15 Ağustos 2013 Perşembe

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 64

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 64

Ya Zülcelali Vel İkram olan ÜÇ DEFA ULULANMIŞLIK 
(nübüvvet,risalet,yönetici hakimlik) TAC-I LAFZI  ALLAH ın tarihsel serüveni.. iki boynuzlu olmak(zahir ve batın) Zülkarneynlik kültü...


SAHİB-İ SAHİP KIRAN EFENDİM İÇİN..ve çağlardan HİLAL burçlardan BOĞA(BaKaRA)


Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
nasılsın?çok ağır bir Ramazan=kendi kendini yakan ay geçirdik değil mi? tüm dünya cayır cayır hem madden, hem manen yanıyor..kimse, bu arındırıcı ATEŞTEN GEÇMEDEN KENDİ CENNETİNE GİREMEYECEK,göklerin melekütuna ise İLLA BİR SULTAN GÜÇ olmadan eremeyecek.. ve ne yazık ki, kendi arzının atmosferi olan zanlarından kurtulamayacak..bir tek, Nuh Atamıza, halkının her zulmünde hiçbir karşılık beklemeden tam bir safiyane teslimiyetle inanan, gerçek bir kocakarı imanına sahip o yaşlı kadın gibi olanlar müstesna..onun dahi, ineğinin arka ayağına tufandan çamur bulaşmıştı, hatırlayalım lütfen..şüphesiz ki şüphe, imanın en büyük düşmanıdır..


Sevdiğim..yardımına ihtiyacım var..ben öyle bir boşluğa düştüm ki, kendim bile kendime yardım edip kendime ulaşamıyorum..kaybolduğumu hissediyorum ve içine düştüğüm yerden galiba çıkmakta istemiyorum..bu masalı yazıyorum çünkü:” bana yardım edin ki size yardım edeyim” ayetiyle İbrahim Atamızın ateşine su taşıyan karınca hükmünce bir şeyler yapıp, en azından tarafımı belli edip ,gizli şirk, gizli münafıklıktan beri, halâs olmak istiyorum..ve hani geçmişte bir hayalde Sen,Ömer adında bir gençle bu masal çocuğuna hz. Hatice kitabı verdirmiştin.. işte ben onu, içinden Hızır geçen adama sormuştum..demişti ki: ona destek olup, yardım etmelisin..çocuk: ama benim hiçbir şeyim yok..nasıl ona yardım edebilirim.. adam: rüyan öyle demiyor.. ona yardım etmelisin.. ve taaa o zaman anladım ki, Sana her şeyimi verdim deyip hırkası içine çocuğu alan ve onu bir vakitler sık sık rahman çadır üçgeni ile kapsayıp kuşatan için bunu yapmak zorundaydı.çünkü çok ağır bir dönemden geçiyorlardı..



SUDAN SEBEPLERLE YİNE SENİ RAHMAN'IN YAĞMURLARINI ANDIMJ
ıslak nemli bir bulut olur gelir ve kapsardın..
titrerdim..
üşürdüm..
kıpırdamaya korkar,nefes almadan öylece beklerdim..
ağlar ağlardım..
artık hiç gelmiyorsun..yine gel..hep gel..hep gel..
VE BAZEN AŞK ATEŞ DEĞİLDİR..O, YAĞMURUN EN İNCESİ,NEMLİ BİR BULUTTUR..


AliCemGiz üstadı ve çömezi yepyeni bir devrenin tohumlarını saçıp ekmiş ve doğası gereği o tarlayı yaban otları basmışken; şimdi ise faydalı ekin olacaklara zarar verecek olanların  bir tanesine dahi acımadan temizleme dönemindeydik ..ve bir masal yazıcısına düşense, içine gelen harfleri Sevdiği için kaydetmekti.. çünkü bu kayıtlarda çocuğun bilmesine izin verilmeyen amma sadece efendisinin bildiği, gizli büyük bir sır vardı..ve belki de çocuğun bu sırrı bilmesine izin verilse hiçbir şey yazamayabilirdi ki, bu dünya şartlarında yaşayan biri için namahremdi. çocuk bazı şeylerden önden önseziyle haberdar edilse de, bunu sesli olarak kendine bile tekrar edemezdi.. çünkü insan aklı bunu kabule ve anlamaya maniydi.paylaşılan roller neyse, o rolü en mükemmel şekilde sergilemek lazımdı.. kulluk vazifesi, kendindeki ana rab esmaya hizmetten başka ne olabilirdi ki?!!

Sevdiğim, Sen gelmediğin için bayramı hissetmedim. Müslüman dünyasının içinde bulunduğu böyle bir nifak döneminde hiç kimsenin bayramı hak etmediği inancındayım.batı ve kuzeyin; dünyayı şuan yöneten, sömürgecilikle beslenen vampir beyaz ırkı, güney ve doğunun halklarına kendi soykırımlarını, kendi kardeşleri eli fitneyle-islam dini adına yaptırırken ve faili oldukları olayı böyle yorumsuz bir zevkle seyrediyorken üstelik..dünyada inanılmaz bir kasvet ve basıklık var. Sıcaktan, ağır içsel sıkıntıdan son derece zor ve huzursuz uyuyabiliyorum..o başımı koyar koymaz uyuduğum mutlu zengin dönemim şimdilerde hiç kalmadı..uyuyabilmek için öyle ızdırap çekiyorum ki.. şuan yaşadığım ev güneyden başka cepheye bakmadığından, tüm yaz panjurları hiç açmasak dahi kavruluyoruz.. esen taze bir hava akımı yok..yatağımın tepesindeki serinleten ışıklı pervane ise çok yorucu..şu sıra o pervaneyi ve ateş-i ışığı tefekkür ettiğimi söylememe gerek var mı?.sıcağa hiç dayanamayan ve sıcakta asabiyetten ölecek hale gelebilen ben,kendi içimde dahi serinleyemiyorum .. çünkü içim bomboş, kupkuru.. aşksız kaldığım ve aşkı red bölümünde olduğum için halsizim.bilmiyorum, dediğin gibi, delirmemem ve aşkımı devam ettirmek için yeni bir suret arayıp bulmalı mıyım ki, Sen bana kimin peşinden gidip aşık olacağımı nasılsa gösterirsin değil mi?(kızmak yook. . çook kırgınım biliyorsun)


