99 ACVE HURMASI (akik
taşlarının) MASALI 66
Allah, Hilal ve Lale için ..işi 66’ya bağlamak(3’nün de ebcedi 66 imiş)..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın?..ben sudan çıkmış balık gibiyim.. henüz yazmak için hazır olmadığımı düşünüyorum ama vakit geldi ki yazmaya başladım..bugün hava unsurunu işleyeceğiz lakin hava hakkında hiç tefekkür yapamadım..yani artık canım istemiyor..bu masalı çok ağır, zor, basık, kabz buluyorum. .hava hakkında internetten kopyaladığım birkaç şeyi okudum ve bir kısmını burada az sonra didikleyeceğiz..
Allah, Hilal ve Lale için ..işi 66’ya bağlamak(3’nün de ebcedi 66 imiş)..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın?..ben sudan çıkmış balık gibiyim.. henüz yazmak için hazır olmadığımı düşünüyorum ama vakit geldi ki yazmaya başladım..bugün hava unsurunu işleyeceğiz lakin hava hakkında hiç tefekkür yapamadım..yani artık canım istemiyor..bu masalı çok ağır, zor, basık, kabz buluyorum. .hava hakkında internetten kopyaladığım birkaç şeyi okudum ve bir kısmını burada az sonra didikleyeceğiz..
evvela iki hafta boyunca ne yaptım bakalım mı?.. 23 ağustos cuma sabaha karşı uyandım ..ritüeller ..yine uymak üzereyken yatağımın ayak ucunda eski pirinç karyolam ki bir tek bu masal veledi için bir resimden yapılmış ortaçağ modeliydi. her karenin ortasında + 4 unsur vardı.. onun demirlerinin üzerine tertemiz,çok hızlı, güzel, harika bir yağmur yağıyor.. nasıl serin ,capcanlı ah bilsen..gözlerimi açıp kapatıyorum ..gerçek değil yakazaymış.. uyuyorum..bir rüyaya dalıyorum bak..deniz kenarında oturmuş seyrederken, benden nefret eden ve Seni görmemem için her şeyi yapan birisi, önüme boydan boya siyah çadır kurup, manzaramı kapatıyor.üzgünüm..o haklı olduğu için sabrediyorum.. denizden bana doğru gelen bir adam beliriyor.. dalgalar yükseliyor.. deniz,o boydan boya sahili kapatan siyah çadırları baştan aşağı yıkarak içine alıyor.. hala üzgünüm.. inanmıyor, bekliyorum..o adam neşeyle çadırların içini açıyor “bak o yok,gitmiş” dercesine bana işaret ediyor..
öğleden sonra nanemle feribota bindim
ve Evvel Zamanımın kabrindeyiz..çok gürültülü ve çok tozlu olan Tekke cami
tadilatla genişletiliyor.bir yıl aradan sonra burada olmak hoş..şimdi daha az
kıskanç olduğumu anladımJ.. ağla..madım.. orada otururken
birden sol ayağımdaki sandaletin kabarası
koptu.. hayret..çünkü yeni..hemde çok kaliteli olması
lazımdı.. güldüm..rüyamı
hatırladım .batıni tasarrufi mürşidim
bir şey mi demek istemişti bilemedim. çarşıda ayakkabı tamircisi bulduk..bir metal kabarayı 1 tl ye çaktı.diğerine de istedim..onu çekiştirdi..bu çok
sağlam ,sorun yok dedi..sonra eve geçtik.Sultanül Hadiye artık yürümekte
zorlanıyor.biz onla çok eğlenebiliyoruz..o hepsinden daha cincin zeki
biliyorsunJ..sonra iki günlüğüne pembeciği de
alarak yazlığa gittik..
elimde
kahve fincanım, kapı önü deniz ve serin esen rüzgara karşı oturup dalgaların
gelip gidişine bakmak..hayatta daha ne ister ki insan..huzur bu..belki de
Sevdiğim, ben su unsuru çok baskın bir yaratık olarak, serin esen rüzgarlı suya
aşıkım.. yani bu benim tabiati aslıyem..o yüzden de birbirimizden böyle keyif
alıyoruz da, hala neden yüzme öğrenmediğimi ve öyle çok denize girmeyi sevemeyişimi
ise çözemiyorum.. ben denizi seyretmeyi seviyorum.. yani denizi içime almadığım
için ona oruç tutuyorumJ..denizde beni içine almadığı için
oda bana oruçlu zahirJ..birbirimize aşkımızın zekatı sadakasını ise birbirimizi seyrederek ,uzaktan
kumandalı aşkla-manidar vurgulu frekanslı
sözlerle hallediyoruz.. yani tarzım bu.. serin su fıtratlı biri olarak
dondurucu soğuklukta meşrebimde var tabiiJ..yaklaşılamayan
ve asla yaklaştırılmayacak olan?!!!ateş ve buz bir araya gelirse ne olur?!!işte
o yüzden..ins ve cinnin cehenmemleri dahi farklıymış.. birisi ateşten diğeri
dondurucu soğuk ateşinden… ATEŞBUZ.. buhar, yağmur,cemadat,bitki,hayvan&insAN..acaba
ben sağa dönenlerden mi sola dönenlerden miyim? Ya Sen?bence biz iki yöne de
dönenlerdenizJ..
29 ağustos Perşembe..ve bu defa da
sandaletimin sağ tekinin kabarası aynı
yerden koptu..yakındaki bir tamirciye gittik..1 TL aldı.. beklerken konuştuk. .o yaşlı bir Nakşibendi dervişi.. diyor
ki “sizin meşrebi tarikiniz ne kadar
genişmiş böyle, mesela saçınız neden açık?” çocuk: “bakın..açık değil ki” diyor ve şapkanın altındaki kızıl şalı çekiştiriyor.. tamirci alaylı gülerek: ”o saç değil
mi ,örtümü o” diyor ve ekliyor ”size bir soru sorabilir miyim?” buyrun dedi
çocuk ..tamirci: “bazı veli makamına gelmiş kadınlara mürşitleri başını aç dermiş doğru mu?”..çocuk
geçen masalına böyle nerden geleceği belli olmayan cevabı hayretle dinlemek
için:” evet, doğru.öyle kişiler var.biliyorum “diyor. ayakkabı tamircisi:”peki başını aç diye o kadınlara Allah mı
emrediyor yoksa efendisi mi? ! eğer Allah emretmiyorsa o halde efendi Kur’an da
olmayan bir şeyimi emrediyor ve hangisi doğruJ?!!efendi mi Allah mı biliyor?!.ikimizde sessizce
gülümsüyoruz ve … … .. ne tuhaf ki yarın
Evvel Zamanıma böyle rehberli bir grup ziyarete gelecekti..
