18 Mayıs 2014 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 99

ilk masalım 2007  J
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI  99

avucuna konan bembeyaz kuş tüyüne bakarak “TELEK İLMİ NEDİR ,BİLEN VAR MI? “diyene, ZAMAN= Ebül Vakt: ”telek nedir biliyor musun? telek, kuşun kuyruk  ucundaki en son tüyün adıdır”… ve ATTAR demiş ki:” gökyüzünden bir kuş tüyü düştü.. kim onu  buldu, her şeyde onun oldu”…

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..ve tabii ki dalya diyoruz.yani verilen hududu izinsiz aşmamak için, aldığımız ikazla noktayı amaya koyuyoruz.. Sevdiceğim nasılsın? bence çok iyisin, güzelsin ,hoşsun. gözlerim bayram, ruhum huzuru şifayâb buldu.bence Sende beni minicik seviyor olabilirsin J..hele uzun sürecek vedamız için giderken giderken  dönüşün yok muydu?.. çok zariftin. teşekkür ediyorum.bu bedeli ödenebilir hediye jesti daima hatırlayacağım(bir gün bende yine giderken giderken, yine Sana dönebilirim). Bir vakitler sahip olduğum en değerli şey olan aşık ruhumu hediye olarak Sana teklif etmiştim de, Sen şaşkınca kızarak “napıcam ben senin ruhunu” diye reddetmiştinJ.. merhabamız ve vedamız da aynı ilk seferki gibiydi. Sen bana asker selamı çaktın ve ben yine elimi kalbime koyup, başımı eğdim…beni terk etmemişsin anladım J..

yolumuz şimdilik bitti gözükse de, bu bir durak biliyorum.
soluklanarak daha sonraki menzile ulaşmak adına bir ilmi  sindirim tedavisi.. geçen hafta harflerimin yazdığı o olağanüstü ilim hiçbir yerde  kayıtlı değil.onun öyle serbest kalması için özür dilerim..beni affet.ama muhteşemdi, o başka
J..

.. bu yaşattığın selamlama seranatı çok duyguluydu.. Evvel Zamanım ilk hastaneye kaldırıldığında O’nu ziyarete gidişim, sabah yaşadığım denizdeki kayıkçının halini ve anladıklarımı aktarışım. “o kayıktaki ben miydim?” diye heyecanla soruşu!! ve sonra dayanamayıp bir daha hastaneye geri dönüşüm. “beni bırakmayın, sakın gitmeyin ” deyişim ve O’nun:”siz bize tekrar döndünüz ya, o zaman  bizde eve dönelim” diyerek ayaklanışı ve giysilerini isteyip taxi çağırtmak isteyişi... işte Senin geri dönüşün aniden bu hatırayı canlandırdı nedense. tekrar söylüyorum, söz verdin, beni bırakma, birlikte başaracağız unutma. ve o hikayedeki ikazı anladım. aynı rüyayı gördüğümüzü de ..özür dilerim . bilerek yapmadım. bana ait bir şey değil…lütfen beni uzun süre Sensiz bırakma, her defasında aynı şey, kıskançlık krizim tutuyor.


(*ve masalı okuyan büyük balıklarda masala girip, hali ahvalimizi görüp bana yazabiliyorlar ki, artık bende haber alma işini onlarla hallediyorum, o kadar J!..yanii benim rüyalarımı kapatsan da, masal bir yol buluyor, çocuktan al haberi heep sürüyor)


Ben kimseye veda edip bitiremem bilir misin?
. sessizce çekip gider, kendime çekilirim… kimseye bilerek zarar veremem. dayanabildiğim kadar herkese sabrederim…bu konuda inanılmaz tecrübeliyimdir ve aslında bedenimdeki hasarların hepsi de bu tür insanlara tahammülün bıraktığı izler.. kimseyi kolayca reddetmem..hayatımda hiç protokol, makam, mevki, etiket takmam. hepsi aynıdır. kimse için zerrece değişemem.. beyaz yalanlar hariç hiçbir şey içinde yalan söyleyemem. tüm hayatım boyunca nadir beddua etmişimdir ve onlar için acı duyup hemen geri aldım. argo küfürde yok.. tek olabildiğim şey olduğum gibi,hissettiğim gibi yaşamaktır. kendimden çok memnunum(sadece gittikçe daha hassaslaştığımdan, insanların negatifliklerini çok fena hissederek, onları uzaklaştırırken ani tepkiler vermem beni çok yıpratıyor, bazıları beni hasta edip çökertiyor).. çünkü organik yapım bu.. ve onu hile,nifak,yalan,dolan ,münafıklıklarla kirletmeye de asla niyetim yok. ben dünyanın bu tür kişiler yüzünden cehenneme döndüğüne inanıyorum. vesvese üreten nifakçı insanlardan uzak durmanın cennet olduğunu biliyor ve genelde keyfini doya doya yaşıyorum inşallah.


 bazı kişiler benim aşırı yalnız, hayali bir alemde yaşadığımı, hastalıklı bir düşünce sistemine sahip olduğumu da söylüyorlar(ne zaman? İşte o püskürtmeden hemen sonra tabii
J)..evet çocuklar ben çook yanlızım.ve kendi iç alemimdeki huzuru, neşeyi, zenginliği ve güzelliği dışarıdaki kuru kalabalığa kaptırmaya da hiiç niyetim yok. ben bu hali çok zor kazandım, hem de ne acıyla ah bilseniz( siz neden öğrenip anlamak istemiyorsunuz  biliyor musunuz?.bilmenin getireceği bedel ve sorumlulukla karşılaşmamak için tabii..bu konuda beni kandırabileceğinizi mi sanıyorsunuz?!içi dışı bir olmayan daima belli olur).. insanın iç aleminde cenneti yaşaması ne demek anlarmısınız ki, bu tür yanlızlığın manasına girebilesiniz. sizde kendinizdeki kaynağı keşfedebilseydiniz; artık dışarıdaki kimseye ilgi duyamaz, sizde onla bunla değil, dönüp kendinizle meşgul olurdunuz ki, mesele bundan ibarettir.. ayrıca, kafanızda bin türlü tilkiyi idare etme yalan mesleğiyle hayatınızı harcayacağınıza, olduğunuz gibi basit, yalansız dolansız, saftirik yaşamanın keyfini neden çıkartmıyorsunuz?.. neden?!..


