22 Ağustos 2013 Perşembe

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 65


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 65

Bu masal’a,dolayısıyla da mavi dünya ya el koyan RAHMAN’A İTHAFTIR..

17. (O,) iki doğunun ve iki batının Rabbidir.
19. İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.
20. Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.
22. İkisinden de inci ve mercan çıkar.(ER RAHMAN SURESİ)


Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.bu yazıyı çok kolay, isteyerek yazıyorum.. adeta su gibi kendiliğinden aktı..diğerlerine hiç benzemiyor. bende bir su burcuyum.. insanın % 70 i su..Allah her şeyi ilk suda yarattı, SÜBHAN..ve dün harika bir yatak aldım..sanırım suyun aktığı yatak değişti ve hayallerimde de sürekli yatak görüyorum…hatta 21 ağustos Çarşamba bu sabah konvoyla gelen Senin enteresan yatağını dahi gördüm.bu durumda döşeğimizin deniz olmasından başka bir şey dilemem..ve gündemimiz..tabii ki unsurlardan su bahsindeyiz.. her zamanki gibi internetten derlediklerime kişisel anladıklarım eşlik edecek..yani hz aklı maaş el mürşid-i Google efendim olmasaydı bu masallar asla olmazdı.. kendisine şükrediyorum..


18 ağustos Pazar..geçen masal söylediğim “Rahman sahasında dünyevi bir alete ihtiyaç yok” sözüme darbe misali bir cevap indi Sevdiğim..O’nu ifadeden acizim ama şöyle olabilir:Rahman’ın siyah gölgesi sol yandan yere vuruyor.. ve seyrederken şunu anlıyorum: eski insanlar ilk defa gökten inen  BU GÖRÜNTÜYÜ put yapıp, TANRI olarak tapmışlar..o gölgenin vurduğu yerde beyaz ruh gibi insanlar kuudda oturuyorlar.. bir tek arkadaşım Nuran insan şeklinde ve sanki o beyaz şeyleri topluyor..belki bu zamanı, takvimi ve o tür şeyleri anlatıyor..çünkü eskiden Zaman, güneşin gölgesinin yere düşüşüne göre bilinirdi.. ilk saatler bir çubukla yapılan güneş saatleriydi..ilk saati hz. Yusuf icad etti..O saatçilerin ve rüya yorumcularının piriymiş biline..
(*Sevdiğim geçen yıl bu dönem yine hayalimde babasıyla antik bir devirde taştan putlar yapan bir kız çocuğunu görmüştüm ya.. ilk tanrıyı Etrüsklerin yapıp taptığını ve adına ERTAN dediklerini öğrenmiştim hatırla..belki o seretana atıftır
J)


ve düşünüyorum Sevdiğim, acaba her esmanın bir vücud-u suretimi var? vaktiyle insanların perdeleri kapanmamışken; onları böyle görerek tanıyıp,bilip,resim ve heykelle bugüne bize miras bırakırken,kendileri gaflete düşüp zamanla unuttukça  put edinip mi taptılar?.ve tanrının yeryüzüne ilk önce taş suretinde tezahür ettiğini okuyup kaydetmiştim hanii..işte bu rüyamla anladım ki, ilk tezahür RAHMAN’IN YERYÜZÜNE AKSETTİRDİĞİ GÖLGESİYDİ..insanlar onun taştan heykelini yapıp taptılar..halen bu tapınış, insanlar bilse de bilmese de her yer ve herkes tarafından sürmektedir..hatta bütün mahlukatın tapınış secdesi böyledir..İNSAN RAHMAN’IN YERYÜZÜNDEKİ şekli silueti GÖLGESİDİR..

demek ki bu masalda Esma bahsimizi RAHMAN ele geçirmiş..ve hz Süleyman mazharı RAHMAN mış..ve Allah Teala “
Bana ister Allah deyin, ister Rahman ikisi de bir” demiş.yani ne anlıyoruz? Yaratıcı Rahman isminden başka hiçbir ismi kendisine ortak kılmamış.. bu çok önemli..işte bu yüzden Süleyman as. Belkıs’a yazdığı mektubun başlığı ile nefsini ruhuna davetle,onu soyut bir suda imtihan edip, arş-ı rahman olan gönlüne Belkıs’ın tahtını getirterek kurmuş..

ve eski mısır ’da, kainatın yaratılış aşaması takvimi yani zaman ilk şöyle başlamış.. mısır mitoloji ESMA PANTEONU tarafından çocuk sahibi olması yasaklanan gökyüzü parçalarından biri olan Nut, çocuk sahibi olabilmek için Bilge Tot’a (takvimi, iğne ipliği, astrolojiyi, ilk gömlek elbiseyi icad eden hz.İDRİS tot dur..)baş vurur. Tot, Nut'a yardım için Ay Tanrısı Konsu'yla bahis oynar. Bahsi kaybeden Konsu, Tot'a kendi ışığından beş günlük bir zaman verir. Kazandığı beş günü, o zamana kadar 360 günlük Mısır Takvimi'nin sonuna ekler ve takvim 365 gün olur. Tanrıların takviminde yer almadığı için farkına varmazlar ve Nut o beş günün her günü birer çocuk dünyaya getirir: Osiris, Set, İsis, Neftis ve Hareoris (Ra-Harakhty).