*Sevdiğim
sağ ayakkabımdaki kabara; zahir
mürşidimle alakalı bir sorunum olduğunu ve halletmek lazım geldiğini ,inşallah
halledildiğini bana öğretti değil mi?.. sence anlamış mıyımdır??ya Sen?!!benimle
ilgilen lütfen..rüyama gel…dünyama gel..hep gel..bak her yanım sinyal veriyor
anla yaniJ..
(*evvet Seni çook sinirlendirip kızdırdığımı biliyorum ama hep Senin yüzünden
biliyorsun.nefs işte..nefs dediğin benim gibi olur zatenJ)
ve bu semte
gelmişken, yeni duyduğumuz, yazları nafakasını çıkartmak için güneyden buraya
gelen bir bioenerjiste de 4 kişi halinde
gidiyoruzJ..seneler evvel bir hafta sonu
arkadaşlarımla birlikte iki günlük reiki
dersi almıştım hatırladın mı ..Evvel Zamanıma sorup gitmiştim.. 2 gün boyunca
dinlediklerimden hiçbir şey hatırlamıyorum..bir defa bile uygulamadım ama o
deneyimi masal yapıp kaydettiğimi ise biliyorum ..işte , ağrılarımıza iyi
gelsin diye bioenerjiste geldik..karıkoca bizi görür görmez ikisi de
hayretle bana bakıp bakıp söylendiler.. en çok da adam..bazı kişilerde böyle
bişi oluyor, da ben onların gördüklerini görmediğimden inanmam..çünkü bu onların
zanları. esmalarımızın yansımasından dolayı oluyor..hakikatte ise hepsini
toparlayınca, cemi cümlesinden ortaklaşa anladığım, bu tür cinni kişilerin, bu
tür korunan velediler üzerinde hiçbir çalışma yapamayacaklarının, onlara parlak
ışık şeklinde yansıtılıp(gözlerinden
korku ve haşyet salınarak) kalkanın onlara çevrilip, yapacakları enerjist
nari şeylerin kendilerine dönüp, yakılacaklarının anlatılmalarından başka da bir
şey değildi..ve olacakları deneyimlemek için olduğum gibi dürüsttüm..çünkü
kaydedecektim. bunu ona söyledim tabii..
çocuk:ben tasavvuf masalları
yazıyorum..tesadüfe inanmam..siz hava unusurum içinsiniz ve bende rahmanın nefesini-havayı
tefekkür etmek zorundayım ki, karşıma siz çıktınız diyor..adam anlatıyor…tv lerde
pek çok programa çıkmış.. her tür hastalığı geri dönüşümsüz iyileştiriyormuş.büyük
bir yeşil ışıkla çalışıyormuş.. sadık, çıkan rüyaları varmış..şifa ışığı o derece
yüksek voltmuş ki ,şifa esnasında bir başkasının odaya girmemesi lazımmış çünkü
zarar görebilir mişJ!..aynı yeşil dev filmindeki adam
gibi aldığı hastalıkları geğirti misali bedeninden akıtıyor--muş ..birde ellerinden,
avuç içlerinden, bembeyaz sivri sivri şişkin kabarcıklar halinde
atıyor--muş ki bunu seyrettik, gerçekten öyleydi..”bu bana Allah vergisi;
ne ,nasıl olduğunu, sizin bildiklerinizi bile bilmem, inanın hiç anlamam
diyor.. arada nadiren Cuma namazına gidermiş..bir fatiha ve mini surelerden bir
ikisini bilir, onları şifa sırasında okurmuş..şifa vereceği kişinin (eterik )bedenini kendi bedeni içine alıp öyle
çalışıyormuş..
ve iki saat boyunca şifası için uğraşılan ben; ne elinden çıkan şifa enerjisini,
ne ısısını,ne ateşini, nede bedeninin o enerjiye verdiği, onun söylediği bir
etkili tepkiyi hissedemeyen his firijiti çocuk olarak bu işe hiiç şaşırmadım..çünkü
daha evvelde kaç kişi böyle çalışmaları çocuk üzerinde denemiş, lakin ne hipnoz, ne astral seyahat, nede o ışığı ,ateşi
filan çocuğa gösterip yaşatamamışlardı.. yani sorun aslında onlarda değil
bendeydi..evvelden beri sorunun aşırı kapsama alanım yüzünden olduğunu zaten
görerek öğrendim, biliyorum.. onlarsa
sorunumun; aklımı devreden çıkartamadığım için tam teslim olamayıp, kendimi
serbest bırakamayışımdan kaynaklandığını hep söylediler ki, en doğrusu bu bence..belki de hiçbir mürşidin beni resmen
kabul edemeyişi hakikati de budur değil mi Sevdiğim..yani söz dinleme fıtratına
sahip değil ,âsîgillerden,bidayetsiz hidayet sahib-i ehillerdendim ..
eski yıllarda bir defasında;o okula girmeye 500 kişi içinden seçilmiş özel kabiliyetli birisi( Rusya’da 8 senelik bir Harry Pottercilik kozmik okulu),bir arkadaşıma ne uzaysal ,ne manevi astral seyahatler yaşatmıştı ve çocukta merak etmiş,aynını istemişti..o hanımda sedyeye yatırdığı çocuğun başının arkasına geçip, iki elini gözlerinin üzerine koydu.. kapkaraydı.. simsiyah ve çook sıcak.. parlak mor renk.. morun kenarlarında harika yeşil renkler açılıyor.ve göğsümden yemyeşil ruh kuşumun aurası kanatlanarak uçup gidiyor.. çook güzel..o Zümrüd-ü Ankanın ruhu..çok huzurlu, zevkli.. ve başımda transa geçmiş rehberim horlayarak ayakta uyuya kaldı ama ben hala uyanıkım,sinirden gülüyorumJ.. birazdan geri dönen arkadaşım şöyle dedi: Nurci ama senin ruhun çok kıskanç..beni gittiği hiçbir yere götürmüyor..o inanılmaz kıskanç ve akıllı..işte Sevdiğim benim kıskanç ruhum yine yaptı yapacağını. yani ben hemen çoğu insanın yaşayacağı pek çok zevkten ve bilgiden ne yazık ki hem cahil hem de mahrumum.. neden bana böyle şeyleri korkutmadan açıp öğretip göstermiyorsun anlamıyorum..bu kıskançlık neden mesela?!.. herkesler uzaya,aya giderken ben neden seyrü sülükümde hep taş devrinden dahi gerilere gitmek zorundayım ve üstelik de gidiyorum.. ne zaman uzaya gideceğiz?!!ne zaman beni uçuracaksın pekiJ?!
