15 Eylül 2014 Pazartesi

30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 9


30 (O’tuz)  KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI  MASALI  9

babam bende ben babamda iken baba doğurdu anamı
anam da meme emerken anam doğurdu babamı
babam anamı doğurdu,anam babamı büyüttü.
ikisi de birlik idi talak etmezden evvel anamı
böyle bir zade-i mader değilim sanma ben ebter
babamla ahd ettim ol dem ki doğursun o anamı
babam bana veled dedi her emrine mütekidem
anama mahrem dedi görmedim vech-i anamı
(Arif-i billah ve vasıl-ı Selanikli Hacı Ali Örfi k.s)
(Fatih Setürbedarı Kutbu’l –Arifin,Gavsu’l Vasilin Mürşid-i Kamil Ahmed Amiş Efendi/derleyen:İsmail Hakkı Altuntaş)

HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ

Merhaba masalın çocukları ve merhaba..
nasılsınız? çok şükür ki bendenizde  iyiyim inşallah..eee.aslında yazacak hiçbir şeyim yok.ama şimdi yazmazsam çok harf birikiyor ve sonra onları ne yazarak nede okuyarak bitiremiyorum malum.. o yüzdende yazı seansımız başlıyor.. pekii şimdi ne yapalım ?.bence hem masalı, hem beni, hem de siz masal severleri yerden yere vuran acaip değişik bir adamla tanışalım olur mu?.. taaa ilk baştan beri bize hediye ettiği yumurta & sperm- meni insancık ilmini bu masal çocuğuna 7 sene 3 ay evvel sadece 30 dakikada öğretenle yani. inanıyorum ki O’nu tanıyınca ve bu atmasyon masallarla vakit geçiren sizlere dediklerini duyunca beni ,masalı, kendinizi sevmeyecek ve tüm bildiğiniz her şeyi yağmalanmış hissedeceksiniz. yani bazıları hariç tabiiJ ..değil mi Sevdiğim..

*haaa bu arada. merak etme yine Sendeyim. gözüm gönlüm ruhum Sana ipotekliymiş bir defa daha anladım ve bana yaptıklarından nefret etsem de, hala SENİ AYNEN ÖYLE SEVİYORUM ,ELİMDE DEĞİL.sadece kırgınlığım geçmedi, bir türlü keçi nalet inadımı kırıp başarıp, Sana dönemiyorum.. Sen gel, beni Sana al.. emanetine sahip çık.


2 eylül Salı.. sabahın er vakti yoldayım. Pendik’ten Ankara’ya giden hızlı trenle ilk deneyim.. konforlu, güzel.. istasyonlar, bilgi merkezleri ,alt yapılarsa bu gelişmişliğe hazır değil.çok eksik var. son teknoloji ile ilkel kasaba istasyonu birleşmiş…günümüzde çok hızlı gelişen teknolojiyle geçmişin genel hali trajikomik halde ki,örnek ;mesela benJ .. 3,5 saat sonra An-kara.. ilk kez içinde gezeceğim.. buraya Engürü-Çapa- Başşehir de deniyor. sevdiğimi söyleyemem.hala tüm yatırımın neden Güneydoğuya yapıldığını çözemedim. aşiretlerce yönetilen- kavimci genel etnik halkı ülkemize ve devleti milletimize inanmayan, kendilerini bizden ayrı gören bu güneydoğuda; hemen tüm şehirlerin yolu, suyu, iklimi değiştirecek kadar bol barajı, yüksek bereketli tarımları var. diğer bölgelerden daha görkemli yatırımlarla gelecek adına bizlerden  çok ilerideler ..neden bütün vergiler Güneydoğuya  gidiyor ve biz büyük şehirdeki enayiler pahalılık, hiç bitmeyen korkunç  faturalarla  süründürülüyoruz?..  halk bunun hesabını yönetimden sormalı.. 


Engürü belde başkanı, ülkemizdeki en yeşil ,en çok ağaç olan ilk şehir kendilerinin olduğunu söylemiş, ki, çok güldüm. sanırım otları ağaç diye saymış.. tabii bu şehrin yeni yapılanma olan yerlerini göremediğimizden, birde o bakış açısı değişikliği var!! ama görsem ne olur ki ? kendi yaşadığım betonşehir de dahil, her yanını yönetimin mahreminin sülalesi beton tarlalarıyla dolduruyor(işte o korkunç hırsları tamahları yüzünden halk ondan ve islamdan bu derece nefret ediyor.)üstelik islamı güya temsil ediyorlar ama mahremiyete zerre saygıları yok. bu nasıl islamı temsil etmek?!.ne komşu, ne göz hakkı var. kendileri için tasarladıkları yaşam alanlarına namahrem sokuyorlar mı? hayıırr! ya halka yaptıkları ahlaksızlık aşılayan içiçe, dipdibe camlar, mahremiyetsiz, yalıtımsız sefertası evlere ne demeli? .benim yaşadığım yerde belediyece  talan edilmedik metrekare kalmadı mesela. hava akımı dönmüyor, sıcaktan nefes alınmıyor, bu kadar iğrenç beton tarlalarına ve  kilometrelerce duran iğrenç ötesi o duvar görüntülü  tamahkar binalara nasıl izin veriyorlar, ne zevk alıyorlar anlamıyorum ki.. görgüsüzler. GELEN GİDEN HEP AYNI ÇİRKİN YAPILAŞMADA..  ama ne o paralar, ne kartvizitler bir yerden sonra aynı diğer gelip geçen aç gözlülerde olduğu gibi, onlara da fayda vermeyecek....


