8 Aralık 2013 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 77

Gönül kendisine benzeyen Gönüle akar (hz. Ali kv)
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 77
 iki tane VV ..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. kafam çok karışık. geldiğim yerin neresi olduğunu ve ne yöne doğru gitmem gerektiğini henüz bulamadığım her zamanki gibi, en son çare olarak her şeyi oluruna bıraktım ve yazmaya başlandım. eğer “ben bulacağım,ben biliyorum” diye mücadele edersem, kendimi kilitleyeceğimi anladım.. edepsizliğim içinde özür diliyorum. bilmem gereken her şey, vakti geldiğinde kendiliğinden bana geleceği vadedildiğinden, sık sık sabırsızlık ediyor ve oyundan çıkmak istiyorum tabii.. çünkü kendi yazdığım şey üzerinde hiçbir hakkım olmadığını biliyorum. neyse. bunlar  beni hiiç ilgilendirmemeli değil mi? ben işime bakmalıyım..ve hafta seyrine geçelim bakalım ne olcak?!..


2 aralık pazartesi..rüyamda oturduğum evi görüyorum.geçen masal yazdığım “her şey yamuktur “misali, benim evimde yamukmuş
J ve binayı bir anda komple boşaltmışlar..evimi yıkacaklar.. cephesi daha doğru konumlanmış yenisi yapılacakmış...daha evvel evimi başına kaç defa yıkanı da bu anlaşmayı yaparken görüyorum.. yine bir anda tüm eşyam evden alınmış.. nasıl içim acıdı..hıçkıra hıçkıra ağlayarak uykumdan uyandım ki, gerçekten de ağlıyordum..ne yapalım dedim kendime “kaderim bu”.. evi temsil edip, dünyada bir eve layık görülüp hiç şeye sahip oldurulmamak,ne acaip bir sır değil mi?ben tutunamayanlardanım. kalbim acısa da, hep aynı imtihanı geçemediğimden, bu madde bağımlılığımı yaşıyordum.. bu defa sustum ve beklemeye karar verdim..

Sabah bol yağmurlu  yollardayız. bugün kızlarla dersimizi Beşiktaşlı Yahya Efendi de yapmaya karar verdik. Türbenin giriş kapısında, taş üstünde bir kedi bana bakıyor.. ellerimi yalamaya başladı. sonra yere atladı. ayaklarıma, bacaklarıma dolanıp ,üstüme çıkmaya çalıştı.ondaki o sevgi dolu mırmır istediği görünce eğilip onu kucağıma aldım..Ya Rabbim bu bir kedi değil bence..o aşıkJ..neler yaptı ah bilsen.. çok şaşkın olduğumdan; patileriyle sürekli iki yanağımı da kendisine çevirip, ona bakmamı istese de, nedense onun gözlerine bakmayı hiç akıl edemedim!. arkadaşım hayretle bizi izliyor, fotoğraflıyordu.. dediler ki kedinin yüzü aynı ben olmuş..onu görmemi çok istemiş, çabalamış.. ama ben ona bakmamışım.

işte bu tüüm sokak kedilerinin cem’i renginde olup, soyu artık soysuzcasına kalmamış ve hiç kimsenin evine alıp sevip bakmak istemeyeceği bu kedicik, şimdi benim yüzümü yalayıp yutmuş, boynuma, kulağıma dalmıştı.. bana neler yaptı ah bir bilsen.. çok açıktı, edeben yazamıyoruz tabii. ama o bir kediydi yaniJ…sonra işini bitirince kucağımdan atlayıp gitti.biz önce Abdülhay Efendi’ye gittik.bu defada yanımdaki duvarın üzerine siyah beyaz son derece zarif bir kedi geldi.. bu çok kibardı. anladım ki oda kucağıma gelmek istiyor. aldım.o çok asil bir şekilde beni öpüp ,sakince kollarımda oturdu..birazdan  oda gitti..şimdi Süreyya Efendideyiz..arkadaşlarım oradayken ben, kabir taşlarının güzelliklerine bakmak için ayrıldım.

sonra yağmur olduğundan, Yahya Efendinin camii türbesinden içeriye giriyorum.. kimse yok..bomboş..türbe kapısına geldim ki, yanıma aniden türbedar geldi: ”bugün temizlik günü,aslında kapalıyız, kimseye kapıyı açmıyoruz ama size açayım. Buyrunuz diyor.. giriyorum. arkadaşlarımda geliyor..burası çok huzurlu.. birazdan oradan çıkıyoruz. görevliye bugün bizim ders günümüz olduğunu, sohbet yapıp, kitap okuyabileceğimiz bir yerleri olup olmadığını soruyorum.. görevli: “istediğiniz her yer olur.buyrun.üst kat daha rahattır.bugün buranın en tenha olduğu tek gündür “diyor..Allahım yaa.çok teşekkür ediyoruz. üst katta ,tam türbeye bakan pencerelerin bitişinde çilingir soframızı serip, çayımızı nevalemizi çıkartıp, bizi misafir eden bu mekana teşekkür ettik.zaten cömertlerle dostluk böyle olurJ..üç saat kadar her isteyen her istediğini,  yeni öğrenip okuduğunu anlattı.. ve şimdi evimize dönüyoruz.. haftaya Allah Kerim..

3 aralık Salı..bu akşam yine arkadaşlarımla tektaşa gidiyoruz.hani her ülke ve her şehri bir vücut kabul etsek ve bu vücudun azalarını da semtlerine böleriz değil mi? işte İstanbul şehrinin bilinen en eski mekanı Galata imiş.. bilinen en eski ev sahipleri de Cenevizliler malum; burası aynı zamanda  gemilerin ve misafirlerinin umumhaneleriymiş .. taaaa yukarı Beyoğlundan buraya tüüm dünyanın pisliği boşaltılır, bu saygıdeğer vazifedeki kurban kişilerde, diğer insanların tüüm iğrençliklerini kendilerine boşaltma –absorbe etme işleminde kullanılırlarmış.. böylece o insanların; bu çirkin şehvetleri azınca, onun bunun kadınına ,çocuğuna, namusuna ,hayvanına ,şusuna bununa saldırması az bir ücret karşılığında büyük ölçüde frenlenerek, kendilerini daha temiz, daha insan gibi hissetmeleri de sağlanırmış..

(* mesela benim Evvel Zamanım kandil ve bayramlarda elinde tatlı, elbiselik kumaş ve verebileceği günlük yevmiyeleri ile bu hanımlara gider, ellerini öper, ayaklarına kapanarak ağlar ,erkek denen bu köpek nefisleri için onlardan özür dilermiş..verdiği yevmiye ile o gün çalışmayıp eve gidip dinlenmelerini rica edermiş..ve dermiş ki: ”eğer siz bu vazifeyi yapmamış olsaydınız, bizler hiç birimiz evimizde kadınımızla, çoluğumuzla huzur içinde namusla oturamazdık.. köpek nefisli insanlar kapılarımızı kırar,hanemize tecavüz ederlerdi”…ve onlarda daima çok ağlarmış..)

işte şehrimizin bu en antik mekanı, hem temiz, hem de temizleyici bir önemede haizmiş.. mesela en yukarıda genelevler. bir altta kilise, sinagog ve camii yanyana durarak bu zavallı insanlara ve kimsesiz çocuklarına, bu yüksek görevleri için hizmet verirmiş binlerle yıldır.. tabii ki bu geceki misafirlerimiz bereketlizade musiki okul-aşevinden.. onlarda halen bu mekanda hizmetlerini sürdürmekte ,muhtaç binle çocuğu okutup bakmaktaymışlar ki, bu gece bu çocuklardan bazıları bize ruhi müzik örneklerinden sunacaklar..

yemekten sonra Kasım Baba biraz sohbet yaptı:" başımdaki sarığı tam 60 yıldır taşıyorum.. ilk evvela camilerde vaaz ederdim ..ne söyleyeceğimi bilemeyip unuttuğumda, hayatımda görüp yaşadığım her şeyi harmanlar ve cemaate hikaye olarak anlatırdım..çok güler, severlerdi. şimdi size çok meşhur olan ve  beğenilen bir fıkramı anlatacağım" dedi ve şunu anlattı:” taaa çok eskiden çok fakir bir adam varmış ve pazara gitmiş.bir eşek almak istemiş.aaa.bir adamda, 100 liralık harika eşeğini 10 liraya satmıyor mu J?. hayret ederek bunun sebebini sormuş. .eşek satıcısı şöyle demiş: ”eğer sen gerçekten ihtiyaç sahibiysen bu eşeği al.bunun kadar iyisini bulamazsın.sana sebebini de söyleyeyim ki, ilerde olur a, başına gelir, bana beddua etmeyesin, sövmeyesin.. bu eşek var ya pş..tur.. ne zaman pş..tluk yapacağını bilemezsin ama” .