ayrıca beni ALLAH İLE ALDATILMIŞ ve ALLAH İLE ALDATAN olarak algılayanlara da şunu söylemek isterim..
kendimi bildiğimden beri bana hiçbir şey yapmamış olsalar dahi bazı insanlardan çok korkup kaçmışımdır. dünyada insan denen mahluk kadar tehlikeli bir yaratık olduğuna inanmıyorum.. sireti ve sureti bir olan İNSAN makamındaki kişiler nadirdir..ve yaratılmış bir mahluk tarafından aldatılacağıma, ALLAH İLE ALLAHLA ALDATILMAYI TERCİH EDERİM..ama ahaliye bunları öğreten medyaperest sahtekar mehdi ve resul, yüzyılın  içtihat sahibi yenileyicileri  sevmem. Onların yaptıkları şey; ilimlerini reddettikleri geçmiş tarikat pirlerinin haber verip öğrettiklerini kopyala yapıştır yapıp , isimlerini modern ilmi adlarla değiştirip, sanki yeni bir şey sunuyormuş havasına girmelerinden başka bir şeyde değildir.eğer okusaydınız her şeyi çalıp sahiplendikleri yerleri tek tek tesbit ederdiniz. okumuyor, araştırmıyor sadece ondan bundan kolayca öğrenmek istiyorsunuz. ilim hırsızlığı da vardır unutmayın... ve hayalleri çalan sahte dervişler –sahte efendiler var unutmayın..


bazı salaklarda onları yüzyılın yenileyicisi sanıyor ki, onlarda dahi onu anlayabilmek için, kapı kapı, kaç tarikat şeyhinin ilmini çalmak için geziyorlar, bilen biliyor.. kendilerine ait akan, ilhamatı rabbani hiçbir şeyleri yok (*onları okuyun..kavramların beynin iki dualite lobunda takılıp durduğunu, okurken su gibi akmadığını anlarsanız bu işi de çözersiniz vesselam)..bunlar masalın okurlarından bazı kişiler içindi.  Son masal olduğundan bu yazı bir hesaplaşma oluyor maalesef. içimizde hiçbir şey kalmamalı ki temiz bir sayfa açalım, şimdiye dek olan biten hesabımızı seri ül hesap misali sorguya çekilmeden halledelim, değil mi? ..  ve masalın avı olan  çocuklarına, esas av olan onların nadirinin özel yumurta çocuklarına, özel övgülere zaten yer vermem, onları muhafaza ederim.. kıymetli  cevherler  umuma  dökülmez..


Bunları neden yazdım.çünkü adı masal olan bu kayıtlar aslında çok değerli o yüzden. .. ve bazıları da beni aşık, esrik, meczub, deli,kindar, tehlikeli veli vs filan şeyler sanıyorlar.onların tüm zanlarını sonuna dek destekliyorum. zaten buna mecburum. çünkü adı masal olan bu şeyler; masal olmanın tüm sınırsız anlatımlarından faydalanmak zorundaydı ve bende tüüm hayal gücümü ancak bir masalla yansıtabileceğim için seçtiğim yöntem buydu. böylece bu deli saçması rüya palavlarına, o baba, bu efendi ,biat gibi saçma şeylere ait ne bilgi varsa iç edecek amma, istediği anlamları çaldıktan sonrada, seninle alay edebileceklerdi.. evet. hepsine razıyım. daha evvel  bir kaç kişinin yazdığı şeyi şimdi size söyleyeyim. o kişiler bu yazdıklarımı neden kitap yapmadığımı, yüzlerce kitaba sığmaz- hiçbir yerde olmayan bilgiyi bir defada neden verdiğimi,ne filmler, ne senaryolar, diziler, sayısız kitap ilhamı için kullanılacak malzemeyi neden bedavaya insanlara sunduğumu yazmışlardı.


Sevdiğim ben bunu taa en başından beri bilerek yazıyorum
. insan kendi kabiliyeti potansiyelini bilince, verdiği hiçbir şeyden eksileceğim diye korkmaz ya hanii. durum o. lütfen endişe etmeyin..ben fazlalıkları vermek üzere emrolunanım. buna mecburum. zira hazinem, artezyen kuyum fazla mirastan tıkanmış ve onun açılması içinde bu yöntem seçilmiştir.. siz selsebile ait olmak ne demek bilir misiniz? bende masalın veda hediyesi olarak geçen hafta öğrendim zaten..yani ne okuduğunuzun biraz farkına varın lütfen.. masal bu âli masal J


kaç senedir tefekkürleri sürekli takip ediyorum.. hiç gündemde olmayan ne çok şeyin masalla devreye girişini de tabii..ve beni şimdi olduğu gibi daima yok sayacaklarını baştan kabul etmiş biri olarak bunu yapıyorum(* en büyük özelliğim bazı konularda kendime hiç acımayıp, istersem kolayca kendimi harcayabilmemdir ki, bunu da korunmak için yaparım). zira insanlar şöhrete, gösterişe, makam, kariyere şehvetle tutkundur ve ben böyleleri tarafından gösteri maymunu olarak kullanılmak istemem. safiyetimi onlara kirlettirmem. insani günaha girmek başkadır , mahlukatın oyuncağı olmak başkadır..


insanın sahip çıkması gereken ehli beyti/5 DUYU
bazıları beni kibirli buluyor.evet çok kibirliyim bence de
J..yani kibir bana çok yakışıyor,elimde değilJ..ve siz bu masal çocuğunun aldığı vaadleri alsaydınız hepiniz kendinizi tanrı ilan edip, kendinize secde ederdiniz biliyor musunuzJ?.. tabii bende kaç senedir tanrılığımı açığa çıkartıp, ölümsüz olmak için bildiğiniz üzere çoook çalıştım(*şuan tariki kübrevi kürevi kibriye meşrebimdeyiz dikkatJ !)..ne yazık ki ,yine var olduğumu kendime ispat edemedim. bu beden kokuşup, çürümeye ve sürekli defoya mazhar edildiğinden, Hızır’ın deldiği beden gemisi misali asla tanrılık iddia edemez.