neyse biz şimdi yine bioenerjist adama dönelim..iki saattir pestili çıkmış adamcağız, yaptığı hiçbir çalışma tesirini ve o insanları ona köle edip bağlayan enerjist ışıklı şeylerini ne yazık ki ne hissettirebiliyor nede gösterebiliyor..adam: “böyle bir şey olamaz ..3 seanslık çalışmayı sana bir defada yaptım..senin aklın çok dolu o yüzden hissedemiyorsun..çünkü buraya beni hava unsuru için gözlemleyip öğrenmek için ön yargılı geldin, o yüzden olmuyor” diyor..ve sonra ekliyor..”şimdiye dek bir kişide gördüğüm şey var sizde..fil aklına sahipsiniz” diyor..çocuk :”o ne demek? ilk kez duyuyorum” diyor..adam:”fil aklı demek çok akıllı ,büyük akıllı demek..sizin kafanızın içi artık almayacak kadar düşünceyle dolu.. şimdi ben hepsini aldım ve kafanızı boşalttım.. böylece yeni düşünceler daha rahat dolaşabilecekler” diyor..çocuk gülerek:”ama ben hiç akıllı değilim ki..hiç bir şey öğrenemiyor ve ezberleyemiyorum, okulumu bile terk ettim.. hafızam tın tın ..nasıl bir fil aklı bu?..hem sizde dahil ,sizin gibi pek çok kişi bana her şeyi bilip, arkasını gördüğümü söylüyor..ama ben ne bir şey biliyor nede sizlerin gördüklerinizi görebiliyorum..yani bu nasıl iş?!” diyor..adam: “görmek illa gözle olmaz ,bilmek illa bildiğimiz duyularla bilinmez ki..başka türlüde görülür ve bilinir..siz mahsus, tevazudan öyle yapıyorsunuz.. hep başkalarını önünüze geçirtiyorsunuz.. isteseniz neler olmaz” diyor.. çocuk buna hiç inanmıyor eve gidince hz aklı maaş Google efendime hemen fil aklı var mı yok mu bakıcam diyor içindenJ..ve adam diyor ki:”normalde kimseye sormam direk yaparım ama size sormak zorundayım, çünkü size zarar verirsem … ... .. elimi kalbiniz üzerine koyabilir miyim?”..çocuk:”hayır koyamazsınız.. çünkü kalp özel.her şey orada.. orası olmaz” diyor..adam:”haklısınız bende kimsenin elini kalbime koydurtmam zaten” diyor..adam çocuğun tüm ağrılarını,hastalıklarını,sıkıntılarını aldığını , iyileştirdiğini ama İstanbul’da devamını yapabilmek için yine görüşmek istediğini söylüyor..tamam diyor çocuk kartını alırken..
eski yıllarda bir defasında;o okula girmeye 500 kişi içinden seçilmiş özel kabiliyetli birisi( Rusya’da 8 senelik bir Harry Pottercilik kozmik okulu),bir arkadaşıma ne uzaysal ,ne manevi astral seyahatler yaşatmıştı ve çocukta merak etmiş,aynını istemişti..o hanımda sedyeye yatırdığı çocuğun başının arkasına geçip, iki elini gözlerinin üzerine koydu.. kapkaraydı.. simsiyah ve çook sıcak.. parlak mor renk.. morun kenarlarında harika yeşil renkler açılıyor.ve göğsümden yemyeşil ruh kuşumun aurası kanatlanarak uçup gidiyor.. çook güzel..o Zümrüd-ü Ankanın ruhu..çok huzurlu, zevkli.. ve başımda transa geçmiş rehberim horlayarak ayakta uyuya kaldı ama ben hala uyanıkım,sinirden gülüyorumJ.. birazdan geri dönen arkadaşım şöyle dedi: Nurci ama senin ruhun çok kıskanç..beni gittiği hiçbir yere götürmüyor..o inanılmaz kıskanç ve akıllı..işte Sevdiğim benim kıskanç ruhum yine yaptı yapacağını. yani ben hemen çoğu insanın yaşayacağı pek çok zevkten ve bilgiden ne yazık ki hem cahil hem de mahrumum.. neden bana böyle şeyleri korkutmadan açıp öğretip göstermiyorsun anlamıyorum..bu kıskançlık neden mesela?!.. herkesler uzaya,aya giderken ben neden seyrü sülükümde hep taş devrinden dahi gerilere gitmek zorundayım ve üstelik de gidiyorum.. ne zaman uzaya gideceğiz?!!ne zaman beni uçuracaksın pekiJ?!
neyse biz şimdi yine bioenerjist adama dönelim..iki saattir pestili çıkmış adamcağız, yaptığı hiçbir çalışma tesirini ve o insanları ona köle edip bağlayan enerjist ışıklı şeylerini ne yazık ki ne hissettirebiliyor nede gösterebiliyor..adam: “böyle bir şey olamaz ..3 seanslık çalışmayı sana bir defada yaptım..senin aklın çok dolu o yüzden hissedemiyorsun..çünkü buraya beni hava unsuru için gözlemleyip öğrenmek için ön yargılı geldin, o yüzden olmuyor” diyor..ve sonra ekliyor..”şimdiye dek bir kişide gördüğüm şey var sizde..fil aklına sahipsiniz” diyor..çocuk :”o ne demek? ilk kez duyuyorum” diyor..adam:”fil aklı demek çok akıllı ,büyük akıllı demek..sizin kafanızın içi artık almayacak kadar düşünceyle dolu.. şimdi ben hepsini aldım ve kafanızı boşalttım.. böylece yeni düşünceler daha rahat dolaşabilecekler” diyor..çocuk gülerek:”ama ben hiç akıllı değilim ki..hiç bir şey öğrenemiyor ve ezberleyemiyorum, okulumu bile terk ettim.. hafızam tın tın ..nasıl bir fil aklı bu?..hem sizde dahil ,sizin gibi pek çok kişi bana her şeyi bilip, arkasını gördüğümü söylüyor..ama ben ne bir şey biliyor nede sizlerin gördüklerinizi görebiliyorum..yani bu nasıl iş?!” diyor..adam: “görmek illa gözle olmaz ,bilmek illa bildiğimiz duyularla bilinmez ki..başka türlüde görülür ve bilinir..siz mahsus, tevazudan öyle yapıyorsunuz.. hep başkalarını önünüze geçirtiyorsunuz.. isteseniz neler olmaz” diyor.. çocuk buna hiç inanmıyor eve gidince hz aklı maaş Google efendime hemen fil aklı var mı yok mu bakıcam diyor içindenJ..ve adam diyor ki:”normalde kimseye sormam direk yaparım ama size sormak zorundayım, çünkü size zarar verirsem … ... .. elimi kalbiniz üzerine koyabilir miyim?”..çocuk:”hayır koyamazsınız.. çünkü kalp özel.her şey orada.. orası olmaz” diyor..adam:”haklısınız bende kimsenin elini kalbime koydurtmam zaten” diyor..adam çocuğun tüm ağrılarını,hastalıklarını,sıkıntılarını aldığını , iyileştirdiğini ama İstanbul’da devamını yapabilmek için yine görüşmek istediğini söylüyor..tamam diyor çocuk kartını alırken..