"İNSANIN İKİ VADİ DOLUSU ALTINI OLSA,ÜÇÜNCÜSÜNÜ İSTER.İNSANIN GÖZÜNÜ ANCAK BİR AVUÇ TOPRAK DOYURUR." ( Hadis-i şerif )

aç gözlü müteahhitler, aç gözlü toprak sahipleri, aç gözlü doymak bilmez  sürekli talep eden biz alıcılar…
güya para yok.daha topraktan evler tüketiliyor.alınan kredilere ömür boyunca eşek gibi fatura ödeniyor. neden bu kadar haris ve aç gözlüyüz bilmiyorum Sevdiğim. hele islamı temsil ettiğini sanan bu  talancı akraba-uyduruk rasputinlerin elinde oyuncak olan-gelecek manevi reisliğine yatırım için etrafa dağıtılan  vakıf malları- oymaca ve oydurmacalarını hiç sevmiyorum.ve hemen herkesinde bu yakın akrabaların ülkemiz topraklarını yağmalamasına gıcık kaptığını her yerden duyuyorum. yanii Sevdiğim ülkemin kaderi ne despot askerde ne sivilde hiiç değişmiyor. herkes sadece kendi ehlibeytinin kesesini ve nefsini doyuruyor.. hemen tüm inşaatlar birinin kardeşininmiş  ve herkes bunun fitnesiyle kaynıyor(halkın her yerde bunu bağıra çağıra söylemesi çok ağır bir şey ).. aç gözlü, topraktan yaratılmış toprak insanın aç gözünü sadece toprak doyurur vesselam..

Neyse .biz seyahatnamemize devam edelim
J.hızlı trenden Ulus denilen bir yerde indik.bir taxi ile konuştum.. çünkü gideceğim yer çok uzakmış. şöför, hızlı tren hakkında oradaki yetkililerden öğrendiği her şeyi özetliyor, onu dinliyoruz :”hızlı tren için evvela Japonya ile anlaşılmış. ama sabah ikindi mesaisi, yüksek kaliteli iş gücü, işçilerin himaye maliyeti çok yüksek ve bitiş süresi daha uzunmuş. işte bu yüzden yönetim 24 saat kesintisiz ve daha korunmasız emekler,çok daha çabuk imalat için yarı fiyatına Kore ile anlaşmış. bizim zeminimiz çok yumuşak olduğundan hızlı tren için henüz uygun değilmiş. belki bir 10 senede zemin tam oturup sertleşeceğinden, bu trenlerde olması gereken sürata kavuşacakmış. zaten yolda giderken km lerin çıkış- iniş kaydından zeminleri az çok anlarsınız. işte bu zemin yüzünden sık sık ray değiştirme arızaları olup, verilen süre daha uzayabiliyor...Her şey düzeldiğinde çok güzel olacakmış..


çok zeki, kibar, her siyasi ve olup biten tüüm dedikoduları bilen Urfalı taxicim evlerin arasında adresimi bulup, gelip beni alıp, o eve teslim etti sağ olsun.zili çalıyoruz..çıın çiin !!kapı içindeyim.. örtümü açıyorum… ooo..ayağa kalkmış.. sarılıyorum..gözümden yaş geliyor. özlemişim.. elimden tutuyor ve hemen yanına oturtup :yanımda dur. basar-göz ve semi-işitme-kulak esma tecelli zuhurum neredeyse hiç çalışmıyor.  ben o zamandan beri çok yaşlandım” diyor. 95. yaşındaymış. bizim evveliyatımızın 10-15 yıllık olduğunu sık sık söylüyor.


30.000 küsur sayfa yazısı olmuş. bundan 10 sene evvel rüyamda verilen ALİ KİTABINI deliler gibi her yerde arar fakat asla izini dahi bulamazken , gelen haberle O'nun yazılarından okumuş, telefonla tanışmıştık. daha sonra Evvel Zamanım hayatıma girip; hayalimde bana verdiği Ali Kitabını tüm aramalarıma rağmen hiçbir yerde bulamayınca, mecburen kendi ayaklarımla O’na gidip kitabımı istemiş ve başıma binbir türlü çorabı işte o anda kendim örmüştüm. Talep etmenin bedeli..

evime döndüğümde sokaktaydım J .ve Mahmud Amcamda yaşadığım şehre gelmiş, telefon açıp: “buradayım gelll, seni göreyim “demişti..işte o perişanlıkla bir gün sonra O’na da gitmiştim. sadece yarım saatte, öğrencilerinin içinde uygulamalı, bağıra çağıra, benim asla sesli söyleyemeyeceğim kelimelerle hiiç bilmediğim bir ilmi anlatmıştı. yarım saat sonra çağrıldığım yere geri dönen ben, belki bir kaç hafta sürecek korkunç baş ağrılarına gark olmuş ,ölüp ölüp dirilmiş,aklımı kaybetmiştim .. yani beni iki taraftan da yerle bir edip, birde dünyevi zulme salmışlardı. üstelik üçü de  bana hiiç acımamışlardı.. neyse bin şükür ki, bu anormal yüksek yıkımla anında yerle bir edilen ben, taaa temellerimden itibaren yeniden inşaaya başlanacaktım..

işte BUGÜN MASALIMIZIN MİSAFİRİ ASLINDA EV SAHİPLERİMİZDENDİR VE SİZ MASALIN ÇOCUKLARINI SEVGİYLE SELAMLAR( ahh!! Ey masal çocukları olduklarını sananlar, sizlere senelerdir kimlerin ders verdiğini bir bilseniz yatıp kalkıp secde ederdiniz ya neysee) ….