zaten her isme mazhar bir ilahi adem vaktiyle bu makamları kapmış J ..erken uyanan erken yol alır!. bana ilahlık edeceğim esma kalmamış.. yeni bir esma ekleyebilecek değişik, olmayan bir isim  bulamadım.. biz ahir zaman veledleri en son saf dalga boylarında durduğumuzdan, dolayısı ile, bize son dalga vurdu.. eee.şimdi bize şiddetle vuran bu dalga frekans deryasından içe aktarım, içe dönüş-eve –sıla-i rahim vatana avdet başladı. bu şiddeti gittikçe artan toplumsal etkili tepkilerle sıkıysa uyanmayın ve dönmeyin!. dalga tüüm alemi sarsıyor!. anlayan anladı. anlamayana söz ve vebal yok..


bu masal bu başlık altındaki son masalımız Sevdiğim.
eğer hayalimde ,şeffaf bir kutu içinde, her biri ayrı bir bölmeye konmuş çook değerli kahverengi yüzük kaşı akik taşları hediye edilmeseydi ve Sen hayatıma girince ilk işin rüyama gelip “Senin akik taşların vardı onlar nerede” diye bana sormasaydın ve bende “hatırlamıyorum, bilmiyorum” demeseydim, onları çoktan unutmuştum. daha sonra Senin maddi hediye şeffaf bir kutu içindeki 99 acvem geldi. ve diğer başlıklı masal bitmişti. bir sâlât esnasında bu masal başlığını anlayıp ,sâlâttan çıkınca yazmaya başlamıştım. iki buçuk sene dile kolay. hayatımın en büyük disiplini işte bu masallar. hayatta başardığım en zor şey..


ve olağan seyre dönersek Sevdiğim,bu hafta neler olmuş bakalım mı?..
13 mayıs Salı..ortadoğulu doktor anlatıyor, eşi tercüme ediyor.bana verdiğini söylediği ilim için kalbim bu o ilim değil diyor. onları daha evvelde anlatmıştı.negatiff..pozitif..beyin iki loptan oluşur yani dualite vardır ve düşünmek(aklın devreye girmesi) kalbe gelen vahyin yanında anlamsızdır. maksat Levhi Mahfuzdaki kitabın aynı tıpkı basımını burada fiillerle hayata geçirip, okumak ve Levhi Mahfuzdan gelen vahyi hiç yorum katıp  bozmadan –beyni devreye sokmadan yansıtmaktır, ki, bunu bir tek peygamberler yapabilir..başka kimse tam yapamaz .. çünkü diğerleri korunmuş değillerdir..

sonra ona harflerle olan bağımı ve kabiliyetimin açığa çıkacağı ve beni çok korkutan manayı  söylüyorum.. O’ da; 1,2,3,4 ve 5 harf olan mukatta harfleri anlatıyor..hıımm.süper.hiç böyle idrak duymadım, okumadım. arada bana soruyor, bilince seviniyor. Ya Rabbim..işte beni ,ruhumu, kalbimi mest edip sarhoş eden şey… harfler - kelimeler.. doktor bu manaları başka birine anlatmamı istemediği için Sana yazamıyorum Sevdiğim.. ve ona diyorum ki:  ”işte sizin o bir tepsi, tavuk pilavlı beyaz horoz kurbanı hediyenizin esas anlamı buydu. yani bana gerekli olan harita idrakini ve doğru istikamette olduğumun işaretini verdiniz ki, teşekkür ediyorum “ ..


Doktor ve eşi ile şimdi tektaştayız...biliyorsun bizi tanıyan bir süre sonra böyle yerlere de el mecbur gidiyor
J..bu gece içinden Hızır geçen adam var..her zamanki gibi yüksek bir sohbetti. ona “neden islamın bugün  bu derece pespaye bir halde olduğunu, devletin,din adamlarının, sahte mürşidlerin asırlardır dini yanlış aktararak halkı neden kendi çıkarları için kullandığını, gerçek özgürlük bahşeden islamın neden köle –geri kalmış-dilencilikle sürekli ayakta tutulan kurumlara dönüştürüldüğünü, ve neden bizim bu kadar münafıklaştığımızı, Allah’ın “sizin için islamı seçtim.. dininizi tamamladım “dediği halde, neden bizim bu kadar aşağılanmamıza, hakarete maruz kalmamıza izin verdiğini ve neden merhamet edip artık bizi ayağa kaldırmadığını ” sordum..


anlattı:
sosyalizm, kominizimden başladı. hakikatte hepsinin Kur’an ayet ve hadislerinden Allah adını çıkartıp, kendi adlarını yazarak iş,emek, özgürlükü keşfettiklerini anlattı.. işçinin alın teri kurumadan tam hakkını verin” diyen bir peygamberi dinleyen kaç Müslüman var” dedi?.. zekatını, sadakasını tam veren kaç müslüman var? .komşu hakkı gözeten? .. hepimizin kendimizden bildiğimiz çirkin yanlarımızı saydı döktü. DİN AFYONDUR’UN DOĞRU OLDUĞUNU, devletin, din adamlarının dini siyasete alet edip, halkı din ile uyuşturarak ezip, köleleştirmesini anlattı. halk bugün artık islamın hakikatini unuttuğundan, kendisi de araştırıp okumadığından ve birileri anlatsın, bende işime geleni-çıkarıma uyanı, beyin tanrımın iki lobunda evire çevire döndürüp  çıkarıma göre karar vereyim dediğinden demlendi..eee ..durum böyle olunca ,ortaya islam aleminin bugün geldiği hilkat garibesi sahtelik, münafık, nüfus kağıdında dini islam yazan kaydından başka hiçbir şey de kalmıyor malum (*aa! birde bazen cumaya gidiyoruz, bayram namazı da var, ee cenaze namazımız kılınıyor ve imama kısa kesmesi söylenerek bir duamız dahi oluyor şükür..eee bizden ala Müslüman mı olur modumuzda hala ayyukta)..