eşek alıcısı ise, 100 liralık eşeği 10 liraya almanın sevinci ile o sözlere hiç kulak asmamış tabii.. köylerde eşekle çerçilik yaparak birkaç yıl geçirmiş. ilk defa sermayesi olmuş, bir bakkal dükkanı açmış..tabii o zaman yol yok, mal yok, taşımak çok zor, zahmetli.. günlerce sürebiliyor..tüm parasını şekere yatırmış ve eşeğini şeker çuvalları ile yükleyerek, zenginlik hayalleri kura kura yürüyormuş ki, çook yorulmuş..bir dere kenarında mola vermiş.cigarasını sarıp, çakmak taşını bilmem kaçıncı defa yakıp sigarasını tutuşturana dek, eşek almış başını gitmiş.. aa!! eşek dereye girmiş yatmış..adam bağırsa çağırsa da nafile. eşek hiç duymuyor.suyun içinde bir oyana bu yana dönerek yatıyorJ..adam çıldırmış tabii ve bu eşek neden bunu yaptı diye düşünürken, onu yıllar evvel satın aldığı eski sahibinin sözleri aklına gelmiş:” sakın o pş..tluğunu yaptığında bana beddua edip sövme “diye tembihi de.. ve yıllarca biriktirdiği binbir emekli sermayesini bir anda suda eriyişine ise yanmış durmuş”(*yani kıssadan hisse huylu huyundan vazgeçmez)

Kasım Baba herkesi bu fıkra ile mest etti.. bu fıkranın zamanın siyasileri tarafından; bilmem hangi fransızın neşriyatı diye çok beğenilip, yazılıp, ceplerinde gezdirilip, senelerce nasıl anlattıklarından da demlendi.. bu gece Haybabamı anmak için buradaydılar.. her şey çok sade, şatafatsız ve tam dervişaneydi..o efendilerin azametli ,yanına yaklaşılmaz saltanatlarından filan hiç göze dahi çarpmıyordu.. salt saf bir niyet, temiz neşeli yürekler vardı..

Geceyarısı  uyudum ve şu rüyayı gördüm.. evimi başıma yıkan, bu defa beni çok büyük bahçe içinde küçük bir eve taşımıştı.yukarıdan aşağıya eve doğru, harika taştan merdivenlere tüüm kapkacak eşyam dizilmişti..bahçede istediğim gibi mutfak müştemilatı olduğundan burayı sevdim, evin küçüklüğünü umursamadım. elimdeki üst üste dizili beyaz porselen tabaklarla merdivenlerden aşağı doğru inerken ayağım kayarak sendeledim. elimdeki tüüm tabaklar büyük bir sesle düşüp, parçalara ayrılır, yere savrulurken uyandım.. mutluyum.. Sevdiğimm. çok teşekkür ediyorum.Seni Seviyorum.. başıma gelecek belayı böyle rüyamla savdığını hemen anlıyorum.. ben Senin çook inat ve yaramaz çömezinim ama ne yapalım ki, huyum bu..üzgünüm ve Sen bana söz verdin. beni böyle alıp kabul ettin..ikimiz de birbirimizi, kendimize benzetmeye çalışıp değiştirmeyecektik. Yoksa Seni böyle sevemezdim..ve biliyorum ki, sermayem, kendimi koruyamayacağımdan dolayı hala Sende. HaMim Sensin..ve bu masalın çocuğu tam bir emanet..

yıllar evvel ümreden dönen birisi şu hayali görüp kaydetmiş:Medine’de bembeyaz bir otel odasında,bembeyaz yumuşacık pof pof bir yatakta uyanıyor ve yatağın yanındaki beyaz buzdolabını açıyor.dolabın kapak rafında streç içinde kalem ve rulo defter var.çocuk onları alıp paketlerini açıyor.tükenmez kalemin ve rulo defterin üzerinde KAM OTELİ yazıyor “..ve işte çocuk o zamandan beri yazıyor, yazıyor. rulo defterin dairevi sayfaları nedense hiç bitmiyor..



Bugün artık ne yazacağımı anlamak üzere okumaya başladım..ahha ahh.geçen ay bir sembol okuma kursu varmış.ne yazık ki kaçırmışım ama zaten gidemezdim..2 saatlik 4 ders ücreti fahişti ve saati gece vakti..eve nasıl döneceğim taaa oralardan ..ahhh ahh! bu ayın ortasında ise şamanları anlama kursu var ki, şartlar yine aynı J..aslında ona gitmek isterdim de, o şeyler canlı biliyorsun ve bu tür kişilerde malum, tamamen şeylere karışmış oluyorlar..gece yarısı eve dön, sabaha dek korkutul.. sonra Sen uğraşıyorsun..gitmiim bence değil mi Sevdiğim.. bir kaç gündür  facede hep bu tür kişiler beni ekliyor ne garip ki.. böylece onların düşünce meyillerini takip edebilirim(kaplanlı olanın ilgi alanını çözdüm, kurtlu sembollüleri zaten biliyorumJ)..diğer maya şaman sayfa sahibi ise, mürşidinin yanına, senenin yarısını geçirdiği Mexico ya bugün gitti.. sanırım ki, mürşidi oranın en büyük şamanı.. çok güzel bir türk olan müridini harika yetiştirmiş.. yakında sosyetik türk turizm patlamasını orada  yaşatabilir mesela.. sayfasına inanılmaz ilgi var.o süper bilgili bir avcı.efendisine pek çok av avladı benceJ..bizim sosyetede zamanın hippileri olarak orayı keşfeder ne olcak ki.ve  21 aralık kış dönümü kutlamalarında tüm yüksek şamanlar,en ünlü maya piramidinde, öğlenleyin saat 12:11 de, 11 dakika davul çalacaklarmış.. sanırım merdivenlerde o tüylü yılan tezahür edecekJ..

şîr pençe
Çarşamba günü sadece bu sayfada yazanları ,Mu ülkesi ve Maya ve Kazak halkının aynı kökten olduğu araştırmasını ve bazı türklerin kökenleri hakkında netten okudum.. mayalarda şamanik ritüellerde genelde kolay trans için bağımlık yapmadığı söylenen uyuşturucular kullanılırmış ki, bende belgeselde izlemiştim. bu uyuşturucu türü, bağırsak temizleyici olduğundan törene katılanlara bebek bezi bağlamışlardı.. ve şaman onları ormandaki hayvanlarla ruh eşi yapıp kaplan-jaguar tanrıyı güya toplu halde deneyimletmişti.. bu tür şeylerle ilgilenenler gerçekten çook ama çok yüksek tahsilli,REFAHTAN NE YAPACAKLARINI ŞAŞIRMIŞ ve her haltı deneyimlemek için akla hayale gelmedik yerlere girip çıkan, evrensel vatandaş da denen insanlardı.. fakat her şeyi tek tek biliyorlar.. islam olmadıkları için, birleştirip tevhid edemiyorlar . tek sorunda aslında bu..ve bu yüzden de o bilgilerle koskoca bilgi çöplüğü olarak hayatlarını bitiriyorlar ne yazık..

mesela Cengiz Han filminde, Cengiz bir mağarada Tanrısına tam yöneldiğinde, tanrısı ona kendi mitindeki bozkurt şeklinde tecelli etmişti..oysa Japon veya Çin çizgi filmlerine bakın. aynı tanrı tezahürü daima kanatlı ejder yılandır. Latin Amerika ülkelerinde ise tanrı tezahürü daima kaplan-jaguardır.. neden? neden? diye düşünmez ki hiç biri..neden? çünküü bu kabilesel inanç sistemli kişiler henüz idraken insan vasfına yükselip, insana tekamül edememişlerdir de ondan.en son hayvani ruhaniyetlerini deneyimlemeleri ise çok normal.. hala hayvani meşrep,hayvani huylar da takılı kalmışlardır zira.