Mahmud Amcam hiçbir ayrıntımı unutmamış. tüm detayları aynen bir  babanın evladını himayesi misali tek tek soruyor.haklarım için neden hala başvurmadığıma kızıyor.ona söyleyemem.duysa daha çok bağırır biliyorum
J..sorduklarını cevaplayınca yumuşuyor. “iyi bari,hiç yoktan iyidir” diyor.. Sevdiğim, O’nun  özel hayatımı unutmaması ve dert edinmesi bana çok dokundu, buna çok ihtiyacım var . .ayrıca hala kendim gibi biriyle tanışıp konuşamadığım için ne kadar yanlızım biliyorsun. O ’nunla konuşmaya, o korkunç tehlikeli yüksek ilmi duymaya ihtiyacım var.çünkü başka şekilde ruhum doymuyor.. ve O’nu sık sık reddedip kaçsam da, ruhen O’nu kabul edip sonuna dek anlıyor, üstelik o anlatırken kolayca hayal edip yaşayabiliyorum.. işte bu ilim yüzünden hiç kimse bizi sevemeyecek ve bizden hep korkup kaçacaklar değil mi Sevdiğim .elimizde değil..belki de ben O’nun meşrebindenim, henüz bilmiyorum. sadece  O’na aşık olmadığımı biliyorum..arayanlar bulurmuş ya, bizde aramaya ve yola devam ediyoruz..kendime ahi bir mürşid bulmam lazım. ama ne yazık ki hiç kimse ahilik ne bilmiyor bile.. işim zor..



O’nun dikkati birden değişiyor. hala yazıp yazmadığımı ve sohbetlerimizin devam edip etmediğini soruyor:”hadi bana o millete anlattığın sohbetlerinden , yazdıklarından oku.o nasıl bir masalmış bakalım “ diyor.. “tamam” diyorum (* O’nunla ilk tanışmamızda, kitabından açtığı bir sayfa başını işaret edip, şimdi bana burayı oku deyişini, benim onun tam karşı sayfasının en altını okumaya başlayışımı  ve O’nun neden söz dinlemeyip dediği yerden başlamadığıma bağırışını gülümseyerek  hatırlıyorum ..hiiç değişmemişiz
J) ..


aslında benimle eğleneceğini ve yerin dibine sokacağını biliyor ama kendime hiç acımayıp, O’na yem olmayı severek kabul ediyorum..
cep telefonumdan bloğumu açıyor, 7.masalımın karakıtmiri post ve nefes adlı ilk bölümünü okuyorum..aahh! yandımm!.ve bağırmaya başladı!!.”çok hızlı okuyorsun ,anlayamıyor ,duyamıyorum.böyle tane tane oku!! “ Okuyorum, okuyorum, okuyorum ..beğenmiyor.. hep bağırınıyoruz J..sonrada ;”bu ne?! şimdi bana açıkla. bu nefesi nerden anladın da böyle yazdın?”  diyor. “rüyamdan “ diyorum. anlat diyor.anlatıyorum..”hıhh. ama o rüya , masal bu ,gerçek değil ,rüya ile ilim olmaz. bunlar boş laf “diyor.. hele karakıtmıripost sahibi efendim cümlemi öyle bir diline doluyor, beni yerden yere vuruyor ki, nerdeyse ağlayacağım. ama ağlamadım, sadece güldüm J.çünkü O’nun kendi ilminden başka kimsenin tek kelimesini dahi kabul etmediğini biliyorum ve sizde az sonra göreceksiniz …


ve beni alayla yerle bir ettikten sonra:”ehh..bunca yıl sonra bizi unutmamış, hatırlayıp o kadar yol gelmişsiniz madem, bizde size şimdi bir üst anlamdan anlatalım” diyor..bende hemen ;ama sizde bana ait hiçbir şeyi unutmamışsınız “diyorum..yine sinirle bağırıp şöyle diyor;böyle vücûden yaşayan, bu idrakle konuşan biri hiç unutur mu, unutmaz!.. sen masal anlatıyorsun.hepsi palavra ,hepsi rüya,yalan.boş laf.seni okuyan var mı bari?”..çocuk:”evet ,hem de bayağı kültürlü kişiler okuyor” O:Allah Allah demek insanlar senin masallarını,yalanlarını okuyacak kadar cahiller”. hanımına dönüp diyor ki:”yahuu bu insanlara ne olmuş,masal okuyorlar,rüya okuyorlar,yalanla uğraşıyorlar
J”..sonra dipdibe el ele oturduğumuz halde, aynı kurdun kırmızı başlıklı kıza eğilmesi misali sık sık başını başıma eğip , gözlerini gözlerimin içine sokarak anlatmaya başlıyor..


