8 Eylül 2013 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 66

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 66

 Allah, Hilal ve Lale için ..işi 66’ya bağlamak
(3’nün de ebcedi 66 imiş)..

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
nasılsın?..ben sudan çıkmış balık gibiyim.. henüz yazmak için hazır olmadığımı düşünüyorum ama vakit geldi ki yazmaya başladım..bugün hava unsurunu işleyeceğiz lakin hava hakkında hiç tefekkür yapamadım..yani artık canım istemiyor..bu masalı çok ağır, zor, basık, kabz buluyorum. .hava hakkında internetten kopyaladığım birkaç şeyi okudum ve bir kısmını burada az sonra didikleyeceğiz..

evvela iki hafta boyunca ne yaptım bakalım mı?.. 23 ağustos cuma sabaha karşı uyandım ..ritüeller ..yine uymak üzereyken yatağımın ayak ucunda eski pirinç karyolam ki bir tek bu masal veledi için bir resimden yapılmış ortaçağ modeliydi. her karenin ortasında + 4 unsur vardı.. onun demirlerinin  üzerine tertemiz,çok hızlı, güzel, harika bir yağmur yağıyor.. nasıl serin ,capcanlı ah bilsen..gözlerimi açıp kapatıyorum ..gerçek değil yakazaymış.. uyuyorum..bir rüyaya dalıyorum bak..deniz kenarında oturmuş seyrederken, benden nefret eden ve Seni görmemem için her şeyi yapan birisi, önüme boydan boya siyah çadır kurup, manzaramı kapatıyor.üzgünüm..o haklı olduğu için sabrediyorum.. denizden bana doğru gelen bir adam beliriyor.. dalgalar yükseliyor.. deniz,o boydan boya sahili kapatan siyah çadırları baştan aşağı yıkarak içine alıyor.. hala üzgünüm.. inanmıyor, bekliyorum..o adam neşeyle çadırların içini açıyor “bak o yok,gitmiş” dercesine bana işaret ediyor..


öğleden sonra nanemle  feribota bindim ve Evvel Zamanımın kabrindeyiz..çok gürültülü ve çok tozlu olan Tekke cami tadilatla genişletiliyor.bir yıl aradan sonra burada olmak hoş..şimdi daha az kıskanç olduğumu anladımJ.. ağla..madım.. orada otururken birden sol  ayağımdaki sandaletin  kabarası koptu.. hayret..çünkü yeni..hemde çok kaliteli olması lazımdı.. güldüm..rüyamı hatırladım .batıni tasarrufi mürşidim bir şey mi demek istemişti bilemedim. çarşıda ayakkabı tamircisi bulduk..bir metal kabarayı 1 tl ye çaktı.diğerine de istedim..onu çekiştirdi..bu çok sağlam ,sorun yok dedi..sonra eve geçtik.Sultanül Hadiye artık yürümekte zorlanıyor.biz onla çok eğlenebiliyoruz..o hepsinden daha cincin zeki biliyorsunJ..sonra iki günlüğüne pembeciği de alarak yazlığa gittik..

elimde kahve fincanım, kapı önü deniz ve serin esen rüzgara karşı oturup dalgaların gelip gidişine bakmak..hayatta daha ne ister ki insan..huzur bu..belki de Sevdiğim, ben su unsuru çok baskın bir yaratık olarak, serin esen rüzgarlı suya aşıkım.. yani bu benim tabiati aslıyem..o yüzden de birbirimizden böyle keyif alıyoruz da, hala neden yüzme öğrenmediğimi ve öyle çok denize girmeyi sevemeyişimi ise çözemiyorum.. ben denizi seyretmeyi seviyorum.. yani denizi içime almadığım için ona oruç tutuyorumJ..denizde beni içine almadığı için oda bana oruçlu zahirJ..birbirimize aşkımızın zekatı sadakasını ise birbirimizi seyrederek ,uzaktan kumandalı aşkla-manidar vurgulu frekanslı sözlerle hallediyoruz.. yani tarzım bu.. serin su fıtratlı biri olarak dondurucu soğuklukta meşrebimde var tabiiJ..yaklaşılamayan ve asla yaklaştırılmayacak olan?!!!ateş ve buz bir araya gelirse ne olur?!!işte o yüzden..ins ve cinnin cehenmemleri dahi farklıymış.. birisi ateşten diğeri dondurucu soğuk ateşinden… ATEŞBUZ.. buhar, yağmur,cemadat,bitki,hayvan&insAN..acaba ben sağa dönenlerden mi sola dönenlerden miyim? Ya Sen?bence biz iki yöne de dönenlerdenizJ..

29 ağustos Perşembe..ve bu defa da sandaletimin sağ  tekinin kabarası aynı yerden koptu..yakındaki bir tamirciye gittik..1 TL aldı.. beklerken konuştuk. .o yaşlı bir Nakşibendi dervişi.. diyor ki “sizin meşrebi tarikiniz  ne kadar genişmiş böyle, mesela saçınız neden açık?” çocuk: “bakın..açık değil ki” diyor ve  şapkanın altındaki kızıl şalı çekiştiriyor.. tamirci alaylı gülerek: ”o saç değil mi ,örtümü o” diyor ve ekliyor ”size bir soru sorabilir miyim?” buyrun dedi çocuk ..tamirci: “bazı  veli makamına gelmiş kadınlara  mürşitleri başını aç dermiş doğru mu?”..çocuk geçen masalına böyle nerden geleceği belli olmayan cevabı hayretle dinlemek için:” evet, doğru.öyle kişiler var.biliyorum “diyor. ayakkabı tamircisi:”peki başını aç diye o kadınlara Allah mı emrediyor yoksa efendisi mi? ! eğer Allah emretmiyorsa o halde efendi Kur’an da olmayan bir şeyimi emrediyor ve hangisi doğruJ?!!efendi mi Allah mı biliyor?!.ikimizde sessizce gülümsüyoruz  ve … … .. ne tuhaf ki yarın Evvel Zamanıma böyle rehberli bir grup ziyarete gelecekti..