MASALCILARIN ULAKLIK İLMİ

gelelim din ve siyasete: Sevdiğim, aslında ben her taşın altında devlet olduğunu biliyorum
. her nifakın altında da o var. derin siyaset çok pis bir şey. perde önündeki; solcuyum, sağcıyım, ocu, bucu olduğunu sanan tüüüm salaklar, deriin deriin devletin kurgularıyla oynatılan ip kuklalarından başka bir şey değiller (*sendikalar vs her şey aynen böyledir, muhalefet dahi böyledir).. tüüm tarih boyunca öyle olmuş. bu ilim hakikatte Babilli Perslerindir..İskender’in burayı fethi ile bu kaotik pis entrika- Ortadoğu  oyunları -Avrupa zekası ile ayyuka çıkarak Bizans’ta zirve olmuş, adına da o vakitler Bizans oyunları demişlerdir..

daha sonra Osmanlı içindeki saray  haremi başta olmak üzere devşirme etnik halklar bu konuyu ince ince dantel gibi işlemişler, entrika içinde entrika, baş içinde başka bir baş ve o başın içinde başka yeni yeni, birbirlerinden gizli işler çeviren güçlü ailelere mensup devletçikler oluşmuştur(yani kabilecilik hep devam etmiştir ve halen devam eden tek sistem de budur. çünkü her insan kendi ehli beytinden başka kimseyi hırkası içine almak istemez. KUR’AN BİZE DER Kİ:  ”ben sizi meşrep meşrep yarattım”. ve der ki :”BİZ SİZİ KAN BAĞI İLE BİRBİRİNİZE ISINDIRMASAYDIK SİZ BİRBİRİNİZİ BOĞAZLARDINIZ.) 

ve Osmanlının en kaynayan fitne devrinde  yetişen adamlar bize TC devletini kurmuşlardır .ama bu kurucuların hepsi hakikatte Osmanlı gelenek,kültür ve ilmine hazirdir..zaten padişahın kendi cebinden yetiştirip okuttuğu ve ülkeyi kurtarmak için  yönlendirdiği kişiler olup, ancak bu devrim gerçekleşmiştir..maksat devletin bekasıdır.. çünkü bu siyaseti ancak içten olan biri tam başarabilirdi..ve.. yeni yönetim kısa süre sonra, demirperde ülke  sempatizanı  olan, yine Osmanlının parası ile yetişmiş yeni bir lidere geçmiştir. .. başa geçer geçmez aynı bir padişah gibi kendisine para dahi bastırtmış ama halk ondan nefret ettiğinden,  o gidince parası da tedavülden kalkmıştır..o halkına sağırdır (mesela kör peygamber gelmiş amma asla sağır peygamber gelmemiş.. duymak o kadar önemlidir ). Bu yeni lider devrinde halk gözünü açamıyor, tüüm bilgisi yok sayılıp unutturuluyormuş. dünya şartlarından dolayı zaten, yeni bir şeylere de neredeyse hiiç imkan yokmuş.


çünkü  o esnada tüm dünya monarşileri, askeri diktalar tarafından sanki  tek bir parmağın domino taşlarına dokunuşu misali art arda postallar altında çiğneniyormuş..
yeryüzünde başlangıçtan beri,binlerce senedir ilk defa padişahlıklar,krallıklar yok ediliyor ve isimleri paşa, başkan, cumhurreis, başbakan adlı yeni dikta padişahlar geliyormuş.. yani tepe yönetimde hiiç sıkıntı yokmuş. onların tuzu hep yahşiymiş .olan halka oluyor, halkın maddi manevi gücü günden güne elinden alınıyormuş.


ve ülkemize Ermeni kökenli yöneticiler, onlarla birlikte Asala terörü gelmiş.daha sonra Güneydoğu kökenli yöneticiler ve onlarla beraber Asalanın  Pkk’ya dönüşmesi nifak siyaseti gelmiş.yani devlet, her yeni diye seçtiğimizi sandığımız o liderle beraber, aslında halkına yeni  bir virüs –salgın bir hastalık üretmiştir. liderler konu mankeni= esma vitrin elbisesi misaliymişler.. böylece devletbaba & askeriye’ye daima muhtaç olacak olan umumi ahali, geleneksel köleliğine devam etmekten başka da çare bulamayacakmış. halk çok cahil olduğundan, kendini yönetme lüxüne de sahip değilmiş..


refahtan ekonomik sistem durduğunda,maddi eşya doygunluğu olduğunda; ekonomiyi canlandırmak için avamı halkı vesveseye, nifaka, kaosa sürüklemek çok kolaymış ve sonra gelsin yeni tedbirler, talan edilen yerlere yeni inşaat izinleri, yeni siyasi paketler ve gelsin diğer üstün sanılan ülkelerin yaptırım gücü..


faton kuşakçılarına özel malumat:
yeni yüzyılda dinlerin özü –halkın saf samimiyeti kaybolmuş ve tüm dinlerin birleşeceği yepyeni tek bir din beklentisi nihayet gerçeklemiştir … artık yeni bir din ve yeni bir tanrı varmış.. o sultan, üretim ve tüketimi sürekli canlı ve ayakta tutma tanrısı olan ekonomi imiş..


tüm dünya ve ülkemizde de bu yeni dinin mabedhaneleri inşaasına başlanmış:
her yere beton tarlası evler yapılıyor, hemen yanına avm-alışveriş merkezleri ,uluslararası bankalar, kredi kartı makineleri açılıyormuş.. halk sürekli beton tarlalarından şikayet etse de; nedense tüüm projeler daha çizim aşamasından bankalardan alınan kredilerle korkunç fiyatlara yok satılıyormuş. çevreye zarar veriliyor, orman katlediliyor, deniz manzarası- hava akımı kesiliyor, yol daralıyor diyenler ise buralardan ilk evleri kapış kapış alanlar oluyormuş.. nedense kimse çevreye zarar veren birinden ev almam demiyormuş. kimse esnaflık-ahilik dirilsin diye avm yerine küçük esnafı tercih etmiyormuş. herkesin elinde milyarlık cep telefonları, ülkenin orasında burasında olan facialardan ölü seviciliği yaparak  entrika çeviriyor, sürekli şımarıkça –cahilce axiyonlara başvurup, o helal kazanç peşinde ölenlerin (*maalesef zenginler gibi vergi kaçıramadıklarından,lüx yemek davetlerini, aldıkları hediyeleri vs. vergiden düşürtemediklerinden dolayı da) her ay kuruşuna dek  maaşlarından kesilen vergileriyle yapılan kamu malını, ölenler adına yağmalayıp, yakıp yıkıp, güya özgürlükçü davranıyorlarmış ..o kadar diploma ile perdenin arkasına bakmayı akıl edemeyen salak güruhu bunlar..