“bak evladım bizi sayıp buraya gelmişsiniz, sağ olunuz.. bizde sizle ilk sohbetimize böylece başlayalım madem..
bir kere ben sen gibi yalan, masal, hayal, rüya söylemem.o palavralarla işim olmaz benim.ben vücûdan anlatırım.”bak bana.vücûden varım değil mi?” ….“evet “diyorum.. işte ben her şeyi bu vücudumla ispat ederek anlatabilirim. sesimi mi kaydediyorsun?. tamam bunları da aldın mı? all…işte Kur’an ı bizzat canlı, bilfiil kendimde bilip bulup, yaşayıp  vücudumla ispat ederek anlatıyorum.. mesela bir yazım vardır ki başlığı İNSAN Kİİİ diye başlar..ne demek bu söyle? Çocuk; insan ki demek, o insan ki her şeyden ayrı, amma !! demek… O; “evet ama daha ötesi. her şey insana gelir,insan olur”…


Mahmud Amcamız evvela İhlas Suresini vücûden anlatıyor ve çocuğa ispatıyla soruyor. çocuk eski öğrendiklerinden her soruya cevap veriyor.. ve eğer cümle O’nun dilediği şekilde olmazsa yine bağırılıyor.. hem soruyor hem de kızıyor ve şöyle diyor:” sen bişey bilmiyorsun yahuu.her dediğin yanlış.ben senin dediklerinden hiç anlamıyorum. sana sorduklarıma senin kelimelerinle değil, benim kelimelerimle cevap vereceksin anladın mı?!
Jtamam “ diyorum ve O’ndan O’na, ne derse “şimdi evet de” dediğine evet veya “şimdi hayır de” dediğine hayır veya dediği kelimeyi tekrar ediyorum J (*Sevdiğim aynı Sana benziyor değil mi? yani beni zorla itaate çalıştırıyorsunuz )..


arada sık sık başını başıma eğiyor ve gözlerini gözlerime sokarak şöyle diyor: “nasssııll?!! daha önce hiç böyle bir şey duymuş muydun? Çocuk: “süpper! Hayır hiç duymadım,ilk defa duyuyorum”..O: duyamazsın tabiii.daha evvel, M.., M.. A.. , H... B. . V. ,o karakıtmiri post Hızır da dahil ve diğerleri ,hiç biri bu ilmi bilemediler. onlarda okuyup yazdılar ama dediklerini kendileri bile anlamadılar.. çünkü bu ilim sadece bende var.. ben bir taneyim..haa sende teksin  o başka. herkes tektir unutma.. … çocuk: ”ama o zaman ilim ve teknoloji böyle açılmamıştı ki bu kadar net anlatsınlar, tabii ki böyle anlatamazlardı, çünkü bu teknik bilinmiyordu”..ahh keşke demeseydim..O çok sinirle daha bir bağırıyor: ”nerden uyduruyorsun gene bunları.yok bilim teknoloji açılmamış filan.ben sana Vücuden ispat ediyor ve anlatıyorum değil mi? bunu başka yapan, ben gibi anlatan hiç gördün mü? Allah’ın ilmi tektir. Vücûdan vardır. başka türlü teknolojisi, tekniği  olmaz. başlangıçtan beri asla değişmez...peki bu ilmi benim gibi yazanı okudun mu? .çocuk: hayır,bir tek siz J..O:”yok asla bulamazsın,bir tek Mamud amcan..


ve Sevdiğim O, bana İhlas Suresi ile Kadir Suresini yine uygulamalı vücudan
ispatla tek tek ,kelime kelime anlatıp ,tastiklettiriyor. leylin uyduruk  siyah olmadığını karanlık olduğunu öğretiyor. bu masal dedikodu bölümü olduğundan hata yapmamak için karanlık ve aydınlığı bir sonraki masala erteliyorum ..çünkü halen o gözlerden ve pek çok şeyden halsizim. gözlerime sis inmiş misali. sanki göremeyecek ve artık yazamayacağımı hissediyorum, bilmiyorum.. (*bana yine nefes edip, beni nurlandırıp, nefha vermelisin.çok halsiz ve yorgunum..hiç bir şeye ilgim kalmadı.hatta yazmaya bile.. dün vitaminler içmeye başladım..)


sonra diyor ki:
ben sizi ara ara uzaktan hep takip ediyordum..kaç sene mesnevi dersi yaptınız ama hiçbir şey öğrenemediniz,hiçbir işe yaramadı. hoş zaten olsa da anlayamazdınız J..şimdi bana mesneviden ilk cümleyi anlat bakalım ne demek istemiş,hoş O’da söyledi ama kendisi de anlamadı ya neyse!”

…ben akla hayale gelmedik masal cümlelerimle boğuşurken O büyük bir zevkle gülüyor ve:hah haa!! Nerden atıyon bunları koca Yozgatlım benim!!bari konuşma da sus! Konuştukça dibe,çamura batıyon,hiçbir şey anlamadığın ortaya çıkıyor”diyor..  ..  ben gülmekten öleceğim ama .. ”tamam siz  anlatın” diyorum.. DİNNLEEE  NEY’ DEN derken az evvel anlattığı NEY’den çıkan sesin nasıl  vücûd yaptığını tekrar ediyor (heyyt be süper..O anlatırken anlamını çözememiş, ne basit anlamış demiştim..çok özür dilerim..ŞİMDİ YAZARKEN NE YÜKSEK ANLADIĞINI ÇÖZDÜM. teşekkürler .. böylece  söz dinleme  erdemine ilk kapım inşallah açılmış oldu ve amiinn) .. hııım bu bölüm çok ağır Sevdiğim.. yüksek ilimler diğer masala..görme  ve işitmenin nasıl vücûd bulduğu  vs.