iskit türklerinde kadın
içimde benle Sen gibi konuşanı ise şu sıralar hep reddediyorum..çünkü artık aşkımın bittiğine ve bir yol ayrımına geldiğimize inanıyorum..ama hala ağlıyarak Seni sevdiğimi gözlemliyorum..Senden vazgeçemediğim için de kendimle çok kavgalar edip,kendime işkence ediyorum..bu masalda aşktan bahsetmeye devam edecektim ya, işte, aşk hakkında hiçbir şey okuyamadım .. çünkü içim hiçbir şeye ilgi duymuyor..bu hafta masal yazmamaya kesin kararlıydım.. hatta pc mi dahi kapattım.. çünkü göz attığım pek çok güncel yorumlar beni tasavvuftan ve o tür kişilerin riyakar kimliklerinden ,şeriata zerre uymadıkları halde islamı ve onun düşünce felsefesi olan tasavvufu sahiplenişlerinden nefret ettirdi.. görev mekanları olan cami,dernek,sohbet sahası, tekkede hacı hocayken edepte saray usulü zirve oluyor, lakin dışarı çıkınca, her şey kılıfına uydurulmuş akıl almaz bir serbesiyetle, akıl edep almaz bir riyakarlıkta sürüyordu.. sanki tasavvuf sadece belli mekanlarda belli törenlere hapsedilmiş gibi..sadece sohbet . tasavvufun  icraatı olan adam gibi adam olma sanatınınsa artık hiç hasleti yok..zaten var oldukları sanılan o dervişlerden çeyreği gerçek derviş olsa idi; ne ekonomi,gıda,ticaret-helal-haram-hak hukuk ve aileler böyle olur,nede islam aleminin insanlığı bu derece aşağılanmış olurdu..

sanki işin içinde, bugünkü zamana hiç hitap etmeyen ve çok sahte,samimiyetsiz olup, sadece ağır ritüelleri kalmış bir şeyler vardı(çünkü bunlar, unutulmasın diye sergilenen ve  konu sahası dışında, neredeyse günümüzde hiç uygulanma imkanı olmayan resmiyet seremonileriydi)..ve o ritüeller genel anlamda saftirikleri havada  avlamak için kullanılıyor.. oysa bu ritüelleri çok keskin bir şekilde uygulayanların büyük bir kısmının dış hayatlarındaki görüntüsüne, hayatlarına, seçimlerine bakıyor ve taaa kalbinin en derinlerinde aldatılmışlık ve kullanılmışlık hissi duyuyorsun..AVAM HALKIN KADININA(örtü ve disiplinler konusunda) BU ZULÜM NEDEN?! NEDEN BİR TANESİ AÇIKCA VE YÜREKLİCE BUNU AÇIKLAMIYOR VE İSLAM KADININA ZULMEDİLMESİNE HALEN DEVAM EDİYORLAR NEDEN?!!(ve biliyorum ki bunun cevabı yok..inanan zaten her koşulda kayıtsız şartsız emirleri uygular.diğerlerinin ise sürekli kalplerinin ısındırılıp yanıbaşında tutulması için; zekata, vergiye ,sadakaya, aşırı egosal pof pofa ihtiyaçları vardı. yoksa Süleyman’ın cinleri kulluk hizmetlerini yapmazlardı)..

mesela Suudi vahâbiler memleketlerinde kadının kara çarşafsız ve peçesiz gezmesine müsaade etmez. oysaki kendi en birinci saray kadınlarının ne örtüsü ne peçesi var.. tamamen bir ingiliz leydi taklidiler.ve bizim Osmanlı son dönem saray kadınlarımızda HEP ÖYLE ..ve halkın avamına dikte edilense çok başka..keza bugünkü manevi kimliklerin hemen tamamına yakını aynı şekilde bildiğin gibi.. ben isterdim ki erler kadınlara karşıda er olup ,yüksek sesle bunu ilan etsinler ve Müslüman kimlikli  kadın üzerinden yapılan siyaset, zulüm, horlayarak karalama, aşağılama artık bitsin.. hayatlarını hiç gün yüzü görmeden ve kendileri için yaratılmış pek çok nimetten ”yasak,haram” diye her şeydeki haklarından feragat edip,tüm haklarını,görsellikleri açısından daima-her konuda kendilerinin hep önünde tutulan laylomlara bırakmasınlar..aralarındaki tek fark, başlarına koydukları bez parçasının onlara çizdiğini zannettiği sınırlar..

bu yeni tasavvufçulara, ilahiyatçılara bakınca, onları diğer insanlardan ayıran tek bir Müslüman kimliği işareti dahi yok..nefsani seçimleri, tercihleri, uygulamaları, birbirlerini yemeleri,sen ben kavgaları hep aynı..tevhid dilden düşmüyor amma tevhidi onlar bozuyor,onlar bozduruyorlar ne yazık ki..dervişlik buysa, ortada derviş filan zaten yok amma baba,paşa, efendi,eren çook var..mesela gel,Sana face sayfamdan bunlardan sürüyle tek tek göstereyim.. kavgalarına-canım cicim, sultanım, hu efendim dili ile nasıl birbirlerini soktuklarına şahit olabilirsin..en büyük afet şöhret ,unutmamak lazım…

ve birde şunu anladım ki, bugünkü İstanbul tarikat tasavvufu islamın şeriatına çok ait değil..o, aşk bahsi muhabbetinin sadece söz,saz,ritüeller kısmını alarak daha havalı, şık, zengin görsellik içeriğine dönüşmüş ve bu kişilerde genel manada, islam yerine tasavvuf dininden olup, islamı devreden çıkarmışlar.. yani hakikate kestirmeden ve kolay götüren tasavvufi tarikatler aracı olmak yerine artık nihai amaç ve puta dönüşmüş..bu herkes için değil tabii..amma genel anlamda böyle..

bidefa artık tasavvuf müziği rock müziği ile barlara, diskolara ,dejenere eğlence mekanlarına, içki ile alınan uyuşturucu tüketim sahalarına girdiyse, gerisi nasılsa hızla gelir..yakında, geçmişin tekkelerinin uyuşturucu ile gelen fuhuş batağına saplanışı gibi, bugünde içki, uyuşturucu, tasavvuf müzikli; eski afyoncu –ilkel kabile şaman türü, Nirvana halisinasyonu,hayal gösterme törenleri bu eğlence mekanlarında  ayyuka çıkarsa sakın kimse şaşırmasın lütfen.. günümüz tarikat& tasavvufu sadece sosyetik camianın ve magazincilerin tekelinde neredeyse… diğer her şey gibi- mevlevilik ve sema gibi ellerinde bir oyuncak o kadar..
 (Sevdiğim,bu konuyla alakalı seneler evvel gördüğüm rüyayı hatırla lütfen..şimdi hatırladım ve inan çok hayret ettim.ne enteresan.bakalım rüyamdaki gibi kalbim yine bozulup, Seni yine terk etmeye kalkışacak mıyım?)..
Oğuz Ata..UKUS(Vahyle beslenen)