*Sevdiğim sağ ayakkabımdaki kabara;  zahir mürşidimle alakalı bir sorunum olduğunu ve halletmek lazım geldiğini ,inşallah halledildiğini  bana öğretti değil mi?.. sence anlamış mıyımdır??ya Sen?!!benimle ilgilen lütfen..rüyama gel…dünyama gel..hep gel..bak her yanım sinyal veriyor anla yaniJ.. (*evvet Seni çook sinirlendirip kızdırdığımı biliyorum ama hep Senin yüzünden biliyorsun.nefs işte..nefs dediğin benim gibi olur zatenJ)

ve bu semte gelmişken, yeni duyduğumuz, yazları nafakasını çıkartmak için güneyden buraya gelen bir bioenerjiste de  4 kişi halinde gidiyoruzJ..seneler evvel bir hafta sonu arkadaşlarımla birlikte  iki günlük reiki dersi almıştım hatırladın mı ..Evvel Zamanıma sorup gitmiştim.. 2 gün boyunca dinlediklerimden hiçbir şey hatırlamıyorum..bir defa bile uygulamadım ama o deneyimi masal yapıp kaydettiğimi ise biliyorum ..işte , ağrılarımıza iyi gelsin diye bioenerjiste  geldik..karıkoca bizi görür görmez ikisi de hayretle bana bakıp bakıp söylendiler.. en çok da adam..bazı kişilerde böyle bişi oluyor, da ben onların gördüklerini görmediğimden inanmam..çünkü bu onların zanları. esmalarımızın yansımasından dolayı oluyor..hakikatte ise hepsini toparlayınca, cemi cümlesinden ortaklaşa anladığım, bu tür cinni kişilerin, bu tür korunan velediler üzerinde hiçbir çalışma yapamayacaklarının, onlara parlak ışık şeklinde yansıtılıp(gözlerinden korku ve haşyet salınarak) kalkanın onlara çevrilip, yapacakları enerjist nari şeylerin kendilerine dönüp, yakılacaklarının anlatılmalarından başka da bir şey değildi..ve olacakları deneyimlemek için olduğum gibi dürüsttüm..çünkü kaydedecektim. bunu ona söyledim tabii..

çocuk:ben tasavvuf masalları yazıyorum..tesadüfe inanmam..siz hava unusurum içinsiniz ve bende rahmanın nefesini-havayı tefekkür etmek zorundayım ki, karşıma siz çıktınız diyor..adam anlatıyor…tv lerde pek çok programa çıkmış.. her tür hastalığı geri dönüşümsüz iyileştiriyormuş.büyük bir yeşil ışıkla çalışıyormuş.. sadık, çıkan rüyaları varmış..şifa ışığı o derece yüksek voltmuş ki ,şifa esnasında bir başkasının odaya girmemesi lazımmış çünkü zarar görebilir mişJ!..aynı yeşil dev filmindeki adam gibi aldığı hastalıkları geğirti misali bedeninden akıtıyor--muş ..birde ellerinden, avuç içlerinden, bembeyaz sivri sivri şişkin kabarcıklar  halinde  atıyor--muş ki bunu seyrettik, gerçekten öyleydi..”bu bana Allah vergisi; ne ,nasıl olduğunu, sizin bildiklerinizi bile bilmem, inanın hiç anlamam diyor.. arada nadiren Cuma namazına gidermiş..bir fatiha ve mini surelerden bir ikisini bilir, onları şifa sırasında okurmuş..şifa vereceği kişinin (eterik )bedenini kendi bedeni içine alıp öyle çalışıyormuş..

ve iki saat boyunca şifası için uğraşılan ben; ne elinden çıkan şifa enerjisini, ne ısısını,ne ateşini, nede bedeninin o enerjiye verdiği, onun söylediği bir etkili tepkiyi hissedemeyen his firijiti çocuk olarak bu işe hiiç şaşırmadım..çünkü daha evvelde kaç kişi böyle çalışmaları çocuk üzerinde denemiş, lakin ne  hipnoz, ne astral seyahat, nede o ışığı ,ateşi filan çocuğa gösterip yaşatamamışlardı.. yani sorun aslında onlarda değil bendeydi..evvelden beri sorunun aşırı kapsama alanım yüzünden olduğunu zaten görerek öğrendim, biliyorum.. onlarsa sorunumun; aklımı devreden çıkartamadığım için tam teslim olamayıp, kendimi serbest bırakamayışımdan kaynaklandığını hep söylediler ki, en doğrusu bu bence..belki de hiçbir mürşidin beni resmen kabul edemeyişi hakikati de budur değil mi Sevdiğim..yani söz dinleme fıtratına sahip değil ,âsîgillerden,bidayetsiz hidayet sahib-i ehillerdendim ..