gece…sıkıntıdan uyuyamıyorum..çatlıcam..diğerleri de uyuyamamış..evin içinde dolanıyorum.. yattım..çatt..pencerenin pervaz tahtası düştü..cam açıldı.. korksam mı?. anladım ki bioenerjistin şeyleri var ve geldiler..bişi göremesem de hislerim görüyor işte..sinirleniyorum..neden gittim diye kendime kızıyorum.. bunları sonra hep evime çekiyorum ve Sevdiğimde bu türleri toptan yok edip imha ediyordu.. görmüyor lakin emin bir şekilde biliyordum..paratonerlik misali.. uyumak istiyorum..yakaza..bir fare sürüsü hızla koşuyor. zuumm..aa o fareler minik minik korkunç birer çakal suretlilermiş..anlıyorum ki hırsızlığa gelmişler.. yataktan hızla kalkıyorum..saat 03..tam vakti yani.çok üzgün ve pişmanım.. Yaratıcımdan böyle yerlere gittiğim için özür diliyorum. aklıma gelen şeyleri okuyorum..sabah olurken uyuya kalıyorum..
öğlen gelen
telefon bioenerjistimizdenmiş..çok rahat uyumamız gerektiğini, uyuyamadığımıza
ise hayretini bildirmişJ!.hımm. arada geçen
konuşmaları, talebi ve arzı ise yeni
duyuyoruz.. hıım..şimdi gece olanları, bilgi için gelenleri anladım ..çok
sinirlendim ama ne yapalım her evde ,her yerde böyle şeyler salkım saçak.. öğleden
sonra denize bakıp kahve içerken yeni bir mühür açıp, onu ve taifesini kaydedip
denize savurdum…ve denize: “bana bir
hediye ver, artık eve döneceğim” diyorum..akşama doğru rüzgarlı ve aşırı
dalgalı denizdeyim .. denizde sırt üstü
yatanı dalga sürekli yataktan atıp düşürüyor.. saç bandını bir defa daha
fırlatıyor.. bandın peşinden giderken beni oradan oraya savurup , kaldırıp kaldırıp atıyor..iki elimin parmaklarına da deniz
kestanesi dikeni giriyor.. ve iki bacağım boydan boya çiziklerle ,akan kanlarla
dolu.gülerek cezamı veren denizin aslında beni nasıl sevdiğini ve
yaptığıma kızdığını anlıyorum.. memnunum.. ya deniz beni kıskanmayıp böyle sevmeseydiJ?!özürüm kabul edilmiş demek..teşekkür
ediyorum..
Sevdiğim bu ilmin herkeste az çok var olduğunu biliyorum ama kimisinde daha fazla ve gerçekten de işe yarıyor. sorun bende olduğundan, bu şeyler bir bende işe yaramıyor..sorunumsa, kolaya kaçıp, öğrenim metodumu tam tahsil etmeden sınıf atlamaya çalışma hilekarlığımda tabii.. ve onların hiç birinin bana yaklaşamayacaklarını, etkilerini asla geçiremeyeceklerini bildiğim halde yine de zaman zaman merakıma yenik düşüyorum işte..ama biliyorum ki böyle şeylere meraklı olmayan ve denemeyen bir Allah kulu da yoktur.. ben şanslıyım çünkü dümdüz odunluk tahsili yüzünden her şeyimle açıkça yüzleşebiliyorum.. hemen çoğu gizli riyakarlıkla ömür geçirmek zorundalar..
30 ağustos Cuma sabaha karşı ..rüyamda bir merdivenden hızla iniyorum Sevdiğim..bir yer var..giysi arıyorum..bir adam bana bir çorap poşetini açıyor.. birini alırken çoraplar yanyana sımsıkı disiplinle dizilip çoğaldılar.7 numaralı giysinin bana olacağını sanıyorum..en iri insanlar için yapılmış 9 numaraya kadar seçenek var..ama artık biraz zayıfladım ya, daha küçük numaralarda olur diyerek 3-4 numarayı seçerek alıyorum..aaa.şimdi de çocuklar içinde çoraplar oluştu ve onlarda numaralı..nane 9 yaşında olduğu için ona 9 numaralı çorabı alıyorum..çorap streç misali tüm bedeni saran bir elbiseymiş ve özel koruma maddesinden yapılmış..onu giyiyoruz..ve o adamla merdivenleri inerken bana şöyle diyor:”çok büyük bir felaket olacak korunmak lazım”..
Sevdiğim bu ilmin herkeste az çok var olduğunu biliyorum ama kimisinde daha fazla ve gerçekten de işe yarıyor. sorun bende olduğundan, bu şeyler bir bende işe yaramıyor..sorunumsa, kolaya kaçıp, öğrenim metodumu tam tahsil etmeden sınıf atlamaya çalışma hilekarlığımda tabii.. ve onların hiç birinin bana yaklaşamayacaklarını, etkilerini asla geçiremeyeceklerini bildiğim halde yine de zaman zaman merakıma yenik düşüyorum işte..ama biliyorum ki böyle şeylere meraklı olmayan ve denemeyen bir Allah kulu da yoktur.. ben şanslıyım çünkü dümdüz odunluk tahsili yüzünden her şeyimle açıkça yüzleşebiliyorum.. hemen çoğu gizli riyakarlıkla ömür geçirmek zorundalar..
30 ağustos Cuma sabaha karşı ..rüyamda bir merdivenden hızla iniyorum Sevdiğim..bir yer var..giysi arıyorum..bir adam bana bir çorap poşetini açıyor.. birini alırken çoraplar yanyana sımsıkı disiplinle dizilip çoğaldılar.7 numaralı giysinin bana olacağını sanıyorum..en iri insanlar için yapılmış 9 numaraya kadar seçenek var..ama artık biraz zayıfladım ya, daha küçük numaralarda olur diyerek 3-4 numarayı seçerek alıyorum..aaa.şimdi de çocuklar içinde çoraplar oluştu ve onlarda numaralı..nane 9 yaşında olduğu için ona 9 numaralı çorabı alıyorum..çorap streç misali tüm bedeni saran bir elbiseymiş ve özel koruma maddesinden yapılmış..onu giyiyoruz..ve o adamla merdivenleri inerken bana şöyle diyor:”çok büyük bir felaket olacak korunmak lazım”..