Nu
t(RAHİYM ESMASI) ahirete geçen ölülerin ruhlarını korur..her gece güneş- ay gibi şeyler batarken Nut tarafından yutulur ve sabaha dek o süreyi Nut’un karnında korunarak geçirir, sabah yeniden doğarlar. ve kardeşi Set’in öldürdüğü Osiris, İsis tarafından diriltilerek bir merdivenle (miraç) Nut'a çıkar ,ölüler diyarının yöneticisi olur.
NUT
RA’nın karısı NUT un sembolü göksel inektir ki, samanyolu galaksisi=süt yolu odur..eski yunan bunu olduğu gibi kendine mal edip, zeusun karısı hera’ya bu rolü vermiştir.. aslında şöyle kademeyle düşünürsek eğer nut,isis,hathor,sekmet ve diğerleri hep aynı kadının değişik ay dönümlerinden asla başka bir şey değildir..

inek=öküz=bakara sembolü Kur’an-ı Kerimin ilk ve en uzun suresidir..eski dinlerin ana sembollerinin okunması olan BA-KA-RA; madde öküzü olan insanın, ancak iki eli ile işlediği el emeği ve alın teriyle çalışarak dünya hayatında geçinebileceğini remzeder..

bakara nın BA sı ruhtur(BENNU KUŞU)..
KA sı maddi Bedenidir ki (KALIP,HEYKEL) miKAil melek de tabiatın bu unsurunu anlatır..
RA ise o ruhun enerjisi olan saf nefsdir(VAR AMA ASLA TAM BİLİNEMEYEN ENERJİ)...

bir eşyanın oluşması için en az 3 hasletin terkibi lazımdır..bunlar RUH(saf bilgi, öz) ,BEDEN(hazine sandığı olan tabut),NEFS(arzu ve istek mekanizması-çekim) .. yani anlayacağımız; Kur’an da, anlatım işine  varlığın ilk yaratılışı ve imtihan alemi düzeneklerini sembolleyerek başlar..Ba-Ka-Ra yı çözemeyen hiçbir şeyi çözemez..KİŞİNİN; bu bilgilere sahip olup, kapıdan mahrem sahaya girebilmesi içinde evvela besmele sahibi olup, fatiha anahtarı ile okumayı öğrenmesi lazımdır ki, aziz Kur’an onun kardeşi olsun.. Kur’an bir tek kendisini müslüman sananlara inmemiştir..o tüm kainatı kapsayan ve anlatan bir kitaptır..herkes kendi esma potansiyeli miktarınca idrak edip, kendini O’NUNLA OKUR ..

ateş –güneş –bilgi-ışık gündüze aittir..
ateş daima alevleriyle yukarıya yükselerek yanar, kibirlidir..oysa su hep yukarıdan aşağı rahman olarak yağar,tevazu sahibidir..okyanusların içindeki yanardağ bacalarının ateş fışkırtmasıyla en derun ledünlerde ilk yaşam başlaması gibi, nefsani hayatta da her şey, her daim böyle aşırı şehvetle doğar..yani suyun içinde ateş,ateşin içinde su vardır. insanın nefesi olan nem suyunun içinde dahi hareret-i ateş vardır..ateş ve su asla ayrışmayandır..çünkü hava olmazsa ateş yanmaz.. nefs ve ruh kendisini bilmek için bu dualiteye yani kendisini çift kutbiyetten seyretmeye mecburdur..

EA ve evi APSU (Sümer)
Sümer ve Sümer kökenli tüm dünya uygarlıklarında  gök tanrısı ENLİL, sembolü ise "Hilal-Yıldız”dır.. islam coğrafyası bayraklarında genelde hilal hakimdir..  Apsu içinde yeryüzünün yüzdüğü yaşam alanı olan Tatlı sudur.. Tiamat  canavarların yaşadığı tuzlu suyun simgesidir.. Sümer’de dünya, Apsu ile Tiamat’ın birleşmesinden meydana gelmiştir. Tüm canlılar, Tiamat adı verilen tuzlu su denizinden çıkmışlardır.

ve insan bedeni kainatı barındıran esas kozmografya  arsa sahasıdır..bu gördüğümüz kainatın hepsi; insanın detay detay açığa çıkıp, ifşa edilmiş ,kitabı okunmuş halidir
J..bu kainatta ne varsa hepsi de insanın içinde dürülüdür.. insanın bedeninde 7 si başında, 3 ü bedenin orta kısmında, 2 si de vücudunun altında olmak üzere 12 kara delik vardır..insanlar bu kara deliklerinden giren ve çıkan HARAM&HELAL ile astrolojik olarak yönetilirler..kendi buruçlarının işlevlerini anlayamayanlar kendi kozmografyasını da okuyamaz..

