29 Aralık 2010 Çarşamba

ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI – 17





ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI – 17

Merhaba Sevdiğim  ve Merhaba..geçen masalın yeni idrakiyle ,bu masalımızda balon patlatmaca oynayacağız tamam mı?hayatımız boyunca bizim şişirdiğimiz ve başkalarının şişirip şişirip bize hediye verdiği-köhne balonları poff diye elceğizlerimizle patlatacağız..sonuuç ..1. şık:gözümün önünü göremiyordum ya hanii..balonlarım olmazsa artık Seni görebilirim değil mi?..belki ,paralel ve meridyen evrenlerin kesişim noktalarından  bir yerde, aynı dalga frekans aralığında titreşir ve birlikte bir kahve içebiliriz diye umuyorum..hıı, ne dersinJ)?.. 2. şık:ya kendi balonumu da patlatırsam?:)
ve bu masal, Senin tüm yönlerinle  yöneldiğin Vechi  A’li CemAline adanmıştır.

Bir varmışşş bir yokmuşş..Zamanın nefesinde; Bir Nefes’lenen bir çocuk vamış..çocuk uyurken-ama- yok olurmuş.. uyanınca da-ama- var olurmuş… dolayısıyle, aslında çocuk yokken bile var olduğunu dün idrak etmiş..”oh be demiş ohh be..artık Senden hiiç ayrılamayacağımı anladım ya, içim rahat”..Sevdiğim, henüz kıskançlık damarım kurumadı bunu bil..Seni paylaştıkça paylaşıyor, serdiğimiz çadır da seyrettikçe seyrettiriyor, lakin gittikçe daha fazla kıskanıyorum ve tabiii Senden daha da uzaklaşıyorum!!?.. çünkü ben hala çokk kırılganım.. verecek yeni bir gönlün var mı bilmiyorum tabii .. benim Senle dertleşmeye fena halde ihtiyacım var..bu masalın konseptine uygun bir tavır bu aslında..astral tortularımı temizlemek adınaJ ..esasında ise ;çook FENA şımarmak istediğimi yazarken, bunun bedeli olarak canıma okuyacağını biliyordumJ..bilerek lades dedim ..ve kendimle yüzleştim..kendi akaşik dna sarmalımla ve transfer copy pastemle tabiiJ)

(( mankurt için açıklama:Manas Destanında mankutlaşmış bir adamın hazin öyküsü varmış hani..beyni kontrol edilen ve yönetilen..kalbine hiiç ulaşamamış olan..annesi gelir ona..yalvarır,ağlar..çocuğunun kalbinin sesini duyamadığını anlar.. son çare yalvararak ağlar..ama çocuğu annesini öldürür..yani ümmiyi,yani anneyi, yani gönlü..))

sonuç Sevdiğim..bildiğin gibi okuduklarım haricinde, yazdıklarımla da yüzleşiyorum ve  bir defa daha anladım ki,ben henüz hiiç olmamışım.. ham meyve bile değil,koruk bile değil,hala zakkumum.diken ötesi...bence bende hiiç iş yok..Sen boşuna bana emek veriyorsun..öyle çok şey anladım ki.. anlamak:)bizim yağmur damlaları inen cd denizimiz vardı ya Sevdiğim..işte her idrak, algı, anlayış damlası, diğeri üzerine açılan o manalarla, eski manaları  sahile vurup yok ediyordu..yeni farkındalık hayretleri;” hep hayretimi ,idrakimi, algı ve anlayışımı arttır ..beni Sana tekamül ettir “diyordu.

”hiç bitmesin” diye Senden bilmeden dilediğim ve Senin” hiç bitmeyecek” dediğin mananın da bu olduğunu şimdi yazarken anladım Sevdiğim..teşekkür ediyorum..ve Sevdiğim fişi prize takmak var ya hanii ,sanırım ben parmaklarımı oraya soktum bilmeden..neden ben böyle tuhaf bir defoya sahibim diye düşünürken, fena halde yanık kokusu geliyor bence..bu yanık tensel değil tefekkürsel..düşüncenin yetersizlik acziyeti yani..

birde şunu da idrak ettim aslında..bir şey olurken, onu o halde olduran sebepler zincirini , o tasarımı da görmek..ve gidip o tasarımın üzerinde harflerin yerini değiştirebilmek ,silip yeniden yazabilecekken” öfke baldan tatlı ya hanii” ..Allah ne verdiyse deyip; hormonal salgıların esiri olmuş en orgonik hali:J ile davranmak ve onunla yüzlenmek..Ya Rabiim ya..bence bu bahis en zoru..