diyorum ki:diyanet sizle çalışmalı, bu ilimle bir meal hazırlamalısınız.. herkes bu yüksek idrake ermeli”… O,kimsenin anlamayacağını ve kabul edemeyeceğini yineliyor. hanımı :”öldükten bayağı seneler sonra o dediğini yapacaklar merak etme” diyor. .elimdeki ses kaydını masalıma ekliyeyim mi diyorum..oo .tüm öfkesi ile bağırıyor:” sen kim oluyorsun da benden izinsiz bu kaydı yayınlarsın” diyor.. çocuk:”ama hem kimseye duyurup öğretmiyorsunuz, hem de kimse anlamıyor diye kızıyorsunuz .işte o yüzden de ortalık benim gibi masalcılara, hayalcilere, rüyacılara , yalancılara kalıyor” diyor.O diyor ki: “bunları anlatsan sana gavur derler..seni domuzbağıyla boğarlar. hani bir kadın vardı.az önden gidip bir iki şey söyledi ,aynı onun gibi domuzbağı yaparlar.. hoş zaten tüm milleti boğaz köprüsü ipleriyle domuzbağıyla bağlamışlar ya..yavrum..  bu ilim herkese göre değil. keşke yapabilsen, keşke anlayıp yazabilsen de öğrenseler..ama nerdeee. sen hiçbir şey bilip anlayamıyorsun ki, beni yazacan..sen bunca yaşa gelmiş geçiyorsun, daha ne kendini bilmiş, nede bildirebilmişsinJ .sen yapamazsın.ama bana papazı getir, en yüksek bilim insanını getir anlatır ve vücûdan ispat ederim. hatta taşı getir taşa anlatır ve taşı gözünün önünde çatlatırım.. ama sen hiçbir şeyden anlamıyorsun, yapamazsın..


*Sevdiğim ,
ilim müminin yitik malıdır.Onu Çin’de dahi olsa alıp getirmeliyiz, kullanmalıyız ya hanii.işte ben bu anarmol sohbetin tesadüf olmadığının farkındayım..bu yüksek lütfa nail oldurulduğum için çok şükrederim. .onu en doğru ve en kolaylaştırılmış şekilde masallarıma monte edeceğim inşallah. tabii ben son derece cahil olduğumdan ancak, bir ev hatunu –masal seviyesiyle kaydedeceğim ..


Birazdan başka yetkin resmi makam talebesinin geleceği haberi geliyor.örtümü başıma alıyorum.O çılgına dönüyor..örtüme çok hakaretler edip diyor ki:”bu ne? ıııyy!! ..Çok çirkin oldun.yüzüne bile bakamıyorum.at şunu başından, çıkartt! Nerden çıktı bu.yok öyle bir şey islamda. o devirde altın çok kıymetli.hırsızlık ve katiilik çok yaygın.örtüyü omuzlara dek indirmek kadınların ziynetlerini saklamak içindi, o kadar.şimdi öyle tehlike yok. aç çabuk o başını”..

açmıyor ve gülümsüyorum..O’na benimde bir zamanlar kalbim bu konuda çok bozulduğunda ve günümüzde hiçbir erkeğin kadınının örtünmesini hak etmediğini anladığımda; Evvel Zamanıma örtüsüz olmak ,çalışmak, hür olmak izni için gidişimi hüzünle hatırlıyorum..O’nun sabahın erinde hasta yatağından nasıl fırlayıp hiçbir talebime izin vermeyişini de tabii.ve akabinde hayalime giren din sahibimizin nasıl örtüneceğimi uygulamalı gösterişi gözlerimin önüne geliyor..SONRA NUR SURESİNİN İLK AYETİNİ İDRAK ETTİRİLİŞİM..Ona bazı kişiler nasıl örtünemezlerse, bazı kişilerinde soyunmalarına izin verilmediğini söylemedim tabii..gerçi benim örtüm hiçbir işe yaramıyor amma sembolen de olsa, bilmediğim bazı sırları sanırım ki var, değil mi Sevdiğim…


Ona kalbimin örtü konusunda en bozulduğunda;
örtüyü ret ettiğim en dip yerde dahi, yine Onun bana, yine kendi tenimde uygulamalı anlattığı  sayısız sperm meni insancığın hiç durmadan çiftleşerek , bana- beni vücut kıldıkları mahremiyetimi idrak ile,beden evimdeki bu çok özel mahremiyeti-haram şehrimi muhafaza için mecburen  örtünmenin farz olduğunu  kabullenip, kalbimin sukûna erdiğini de anlatmadım...ama O bile, kendi anlattığını demek ki kendisi dahi anlamamıştı.. DİNLEYEN ANLATANDAN ARİF GEREK GERÇEKLEŞMİŞTİ yani. J(hz Pir’in intikamını yazarak almış oldum şükür )…