oysa bizim peygamber efendimiz miraçta Rabbini bir insan suretinde deneyimlemişti.. dikkat ediyoruz ALLAH’I gördü demiyoruz. terbiye edicisi RABB’ini gördü diyoruz ki, arada çook fark vardır anlayan için…YANİ ALLAH İNSAN'A İNSANDAN,HAYVANA HAY'VANDAN TECELLİ EDER.böylece bu tür şamanik ritüellerdeki anlamda kolayca açığa çıkıyor.. o kişilerin rabbi kim?  gayet açık anlaşılıyor değil mi?.. işte.. o maya şamanik sayfada okudum ki, son yıllarda uyuşturucu uçuşlu şaman ayinlerinde çok çirkin şeyler olmaya da başlamış..buda bize gösterir ki para için, her şey- her değer kısa sürede turizmle bitiriliyor..

aynı bizim bazı hâs tasavvufi mekanlarımızın; semânın, Mevleviliğin ve diğerlerinin turistik sufilik için iç edilip,ezoterik deneyimleme yerine dönüşmesi, para ve şöhret için film çevrilmesi misali ..aynı bazı ehil sanılan kişilerin; beş para etmez, halka zerre faydası olmayan medyatik şeylerin içinde yer alıp, manevi geçmişlerinin miraslarına sırtlarını verip, umumun hayranlığının saltanatını sürdükleri gibi ..Turûku Âli yoluna hakikatte sadece zarar veren bu şöhret budalası MANA MAFYASI kişiler, mafyavari dostlarıyla beraber tehlikeli bir portre çiziyorlar. milleti yoldan soğutuyorlar haberleri yok.. tanrı veliahtı rolünü bari sanalda bu kadar açıkça oynamasalar.. bu tipler; devletin parasını, halkın  hayatı vaktini, yaptıkları saçma sapan icraatlarla çalıyor gibi.. ne olcek. kendilerinde zerre mana olsa, yaptıkları işlerde de mana olur, ahali senelerdir ömür tükettiği tv karşısında az çok uyanır, irşad olurdu..yanii  onlarda herkes gibi devlet malı deniz ,tüm kadro bizim tarikat, yemeyen keriz diyorlar vesselam..

birde DMT denen bir madde varmış Sevdiğim.. 3. gözün orada olan ve her şeyi bir anda, bu dünyadan daha canlı ve daha gerçek deneyimlettiren şey bu maddenin aynısı imiş. işte bunu kullanarak, diğer evrenlere kolay geçişler yapıp akıl dumura uğratılabiliyormuş.. mesela müzisyenler ve ressamlar acaip şeyleri buradan aktarabiliyorlarmış sanırım. O şamanik sayfa hep böyle uyuşturucu müptelalarının Nirvana resimleriyle doluJ. demek o yüzden sanat camiasında uyuşturucu bu kadar doğal bişi..zaten bizim eski Osmanlıdaki tekkelerinde başına ne geldiyse bu şamanik uyuşturucuları kullanmaları yüzünden gelmemiş miydi (kimi ehil kişiler bunun haram olmadığında söylüyorlar. bende zaten onların kullanmaya meyyal olduklarını düşünüyorum.ki, ben kadar hayalperest birisi ah bir denese ..off!.kim bilir ne yeni masallar görürdüm değil mi SevdiğimJ)..

osmanlının  kuruluşuna; bilimle, sanatla zirve olup yükselişine ve bitirilip çöküşüne sebep olanda, gerçekte hemen tüm halkın bir meşrebine bağlı olduğu tekkelerdir.. son dönemlerinde kimliklerini tamamen yitirerek, teberrüken iş başına gelen, babadan oğula, saltanatsal,  tembel üretme mekanlarına dönüşmüştüler .. fuhuşun bin çeşidi varmış.. milleti batınikle söğüşleme, devlete isyan kominizmi, isyan fitnesi ..hakiki islamı unutturup, yepyeni ve tamamen islam dışı tasavvuf getirmişler kimileri.. ne yazık ki,gerçek ehl-i tasavvuf erbab-ı ,yanii  kurunun yanında yaşta, onların bu çirkin icraatları sonucu yanıp, tümü kanunen fes edilmiştir.. fakat hakiki mana erleri, halen, yoldalar, hiçbir şey değişmeden ve eksilmeden cümleten ağır ağır gidiyorlar vesselamJ..

bunları neden yazdım?.. facede takip ediyorum ki gençler arasında şamanlık akımı, bihassa bozkurtlaşmakla bozmuş fanatiklik çok yaygın. Sana ara ara onları yazacağım. çünkü akıl almaz boyutta. nedenleri malum.. tamamen uzak doğu pağan çizgi filmleri ve oyunlarıyla birer uzak doğu şamanı -kam olarak yetiştiler de ondan...hele kuantumcu new age tasavvufçularında bu iş tam zirve.. çünkü çoğunun geçmişi bu tür şeylerle çok karışık ve konularında gerçekten akademiküstü denecek kadar uzmanlar.. sentetik uyuşturucuya halen devam ettiklerine ise okuduklarıma bakınca inanıyorumJ.her şeyi bilmek-deneyimlemek marifet değil ki..ne bilirsen bil, onu anında, en dürüst ve Allah’ın hakkını gözeterek edeple yaşamak asıl  marifettir. kimse ne Allah’ın ne peygamberin bilgisine asla ve kat’â erişemez…



6 aralık Cuma..
bu gece Ademimi artık o kadar çok mitolojilerde aramayıp Taberi tarihimin ilk cildine dönmeye karar verdimm. aahh ahh! ben ne buldum..işte şimdiki aklı idrakim geçen seneden çok başka..farkındalık harika. .Allahım Ya Rabbim Seni çok Seviyorum. bana en büyük menba-ı kaynağı buldurdun.. birkaç sayfa okuyor uyuyakalıyorum:” sabaha karşı rüyamda harikulade şık ve zarif bir yemek masasındaydım.. karşıma candan er-çetin, krem rengi harika el örgüsü dantel elbisesi ile gelip oturdu..sonra onun ayakları gözüktü..ayakkabıları kırmızı güderidendi ve birinin bağcık yeri yeşil ,diğer tekin bağcın yeri ise mavi deridendi.. sonra candan’ın yanına aynı renk dantel elbise giymiş çook güzel bir hanım gelip oturdu.. onun adı Tilbe imiş..sonra benim soluma gelen masa başındaki müftü konuşmaya başladı..dedi kiLatif Amcam ve Ali Amcam cennette hadis kitabı okuyarak sohbet yapıyorlarmış. .ve ince sesleri aslında çook güzelmiş”J..(* Sevdiğim ..ben öbür tarafta bile ders yapmak zorundamı kalacağım ama?!!)

Sabah..nane okula gitti..biraz Taberi okurken uyuya kalıyorum(J ne çok uyuyorum değil mi?.evvet..işte onun için hep hayal aleminde yaşıyorum) .. rüyamda bir evdeyim..büyük pencereleri var..elimi ağzıma götürüyorum.alt sağ yanımdan bir dişim yok.aa.ağzımdaymış.elime alıp bakıyorum, kökü yok.o sahte mi değil mi anlamıyor ve dr götürüp yapıştırtmaya karar veriyorum..sonra duvardaki altın yaldızlı dev aynalar sallanmaya başlıyor, deprem oluyor..sonra pencereden bakıyorum.şehrin uzak bir yerinde, yerden sütun şeklinde bir ateş göğe dek uzanıyor ve “yangın var “diye bağırıyor, korkuyorum”..(* vücut iklimimde okuduklarım, düşündüklerim ve yeni tanışığım insanlar böyle bir felaketi bana haber veriyorlar sanırım değil mi? bence Senin içinde bulunduğun halin için alarm veriyorsun.. artık dinlenmeyi bilmelisin Sevdiğim)..

uyanınca şunu anlıyorum..yanlış yapıyor, yola pis şeyleri sokuyordum.. geri dönmeli, doğru kaynaktan beslenmeliydim.. hz ibn Abbas’ın yaratılış hakkındaki hadislerine netten baktım..aa böyle bir konu yok .daha öncede kaç defa aramış lakin, belki doğru kelimeyi yazmadığım için, el aklı maaş mürşidi azizim efendim google hz. bunu bulamamıştı…yine bulamıyorum.neden hz Abbas’ı arıyorum? .çünkü yaratılışla alakalı ve uzaya ait bilinen tüm gerçek hadisler ondan gelmeymiş. Taberime dönüp okumaya devam ediyorum..aman Allahım..Seni Seviyorum..kaynağım menbaım burada.. tamamen hz Abdullah ibnül Abbas  rivayetli.. o muhteşem öykü..rüyam gerçekleşiyor.. cennette demek şimdi bu hadisler konuşuluyorJ.hıımm!! evvet.. işte bu.. okuyorum ..okuyorum lakin konu çook uzun.ve ben bakarak yazmayı hiç sevmiyorum..o yüzden de Sevdiğim yapmam lazım gerekeni anladım..bak şimdi yeni bir başlık açıyor ve olaya başlıyorum.. şimdi lütfen bir kahve yap. ve bizi tüüm dikkatinle oku.. ve artık  küskünlüğüne bir son verip, bana gel..