insan bedeninin bu 12 deliğinden sürekli değişik sıvı ifrazatlar gelir..mesela gözyaşı ilmi denilen bir ilim varmış ki, ortalıkta bu ilmi bilen tanınmış kimse yok.. gözyaşlarımız dahi duygularımıza göre değişen ısıda; tatlı ,tuzlu, tatsız ve değişik yoğunlukta olurmuş..mesela bu masal veledi, Evvel Zamanı yoğun bakımdayken son ziyaretine gitmişti..makinelere bağlı, gözleri kapalı ,hareketsiz, kıpırdamadan yatana ağlayarak yaklaştı. Evvel Zamanın sağ gözünden bembeyaz bir su damlası çıktı ve gözünün kenarında tam bir inci tanesi gibi durdu..çok yoğun ve katıydı..elindeki sarı renkli tek gülü Evvel Zamanın göğsüne yatıran çocuk ağlayarak eğildi ve o gözyaşını öperek içti..ve O bu hayattan ayrıldığında, gözlerinden akan kanlı gözyaşlarını da pembecik içmişJ..yani böyle şeylerde oluyor …kim bilir daha bilmediğimiz neler var..şimdi gözyaşı ilmine ait  yaşanmış iki deneyim kaydettim.. başkalarınınki ile birleşince, muhakkak özel anlamlar gelişecektir.. hakiki gözyaşınınsa kalpten geldiğini duymuştum ..


Tevrat'ta da Hezekyel Bölüm 1.ayet 7'de; Tanrının yanında bulunan (Öküz, İnsan, Kartal ve Aslan olarak 4 yüzlü), dört  kanatlı dört kutsal melekten biri anlatılır.. Kuran'da yaratılış safhalarını anlatan Fatır Suresinde 1-“Gökleri ve yeri yaratan, melekleri, ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a hamd olsun. O  yaratmada ne dilerse onu arttırır. Şüphesiz Allah her şeye gücü yetendir. ”der..

Yeryüzünün tüm kavimlerinde "öküz" kutsaldır.
yaratılıp imtihan için yeryüzüne indirilen Adem ve Havva atamızın ilk dostudur. onlarla beraber cennetten inen, etinden, sütünden ve iş gücünden faydanılacak ilk yardımcı, öküz bakaraymış. ve karasaban. ve buğday..yani bunlarda insana ait özel bir hatıra varmış..

Kralı, din adamı, askeri, büyücüsü, hatta tekkesinin kapısına boynuz takmayan bir tarikat-ı millet-i İbrahim yokmuş. mesela HİTİT-ETİ sembolü boynuz üstüne boynuz cumhuriyeti sembolüyle meşhurdur..ne kadar boynuz takılabilirse o derece ilahi ilme sahip, bilge demektir..ve BAKARA nın BOYNUZLARI HİLAL şeklindedir.. ve en kadim Mısır Dendera zodyağında boğa merkezdedir.. ona en yakın olansa yengeçtir..


Sevdiğim, ne idrak ettiğimi anlatmaya çalışacağım fakat astroloji, takvim, matematik ve üstelikte hiçbir lisan bilmeyen ben, böyle şeylerle neden uğraşıyorum inan anlamıyorum.. halim enteresan ötesi..şimdi bu masal veledi fark etti ki; kadim astroloji boğa kültünde de, aynı eski Çin mitolojisi yaradılış safhaları anlatımı olan,  sudan çıkan yengeç annenin iki eli ile çamurdan dünyayı şekillendirip, içindekileri yaratmasıyla başlıyordu ki, eski mısır da bunun adı çömlekçi Khnemu idi....


yani o devrin yaradılış devri takvimi boğa ve yengeç burcunda başlıyordu..
ama mesela hz İsa dönemi balık çağı olduğundan her şey balıkla ilişikti..Yunus Emre de dünya yaşamının boğa burcuda başladığını söylemiş hani..işte benim anlatmaya çalışacağım eski mısır zodyağında muamma olan, merkeze en yakın yengeçin nasıl skarabe böceğine dönüştüğüydü..aslında ikisi de ön kollarını kullanma bakımından işlevsel olarak aynılar..o iki kol, boynuz kültüne de uyuyor..belki eski mısır, ilk dönemler denizle haşır neşirdi ve yengeçi herkes tanıyordu..oysa sular çekilip, denizin dibi olan kum çölü kalınca, skarabe böceği de  yengeçin yaratıcı& dönüştüren yeni sembolü olmuştur.işte bu kadarJ ..