birde  geçen sene bir arkadaşımın kalbi böyle bulanmıştı.geçen sezon belediyedeki tasavvuf sohbetinde dinlediği bir yetkin makamın elindeki İngiliz kraliçesi resmini onlara göstererek şöyle dediğini duymuş ; müslüman kadının İngiliz kraliçesi gibi giyinip öyle gözükmesi gerektiği vs. ben arkadaşıma o zaman inanmamıştım Sevdiğim. sen yanlış anlamışsın ,o asla öyle demez demiştim. ama şimdi bizim köyde öğrendim ki, o birde aynı sözleri tv de tekrar etmiş.. işte islam erkeklerin kalbi bozulmuş, kadınların bu derece iğrenç, eğreti, altı kaval üstü şişhane, her geçen gün çirkinleşen örtülere bürünmeleri ve o kadar hakarete uğramaları aslında hep erkeklerin nefislerinin tecellileri –zuhurlarından başka bir şeyde değil. erkeklerin içlerinin dışa çıkmış halidir aslında kadınlar. .balık baştan kokar zaten .üstelik bugün hemen çoğu  efendi örtü sevmiyor, yanındakiler sırf vitrin malzemesi, medyatiklerden seçiliyor..hatta bana da bir defasında, çook magazinsel ünlülerin bir efendisi eğilerek şöyle demişti: ”siz bilirsiniz aslında, islamda kadına örtünme yoktur.baş örtüsü Yahudilerin devrinde kadının  kafasına geçirilen çuvaldan bize geçmiştir”..


Sevdiğim .. zaten ölüme doğru gidiyorum.ha başım açık olmuş ha kapalı. ben aslında tek bir erkek  için dahi saçımı örtmem .değmezler. hatta onlara örtüneceğime  açabilirim de. ama sadece tek bir kişi için ,O’nun hatırına, bana rüyamda nasıl örtünmem gerektiğini  en zarif haliyle uygulamalı gösteren için hayatımı böyle, gösterdiği gibi geçireceğim vesselam..


Birazdan beni en güzel şekilde ağırlayan bu asırlık dostumdan ayrılacağım..
şimdi yetkin makam bir öğrencisi de bize katıldı..veda ederken aniden ona sekte koyduğum rüyamı hatırladım.. söyledim. “anlat onu bana “dedi..çocuk:O zaman sizi rüyamda görmüştüm.yatakta üzüntüden  hasta ve çok ağlıyordunuz. bana dediniz ki :kızım evden kaçtı, onu bulup eve geri getir..sonra ben bir eve girdim ki 16 yaşlarında çok genç bir kız sizin kızınızmış .ona şöyle dedim: “sen evden kaçmışsın,baban çok ağlıyor,üzüntüden hastalanmış ,eve geri dönmeni istiyor,eve dön”. aaa kız bana dönüyor ki, o kız benmişim.ve kız omuz silkiyor.. gülümsüyorum. işte rüyam böyleydi aniden hatırladım diyorum”.
karşı koltuktaki yetkin makam talebesi hemen rüyamla alay etmek için atılmak üzereyken, O, aniden onu durdurup susturuyor ve diyor ki:dur! Rüyada nice hakikatler gizlidir, bir şey deme”..

İşte Sevdiğim Onunla vedalaştık..izninle(ki izin sormama gerek yok demiştin hatırla lütfen,edeben soruyorum J) canım böyle özel yüksek ilimle sohbet çektiğinde yine O’na gideceğim …



Hacı Bayram-ı Veliden, bir 95 lik ruh doktorunun baş yardımcısı  yanında kardeşimle birlikte   gelip beni alıyor..oradaki türbeleri gezdiriyor.gece oteldeyiz.sabah telefonuma bu şehirde yaşayan bir masal çocuğundan mesaj gelmiş.bana anlatması gerektiğine inandığı bir hayalini yazmış.. okuyorum. yalan söyleyemem. buradayım diyorum. seviniyorlar. görüşmek istiyorlar.. aynı prize fişlerin bağlı olması ne ilginç şeyler yapıyor değil mi Sevdiğim..kaçamazsın..kimse kaçamaz.. bugünde S.  Bey yine türbe gezdiriyor. AHİ MEZARI soruyorum.hemen yakınmış. yürüyoruz. fotoğraflıyorum..olamaz.süper. ne keşfettim.ve burada siyaset çok baskın bir ilim var.ahilikle alakalı harika şeyler öğreniyorum ama şimdilik zulaya
J


Hacı Bayram-ı Veli’den bize jest var..
az sonra kilitler açılıyor.yerin altında eğilerek yürüyoruz..hıım.çok özel.4 hücre var.biri başta O lider. yanında 3 mini odacık.ben ortadaki Akşemseddin hz hücresinde karar kıldım..teşekkürler Sevdiğim.ve tabii geçen idare değişiminde bu dehlizde yapılan ritüeli de öğrendik..biz çok şanslıyız değil mi?