eski yıllarda bir defasında;o okula girmeye 500 kişi içinden seçilmiş özel kabiliyetli birisi( Rusya’da 8 senelik bir Harry Pottercilik kozmik okulu),bir arkadaşıma ne uzaysal ,ne manevi astral seyahatler yaşatmıştı ve çocukta merak etmiş,aynını istemişti..o hanımda  sedyeye yatırdığı çocuğun başının arkasına geçip, iki elini gözlerinin üzerine koydu.. kapkaraydı.. simsiyah ve çook sıcak.. parlak mor renk.. morun kenarlarında harika yeşil renkler açılıyor.ve  göğsümden yemyeşil  ruh kuşumun aurası kanatlanarak uçup gidiyor.. çook güzel..o Zümrüd-ü Ankanın ruhu..çok huzurlu, zevkli.. ve başımda transa geçmiş rehberim horlayarak ayakta uyuya kaldı ama ben hala uyanıkım,sinirden gülüyorum
J.. birazdan geri dönen arkadaşım şöyle dedi: Nurci ama senin ruhun çok kıskanç..beni gittiği hiçbir yere götürmüyor..o inanılmaz kıskanç ve akıllı..işte Sevdiğim benim kıskanç ruhum yine yaptı yapacağını. yani ben hemen çoğu insanın yaşayacağı pek çok zevkten ve bilgiden ne yazık ki hem cahil hem de mahrumum.. neden bana böyle şeyleri korkutmadan açıp öğretip göstermiyorsun anlamıyorum..bu kıskançlık neden mesela?!.. herkesler uzaya,aya giderken ben neden seyrü sülükümde hep taş devrinden dahi gerilere gitmek zorundayım ve üstelik de gidiyorum.. ne zaman uzaya gideceğiz?!!ne zaman beni uçuracaksın pekiJ?!


neyse biz şimdi yine bioenerjist adama dönelim..iki saattir pestili çıkmış adamcağız, yaptığı hiçbir çalışma tesirini ve o insanları ona köle edip bağlayan enerjist ışıklı şeylerini ne yazık ki ne hissettirebiliyor nede gösterebiliyor..adam: böyle bir şey olamaz ..3 seanslık çalışmayı sana bir defada yaptım..senin aklın çok dolu o yüzden hissedemiyorsun..çünkü buraya beni hava unsuru için gözlemleyip öğrenmek için ön yargılı geldin, o yüzden olmuyor” diyor..ve sonra ekliyor..”şimdiye dek bir kişide gördüğüm şey var sizde..fil aklına sahipsiniz” diyor..çocuk :”o ne demek? ilk kez duyuyorum” diyor..adam:”fil aklı demek çok akıllı ,büyük akıllı  demek..sizin kafanızın içi artık almayacak kadar düşünceyle dolu.. şimdi ben hepsini aldım ve kafanızı boşalttım.. böylece yeni düşünceler daha rahat dolaşabilecekler” diyor..çocuk gülerek:”ama ben hiç akıllı değilim ki..hiç bir şey öğrenemiyor ve ezberleyemiyorum, okulumu bile terk ettim.. hafızam tın tın ..nasıl bir fil aklı bu?..hem sizde dahil ,sizin gibi pek çok kişi bana her şeyi bilip, arkasını gördüğümü söylüyor..ama ben ne bir şey biliyor nede sizlerin gördüklerinizi görebiliyorum..yani bu nasıl iş?!”  diyor..adam:görmek illa gözle olmaz ,bilmek illa bildiğimiz duyularla bilinmez ki..başka türlüde görülür ve bilinir..siz mahsus, tevazudan öyle yapıyorsunuz.. hep başkalarını önünüze geçirtiyorsunuz.. isteseniz neler olmaz” diyor.. çocuk buna hiç inanmıyor eve gidince hz aklı maaş Google efendime hemen fil aklı var mı yok mu bakıcam diyor içinden
J..ve adam diyor ki:”normalde  kimseye sormam direk yaparım ama size sormak zorundayım, çünkü size zarar verirsem … ... .. elimi kalbiniz üzerine koyabilir miyim?”..çocuk:”hayır koyamazsınız.. çünkü kalp özel.her şey orada.. orası olmaz” diyor..adam:”haklısınız bende kimsenin elini kalbime koydurtmam zaten” diyor..adam çocuğun tüm ağrılarını,hastalıklarını,sıkıntılarını aldığını , iyileştirdiğini ama İstanbul’da devamını yapabilmek için yine görüşmek istediğini söylüyor..tamam diyor çocuk kartını alırken..


gece…sıkıntıdan uyuyamıyorum..çatlıcam..diğerleri de uyuyamamış..evin içinde dolanıyorum.. yattım..çatt..pencerenin pervaz tahtası düştü..cam açıldı.. korksam mı?. anladım ki bioenerjistin şeyleri var ve geldiler..bişi göremesem de hislerim görüyor işte..sinirleniyorum..neden gittim diye kendime kızıyorum.. bunları sonra hep evime çekiyorum ve Sevdiğimde bu türleri toptan yok edip imha ediyordu.. görmüyor lakin emin bir şekilde biliyordum..paratonerlik misali.. uyumak istiyorum..yakaza..bir fare sürüsü hızla  koşuyor. zuumm..aa o fareler minik minik korkunç birer çakal suretlilermiş..anlıyorum ki hırsızlığa gelmişler.. yataktan hızla kalkıyorum..saat 03..tam vakti yani.çok üzgün ve pişmanım.. Yaratıcımdan böyle yerlere gittiğim için özür diliyorum. aklıma gelen şeyleri okuyorum..sabah olurken uyuya kalıyorum..