*okuyanlara özel not: aşağıda  okumaya başlayacağınız bilgileri Tarih-i Taberi kitabından(çeviri M.Faruk Gürtuna) orjinalitesini bozmamaya çalışarak, bazı yerlere ki, ilk başta- açıklama yaparak – diğer yerleri ise sadece  kopyaladım.. bazı yerleride atladım ki, daha kolay sade olsun..eğer mitoloji ve ezoterimle uğraşıyorsanız lütfen buradaki ayetlerdeki olayları şablon yaparak, o bildiğiniz tüm yaratılış mitlerine, efsanelere  uygulayın..sizdeki farkındalığa hayran kalacaksınız ,inanın.. unutmayın ki bu soruları hazırlayanlar Yahudilerin en büyük kahinleri, yani en yüksek din alimleriydi ve Tevrat kaynaktı.. onlar astronomide en derin ilme sahiptiler ki, bugün ne yazık ki o ilim seviyesine bilim gelememiştir..

ve onlar taa hz Şit,hz İdris’ ten beri bu konuda yaşayan tek ehil beş kişiydiler..ve dikkat edin..hz peygambere inen ayetler aynen o devrin alimlerinin bildikleri-mitolojilerdeki sembollerle-anlatımla –zamana ve anlatılacak kavimlere göre  süslenmiştir
(güneş arabaları için APOLLON iyi bir örnektir mesela.ve bu güneş bahsinde horoskop- horusra- astrolojik zaman çember evini kolayca anlayabiliyorsunuz)..ve o devrin ilminin açıklanacağı dildedir.. size masal-hikaye gelebilir.. hatta içinizde alay edecekler olacak biliyorum. zaten bu tedbirimi onlar için alıyorum .benim için hiçbir şey hz Peygamberime ve O’nun ikiz kardeşi aziz Kur’an’a yan baktırmamak kadar değerli değildir..

şimdi siz her şeyi bildiğini sananlar; siz, tek tek her şeyi en iyi bildiğinizi sanabilirsiniz. biliyorum ki, bende de fersah fersah daha fazla ilim sahibisiniz.. ama ehl-i tevhid olmak ,ismi CAMİİ de olabilmek başka.. ne bilirseniz bilin, hep ,daima HAKKIN HAKKINI GÖZETEREK, AYNI NOKTAYA GETİRMEYE de sahip olmalısınız..çünkü tüm öğrendiklerinizden sonra gideceğiniz tek yer kara bir nokta ve oradan da geleceğiniz tek yer, yine bu zuhurlar alemi ak noktadır.. yani içindeki içinde ,içi dışında ,dışı içinde vesselam..

*ayrıca Rabbime şükrederim ki; zannıma göre internette ilk defa bu mesela tamamıyla kopyalanıyor..bu ayetlerin indiği an ve anında aldığı ayetleri tefsir eden hz peygamberimizin hadislerini  kaydetmeyi bana nasip ettiği içinde, çook şükretmesi gereken bir kul olarak, sonsuza dek şükrederim .yıllardır yazdığım en değerli masallarımın bunlar olacağına da inanıyorum ve amiinn..
Resim yazısı ekle

DÜNYANIN EN ZOR 28 SORUSU ve DÜNYANIN EN KÖK HÜCRESEL 28 CEVABI..

bir zamanlar, zamanlarının en büyük beş Medineli yahudi din alimi olan kişiler; EBU CEHİLİN İSTEMESİYLE, aylarca tüm Tevratı ve tüüm kadim bilinenleri inceleyerek” bunlar en yüce sırlardır -asla kimse bilemez-sadece vahye mazhar bir HÂK PEYGAMBERİ BİLEBİLİR” deyip, 28 KAPSAMLI  hükümsel konu sorusu hazırladılar (*ayrıca Efendimiz Aleyhisselam’ın beklenen o son peygamber olup olmadığını test etmek içinde sordular. çünkü biliyorlardı ki bu sorulara yanlızca bir peygamber cevap verebilir)..bu beş yüce Yahudi din aliminin 28 sorusuna ve Efendimizin bu soruya verdiği 28 cevaba şimdi bakıyoruz (*cevapların sonunda bu beş alim Müslüman olup” evet Sana iman ediyoruz ,Sen o vaad edilensin“ demişlerdir. Ebu Cehil inadından imanı reddetmiştir)

Belirlenen gün ve saat geldiğinde; Ebu Cehil, Medine’den gelen büyük Tevrat alimleri, Kureyş kabilesi toplanmış ve hz Peygamberi yanlarına getirtmişlerdi.. O’da soruları duyunca “yarın size cevap veririm” dedi.. fasih, belagat sahibi bu kavim, söz söylemede, sözleri en ince anlama dek çözmekte uzmandılar ve böylece de meşhurdular..hz Peygamber ortaya çıktığından beri ise, Kur’an ayetlerinin mucizesiyle, o sözleri bir türlü alt edemeyişleri onları çıldırtıyordu.. yapacakları bu imtihanla da, yetim ve ümmi olan Muhammed sav. tüm ahaliye rezil etmek istiyorlardı..

Hz peygamberimiz onların bu sorularını cevap vermek için taleplerine “evet” demişti. ne yazık ki” inşallah” demeyi ise unutmuştu..ve beklenen gün ,saatte oraya varıp, sorularla karşılaştığında yanında güvenip, dayandığı Cebrail as ‘mı görüp bulamadı.. mecburen bu sorulara ait  hiçbir şeyi  duyup  bilmediğini söyledi.. hz Peygamberimiz çok üzülüp incindi, mahzun oldu..o Yahudi alimler  ve Kureyşliler çok sevinip, onunla alay ettiler.meğer o sözleri Allah O’na indirmemiş, kendisi uyduruyormuş ve Rabbi O’nu terk etmiş dediler..

Cebrail as 15 gün sonra geldi ve Hâk Teâlâ’dan Selam getirip ,o soruların anlamını tek tek  Ayeti Kerime ile bildirdi.. ve önce şu ayetleri okudu:

Güneş nuru Hakkı için ,Ya Muhammed,Rabbin Sana hiçbir zaman kızmadı.Senden vazgeçmedi.”(Duhâ,1-3)

Dolanan yıldızlar hakkı için, ant olsun ki, arkadaşınız azmadı(batıllığa düşmedi).Kendi isteğine görede konuşmuyor,Kur’an Allah’ın vahyine dayanan  bir kitaptır.”(Necm ,1-3)

“Ey Muhammed! Bir şeyin yapılması  yolunda sakın “ben onu işlerim “deme.ancak, İNŞALLAH de.”(Kehf ,23-24)

..ve  hz Peygamberimiz, Cebrail’in gelmesi ve öğrettiği ayetlerlede gönlü hoş olunca, soruları cevaplamaya ,kendisini bekleyen kavmine gitti:

1.soru:ben O’nun peygamberiyim dediğin Allah nicedir?.
1. cevap:
Siz bilmelisiniz ki, Allahü Tealayı vasfeylemek ve O’nu bir şeye benzetmek olur iş değildir. bundan başka, Allah Teala kendi kendini anlatmıştır! diye buyurdu.. Sonra şu sureyi okudu: Kul hüvellâhü ehad. (Ey Muhammed!) De ki: O Allah bir bir’dir. ortağı yoktur.  Allâhüssamed( O, yemez, içmez). Lem yelid ve lem yûled( hem de kimseden doğmadı ki babası olup, O’na miras kala). Ve lem yekün lehû küfüven ehad(O’na benzer kimse yoktur ki, ululukta üstün gelebilsin).(ihlas suresi ayet1-4)

Resûl-i Ekrem bu cevabı verince ,Ebu Cehil Yahudilerin yüzüne baktı…Cevabın bu olmadığını söyleyeceklerini umuyordu. Yahudiler bir ağızdan: Gerçektir Ya Muhammed dediler..