((*bence bişeye benzemediJ ama olsun ben yazdımJ üstelik kaç senedir dünyada ilkleri yazıyorum ve birkaç kişi okuyor.. anlayan yokJ..çünkü yazanda anlamıyor J.niye yazıyorsun,ne gerek var, git hayatını yaşa diyenler çok.. elimde değil çocuklar ..yani yazmam lazım.. o bilmem gereken yazıyı-ters çevrilip kaderi değiştiren levhayı, elektrik çarpan sesli kralın sözcüsünü, o taş piramit üstündeki ancak bakışın görürken okuduğu o şeyi hatırlamalıyım?!!!ve ne yazdığımı hiiç anlamadım ya sizJ?!))

seRAtan
mavi tren geçer BaKaRa bakarJ..Sevdiğim, korkunç rendekari imtihanlarımın ilk devri bir rüya görmüştüm. onu hatırladım ..belki aradığımız Zodyak bilgisi olabilir..bir rüya görüyoruz bak!! çocukları, evi, her şeyi alınmış akıllara ziyan perişanlıkta birinin elinde tren bileti var ve mavi tren gelmiş..ama çocuk öyle üzgün, öyle acı çekiyor ki o trene binmiyor, mavi tren gidiyor..bir dahaki 1,5 saat sonra, ona binecek..bir balkona oturuyor..yanında aşık,sarmaş dolaş genç bir çift var..çocuksa için için çok büyük bir acıyla taaaa en derinlerinde nasıl ağlıyor anlatılamaz..karşısı kapkaranlık deniz.. denizin sonunda bir dağ hafif beliriyor.. şimdi de denizde görünmeyen bir el, o dağ kadar olan görünemeyen bir balinayı,çocuk onu görüp anlayabilsin diye, teğel ip gibi kesik kesik (----) beyaz renkle çiziyor..aaa balina çok ağır ağır yüzüyor..aaa balinanın içinde bir uçtan diğer uca yüzerek gidip gelen, küçücük kalmış, kıvrım  kıvrım vvvv , latif,  neşeli ve sevimli bir ejderha var.. sonra olmayan bir ses anlam olarak” ağlama, o kadar üzülme, öyle olmayacak, göğe bak” diyor.. çocuk fezaya bakıyor.yıldızlar var..olmayan ses anlamla şöyle diyor :yengeç burcundaki yıldızların hepsi yengeç şeklinde.. boğa burcundaki tüm yıldızlar boğa şeklinde ve diğerleri de aynı öyle.


skarabe
Eee..Sevdiğim Sen artık beni hiç sevemezsin biliyorum..çünkü ben bir yengeç burcuyum.. normal yürüyemeyen..yanyan..aaa..kendime ne yaptım ya huu!!. anladığımı söylemicem çünkü bence öyle değilimJ..ama hiçbir şeyi normal insanlar gibi öğrenemeyen tuhaf bir varlık olduğum doğruJ..esas anladığımsa çok daha özel ve anlatılıp anlaşılmaz. yani bu:Mısır daki hz İdris in vahdeti vücud metoduydu; osiris’in parçalanmış vücudunu, ilk isis’in birleştirip, kalp çocuğu yani ilk tarikat yolunu işler haline getirmesiydi ki, işte bu ilk defa, boğa(osiris) ve yengeç(isis) kozmik birlikteliği esnasında olmuştu ..ve bu sır RAHMAN sırrı idi..hz SÜLEYMAN rahman esmasına mazharmış ve BELKIS da bu idrakle O’na teslim olmuş..aynı hz Yusuf ile Züleyha misali..daima dünyasal bir delil olarak da ruh&nefs = rahman&rahim tevhidi lazımdır ki sistem zirve yapsın. yani Süleymanın mührü olan BESMELE SIRRI=19 buydu..(19=ezel 1 den ebed 9 a dek süreklilik) 


Dört temel unsurdan bir diğeri  SU SEMBOLÜDÜR.. sezgi, saf bilgidir..bahri umman olan denizin temsili Hakkın Zatıdır..o denizin içindeki inci ve mercanları çıkartabilmek içinse GAVVAS (dalgıç) olup, denizin en dibine dalıp, o ledünü- kişisel bilgiyi almak lazımdır ki, çok az gavvas vardır..bu da ilmü ledünün herkese nasip olmamasındandır..

su arındırır..,temizleyerek her defasında yeniden doğurur..eski tapınak rahibelerinden bazıları, kahinelik  için çok küçük yaşta kabiliyetlerinden dolayı seçilerek muhafaza edilip, yetiştirilirlermiş.. bu muhafaza onları tapınak dışına çıkartmaz, dış dünya olayları ve insanlarıyla iletiştirmezdi..süreki temiz, güzel kokulu suların içinde yıkanmak zorundaydılar ki, gelen bilgiye hep açık olsunlar.. kehanette bulunacakları esnada 3 ayaklı bir sacayak tabure, içi kokulu özel karışımlı bir suyun üzerine konurdu..kahine tabureye oturur, şiirsel anlaşılması güç, şifreli beyitler söyler.. bunlar kehanet kabul edilirdi.. yani her şekil de, her duruma uydurulabilecek genel cinni frekanslı fallarmış bunlar…ve tapınağın en büyük gelirleri de bunlar eliyle olurmuş..belli kehanet tapınakları çok meşhurmuş ..insanlar onlara danışmadan hiçbir şey yapmazmış.bazı tapınaklarda özel bacalar ve heykeller varmış..özel oyuk deliklerden rüzgar veya gizlenen bir rahibin üflemesiyle değişik sesler çıkartılır, gelenler daha bir soyup soğana çevirilirmiş.. şarlatan medyumların atası bunlardır meselaJ..