Sevdiğim
..uyandım..çok huzursuzum..Ortadoğu’daki savaşın daha büyüyeceğini
anlıyorum..savaş asla bizim ülkemizin içine girmesin. ben en çok savaşlardan
korkuyorum.. lütfen hiçbir yere, hiçbir şekilde kimyasal silah kullanılmasın ne
olur..lütfen..ve biz insanlar daha kötü olamayız ki, artık bu akan kanlar yetmez
mi?
31 ağustos cumartesi..geriye dönüyoruz..bu defa Bandırma'ya dek hiç durmadan kendiliğimden ağlamaya başladım nedense..kontrol edemedim ..otobüs Gönen üzerinden gidiyormuş.. tamam..terminalden taxiye biniyorum .. elimle koymuş gibi Latif Amcanın ebedi yatağını buluyorum..konuşma arkadaşım ..ismi gibi cismi de latif olan..ilk defa bir maddenin, maddesi latif olanla sarılabileceğini hayalimde deneyimlediğim ve olabilirliğine hep hayret ettiğim hayal dostum..şimdi Evvel Zamanım.. pembecikle sahilde yemek..feribot..İstanbul..otobüs..taxi..evJ.iyi ki evimiz var şükür..yorgunum..
2 eylül pazartesi.bir yakınımızın albay emeklisi dedesi askeri hastanede.. 87 yaşındaymış..gittiğimde kimse yoktu..gülümsedim.”size dua edebilir miyim” dedim.. ellerini şükürle havaya kaldırdı.. içimden geleni hiç düşünmeden yaptım.. sağ elimi kalbine koyup sol elimle elini tuttum..muhteşem bişi..onun vücudundan bana benden ona devreden enerjiyi ilk defa böyle akarken hissettim ..onun ne kadar iyi biri olduğunu, bu alemden gittiğinde yine aynı iyilikte birinin geleceğini anlayarak sevindim….ve içim ona şöyle dedi..Ya Rabbi.. Şinasi amca çok iyi birisi ben şahidim..o çok iyi ben şahidim …. ”Sevdiğim bu normal değil bence..neden ben bazı kişilerin iyi olduklarına, onları hiç tanımadığım halde şahitlik ediyorum ki..yani bunun vebali çok ağır değil mi? neden bir insan bunu yapar ki?..birazdan elimi çektiğimde o, iki elini de havaya dek uzatarak dua edip onları yüzüne sürdü ve güldüJ..ertesi günde aynı diğerleri gibi taburcu oldu..
31 ağustos cumartesi..geriye dönüyoruz..bu defa Bandırma'ya dek hiç durmadan kendiliğimden ağlamaya başladım nedense..kontrol edemedim ..otobüs Gönen üzerinden gidiyormuş.. tamam..terminalden taxiye biniyorum .. elimle koymuş gibi Latif Amcanın ebedi yatağını buluyorum..konuşma arkadaşım ..ismi gibi cismi de latif olan..ilk defa bir maddenin, maddesi latif olanla sarılabileceğini hayalimde deneyimlediğim ve olabilirliğine hep hayret ettiğim hayal dostum..şimdi Evvel Zamanım.. pembecikle sahilde yemek..feribot..İstanbul..otobüs..taxi..evJ.iyi ki evimiz var şükür..yorgunum..
2 eylül pazartesi.bir yakınımızın albay emeklisi dedesi askeri hastanede.. 87 yaşındaymış..gittiğimde kimse yoktu..gülümsedim.”size dua edebilir miyim” dedim.. ellerini şükürle havaya kaldırdı.. içimden geleni hiç düşünmeden yaptım.. sağ elimi kalbine koyup sol elimle elini tuttum..muhteşem bişi..onun vücudundan bana benden ona devreden enerjiyi ilk defa böyle akarken hissettim ..onun ne kadar iyi biri olduğunu, bu alemden gittiğinde yine aynı iyilikte birinin geleceğini anlayarak sevindim….ve içim ona şöyle dedi..Ya Rabbi.. Şinasi amca çok iyi birisi ben şahidim..o çok iyi ben şahidim …. ”Sevdiğim bu normal değil bence..neden ben bazı kişilerin iyi olduklarına, onları hiç tanımadığım halde şahitlik ediyorum ki..yani bunun vebali çok ağır değil mi? neden bir insan bunu yapar ki?..birazdan elimi çektiğimde o, iki elini de havaya dek uzatarak dua edip onları yüzüne sürdü ve güldüJ..ertesi günde aynı diğerleri gibi taburcu oldu..
birazdan
yeni taşınılmış 700 metrecik 4 katlı bir
eve misafir götürüldüm..ben ilk misafirim..evde asansör var..gezi bittiğinde
çok yorulmuştum ..bahçede çimlere oturmak, yemeğimi orada yemek istedim ve
öylede oldu..herkes çimlerdeydi..çok güzeldi..sorun; varlık adamı mutlu
yapmıyor, maddiyat ilişkileri düzeltemiyordu.. bazı kişilerin kendilerini
yırtıp, tüm ahlaki perdelerini aşağı
indirdikleri makamlar, markalar,rütbeler, yüksek?!!herifler; huzur,sağlık,ağız tadı,iman,aşk vermiyordu ..çünkü
hakiki zenginlik ve mutluluk insanın kendini bilip kendi zenginliğinden beslenmesiyle
oluyordu.. hakiki sağlıksa kişinin
ruhsal sağlığıydı..bundan büyük nimette asla yoktu..kalbi ve vicdanı hür
insan ancak HUR olabilir.. diğerleri daima veballerinin kölesidir ve içlerinde
daima yaptıkları haksızlığın ateşiyle yanarlar..
bu kısa
saltanatımdan inbin eve dönmem saatler sürse de, İstanbul trafiğinde vatandaşın
çile doldurması dahi 1001 gün çilesine sayılır inş.