oysa bu merhametsiz vatan haini beşerler; o kırıp yağmaladıkları kamu malının,  o ölen emek sahiplerinin çocuklarına mirası olduğunu ve mirasa dokunmanın haramzadelik olduğunu ise ne yazık ki idrak edemiyorlarmış. bu şapşal kukla kişiler istediklerini okusunlar ve istedikleri yetkide olsunlar, onlarda; bir köylünün, devlet malı diye çamurlu çizmesini sedyeye uzatmama iman ve nezaketinden kaynaklı manevi edeb ne yazık ki yokmuş. onlar haramiler. ve aslında onların arkasında da devlet içinde devlet var. geri zekalılar nasıl kullanıldıklarını uyanıp anlayamıyor ve onca tahsile eşeklik baki dercesine,  alttan çevrilen domuz dolaplarından dahi  habersizler.. onca avm yi, bankayı, şirketi kurup, ülkenin her yanını ele geçiren üretim ve tüketim yöneticileri ne sana ,ne siyasilere, ne dine  istediklerini ele geçirene dek rahat verirler mi sanıyorsun.. tabii ki seni borçlandıracak işleri çevirecekler. sen aklını kullan, ayağını yorganına göre uzat, tuzağa düşme!…



kendi dinimizden ,dilimizden,giyim kuşamımızdan,örfü adetimizden kısaca Müslüman Türk kimliğimizden öylesine nefret ettirildik ki.. ahalinin çoğu zaten etnik halkların bileşkesi yani, kaynayan cadı kazanıydı aslında. insanların genetiğindeki baskın din er veya geç açığa çıkıyor. devşirmelik umumi ahali genetiğimizdir mesela.. çocuklarımızı kendilerine hayran olduğumuz batılılara emanet ettik yetiştirsinler diye ve çocuklarımızın bir kısmı tahsilleri bitip geri döndüğünde artık ailesine dahi yabancıydı.onları yetiştirenlerin ve belli makamlara getiren aile şirketlerinin emrindeydiler..evvet çok kazanıyorlardı pekii, herkes neden bu kadar mutsuzdu?.

neden köylü bir maden işçisi çamurlu çizmesini edebinden –devlet malı diye sedyeye de uzatmadı diye bunca olay oldu?.kimse anlamadı.. aslında insanların kaybettikleri edep,aile terbiyesi taaaa çook derinlerden dışa vurdu amma tek kişi dahi bu ciğer yakan kaybımızı anlayamadı yazık!!!eğer o adam o çizmelerle bu ortalığı yakıp yıkanların birinin yaşam alanına girseydi de, siz o zaman onları seyretseydiniz. mesela ben öyle çok zengin tanıyorum. yanlarındaki yabancı uyruklu insan kölelerine veya türk kölelerine nasıl davrandıklarını, onların iş koşullarını biliyorum.ve bunu sizde evlerinizden biliyorsunuz. yalan yok.ve elimize fırsat geçtiğinde  neler yapacağımızı biliriz..kimse kimseyi kandıramaz..


hepimizin işlerimizi halletmek için her yerde bir telefonla hamili kart yakını vardır.olmazsa elimizdeki ünlü isimlerin kartlarını gözlerine sokarız. kanunlar bizim ülkemizde delinmek içindir.dinde de fıkıh ilmi din simsarlarının kullanımına hazırdır. her yola bir kılıf bir meşrep vardır..yurt dışında sustalı maymun misali bütün kanunlara uyanlar ve bunu en büyük medeniyet olarak burada anlatanlar, neden kendi ülkelerine zarar verip yok etmek için bu kadar çalışıyorlar acaba?!!…

Sevdiğim.şimdi gegelim sadede.bir sorum var.senelerdir takip edip çözemediğim bir şey bu.ve yazıp Sana sorduğum hemen her şeyi bana anlayacağım kadarıyla öğretiyorsun ya hanii..bak şimdi..yıllar yıllar evvel ben  bir hayal görmüştüm ki; hiçbir zaman ilgi duymadığım,tanımadığım biriydi. çünkü ben spor,siyaset,ekonomi gibi idrak edemediğim şeyleri ne okur,nede takip ederdim..hala da öyle..işte rüyamda, o esnada okuduğu bir şiirden dolayı siyasi hayatı bitirilmiş ve hapse atılmış bir adam vardı.o  hapiste olan yasaklı adam hayalimdeydi: ve  resmi siyah takım elbiselerle, eşi ile o ,bir saray balkonunda aşağıda silme dolu ahaliyi ellerini kaldırarak selamlıyorlardı. her ne kadar coşku varsa da bu sahte idi ve havada çok sıkıntılı bir hal vardı. basıklık.. ve ben anlam olarak şunu anlıyordum. o lider olacaktı .ama altın tepside kuş sütü sunsa ahali onu sevemeyecekti..

