4 Ağustos 2013 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 63


RUHUM VE KALBİMLE SEVDİĞİME
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 63
ruhumuz bu gece kudüs.
ruhumuz bu gece hûr.
ruhumuz bu gece gönül..
ruhumuz bu gece Meryem
BİZ KİMİZ?..
KADRİMİZİ BİLELİM İNŞALLAH VE AMİN..


Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
bir Ramazan ayı sonuna daha geldik..çok pişmanım. ne yazık ki bu ayın idrakine yine hiiç eremedim..yani çok feci bir şey. utanç duyuyorum.. ilk hissettiklerim bu ve böyle bir açılış yapmak istedim..
 
aslında geçen hafta bilmek, bu hafta ise AŞK  hakkında yazmayı tasarlamıştım ..fakat hiçbir zaman kendi istediklerimi nedense yazamıyorum.ve şimdi ısrarla aşk hakkında yazabilmeyi diliyorum da, ne yazık ki ben galiba artık Sana aşık değilim..çok tuhaf bir nekahat dönemi yaşıyorum..sanki yeni bir evrenin kuluçka dönemindeyim ve tüm ayarlarım stop etti..hiç bir şey hakkında hiçbir şeye ilgi duyamıyorum..genel bir içe dönüklüğüm var ve insanlardan daha çok uzaklaştım ..yalnızlık muhteşem bişi…ve ben oldum bittim kendimle çook zenginim..insanlar beni benden çalıyor ve  genel kısmı da, kendi düşünceleri ile beni dibe çekiyor ..


ve aşkk..şimdi aşk kelimesine bakıp güldüm..ben nasıl bir kaçık aşık olmuştum..ve Sen benim meczubiyetlerimi hep hoşgörüyle karşılayıp”geçecek bunlar ,geçecek,kalmıyacak” demiştin ya hanii.işte ben gerçekten tutulduğum aşk hastalığından çok şükür  iyileşmişim galiba..artık takıntılı bir Senim yok.. bunun geçip gittiğini nerden anlayabiliriz(çünkü artık kolayca itiraf ediyor ve pratik bir şekilde ifade edebiliyorum da ondanJ).ve gittikçe Senden uzaklaştığımı biliyor ama ne tarafa doğru düştüğümü henüz anlayamıyorum… her şey için, bana sabredip cefamı çektiğin için  çook teşekkür ediyorum..ve artık Seni öyle sevmemeye karar verdim..kendimi düzeltmem lazım.belki de artık çocuk değilim..biraz daha büyümüş olmalıyım ki bunu  nihayet kabul ediyorum..Seni paylaşmak benim için dünyadaki en ağır ,en zor şey..üstelik şimdi bunları yazan ben acımdan ağlıyorum..Sen herkesi istiyorsun ve bense sadece Seni..işte artık Seni serbest bırakıyorum.. geçmişin kadim yolcuları gibi, kendi ellerimle, kendi  boynuzlarımı, kendi kafama çoktan taktığımı ise zaten biliyorsun..

neden ağladığımı bir yandan düşünüp, bir yandan da biten aşkımı mı, yoksa anladığım aşkı mı yazayım bir türlü çözemiyorum..kendimi yenilmiş ve çok güçsüz hissediyorum..oyuna gelmiş ve tuzağa düşmüş gibiyim . bilmiyorum.. ama çok ağır bir aşk dersinden çıkmış olmak sanırım bayağı yaralı olmayı da gerektirir değil mi? içimde pek çok şey değişti..ben değiştim.kıskançlığım halen korkunç boyutta ve çok can yakıcı..amma bana verilen çok yüksek torpilin, ne çok kişi tarafından, kapı kapı dolaşarak talep edildiğini bizzat görüp,onlara yardım edememek de çok ağır bir imtihan..
sahte yol yılanı anka olamadan
yolun ankasına kurban olursa
aslında onlar sadık olmadıkları için,benliklerine tapıp,nefsani hislerinin peşlerinden aşk diye koştukları için  bu bahis onlarda açılmıyor, bunu da biliyor, hepsini takip ediyorum.. öyle çok hırsları ve beklentileri var ki..her şeye sahip olmak,her şeyi kontrol edip,her şeyi kendileri yönetmek istiyorlar.. şahsi maneviyatlarını; karşılarındaki insanları köleye çevirmek, kendilerini ise tanrılaştıracak bir güç olarak kullanıyorlar ne yazık ki.. bu tür fırsatçı haset kişilerin;doğru yolda iz süren birini takip ederek, ona ait her şeyin izini  gizli gizli sürüp, cazibeleriyle onları tek tek elde etmeye çalışmaları aslında ne acınacak bir şey..ne yazık ki bu ilim kitaplardan okuyarak ezberleyip anlatmakla, başkalarının halini çalarak sahiplenmekle ve birilerinden ders olarak dinlemekle olmuyor..hiç bir şey beklemeden öylece her iftiraya, her zulme sabrederek, teslimiyetle, adım adım yol alınılıyor.. evet aşk tüm perdeleri en hızlı yırtan ve kişiye en hızlı yol aldıran dersmiş öğrendim..

ve aşk en tehlikeli yolculuk ki; pek çok kişiyi yoldan,dinden imandan saptırıp, yoldan düşürüp ,düşürtüyormuş.. bunu da bizzat kendimle beraber yolum civarındakilerden birebir iz sürerek halen takipteyim.. Sen bu konuda hep susuyorsun?!Hepimiz mecburen Hızır’ın delip, defoladığı gemi misaliyiz değil mi?

