç karısı HeRA dan korunmak için, kendisini bir boğa,aşık olduğu İO adlı kızı ise inek şekline sokar.. ve o kızla Mısır'da piramitlerin orada birleşir ve kız hamile kalıp memleketine geri dönerken, yolda, çift boynuz=HALİÇ de oğlu İSTANBUL'u doğurur ve orada zeusun denetiminde ilk egemenliği kurarlar..
Eski Mısır ölüler-kapılar kitabında ahiret yolculuğunu duat’taki ateş yılanı temsil eder. onu aşabilenlerin serin sularda rahatlayacağı belirtilir. yılan sembolü aslında kişinin genetik yapısında-yola yüklenmiş bilgi-gelenek-yaşanmış hatıralardır.. kişi ahiret hayatında kendisine kaydettiği ve benim diye sahiplendiği her şeyin hesabını yine kendi vicdanına verecektir..ve KİŞİ kendi vicanındaki hesaplaşma sonunda-OSİRİS VE 42 İLAHİ İSMİN ÖNÜNDE, ŞAHİT HAKEMLER KURULU OLAN RİCALİN gözetimi ve yardımı ile, yıldız olma yolculuğu için evvela ra ‘nın kayığına binerek güneşe yolculuk edecek ve ra ile güneşi batırıp,sabah güneşi doğurtacaktır…yani narı nur eyleme simyasını deneyimleyerek yükselecektir..
ve yunan mitolojilerinde tanrıyı gerçek güzelliği ile görenin cezası ölmektir..onları görmek yanmaktır ki, tasavvufta buna ilahi aşk denmiştir..çünkü gören yanar..ve yanmak içinde, pervaneler gibi sürekli kendisini o ateşe tekrar tekrar atarak sevgilisinin güzelliğine şahid, şehit olmak ister..zaten Eski Yunan da, Sümer ve Mısırdan çaldığı mitolojisini süsleyerek bize Perseusun vahy-i ilahi ateşi çaldığı için nasıl kendi kendine yanarak anka-simurg olduğunu anlatır değil mi?çünkü ateş ilmi ÖLMEZLİK SIRRINI ELE GEÇİRMEKTİR.. ama bedeli evvela ölmek ve kendisinden çıkıp O olmaktır..
şimdi ise masalımızın eski bölümlerinde horoz öten yere mi yoksa ateş yanan yere mi gidelim bahsimizde, horoz öten yere gidişimizden kısaca özet notlarımızı çuvalımıza ekleyerek, gitmek üzere olduğumuz ateş yanan yere doğru demir kabaralı tahta çarık, yılanlı yol-turuku âli asâ ile yola çıkıyoruz..
TEPESİNDE BİR HOROZ OLAN RÜZGAR GÜLÜNÜN ASLI ESASI : ( horusRA =İnsan-ı Kamil ) Horus'un=İnsan-ı
Kamilin 4 yüzü,4 yönü ve 4
koruyucu ruhu vardır ve buna geçmişte horusun 4 oğlu demişlerdir.. ve Sümer
de ki Marduk’unda 4 yönünde 4 değişik yüzü vardır..bunlar insanın yaratılış ve
tekamül safhalarıdır..
4 meleki kuvvettir..yani Cebrail, Mikail, Azrail, İsrafil ..
4 meleki kuvvettir..yani Cebrail, Mikail, Azrail, İsrafil ..
Şimdi gelelim eski
uygarlıklar ve onların devirlerinde, kendi nebi ve resullerine gelen 4 büyük meleği
nasıl görüp, nasıl sembollemiş,ne anlamda anlayıp resmedip, zamanla da
maksatlarını aşıp, onları put edinip tapmışlar..
Keldanilerce de insan ırkını koruyup himaye eden dört cin şunlardır.
1-Sad-Alap ya da Kirub İnsan yüzlü bir boğa ile temsil edilirdi.
2-Lamaş veya Nigal İnsan kafalı bir aslan (sfenks) ile temsil edilirdi.
3-Ustar Tamamen insana benzerdi.
4-Nattig Kartal başı ile temsil edilirdi.
Keldanilerce de insan ırkını koruyup himaye eden dört cin şunlardır.
1-Sad-Alap ya da Kirub İnsan yüzlü bir boğa ile temsil edilirdi.
2-Lamaş veya Nigal İnsan kafalı bir aslan (sfenks) ile temsil edilirdi.
3-Ustar Tamamen insana benzerdi.
4-Nattig Kartal başı ile temsil edilirdi.