öğlen gelen telefon bioenerjistimizdenmiş..çok rahat uyumamız gerektiğini, uyuyamadığımıza ise hayretini bildirmişJ!.hımm. arada geçen konuşmaları, talebi ve arzı ise yeni duyuyoruz.. hıım..şimdi gece olanları, bilgi için gelenleri anladım ..çok sinirlendim ama ne yapalım her evde ,her yerde böyle şeyler salkım saçak.. öğleden sonra denize bakıp kahve içerken yeni bir mühür açıp, onu ve taifesini kaydedip denize savurdum…ve denize: “bana bir hediye ver, artık eve döneceğim” diyorum..akşama doğru rüzgarlı ve aşırı dalgalı  denizdeyim .. denizde sırt üstü yatanı dalga sürekli yataktan atıp düşürüyor.. saç bandını bir defa daha fırlatıyor.. bandın peşinden giderken beni oradan oraya savurup , kaldırıp kaldırıp  atıyor..iki elimin parmaklarına da deniz kestanesi dikeni giriyor.. ve iki bacağım boydan boya çiziklerle ,akan kanlarla dolu.gülerek cezamı veren denizin aslında beni nasıl sevdiğini ve yaptığıma kızdığını anlıyorum.. memnunum.. ya deniz beni kıskanmayıp böyle sevmeseydiJ?!özürüm kabul edilmiş demek..teşekkür ediyorum..


Sevdiğim  bu ilmin herkeste az çok var olduğunu  biliyorum ama kimisinde daha fazla ve gerçekten de işe yarıyor. sorun bende olduğundan, bu şeyler  bir bende işe yaramıyor..sorunumsa, kolaya kaçıp, öğrenim metodumu tam tahsil etmeden sınıf atlamaya çalışma hilekarlığımda tabii.. ve onların hiç birinin bana yaklaşamayacaklarını, etkilerini asla geçiremeyeceklerini bildiğim halde yine de zaman zaman merakıma yenik düşüyorum işte..ama biliyorum ki böyle şeylere meraklı olmayan ve denemeyen bir Allah kulu da yoktur.. ben şanslıyım çünkü dümdüz odunluk tahsili yüzünden her şeyimle açıkça yüzleşebiliyorum.. hemen çoğu gizli riyakarlıkla ömür geçirmek zorundalar..


30 ağustos Cuma sabaha karşı ..
rüyamda bir merdivenden hızla iniyorum Sevdiğim..bir yer var..giysi arıyorum..bir adam bana bir çorap poşetini açıyor.. birini alırken çoraplar yanyana sımsıkı disiplinle dizilip çoğaldılar.7 numaralı giysinin bana olacağını sanıyorum..en iri insanlar için yapılmış 9 numaraya kadar seçenek  var..ama artık  biraz zayıfladım ya, daha küçük numaralarda olur diyerek 3-4 numarayı seçerek alıyorum..aaa.şimdi de çocuklar içinde çoraplar oluştu ve onlarda numaralı..nane 9 yaşında olduğu için ona 9 numaralı çorabı alıyorum..çorap streç misali tüm bedeni saran bir elbiseymiş ve özel koruma maddesinden yapılmış..onu giyiyoruz..ve o adamla merdivenleri inerken  bana şöyle diyor:”çok  büyük bir felaket olacak korunmak lazım”..
Sevdiğim ..uyandım..çok huzursuzum..Ortadoğu’daki savaşın daha büyüyeceğini anlıyorum..savaş asla bizim ülkemizin içine girmesin. ben en çok savaşlardan korkuyorum.. lütfen hiçbir yere, hiçbir şekilde kimyasal silah kullanılmasın ne olur..lütfen..ve biz insanlar daha kötü olamayız ki, artık bu akan kanlar yetmez mi?

31 ağustos cumartesi..geriye dönüyoruz..bu defa Bandırma'ya dek hiç durmadan kendiliğimden ağlamaya başladım nedense..kontrol edemedim ..otobüs Gönen üzerinden gidiyormuş.. tamam..terminalden taxiye biniyorum .. elimle koymuş gibi Latif Amcanın ebedi yatağını buluyorum..konuşma arkadaşım ..ismi gibi cismi de latif olan..ilk defa bir maddenin, maddesi latif olanla sarılabileceğini hayalimde deneyimlediğim ve olabilirliğine hep hayret ettiğim hayal dostum..şimdi Evvel Zamanım.. pembecikle sahilde yemek..feribot..İstanbul..otobüs..taxi..ev
J.iyi ki evimiz var şükür..yorgunum..

2 eylül pazartesi.
bir yakınımızın albay emeklisi dedesi askeri hastanede.. 87 yaşındaymış..gittiğimde kimse yoktu..gülümsedim.”size dua edebilir miyim” dedim.. ellerini şükürle havaya kaldırdı.. içimden geleni hiç düşünmeden yaptım.. sağ elimi kalbine koyup sol elimle elini tuttum..muhteşem bişi..onun vücudundan bana benden ona devreden enerjiyi ilk defa böyle akarken hissettim ..onun ne kadar iyi biri olduğunu, bu alemden gittiğinde yine aynı iyilikte birinin geleceğini anlayarak sevindim….ve içim ona şöyle dedi..Ya Rabbi.. Şinasi amca çok iyi birisi ben şahidim..o çok iyi ben şahidim …. ”Sevdiğim bu normal değil bence..neden ben bazı kişilerin iyi olduklarına, onları hiç tanımadığım halde şahitlik ediyorum ki..yani bunun vebali çok ağır değil mi? neden bir insan bunu yapar ki?..birazdan elimi çektiğimde o, iki elini de havaya dek uzatarak dua edip onları yüzüne sürdü ve güldü
J..ertesi günde aynı diğerleri gibi taburcu oldu..