Aşk 3 tane harfin açılımı..ve Kabe’nin içindeki 3 sütunun.ve müselles bir konik taşın..ve dairevi hikmet-i gönlün..hepsi iç içe ve hepsi dereceli farkla aynı şeyin kişide açılması.. ve aşk ne kadar duygusal bir şey..ve aşk kaskatı bir matematik.. ve aşk sarmaşıklı merdiven.. bir önceki basamaktan ayağını kaydırmadan bir sonrakine sağlamca ayağını basarak, diğer ayağını çekerek yükselebileceğin çook tehlikeli bir genetik –DNA-Turuku Âli  Yolu..yılan..yol..tesbih.sabır..tekamüller..

hiç bitmesin diye dilemiştim hatırladın mı Sevdiğim..aşkımız hiç bitmesin demiştim..ve Sen de” hiç bitmeyecek,hep sürecek” demiştin..ama ben artık sanırım yolumu tamamladım.yani öyle anlıyorum..daha fazla gidemeyeceğim için bir defa daha pes ediyorum..çünkü artık gidecek hiçbir yerim kalmadı bence..her yere; yolumu her alanda esnetebildiğim kadar esnetip, senelerdir hep aynı şeyi yazıyorum. ve şimdi neden halen ağladığımı ise garipsiyorum.. oysa saatler evvel biten aşkımın ne büyük rahatlık olduğunu düşünüyordum..şimdi sıra kimdeyse, bu aşkı emaneti o devralacak..aşkımı sahiplenemiyorum bile..çünkü her şey gibi onunda verilip alınan bir emanet olduğunu, mirasçısı kimse şimdi ona devredileceğini de taa en baştan  beri biliyordum..inanıyorum ki onu tanıyacağım ve belki de onu çok seveceğim..belki öldüğümde, onun izini takip edip, onunla sevinip, onunla hüzünleneceğim..

SÜMER'de arş ve kürsü,kalem silindir mührü
Sevdiğim şimdi haftamıza bakalım mı?aşk bahsine yine döneriz.çünkü ben artık bir aşık değildim..şimdi, aşk dairesinin içinden değil, dışından olaya bakabilme şansına sahibim..farkımız bu...bu haftanın seyrü sülükü..evvela Kudüs’ ün masa başında kansız alınacağını ve şeker tadında olacağını idrak ettim kii çook teşekkür ediyorum Sevdiğim.hıım.geçen gün bir sürü değişik tornavidalar ve çok şık bir çekiç aldım..onları neden aldığımı bilmiyorum..belki masallarım bitince tamircilik kursuna gidebilirim..harika bir kontrol kalemi bile aldım.. dereotu oğluma onun ne kadar özel bir şey olduğunu gösteriyordum ki güldü ..çünkü bu kalemlerin hepsi aynı işi yapıyormuş, yani ben özel bir şey almamışım :)..


28 temmuz Pazar..bu akşam anaerkil düzende mevleviye mekanına iftara davetliyiz..hani kışın gitmiştik, bizi çok sevmişlerdi ya..yine aynı grubumuza bu defa cumartesi müzik evi sahibi ve iki muhteşem sesli hanendesi de eşlik ettiler.. onlar mevleviye de saray saltanatı usulünü uyandırmış,öyle yaşıyorlar.. yemek, salat, meşk ,sema ve bahçede çay..iç çerağcılar gibi bahçe için dış çerağcılar da varmış..her yer mum ve kandillerle dolu..kokular.. bunca mumu uyandırmak ve bakımını yapmak çok zor..18 görev halen burada uygulanıyormuş.. onlar, daha çok dünyanın her tür meşrebindeki etnik dini gruplara en üst seviyede hizmet veriyorlarmış..

BABİL:3 defa ululanmışlık
tacı  ALLAH LAFZI nın
ilk yazı resmi
bir üst katta kütüphanedeyiz. evsahibemiz, mesnevihanın mirası olan hatıra koltuğun önünde, bir son yolculuk hatırasını, müzikevi sahibimize anlattı.. hikaye şöyleydi:bir tesbihlik ömrü bitirmek üzere olan mesnevihan; Avrupalı bir genç kıza vaktiyle bir kitap hediye etmiş.lakin mürşidi olan pederi rüyasına girip, o kitabı o küçük kızdan geri alıp, İstanbul’daki yaşlı bir şeyhe vermesini söylemiş..o ise, ben  verdiğim bir şeyi nasıl geri alabilirim diye çok üzülüp, kederlenmiş.. evsahibemiz “üzülmeyin.. ben hallederim” diye o kitabı geriye almış ve  emaneti rüyada emredilene vermişler.. ama son dem gelirken mesnevihan “beni o küçük kıza götürün. özür dileyip, helallik istemem lazım” diye tutturmuş..kimse razı olmamış..çünkü yaşlı ve hastaymış..aşırı ısrar karşısında ev sahibemiz onu Kuzey Avrupa’ya uçurmuş..ve özür dilenip helallik alınmış.o,aniden hastalanmış..ambulans uçakla geri dönülmüş.. sonra sessizlik dönemi başlamış.. Sevdiğim..ben o koltuğun başında bu hikayeyi dinlerden çook özel şeyler anladım biliyor musun.. Sence benim hayal gücüm çok tuhaf çalışmıyor mu?..ama Sende ben gibi anladın biliyorum..