Evet Sevdiğim ve yıllar geçti ve ben sık sık o kişinin geçirdiği safhaları hayallerimden izlemeye başladım. hatta o ,çocuklarından ettiği şikayetlerle dertleşme, çay arkadaşımdı. saatlerse uzmanlık alanımızdı J!..tabii yıllar geçince  ve hayatıma Evvel Zamanım girince bu rüyalardaki acaip zuhuratların hep O’nun vücudundan bana denk düşen yansımalar olduğunu çözdüm.O olmasaydı ben asla böyle şeyleri takip edip haberdar olamazdım..

ve kader ile kaza üzerindeki tahsilime KURBAN MODELİ olarak onu seçip, senelerdir onu üzüntü ile takip ediyorum ..neden onu kurban seçtiklerini sezebilirim ki, kabiliyet- potansiyeller önemlidir...ana esma da tam mazhariyetse muazzamdır.. insanların yaratılmış olarak hataları,zaafları, günahları vardır ve daima olacaktır.üstelik Yaratıcımızın birde huyu var ki; tepeye dek çıkarttığını, o hayatta ve en zirvedeyken tepetakla etmeye bayılır.. yani vakti gelince kendiliğinden edebi ile aşağıya inmeyip,hudutları ben gibi ihlal edenin kanatlarını aniden keserek, onu yine yerde yürümeğe mahkum eder..zira zirveler çok durmak ve uzun kalmak için değildir.hiç bir otorite diğerini tanıyıp kendisine eş göremez. o zaman devlet denen şey olmaz. oysa her kıtada pek çok devlet içinde devlet ve şehirler içinde aile içinde aile var.


Avrupa’ daki onlarca minik devletçiğin ihtiyar-durgun nüfusundan çook daha fazla olan  aktif-genç TÜRKİYE nüfusu; ırkçı, kavimci etnik kökenleriyle de onlardan çook farklıdır… koskoca etnik bir imparatorluğun artığını, bu derece kaotik bir devrede bir elde tutmaya çalışmak ve bunu başaracak babayiğiti her yerde bulunacak sanmak da, ancak bizim cahil ahalimize mahsus özel bir idraksizliktir  tabii…cumhuriyet tarihinde bir ilk gerçekleşiyordu ve olan biten her şeyin günah keçisi yapacağımız bir lidere-berdel bedele  sahip oluyorduk...oysa eskiden paşa liderlere,diğer  başkanlara sıkıysa sesin çıksın,ailesine ana avrat düz gidebilesin..bu derece nefretimizi kusabileceğimiz bir lider ne ilginç aslında..pekiii bizim toplum olarak bu derece aşağılık, sevgisiz, duyarsız, kendimizi düzeltmek yerine sürekli başkalarını suçlayan bu iğrenç karakterimiz nasıl oluştu..tonla NLP,kendini bilme,farkındalık,tasavvuf,kendini tanı seminerlerine eşek yüküyle para ödeyen bizler(şehirliler dikkat !! köylüler değil..okumuş eşekler siz!! ) onca kurstan bu farkındalığımı  öğrendik pekii. pekii biz hiç bir şeyden sorumlu değilsek ya biz neciyiz?niye yaratıldık?..o zaman sadece lider yaratılsaydı ...


yani Sevdiğim; artık insanların tekamül seyrü sülüklerini idrak etmeden hiçbir yaşama seviyesinde varlığını sürdürüp kalabileceğine  inanmıyor, idraklerle beraber gelen yaşam kalitesi tekamül piramitine-hiyerarşiye ise gönülden inanıyorum.

*sanırım sorunumu anladın..bunu yazdım.çünkü Evvel Zamanımdan sonra şimdi Senin vücudundayız ve Senin hüccuratların olarak bizim  hastalıklı organımızı şifalandırmanı niyaz ediyoruz.ben insanlardan –hücuratı hücrelerden –odacıkları arkasından sesini yükseltenlerden çok rahatsız olup, kavgacı oluyorum. bu fitneci cahillere dayanamıyorum. .lütfen onların sesini kesip vücudumuzu huzura kavuşturur musun? ..lütfen huzur!!..eğer Sen, bedenindeki hava siklon daire-i çarkların olan letaiflerin-çakraların-dalga frekans yayınların arasında, huzur dolu bir sesle, hoş bir seda bırakamazsan bunun suçlusu neden biz olalım peki? Vücût Senin Cumhuriyeti Devletin.. ahali-i hüccurat Senin kanunlarına bağlı. bizim kavgalarımız-dalga boylarımızdaki cızırtılı çarpan cinni yayın, hem bizim hem de Senin canını yakıyor.bizimle başa çıkamıyorsan neden ilaç içmeyi ve birazcık salim kafa ile tefekkür edebilmemizi sağlamıyorsun? "..*SENİ SEVİYORUM diyen bir hücrenJ "


(*ayrıca, siyah noktalı satürnün böbreğimi delip saframa, oradan da ciğerimi delip infilak ettirmesi ile başlayan hastalığım madencilerin ikinci günü olan Çarşamba beni öldürüyordu.. içimde dalağımda sızıntı vardı. zehri hissediyor ve baygınca ölecek misali oluyordum. Perşembe günü azaldı. Cuma geçti şükür.ve anladım ki Sevdiğim, Vücudun maden ocak organları böbrek ve safra idi..onların hücreleri ise maden işçileri)..

ŞAHİT Şehitler
ÖLÜRKEN GÜLENLERDİR
ve son masal olması hasebiyle tabiiki çok daha uzun olacağız..mesela bunca sene neler idrak etmişiz özetlemek..şimdi evvela gündemden dolayı şehitler hakkında yazmak isterim.


ŞEHİT=ŞAHİTLİK MAKAMI:
biz müminler, şehitlerin ölseler de ölmediğine, Hak katında özel bir şekilde rızıklandırılıp daima diri kaldıklarına iman ederiz. herkes kendi hakikatini en iyi bildiğinden, tabii bende böyle iman ederim.ve her önüne gelene şehit de demem. şehitlerin ölüm anındaki o muhteşem şeyi seyrederken aldıkları hazzın donmuş ifadelerine bakarak, onların derecelendirileceğine de inanırım. onların şahit erler olduğuna,bu aleme sayısız defa geldiklerine ve her defasında yine insanlık adına, onlara iyi şeyler verip, uyandırmak adına şehit olduklarına da iman ederim. mesela bu son olayda işçiler ve madenciler için pek çok güzellikler devreye girecek malum. hiç bir şey sebesiz ,boşuna olmuyor. neden perde arkasındaki merhameti anlayamıyoruz birde bu var. kötülükleri gördüğün kadar güzellikleri de gör.. eğer bunu idrak edersen kurban kesmenin, söz tutmanın, bedel ödemenin anlamını da kavrar ve bundan sonra böyle toplu bedeller alınmasın diye, sende vaktinde tam olarak zekatını,sadakanı,kurbanını  ve farz ile nafilelerini ifa edersin.. mesele aslında budur..taa başlangıçtan beri değişmeyen Allah yasaları senin için değişecek değil , anla artık!sen kimsin ki? ”OL” emri ile sperm ve kandan yaratılmış bir et parçasından başka bir şey değilsin. sana varlık verip ruhu ile ruhlandırıp ,seni insan yapmak-kendine veli dost edinmek isteyene, seni her nefeste ruhlandırıp rızkını verene neden saygısızlık ediyorsun? haddini bil!..