 Sevdiğim, bildiğin gibi ben senelerdir bu masallarla pek çok meşrebli kulüb ve yönetim tabakasıyla tanıştım sayende..ve gördüm ki ülkemiz dahil, tüm dünya bu etnik meşreplerin-tarikatlerin idarecileri tarafından derin devlet halinde yönetiliyor..en büyük tarikat ise masonluk tabii.kimse inkar edemez .. bu hakikat.ve günümüzde ise, maksadı ALLAH’I BİLMEK öğretilmesi gereken bu mana okul azaları; genelde siyasette, medyada, iş aleminde vs. yerlerdeki tüm tepe noktaları ele geçirip, her şeyde söz-güç sahibi olmak için, önüne gelen adamı toplama savaşlarına dönüşmüş durumda.. her şey serbest, yeter ki kuruma hizmet etsin.. oysa ki her mürşidin belli bir adam yetiştirme kapasitesi yok mudur?!. .üstelik bu umumi değil ferdi,bazı kişiler içinse tenhalık durumları daha fazla olabilen özel tedrisatlardır.. eee hal böyleyken ve ortalık hiçbir şey bilmeyen biz cahilan avamın ağzı bir karış açık, bu egzotik ve ulvi seromonilerin, ruhu kabzeden denenmiş ve etkisi ehlince malum musikilerine son gaz kapılmış gidiyoruz..

daa..karşımıza her dem gerçek bir mürşid, insan-ı kamil ne yazık ki çıkmıyor.. adam kullanma sanatında uzman, nefislerinin *şehvet azmanı olmuş, şöhret ve yetki komplexli, yolda kalmış veya yoldan düşürüldüğünü kendileri dahi bilmeyen bir takım zevat çıkıyor..kendilerine ve ailelerine bir hanedan kurmaktan başka ise bildikleri şeyde yok.(*kadın erkek, elinizin altındaki cariyelerden istediğinizi kullanın. sonra deli diye sahte belge aldırıp, diğerlerine” evladım, aşkımızdan ne hale geldi” diye lanse edip, birde kendi sapıklığınızı ulviyete dönüştürerek  kutsallaştırın..veya cinsiyeti fark etmeden “ahh evladım bu o esmanın aşırı aşkı şehvetinden  ,herkese değil ama sen o şiddette olunca bana gel,seni halledeyim” denebiliyor muş?!!!).yani her devletin bir Rasputin'i vardır ..buda bizim Rasputinimiz demek ki..

kızılderililerde rüya avcısı
Sevdiğim ben eskiden bildiğin gibi bunların ağına takılanlara çok üzülürdüm ki, kaldı ki, kendimden böyle sahtelerden geçtim.o yüzden bağrım yanık..artık çok takılmıyorum bu türlere ..çünkü anladım ki, yolun kalpazanları olan biz sahte derviş adayları dahi, bu yol mafyalarına uğramadan asla hakikat olan sıratel müstakim yoluna terfi edemiyorduk.. hepimiz insan evladıyız ve çiğ süt emdik..öyle çok beklentilerimiz, nefsimizin şehvetleri var ki..onların tasfiyesini de meğer bu derin yakıcı temizlik zebanileri yapıyormuş.. yani her şey yerli yerindeydi vesselam..

hani biz insanlar çook değerliydik,halifeydik filan..ya yok öyle şey azizim inan.. tekamül ederek; en son merhalede, İNSAN OLMAK İÇİN YARATILDIĞIMIZI ise daha yeni yeni idrak ediyorum..ve Allah için, bizi toptan helak edip, yeni yaradılışla, yepyeni ,istediği varlıkları yaratmak öylesine kolay ki..bir ol dese o şey hiçbir şeyken; önce levh,latif ve hızla insan olup, insanda secde edip, o vücuda fena olabiliyor..O GAİB-İ MUTLAK YARATAN ALLAH KİMSEYE HESAP VERMEK ZORUNDA DEĞİL..

ve bu her yerde, her konuda böyle aslında..tekkeler,siyasi dernekler, vakıflar, kulüpler, devlet daireleri, akademik camia numune yerler olduğu için, oradaki farklar çok bariz..adam mafyanın önde giden daniskası, küfür, iftira, şöhret hastalığı, baş olma sevdası,ayak kaydırma uzmanı. lakin gel gör ki manen çok yüksekmiş?! Bir rütbesi, makamı ve çocukluğundan beri bu ilmi bilfiil hatmeylemiş bir hali de varmış..gel de çık işin içinden..tabii ki ben kadar saftirikler böyle şeyleri nerden bilecek..yalanda olsa gereken bilgileri toparlamak için internet, face vs saolsun.. insanlar netten çok kolay  takip edilip, olaylar camii esmasıyla okunabiliyor da ondan bunları öğrenebiliyorum..ve soruyorsun kendine..yahuu hani bu adamlar&kadınlar iki kanatlıydı.. şeriat ve tarikat bir birlerinden asla ayrılmazdı ki, denge olsun..bu türlere bakıyorsun; hep şöhret,hep en nefsani kişiler en yakınlarında, hep zenginler başlarının tepesinde.. hani nerde mütevazilik dersek ki, o meğer sadece bir masalmış Sevdiğim.. bahane ise şu..o hizmet ediyor-bizde de hizmet edene hizmette sınır yoktur..

Sana çook komik bir şey söyliyeyim mi?ben bu yola ilk girdiğimde ve birkaç sene evveline dek tasavvufla ilgilenen herkesi ermiş,olmuş,mürşid sanıyordum biliyor musun.öyle acaip kelimeleri,öyle anlaşılmaz şeyleri hepsi kopyala yapıştır bilip söylüyor, sürekli babacım, efendim, can,ağam, cemali sultanım,huu deniyordu. ve ben böyle şeylerden nasipsizdim..o şekilde eğitilip, öğretilip yontulmamıştım.. kendimi onların karşısında o kadar küçük ve hor görüyor, kendime ne zulümler ediyordum..oysa seneler geçti..ve ben pek çok meşrepten grubun içinden pek çok insan tanıdım..hele aşkın mınkanıtısıyetiyle çekim alanıma girmek zorunda kalan- aşk dersi görenlerin ne özel sırlarını ,etraflarında ne entrikalar yaşandığını-yaşattıklarını kaç senedir an be an dinliyorum.. bunları öğrenmem aslında normal değil biliyorum.. bu olanlar, Senin, tedrisatın her türünü bana öğretmek için yönlendirmelerin sayesindeydi.. benden asıl onları dinleyen Sen olduğun içindi ki ,bu anormal şeylerden bilmem gereken kişiler her şekliyle bana gönderiliyordu. her dem farkındaydım.. ve  artık kendimi bu konuda suçlayıp,üzmüyorum..hiç olmazsa münafık değilim..