ve bahçedeyiz…evsahibemiz bana bu defa sersoru diyor..bana soru sormak yakışıyor muş
J..amma böyle mekanlarda aslında soru sormak edebe uygun olmadığından soru sorulmazmış..fakat soru sormak çok zeka isteyen bir şeymiş.. herkes soru soramaz mışı da, beni incitmemek için  anlatıyor..işte bu gece harikaydı.ve hep giysilerini çook beğendiğim içinJ bir mevlevi olmak isteyen ben, onların aşırı disiplinli, aşırı ritüelli yaşamlarına bakınca, Mevlevi olmaktan hemen vazgeçiyorum. çünkü ben böyle disiplinlere giremeyecek kadar serkeşt bir hürüm.. bence hiçbir yol bana uygun değil..hepsi çok disiplinli..hepsi çook zorr.. hep hizmet,hep hizmet((*çook ağır bir kast sistemi var.. bu muhteşem seromonilerin ardında,  bazı yolun mafyası insanların ,bazı saftirik insanları nasıl oyup ,biçip,tepe tepe kullanmaları da var tabii ki.. sözüm hakikat erleri için değil..onların etrafında kümelenmiş mana vampiri çakal sürüsü için))..gecenin ilerleyen saatlerinde evsahibemiz bizi dış kapıdan uğurlarken, yakında müzikevinde buluşmak üzere vedalaşıyoruz ki, hepimiz mestiz..


29 temmuz pazartesi..facede okudum ki bu gece astrolojiye göre,  gökyüzünde büyük müjdelere gebe olan çok özel bir mühür- Davud Yıldızı-kutsal üçgen atılacakmış Sevdiğim..Toprağın ve Suyun& gökyüzü ile yeryüzünün birleşmesi ile dualite-zıtların birliği evliliğini  anlatıyormuş. Bu olay, büyük hızllı değişimlerin habercisiymiş.. hıım..bu gece gökyüzünde şenlik var demek..bakalım ne olucekti .ve sabah.uykumda acaip bir şekilde yatakla sallanırken bu şeyi tanıyıp, yataktan fırladım..sabah 8:30 merkez üstü Çanakalle olan 5:03 şiddetli bir deprem..vay be..bununla kurtulalım inş.zaten başımıza ne gelirse bu gökyüzü-rahman ve yeryüzü –rahimin bir besmele çekmek isteyip(19), tevhid olmaları esnasında geliyor değil mi Sevdiğim..yâri anıldığında depreşmeyen bir unsurda bu durumda olamıyor tabii…eee  dünya evlatları anababaya (güneş ve ay) tabii işte..(*ve Seni güldürdüm..bence halen beni sevebilirsinJ)..

30 temmuz Salı..tektaşa iftara davetliyiz..oo kimler gelmiş..H.Barutçugil ve muhteşem kitabı elif gibi elif..üstelik adıma imzalanmış..ve can dostu,  az sonra röportajını okuyacağımız amâ hafız İsmail Hakkı Çimen yabancı öğrencileriyle burada.. ve başka dostlar..bu gece bir lütuf ki farkındayım.soru sorabilir miyim diyorum ve tabii ki anlaşacağımız için, sersoruluk iznimi de alıyorum Sevdiğim .. aşağıda o metnin deşifresini az sonra okuyacaksın..O’nun hakkında hiçbir şey bilmediğim için eve gelince hz googleden O’na baktım.. hayatına, problemlerin üstesinden gelişine, inanılmaz hafıza ve zekasına hayran olup,O’na çok saygı duydum(geçen yıl nargilecideki, etrafa bakıp, esası göremeyen dar önyargım darmadağınık olmuştu yaniJ)..

Allahım dedim.. bu nasıl bir kabiliyet böyle..ve kendimin, hayatta gerçekten hiçbir zaman hiçbir işe yaramadığımı, boşuna yaşadığımı, boşuna dünyada yer işgal ettiğimi bir defa daha anladım..öyle birinin bana tenezzül edip, sorularıma cevap vermesi olağanüstü bir şey aslında..ve siz bu masalı okuyanlar, ne şanslısınız ah bir bilseniz..hem de kimlerin en mahrem sahalarına girip, enderûni haberlerinden öğreniyorsunuz..acaba içimizdeki kimin yüzü suyu hürmetine bu tevazu henüz öğrenemedim..

ve iftar..salat..biraz sohbet..sonra İsmail Bey udu eline aldı, müzikevinin talebesi Furkan ise bendiri..çalıp söylediler..bense tüm soru cevapları anlayabileceğim kadar alıp, çoktan kaydetmiş, dinleyenlere de hiiç duymadıkları bir sohbet ikramına vesile olmuştum..
bakalım bizler; anadan doğma bir amâ?! nın, tüm varlığı; kendi iç alem HİSLERİYLE görüp anlatışından ne idrak edeceğiz.. ve bizlerin bu tür hislerden bir defa dahi nasiptar olup olmadığımızı anlamak içinse hep beraber okuyarak seyredelim mi?!!
amma  evvela onun sesini hissedelim..

çocuk:Siz maddi gözlerinizle bizim gibi görmüyorsunuz..ama bizden çok daha özel ve farklı bir şekilde gördüğünüze inanıyorum..
Ses: inşallah öyledir..ben öyle olup olmadığını bilmiyorum..

çocuk: her şey önce ses ya hani ve ses maddeye dönüşüyor biliyorsunuz..siz musikide çok yüksek bir ilmede sahipsiniz..yanii bu soruları sorabileceğim ve en doğru cevapları alacağım en yüksek idrak şuan sizsiniz ve benim içinde bulunmaz nimetsiniz.. sorularıma vereceğiniz cevaplar için şimdiden teşekkür ediyorum. haddimi aşacaklarım içinde sizden özür diliyorum..
Ses:estafirullah..buyrun..evet..