geçen hafta, her zamanki gibi, yine geri dönmeye karar vermiştim Sevdiğim..yine vazgeçmiştim.yine kendime küsmüştüm..Seni de terk etmiştim..kii.bir tel geldi..diyordu ki:”ben 39 yaşımdayım..biz küçükken, sen bana  nokta dergileri vermiştin..bunları oku bak, hayatın değişecek demiştin..bana çok değişik şeyler anlatmıştın-ilkler göstermiştin..ve benim hayatım değişti..ama şimdi de yaşadığım çevre  beni anlamıyordu ve dışlandım..kendime yeni ortam, .. kampüsleri buldumJ..ve artık her an yeni öğrendiğim şeylerle hep yenilenip değiştim..şimdi ben seninle bunları oturup konuşabilmek istiyorum, beni kabul edermisin?”..işte Sevdiğim tam en pisinden çamura batmışken ve isyan etmemek için bana en kolay gelen şey, her şeyden vazgeçmişken  bu oldu…  Haybabamın  en son mekanından bu tel geldi..bunu O’ndan bana gelen destek olarak algıladım. pes etmemem lazım geldiğini, bunların normal olduğunu, yola devam etmek lazım olduğunu da.. bilmiyorum Sevdiğim ..insanı en çok kendi etinden, kendi kanından olan, kendi ardılı yani kendi acıtır değil mi?ve bu bana ne hatırlattı biliyor musun? ..Evvel Zamanımda böyle hüzünlendiği bir anda, ışıktan gözükmeyen Validesi zuhur etmiş:Anneciğim, Bizden hiç haber alıyor musunuz ?diye sormuş Evvel Zaman..”Evladım aldığınız nefesten haberim var” diye  cevap gelmiş..


Sevdiğim ,içimi döktüğüme göre masalımıza geçebiliriz sanırım..tabii evvela geçmiş masallarımın yeni  algılarından demlenmek istiyorum..çünkü çook uzun yazdığım için yer bulamıyorum..şimdi vakti ..HayAli  A’li Kitabım resimliydi.masallarımın da  konsept resimleri var..geçen haftalarca güneş tutuldu ya.. işte Sen doğduğun an, bizim masalın tutulumu bitti:).. lakin sabahı bu madde aleminde ay tutulduJ..aslında her masalım için bu tür şeyler bulabilir- söyleyebilirim.. ama bunun bakış açısı ile alakalı olduğunun da bilincindeyim..ve Sevdiğim bu resimlerden ne mana buldum bil..yazıp durduğum nokta delik-nun kalem- tek taş alyans yüzük –tevhid yıldızı- Mührü Süleyman’ı..yani o vuslat yüzüğünü.. Bayrağımızın simgesini..bu milletin nasıl  bir mirasa sahip olduğunu idrak ettim..her milletin ordusu vardır ve ordumuzun meşrebi a’li leri biliyorsun ki Hacı Bektaşi dir..disiplin. maddi ordu düzeneği ..manayı temsil edip anlatan”  hiyerarşi”yi.. ( kelimenin resmine bak hizaya gel!.. dehşet değil mi Sevdiğim..süper..)madde  ve mana .. piramit gibi..mertebeler makamlar rütbeler vs.=GÖREVLER… bunu en iyi Kabe görevlileri ,sonra Devlet-i A’li Osmanlı teşkilatı isimleri ve eski tekke hizmetlileri isim- sembollerinin anlatabileceğine inanıyorum..ben henüz o konuları okumadım.. fakat farkındayım..


işte bu tektaş yüzük-manevi nikah tevhid-i resim=ayyıldız(aygüneş) aslında şunu anlatıyordu..manevi hilafet asla bitmedi.. halen bu millet üzerinden tüm dünyaya yayılıyor..ve devam edecek..ne güzel değil mi Sevdiğim..zaten bu bilenlerin bildiği, benimse yeni anladığım bişey..sana çook komik  bişey anlatacağım,bak!! n’rden nereye gelmişim,ne cahilmişim anla.. seneler evvel, altın hüzmeli ışıklı yolun tesbih-i  a’li kişilerini ve yolun dışında buna isim sembolüyle eşlik edeni araştırırken hep şöyle soruyordum..türk’lerin yolu?..türklerin yolu ne demek?”yok öyle bişey “deniyordu.neden?.çünkü gördüğüm şeyi, bilmediğim için anlatamıyordum..en sonunda selamlı kişiye altın huzmeli yolu  biraz anlattım..” haaa dedi .sen Turuk-u Aliye’yi söylüyorsun..ona türklerin yolu denmez ki..o Turuk u A’li dir..yani yüksek yol
J
şimdi konumuza dönebiliriz  Sevdiğim..