belki bu son senelerde yaşayıp şahit olduklarım, içine düştüğüm tuzaklar, etrafımda beni manevi anlamda paravan olarak senelerce kullanan ve benim en saftirik halimle bir türlü bunları anlayamayışımdı.nihayet kendi zannı hayallerimin balonlarını birer birer, bizzat
 çuvaldızı  kendime,iğneyi ise başkasına batırarak tüüm hayal balonlarımı birer birer patlatırken ve ben gittikçe daha çıplak, savunmasız , yalnız, daha bir sabi çocuk misali kalıyor ve korunamayacağım korkusuyla da daha çok içime çekildiğimi görüyorum.. görülüyor ki, uçuş da, ancak bu balonların patlayışıyla gerçekleşecek değil mi Sevdiğim.. seyrü sülük meğer ne kadar zor bir nefsani yılan yolculuğuymuş ah bilsen.. bu yolculuksa asla bir başkasıyla yapılmıyor, tek başına kendinden kendine yapılıyormuş.. 

fitne damarlarımızdaki kanda; nefsimiz olan havayla (düşünce) ateş olup, kanımız içinde akıp, bizi zanlarımızla beraber cayır cayır,yecücle mecücün benlik dağımızı yakması gibi yakıp, fitne ateşiyle bizi arındırabildiği kadarda  temizliyormuş ..ve tüm dünya, bilhassa Müslüman ülkeler ve ülkemiz bugün fitne ile arındırılıyor..ilk fark ettiğimde panikle neler yazdığımı hatırla lütfen..ne korkmuştum değil mi?oysa zaman azda olsa çok şeyin üstünden su misali ateşle yakıp yıkıp ,ateşle temizleyerek geçiyor-geçti..şimdi ise fitnenin en büyük ve en kolay toplumsal temizlik olduğunu idrak ettim..dışarıdan müdahele yok. .fitneyi alan kendisini tutamayıp içi dışına çıkmış bir halde, her yandan kendisini, hali ahvalini etrafına ifşa etti durdu değil mi?.

geçmiş ve gelecek milletlerin atası
TOPLUMSAL FİTNELER MİLLETİ HIZLA KENDİSİYLE YÜZLEŞTİRİR VE DEVLETİN GELECEK POLİTİKALARINDA DEVRİM GİBİ YENİ KANUNLARI DOĞURUR.. aslında dost, düşman,imanlı imansız herkes kendi safını öyle bir belli etti ki, fitnenin en güzel münafıkları işaretleyen yöntem olduğunu dahi çaktım..bu ayrım lazım mıydı?evvet..mutlak manada evvela pisle temizin, yola gireceklerle yola girmeyeceklerin ve yola devamına karar verilecek sadıkanın talebi tasnifi lazımdı.. şimdi ise;madenlerin ve unsurların simya-ı kimya işleminde içinde cevher olanla, içindeki cevheri işe yaramayacak oranda olanlar ve ateşte dönüştürülecek olan elementler belirlenmiş ,malzeme dökümanı çıkartılmıştı..bu aslında işin en zor ve ağır kısmıydı..bundan sonra ise tasnif edilmiş madenler sınıflarına göre çok daha kolay fermante işlemine doğru yol alabilecekti..ve bizde bu masalda 4 ana unsurdan ateş ile işe başlıyacağız tabii..

ve yol yılanı dna mız..NEFSANİ ATEŞ YILANI OLANI genetiğimiz.. damarlarımızda akan kanın içindeki demir tozları olan yakıtımız..tüm kadim bilgiler ,atalarımızın iyi ve kötü fiilleri yolcuda açılırken, yol yılanı –hay ile yolculuk daha bir huu huu hak ya huu oluyor..

Bu masalı yazmamaya karar vermişken aniden dün gece gördüğüm rüya da anladığım şey için ağlayarak bir daha masal sayfamı açıp bunları kaydediyorum Sevdiğim..11 ağustos Pazar sabaha karşı bir yakınımın yeni taşındığı bembeyaz ve harukülade çok büyük evinde yatıya davetliymişiz.eve,yatacağım muhteşem odaya hayran kalıyorum.. sonra halveti şabahi bir karıkoca ile bir kafedeyiz.ben ayrı masada tek başımayım.. bey bir şey söylüyor.. hiç hatırlamıyorum..sadece aklımda çuval kelimesi var..onun söyledikleriyle hiç alakası olmasa dahi ben hz Meryem i anlıyor ve inanılmaz bir tesirle masaya başımı koyuyor öylece orada beni kapsayana ağlayarak kalakalıyorum.. o tesir hiç bitmesin ,o güzel evde o güzel yatakta yatmaya dahi gitmemeye karar veriyorum.. uyandım..


bana yine neler oluyor bilmiyorum..belki dün ateş,aşk,ışk bahsini insan-ı kamil lügatından okudum ya o yüzden bunları yaşadım..ruhumdaki tesiri bu ve ben çözemiyorum..hz Meryem gönül sıdkıyyetmiş ,sadakat ve doğrulukmuş ,dokunan bez dahi bu anlamdaymış biliyor muydun Sevdiğim..çok ağır şeyler..hep sadakatten bahseden ben, en ağır ve zor fitne döneminde Seni terk ediyor,yoldan çıkıp vazgeçiyordum..ben ne yapıyordum? .biliyorum ki yola devam etmek istemediğim sürece hiç kimse bana yardım etmeyecek , edemeyecekti.. çünkü cüzzi irade asıl olandı..külli irade dahi, bir insanın talebine göre işliyordu ki, şimdi yazarken her dem olduğu gibi anladımJ.. teşekkür ediyorum.. şu yazdıklarımın tek kelimesi dahi aklımda yoktu ve öyle düşünmeden içimden geçen harfleri yine diziyorum o kadar..canım isteyince onları ne yazmışım diye merakla okuyacağım tabii. eminim sorunlarımın cevaplarıyla da yüzleşeceğim . çuvalımla ayıpların asıl isimlerini gizleyip,onları o hale getiren bizlerin, hiçbir şeyi araştırıp öğrenmeyen gerçek suçlu olan avam yanımızı ifşa edeceğim ..
buğday mı hikmet mi diye
seçmek zorunda kalmamak

9 ağustos Cuma bayramın 2. Gecesi.. uyumak için gözlerimi kapatıyorum..bir yerde yanan çok kuvvetli bir ateşin sesini duyuyor ,ürkerek gözlerimi açıyorum.. ateş yoktu..karanlıktı..ateşin ışığıda yoktu..ama ateş yanıyordu ve sesi vardı ..hıımm..