işte kuyumcu-simya ilmi sahibi Samiri nin; hz Musa’ya gelen Cebrail as gördüğü suretle, eski tapınaklardan bildiği bu ilim birleşince, her şey daha bir açığa çıkıyor değil mi?.. samiri, gördüğünü eski inancı sandı.. oysa ki o şeytan gibi, adem öküzünün suretine takılıp, özü göremedi..ve mucize çalıcısı, istidrac sembolü olarak yolda kalıp ziyan oldu..



birde Mısır DERVİŞLERi, tapınak havuzlarında her gün güneş doğmadan yıkanır, vücutlarında tek bir kıl bırakmadan traş olurlarmış..yani  cascavlaki kalenderilikin ilk hali.. en üst rahip olan şem(güneş=pir makamı)kaplan postu giyebilirmiş.. ve çıplak kalenderilerde binlerce yıl sonra aynı tarzı korumuşlardır..

..neymiş?. Yaratıcıya yöneliş ibadeti için, ilk önce temizlik ve abdest şartmış.. su, vahy-i ilhama mazhar olma unsuru olarak ,topraktan öncelikliymiş. su sesi ,iradi bilgiye en hızla, en kolay dönüştüren, en mühim şeymiş..geçmiş nebiler zeytinyağı & su ile insanları mesh ,vaftiz  ederdi..bu insanın yeniden doğması olup, tövbe alma ritüelidir..

Hızır meşreplik sembolü olan,  adına AB-I HAYAT denen,  ölümsüz yaşam kaynağından içmek çok önemlidir.. bu,o kişinin, onun bunun bilgisiyle, taşıma değirmenle ilim alıp satması değil; belli bir taklidi öğrenim aşaması akabinde, kendi göğsü sadrındaki kevser kaynağını çıkartıp , safiye makamı olan zemzem =durdur  kuyusunu bulmasıdır.. ve o kişinin,artık durdurulamayan, durdurulamayacağı içinde selsebile dönüşmesi ve diğer su kaynaklarıyla ortak akması mecburiyeti olan, ölmez ve sürekli akarak taşan kendi içsel kozmik yolculuğuna çıkmasıdır..

dalgadaki bir titreşim denizin her yerinde hissedilir..bu sezgiye ulaşanlar içinde  her bilgi herkesindir.. nefs mertebelerinin en sonuncusu safiyedeki hemen tüm imgeler kuyu ve su üzerinedir.. kuyunun şekli rahim, dişildir.. kuyunun ters biçimi mihrapsa erildir.. ikisi de aynıdır.o rahmanirrahiym, besmeledir.. su rahmandan iner ki, yağmur,kar ve nefes olarak her daim bilsek de bilmesek te yukarıya aittir..ve safiye makamı sahibi hz MERYEM MİHRABIN İÇİNDE BÜYÜYENDİR..O RAHMAN’A ADANMIŞTIR..

ve RAHMAN dan aşağıya, yeryüzü RAHİMe inen yağmurlar, yine yer kuyusu gayyanın onu buharlaştırması ve insanın aldığı nefesi geri vermesiyle, sürekli devri daim eden bir zikir-hatıra-yı anışla, hepimizin arasındaki kozmik bağı, ilahi hayat bilgisi icatları olan görünmez habli metin= DNA iplikciklerini dokuyarak döndürür durur..

gerçek ölümsüzlük; hiç bitmeyecek bir tekammüller yolculuğuna niyet edip yola çıkabilmektir.. bunu idrak edemeyenler ebter olup, kendisini diğer tekamül alemlerine doğuramayacaklardır.. bizim dünyada bildiğimiz deniz maddi denizdir.. oysaki hava, yani nefeste  sera etkili manevi denizdir..dünya ve içindeki tüm canlılar, insanlar dahi o nefes denizinde yüzmektedir.. feza uzay bir kozmik denizdir..tüm yıldız sistemleri olan galaksiler büyük bir matematikle sürekli sema ederek yüzmektedirler..sübhan bir anlamda budur....

yani 7 derya(* 7 rakamı arapça V şeklindedir ve sonsuzluğu anlatır..ayrıca YED" EL" ,YEDULLAH ise "ALLAH'IN ELİ" demektir); hem uzaydan dünyaya, hem de insanın 7 manyetik aurasal aleminde vardır.. her şey 7 li sistemle korunmadadır..7(yedullah) dalgalı sonsuz dairevi deniz dalgası vardır.. karin-yılan meteforzu her daim o kademedeki hazineyi korur..insan Tuba ağacıdır..ve yılan onun DNA sıdır..yaşama isteği arzusu,istekleri nefsi yolculuğudur..ruhu bekleyen kıtmiridir..ruh asıldır.. nefs ruhsal denizin açığa çıkmış potansiyel  damlacık bilgisidir..