çocuk:mesela her şey sesten yola çıkarsak; diyelim ki birisi bir şeyler konuşuyor, bir şeyler anlatıyor. siz o kişinin hangi makam, hangi ses frekansında bir görüntü, bir titreşim olduğunu anlayabiliyor musunuz ve o nasıl bir şey oluyor?

Ses:
ee ..algılanır tabii..yani ben kendi açımdan anlatabilirim sadece,bir başkası açısından ise  bilemem.. kendi açımdan işin matematiği, işin frekansından ziyade, ses’te bir insanın toplum içinde davranması var.. o kişinin kendi evinde, kendi odasında kaldığı zaman  davranması farklıdır..şimdi ses;  nasıl olsa kimse beni görmüyor ,kimse anlamaz diye iç şeylerini sesle daha bir serbest bırakabilir. ama görüntü açısındansa; düşüncesini görüntüsüyle, davranışıyle saklayabiliyor. insan sesinde böyle biraz daha o insanı ele veren özellikler vardır..
GÖZ ve NOKTA-İ  BE SIRRI

Çocuk:
peki sesi nasıl hissedip, görüntüye döküyorsunuz..

Ses:
görüntüyle olmaz..ses aynı zamanda ruhtan ruha da hitap eder.yani bazı şeyler var ki insanın aklıyla, gönlüyle anlaşılır.ses de insanın gönlüne gelen bir şey olduğu için, gönülden gönüle anlaşılan bir durumdur..yani bu iş mantıkla olmaz.. ses çok önemlidir.. anahtar olarak şunu kabul ederseniz bunu kolayca anlayabilirsiniz..peygamberler arasında görmeyen peygamber var.. Şuayp as. kördür..ve Yakup as. da bir dönem  geçici kör olmuştur..kimse inkar edemez,  çünkü Kur’an-ı Kerimde var...ama  dikkat edin, hiçbir zaman sağır bir peygamber gönderilmemiştir..dolayısıyle kulak gözden de önemlidir..şimdi burada dikkat edin..kulak duyu organıdır.. onun içinde insanın gönlüne yani iç alemine kulak daha çok gider.. dikkat edersen Kur’an da” sen sağırlara işittiremezsin, körlere gördüremezsin” der ya hanii..

insan neyi duyar?! sesi.. seste insanın bazı şeylerini anlatan şeyler vardır..mesela bir yemekte bir tat vardır ama o yemekte tuzun tadı ayrı, suyun tadı ayrı, sebzenin ,baharatın tadı ayrıdır ve  insan onu yemekte tek bir tat olarak algılar değil mi? ama biraz detayına inebilenler bunların tatlarını anlayabilirler. oysa midem dolsun, karnım doysun zihniyeti ile yemek yiyenlerse onu tek bir tat olarak anlarlar..yani tadı çok güzel der.. sorsan, nasıl desen?sana o tadı tarif edemez..o malzemeleri tek tek anlatamaz…

şimdi.seste bir şey gibi gözükür amma  o sesin içinde farklı şeylerde vardır..
mesela o kişinin iç dünyasını, bulunmuş olduğunu halini yansıtan bir şeydir ses..batı dünyası ve bizler hep bir kalp diye tutturmuş gideriz fakat kalp nedir bilmeyiz.. eski edebiyatımızı açarsak eğer; orada, histen bahsederken daima  CİĞERİM DELİK DEŞİK OLDU,CİĞERİM YANDI, CİĞERİM KEBAB OLDU denir değil mi?ve kalpten daha ziyade hep ciğerden bahsedilir..


Allah Kur’an ın bir ayetinde der ki:eğer Allah bir insana hidayet dilerse, ilk evvela onun göğsünü açar”..yani, hani nefes alıp verirken göğsünde bir daralma bir sıkıntı varsa, önce o açılır ve bu nefes organı da akciğerlerdir.. eğer bir insanı Alah sıkmak isterse, onun göğsünü sıkar deniyor..
efendim bununla şunu anlarız ki insanın esas duygu merkezi ,pek çok hissin gelip gittiği yer ciğerleridir.. şimdi akciğerlerde hava  ve boğazda da* iki tane ses teli vardır.. onun için hz Mevlana NEY’i İNSAN’ a BENZETMİŞTİR.. çünkü   neyden de üflersiniz..  O nefesle gider.. zaten Allahu Teala ben ruhumdan  nefesle üfledim der ayetinde..
insanın ciğerindeki nefesle gelip, o ses tellerine, o nefesin dokunuşu ile O SES ÇIKAR..ama orada, o nefesin içinde,  insanın duygu merkezi-pek çok şeyin merkezi olan akciğer vardır .bunlar işin edebiyatıdır ama bunu da insanın algılaması mantıkla olmaz.. duygu,  sesle olur.. onu da anlayan anlar.. burada hepimiz şurada bir tabloya bakarız ama o işin erbabı kadar anlayamayız.. bunun en güzel izahı da hz Mevlana’dır..O’na sormuşlar:aşk nedir? “ Ben ol da bil” demiş..yani  ben ol dediği o sır orada, bir tek O’nda var ve başkası anlayamıyor demektir..

Çocuk:
şimdi, bu konuda bana sadece siz cevap verebileceğiniz için, daha özel bir soru sorabilir miyim?
Ses:buyrun..