ve tüm şehitlerimizi selamlıyorum..onlara ne fatiha nede dua ederim ve bu tür hiçbir zevata bunu yapmam.çünkü onların bizim ne fatihamıza, nede duamıza ihtiyaçları vardır. Onlar,bizim pisliklerimizi affettirebilmek için, kendilerini feda eden Merdü Hüda askerlerdir...


İLAHLIK-TANRILIK HAKKINDA MALUMAT

Biz uludan işitdik evvel er yaratıldı
Pâdişâhın birliğin evvel kadîm er bildi
Bunca yıl bunca zamân biz işitdik bî-gümân
Çalap kendi sun‘ından ere Tanrılık kıldı
Eydürler bir kuş idi hikmeti öküş idi
İki cihân ârifi ol kuşdan ibret aldı
Ol kuşun her bir yünü yüz bin yiğirmi dört bin
Evvel ol kuş uçuban rahmet gölüne daldı
Çün gölden geri döndü budak üzere kondu
Silkindi her bir yünden bir damla su döküldü
Ol suyun her birisin bir cân yaratdı güzin
Ol cânın her birisi bunda peygamber oldu(YUNUS EMRE)


ewett.en sevdiğim mevzu..ne anlamışım bakalım.ismi ve cismi henüz yok iken KAF’ı NUN’a vurup OL davulunu çaldığından itibaren OL- ALLAHU, kendine  evvela RAHMAN (KAF) ve RAHİYM(NUN) u icad etti yani yaratım başladı.kendini bilmesi için evvela aynı Adem’e öğrettiği gibi isimleri yaratması ve o isimlerin işlevlerini onlara bildirmesi lazımdı ve öyle de yaptı. vaktaki bu isimler ,yani letaif çakraları, CD deniz dalga havzaları ,her biri kendi yayınını yapıp, diğerine baskın olup ,kendi tanrılıklarını ilan ettiler. MİTOLOJİK ESMA ÇOCUKLARI SAVAŞLARI ÇIKTI.. cd yayınları yapan letaif –şakra çarkları bıztlayıp, negatif etkili yanlarını ve dualitelerini ortaya çıkartıp,bunu kullanmayı da böylece öğrendiler= nar ile nur oluştu.. yani ilk negatif pozitif kanunlar ve imtihan düzeneği kendini bilmiş oldu..


oysa Yaratanın maksadı başka idi: ve yarattığı ama kendilerine henüz kendilerine ne iş için yaratıldıklarını bildirmediği  OL  esmayı, külliyen, ADEM SURETİNDEN YARATTIĞI KENDİ VÜCUDUNA NEFES “HU” ETTİ ve kendi nefsini var edip onunla buğday(her bir başağında 99 ila 111 tanesi olan esmayı) yedi.. böylece isteseler de istemeseler de –yani bilerek te bilmeyerek te hepsi ADEM’E SECDEYE MAHKUM OLDU .. SECDE KILDI.. EL’AN ÖYLE!
 


HACCÜL EKBER - ADEM-İ CAMİİ:
tüm şeyler=isimler Adem’de fena bulup secde kılarken ADEM’İ VAR ederek -eşya Adem’i tevhid etmiştir..ve Hazret-i İNSAN olan bu Adem eşyayı kendinde her cihetiyle bilmiştir.. kendini bilip-kendine arif olan, eşyayı da böylece bilecek ,onlara isimlerle haklarını vererek kendine vakıf olup ,vakfesine duracaktır..O ADEM ki artık O, Arefe sırrına mazhar olup, KENDİNE –ARAFATA-ARİF  OLMUŞTUR…

ve  Adem’in dünya hayatına nüzulü ile ilk ataerkil dini yapı açığa çıktı.ata direği BABA KUTSALDI..O TANRISAL RAHMAN OLANDI.atalar kültü doğdu ve kavmin en yaşlısı ataya secde başladı.bugünde pek çok kavimde halen devam eder.ve hepimizin içinde DNA larımızda ataya saygı o yüzden vardır..bu ilk yaratılan ADEM sırrından bize kalan mirasdır. bugünde makamı Ademiyetine eren hemen ona secde etmek ister, mesela ki, ben J(SECDEM ARTIK BU USÜL KALKTIĞINDAN RED EDİLDİ TABİİ J)..

bu tanrı insan dinleri de, hz peygamberimiz MUHAMMED MUSTAFA ile son bulmuştur. zira o has kuldur.yani özgürdür. dilediği kanunu koyucudur.. tekamüllerin zirvesidir ve O GELDİKTEN SONRA ARTIK  TANRI İNSAN-İLAHLIK KURUMUNA GEREK KALMAMIŞTIR.. ve insanlık tarihi artık HU ‘NUN SONSUZ HAYATI YAŞAMA NEFES  İDARESİNİ BAŞLATMIŞTIR.. bundan kelli, refiki âlâ ,sonsuz –bitimsiz bilişler ve oluşlar-ÂNKÂ lık devri başlamıştır ki, buda şahit-şehitlikle eştir..

 ÂNKÂ = 30 HARF= 3 SÜTÛN İLMİ..