birazdan yeni taşınılmış 700 metrecik  4 katlı bir eve misafir götürüldüm..ben ilk misafirim..evde asansör var..gezi bittiğinde çok yorulmuştum ..bahçede çimlere oturmak, yemeğimi orada yemek istedim ve öylede oldu..herkes çimlerdeydi..çok güzeldi..sorun; varlık adamı mutlu yapmıyor, maddiyat ilişkileri düzeltemiyordu.. bazı kişilerin kendilerini yırtıp, tüm ahlaki  perdelerini aşağı indirdikleri makamlar, markalar,rütbeler, yüksek?!!herifler; huzur,sağlık,ağız tadı,iman,aşk vermiyordu ..çünkü hakiki zenginlik ve mutluluk insanın kendini bilip kendi zenginliğinden beslenmesiyle oluyordu.. hakiki sağlıksa kişinin ruhsal sağlığıydı..bundan büyük nimette asla yoktu..kalbi ve vicdanı hür insan ancak HUR olabilir.. diğerleri daima veballerinin kölesidir ve içlerinde daima yaptıkları haksızlığın ateşiyle yanarlar..
bu kısa saltanatımdan inbin eve dönmem saatler sürse de, İstanbul trafiğinde vatandaşın çile doldurması dahi 1001 gün çilesine sayılır inş.

5 eylül Perşembe..
yaşadığım site cumhuriyetindeki ilk dostlarım davetime geldiler..çok güzeldi..hepimiz birlikte çok şeyler yaşamıştık.hatıralar ruhumuza şifa verir diye düşündüm.. ve bugün maydanoz kızımın 18. doğum günü..o benim  başaramadığım bir hayalimi gerçekleştirdi..M.S.G.A. resim bölümüne 4. Unsur olarak girdi şükür..ve insanda güzellikle kabiliyet zirve olunca çok tehlikeli olabiliyor biliyorsun Sevdiğim..lütfen onu muhafaza et ki, sanatını Yaratıcı için kulluk adına kullanabilsin ve aminn..

bugün iki cenaze haberi geldi..arabici hocamın babası  Hüseyin .. ve ehlibeyt aşıkı bizim masal kahramanlarımızdan Hamzavimelavi–hz Hüdai mektepli Hüseyin Tatlıses amcamız..80.yaşında,Şükran Teyze ile evliliklerinin 50. yıldönümgünü “ben ALLAHIMA GİDİYORUM,ben PEYGAMBERİME GİDİYORUM diye diye sevgilisine kavuşmuş..O, Beykoz kunduradan emekli .ne tuhaf ki, masalımız hep ayakkabı üzerine…ve az evvel bu evde ,onların vesilesiyle tanıştığım Hüdai hz ve Devati hz türbedarı Tülin’i aradım Sevdiğim.. Hüseyin amcamız bu alemden gidince Şükran teyze onu çağırmış ve o gitmiş. Kütahya 'da bir dostunu aramış, bir şeyler yapmışlar .. gelen haber hz Hüdai’nin onu alıp gitmesiymiş..Tülin’inde burada gördükleri aynısıymış..yani dostlar sevenlerini asla terk etmiyormuş bir defa daha anladık..peki, bu alemden giderken beni sadece Sen gelip al olur mu lütfen. aminn.


6 eylül Cuma..
yollar..trafik..Üsküdar Ayazma Cami. yaşayan en yaşlı Hamzavimelami belki de odur..90’lık Baha Beyi Hüseyin amcanın anlattıklarından, resimlerinden ve bana bir vakitler fotokopisini dahi verip okuttuğu hz Ali yazılarından biliyorum.. onu ve yanındaki neyzen Niyazi S.nı Selamlıyorum.. ikisi de beni yabancı sanıyor..Niyazi bey Japon’ musunuz bile diyor?ahh..ahh..yaşlar ilerliyor
J..bir bey Baha Bey için gülerek:“sakın onunla konuşmayın..o hakiki küfrüimandadır size zarar verir,ondan uzak durun aman “diyor.. çocuk: ”ben onu anlarım inş” diyor..şimdi Karacaahmed mezarlığındayız .. Hüseyin amca sırlandı..o kabre konulurken kalbim şunu söylemeye başladı..Ya Merhaba Ya Merhaba Aşkım Muhammed Mustafa …bazen Allah’ın has garib kulları vardır ..onları kimseler bilmez..ölesiye fakirdirler ki..onları kimse ne duyar ne de umursar.. ama  sorarlarsa o kimdi diye? diyeceğim ki o benim arkadaşımdı ..arkadaşım olduğun için teşekkürler Hüseyin Amca..


biraz aşağıya diğer törene geçiyoruz.. oo Kılıç hocam..az evvelkini duyunca keşke haberim olsaydı gelirdim bile diyor..ve  diğerleri gidince biz bize kalıyoruz.. selamlı rehberle  cümleten kabir tevhidi yapılıyor..evime dönmem için beni tektaş yeni müdavimlerinden birine katıyorlar..arabadayız..aaa o bir deniz kaptanıymış..hem de 1. ve tek kaptanmış çünkü 2.3. 4. Kaptanlık da aslında yetkileriyle beraber 1. Kaptandaymış..yüzme bilmeden kaptan olmuşJ.. kaptanlık mesleği icrasında askere gitmiş ve içinden deniz geçmeyen bir yer, Konya’da görevini eda etmişJ..adı Orhan Bektaş .. ona su unsuru hediyesi olan  bir deniz kaptanıyla seyahat etmenin neşesini anlatıyorum.. denizde mi özgürsünüz karada mı? diyorum..fark etmez..her alanda özgürlükler ve kısıtlamalar değişir..mesela nede özgür olup olmadığımı tek tek sormalısınız.. ama  gemide her eşya var..denizi kainat kadar sonsuz büyütebilirsiniz, sıkılmazsınız..orada her şey daha dürüst ve olduğu gibidir..kimseye çok hile yapamazsınız..kaçacak yeriniz yoktur.. kaptan olmak demek sorumluluk sahibi olmak demek.. yanınızdaki her yolcunun tüm hayatına taşıdığınız müddetçe sahip çıkmaya çalışmak insanı çok gerip, yoruyor.. mesela sizi Taksim’de bırakacak olmam beni bir yolcuyu yarı yolda emniyetsiz bırakmak kadar rahatsız eder..keşke evinize dek götürebilseydim.. aklınız takılır yani.. ben 1. Kaptan olduktan sonra, diğer kaptanlara dahi, onlar bana günaydın demeden günaydın demeye başladım.. öyle bir yük”..