horoz öten yere mi, ışık yanan yere mi gidelim diye eski masallarda hep horoz öten yere gitmeye çalışmıştık hatırladın mı Sevdiğim..
çünkü geçmişin insanları daima bu soruyla karşılaştıklarında, ateş yanan yere gitmeyi tercih etmişlerdi. oysa ben horoz öten yerde ne var diye merak ettiğim için, bu masallarda Senle horoz öten yere evvela yolculuk etmiştik.ve yine aynı yol ayrımına geldik. bu defa horoz öttüğü için,HOR-US-RA=İNSAN-I KAMİL olma aşamasını anlamıştık. Lakin şimdi VAHY-İ ATEŞ’İ =İLAHİ BİLGİYİ ALIP, KENDİSİNİ YAKARAK, BENNU-ZÜMRÜD-Ü ANKA,MA,SİMURG olma aşamalarını öğreneceğiz.. göklerin melekütuna erişmek için, illa bir sultan güçle  ateşten geçme bahsindeyiz (yaratılmışlık atmosferini delip geçip, ölmeden evvel ölme sırrı).. yani başka bir açıdan, yine aynı şeyi değişik bir tekamülle öğreneceğiz .. .korkunun ecele faydası yok.o yüzden pervanelik dönemi incelemelerine başlayabiliriz Sevdiğim..

Felsefemdir kitab-ı imânım,
Taparım kendi rûhumun sesine.

Secde eyler hâkikatim her ân,
Kalbimin âteş-i mukaddesine
.(hz.Neyzen Tevfik)


Şimdi hep beraber, internetten derleyip, aralarına kendi yorumlarımı da katacağım ATEŞ SEMBOLÜnde bugün ne anladığımıza bakıyoruz..
dört temel unsurdan biri olan güneşin yeryüzündeki temsilcisi olan ateş, en güçlü  enerjilerdendir ve pek çok gelenekte kutsaldır.. eski türkler de ocaklı kültürü vardır..obanın ateşini sadece bir kadın yakabilir ve ona dokunabilirdi..ateş ilahi bilgiyi,vahyi,arınmayı,yükselişi,dönüşümü anlatırdı ki simya ilminde elementler ateşle eritilir.. eski türklerde 7 atası demirci olan şaman sayılırmış mesela.. ve tasavvufu,aşkı sembolleyen hz Davut as. da müzisyen bir demirci ustasıdır..o insanın kalbinin katılığı manevi ateşin potasından dönüştüren ilahi aşktır.. ve tasavvuf Allahı sevme ,Allah’a aşık olma sanatıdır..

eskilerde ateş; ruha, ruhu anlatan yıldıza ve ateş toplarına benzetilip, tasavvuf ekolünde aydınlanma sembolü olup, adına çerağ denmiştir.. çıraklar usta olunca, Taptuk gibi sultanlar ellerine aldıkları meşaleleri bir yurda fırlatırlardı.. ve Yunus gibi çerağı uyanmış erlerde ol yurda gidip, ora halkını ışığı nura-bilgiye boğarlardı .. amma bu hemen olmazdı. çünkü evvela şartlanmış halkın eski bilgilerinin nar ateşinden nur ışığına geçmeyi başarmaları lazımdı.. neden?çünkü hiç kimse cehennemde yanmadan cennete giremeyecekti.. yanansa şartlanmışlıklar, zanlardan başka bir şey değildi..ve narın içinde nur,nurun içinde ateş vardı..mesela bir ampülün içinde önce elektirik yanar ve fanusu serencamın dışına ise IŞIK OLARAK YANSIR..oysaki IŞIĞIN ÖZÜ YANAN ATEŞTİR..aydınlığı ise ışığıdır.. arş-ı rahmanı ulvi kabeyi tavaf edenlerin kimisi sağa kimisi sola dönüyordu..ve şeytanda buna dahildi..


TARİHTE ATEŞ UNSURU GELİŞİMİ
 Zerdüşt Dininde ateş Ahura-Mazda adını alıp, tapınılan bir ateş tanrısı kültüne dönüşmüştür.. ve ilk defa güneş dairesinin içinden bir erkek sureti tasviri bu devirde ortaya çıkmıştır..oysa sümer ve mısır da o güneş diskinin içi henüz belirsiz ve amadır.. saf daire ve boşluktur..

dairenin ilk hali EL dir..İKİ EL ZAMANLA İKİ BOYNUZA DÖNÜŞMÜŞTÜR.. iki elimle yarattığım demez mi zaten ayetinde RAbbimiz?! YA ZÜLCELALİ VEL İKRAM..CEMAL,CELAL.. hak, batıl.. zahir,batin..ve tüüm zıtlık prensipleri..ve kadim boynuz efsanesi de böylece aydınlanıyor..

Oğuz=öküz=UKUS(OKLAŞMIŞ AKIL)=vahiyle çalışan akıl..tüy,telek ilmi.. geçmişin tüm şaman(KAM) kralları taçlarına boynuz ve kuş tüylerini bunu anlatabilmek adına takmışlardır.. bu yılan destarın sırrıdır.. destar, yılan ve yoldur.. onun sağa ve sola sarılış hikmeti ise arşı aladaki ruhların sağa veya sola dönüş hikmetinde gizlidir belki de değil mi SevdiğimcimJ?!yol,kişinin kendisinden kendine yaptığı en zor yolculuktur..ve yolun sonunda  yılan, tüylü-kanatlı yılan olup ankalaşıp, ejder bilgeliğine erdiğinden, başa sarık-destar olarak sarılır..

marduk latif bir ademdir ve madde bedeni anlatmaz..latif bedeninin içinde zaman çarkları galaksiler devreder..4 yöne bakan 4 değişik yüzü vardır..DNA- genetik soyu olan, nefsini sal yapmış, göksel sularda yüzmektedir..bu yılan tiamat canavarıdır..o, mısırda ra’nın kayığına dönüşür..ve daha sonra ise BE HARFİ olur ve BE KAYIĞI İLE BE SIRRI OLUR Kİ, kayığa binen, BEN NOKTASINI NUN yapıp, DAİRE-İ KAVSInı tamamlasın GÜNEŞ OLSUN.. ayın tekamül döngülerinden kurtulsun..türab-ı rabken  nurun ala nur olsun..