“Baş olma hevesi içinde olup-BAŞ aramayanlar;kendilerini hz. İdris-hz. Mehdi gibi görürler..hz. Mevlana bunlara:KENDİSİNİ İDRİS GÖSTEREN İBLİSLER demiş”..(alıntı)

Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi..Sevdiğim  iyi misin?ben fena değilim..şöyle böyle..bugün de zaten, Sana şöyle öyle-fena beka-uyur-uyanıklık hallerimden yazacağım.. bir kitap okudum …adı Kur’an-ı Kerim’in gizli öğretisi ..yazan E. Candan..şimdi bu kitap üzerinden kendi geçmiş kitap astral tortu= Nekir’imin yazdığı fiillerle yüzleşmek ve affedebilmek yasası= temizleme çalışması deneyimi yapacağımJ Sevdiğim.. biliyorsun ki harfler canlı.. ee haliyle bazı kitaplar onu yazan ve yazdıranlar yüzünden daha bir canlı..Allah’a(baki) erdiren irşad edici mürşid kitaplar olduğu gibi şeytana(fani) erdiren negatif enerjili irşad  kitapları bile var..

bu masal çocuğu  vaktiyle ne bulursa, her bişeyi, hiiç anlamasa da okurmuş..ve okuduğu-duyduğu bazı şeyler rüyalarına girip, ona kendilerindeki manayı öğrettikleri için, belki birazda şanslıymış..hatta kitaptan yana öyle bir bahtı varmış ki ,her yanı kitap ehli ile doluymuş. hiçbişi öğrenmek için çalışmasına bile  gerek yokmuş..lugat tipi dostlar=en sevdiklerim:) yanii böyle kelimeleri en dibine dek harf harf anlatabilenler,yazının rengini,kokusunu müziğini (dalga salınımını, frekans boyunu,titreşimini
J bilenler..bunlar kompütürden daha ilmi bir data banklarmış…çünkü bilgisayar data bankları bir alete takılır ve içine yüklenirse ve tabbi fişi de prize takılı olursa ve elektirik kesilmezse:), ancak içine yüklenen kadar bilgi verebilirmiş..üstelik o datadan(beyin) bilgiyi alabilmek için o makinenin dilinden anlamak ve bazı tanıyabildiği sözcüklerle ona ne vereceğini anlatabilmek-emretmek lazımmış..oysa ümmi-ana santralden(kalb-gönül-ruh) direk yayın yapanlar da varmış ki bunlar data bankların asla ulaşamayacakları bir yermiş…bunun nafileler= ameli  iktisabi hesabla alakası var bence..buranın girdi çıktısı acaip bir şey..



istedikleri uzay gemisine binip; fezada, dumansız hava sahası terminallerinde hayali geziler yapsınlar..hangi uzaylı dostlarıyla ilim alışverişi yaparlarsa yapsınlar asla anlayamayacakları ve bilemeyecekleri bir kaynakmış bu..bunun adı kevser..selsebil..ve işte bu kişiler bir kelimeden, o kelimenin evvelini ve ahirini de okuyabilirlermiş değil mi Sevdiğim..hani şarkıda var ya saçlarından yakalamak tabiri ..işte bu adamlarda kişileri kelimelerinden avlarlarmış…kelime avcılığı yani..(ne garip.. birden aklıma Kelile ve Dimne geldi..ama ne yazık ki kitaptan tek bir kelime hatırlamıyorum..sadece bir kitabın aranıp bulunması için çekilen emek!!! derkeeen?.. benim  hayali a’li kitabım için başıma gelenler aklıma gel..:)….