SİMURG…(KENDİ GÜCÜNÜN FARKINA VARMA) “Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg , Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş.
Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg’un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi… İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri…
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş…
“Aşk denizi”nden geçmişler önce…”. “Ayrılık vadisi”nden uçmuşlar…”. “Hırs ovası”nı aşıp, “kıskançlık gölü”ne sapmışlar… Kuşların kimi “Aşk denizi”ne dalmış, kimi “Ayrılık vadisi”nde kopmuş sürüden… Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle…
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş yıkıntılarını özlemiş;
Balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi “şaşkınlık” ve sonuncusu Yedinci Vadi “yok oluş”ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş… Kaf Dağı’na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça “si”, “otuz” demektir… murg” ise “kuş”…
Simurg’un yuvasını bulunca öğrenmişler ki; “Simurg – otuz kuş” demekmiş.Onların hepsi Simurg’muş. Her biri de Simurg’muş. 30 kuş, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.” (Feridüddin-i Attar Mantık-ut Tayr kitabından)
şimdi geldik nihayete..bu devre masalları
hayatıma çok değer kattı..
teşekkür ediyorum, korkutmadan ,göstererek ve yavaş yavaş öğrettiğin ve beni daima koruyarak kollayıp, hedefimden saptırmadığın için..hem bana hem okuyanlara verdiğin inanılmaz HAZİNELER için..Sen bu masalların bazılarının hayatlarını nasıl değiştirdiğini ahh bir bilsen.. hepimiz teşekkür ediyoruz ..Sevdiğim bu  dereceli tedrisatta, asıl maksadın, kişide açılacak ana kutbiyet esmasına haiz olan –kişinin has kulluk edeceği, sanatı meslek, kabiliyet olduğunu da çok şükür idrak ettim.. ve bende kendi kabiliyetimin beni sürüklediği en son yeri Sana yazmak istiyorum..

benim kaderim, Kral’ın dehşetengiz sözcüsünün, elektrik çarpmışçasına helak eden sesi ile ter yüz ettiği havada aslı olan siyah dev LEVHA ile değişti. orada ne yazdığını hiç hatırlamasam da, tüm hayatım altüst edildi biliyorsun.ve harfler ve rakamlar..sonra yazgım.korkum..korkumun alınışı. yazgıyı, harfleri ve kelimeyi sevişim. yazdıkça korkup ama bir yandan acaip hazları bu yazdıklarımla tadışım.onların kendilerini bana öğretmek için seçtikleri eğlenceli yöntemler.Senin ziyaretlerin. duygulanımlarımJ.. hıımm. Zeevkk..işte hepsi bu kayıtlarda tekk tekk tarihleri ile var..

ve Sevdiğim..geçen iki gecede gözlerime bir şeyler oldu..dünse Sen geldin .parmağını alt dudağıma sus der gibi koydun..uyandım..sonra..sağ gözüm...daire içinde daire. İris içinde göz bebeği boşluk dairesi..ve bu bir şeyin şifresi.. yerli yerine tam oturdu.(* acaibül mahlukat kitabını okumaya ve netten bu tür şeyleri araştırmaya başladım..feleklerin gizemli bahçesine aniden dalayazdım ki masal bitti  ve Sen ikaz ettin. izinsiz,tek başıma oralara çıkmak yokk. sadece okuyacağım ..yazmam:)..

Bir vakitler bu masal çocuğu hayallerinde Kur’anın ona söylediği şiirleri korkuyla kaydedip Evvel Zamanına okumuş.. Evvel Zaman:”bu beklenen haberdi!”demiş. ama çocuk ne demek istediğini hiiç anlamamış.
Ya Zülcelali vel ikram
bi fesahatil vel Kur’an
Ya hazihul esma-i vel Kur’an
ve yüsteskal gamamü bi vechihil Kur’an

masalın çocuğu, rüyalarında kendisine yardım eden  büyük
şaman babanneyle sümerli ece'yi ve eski mısırlı atalarını selamlar
Sevdiğim biliyor musun ben kaç senedir korkumdan çok az Kur’ AN okuyorum. o canlı ya hanii..ondan çok lezzet alırsam beni ele geçirecek diye korkuyorum..ve arapça bilmesem de manasını okuduğumda hiç kimsenin anlamadığı tarzda geçmiş kadim mitolojilerle beraber algılıyorum. ve anlıyorum ki biz saf olan Levhi Mahfuzu aslında okuyoruz. yani şuan ellerimizde olan Kur’AN larda geçmiş ve gelecek her bilgi şifreli-sembollü ve hatta apaçık kayıtlı. insan grift olmayı sevdiği ve üçkağıtçılığa bayıldığı için sade, yalın ve basiti algılayamıyor..yani saf gerçek OL'AN, üçkağıtçılığa kendisini beğendiremiyor.. ne zamanki saf bir kalbe sahip olabiliriz işte ancak o zaman saf ilim bize, bizden de başkalarına yansır ..

Sana veda etmiyorum. çünkü her veda, YENİDEN MERHABA DEMEK içindir biliyorum. Sana veda tepelerinden veda edenlerden değilim. Davet kadimdir.. uyan kazanır, uymayan da uyurken kazanır vesselam J..

Seni sevmek ibadetimi bu şekilde ifa etmeme izin verdiğin için teşekkür ediyorum..

GÖKTEN ÜÇ ELMA DÜŞTÜ. biri Zamanül Eb ül  Vakte, biri ibn ül vakte, biride masalın çocuklarına…biz çıkalım kereveti ALİ MÜRÜVETİNE ve aminnn..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
18.05.2014



bal-kanat-yumurta=ânkâ=MARİFET
*BÂL..rahmetin kemalidir..kanattır..bundan sonra bil ki nâzım başlangıçta kendini Hakk’a pervaz etmekte bir kuşa ve feleği yuvarlaklıkta yumurtaya benzetti..sonra yükselip himmetini Ankâ’ya ve iki cihanı yumurtaya benzetti..Maksadı,kanat altında olan yumurta, kuşa nisbetle mağlup ve musahhar olduğu gibi onun yüksek himmetine göre de iki cihânın zebun ve makhûr olduğunu beyandır..Zira ârifi billah olanlar Hak’tan başkasına iltifat etmezler..
Hüdâyî derki:
Etmez Senin âşıkların mülk-i Süleymân’a nazar
Ancak cemâlin nurudur dertlerine derman eden

(alıntı:İsmail Hakkı Bursevî/Ferahu’r –RÛH(Muhammediye Şerhi IV)