2.soru:
Allah ne iştedir? ne iş yapar?
2.cevap:
Cebrail şu ayeti okudu:” Ey Muhammed! De ki; benim Allahım mülkün sahibidir..Kimi dilerse mülk verir ve kimden dilerse ondan alır. Kimi dilerse aziz eyler. Kimi dilerse hor ve zelil eyler. Hayır(işi) senin elindendir. Doğrusu  Sen’in  her şeye gücün yeter..”(Âli İmran suresi, ayet 26)

3. soru:Allahü Teala bu cihanı kaç günde yaratmıştır?ve ne kadar zaman geçince harap olacaktır?
3.cevap:
Allahü Teâlâ bu Cihan’ı altı günde yarattı..
Biz gökleri ve yerleri ve dahi Yer ile Gök arasındaki neler varsa hepsini altı günde yarattık(Kaf Suresi,ayet 38)
O altı gün bu cihanın altı bin yılı kadardır.

“Bir gün senin Rabbinin katında ey Muhammed ,şimdi saydığınız günlerin bin yılıncadır”
Allah Pazar gününü yarattı ki, bu yolda tâ Cuma günün son saatine kadar günleri yarattı. .Böylece yerle göğün arasında yaratılanlar tamamlanmış, bütünlenmiş oldu..

O zaman Yahudiler şu soruyu sordular:
”bu altı günün içinde Hâk Teâlâ ne yarattı? Ve her günde ne gibi şey yarattı?”

Peygamber a.s:
Pazar ve pazartesi günlerinde Hâk Teâlâ yerleri ve onda olan yararlı, yararsız şeyleri yarattı..Salı gününde ise dağları ve dağlarda olan faydalı, faydasız şeyleri yarattı. Çarşamba günü ağaçları ve suları ve geri kalan bitkileri yarattı. Bu dört günün ikisinde bütün Yer’i ve öteki ikinde Yer’in ne gibi şeyleri varsa yarattı. Böylece bunlar tamam oldu.Hak Teâlâ Kur’an’da şöyle buyurdu:

“Ey Muhammed! de ki; bu Yeri iki günde yaratanı siz inkarmı ediyor, gerçekten kafir mi oluyorsunuz? Ve O’na eşler mi koşuyorsunuz?O,bütün alemlerin ,evrenlerin sahibi ve Rabbidir.”(Fussilet suresi ,ayet 9)

Yine şöyle buyurdu: ”sizin tapındığınız sanemlerinizin (putlarınızın)ellerinden O’nun kudretinde olan şeyler gelmez..

“ve ,O, yerlerin üzerinde yüksek dağlar yarattı ,tâ ki, yer sağlam ola.O dağlarda bereket koydu, bitkiler çıkarttı ,tâ ki, o bitkilerden halka yarar gelsin diye! Bu yarattıkları ve bu rızıkları dört günde meydana getirdi.Allah’tan rızık isteyenler istemeyenleri hepsini beraber kıldı..”

Yahudiler :”Doğru, gerçek söyledin Ya Muhammed dediler. Tevrat’ta da Sen ne diyorsan öyle yazılmıştır dediler”..

Yahudi bilginleri yine 4. Sorularını sordular: ”
PERŞEMBE VE CUMA GÜNLERİ Allah hangi şeyleri yarattı?”

Peygamber sav: “
Perşembe günü Allahü Teala gökleri, Arş’ı, Kürsi’yi yarattı..Cuma gününün öncesinde, tâ üçüncü saat tamamlanıncaya kadar, ay ve güneşi ve melekleri yarattı..dördüncü ve beşinci saatte hiçbir şey yaratmadı ve bu iki saatte bu cihan meleklerin elindeydi.. Altıncı saatte-ki, o günün yarısı idi—tâ Cuma günün son saatine kadar, Allah, Adem peygamberi yarattı ve meleklere “Adem’e secde edin” buyruğunu verdi.. Meleklerde O’na secde ettiler. Adem as. cennete girdi.. Cuma gününün son saati geçince de cennetten çıktı. Bu O’nun işlediği günahtan ötürü olmuştu..

Yahudiler bu cevaba da: ”Doğrudur ,Tevratta da bu böyledir” dediler.. ve “Cumartesi günü Allah ne yarattı “dediler..


Peygamber: O gün hiçbir şey yaratmadı. Dünya halkı o gün tamam olduydu” dedi
Yahudiler: Tevratta böyledir. Cumartesi Yaratan dinlendi! rahat oldu “dediler..
Peygamber sav bu sözleri işitince kızdı:”Yalan söylüyorsunuz “dedi..Allah Teâlâ’ya yorulma  ve dinlenme diye bir şey yoktur..Yüce Yaratan yorulma ve acizlikten beridir”..

Allahu Teala şu ayeti gönderdi dedi ve:“Biz gökleri ve yerleri ve bunlardan olan her şeyi altı günde yarattık.ve bize ne yorgunluk, ne de uyuşukluk ârız oldu”(Kaf suresi,ayet 38)

ve sözlerine şunları ekledi: Yüce Yaradan kimi kişiyi ana karnından bu aleme getirir, kimini öldürür, bu dünyadan yerin karnına yollar, kimini aziz eder, kimini zelil eder. Kimini bay, kimini fakir eder ve hiçbir kez yaratmaktan ve icat etmekten geri kalmaz..Çünkü,Allah Teâlâ’ya yorulmak ve usanmak gelmez..

Sizi yaratmam mı zorcadır, yoksa bu gökleri yaratmak mı? Onu ancak Allah inşa etmiştir..Bu gökler ki, yaratılanlar üzerine gölgelik kıldı ve yüceltti ve doğru getirdi, öyle ki doğudan batıya dek baksan, onda hiç iniş ve yokuş, yükseklik ve alçak şey bulamazsın. Göğün kara gecesini yarattı, o kara geceden aydınlık gündüzü çıkarttı.(Nâziât suresi,ayet 27,28,29)


Ondan sonra şöyle buyurdu:”Allah yeri göğün altında döşedi”(Nâziât suresi,ayet 30)

İşte bu ayet onların sözlerine delildir ki, Allahü Teala göğü yerden önce yarattı. Yine derler ki, Yüce Allah Hazretleri KALEM’i yarattı, ki o bir cevherdir. Uzunluğu 500 yıllık yoldur. Onun başı ARŞ’a bağlıdır. İçi mücevher ,boştur. İçinden nur çıkar..Olmuş olacak şeyler, olaylar ise LEVH’de yazılıdır. Her bir harfin büyüklüğü KAF DAĞI kadar vardır..Levh’in büyüklüğünü hele ölçsün. Allahü Teâlâ Levh’i yarattığı zaman onu ak inciden, çevresini kızıl yakuttan yarattı..O,gözün olabildiği kadar sonsuz bir sahradır.. vasfını Allahü Teâlâ’dan başka kimse bilemez..her gün 360 renge girer..
….
Sonra arşı yeşil bir cevherden yarattı.Onun 6 kere 100.000 ayağı ve 6 kez 100.000  perdesi vardır ve her biride yerlerden ve göklerden büyüktür. Rüzgarlarda peyda olduğu zaman Hak Teâlâ onları topladı.Suyu yelin-rüzgarın üzerine koydu.Suyun üstüne de arşı koydu.Şimdi arş ,su üstündedir. Arş bu kadar uzunluğu ile gurur duydu:Hak Teâlâ benden ulu bir şey yaratmadı dedi.