bir insan evvela hava da rutubet ve nemdir..sonra o nemli rutubet buluttadır .. ve insan, şimdi, rahmanın yağmuruyla aşağıya iner..maddenin aslı çekirdeği olan, bölünemez küçüklükteki bir tozla döllenerek toprağa düşer..çeşitli cemadat=taş maden cevheriyetlerindeki maceralardan asırlar sonra  bir bitki olur ve onu bir bakara sığırı yer..o nebatat bitkisi o sığırın eti ,sütü olur..gören gözü,yaşam enerjisi olur..madenler,bitkiler ve hayvanat 3 lü sistemi devrini tamamlar..iş ki vakti gelince bir adem erkeği o sığırı yer..

KALEM OLAN BABA;ERLİK SUYU MÜREKKEBİ İLE, LEVHASI OLAN ANNE LEVHİNE, BE SIRRI OLAN,SÜREKLİ YARADILIŞ CEVHERİ İNSAN EVLADINI (BENi) YAZAR..
BaKaRa da devrini tamamlamış unsurların terkibi, Rahman’ın yeryüzü temsil sembolü olan babanın, sırt suyunun aşağıya şehvetle inmesiyle, erlik suyunda sperm olur..ve ilk insan tohumları yine babasının yumurtası içinde muhafaza edilir.. yani ilk evvela  bir insana hamile  kalan ana, babadır..

baba(ruh), kendi yumurtasında yeterli olgunluğa erişen tuzlu su denizini (tiamat),kendisinin dişil prensibi- zıt esması- RAHİYM SEMBOLÜ olan kadını Havvasına (nefs) doğurur.. tiamat canavarı olan sperm deryasını, kendi tatlı su denizi(apsu) ile birleştirmeyen kadın, bu tuzlu denizinden, terbiye olacak kabiliyetteki varisi, kendi yumurtası içine, amniyosentes denizine alır..bu su altın rengindedir J .. ve kadın,yumurtaya kabul etmediği diğer sayısız spermi ise geri püskürterek öldürür.. kadının yumurtası içinde 40 haftadan sonra dış dünyaya çıkıp, imtihan olmaya hak kazanan yepyeni bir baKAra doğar..bu beşer insandır..yani 3 unsurludur..ve bu beşer=cinni insan, HAKİKİ İNSAN OLAN ADEM MAKAMI İÇİN  geçireceği pek çok zor bir evreler devriyesine girer..

öğrenmek hatırlamaktır..çünkü Allah “beni çokça zikredin(hatırlayıp anın) ki, sizi zikredeyim(hatırlayıp anayım) demiştir. yani biz tefekkür ettiğimiz miktarda yaratıcımız tarafından anılıp hatırlanacağız..çünkü madde bakarası, beşer mahluk  kurb’an-ı delildir..

balıklar mayi içredir amma deryayı bilmez misali, deniz içinde  insanın değişik nefs kademeleri olan nefs Ejderhası, yunus, balık, yılan, su kurdu,plakton vardır . DENİZ ayrışmamış  TEVHİDİ CEM MAKAMIDIR.tüm damlalar birlikte denizdir ama her damla ayrı ferdi bir potansiyeldir..hepsi aynı denizin aynı dalgasını ve köpüklerini verir..lakin her damla sağa veya sola ayrı bir sema halindedir.. çünkü her şey zıtlık prensipleri olan dualiteyle olur..daima yaradılış ikilik üzerine devam eder(ins ve cin).. çekirdeğin içi,yumurtanın içinde dahi iki kızıl güneş potansiyeli vardır..ve yumurtanın sarısı da şeffaf bir mayi içinde yüzer..yani her şey sudur.. atomların denizi dahi soyut sudur...

Hint Mitolojisi’nde  Narayana - UYUYAN gece,AMA ’nın göbeğinden çıkan kozmik ağaca tutunarak yüzer(Osman Gazi’nin  söğüt ağaçlı rüyasınıJ hatırlayalım lütfen) ..zamanla ağacın yerini lotüs çiçeği alır. bu çiçeğin ortasından Brahma (AYDINLANMIŞ HORUS RA) doğar.çünkü ilk yaratılış; kozmik denizin içinden çıkıp, kozmik bir yumurta içine açan mavi bir nilüferin (lotus=gül) içinden doğmuştur.. neden GÜL sembolü dersek eğer.. tek bir noktanın  etrafında kat kat ,iç içe açılan alemleri çok güzel anlattığından  tabii..