her zaman, bir defa daha okumam için aklımda duran bir kitap.. demek okuma vakti gelmiş:)=tesadüf yookk..ben tüm kitabın anlamının başlığında yazdığına inanırım.. bildiğin gibi,öyle okuyarak değil, kelimelerin anlamının ve suretinin manasına bakarak öğrenebiliyorum ya..Kelile Dimme ..ne çağrıştırdı?…”sen Benii hiiç dinlemiyorsun..Beni  dinle. söz dinle,çok inatsın..” ve ne hatırladım bil..tabi yazmam gereken ama unuttuğum en son idrakimi:)böyle antik çağdaş bir çağrışımla hatırlattığın içinde teşekkürler.. geçen hafta öğrendiğim; kendi manamda, en zirve nede tek ümmet olabilirim di  tabiii..düşünmeme gerek yoktu..söz dinlememekte,geçimsizlikte ve huysuzlukta tek ümmet bibendim bence..ama hep söylediğin o inat konusunda  bence ancak ikinciyim..çünkü benim başaramayacağımı bildiğimiz halde, Sen inatla beni sürükleyip duruyorsun ve ben çook yorgunum...bu tefekkür  masallarını 18 terkli gül adına yazıyorum biliyorsun..18 açılımlı olacaktı..artık yazacak bir şeyim kalmayacağı içinde masallarım bitecekti..yani öyle sanıyorum hala..son masalıma ne yazacağımı henüz düşünmedim.. bana bunları yazdıran harfler ve kelimeler için olsun isterim..Sevdiğim masalımın bitmediğinin farkındayım..çünkü istediğim hatırlamayı, zerre kadar hatırlayamadığımın da.. belki hatırlamamam kendim için daha doğru, bilmiyorum..önemli olan Seni Sevmeyi hatırlamayı hiiç unutmamam bence…YANİ SENİN BENİ UNUTMAYIP ADIMI ZİKREDMEN ..SEN BENİ HATIRINDA ,YADINDA TUTTUĞUN SÜRECE SENİ HATIRLAYABİLECEĞİMİNDE İDRAKİNDEYİM..ve Seni Acaip  Seviyorumm ..hala ..ve hala…


Sevdiğim bu gün  bahsettiğim kitabı bitirdim..ilk yarısını iki günde okudum.. lakin diğer yarısını büyük bir bıkkınlık ve sıkıntıyla bir haftada okuyabildim..bu yazarın benim üzerinde büyük etkisi olduğundan bunu okumak benim için çok önemliydi.. 12 sene evveli..onu okuyordum.. biliyor musun bu kitaplar bana, torba torba, daha satışa çıkmadan basımhanesinden hediye gelirdi o vakitler..bende okur okur delirirdim.. daha bir kafam karışırdı ve daha bir içime kapanır yalnızlaşırdım..çünkü bunları  konuşabileceğim hiç kimsem yoktu..

mürşid ne, bilmez ve inanmazdım..her şeyi kitaplardan öğreneceğime inanırdım ve mürşid kitaptı benim için..ve gerçekten de doğruydu … fakat o vakit rahmani ve şeytani tesirle yazılmış ve yazdırılmış mürşid kitapların ayrımında henüz değildim tabii..işte ezoterik sırlı kitaplarından birinde  diyordu ki  bu yazar..tevratın ilk cümlesi değiştirildi.. …
.. bir okudum Sevdiğim, bir bilsen kafam nasıl karıştı..kalbim ne hale geldi ..darmadağınık oldum..ve hep merak ettim bu yazarın sonu nasıl olacak diye, hepp..işte o gece..kendimleri gördüm..pencereden perdeyi kaldırıp göğe baktım.. tüm yıldızların birleşerek Lailaheillallah  (ALLAH’tan başka Tanrı yoktur) altlarında daha uzak uzayda(daha ulaşılmaz ve mahrem yani) Muhammedurrasulullah yazdıklarını seyrettim..ve kendilerimin her birinin, bir diğerinden farklı boyutlara ait haline baktım..her bir kendimin ayrı bir aklı ve davranışı sükutu vardı..ve Sevdiğim kirlilerle temizler asla birbirlerine dokunamıyorlardı değil mi?O’na sadece temizler dokunur yanii..aslında O temiz ve yüce kitap İnsanın Kendisiydi..kendini okumak içinde pek çok aşamalardan geçmesi gerekliydi..

işte Sevdiğim ..ben senelerce böyle şeyler okudum..uzakdoğulu ezotermik şeyler..ama bana bişi oluyordu ve kitaplar gittikçe daha bir canlanıyordu, içindekilerde ..ve anladım ki her varlık aslında bilinmek ve tanınmak- tanımlanılmak, kendini kabul ettirmek istiyordu ..peki bunu neden yapıyordu?fena da kalmamak için tabii.. bekaya gidebilecek bir gönül  bulup onun gönlüne girebilmek lazımdı da onun için..insanın var olmak için savaşı.
.