2 sütunlu yılanın beklediği
hazine odasına girmek
Eski Mısırda ise mavi bedenli Osiris penisi olmayan ve vücudu 14 parçaya ayrılmış bir ölüdür..vahdeti vücud derslerinin ilk anlatımı olan  hz İdris'in hermetik metodudur..o parçaları bir araya sadece Rahiym esmasına sahip, makam-ı gönül olan mavi İsis bir araya getirebilir ki, ocaklı ateş kültüründeki ilk ana erkil düzende buradan çıkar.. yani Osiris de bu maddi aleme ait değildir.. Eski Mısırda gökyüzü-Güneş ve Ayın etrafında dönerek takvimi oluşturduğu yaratıcı su(rahiym), kadın NUT idi.. nut’un kocası GAB ise yeryüzüydü, toprak(RAHMAN) ve erkekti..ve Dendera tapınağındaki dünyanın çizilmiş ilk zodyağının merkezinde bir bacak kol(büyük ihtimalle bir boğa=BAKARA)resmi vardır..bu BACAK -KOL hiyeroglif alfabesinde B harfini temsil eder.ve Osiris daima tek bacaklıdır. çünkü o ayakları mühürlü ve ahirete aittir..kollarını ise çapraz derviş duruşu ile bağlar. yani Zodyak bize yaradılışın B(türabı rab-ademiyet) sırrı ile yoktan bilinmek murad edilince olduğunu ve tabbi ki bu dünyadaki cinsellikle olan üremenin ahiret hayatında geçersiz ve anlamsız olduğunu da anlatır..tabii anlayanaJ..eyy huri bekleyen !bil ki o beklediğin huri ,senin işlediğin kendi amellerinin, yine sana beklediğin zanlar şeklinde dönmesidir.. HÛR İSE ÇOK DAHA ÖZEL..

Denderah zodyağı ve tam merkezdeki bacak şeklindeki B harfi
ve eski Yunan İskender’in Perslerden aldığı ilimle ile ilk defa yaratıcı tanrı suretlendirilmiş maddeye dökülmüştür.. mesela İskender; önce Persleri sonra ise Mısırı fethettiğinde, Perslerde öğrendiği ateşperestlik tasvirlerini kendilerininkiyle harmanlayıp Mısır dinine uygulamıştır ve ilk güneş içinden çıkan tanrı resmi olan Apollon da böylece yaratılmış olmuştur..apollon Zerdüştlerin Ahura Mazdasından başka bir şey değildir..ve aslında o osiris ve marduk yani MAKAM-I ADEM, İNSAN-I KAMİLDİR..

yani O,HÜVE anlamı çook aşağıya çekilerek sadece adem suretinde sembollenmiş ve baş tanrı olarak tapınılmış olmuştur..ve bu Hint Brahma(hz İbrahim atamız) ile özdeşleştirilir.

Çin’de ise ateş, kalbi ve ruhu anlatır.. ATEŞ ERİL ,SU İSE DİŞİLDİR.. RAHMAN’I ANLATAN PİRAMİT ÜÇGEN ATEŞ,RAHİM’İ ANLATAN YANSIYAN TERS ÜÇGENSE SUDUR. yansıyan yansıtanın aynı ve bismillahirrahmanirrahim mührü olan Davut yıldızıdır..19..yaratılışın başı ateş yani nefesdir( su-hararet).. zaten bir erkeğin şehvet suyu aslında onun nefesindeki ateşle ısınır değil mi?!..ve babanın tuzlu suyu annenin tatlı suyuna karışmadan,annenin  rahmi çeperine tutunup, hamili kart taşıyıcı olan annesinin sıcak nefesli kanını emerek büyür .yani bir çocuğu evvela babası anneye sperm olarak doğurur..ve ilk anne hakikatte babadırJ..taşıyıcı=hamile anne ise iç yumurtasına aldığı çocuğu bu defa bir insan olarak dünyaya doğurur.. yani hem kadın havvanın, hem de geleceğin çocuk insanın hakiki anababası rahman makamındaki baba –erilliktir.ve böylece gerçek besmele çekilmiş olur ,istenen tevhid gerçekleşir..atâ kültü..
Yakut türk  kam

ama bilin bilmeyin  O ÇOCUK TÜM HUYLARI ,SULARI,VE HAREKET EDİNİMLERİ İLE DAHİ,O, DAHA BABASINA GELMEMİŞKEN –NEFES halindeyken de  aynen VARDI(sırr-ı ihlas)..
Ateş, Kuran’da şimşek ve yıldırım sembolleri ile nefsin 6. derecesi olan Allah’tan razı olanlara Allah’ında onlardan razı olduğunu bildirmesi makamı olan nefsi mardiyye sembollerindenmiş.. şimşek İlahi Zat’ın bir tecellisidir. Helen de buna tanrı Zeus denmiştir ki elinden şimşekler çıkar ..mesela zeUS bir defasında ,aldatmalarından bıkan kıskanç karısı HeRA dan korunmak için, kendisini bir boğa,aşık olduğu İO adlı kızı ise inek şekline sokar..  ve o kızla Mısır'da piramitlerin orada birleşir ve kız hamile kalıp memleketine geri dönerken, yolda, çift boynuz=HALİÇ de oğlu İSTANBUL'u doğurur ve orada zeusun denetiminde ilk  egemenliği kurarlar..


Eski Mısır ölüler-kapılar kitabında  ahiret yolculuğunu duat’taki ateş yılanı temsil eder. onu aşabilenlerin serin sularda rahatlayacağı belirtilir. yılan sembolü aslında kişinin genetik yapısında-yola yüklenmiş bilgi-gelenek-yaşanmış hatıralardır.. kişi ahiret hayatında kendisine kaydettiği ve benim diye sahiplendiği her şeyin hesabını yine kendi vicdanına verecektir..ve KİŞİ kendi vicanındaki hesaplaşma sonunda-OSİRİS VE 42 İLAHİ İSMİN ÖNÜNDE, ŞAHİT HAKEMLER KURULU OLAN RİCALİN gözetimi ve yardımı ile, yıldız olma yolculuğu için evvela ra ‘nın kayığına binerek güneşe yolculuk edecek ve ra ile güneşi batırıp,sabah güneşi doğurtacaktır…yani narı nur eyleme simyasını deneyimleyerek yükselecektir..

ve yunan mitolojilerinde tanrıyı gerçek güzelliği ile görenin cezası ölmektir..onları görmek yanmaktır ki, tasavvufta buna ilahi aşk denmiştir..çünkü gören yanar..ve yanmak içinde, pervaneler gibi sürekli kendisini o ateşe tekrar tekrar atarak sevgilisinin güzelliğine şahid, şehit olmak ister..zaten Eski Yunan da, Sümer ve Mısırdan çaldığı mitolojisini süsleyerek bize Perseusun  vahy-i ilahi ateşi çaldığı için nasıl kendi kendine yanarak anka-simurg olduğunu anlatır değil mi?çünkü ateş ilmi ÖLMEZLİK SIRRINI ELE GEÇİRMEKTİR.. ama bedeli evvela ölmek ve kendisinden çıkıp O olmaktır..