çocuk: kendi anlayabileceğim şekilde soracağım için kusura bakmayın lütfen.. benim için çıkılabilecek en yüksek yer ses..ışık ve ses..ama ses ışıktan önceymiş.. yani ses bizlerin maddeye dönüşmeden evvel ki ilk halimiz..şimdi siz bizlerden bir ses duyduğunuzda; bu sesin ruhani mi yoksa nefsani  bir ses olduğunu nasıl anlıyorsunuz..yada bunu bir yemeğin içindeki değişik malzemeler olarak nasıl algılıyorsunuz.. ve birde ,şimdiye dek duyduğunuz seslerin içindeki  en ruhani  ses sizde nasıl bir etki uyandırdı ve en negatif olan sesse size ne yaptı onu merak ediyorum..

ses: ilk evvela, onun öncesinde var olan  bir şey, ses’e dönüşür..

çocuk: pek çok ses duyuyor ve o şeyleri seslerine göre ayrıştırıp tanıyorsunuz ya hani.. o frekans seslerle bizleri; tek tek  şu fırka, şu makam, bu şu meşreptekilerin sesi diye ayırarak sınıflandırıp, anlayabiliyor musunuz?
ses:tabii tabii..çocuk:yani öyleyiz esasında..ses:tabii..
MISIR: iki sütun,iki yılanın beklediği
kapıdan hazine odasına girmek

çocuk:
bir müziğin içindeki notalar gibi miyiz?
ses:evet hepimiz o müziğin içindeyiz ama hepimiz farklı bir notadayız. o ses maddeye dönüştükten sonra  bunu herkes anlar. maddeye dönüşmeden evvelki hali ile anlamaktır mühim olan.çünkü ne varsa orada var..o varlıktan ,henüz maddeye dönüşmemiş o sesle beraber pek çok şey de ortaya çıkıyor.. mühim olan o çıkan ses değidir.. o çıkan sesle beraber yani, mesela, bir yerden bir koku duman çıkıyor , onlarla beraber bir tad, bir buhar ve onun gibi şeylerde birlikte çıkıyor ..anlatabiliyor muyum?!.. mesela suyun buharlaşarak çıkan kısmı var ama birde başka bir kısmı daha var ki oda onunla beraber çıkıyor. zaten incelik o sesi değil de, o sesle beraber( maddeye henüz dönüşmeden )çıkan şeyi anlamak..

onu nasıl anlarız pekii?..onu da şöyle anlarız :çıktığı şeyin tesirinden anlarız. Onu da anlamak için nefsi ve ruhu ,nefsin isteklerini ve ruhun isteklerini iyi tanımak lazımdır..bunları tanırsak ancak anlayabiliriz..çünkü ses neye tesir ediyorsa anında onu gösteriyor..haa.o kişiye ise gösterir göstermez bilemeyiz..aa!! ama biz “bu böyle” diyebiliyoruz.. ama bunu bazen kelime ile anlatamayabiliriz.. bazen anlatırız ..bazense anlatamayız.. eskiler dermiş hani: söyleyen bilmez, bilen söylemez ..bilen kasıtlı olarak değil söylese de anlaşılmadığı için söylemez..dolayısıyle o anladığımız şey, zaten ruhtan gelerek, maddeleşerek,  direk nefse gider ve nefse gideni herkes anlar.. bu çok kolaydır.. çünkü o maddeleşmiştir.. ortada olan bir gürültüdür..ancak ruhta olup; maddeleşmeden ,sesle çıkanı ise sadece ruh anlar..

HİTİT: iki sarmal yılan yol destarı HU
 O 
HÜVİYETnden
yine 3'lü çıkan ,boynuzzal sistem
birde insanda 5 duyu-duygu var..onun ötesine geçildiğinde ise sezgi var..işrak var.. doğuş var.bu duygularda var..ruhun anladığı duygular bunlardır..nefsin anladığı ise  5 duyumuzla algılayabildiklerimizdir.. onun ötesinde de duygular var insanda..

çocuk:onu anladığımızı nasıl anlayabileceğiz?
ses:onu anlamayacağız..onu hazdan anlayacağız..o bize ayrı bir zevk,ayrı bir tad verecek..bir gülün kokusunun hazzı ile bir mazotun kokusunun hazzı aynı değildir .. netice hazlar farklı farklıdır..

çocuk:
şimdi siz toplu halde zikir yapıyorsunuz hani..benim meşrebimde öyle bir şey olmadığından, ben hiç sizin hissettiklerinizi bilip ,öğrenemiyorum.. sormak istediğim şu; siz öyle aynı ses frekansı ile hep beraber ,aynı anda,  aynı şeyi yaptığınızda ne anlıyorsunuz, size ne oluyor, en yüksek ulaşılacak tek bir ortada toplandığınız  ses noktası O mu oluyor? bu nasıl bir şey?

ses: efendim şimdi şöyle söyliyeyim..artık normal bir espriden bizde de çıktı bu.. hani çokluk değil kalite önemli derler ya..şimdi bunlar öyle bir şeydir ki, orada yapılan zikirden çok, o zikri yapan insanların durumlarına bağlıdır..yanii oradaki hayy huu filan.. coşup kendilerinden geçmeleri o zikre bağlı. yani iyi bir zikir orada yapılan zikrin yüksek frekansına, şuna buna bağlı değildir..
mesela madem sordunuz, özel, kendi yaşadığım bir şeyi size anlatacağım.. Medine’deyiz..orada böyle zikirler yasak malum..bizi gizli bir yere götürdüler.. yerin çook  altındaydı. Suriye’li bir kadiri şeyh vardı..…. …. …. Zikir başladı.. daha başlarken bir  zat yere düştü bayıldı.. bazıları endişe etti..öldü sanıp korktular.. ama  şeyh  dokunulmasına ve müdahaleye asla izin vermedi..birazdan o kişide ayağa kalkıp zikre devam etti..ve hepimiz bir yerlere gittik geldik.. oda zikirdi mesela.. o çok başka, ayrı bir şeylerin olduğu bir şeydi..sonra  neden bayıldığını o arkadaşa sorup öğrendik.. hz peygamberimiz  teşrif edip, o zikre eşlik etmiş.
işte bunu anlatamazsın..