bir eser yaparsınız .. onu bedava dağıtırsınız..tek derdiniz bekaya ulaşacak bir gönül sahibinin gönlünde yer edebilmek ve onla yükselebilmektir aslında ..bunu bilmeden otomatik hislerle yaparız..bazen o şey zahiren çok değerli gözükse ve bedava olsa bile kalıcı değildir ve tanımlanmamış yani onaydan geçmemiştir..bunu ancak zaman gösterir.. bazı kişiler vardır..biz onları hak etmedikleri yere koyarız..onları balon gibi şişiririz ve onlarında kendilerini balon zannetmelerine  neden oluruz.. onlar bir yerde takılı kalmışlardır ..fakat bizde onlarda takılı kalırız.halbuki her bilenin üstünde başka bir bilen vardır....hak etmedikleri halde onları peygamber, mehdi, yenileyici,ehiller yaparız..aslında derunumuzda onların hayret duraklarından bir yerde takılıp kaldığını biliriz.. fakat  yanıldığını kabul etmek ve o kişiyi uyarmak her kişinin değil er kişinin harcıdır değil mi?kaç kişi hatasını sesli söyleyip düzeltebilir ki..bunu ona anlattığında -zaten o bunu eskiden fark etmiş ve olaydan kopmuştur ama neden sonra, güç ve menfaat çakışmaları-ahde vefa:)=kendini yalanlamama gibi sebeplerden dolayı, dostluk kaldığı yerden sürdürülmeye çalışılır..ama bilinmez ki köprünün altından çook sular geçmiştir..hatta o mekandan NewAge nefesi geçti..hem de her şeyi teslim aldı da geçti..tabii bu Zamanın kendi içinde seyri olduğundan olay mahalini  seyretmek lazım dimi Sevdiğim…


.
..bu defa 7 yıl sonra…Haybabamın verdiği”Arabi hz nin Fusüsül Hikemi (N.Gençosman).hiiç anlamadığından sayfa sayfa okuyor, uyuya kalıyormuş..inanılmaz güzel şeyler görüyormuş rüyalarında.. harika rüya rehberleri ,yazısız, bembeyaz sahifeler-kitaplar.. o yüzden bu kitap hiiç bitmesin istiyormuş…tam sekiz ayda yarısını okumuş..sonra bir rüya sebebiyle diğer yarsını bir haftada bitirmiş:)ama o esnada bir sürü başka kitaplar gelmiş.. geçmiiş..birini ,iki gece sabaha dek okumuş..bu  kitap bir yazarının ezoterik hac yürüyüşüymüş ..yazar yolculuğunda her gece rüya görüyor o rüyaları kaydediyormuş..işte bizim  masal çocuğu da ilk gece inanılmaz bişi görmüş..ikinci sabah elektrik çarpmış, pardon kitap çarpmış ve tehdit  etmiş:) ve korkusundan=söz de verdiği için, tam 6 sene  bu tür yazılardan uzak durmuş..sonra ilk defa  bu hafta bu tür bir kitabı okumuş..ama önce kitabı okumak için Rabbinden izin istemiş..o gece rüyasında bu izni almış ve sabahı kitabı..oleyyyy..Sevdiğim tam 6 yıl kimseye anlatmamıştım ki, geçen hafta içinden Hızır Geçen Adam’a anlattım..güldü ve manasını söyledi.. reenkarnasyon olmadığını.. zaten buna da gerek olmadığını anlattı..o öğretiye inanan kişilerin; bu inançlarıyla,  aslında bir kaçış  yaşadıklarını söyledi..bu benim için kritik bir cümleydi..benimse korunması gereken bir bilgiyi öğrendiğimi söyledi..