ETİ KURSU

Hak Teâlâ bir yılan yarattı ki başı inciden,gövdesi kızıl altından,gözleri yakuttandı.Ona buyurdu.Oda arş'ı 7 kere dolandı,henüz yarısı aşağıya asılı durur.O yılanın 4 başı vardır.Her başında 700.000 yüzü vardır.ve her yüzünde 1000 ağzı vardır.Her ağzında 1000 dili vardır.O dillerle Allahü Tealayı türlü lisanlarla tesbih eyler.O tesbihten bu dünya kadar  bir cevher yaratılır.O cevherin parçaları ki,kimi yakut,kimi zümrüttür.Bunlar cennetin içine saçılır ve cennetin bütün mücevherleri o yılanın tesbihindendir ve gözlerinin nuru ,o tesbihin nurudur...O yılan Ademoğullarının korktuğu,nefret ettiği dünya yılanlarına benzemez.Bu yılanın 80.000 boynuzu vardır.Onların uzunluk ve kalınlığını Allahü Teâlâ bilir.Bu kadar azamet ile arş ,onun ortasında görünmez olmuştur.Eğer yüce Allah emretseydi ,O, Arş'ı, Kürsi'yi, Levh'i, Kalem'i ve 7 kat göklerin hepsini aslanın sineği yutması gibi yutardı ve Arş'ın altına 100.000 kandil asmıştır..



Eğer yerleri ve gökleri o kandilin yerine koysalar Bahr-i Um-man'a bir yüzük bırakılmış kadar olmazdı.ve Arş'ın 360 ayağı vardır.Her ayağının arasında 360.000 alem vardır.her alemin içi meleklerle doludur.O kürsi hemde latif bir cevherdendir ki,7 kat yerler ve 7 kat gökler Kürsi katında bir ulu sahrada(kırda)bir halka kadardır.Kürsi'de kendisini büyük gördü.Hak Teâlâ bir kandil gibi onu arş'a astı..Allah Arş'ın altında da MESCUR adında ulu,kocaman bir deniz yarattı ki,arşın sağ yanında 7.kat gökten yukarıdadır.Hak Teala bu dünyayı ölümlü ,fani kıldıktan sonra yine o denizden hayat verse gerektir.
….Bu yıldızların her biri bir gökte olduğundan kimi büyük, kimi küçük görünürler
ve bu 5’i saygın,itibarlıdır ki ,güneş ve ay ile 7 olurlar.. Onlara  7 gezegen,7 seyyare derler. her biri bulunduğu gök’ün hakanıdır..

Bu 7 kat göklerin ilki yeşil zebercettendir. Adı BERKIA’dır.. Onun  melekleri sığır şeklindedir.O’na bir melek vekil seçilmiştir. Adı İSMAİL’dir.. KAMER bu göktedir..

İkinci gök KAYDUM’dur.
.Sarı yakuttandır..Melekleri ANKA  şeklindedir.O’na da bir melek vekildir.adı MİHÂİL’dir. UTARİT (Merkür)yıldızı bu göktedir..

Üçüncü gök MÂUN’dur..
Kızıl yakuttandır.O’nun melekleri KERKENES (akbaba) biçimindedir..O’na bir melek vekildir. adı SAFRÂİL’dir..ZÜHRE yıldızı (çoban-venüs )bu göktedir..
Dördüncüsü ak gümüştendir..O’nun melekleri HÛR suretindedir.. O’na vekil olan meleğin adı SALSAÎL’dir.  GÜNEŞ  bu göktedir.

Beşinci gök kızıl yakuttandır.
adı REKNÂ’dır.Bu göğün melekleri ahû gözlü HÛRİ’lerdir.. MERİH yıldızı (mars) bu göktedir..

Altıncı gök katı REİA’dır..Onun melekleri ADEM şeklindedir.O’na vekil olan meleğin adı ŞEMHÂÎ’dir..MÜŞTERİ yıldızı (Jüpiter) bu göktedir..

Yedinci gök GARBİÂ’dır
.Açık nurdandır..Onun melekleri ADEM şeklindedir..O’na vekil (muhafız)meleğin adı EKRÂİL’dir.ZUHAL yıldızı(Satürn) bu göktedir..

İşte bu göklerin içi meleklerle doludur.Bunların gıdası tesbihtir..Bu meleklerde nefis=şehvet yoktur. Ama düşünce vardır. Hâk Teâlâ insana hem nefis, hem akıl verdi..Yarattıklarının şereflisi kıldı..
***
4.soru: Bu göklerin adedi kaçtır? ve Hak Teâlâ Arş’ı, Kürsi’yi,  Levh’i ve Kalem’i neden yarattı? Bu yıldızların sayısı kaçtır? Yürüyenin, yürümeyip duranın sayısı kaçtır? Ve her bir yıldız hangi felektedir? Yürüyüşleri nicedir? Onlardan Ademoğluna ne gibi şey meydana gelir? Duran yıldızların işleri nedir? Ve yürüyenlerin işleri nedir?

4. cevabında Resûl-i Ekrem sav  şöyle dedi
:”Allah Teâlâ evreni ,bu alemi baştan başa sudan yarattı..Suya bütün yüceliği ile baktı.Su o yüce bakıştan coştu. Kaynadı ve o sudan bir duman meydana geldi..O duman ,o tütsüsünden gökleri yarattı”..

Allah bu gökleri buğudan ,o dumandan yarattı”.(Fussilet, 10)
“Allah bu göğü yarattığı zaman gök bir parçaydı”.(Duhan ,10)

 

sonra buyurdu.7 parça,7 kat oldu. bu yolda Allah Teâla buyurdu:
Allahu Teâlâ vaktaki yedi kat göğü yarattı ve iki günde her göğün işini bitirdi.. Her melek, bölüğünün nerede duracağını bilirdi”.(Fussilet,13)

“Yıldızları göklere ziynet olsun ve halk baksın ,görsün diye göklere yerleştirdik” . vakta ki göklerin işi tamam oldu, bu sırrı Allah’ın heybetinden kaynadı, köpüklendi, o köpük cihanın ortasında toplandı. Şimdi o yüce Kâbe oradadır.. bunlar her şeyi hakkıyla bilen Allah’ın takdirleridir.”
Hak Teâlâ o köpükten yeri yarattı ve döşedi.. Bu yolda şu ayeti kerime buyurulmuştur:

Gökyüzünden sonra yeryüzünü yaydık.”(Nâziât,30)
Ama o kafirler bilmeliydi ki göklerde, yerlerde tek parçaydı.Biz gökleri 7 parçaya ayırdık. Yerleri de 7 parça olarak yarattık”(Enbiya,31)

Allahü Teâlâ öyle bir Allah’tır ki 7 kat göğü ve yeri yaratmıştır.”(Talâk ,12)
Yer’den su kaynakları akıttı ve dağlar yerleştirdi, yere mıhladı. ”(Nâzirat,31-32)
Dağları kazık gibi kılmadık mı?”(Nebe ,7)

5.soru:
Hak Teâlâ bu Ay’ı, bu Güneş’i  ve yıldızları ne gibi bir nesneden yaratmıştır? sonra bunları nereye götürür, hem bunlar ki dolanırlar, nereye giderler? duracak yerleri nerededir? ve yine ne yolda doğarlar?

5.cevap:
Yüce Allah bu güneşi ışıklandırıp ay’ı nurlandırdı” (Yunus ,5)
Nur aydınlıkta güneş ışığından eksikçedir..

Allah Teâlâ ay’ı nurlandırdı ve güneşi ışıklandırdı”(        Nûh ,16)
Ay’ın nurunu biz malettik”.(İsrâ ,17)
Resullah:”güneş ,göğün kenarında bir sıcak pınar vardır.her gün güneş orada dolanır.”

güneş’in dolandığı yerde onu kapkaranlık bir çamura batıyor buldu.”(Kehf,86)

Resullullah: güneş,gökten göğe batar.Sonra arş’ın altına erişince Yaradanına tâ sabah vakti oluncaya dek secde kılar.Ondan sonra Allahü Teâlâ’dan izin ister:”Ya Rabbi hangi yandan doğayım? Doğudan mı veya batıdan mı_”der. Allah Teâlâ Cebrail’e buyruk salar.Tâ. arşın nurundan ona bir kaftan giydirir..Ona vekil olan meleklere buyurur.Güneş’i doğuya götürürler ve oradan doğar. Böylece doğuş, Hak Tealanın güneşin batıdan doğmasını ve dünyanın harap olmasını buyurduğu zamana kadar sürer. Güneş o vakit Allah Teâlâ’dan destur diler.Fakat Rabbin izni üç gün gelmez,dördüncü gün Allah’tan:
“Nereden dolandınsa ,nereden battınsa yine oradan doğ emri gelir.Fakat o kaftan ki,arş’ın nurundan giyerdi.O gün giydirilmez.Güneşinde hiç biri nuru aydınlığı kalmaz..4.gün şöyle siyahça batıdan doğar.Göğün ortasına kadar gelir.Bütün dünya halkı onu görürler.Sonra geri dönüp batıdan dolanır ve tevbe kapısı halk üzerine kapanır.Bundan sonra da hiçbir kişinin tevbesi kabul olunmaz.Kıyametin kopmasına da az bir zaman kalır.