Eski Mısır’da mumya ölünün 4 iç
organı,kapakları o varlıklarca sembollenmiş 4 vazoya konurdu. 4
koruyucu ruhun, ölü dirileceği güne dek, yerleştirildikleri ölünün 4
YÖNünden onu koruduğuna inanılırdı.mide,
karaciğer, akciğer, bağırsaklar kutsal organlardı..beyne ise değer vermez
akıtırlardı..erkeklik organı ise aynı
osirisin ki gibi kesilir,mumyalanır ve iki bacağı arasına konurdu..çünkü osiris
maddi bir beden değil, manevi bir seyrü sülük sembolüydü ki, RAHMAN sahasında dünyevi bir alete ihtiyaç yoktu..
hazine insanın işleniş aşamaları |
1.GÜNEY- ateş (karaciğerler)İmseti=İNSAN yüzü, İsis tarafından korunuyordu…
2.KUZEY-toprak (akciğerler)Hapi =MAYMUN yüzü, korumak Neftis’in göreviydi.
3.DOĞU- hava (mide)Çakal Daumutef =KÖPEK yüzü Neith’in,
4.BATI- su (bağırsaklar) Kebehsenuef,ATMACA-ŞAHİN yüzü Serket’in koruması altındaydılar…
2.KUZEY-toprak (akciğerler)Hapi =MAYMUN yüzü, korumak Neftis’in göreviydi.
3.DOĞU- hava (mide)Çakal Daumutef =KÖPEK yüzü Neith’in,
4.BATI- su (bağırsaklar) Kebehsenuef,ATMACA-ŞAHİN yüzü Serket’in koruması altındaydılar…
KABE ninse 4 unsurlu 4 köşesine verilen adları: Doğu köşesine"Hacerü'l-Esved" veya "Şarki", kuzey köşesine "Irakî" , batı köşesine "Şâmî" ve güney köşesine "Yemânî" denirmiş..
*Dört unsuru ve onu ihata eden ruhun tam olduğu şeylere (Cisim) denir.Bu cismi tamamladıktan sonra (Can) oldu, yani ( İnsan) oldu. İnsanda hem dört unsur, hem de ruh bütün kemali ile mevcuttur. Dört unsurdan daha az unsurların birleşmesinden (Cin) meydana gelir. Dört unsurun ruhla birleşmesinden, ki tam kemâldır, (Can), yani ( İnsan) meydana gelir. Şu halde madde-i aşk dediğimiz şeyin ayrıca bir vücudu yoktur. Nurdan dağılarak yine nura gitmek için görünen o şu'leler madde-i aşk olmuştur.
Şimdi,bu kültürün Tevrat’a yansımasını
görelim;Hez.1: 10 “Her yaratığın dört
yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan yüzüne,
sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz
yüzüne, arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir
yüzü vardı.”
Kur’an -Zariyat Suresi;
56. “Ben, cinleri ve insanları bana
ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için
yaratmadım.”
57. “Ben onlardan rızık istemiyorum.
Beni yedirip doyurmalarını da istemiyorum.”
14- Allah insanı yanmış kerpiç
gibi kuru bir çamurdan yarattı.
15- Cinlerin yaratılışı da yalın
bir alevdendir.
*bizim Peygamberimizde diğer hiçbir peygambere verilmemiş bir özel yetki vardır..O hem insanların,hemde cinlerin peygamberiydi.. ve bundan dolayı da lakabı RASULÜSSAKALEYN di.. daha evvelden insana insan, cinlere de cin cinsinden nebi gönderilirmiş.. işte tevhid dinini ismi ile mühürleyen Efendimizin, bugünde yaşayan ,varisi velayetle makamında işleri gören nadir zevatı da aynı bu şekilde hükmü yürütmektedirler..
*bizim Peygamberimizde diğer hiçbir peygambere verilmemiş bir özel yetki vardır..O hem insanların,hemde cinlerin peygamberiydi.. ve bundan dolayı da lakabı RASULÜSSAKALEYN di.. daha evvelden insana insan, cinlere de cin cinsinden nebi gönderilirmiş.. işte tevhid dinini ismi ile mühürleyen Efendimizin, bugünde yaşayan ,varisi velayetle makamında işleri gören nadir zevatı da aynı bu şekilde hükmü yürütmektedirler..
4 lü yol sistemi: ŞERİAT,TARİKAT,HAKİKAT,MARİFET
Anâsır-ı çehârgâne: Dört unsur. Madde âleminin temel unsurları olan ateş, hava, toprak, su. Sûfiler nefsin dört mertebesini dört unsura benzetirler. Nefs-i emmâre ateşe, nefs-i levvâme havaya, nefs-i mülhime suya, nefs-i mutmainne toprağa benzetilir. Bunlardan her biri için 10 özellik belirlenmiştir ve böylece 40 sayısına ulaşılır.ve 40 kapı 40 makam oluşur..