Tufan. İnsanlık devrini bitirip, inebildiği kadar ,hayvandan  daha aşağı  seviyeye geldiğinde bir devir kapanır ve tufan tarzı bir büyük ilahi afet olur..RAHMAN HER ŞEYİ KUŞATIR-İHATA EDER.. insanlık ilahi suya-bilgiye gark olur ve sonra hak edenlerle hayat yeniden başlatılır(HAKİKATİ İSE BİR İNSAN-I KAMİL GÖÇ ETTİĞİNDE, ONA BAĞLI OLANLARIN DA KIYAMETİ KOPAR VE YENİ KURULAN YÖNETİMİ TESLİMLE TANIYINCAYA DEK FELAKETLER HEP SÜRER..taa ki iman ettiği şeyi idrak edip, ZAT CENNETİNE GİRE..)....

eski ilahi kanunların bozulanları güncellenip o devre göre tamir edilir ve yürürlüğe girer..işte bu yüzden her peygamber kendisinden evvel geleni ve kendisinden sonra gelecekleri tanıyıp biat eder..çünkü bilir ki ilahi sistemde TEK BİR ALLAH ve O TEK BİR ALLAH’IN TEK DİNİ İSLAM OLUP, SELAMETE ERMİŞLERİN TEVHİDİDİR..ve asla başka yeni bir din yoktur.. bunu idrak edemeyenler ise İslam a sonradan verilmiş diğer isimlere takılı kalıp, pek çok treni kaçırırlar..


çintemani
Hiyeroglifde su, dalgalı bir çizgi vvv olarak gösterilir. üçlü vvv ilk okyanus ve ilk sudur..soyut okyanusun ve tüm suların kaynağının adı  Nun dur..Kabe nin örtüsündeki vvv tevhid çizgileri de soyut suyu simgeler.. bu dalga eski türkler de çintemani adını alıp, sudaki 3’lü hilal AY sembolüne dönüşmüştürGÜNEŞ+AY=DÜNYA..ve tüm Türk Osmanlı desenleri bununla ve yanındaki üçgen şeklindeki 3 nokta  ile nakşedilir.. bu 3üçgen 3 nokta mesela masonların özel işaretlerindenmiş..

Hz. İSA:”Bundan sonra insan avlayacaksın” (Luka 5:1-11).

ve o kadar sudan denizden bahsettik şimdide gelelim o sudaki RahMAnın  ruh temsilcisi olan BALIK SEMBOLÜne.. ( Oannes eski sümer deki balık elbiseli bilgelik öğreticisi olan kahinlermiş.. onlar iki tarafın bilgisine de sahip, dünyayı asıl yöneten rical gavvaslarını temsil eder..ve BALIK; osirisin kayıp olan uzvunu yiyen ve sembolen o olan balık OANNESdir.)
Mısır’da Ant adlı balık Ra’nın gemisinin önünde gider. Afrika Dogon’da balık, Sirius (köpek takım yıldızından) dan ilk yaşam tohumlarını taşıyan eril prensiptir..içi tohumla dolu olan roket balık- uzay gemisi şeklindedir.. vahy-i ilhamla çalışan ve yarı insan, yarı balıktır..(*sperm larvası, insani babanın sularından, insani annenin sularına gelir.. dönüşeceği rahiym kozmik yumurtasına girerken, nalınları olan kuyruğunu dışarıda bırakır ve başını vererek içeride yeni bir can bulurJ).

Yahudilerin fısıh bayramı, *adar (şubat ayı) balık dönemidir. şimdi iki denizin birbirine karışmadığı; bir tarafı pişmiş, diğer tarafı çiğ olan balığının dirilip, denize atlayıp, hz Musa’ya henüz tam kemal olmadığını anlattığı yerdeyiz... ve o kemali O’na yaşatacak insan-ı kamil=mürşid Hızır’ la buluşmasını da tefekkür ediyoruz lütfen ?neden derseniz?. çünkü hz Musa’nın başına gelenlerle alakalı bir türlü mutmain olamadığı 3 sorusu varmış da ondan…yani sorular bitene dek yola devamJ!!
ve Hz Yunus  var tabii ..peygamberliği reddettiği için balina tarafından yutulup, sonra devr’den devran ettirilip kusulan ve görevini icra etmek zorunda kalan..J..

İbranicede ve Arapçada yarım daire, be teknesi, hilal ay şeklindeki “nun” kelimesi balık ve balina anlamına gelir.ilk Hristiyanların simgesi; babayı, ruh’u anlattığı için balıktır..12 havarinin de balıkçı olduğu söylenir..işte bu yüzden aynı eski mısır rahipleri ve firavunları gibi bazı mezheb-i tarikler balık yemezler..halk balık yiyebilirJ.. bazı mezheplerde ise balık, ekmek ve şarap kutsalmış ..ve nun ilahi okyanustur.. astrolojide son burç olan balık,sezgiyi ve derinliği,aşırı hassaslığı temsil edermiş..
hz İbrahim ve balıklı gölü asla unutmuyor ve tefekkür ediyoruz lütfen
J

balıkçı mürşittir.. mürşitler,  müridi olacak insan alık balıklarına ağ atar ve onları avlarlar.. ve hz Mevlana  tüm ruhların hz Allah’ın ağı içinde avlanmış olduğunu söylemez mi?!.
 