*
Sevdiğimcim hatırla bakalım eski hayallerimdeki beni evine taşıyan ama göremediğim hava kaptanı ev sahibimi..bu bölümde o olmalı değil miydi?ve denize gerçekten de tam bir yıl sonra petrol karıştı..


ve artık günlük işimizi bitirip, gelelim anasırrı  erbaadan beni çılgınca çıldırtan tek unsur Sana.. RAHMAN’IN NEFESİ-HUU-HAVAYI TENEFFÜS UNSURU HAVA ya..

bildiğin gibi senelerdir Senle & nefesle röportaj yapmak istiyordum..ne yazık ki Sen beni içine çekeceğine, Senin içindeki tüm nefesini bir defasında yüzüme üflemiştin ki,beni öyle uyandırmıştın.. ne garip şimdi hatırladım.. belki de o rüzgar beni Senden çook uzağa savurdu bilmiyorum ..çünkü gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş ya hani.. hatıralarım bile toz toprak tuttu.. HAVA BAHSİ yüzündense,  şimdilik, buhur yapmış bir aynaya dönüştü..

ganesha
evvela, yazlıktan dönünce efendi Google den fil aklı ne demek bakıyoruz ki konu bütünlüğü devam etsin..Hindulukta tanrısallığın,BİLGELİK ve HİKMET in, FİL SURETİYLE TEZAHÜR ETMİŞ  hafızanın Ganesha  adıyla zuhuruymuş.. rüzgar gülü, karma, nefes enerjisi yani svastika-4 anasır elementin- Dharma tekerlek çarkının koruyucusuymuş..

Alnındaki Trishula(Allah-Lale-Hilal =66 damgası), Ganeşa'nın zamanın efendisi olduğunu, geçmiş şimdiki ve gelecek zamana bağımlı olmadığını da ifade edermiş.


ve devam ediyoruz..konumuz hava..ama önce nem tabiki..yani kaynayan bir sudan  yukarıya doğru yükselerek özleşen ruhsallık, safiye makamı,  buğu ve buhardır..Mustafa ismi.. ıstıfa edilmiş, arıtılmış, damıtılmış.. eşya denen varlık artık tamamen maddiyatını sıfırlaştırıp hiç olmuştur ..buğu ve buhar oklaşma sembolü eski türklerden gelen kelimelerle halen bilinirmiş ki, yukarıya doğru yükselen boynuz kültü de bir diğer sembol ismi olmuş..

ve yine Rahman’ ın yağmurları veya güneşin ışıkları olarak yeryüzüne, tabiatın unsurları bölümüyle devrederek, tekrar tekrar, doğa- dharma feleğinin tekerlekleri tarafından işlenerek gelip gidecektir…ama asla reankarne olmayacaktır. çünkü bu gelen bir dir.. yepyeni yeni bir bir…

şöyle düşünürsek daha kolay anlayabiliriz..buhar olup yükselmek soyut manevi  miraçtır..boynuzlaşarak yükselmekte hem maddi hem de manevi ilimle donatılmış yetki iktidarıdır..

en eski okunmuş bir öntürk yazıtında şu kayıtlıymış..”Ögün an onuyu öcü ok, ub-oz uç esitiz  oz-ötü onuy oy ekiç ekil alız at”..Anlamı :Asaletini (yüksekliğini) andığım (kişi) boynuzlaşmış bir OK’tur. Uçarak yükselen onu (ruhunu) öteki dünyaya içeri alınız (kabul ediniz) atalar.



VE NEFES ALDIĞIMIZ HAVA ASLINDA ATEŞİN VE SUYUN HARARETLİ AŞKINDAN BAŞKA BELKİDE HİÇ BİR ŞEY DEĞİLDİR Kİ, ŞİMDİ ŞU AN YAZARKEN BU BİLGİNİN AKIP GELMESİ VE AĞZIM KULAKLARIMDA YAZACAĞIM ŞEYİ DENEYİMLEMEK MUHTEŞEM BİŞİ SEVDİĞİM..teşekkürler..evvet hıım.. çok lezzetli ve cazip..acaip bişi..yani şuan ne anladım..tabiiki aşkı.. izdivacı..yani biz aşkın çocuklarıyız..inanılmaz bir şey icad ettik bence..süper..bundan sonra aldığım nefesten daha ziyade keyiflenmeyi öğrenmeliyim..her şey nefes..soluk alıp vermek..nefesin ritmi..ahengi..nefesin nefese karışması..nefes nefese gelmek ve nefes nefese gitmek..nefesin içinde inanılmaz bir  zevki aşk var ki,bir türlü çözemediğim zikrin ritmini dahi şuan anlayabilir, hiç öyle şey yapamayan ben şimdi olaya konsantre olabilirim..