Anâsır-ı çehârgâne: Dört unsur. Madde âleminin temel unsurları olan ateş, hava, toprak, su. Sûfiler nefsin dört mertebesini dört unsura benzetirler. Nefs-i emmâre ateşe, nefs-i levvâme havaya, nefs-i mülhime suya, nefs-i mutmainne toprağa benzetilir. Bunlardan her biri için 10 özellik belirlenmiştir ve böylece 40 sayısına ulaşılır.ve 40 kapı 40 makam oluşur..
HAVA..Havâ ki, bir zümre-i melâikenin varlığıdır ve bunlar da kuvvetullahtır. Havânın melekûtu Cebrâil aleyhisselâmdır. RAHMAN-Cebrail-Muhammed aleyhisselam
MİKAİL as İlk önce su vardı.Hayat sudan başladı Balıklar meydana geldi balıklardan sonra karada hayvanlar doğdu, en son insan doğdu.İnsan en üs varlık oldu |
TOPRAK..Unsur-ı türâb, Bunda neler mahfûz olduğunu, neler zuhûra geldiğini mümin de münkir de görmektedir. İşte kuvvet ve kudretullahtan ibaret olan bu melek varlığının melekûtu da İsrâfil aleyhiselâmdır.KERİM-İsrafil-Musa aleyhisselam
ATEŞ..Unsur-ı nâr: Azrâil aleyhisselâmdır.Fakat, şu anasır-ı erbâa dediğimiz aslında tek bir unsurdan mürekkeptir..VEDÜD-Azrail-İbrahim aleyhisselam..
****
Bunların esası-her şeyin hakikati,
Muhammedi nuru maya olduğundan dolayı da, Muhammedi olabilen içinde tüüüm bu
seyrü sülük nihayetlendiğinde - TEVHİD OLDUĞUNDA ana sırrı erbaası şu
sınırsız anlamlı lezzetlerden bir manaya devreyler..
Hz. Muhammed'in (Kalb)inin misâli sureti
(israfil)dir. (Kulak) her şeyi duyduğu için (isrâfil)dir.
Hz. Muhammed'in (Vehm)inin misâli sureti
(Azrail)dir. (Dil) her şeyi tattığı için (Azrail)dir.
Hz. Muhammed'in (Aklı)nın misâll
sureti (Cebrail)dir. (Akıl) her şeyi bildiği için (Cebrâil)dir.
Hz. Muhammed'in (Himmet)inin misâli
sureti (Mikail)dir. (Göz) her şeyi gördüğü için (Mikâil)dir.
Bu sebeple de bu dört Meleğe (Kirâmen
Kâtibin )de derler.
bunları bilmek neden gerekli diyenler için not:çünkü Türkler uyanıyor ve dünya milletleri birleşecek..ve hak dine inanan hakiki müslümanlar çok nadir..genel manada panteist bir pagan puta tapış hakim..yeni yetişen gençlerde bu mahalde gidiyor..ve yeni akım türkçülerin hemen çoğu şamanist olmak istiyor, şamaniz mi araştırıyor..eğer biz sembolleri okursak; şamanist olmadan, HAK DİNE MENSUP BİRİLERİ OLARAK da, kendimizi uyumladığımızda tabiatın ne kadar kolay okunduğunu ve aynı etkilere sahip olduğumuzu öğreneceğiz..gerçi bir müslüman tüm sünnetullaha hakkıyle uysa bunca teferruata dahi gerek yok ama BİLMEK ÇOK ÖNEMLİDİR.. çünkü O,ALLAH ismi ile kendisini evvela BİLMEK İRADE ETMİŞTİR..yani bilmeye mecburuz..ilk emrin OKU, amma KENDİ KİTABINI OKU olması da işte bu yüzdendir.. ALLAH'IN ALİM İSMİ BUNU ANLATIR..ÂLİ OLMAK İSTEYEN HER MÜMİN ALİYM ismine mazhar olmak zorundadır.buda araştırıp öğrenip, uygulayarak tam mazharı kelam olur..