İkindiye yakın medeniyetler müzesindeyim
.çok harika.tam büyük bir zevkle geziyordum ki masalımın iki yuvasını bulmuş çocuğu tel açtı.biz kapıda sizin çıkmanızı bekliyoruz diyorlar..Allahım ya! diyorum isyanla içimden.tanrılara ne kadar düşkün olduğumu biliyorsun ve beni olağanüstü bir yerden, aradığım şeyi göstermeden yine çıkartıyorsun diyor ,dışarı çıkarken gülümsüyorum..ve geçen masalıma yazdığım yaklaşmak ,konuşmak, hayatlarımıza burnumuzu sokmak yok yasağım lime lime ediliyor. hiç tanımadığım insanlar beni bir araca koyup hiç bilmediğim bir yerdeki evlerine getiriyorlar. ev çok kültürlü ve çok yaşayan özel bir ev. içindekiler daha özel tabii…Ev sahibimle dalga boylarını daha derin konuşabilmeyi çok isterdim..4 saat süren an kadar kısa bir sohbet (Mahmud amcam bu zamana zamansızlık dedi.sohbetteki zevk zamanı yok edermiş yaaa)  onlar çok derin bilgi yüklüler. üstelik yaşayan bilgilerini çalışarak kazanmışlar. masalım onlarla çok daha anlamlı ve daha zengin..



Gece Kastinneydimoniye hareket.. 4,5 saat sonra hz Pir Şeyh Şaban-i Veli sokaklarında yürüyüş. yan komşu kapısından giriş ve uyku…iki gece sonra köye gidiş..aaa .baharda sık sık yağan dolu yüzünden hiçbir meyve ağacında meyve yok..bizde düz arazi olmadığından denize giren şehirlerine geri dönmüş.köy sakin, ıssız.sadece en büyük torun Davut abi var..Haybabam onuda kendi rehberine götürmüş vaktiyle..hergün  sohbete geldi sağolsun.Hacı Bayram-ı Veliden,Muhammed Nurül Arabiye,Şems i Ergüneş’ ten Kazım  ve Ali Rıza Efendilerine silsilelerini sayıyor.. gülümsüyorum.. oda hamzavi Melamiler gibi coşunca aynı şeyleri söylüyor,  tabii böyle anlarda onların kontrolleri namümkün J..

paşa adında melami meşrepten gri bir papağanı var.inanılmaz kabiliyetli. şu sıra yasin ezberliyor. Allah, Muhammed,Ali ve kelimei tevhid dahil çok şey söyleyebiliyor. paşa ya tevhit mertebelerini öğretirse onu tektaşa kadrolu rehber olarak işe alacağımızı söylüyorum. gülüyoruz. çünkü biz senelerdir tevhit mertebelerini ne anladık, ne öğrenebildik ama bu papağan hemen ezberliyor. gerçi bende Sevdiğimin tûtisiyim. yani bir farkımız yok."Davut abi bu papağana verdiğin emek ve zaman kadar bir insanla uğraşsaydın onu mürşid yapardın biliyor musun" diyorum.. gülüyor ,doğru diyorsun yeğen  diyor..


 9 eylül Salı…
birbuçuk saatlik yoldan sonra yine Kastinneydimoni’ deyiz. bugün buradaki dostlarımız bize şehir turu attırdıktan sonra rastgele açılıyoruz. yolumuzda 400 sene evvel Mekke’den buraya yerleşmiş Balabanağa konağı ve ehlibeyt sakinleri var.bir kaç nesil akraba bir konaktalar.. turizme başlamışlar..bizi ağırlıyorlar.harika insanlar.. sonra DADAY da Emirbey atlı tesislerindeyiz.. burası yeni açılmış. herkese tavsiye ederim.fiyatlar çok uygun.tabiat muazzam. Her şey nezih, huzur, güven, kalite hepsi var..ATV lerle güneşin batımına gölete gidilecek..ben araba kullanmayı bilmiyorum diyorum..oranın sahibi hayır biliyorsun,çok basit. bak bu gaz ,bu fren.ben yanında olacağım.korkma sen kullan diyor.ve inanılmaz hızla,ilk defa bir atv de, yılan kıvrımlı, engebeli yollarda en süratle giden ve herkesi hayrete salan benim..nedenn?çünkü cahiller cesur olur da ondan..tam 18 km sonra indiğimde, herkes bendeki bu korkusuz sürati ve başarıyı coşkuyla tebrik ediyor..


 10 eylül Çarşamba..
hz Pir’in imamını da köyünden alıp, Benli Sultan’a gidiyoruz.oranın imamı ve devam eden gölgelerin inanılmaz lezzetli çiçek balı üreten bir talebesi  bizi bahçede ağırlıyorlar.. buranın iklimi ve tabiatı harikaymış.. zaten burası çok yüksek bir yer..


 11 eylül sabahı evdeyim..
yorgunum.o başımı koyar koymaz uyumalarım nedense kalmadı..eski halime döndüm..uyuyamamaktan nefret ediyorum.. korkunç baş ve göz ağrılarım var ki, bir haftadır hiç geçmedi Sevdiğim. yine göz doktoruna gitmem lazım.uykumun Senle alakalı olduğunu düşünüyorum.hiç hayal göremediğimi, tekrar etmeme gerek yok sanırım. sadece  uyumadan evvel  gözlerimin içinde ateşler yanıyor veya ışık parçaları düşüyor nedense. gözlerim iyice bozuldu bence. bu seyahatin izdüşümü rüyamda ülkem yöneticisini görüyorum. ama ona ne verdiğimi bilmiyorum. ahilik veya yukarıda yazdıklarım olabilir.. rüyamda ilk defa onunda aynı rüyayı o anda gördüğünü anladım. çok ilginçti..bakalımm. haftaya yerimiz olursa ahilik ve karanlık ve aydınlık denemelerimiz olsun inş ve amiin..