ilahi nefeste boşalım ki, eskiden  bir tasavvufi tasarruf virtüözünden dinlemiştim:  kurb’an bayramlarında Yaratıcı için kurb’an edilen hayvanların boğazlanması esnasında,NEFES-İ havanın aynı bir balondan boşalırcasına coşkuyla çıkışını, hayvanın bedenindeki titreyişini şimdi anladım..hey !!ey okuyucu dikkat et!!yani sıradan bir idrak değil bu ,daha özele yüksel lütfen..o halde nefsini Yaratıcısına kurb’an edip, HAKK’A KURBİYET-YAKINLIK kazanıp –İnsan-ı Hak olmuş bir varlığın hazzını hayal edin lütfen..kimin nefesi kime karıştı..kim kime dolup, kim kime boşaldı ve kimlikleri ne oldu..tüm acıları, tüm ağrıları dindirir bu ilahi nefesin boşalımı değil mi?sonra sukün ve sessizlik gelir..huzurla uyursun değil mi?

ve ateş; saf aşk özüdür..aşkın kök hücresi, hiç sönmeyecek ateş kültü özüdür..oz budur..aşkın shirli büyücü gücü işte bu OZ-ÖZ-OD dur..ateşin yükselen alevleri ise boynuzlaşmış ilahi aşk bilgisidir..kanat ilmide budur.. yücelerden gelen bilgidir.. telek ilmi.. zira bu, ateşin içine giren ve ateş olan İbrahim milletine has ankalık- phoenix ilmidir..insan-ı kamil ancak ateş-i aşkla yanmakla olur..bu ateş soyut ateştir.. mesela insan vücudunun hastalık ateşi misali..harareti ısıyı ise sadece serin rahmanın suları giderebilir..

demek ki ateş nefs, tabiatı özmüş..ve onu kapsayıp muhafaza edense ruh kılıfıymış.. birlikte havayı teneffüsü oluşturup, varlıklara cin&can enerjisini verir, HAYHU sadâlarıyla gidip gelirler ve yaratılmış üzerinde hali hazırda, her an bu aşk-ı, aşkın zikri terennüm ederek varlığı sürdürürlermiş.. bu durumda ateş cin tabiatıyla dişiliği ,su serin ve rahatlatıcı prensibiyle de erillik olan tekliği- rahmanı sembollüyormuş değil mi Sevdiğim..(Rahman Suresi)

ve hava-heva- heves androjen bir yapıyla, ruhun içinde var olan; kendini bilip, kendini zevk etme arzusuyla yanıp tutuşan dişil –çokluk prensibine –dualiteye, ayrılmayacak bir şekilde zaten sahipmiş..aynı ampulün içindeki ateşi fanusu misabh-ı siracen münirası olmadan maddi varlığını bilip, ısınıp, aydınlanıp aydınlatamayacağı gibi..latif bedenleri oluşturan bu latif cisimlerimiz hakikatte bizim can özlerimiz olan cinni yaratılışlarımız değil de ne ya huu. uff Sevdiğim..beni kontrol et..ben neler neler yazıyorum ah bilsem.. delirmem değil mi?belki de deliyimdir ..bilmiyorum..ama çok zevkli..ellerimi kontrol etmek istemiyorumJ ve Seni acaip seviyorum..biten aşkım işte bu yüzden belki küllerinden yine yeniden doğabilir bilmiyorum ama şimdilik Seni sevmemeye karar verdim..çünkü aşkım çok yorgun..

*ahh ..beynim dağıldı ve o korkunç akan bilgi gitti..oh beJ..
neyse nerde kalmıştık..hava unsurunu işliyorduk..ne anladık..hava ilahi bir aşk yatağıymış ki, az evvel o yatakta olup biteni hep birlikte deneyimledik.. yani çocuklar hepimiz aşk çocuklarıyız.. bizi gerçekten aşk doğurmuş hz pir Mevlanamızın dediği gibi ve hepimiz:” ben aşkım ,benim kalbim aşk aşk diye atıyor, benim her aldığım nefesin içinde ilahi boşalım ve dolum orgazmı var” diyebiliriz..yani bu bizim en doğal hakkımız..hııımm..acaip..süper..işte öyle kıymetli şey aşk..bu halde aşktan başka hiçbişi yok zaten..


ve 4 unsurun tabiatları şöyleymiş.. Ateş sıcak ve kuru..hava sıcak ve ıslak.. su soğuk ve ıslak ve toprak soğuk ve kurudur. Platon’a göre ise ateş parlak, ince, hareketli; hava karanlık, ince ve hareketli; su karanlık, kalın ve hareketli ve toprak karanlık, kalın ve hareketsizdir. eski tıpta da hastalıklar insan bedenindeki bu nem ve kuruluğa göre tespit edilip, şifası verilirmiş.. lakin bu kişiye özel, yüksek beden ilmini bilen maddi, modern tıp doktoru neredeyse hiiç kalmamış.. oysa Uzakdoğu da ve bazı ilkel sanılan kavimlerde halen bu kişiye özel şifa teknikleri bilinerek kullanılmaktaymış..

mesela hz Mevla’nın mesnevisindeki padişah cariye bahsinde, hekim, cariyenin sadece bileğinden nabzına bakar.. sorduğu sorulara, cariyenin verdiği cevapların içinde dolanan nefesinin ritminden onun hikayesinden bilip tedavi eder.. işte nefsin hakikatini bilmek bu derece yüksek bir ilim..şimdiki psikiyatrlarsa basıyorlar uyuşturucuyu ve mükemmel olan insan ruhunu-küllü aklı, derin kuyu zindanlarına atıp, en büyük cehennemi o kişiye hasta diye diye işkenceyle yaşatıyorlar..