Ay haberi cevabı:”
Allah, Ay ve Güneş’i Arş’ın nurundan yarattı. Öyleki ikisinin de nuru eşitti.. Güneşin cismi bu cihanın cürmü, cismi kadardır.Ay’ınki biraz daha eksiktir..Ama göze küçük gözükmeleri çok uzak olduklarındandır. Eğer Allah, Ay’ı o ayarttığı gibi bıraksaydı gece ve gündüz seçilmezdi.Ay ve Gün hesabı bilinmezdi.Allah halka şefkatindan Cebrail’e emretti, onu Cebrail kanadı ile 3 kez sildi. Böylece ayın nuru eksildi.Görünen karanlık Cebrail’in kanat izidir”..
Biz geceyle gündüzü kudretimizi gösteren iki nişane yaptık.Gece alametini giderdik. Eşyayı gösterici gündüz alametini getirdik. Rabbinizden bir lütuf bekleseniz, yılların saymasına ve vakitlerin hesabını bilmelisiniz”..(İsra,12)

Peygamber şöyle buyurdu: ”Allah vakta ki güneşi yarattı.Ona arşın nurundan bir taşıt yarattı. O arabanın 360 köşesi vardır. her bir köşesine 4.göğün meleklerinden bir muhafız bıraktı. o melekler daima o güneşi o arabanın üstünde doğudan batıya doğru ve batıdan doğuya doğru çekerler.Hak Teala 180 pınar doğunun bir tarafına ,180 pınar da bir tarafına yaratmıştır. Batının iki tarafında 180 pınar yaratmıştır. Güneş doğudaki bir pınar gün gibi her gün bir pınardan doğar,karşısında olan pınarda dolanır.İki kere 180 ,360 eder.Güneş her yıl,her gün bir pınardan doğar ve bir pınarda dolanır.Bu doğuları ve batıları  Allah şöyle zikretmiştir:
Doğuların ve batıların Rabbi olan Allah’a ant içerim ki.”(Mearic ,40)

Ve peygamber devam etti:
Her göğün altında havada bir deniz vardır.Doğudan batıya kadar Allah’ın buyruğu ile şöyle boşlukta durur.Katresi yere dökülmez ve bu ayda ,denizde ,o enginlerde yürüler.Öteki 5 gezegen yıldızda böyle yaparlar. Nitekim Cenab-ı Hâk şöyle buyurur:
gündüz sinip geceleri gözüken gezegenlere (yıldızlara)and olsun”. (Tekvir,15-16)

“Bu 5 yıldız ki;  birisi Evha, birisi Müşteri, üçüncüsü Merih, dördüncüsü Zühre, beşincisi  Utarittir. Bu 5 yıldız da ay gibi doğudan doğarlar. Batıda dolanırlar.Her birinin bir taşıtı vardır.Nitekim ay’ın ve güneş’inde vardı.O taşıtlar hava boşluğundaki suların içinde yürüler ve Allah şöyle buyurur”:

Bütün yıldızlar ayrı bir felekte yüzerler”(Yasin,40)
Resul şöyle buyurdu:”Güneş her gün taşıtı üstünde bir pınardan doğar. O taşıtta 360 melek enginliğin içinde çekerler ve her biri melek o taşıtın bir köşesine yapışmıştır. Allah kullarına hangi gün inayet(yardım) edecekse,onlara kendi ayetini-burhanını gösterip:Güneşe,” seni taşıyan taşıtından çık “der. Güneş engine düşer.O taşıtı çeken 360 melek şaşkınlaşırlar.O vakit insanlar “güneş tutuldu “derler.Dünya karanlık dolar.Bir saat veya iki saat.Hak Teâlâ DİLEDİĞİ KADAR GÜNDÜZ SANKİ GECE GİBİ OLUR.Sonra Allah yine buyurur. Güneşi engin sudan çıkartırlar. Yine taşıtına koyarlar. O vakit halk “güneş tutulmaktan kurtuldu” derler..

Peygamber yine buyurdu: ”Güneş kendi mihveri çevresinde, belirli bir vakit için hareket etmektedir. Bu her şeye galip olan Allah’ın her şeyi bilen taktiridir.”(Yasin,39)
Güneşin karar kılıp durduğu yer arşın altındadır.Allah,doğuda karanlıkta bir perde yaratmıştır.Ona bir meleği vekil bırakmıştır.Güneş her gece dolanınca o melek, o karanlıktan bir avuç alır. Sonra avucunu açar.O karanlıktan parça parça karanlık cihana saçılır.Şafak kaybolunca avucunu bütün açar.O meleğin kanadı doğudan batıya yetişir ve kanadı ile karanlığı doğudan batıya kadar sürer.Dünyayı karanlık basar.Sabah vakti erişince de ,o melek,o karanlığı yine eline alır. Batıda yerleştirir. O yerde -ki, 7.deniz oradadır-o melek daima ,her gece doğudaki o karanlık perdesinden bir avuç batıya iletir.Bu perde ne zaman maşrıktan (doğudan),mağribe(batıya)gelirse ,o vakit de kıyamet kopar..

Peygamber sav. şöyle dedi:”
Güneş,arşın altında secde kılar.Tüm melekler ki şimşek vekilidirler,vakit sabah olunca ,Hak Teala’dan onlara güneş tekrar doğudan gelsin diye ferman gelir.Sonra da güneş doğsun diye melekler onu bir taşıta koyarlar. Gökten göke götürüler.Tâ doğuya gelinceye dek.Vakta ki güneş doğuya gelir.Doğudan doğmaya başlar.Ayında doğması, dolanması güneş gibidir. Tâ kıyamet yaklaşıncaya kadar bunun gibidir ki anlatmış olduk..
Böylece ,kıyamet kopması yaklaşmış olduğunda halk fısk ile fesat ile uğraşırlar.Yargıçlar adil hüküm veremezler.Allah Teâlâ halkın üzerine tevbe kapısını kapar. Güneş, arşın altına gelince bir gün secde de kalır.Yine döneceği vakit Allahu Teâlanın dergahından izin gelmez. Ay ve güneş arşın altında üç gün üç gece kalırlar.Bu cihan karanlık içinde kalır. Yıldızların nurundan başka nur kalmaz.Halka o gece çok uzun gelir.Halin ne olduğunu kimse bilmez.Hikayenin ne olduğundan bersizdirler.Ama gece namazını kılan abidler bunu bilrler.Namaz vazifelerini bitirince sabah olmasını beklerler.Lakin sabahın olmadığını görürler.O korktukları geceye uğradıklarını anlarlar.Varıp camilere girerler..Ağlaşırlar.Dua ve yakarma ile meşgul olurlar. Üç gün kadar bir zaman geçince Allah Teala Cebrail’e, ay’ı ve güneş’i almasını buyurur..Yine ay ile güneş’in batıdan doğması için batıdan yana gider.Nursuz ve kara kalkan gibi göğün ta ortasına gelirler.. Öğle olur..Cihan halkı onlara görürler.İkiside giderler.Mağripte dolanırlar.Her gün dolandıkları pınardan dolanmak isteyince Hak Teâlâ’nın emriyle melekler buna engel olurlar.Bundan sonra tevbe kapısı kapanır..

Rabbinin alametlerinden birisi geldiği gün daha önce iman etmemiş olan kişiye ,o gün imana gelmesi  hiçbir hayır(yarar) getirmez”.(En’am,158)

Ondan sonra Ay ve Güneş’e Allah Teala yine nurunu feyzini bollaştırır.Önceleri olduğu gibi doğudan doğup, batıdan dolanırlar. Ama o vakit kıyamete kadar az zaman kalır ki,bir at yavurusu tay doğmuş olsa, henüz üzerine binilmeye güç olmadan kıyamet kopar ve İsrafil de borusunu çalar.Bütün yaratıklar ölür.Halin ne olduğunu kimse bilemez,anlamaz.Hiç bir kişinin haberi yok iken,bütün insanlar gaflette iken ansızın sur borusunun sesi işitilir.