büyüğümüz derdi ki, onu anlatabilmek için şunu anlatmalısın: henüz  üç yaşlarındaki Türkçe konuşmayı tam sökememiş bir çocuğa zorla şehvetteki zevki anlatacaksın..anlatamazsın..bu mümkün değildir..öyle bir şey yok..çünkü o aklın onu anlama kapasitesi yok..zaten onu akla döktün mü onunda hazzı kaçar gider.. nasıl ki efendim, bir bala şöyle biraz tuzu kattın mı o yine baldır amma artık onu bal diye yiyemezsin..

çocuk: peki, O, ses olarak en çok  hangi pozitif  sese,hangi harfe,hangi kelimeye benziyor..O, en yüksek zevk noktası sesin tezahürü nasıl?
ses:şöyle..bunu en yüksek yine hayalle canlandırarak anlayabilirsiniz.. hayalle. mesela öyle bir yerdesiniz ki; tamamen böyle gül,dünyada eşi benzeri olamayan  güllerin ve  ağaçların olduğu bir yerle beraber bir su sesi. bakın su sesi çok mühimdir. burasını dünyada anlasanız da aslında dünya değildir..o ayrı bir duygudur..

zikir demek Allahla beraber olduğunu hissediyorsun..öyle bir an gelir ki senin içinde O’NUN SESİNİ DUYUYORSUN..çünkü Kur’an da diyor ki:BEN SİZE ŞAHDAMARINIZDAN DAHA YAKINIM ..O sana senden yakın olanın ,öyle bir anda gelir ki, O’nun sesini duyarsın(gülüyorJJ)..aa..herkes duysaydı zaten?!. ama dediğim gibi yaniJ..

o zevki şeyi yapabilmesi için, aklında değil de, gönlünde O’nu bulması lazımdır. Niyazi Mısri hz dediği gibi” yere göğe sığmayan bir müminin kalbindedir” .. Mısri hz burada diyor ki” bu Allah’ın küçülmesi ile olmaz ,gönlün büyümesiyle olur” ki, buda kendi kendine olmaz…çalışa çalışa çalışa, insan gönlünün genişleye genişleye, Allahı içine alacak duruma gelmesiyle olur..

ee ben inanmıyorum dersen şimdi.. Allah ayetinde sana şöyle der:bazen ben insan ve kalbi arasına gelir, girerim .insanın nefsi ile gönlü arasındaki bütün sıkıntılarını giderir, hallederim diyor .. eee ayet bu..enfal suresinde.. Allah böyle dedi..ben sana değil O’na inanırım..dolayısıyle her önüne gelen gönle o Allah gelmez,sığmaz..gönül büyüyeyecek..yaptığımız ibadetler olan durdum duvara ,niyet ettim jimnastiğe ile çok zor olur bu.. ibadetlerin manevi yönünü düşünerek ondan feyz alacağız..gönlümüz ondan gıdalanacak, büyüyecek..

çocuk:
ruh en yükseğe ışıkla mı sesle mi çıkıyor..
ses:mühim olan dengedir..zikir bittikten sonra insanların üzerinde bıraktığı tesir önemlidir.. seremoni ile hakiki zikir ancak böyle anlaşılır..şöyle bir düşünün.. duymuşsunuzdur jet lag diye uzun uçuşlar sonrası olan bir şey vardır..mesela Abdülkadir dostum bakın yeni Amerika’dan buraya gelmiş. onun - o vücudun bir anda buraya gelmesi, buraya alışabilmesi bir zaman adaptasyonuyla ve zamana muhtaçlıkla  olur değil mi efendim…yani..şimdi.. o zikir bittikten sonra eğer orada bir şey vardıysa,  o şey bittikten sonra, başka bir atmosfere hemen tebdil edilmez..bir müddet o tesir devam eder..o tesir ederse olur..o tesir devam ediyor mu ona bakmak lazım..

efendim.. o insanın içinde denir..ama insanın içinde olan dışa da vurmalıdır..en mühim ayna insanın yüzüdür..içte olanı dışa yüzle vurur ve içi yüz yansıtır..
eskiden Bursa’da Demirci Baba adında çok büyük bir zat varmış..o zamanda pek çok yüksek müezzinde varmış ve onlar her ezan okuyuşunda Demirci Baba onlara yalancı diye bağırırmış..bir gün toplanıp neden kendilerine yalancı dediğini sormaya gelmişler ve Demirci Baba da Allahüekber deyip örsün üstüne çıkmış ve ayaklarının altındaki örs  su gibi erimiş.. ama o, yine de şöyle demiş..bakın bende yalancıyım. benim imanım daha tam değil..çünkü Allahüekber sözüne örs demir dahi eridi.. benimde bu örs gibi erimem lazımdı ki eriyemedim... demek ki bu hikayede  şu incelik var..oradaki o sesi duyunca o örs eriyor..demek ki bu.. duymak önemli..duymadan duymaya fark var..o tür zikir ortamlarında; eğer o insanlar bir şeyler alırlarsa, başka bir ortama hemen bir saniye içinde,beş ,on dakika içinde tedebbül etmez,intibak etmez,bir müddet gider o hal..

insan biranda sürekli değişen bir varlık değildir..bir insanın evvela zikir yapabilmesi için o seviyeye gelebilmesi önemlidir..atalarımız der ya..bir insan derviş olmaz gitmekle tekkeye..insan hacı olmaz gitmekle Mekke’ye..