 
Ateş suyun zıttıdır ve ezvacı mutlak Nefesi Rahmandır..ve hava toprağın zıttıdır ve ezvacı mutlak Adem makamı İnsan Bedenidir..Ruh 4 unsuruyla evlidir..her ruh eri ,4 dişi yapısı olan 4 elementiyle sürekli birleşim halinde aşk yaşar ve asla birini diğerinden ayıramaz..çünkü eşlerin birini ihmal etmek o kişinin bedeninde değişik arızalara sebep verir.. ve hücre-i haccaclar  SESLERİNİ EFENDİLERİNİN SESİ ÜZERİNE ÇIKARTARAK-küserek odalarına çekilirlerJ...(Hüccurat Suresi)

ayrıca su ve toprak yer çekimine tabi olup aşağı düşer, madde daima varlığı dünyaya düşürür.. hava ve ateş ise tam tersine uçucudur ve ağırlığa sahip maddeyi yakarak saflaştırır, yükseltir,buhar edip oklaştırarak ıstıfa-Mustafa makamına eriştirir..yani her halukarda tekin içinde iki sütun yani dualite vardır ve asla şaşı bakmamak lazımdır ..onlar bir ve tektir..

Nötr olan Hava erkek olsa da, RAHMAN  çift cinsiyetlidir içinden RAHİM çıkar.. ..çünkü ADEM’İNİN  İÇİNDEN HAVVA SI HEVESİ, KENDİNİ BİLME ZEVKİNİ YİNE KENDİSİ ÇIKARTMIŞTIR.. ateş ile suyun evliliği olduğu için havanın gezegeni merkür hermafrodittir.. bu ikili çift cinsiyetli unsuru  hava  burçlarında da görmekteyiz ve ikizlerle ifade edilir ki sembolü II sütundurJ, terazide dengelenir ve kovada birlikte faaliyet edermiş.

Hava zihni temsil eder ve rengi sarıdır..
çünkü alimlerin nurları sarı imiş ki Evvel Zamanımdan öğrenmiştim..işte pir makamı güneş, saf altın olmak budur.. çünkü bireng olmak beyazlığı asla görünemeyeceğinden  hakikati beyaz olan güneşi bizler sarı görmekteymişiz..ve sarı renk tasavvufta HAK ESMASININ sembolü imiş ama tariklerde renkler değişik olabiliyormuş..

Eski Ahit’e  yani kabala tasavvufuna veya Keldani astronomisine göre Hava Elementinin İbranice Adı Ruach – Ruh muş....tanrısal esma panteonundaki Adı: Şaddayi El Hay’mış.. ..yönü: Doğu – Mizrah.. Başmeleği: Rafael – İsrafil.. Meleği Hassan. Hükümdarı Ariel..Kralı Paralda.. Elementalleri Slyfler miş (çizgi filmlerdeki kanatlı minik cin-peri  hızlı hareket eden-uçan-insan sevmeyen gibi şeylermiş)..

tarot kart sembolizminde ise ;asa ateşe, kılıç havaya, kupa suya ve para toprağa tekabül edermiş...
Hava ağırlıksızdır..ruhsal sezgidir..bedenlenmemiş tüm varlık bilgisi âmâda yani havada muallaktaşı misali beklemektedir..her nefes damlasının içinde sonsuz bir hayat saklıdır..işte o oz,özdür..her damla hava denizinde birdir.. vuslattadır.. yani aşkta ,cem makamındadır..ne zamanki havadan ayrılıp dünyaya iner, işte o yüzden de ney gibi ayrılık acısıyla inlemeye ve daha sonrada sen ben kavgasıyla imtihana başlar..çünkü havadayken birdi ve sürekli bir haz denizinde yüzüyordu ..oysa şimdi bir anlık haz için pek çok çile çekmesi lazımdı ve kendisini bilmek denen nefsini idrak ona çok pahalı amma muhteşem deneyimlerini de birlikte sunuyordu..çünkü hazzın içinde acı,acının içinde ise ebedi kendini bilerek zevk etme neş’esi ile sürekli  farklı bir macerada yaratılış ve yaratış sırrı vardı..



Sevdiğim maddenin 5. unsuruna ruh gücü enerjisi demişler ama ben havanın içindeki suyun ve ateş-i özün bu 5. element=Hay olarak 3. unsurla bir ve beraber olduğuna inanıyorum.. yani ruhu nefs-i nefesten asla ayıramam.. çünkü ampulü içindeki ateşten, kabloyu içindeki elektrikten ayıramam.. ve Seni kendimden ayırmayı asla hayal etmek istemem.. Sen benim ateşimi söndüren, muhafaza eden,kontak attırıp kendimi yakmamı engelleyen kontrol kalemimsin..Sen benim varlık ateşim sönmesin diye bana nefesinden sürekli üfleyenimsin..Sen benimle neşelenmeyi zikreden ve bana verdiğin esma terkibiyle kendini bilip, kendini birde şimdilik böyle seyretmek irade edenimsin..

ve kul başka ne diler.
.kul dedi bir defa ..aynaya baktı ve kula “kul” dedi..kulda aynaya baktı ve efendim neredesin hadi gel dedi
J
Sevgiyle kal.. böyle muhteşem bişi yazacağımı asla ne hayal nede akıl edebilirdim Sevdiğim..canözüm..aşkla kal..

**
haftaya asla çözemediğim ilk madde-zerre ilmi için lütfen hikmet-i himmetle nefes et ki kendime HOŞ bir ADEM yapabileyim..
ateş var,yağ var,un var,şeker var..eee ne duruyorsun helva yapsana denmiş ya hani ..ve aminn…

8 eylül Pazar sabaha karşı.. hoş geldin..ey karanlığı yırtarak delip geçen Tarik Yıldızı ışığım hoş geldin..teşekkürler..harikasın.
nur cihan
8.9.2013
nuralem7@hotmail.com