Size o ses ansızın gelir”.(Araf,187)
Onların beklediği yalnız bir âvazdır.Onlar çekişip duruken bu âvâz yakayı ele verir.”(Yasin,49)

Yani kıyamet şu yolda ansızın erişir ki,iki kişi oturup  iki lakırdı ederken biri bir yana düşer,öbürü diğer yana .İkiside can verirler.Sonra bu cihan 40 yıl boş kalır.bu yer,bu gök,bu yıldızlar hepsi bir kararda olurlar.Ay ile güneş yine doğarlar ve gökte dolanırlar(batarlar)..Gökkubbeden yağmurlar yağar. Yeryüzünden bitkiler fışkırır. Ağaçlar yeşerir. Yemişler oluşur,yerlere dökülür. Kimse bulunmadığı için ,onlardan ne insanlar,ne vahşi hayvanlar,ne kuşlar,ne yırtıcılar hiçbir varlık faydalanamaz.Allah Teâlâ meleklerin ruhu kabzedilsin diye buyurur:”Yer’ de ve Gök’ te kimse kalmasın! Yanlız Cebrail ve Azrail ve İblis kalsın” der.

Sonra Allahü Teâlâ şöyle buyurur:”Ey Cebrail! Yer’e in .yer’ in halini gör,nicedir”..
Bu buyruğu alan Cebrail yer’e iner..Cihan’ın onarıldığını görür.Bitkiler canlanmış, yemişler olmuş, bütün sular akmaktadır.Bahçeler tazelenmiştir.ne kadar altın ve gümüş varsa yer altından yeryüzüne çıkmış ve taş,toprak gibi dökülmüşlerdir.Her şey yerde yatmaktadır.Ama yaratıklardan,hayvanlardan kimse yoktur ki faydalanabilsin. Cebrail yine gök katına çıkar.

Allah O’na:” ey Cebrail ,dünya yüzünde ne gördün “ der. Cebrail:”Ya Rabbi ,Sen daha iyisini bilirsin.yaptıklarını gördüm.yine onarılmıştı.onlardan mamur kalmıştı”. Allah Teâlâ:”ben onlara şöyle demiştim” diye buyurur ve şu ayeti hatırlatır:
Bu yer’i ve bu yer’de ne varsa ben yarattım.Yine bana miras kalacaktır. bütün yaratıkların geri dönüşü banadır.benim dergahımadır(Meryem,40)

Allahü Teâlâ ,Cebraile şu ilahi sözleri söylemeye devam eder:”Onlar dünyadan ötürü bana asi oldular.Buyruğuma aykırı iş işlediler.Kanlar döktüler.Türlü fesat işlediler.Bugün,o kavga ettikleri dünyanın hepsi bana kaldı.Onları ölümle kahrettim.Yok oldular.”

Allah Teâlâ bundan sonra İblis’i,Cebrail’i ve ölüm meleği Azrail’i öldürür..Kendisi baki kalır.Hayatı O yaratmıştır,hayata ihtiyacı yoktur.Kendisine ölümden zarar gelmez..

Bundan sonra Allah kendi azametinden  ve saltanatından sorar:” padişahlık bugün kimindir?”der. “Nerde onlar ki birbirlerini yağmalayıp, birbirini dünya padişahlığı için öldürürlerdi?” fakat cevap  verecek kimse bulamaz.Allah Teâlâ kendi yüceliğine ,kendisi cevap verir: ”Mülk te, padişahlıkta Allahındır ki vâhid’dir,tektir.O’nun ortağı yoktur”. bütün yaratılanları ölümle kahreder. Vaktaki cihan bu hal üzerine 40 yıl kalır.Bundan sonra Hak Teâlâ bütün yaratıklar içinden evvela İsrafil’i diriltir.Sûr borusunu çalar.Bütün halk dirilirler.Hesap yerine gelirler.Sonra Allah bunları hesaba çeker.Ay ile güneşide hesap yerine çağırır.Ay ve güneş korkudan kapkara olurlar.Allah Teâlâ’nın hışmından toparlanırlar,bir top gibi olurlar.Allah onlara:” Arş altında ikinizde secde ediniz !”diye emreder.Onlar emri yerine getirip şöyle derler:”Ya Rabbi,bize bu halkın günahkarlığı,uğursuzluğundan dolayı azap etme.çünkü sen bilirsin ;her ne kadar halk,günahı suçu bizim ışıklarımızla işledilerse de,günaha girmekte biz bunlarla elele değiliz.onları günah işlemekten engellemek elimizden gelmedi”..
Allah:” Gerçek söylediniz!siz benim itaat edici kullarımsınız. Arş’ımın nurundan yarattım sizi.Yine arşımın nuruna geri göndereceğim.Böylece ay’ı ve güneş’i yine arşın nuruna geri yollar. İkisi orada birlikte fani olacaklardır..

6.soru:Kıyamet ne zaman kopacaktır? Bu Cihan’ın ne kadar vakti geçmiştir ve ne kadar vakti kalmıştır?

6.sorunun cevabı..
Cebrail as.şu ayeti okudu:
“Ya Muhammed!Senden sorarlar ki,kıyamet ne vakit kopacaktır?Sen deki; O vakti Allahü Teâlâ bilir”(Âraf ,187)
Resul sözlerine devam etti:” o vakti Allahü Teâlâ kimseye bildirmemiştir. Kıyamet günü gelince bütün yaratılanlar kendilierini kuşluğa dek, yada ikindiye kadar eğlendiklerini ,vakit geçirdiklerini sanırlar”.Allahü Teâlâ şöyle buyurur:

“Ey Muhammed! Sana:(kıyamet ne zaman kopacaktır? Diye sormaktadırlar. ) kıyametin bilgisinden, ne zaman kopacağından Seninde haberin yoktur ve bu alem, Allahu Teâlâ’dan varlık bulmuştur. Sonu ne zaman viran olacaktır, kıyamet kopacaktır, onu yine Allah bilir”.(Naziât ,41-45)

“Kıyamet size ansızın gelir. Ne zaman geleceğini kimse bilemez.Kıyameti sana sorarlarsa ey Muhammed,Sen deki:”Kıyametin bilgisi Allah katındadır.Onu ,O’ndan başka kimse bilmez.Eğer halk bu cihanın ne kadar zamanı geçtiğini ve ne kadar zamanı kaldığını bilselerdi,kıyametinde kopacağını bilirlerdi ve bunu Allah Teâlâ’dan başkası bilemez”..(Araf ,187)

“Allahü Teâlâ beş şeyi kimseye bildirmemiştir.Birincisi; kıyamet ne vakit kopar?.İkincisi; yağmur ne zaman yağar?.Üçüncüsü;ana karnında olan bebek erkek mi dişi mi olur?.Dördüncüsü;yarın ne olacaktır?.Beşincisi;her kişi ne yerde ölecektir?.Bu beş şeyi Allah’tan başka kimse bilemez”.(Rahman ,37)



7.soru:Kaf Dağı  nice bir dağdır ve nerededir? Hak Teâlâ o dağı niçin yaratmıştır?

7.cevap:
Peygamberimiz sav bu soruya şöyle cevap verdi: KAF DAĞI denen dağ bu cihanı çepeçevre kuşatmıştır. Cihan bu Kaf Dağının içinde ,şu yüzüğün içindeki parmağa benzer.Ayrıca bu Kaf Dağı zümrütten yaratılmıştır.Bu göklerin gök renginde görünmesinin nedenliği, o kaf dağının aksi düştüğündendir. Yoksa gökte hiçbir zaman renk yoktur..Eğer kaf dağının yeşilliği olmasaydı,gök bir türlü görünmezdi. Ademoğullarının o dağa varması olur bir iş değildir. oda şundan ötürüdür ki,o dağa dört ay karanlıkta gidilir.Orada ne ay,ne güneş  vardır. Bu kaf dağı yerin mıhı ,çivisidir.Eğer kaf dağı olmayaydı, yer depremden uzak kalmazdı.hatta yeryüzünde rahat olmazdı..
Devam edecek……..

Nur Cihan
8.12.2013
nuralem7@hotmail.com