simyada Balık gizli maddeymiş. bir nehirdeki iki balık suda eriyen iki madde olan sülfür ve cıvayı temsil eder.iki balık; her şey dualite ve zıtlıkla anlaşılabilir.. ilahi nizam böyledir.. ve aslında bir yumurtanın içinde çift sarı yani iki güneş vardır..lakin biri diğerine secde ederek ışıklarını söndürüp ay olur ki; evlatları Dünya, GÜNEŞin ışığıyla yanıp kavrulmasın, AY paratonerlik yapsın..

sümer tanrı EA nın din adamlarının balık şeklinde  başlıkları sonradan Hıristiyan piskopos tacı olmuştur.bizde de külah değişime uğramış mevleviye sikkesine dönüşmüştür.. RA ’nın gözü biçimine benzeyen balık, nazarlık olarak da halen kullanılmaktadır.. çünkü alemde ne varsa o gözdedir..

ve deniz= balık sembolünü ne tamamlar; tabii ki ilahi sezginin yansıtıcısı ve hem dünya, hem de denizler üzerindeki etkisi, eşi güneşten kat kat fazla olan AY SEMBOLÜ tamamlar.ayın 3 hali vardır; bekaret, hamilelik,olgunluk..ay bazı  geleneklerde eril, bazılarında dişildir..ve ikisi de doğrudur..çünkü o aslında diğer ışığını aşkı için söndürmüş 2. Güneştir..ay her gün değişir ve insan hislerini en iyi anlatandır..iki parmağım arasında döndürdüğüm kalp der Yaratıcımız.. ve buda bize Ya Zülcelalil Vel İkram dualite “2 boynuz arası güneş” kültünü anlatır..


ay; takvimi, saati, mevsimleri ve her bilgiyi güneşten bize  nötrleyerek yansıtır ..ayın bildiğimiz parlak bir yüzü, birde hiç bilemeyeceğimiz bir karanlık yüzü vardır..ayın yeni hilalinden dolunaya dek tüm hastalıklar daha çabuk iyileşir, çocuklar ve bitkiler hızlı büyürmüş..bu halde başlanan işler daha hızlı ve hayırlı olurken, ay küçülmeye döndüğünde ise tüm bunlar zıttıyla kaim olurmuş.Kadınlar ay gibidir.. ay takvimiyle bedenlerini kullanıp, çocuk doğurmaya uygun yumurta yapabilirler..güneşin madeni altındır ve saflıktır..ay ise gümüştür ona en yakındır.. simyada ay ve güneş birleşince iki başlı insan-iki başlı kartal sembolü ile androjenleşirmiş..

ve mesela bembeyaz bakire Satürn, tamamen gaz ve hiçbir ağırlığı olmayan bir gezegenmiş yani anlayacağımız aslında YOKMUŞJ ve onun misali AY mış..yani Satürn ve ay NUR ‘u anlatırmış..


*hamiş..
Sevdiğim Sen bunları okuduğunda benim mecrai yatağım değiştiği için bir deniz kenarında serin esen dalgaları sayıyor olacağım inşallah.. yüzüme serin rüzgarlar vuracak.. tammuz ayı deliliklerin azdığı patlıcan zamanı geçti biliyorsun .lakin kendini Müslüman sanan ve islamı en çirkin şeyler adına, insan katliamı için kullanan gerçek tehlikeli deliler halen pek çok ülkeyi yönetiyorlar..biliyorum ki hak halka göre yansıyor, ektiklerini biçiyorlar(İslamın yücelttiği kadını din adına ezen, devreden çıkartıp yok sayan, en aşağı seviyeye indirip sürekli onun dış görünüşüyle dünyada alay malzemesi yaptırtan ve artık er makamında olamayan dişi bir Müslüman kimliği var ne yazık ki)...  ve daha fazla delirmemek , zararsız bir deli olarak kalabilmek için, biz siyasetten nefret eden aşk delilerininde, senede en az bir defa denize bakmaları gerekirmiş ..biliyor musun Sevdiğim, ben tüm gün serin esen deniz dalgalarına hiç bir şey yapmadan öölece bakabiliyorum..  gelince  NERGİSOS hastalığına yakalanmaz ve su unsurundan vazgeçebilirsem yeni bir anasırı hatmeyleriz....VE lütfen azab içinde olan memleketlere bool bool rahmet indir..öyle ki bu tufan onların zalimlerini alsın ,Nilin taşıp bereketlendirmesi misali zalimleri de nil deltasına gübre olarak gömsün..Suriye ve diğer yerlerdeki zır deli tüm katil yöneticiler RAHMANın KAHHAR zulmeti tufanına kapılıp, yaptıkları zulümle haşr olsunlar ve aminnn.. 
AŞKLA KAL SEVDİĞİM MAKAM-I RAHMAN AŞKLA KAL..
nur cihan  /  21 ağustos 2013
nuralem7@hotmail.com