bunları bilmek neden gerekli diyenler için not:çünkü Türkler uyanıyor ve dünya milletleri birleşecek..ve hak dine inanan hakiki müslümanlar çok nadir..genel manada panteist bir pagan puta tapış hakim..yeni yetişen gençlerde bu mahalde gidiyor..ve yeni akım türkçülerin hemen çoğu şamanist olmak istiyor, şamaniz mi araştırıyor..eğer biz sembolleri okursak; şamanist olmadan, HAK DİNE MENSUP BİRİLERİ OLARAK da, kendimizi uyumladığımızda tabiatın ne kadar kolay okunduğunu ve aynı etkilere sahip olduğumuzu öğreneceğiz..gerçi bir müslüman tüm sünnetullaha hakkıyle uysa bunca teferruata dahi gerek yok ama BİLMEK ÇOK ÖNEMLİDİR.. çünkü O,ALLAH ismi ile kendisini evvela BİLMEK İRADE ETMİŞTİR..yani bilmeye mecburuz..ilk emrin OKU, amma KENDİ KİTABINI OKU olması da işte bu yüzdendir.. ALLAH'IN ALİM İSMİ BUNU ANLATIR..ÂLİ OLMAK İSTEYEN HER MÜMİN ALİYM ismine mazhar olmak zorundadır.buda araştırıp öğrenip, uygulayarak tam mazharı kelam olur..
Yani Sevdiceğim yine o aşk amasına bir türlü sıra gelmedi..ve
aşk unsurlarına yine devam edeceğiz..çünkü bu masalın çocuğunun güneşle çok
özel bir ilişkisi var..en fenası da güneş allerjim varJ.. ve üstelik
nasa açıklamış ki 4 ay içinde dünyanın kesin manyetik alanı kutupları değişecek
ve dünyada çok güzel dönüşümler olacakmış..bakalım..hayırlısı olsun..
14 ağustos çarşamba sabahı..salâ okunuyor ve ben o salâya eşlik ediyordum..hayırlı haberler olsun demiştim ki?!!ve 14 ağustosta Mısırlı darbeci askerler, Makam-ı Meryem, makam-ı gönül RABİATÜL ADEVİYE meydanında masum halkı diri diri yakarak, üstlerine ateş açarak tüm dünyanın gözü önünde katlettiler.yani 4.(RAbia)unsuru katlettiler..ve modern medeni batı yine susarak seyretti.. çünkü avı parçalamak için hemen atılmak ayıptı..bu batı yönünü temsil eden akbabaca bekleyişti. bu bahane;aynı diğer orta doğu halklarında uyguladıkları metotla dinleri?!!adına ,Mısır halkı kendilerini daha küçük dilimlere ayırdıklarında ,üstlerinde işleme başlayacak olan yönetici konumdaki akbaba batının,yiyeceği ölü leşleri için, her pisliklerini daha kolay ve üstü örtülebilir yapıyordu..
Ve böyle büyük maddi kurbanların alındığı AZİZ BİR MEKAN OLAN MISIR’A şimdi Yaratıcımızın rahmet nazarını çevirip, O KIRIK GÖNÜLLERDEDİR,RAHMETİM GAZABIMI GEÇMİŞTİR hükmü ile Mısır ve diğer zulüm gören halkların yeni bir sabaha uyanmalarını istiyoruz ve amiinn..
nur cihan14 ağustos çarşamba sabahı..salâ okunuyor ve ben o salâya eşlik ediyordum..hayırlı haberler olsun demiştim ki?!!ve 14 ağustosta Mısırlı darbeci askerler, Makam-ı Meryem, makam-ı gönül RABİATÜL ADEVİYE meydanında masum halkı diri diri yakarak, üstlerine ateş açarak tüm dünyanın gözü önünde katlettiler.yani 4.(RAbia)unsuru katlettiler..ve modern medeni batı yine susarak seyretti.. çünkü avı parçalamak için hemen atılmak ayıptı..bu batı yönünü temsil eden akbabaca bekleyişti. bu bahane;aynı diğer orta doğu halklarında uyguladıkları metotla dinleri?!!adına ,Mısır halkı kendilerini daha küçük dilimlere ayırdıklarında ,üstlerinde işleme başlayacak olan yönetici konumdaki akbaba batının,yiyeceği ölü leşleri için, her pisliklerini daha kolay ve üstü örtülebilir yapıyordu..
Ve böyle büyük maddi kurbanların alındığı AZİZ BİR MEKAN OLAN MISIR’A şimdi Yaratıcımızın rahmet nazarını çevirip, O KIRIK GÖNÜLLERDEDİR,RAHMETİM GAZABIMI GEÇMİŞTİR hükmü ile Mısır ve diğer zulüm gören halkların yeni bir sabaha uyanmalarını istiyoruz ve amiinn..
15.8.2013
nuralem7@hotmail.com
HAYIRLA FELAHA UYAN DÜNYA