5 eylül Perşembe..yaşadığım site cumhuriyetindeki ilk dostlarım davetime geldiler..çok güzeldi..hepimiz birlikte çok şeyler yaşamıştık.hatıralar ruhumuza şifa verir diye düşündüm.. ve bugün maydanoz kızımın 18. doğum günü..o benim başaramadığım bir hayalimi gerçekleştirdi..M.S.G.A. resim bölümüne 4. Unsur olarak girdi şükür..ve insanda güzellikle kabiliyet zirve olunca çok tehlikeli olabiliyor biliyorsun Sevdiğim..lütfen onu muhafaza et ki, sanatını Yaratıcı için kulluk adına kullanabilsin ve aminn..
bugün iki cenaze haberi geldi..arabici hocamın babası Hüseyin .. ve ehlibeyt aşıkı bizim masal kahramanlarımızdan Hamzavimelavi–hz Hüdai mektepli Hüseyin Tatlıses amcamız..80.yaşında,Şükran Teyze ile evliliklerinin 50. yıldönümgünü “ben ALLAHIMA GİDİYORUM,ben PEYGAMBERİME GİDİYORUM diye diye sevgilisine kavuşmuş..O, Beykoz kunduradan emekli .ne tuhaf ki, masalımız hep ayakkabı üzerine…ve az evvel bu evde ,onların vesilesiyle tanıştığım Hüdai hz ve Devati hz türbedarı Tülin’i aradım Sevdiğim.. Hüseyin amcamız bu alemden gidince Şükran teyze onu çağırmış ve o gitmiş. Kütahya 'da bir dostunu aramış, bir şeyler yapmışlar .. gelen haber hz Hüdai’nin onu alıp gitmesiymiş..Tülin’inde burada gördükleri aynısıymış..yani dostlar sevenlerini asla terk etmiyormuş bir defa daha anladık..peki, bu alemden giderken beni sadece Sen gelip al olur mu lütfen. aminn.
6 eylül Cuma..yollar..trafik..Üsküdar Ayazma Cami. yaşayan en yaşlı Hamzavimelami belki de odur..90’lık Baha Beyi Hüseyin amcanın anlattıklarından, resimlerinden ve bana bir vakitler fotokopisini dahi verip okuttuğu hz Ali yazılarından biliyorum.. onu ve yanındaki neyzen Niyazi S.nı Selamlıyorum.. ikisi de beni yabancı sanıyor..Niyazi bey Japon’ musunuz bile diyor?ahh..ahh..yaşlar ilerliyorJ..bir bey Baha Bey için gülerek:“sakın onunla konuşmayın..o hakiki küfrüimandadır size zarar verir,ondan uzak durun aman “diyor.. çocuk: ”ben onu anlarım inş” diyor..şimdi Karacaahmed mezarlığındayız .. Hüseyin amca sırlandı..o kabre konulurken kalbim şunu söylemeye başladı..Ya Merhaba Ya Merhaba Aşkım Muhammed Mustafa …bazen Allah’ın has garib kulları vardır ..onları kimseler bilmez..ölesiye fakirdirler ki..onları kimse ne duyar ne de umursar.. ama sorarlarsa o kimdi diye? diyeceğim ki o benim arkadaşımdı ..arkadaşım olduğun için teşekkürler Hüseyin Amca..
biraz
aşağıya diğer törene geçiyoruz.. oo Kılıç hocam..az evvelkini duyunca keşke
haberim olsaydı gelirdim bile diyor..ve diğerleri gidince biz bize kalıyoruz.. selamlı
rehberle cümleten kabir tevhidi yapılıyor..evime
dönmem için beni tektaş yeni müdavimlerinden birine
katıyorlar..arabadayız..aaa o bir deniz kaptanıymış..hem de 1. ve tek kaptanmış
çünkü 2.3. 4. Kaptanlık da aslında yetkileriyle beraber 1. Kaptandaymış..yüzme
bilmeden kaptan olmuşJ.. kaptanlık mesleği icrasında askere
gitmiş ve içinden deniz geçmeyen bir yer, Konya’da görevini eda etmişJ..adı Orhan Bektaş .. ona su unsuru hediyesi olan bir deniz kaptanıyla
seyahat etmenin neşesini anlatıyorum.. denizde
mi özgürsünüz karada mı? diyorum..”fark etmez..her alanda özgürlükler ve kısıtlamalar
değişir..mesela nede özgür olup olmadığımı tek tek sormalısınız.. ama gemide her eşya var..denizi kainat kadar sonsuz büyütebilirsiniz, sıkılmazsınız..orada
her şey daha dürüst ve olduğu gibidir..kimseye çok hile yapamazsınız..kaçacak
yeriniz yoktur.. kaptan olmak demek
sorumluluk sahibi olmak demek.. yanınızdaki her yolcunun tüm hayatına
taşıdığınız müddetçe sahip çıkmaya çalışmak insanı çok gerip, yoruyor..
mesela sizi Taksim’de bırakacak olmam beni bir yolcuyu yarı yolda emniyetsiz
bırakmak kadar rahatsız eder..keşke evinize dek götürebilseydim.. aklınız
takılır yani.. ben 1. Kaptan olduktan sonra, diğer kaptanlara dahi, onlar bana
günaydın demeden günaydın demeye başladım.. öyle bir yük”..
* Sevdiğimcim hatırla bakalım eski hayallerimdeki beni evine taşıyan ama göremediğim hava kaptanı ev sahibimi..bu bölümde o olmalı değil miydi?ve denize gerçekten de tam bir yıl sonra petrol karıştı..
* Sevdiğimcim hatırla bakalım eski hayallerimdeki beni evine taşıyan ama göremediğim hava kaptanı ev sahibimi..bu bölümde o olmalı değil miydi?ve denize gerçekten de tam bir yıl sonra petrol karıştı..
ve artık günlük işimizi bitirip, gelelim anasırrı erbaadan beni çılgınca çıldırtan tek unsur Sana.. RAHMAN’IN NEFESİ-HUU-HAVAYI TENEFFÜS UNSURU HAVA ya..
bildiğin gibi senelerdir Senle & nefesle röportaj yapmak istiyordum..ne yazık ki Sen beni içine çekeceğine, Senin içindeki tüm nefesini bir defasında yüzüme üflemiştin ki,beni öyle uyandırmıştın.. ne garip şimdi hatırladım.. belki de o rüzgar beni Senden çook uzağa savurdu bilmiyorum ..çünkü gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş ya hani.. hatıralarım bile toz toprak tuttu.. HAVA BAHSİ yüzündense, şimdilik, buhur yapmış bir aynaya dönüştü..
ganesha |
Alnındaki Trishula(Allah-Lale-Hilal =66 damgası), Ganeşa'nın zamanın efendisi olduğunu, geçmiş şimdiki ve gelecek zamana bağımlı olmadığını da ifade edermiş.
ve yine Rahman’ ın yağmurları veya güneşin
ışıkları olarak yeryüzüne, tabiatın unsurları bölümüyle devrederek, tekrar tekrar,
doğa- dharma feleğinin tekerlekleri tarafından işlenerek gelip gidecektir…ama
asla reankarne olmayacaktır. çünkü bu
gelen bir dir.. yepyeni yeni bir bir…
şöyle düşünürsek daha kolay anlayabiliriz..buhar olup yükselmek soyut manevi miraçtır..boynuzlaşarak yükselmekte hem maddi hem de manevi ilimle donatılmış yetki iktidarıdır..