şimdi ise masalımızın eski bölümlerinde horoz öten yere mi yoksa ateş yanan yere mi gidelim bahsimizde, horoz öten yere gidişimizden kısaca özet notlarımızı çuvalımıza ekleyerek, gitmek üzere olduğumuz ateş yanan yere doğru demir kabaralı tahta çarık, yılanlı yol-turuku âli asâ ile yola çıkıyoruz..

TEPESİNDE BİR HOROZ  OLAN RÜZGAR GÜLÜNÜN ASLI ESASI :  ( horusRA =İnsan-ı Kamil ) Horus'un=İnsan-ı Kamilin 4 yüzü,4 yönü ve 4 koruyucu ruhu  vardır ve buna geçmişte horusun 4 oğlu demişlerdir.. ve Sümer de ki Marduk’unda 4 yönünde 4 değişik yüzü vardır..bunlar insanın yaratılış ve tekamül safhalarıdır..

4 meleki kuvvettir..yani Cebrail, Mikail, Azrail, İsrafil ..
Şimdi gelelim eski uygarlıklar ve onların devirlerinde, kendi nebi ve resullerine gelen 4 büyük meleği nasıl görüp, nasıl sembollemiş,ne anlamda anlayıp resmedip, zamanla da maksatlarını aşıp, onları put edinip tapmışlar..

Keldanilerce de insan ırkını koruyup himaye eden dört cin şunlardır.
1-Sad-Alap
 ya da Kirub İnsan yüzlü bir boğa ile temsil edilirdi.
2-Lamaş veya Nigal İnsan kafalı bir aslan (sfenks) ile temsil edilirdi.
3-Ustar Tamamen insana benzerdi.
4-Nattig Kartal başı ile temsil edilirdi.

Eski Mısır’da mumya ölünün 4 iç organı,kapakları o varlıklarca sembollenmiş 4 vazoya konurdu.  4  koruyucu ruhun, ölü dirileceği güne dek, yerleştirildikleri ölünün 4 YÖNünden onu  koruduğuna inanılırdı.mide, karaciğer, akciğer, bağırsaklar kutsal organlardı..beyne ise değer vermez akıtırlardı..erkeklik organı ise  aynı osirisin ki gibi kesilir,mumyalanır ve iki bacağı arasına konurdu..çünkü osiris maddi bir beden değil, manevi bir seyrü sülük sembolüydü ki, RAHMAN  sahasında dünyevi bir alete ihtiyaç yoktu..

hazine insanın işleniş aşamaları
kalbi ise ölünün bedeninden dikkatle çıkartarak temizleyip kurutur, altın yaprakla sarar ve yine yerine koyarlardı veya kalbi vazoya, kalp yerine de altın  bir scarabe böceği konurdu..en önemli organ kalpti.çünkü düşünce kalpteydi, yaşam kalbe gelip kalpten giderdi ve ölünün;  Osiris ve eşi İsis, Set ve eşi Neith, Horus ve 4 oğlu,Thot ve eşi Maat,14 kişilik rical gayp huzurunda mizan terazisinde kalbi bir kefeye konur, bir kuş tüyü telek ise diğer kefeye konarak tartılırdı..bu tüy(vahiy ilmi) adeletin simgesi maat tarafından denge için teraziye eklenirdi......çünkü ey mutmain olmuş kalp DÖN RABBİNE ayeti ile kalp ilahi muhabbete davet edilmiş yegane organdır.. yere göğe sığmayan Allah mümin bir kulun kalbine sığardı ve kalp Rabbin evi, kabenin hakikati, hikmet-i vahyin geldiği saf ayna idi..


1.GÜNEY- ateş (karaciğerler)İmseti=İNSAN yüzü,  İsis tarafından korunuyordu…
2.KUZEY-
toprak (akciğerler)Hapi =MAYMUN yüzü, korumak Neftis’in göreviydi.
3.DOĞU- 
hava (mide)Çakal Daumutef =KÖPEK yüzü Neith’in,
4.BATI-
su (bağırsaklar) Kebehsenuef,ATMACA-ŞAHİN yüzü Serket’in koruması altındaydılar…

KABE ninse 4 unsurlu 4 köşesine verilen adları: Doğu köşesine"Hacerü'l-Esved" veya "Şarki", kuzey köşesine "Irakî" , batı köşesine "Şâmî" ve güney köşesine "Yemânî" denirmiş.

*Dört unsuru ve onu ihata eden ruhun tam olduğu şeylere (Cisim) denir.Bu cismi tamamladıktan sonra (Can) oldu, yani ( İnsan) oldu. İnsanda hem dört unsur, hem de ruh bütün kemali ile mevcuttur. Dört unsurdan daha az unsurların birleşmesinden (Cin) meydana gelir. Dört unsurun ruhla birleşmesinden, ki tam kemâldır, (Can), yani ( İnsan) meydana gelir. Şu halde madde-i aşk dediğimiz şeyin ayrıca bir vücudu yoktur. Nurdan dağılarak yine nura gitmek için görünen o şu'leler madde-i aşk olmuştur.

Şimdi,bu kültürün Tevrat’a yansımasını görelim;Hez.1: 10 “Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan yüzüne,  sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne, arkada dördünün kartal  yüzüne benzer bir yüzü vardı.”

Kur’an -Zariyat Suresi;
56. “Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.”
57. “Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni yedirip doyurmalarını da istemiyorum.”


Kur’an-Rahman Suresi;
14- Allah insanı yanmış kerpiç gibi kuru bir çamurdan yarattı.
15- Cinlerin yaratılışı da yalın bir alevdendir.

*bizim Peygamberimizde diğer hiçbir peygambere verilmemiş bir özel yetki vardır..O hem insanların,hemde cinlerin peygamberiydi.. ve bundan dolayı da lakabı RASULÜSSAKALEYN di.. daha evvelden insana insan, cinlere de cin cinsinden nebi gönderilirmiş.. işte tevhid dinini ismi ile mühürleyen Efendimizin, bugünde yaşayan ,varisi  velayetle makamında işleri gören nadir zevatı da aynı bu şekilde  hükmü yürütmektedirler..

4 lü yol sistemi: ŞERİAT,TARİKAT,HAKİKAT,MARİFET
Anâsır-ı çehârgâne: Dört unsur. Madde âleminin temel unsurları olan ateş, hava, toprak, su. Sûfiler nefsin dört mertebesini dört unsura benzetirler. Nefs-i emmâre ateşenefs-i levvâme havaya, nefs-i mülhime suya, nefs-i mutmainne toprağa benzetilir. Bunlardan her biri için 10 özellik belirlenmiştir ve böylece 40 sayısına ulaşılır.ve 40 kapı 40 makam oluşur..