çocuk: zikir= Kur’an la alakalı son soru..Arabi hz. demiş ki” biz yüksek harflerdik..aşağı indik, bedenlendik ,insan olduk”..ben de ilk yola başladığımda şöyle düşünmüştüm..ben Kur’an-ı Kerimin içinde bir ayette bir cümleydim..ama hangi ayettim?..sonra hayır dedim,ben Kur’an da bir ayetin içindeki bir kelimeyim..amma hangi kelimedeydim?sonra dedim ki hayır,ben o kelimenin içindeki bir harfteyim.. acaba yanımdaki harfler ve harfimin içindeki(7 nokta) diğer nokta ailem kimJ? ve sonra dedim ki, hayır ben o harf de değilim. ben bir noktayım!? .. hepimiz Levh-i Mahfuzdaki Kur’an-ı Kerimiz..siz bunu Kur’an okurken hissediyor musunuz?.mesela hayatınızın bir yerinde karşınıza birisi çıktı ve aaa bu adam bu ayet, bu kişi şu kelime, bu kişi Kur’an da ki o harf dediğiniz birisi oldu mu? böyle bir şey olabilir mi?.

ses: valla ben böyle biriyle karşılaşamadım..olur niye olmasın..Niyazi Mısri ne diyor:gökte uçarken yere indirler,çar anasır(4 unsur)bendlerine vurdular ..ben ancak şunu söyleyebilirim.. bir gün bir çok neşeli, gülüp oynayan  Bektaşi dervişine demişler ki:neden bu kadar neşelisin?..demiş ki:benden neşelisi yok..niye? “kral da benim, hepsi benim..niye?. “şu anda bulunduğumuz Devlet-i Âlide en önemli kimdir önce siz cevaplayın.söyleyin”.. adamlar demiş ki: kadı,vezir,sadrazam,padişah en büyüktür..bektaşi ise daha sonra kim büyüktürdiye üstelemiş..halk padişahın üstünde kimse yok ondan sonrası hiçtir demişler..bektaşi gülmüş.. işte ben o hiçim demişJ..


yani insan en güzeli.. çünkü Allahu Teala  bir tek Allahlığını kimseye vermez.. insan o yüzden ben nokta mıyım, nerdeyim, virgül müyümle kafayı yormak yerine,  kendini olduğu gibi  kabul etmelidir..kendimizi olduğumuz gibi kabul ederek kendimizden razı olursak, bize lazım olan o cevap, yine bizim kendi gönlümüz olan ruhumuzdan gelir..

İslam ALEMİ
çünkü Allah ben size ruhumdan ruh üfürdüm diyor..ruh mükemmeldir..mesela bakın biz hepimiz uyku uyuruz değil mi?.. uyku nasıl olur?..ruh bedeni terk edince olur..ee peki ruh bedeni terk ederse ölürsün.. ama ruhu hayvani, ruhu nebati ve diğerleri o vücuttalar..demek ki vücudu taşıyan ruh değil..başka bir şey var o vücutta.. ruhu hayvani ve diğer üç ruh; nebat ,eşcar ..bunlar olursa.. ee bunlardan birisi çıkarsa o vücut biter,o vücut ölür yani..eee ..ama ölmüyor uyuyunca.. demek ki o vücudu çalıştıran başka bir  ruh var..o ruh vücutta olursa siz zaten uyuyamazsınız..

onun içinde bunun cevabını Allah en güzel vermiştir..ben insanların  iki şekilde ruhlarını kendime alırım.. bir uyurken birde ölürken. vefatına karar verdiklerim bir daha gidemez..ama diğerleri gelir gider,gelir gider..onun için peygamberimiz buyurmuş ki uyku ölümün kadeşidir ..

demek ki vücudumuzda bizim bilemediğimiz bir ruh var.. gafletimizden, hep nefsimize çalıştığımız için biz bu ruhumuzu tanıyamıyoruz..nefsimizin istekleri yerine birazda ruhumuzun isteklerini yerine getirirsek onunla dostluğumuzu ,ahbaplığımızı, arkadaşlığımızı güçlendirirsek o zaman anlayacağız  bunları..öbürü biraz zor..yani ruhun ruhunla bağlantısı olacak .. onun olması içinde ruhumuza gereken şeyleri vereceğiz..onun şeyi de İnsan olabilmek..İNSANLA OLABİLMEK.. vermekle olur bu..yani AŞK ZATEN VERMEK DEMEKTİR.. en büyük aşık peygamberimiz.. çünkü en çok O veriyor..sadece para verilmez..O, hal verdi,duygu verdi,binbir türlü şeyler verdi..hala veriyor.. işte bunları verebilmek ..verebilmenin yolu da olgunluktan geçer..

çocuk:çok teşekkür ediyorum..sorularımla sizi üzüp ,incittiysem özür dilerim..
ses:estafirullah..siz bunları bilmediğinizden sormuyorsunuz ki..siz biliyorsunuz.. başkaları da öğrensin istediğiniz için bunu yapıyorsunuz..