şöyle düşünürsek daha kolay anlayabiliriz..buhar olup yükselmek soyut manevi miraçtır..boynuzlaşarak yükselmekte hem maddi hem de manevi ilimle donatılmış yetki iktidarıdır..
en eski
okunmuş bir öntürk yazıtında şu kayıtlıymış..”Ögün an onuyu öcü ok, ub-oz uç esitiz
oz-ötü onuy oy ekiç ekil alız at”..Anlamı :Asaletini (yüksekliğini)
andığım (kişi) boynuzlaşmış bir OK’tur. Uçarak yükselen onu (ruhunu) öteki
dünyaya içeri alınız (kabul ediniz) atalar.
VE NEFES ALDIĞIMIZ HAVA ASLINDA ATEŞİN VE SUYUN HARARETLİ AŞKINDAN BAŞKA BELKİDE HİÇ BİR ŞEY DEĞİLDİR Kİ, ŞİMDİ ŞU AN YAZARKEN BU BİLGİNİN AKIP GELMESİ VE AĞZIM KULAKLARIMDA YAZACAĞIM ŞEYİ DENEYİMLEMEK MUHTEŞEM BİŞİ SEVDİĞİM..teşekkürler..evvet hıım.. çok lezzetli ve cazip..acaip bişi..yani şuan ne anladım..tabiiki aşkı.. izdivacı..yani biz aşkın çocuklarıyız..inanılmaz bir şey icad ettik bence..süper..bundan sonra aldığım nefesten daha ziyade keyiflenmeyi öğrenmeliyim..her şey nefes..soluk alıp vermek..nefesin ritmi..ahengi..nefesin nefese karışması..nefes nefese gelmek ve nefes nefese gitmek..nefesin içinde inanılmaz bir zevki aşk var ki,bir türlü çözemediğim zikrin ritmini dahi şuan anlayabilir, hiç öyle şey yapamayan ben şimdi olaya konsantre olabilirim..
ilahi nefeste boşalım ki, eskiden bir tasavvufi tasarruf virtüözünden
dinlemiştim: kurb’an bayramlarında
Yaratıcı için kurb’an edilen hayvanların boğazlanması esnasında,NEFES-İ havanın
aynı bir balondan boşalırcasına coşkuyla çıkışını, hayvanın bedenindeki
titreyişini şimdi anladım..hey !!ey
okuyucu dikkat et!!yani sıradan bir idrak değil bu ,daha özele yüksel lütfen..o
halde nefsini Yaratıcısına kurb’an edip, HAKK’A KURBİYET-YAKINLIK kazanıp –İnsan-ı Hak olmuş bir varlığın hazzını
hayal edin lütfen..kimin nefesi kime karıştı..kim kime dolup, kim kime boşaldı
ve kimlikleri ne oldu..tüm acıları, tüm ağrıları dindirir bu ilahi nefesin
boşalımı değil mi?sonra sukün ve sessizlik gelir..huzurla uyursun değil mi?
ve ateş; saf
aşk özüdür..aşkın kök hücresi, hiç sönmeyecek ateş kültü özüdür..oz
budur..aşkın shirli büyücü gücü işte bu OZ-ÖZ-OD dur..ateşin
yükselen alevleri ise boynuzlaşmış ilahi aşk bilgisidir..kanat ilmide budur.. yücelerden
gelen bilgidir.. telek ilmi.. zira bu, ateşin içine giren ve ateş olan İbrahim
milletine has ankalık- phoenix ilmidir..insan-ı
kamil ancak ateş-i aşkla yanmakla olur..bu ateş soyut ateştir.. mesela
insan vücudunun hastalık ateşi misali..harareti ısıyı ise sadece serin rahmanın
suları giderebilir..
demek ki ateş nefs, tabiatı
özmüş..ve onu kapsayıp muhafaza edense ruh kılıfıymış.. birlikte havayı teneffüsü
oluşturup, varlıklara cin&can enerjisini verir, HAYHU sadâlarıyla gidip
gelirler ve yaratılmış üzerinde hali hazırda, her an bu aşk-ı, aşkın zikri
terennüm ederek varlığı sürdürürlermiş.. bu
durumda ateş cin tabiatıyla dişiliği ,su serin ve rahatlatıcı prensibiyle de
erillik olan tekliği- rahmanı sembollüyormuş değil mi Sevdiğim..(Rahman Suresi)
ve hava-heva- heves androjen bir
yapıyla, ruhun içinde var olan;
kendini bilip, kendini zevk etme arzusuyla yanıp tutuşan dişil –çokluk
prensibine –dualiteye, ayrılmayacak bir şekilde zaten sahipmiş..aynı ampulün
içindeki ateşi fanusu misabh-ı siracen münirası olmadan maddi varlığını bilip,
ısınıp, aydınlanıp aydınlatamayacağı gibi..latif
bedenleri oluşturan bu latif cisimlerimiz hakikatte bizim can özlerimiz olan
cinni yaratılışlarımız değil de ne ya huu. uff Sevdiğim..beni kontrol
et..ben neler neler yazıyorum ah bilsem.. delirmem değil mi?belki de deliyimdir
..bilmiyorum..ama çok zevkli..ellerimi kontrol etmek istemiyorumJ ve Seni acaip seviyorum..biten
aşkım işte bu yüzden belki küllerinden yine yeniden doğabilir bilmiyorum ama
şimdilik Seni sevmemeye karar verdim..çünkü aşkım çok yorgun..
*ahh
..beynim dağıldı ve o korkunç akan bilgi gitti..oh beJ..
neyse nerde
kalmıştık..hava unsurunu işliyorduk..ne anladık..hava ilahi bir aşk yatağıymış ki, az evvel
o yatakta olup biteni hep birlikte deneyimledik.. yani çocuklar
hepimiz aşk çocuklarıyız.. bizi gerçekten aşk doğurmuş hz pir Mevlanamızın
dediği gibi ve hepimiz:” ben aşkım ,benim kalbim aşk aşk diye atıyor, benim her
aldığım nefesin içinde ilahi boşalım ve dolum orgazmı var” diyebiliriz..yani bu
bizim en doğal hakkımız..hııımm..acaip..süper..işte öyle kıymetli şey aşk..bu
halde aşktan başka hiçbişi yok zaten..
ve 4 unsurun tabiatları şöyleymiş.. Ateş sıcak ve kuru..hava sıcak ve ıslak.. su
soğuk ve ıslak ve toprak soğuk ve
kurudur. Platon’a göre ise ateş
parlak, ince, hareketli; hava
karanlık, ince ve hareketli; su karanlık,
kalın ve hareketli ve toprak
karanlık, kalın ve hareketsizdir. eski tıpta da hastalıklar insan bedenindeki
bu nem ve kuruluğa göre tespit edilip, şifası verilirmiş.. lakin bu kişiye özel,
yüksek beden ilmini bilen maddi, modern tıp doktoru neredeyse hiiç kalmamış.. oysa
Uzakdoğu da ve bazı ilkel sanılan kavimlerde halen bu kişiye özel şifa teknikleri
bilinerek kullanılmaktaymış..
mesela hz
Mevla’nın mesnevisindeki padişah cariye bahsinde, hekim, cariyenin sadece bileğinden
nabzına bakar.. sorduğu sorulara, cariyenin
verdiği cevapların içinde dolanan nefesinin ritminden onun hikayesinden bilip
tedavi eder.. işte nefsin hakikatini bilmek bu derece yüksek bir
ilim..şimdiki psikiyatrlarsa basıyorlar uyuşturucuyu ve mükemmel olan insan
ruhunu-küllü aklı, derin kuyu zindanlarına atıp, en büyük cehennemi o kişiye
hasta diye diye işkenceyle yaşatıyorlar..