Mahmud Amcamı teşekkür için arıyorum..
tüm işlerine bakan ve her şeyi elinde tutan-bu ilimleri kendinden başkasına verdirtmeyen yardımcısı telefonu açıyor .eee Mahmud, adına yaraşır büyük bir jesti, işte şimdi biz –alay ettiği o masal çocuklarına yapıyor, sıkı durunuz lütfen..O yüksek sesle ne söylerse ,yardımcısı aynen o kelimeleri çocuğa aktarıyor. denen şu ki: “bundan sonra rüya anlatmak,masal yok.vücuden benim sana anlattıklarımla herkese konuşup anlatacaksın tamam mı..çocuk tamam diyor gülerek.o aldığın ses kaydı var ya.işte sık sık onu dinle.aynı o kelimelerle herkese anlat”..Allahım kalbim ferahladı..izinin duyurulması kadar güven verici hiçbir şey yoktur hayatta ki,gayet iyi bilirim..


Sevdiğim tüüm hediyelerin için teşekkür ediyorum..
bunların incinen kalbime deva olacağını sanıyorsan aldanıyorsun. Anladım ki hiçbir bilgi, hiçbir ilim, hatta kimselerin ulaşamayacağı kadar yüksek bilmekler dahi AŞK’IN HAZZINA YAKLAŞAMAZ.. bana verdiğin ders için teşekkür ediyorum.. Seni karanlığın içindeki ışıkla selamlıyorum. öptümm..



HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ

103.ASR SURESİ: (1-3) Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.


ZEL..harf değeri 700...kainatı, her şeyi kudreti ile ihata edip ,tasarrufatı altına alıp, olaylara ve şeylere hükümdar olan  Z güçtür..mesela bizim alemimiz de bu güce Güneş sahiptir.. güneş, her iş ve eylemini İNSAN İÇİN YAPAR.. yeryüzünde de iki boynuz sahibi-makamı Z’ÜL KARN EYN -İnsan-ı Kamil=KÂBE KÂVSEYN ALEMİ bunu temsil eder..
Z ÜL KARN EYN: Z ÜL ;ÇİFT ZAMANLI
KARN kelime anlamı ;boynuz
EYN kelime anlamı ;Zaman, an anlamında eski sözcük, Zaman, Yaman, Sırt, üst baş,

İnsanın İNZAL OLUŞU; soyut alemden –ilahi enerji-feyz bedenimizin ,somut –madde alemine gelerek kendisine bir vücûd inşa edip, bedenlenmesidir .Güneş’ten gelen ziya-ışık parçacıkları İnsan’a can verir.. insan bedeni  aslında karanlık ve soğuk bir mağara gibidir..4 anasır-ı erbâ da denilen ,aslında sayısız maden ve elementten mürekkeb bir cevher madeni dağıdır UHUD DAĞI İNS’AN…kim ki mağaradaki bekçiyi geçer ve içeri girebilirse UHUD  DAĞI altındaki sayısız cevher yatağından dilediği taşı alabilir J(masalın bir çocuğuna özel jest ).. Ashab-ı KEHF..  

99-ez-ZİLZÂL SURESİ:
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı,
2. Toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı,
3. Ve insan "Ne oluyor buna!" dediği vakit,
4. İşte o gün (yer) haberlerini anlatır,
5. Rabbinin ona bildirmesiyle.
6. O gün insanlar amellerini görmeleri (karşılığını almaları) için darmadağınık geri dönüp gelirler.
7. Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.
8. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.


güneş RAHMAN GİBİDİR.. kişiye özel değildir.. tüm yaratılmışlara eşit doğup, batar.  yaratılmışlar perdelerini güneşe açtıkları miktarda O’nun ışığından, ısısından, ilminden faydalanarak  RAHİM –KAPSANAN ve KORUNANlar dan olurlar...her şey insana gelir ve devrini insan olunca tamamlar..ama hangi İNS’AN?. Bu aynı kişinin RUH’ undan=  Muhammedi NUR’ u IŞIK VÜCUDUNDAN ne kadar haberdar olduğu  misalidir.. işte bunu bilip  anlayan kişi kendi içindeki HAKK GÜNEŞİNİ de battığı yerden  DOĞURUR.. kendi KEVSER-i, kendi SELSEBİLİ  KAYNAMAYA BAŞLAR…. o artık ebter değildir.. soyu hiç kurumayan ANA(HÛ) kaynaktandır..


((*2 Hidrojen +1 Oksijenin  ezvacı vuslatı tevhidinden, çocukları SU(HU) doğmuştur..J = Allah her şeyi sudan yaratmıştır.. SÛBHÂN O’DUR..

ve  O iki eşlidir.
(iki boynuzlu –ZÜLKARNEYN iki kavis sahibidir )

H
etken(  RUH-dişil+ Onötr(AYN’Â -eril) Hedilgen (NEFS-dişil) İNSAN-I KAMİL MÜRŞİD ..



kim ki; artık bu  kişi, aynı Zülkarneyn misali güneşin battığı karanlıkta kendisini kadirler işte ona o karanlıkta nurlar iner ve çerağı uyanır, KADİR O OLUR…  hem kendisini aydınlatır, hem de başkalarına güneş olabilir.. ve bazen bir semada, arzda ve ikisi arasında  2 güneş olabildiği gibi pek çok güneşlerde zuhur edebilir değil mi Sevdiğim
J
nur cihan
15 .09.2014
nuralem7@hotmail.com