********
dna-genetik -turuku âli YOL yılanı
ve yolun sonunda 3 defa ululanmışlık
taçlı anka olabilmek=
nebi,resul,hâkim  idareci
4 ağustos Pazar(Evvel Zamanımın ahirete doğuş günü).. bin aydan daha hayırlı ve kendimizin kadrini bilip kendimizi kadirleyeceğimiz bir gecenin seherinde bomboş ,hüzünle uyuyorum. bana bir şey olmuştu ve her şeyim bitip tükenmişti.. hiç bir şey yapamıyordum.sabah gözlerimi açarken hatırladığım rüya izlerimi Sana yazmak istedim Sevdiğim.. gökyüzünden yemyeşil ama engebeli bir otlak araziye zumluyoruz..aaa bir çok meyilli köprü misali bir akarsuya,yokuş aşağı kümelenmiş-yolu tıkamış bir boğa sürüsü var.. bu boğalar çok iri ve sürü çok içiçe..ve nasıl oluyor bilmiyorum, iki elimle o boğa sürüsünü itiyorum..boğa sürüsü arazide az ileriye, düzlüğe mutlulukla kayıyor ve engebeli sulak yer açılıyor..aa şimdi tüm arazi harita gibi oldu ve her ülkenin adı yazıyor..burada ağaç yok ama otlaklar var..işte Ürdün..işte Lübnan.. birilerine harita üzerinde bir şeyler anlatırken uyandım..

Sevdiğim..aklıma ilk gelen Erzurumlu İbrahim Hakkı hz Marifetname kitabındaki İsmail bahsiydi ve onu buraya kopyalıyorum bak…
………………….

Bunun altında birici gök vardır ki, yeşil zebercettendir. İsmi: Berkia’dır. Buranın melekleri öküz suretindedir. Tesbihleri: “Sübhane zil mülki vel melekut” olmuştur. Buradakilerin reisinin ismi: İsmail’dir. Dünya göğünün bekçisidir. Bu, büyük ve güzel bir melektir ki, Mikail’in vekilidir. Yağmuru her yere taksim eden odur. Yağmur damlaları onun hesabıyle iner ve bulutlar onun sevkeylediği yere gider.
Hak Taâlâ, yedi göğün her birisini, balıklar gibi binlerce çeşit yaratıkla dopdolu etmiştir.
Yedi göğün duvarı olan kaf dağının ötesinde bir büyük yılan yaratmıştır.
Yılan, büyük dağı halka gibi kuşatıp, başını kuyruğu üzerine koymuştur. Kıyamete dek Hak Taâlâ’ya yüksek savtıyle tesbih eder.

Bu denizler ortasında yedi yer, bir gemi gibi hareketli ve huzursuz iken, Hak Taâlâ bir büyük melek tayin etmiştir ki, yerlerin etrafını kavrayıp bir omuzu üzerinde sâki kılmıştı.
insan madde =BAKARA öküzüdür.
beden,nefs,ruh

madde tüm yükü çeker
akıl ve irfan ise o yükün asıl  sahibidir
ruh,kuş misali ağırlıksızdır
kuş kendisini nefese-havaya teslim
ederek uçar

Sonra Hak Taâlâ, o meleğin ayağı sağlam dursun için yeşil yakuttan bir büyük kare biçiminde kaya yaratmıştır ki; onun en üst düzeyinde bin vâdi yaratıp, her birini bir deniz ile ve her denizi binlerce çeşit yaratıkla doldurmuştur.
Daha sonra Hak Taâlâ, o kayayı sabit tutmak içi bir büyük kırmızı öküz yaratmıştır ki, onun kırkbin başı, kırkbin boynuzu, kırkbin ayağı vardır.
Her iki ayağı arası bir yıllık yoldur.

Kayayı, boynuzları ve sırtı üzerine yüklenmiştir. Bu öküzün adı: Liyunan’dır.

Sonra Hak Taâlâ, onun ayaklarını sabitleştirmek için bir büyük balık yaratmıştır ki, yedi deniz onun ağzında bir damla gibidir.(alıntıdır)



Sevdiğim..yazı çok uzuyor, o yüzden aşk bahsinde haftaya; mitoloji,esmalar ve ne bulursak yol alacağız.. biten aşkımın izlerini yakacağımız aşk kazanımıza, tüm malzemeleriyle geçmişimizi atarak yola devam edelim olur mu? (mesela Osirisin apis boğası, İsisin hathor ineği sembolü olan samanyolu galaksisi olduğu malum)..
ve  Mısır mitolojisinden güzel bir  AŞK BAHRİ AMÂsı sürprizim var amma kızmak yok? onu bizim  anlayacağımız hale getirmem için süreye ihtiyacım var..ve aşkın güzel yanları kadar çirkinleşen-çirkinleştirenleri-yol eşkıyaları fahişlerini yazabilirim.. ve işini bitirdikleri eserlerine,işledikleri günaha vebal olarak;şahid-i kurbanlarının hayatlarını da bitirmek için, neden hep sahte bir akıl hastası raporu aldırdıklarını da  biraz yazabilirim .. sinirlenmek yookk tamam mı?..ve izninle tabii..

Aşkımız bitse de, inanıyorum ki, sonsuza dek, ebeden dost kalacağız...Sevdiğim DOST SEN OLACAKSIN..biliyor musun ben sadece güvendiklerimi sevebilirim..ve Sen benim EL EMİNİMSİN ..

nur cihan
4.8.2012
nuralem7@hotmail.com