Ateş suyun zıttıdır ve ezvacı mutlak Nefesi Rahmandır..ve
hava toprağın zıttıdır ve ezvacı
mutlak Adem makamı İnsan Bedenidir..Ruh 4 unsuruyla evlidir..her ruh eri ,4 dişi
yapısı olan 4 elementiyle sürekli birleşim halinde aşk yaşar ve asla birini
diğerinden ayıramaz..çünkü eşlerin birini ihmal etmek o kişinin bedeninde
değişik arızalara sebep verir.. ve hücre-i haccaclar SESLERİNİ EFENDİLERİNİN SESİ ÜZERİNE ÇIKARTARAK-küserek
odalarına çekilirlerJ...(Hüccurat Suresi)
ayrıca su ve toprak yer çekimine tabi olup aşağı düşer, madde daima varlığı dünyaya düşürür.. hava ve ateş ise tam tersine uçucudur ve ağırlığa sahip maddeyi yakarak saflaştırır, yükseltir,buhar edip oklaştırarak ıstıfa-Mustafa makamına eriştirir..yani her halukarda tekin içinde iki sütun yani dualite vardır ve asla şaşı bakmamak lazımdır ..onlar bir ve tektir..
ayrıca su ve toprak yer çekimine tabi olup aşağı düşer, madde daima varlığı dünyaya düşürür.. hava ve ateş ise tam tersine uçucudur ve ağırlığa sahip maddeyi yakarak saflaştırır, yükseltir,buhar edip oklaştırarak ıstıfa-Mustafa makamına eriştirir..yani her halukarda tekin içinde iki sütun yani dualite vardır ve asla şaşı bakmamak lazımdır ..onlar bir ve tektir..
Nötr olan Hava erkek olsa da, RAHMAN
çift cinsiyetlidir içinden RAHİM çıkar..
..çünkü ADEM’İNİN İÇİNDEN HAVVA SI
HEVESİ, KENDİNİ BİLME ZEVKİNİ YİNE KENDİSİ ÇIKARTMIŞTIR.. ateş ile suyun evliliği olduğu için havanın
gezegeni merkür hermafrodittir.. bu ikili çift cinsiyetli unsuru hava burçlarında da görmekteyiz ve ikizlerle ifade
edilir ki sembolü II sütundurJ, terazide dengelenir ve kovada birlikte
faaliyet edermiş.
Hava zihni temsil eder ve rengi sarıdır..çünkü alimlerin nurları sarı imiş ki Evvel Zamanımdan öğrenmiştim..işte pir makamı güneş, saf altın olmak budur.. çünkü bireng olmak beyazlığı asla görünemeyeceğinden hakikati beyaz olan güneşi bizler sarı görmekteymişiz..ve sarı renk tasavvufta HAK ESMASININ sembolü imiş ama tariklerde renkler değişik olabiliyormuş..
Hava zihni temsil eder ve rengi sarıdır..çünkü alimlerin nurları sarı imiş ki Evvel Zamanımdan öğrenmiştim..işte pir makamı güneş, saf altın olmak budur.. çünkü bireng olmak beyazlığı asla görünemeyeceğinden hakikati beyaz olan güneşi bizler sarı görmekteymişiz..ve sarı renk tasavvufta HAK ESMASININ sembolü imiş ama tariklerde renkler değişik olabiliyormuş..
Eski Ahit’e yani kabala tasavvufuna veya Keldani
astronomisine göre Hava Elementinin
İbranice Adı Ruach – Ruh muş....tanrısal esma panteonundaki Adı: Şaddayi El Hay’mış.. ..yönü: Doğu – Mizrah.. Başmeleği: Rafael – İsrafil.. Meleği Hassan. Hükümdarı
Ariel..Kralı Paralda.. Elementalleri Slyfler miş (çizgi filmlerdeki kanatlı
minik cin-peri hızlı hareket
eden-uçan-insan sevmeyen gibi şeylermiş)..
Hava ağırlıksızdır..ruhsal sezgidir..bedenlenmemiş
tüm varlık bilgisi âmâda yani havada muallaktaşı misali beklemektedir..her
nefes damlasının içinde sonsuz bir hayat saklıdır..işte o oz,özdür..her
damla hava denizinde birdir.. vuslattadır.. yani aşkta ,cem makamındadır..ne
zamanki havadan ayrılıp dünyaya iner, işte o yüzden de ney gibi ayrılık
acısıyla inlemeye ve daha sonrada sen ben kavgasıyla imtihana başlar..çünkü havadayken birdi ve sürekli bir haz
denizinde yüzüyordu ..oysa şimdi bir anlık haz için pek çok çile çekmesi
lazımdı ve kendisini bilmek denen nefsini idrak ona çok pahalı amma muhteşem
deneyimlerini de birlikte sunuyordu..çünkü hazzın içinde acı,acının içinde ise ebedi kendini
bilerek zevk etme neş’esi ile sürekli
farklı bir macerada yaratılış ve yaratış sırrı vardı..
ve kul başka ne diler..kul dedi bir defa ..aynaya baktı ve kula “kul” dedi..kulda aynaya baktı ve efendim neredesin hadi gel dediJ…
Sevgiyle kal.. böyle muhteşem bişi yazacağımı asla ne hayal nede akıl edebilirdim Sevdiğim..canözüm..aşkla kal..
**haftaya asla çözemediğim ilk madde-zerre ilmi için lütfen hikmet-i himmetle nefes et ki kendime HOŞ bir ADEM yapabileyim..
ateş var,yağ var,un var,şeker var..eee ne duruyorsun helva yapsana denmiş ya hani ..ve aminn…
8 eylül Pazar sabaha karşı.. hoş geldin..ey
karanlığı yırtarak delip geçen Tarik Yıldızı ışığım hoş geldin..teşekkürler..harikasın.
nur cihan
8.9.2013
nuralem7@hotmail.com