HAVA..Havâ ki, bir zümre-i melâikenin varlığıdır ve bunlar da kuvvetullahtır. Havânın melekûtu Cebrâil aleyhisselâmdır. RAHMAN-Cebrail-Muhammed aleyhisselam


KAİL as
İlk önce su vardı.Hayat sudan başladı
Balıklar meydana geldi
balıklardan sonra karada hayvanlar doğdu,
en son insan doğdu.İnsan en üs varlık oldu
SU..Unsur-ı mâ: Bu da bir alay melâikeden bir araya gelmiştir. Bunların melekûtu da Mikâil aleyhisselâmdır.RAHİM-Mikail-İsa aleyhisselam=mülk alemi

TOPRAK..Unsur-ı türâb, Bunda neler mahfûz olduğunu, neler zuhûra geldiğini mümin de münkir de görmektedir. İşte kuvvet ve kudretullahtan ibaret olan bu melek varlığının melekûtu da İsrâfil aleyhiselâmdır.KERİM-İsrafil-Musa aleyhisselam

ATEŞ..Unsur-ı nâr: Azrâil aleyhisselâmdır.Fakat, şu anasır-ı erbâa dediğimiz aslında tek bir unsurdan mürekkeptir..VEDÜD-Azrail-İbrahim aleyhisselam..

****
Bunların esası-her şeyin hakikati, Muhammedi nuru maya olduğundan dolayı da, Muhammedi olabilen içinde tüüüm bu seyrü sülük nihayetlendiğinde - TEVHİD OLDUĞUNDA ana sırrı erbaası şu  sınırsız anlamlı lezzetlerden bir manaya devreyler..


Hz. Muhammed'in (Kalb)inin misâli sureti (israfil)dir. (Kulak) her şeyi duyduğu için (isrâfil)dir.
Hz. Muhammed'in (Vehm)inin misâli sureti (Azrail)dir. (Dil) her şeyi tattığı için (Azrail)dir.
Hz. Muhammed'in (Aklı)nın misâll sureti (Cebrail)dir. (Akıl) her şeyi bildiği için (Cebrâil)dir.
Hz. Muhammed'in (Himmet)inin misâli sureti (Mikail)dir. (Göz) her şeyi gördüğü için (Mikâil)dir.
Bu sebeple de bu dört Meleğe (Kirâmen Kâtibin )de derler.

bunları bilmek neden gerekli diyenler için not:çünkü Türkler uyanıyor ve dünya milletleri birleşecek..ve hak dine inanan hakiki müslümanlar çok nadir..genel manada panteist bir pagan puta tapış hakim..yeni yetişen gençlerde bu mahalde gidiyor..ve yeni akım türkçülerin hemen çoğu şamanist olmak istiyor, şamaniz mi araştırıyor..eğer biz sembolleri okursak; şamanist olmadan, HAK DİNE MENSUP BİRİLERİ OLARAK da, kendimizi uyumladığımızda tabiatın ne kadar kolay okunduğunu ve  aynı etkilere sahip olduğumuzu öğreneceğiz..gerçi bir müslüman tüm sünnetullaha hakkıyle uysa bunca teferruata dahi gerek yok ama BİLMEK ÇOK ÖNEMLİDİR.. çünkü O,ALLAH ismi ile kendisini evvela BİLMEK İRADE ETMİŞTİR..yani bilmeye mecburuz..ilk emrin OKU, amma KENDİ KİTABINI OKU olması da işte bu yüzdendir.. ALLAH'IN ALİM İSMİ BUNU ANLATIR..ÂLİ OLMAK İSTEYEN HER MÜMİN ALİYM ismine mazhar olmak zorundadır.buda araştırıp öğrenip, uygulayarak  tam mazharı kelam olur..


Sevdiğim buraya ve eski masallardan 4 unsur hakkında yine aynı alıntılarıma nasıl geldik biliyor musun..geçen haftaki o boğalı rüyam sayesinde tabii..içime boğa ile İsmail as ve nedense HAK esması düştü..yani geçen masalda ve müzikte bu nasıl olmuşsa kaç defa biraraya gelmişti..ve bende füsusda baktım..İshak as HAK esması,İsmail as ise ALİY esmasına mazharmış..ve israiliyatta ise  kurban bahsi İshak as ile..ve Arabi hoca da kurban edilmek istenenin İshak as olduğunu yazmış.. oysaki biz islam Müslümanları İsmail as a bunu atfederiz..henüz bu muammayı çözemedim..belki de bu iki boynuz ailesinden kopmak yasak bilmiyorum..
Yani Sevdiceğim yine o aşk amasına bir türlü sıra gelmedi..ve aşk unsurlarına yine devam edeceğiz..çünkü bu masalın çocuğunun güneşle çok özel bir ilişkisi var..en fenası da güneş allerjim varJ.. ve üstelik nasa açıklamış ki 4 ay içinde dünyanın kesin manyetik alanı kutupları değişecek ve dünyada çok güzel dönüşümler olacakmış..bakalım..hayırlısı olsun..


14 ağustos çarşamba sabahı..salâ okunuyor ve ben o salâya eşlik ediyordum..hayırlı haberler olsun demiştim ki?!!ve 14 ağustosta Mısırlı darbeci askerler, Makam-ı Meryem, makam-ı gönül RABİATÜL ADEVİYE meydanında masum halkı diri diri yakarak, üstlerine ateş açarak tüm dünyanın gözü önünde katlettiler.yani 4.(RAbia)unsuru katlettiler..ve modern medeni batı  yine susarak seyretti.. çünkü avı parçalamak için hemen atılmak ayıptı..bu batı yönünü  temsil eden akbabaca bekleyişti. bu bahane;aynı diğer orta doğu halklarında uyguladıkları metotla dinleri?!!adına ,Mısır halkı kendilerini daha küçük dilimlere ayırdıklarında ,üstlerinde işleme başlayacak olan yönetici konumdaki akbaba batının,yiyeceği ölü leşleri için, her pisliklerini daha kolay ve üstü örtülebilir yapıyordu.. 

V
e böyle büyük maddi kurbanların alındığı  AZİZ BİR MEKAN OLAN MISIR’A şimdi Yaratıcımızın rahmet nazarını çevirip, O KIRIK GÖNÜLLERDEDİR,RAHMETİM GAZABIMI GEÇMİŞTİR hükmü ile Mısır ve diğer zulüm gören halkların yeni bir sabaha uyanmalarını istiyoruz ve amiinn..
nur cihan
15.8.2013
nuralem7@hotmail.com

HAYIRLA FELAHA UYAN DÜNYA