.. hz. İbrahim a.s .. eskiden Brahmanların İbrahimi olduklarını, ancak zamanla tevhid inancını unutarak koptuklarını okumuştum..biliyorsun benim sanal-hayali masallarımdan birine, anneye yazılmış bir masala onlarda sanal-hayali birincilik ve hediye yollamışlardı..ben onları incitmek istemiyorum..onların tevhidi unutmamış Brahmanlar olduğundan eminim Sevdiğim..ve Onları Selamlıyorum..

benim idrak etmem   gereken zikir Kelime-i Tevhid olduğundan bunun üzerinde düşündüm tabi..birde Sevdiğim yeni  gönülJ karanlık ve aydınlık..kara delikler ve ak delikler..yok olanlar=kendilerini yokluğa mahkum edenler zulmet denizinde  yazılmamış mürekkep olarak kalanlar…birde var olan bekaya ulaşabilenler..kendi mürekkeplerini doğru fiillleri,bilgileri,niyet- amelleri , tüm halleri ile bunu yaşayarak okuyanlar ,nurun ala nur olanlar…



Sevdiğim kainatı fezayı artık daha  FARKLI  anlıyorum.. aydınlığın gözükmesi için karanlığa ihtiyaç vardı..ve nasıl ki;YAŞAYABİLMEK İÇİN, biz hiç durmadan bu alemde çöpler çıkartıyoruz… onları yok etmek için değişik metotlar geliştiriyoruz da  değil mi..bedenimizin tuvaleti-çöp öğütücüsü var bağırsaklarımız..ve sonra mekanların tuvaleti çöp kutularımız var..ve mesela bilgisayarlarımızda geri dönüşüm çöp kutularımız var..İnsan-ı Kamilin bedeninde de bu işi yapan hücrelerin ümmetleri var..aslında hepsi gerekli  ve var..herkes kendi işini-görevini-rolünü  en iyi şekilde yapıyor..tabii aşama aşama her seviyeden olaya bakabilmeyi bilmek lazım.o konuda  o kişinin zirve esması, zirve manası ne?.ancak o zaman karşımızdaki hangi seviyeden hangi bilgiden anlatıyor biliriz..o kendini mi kandırıyor yoksa kendini kandırırken bizi de mi kandırıyor?..neden biz kanıyoruz peki?yeterli ilimle teşkilatlanmadığımız dan.. o kişinin ilminin tek olduğunu sandığımız için…halbuki herkesi okuyup araştırsaydık anlardık. ilim  hırsızlığının ne kadar yaygın olduğunu..nasılsa bu alemden göçmüşler..eski –dili ağır diye kimsede okumamış..yeni zamanın modern kavramlarına çevir gitsin..al kopyala.. altına adını yaz bitti…üstelik sen bunu teknolojik biçimde-medeni kişilere daha kolay ulaştırırsın.. onlar ,bu teknolojiyi fark edip ortaya çıkana dek ise sen çoktaaan mehdi olursun..



…..üstelik çağcıl newage sufilerin hemen çoğu bu mevzuları ilk kez senden okuyacaktır.. herkes o ilmin sana ait olduğunu sanır ,seni yüceltir..ilk önce itiraz etsen de zamanla senin ego balonun şişerde şişer..başlarken belki iyi niyetliydik..bu yoldaki ehli irfan bize destek veriyordu.. biz onlarla beraberdik…sende cevher vardı ve onlar; esas kullar-hizmetçiler-dervişlermiş..çünkü mürşid her zaman tonlaymış da, mürid gerçekte mumlaymış.. ve arifler buldukları her cevheri ona belli etmeden işlerlerdi..hediyelere boğarlardı.fakat biz ne yaptık..daha olmadan, biz olduk sanıp onlardan yolumuzu ayırdık..yani seyrü sülüğümüz yarım kaldı.. ben okudum sana da okutturacağım.. benimle seyre gir dedik..ve onlar  sabırla beklediler.. beklediler.. beklediler..sabrettiler..Allah dileyen herkese ilim veriyor malum.. ya muhabbetini?..aklını  gönlüne bağlayamayana asla..bekleyenlerin vazgeçtiği, kişinin yıldızının aşağı düşürüldüğü anlarda oluyormuş..artık o duman sevmeyen enerjilerden haber alamaz oluyormuş tabii..çünkü dumangeistler  iş başındaymış…yaa Sevdiğim ..hava durumu raporlarını Sana sonra yazacağım.. benim bu mevzua özel merakım var biliyor muydun..bunun Zamanların meşrepleri ile alakalı olduğundan eminim..tabii ki mana da..diyelim ki.. demeyelim hadi..zaten mevsim kış..:)Seni milyon baloncuk kadar Seviyorum…


farkındayım ki o kitaptan yazmadım..aslında çook şey yazdım Sen anladın..sadece benim artık o tür şeyler hiiç ilgimin kalmadığı anladım.. 14 sene içinde idrak olarak nerdeeeen nereye geldiğime hayret ettim..bir vakitler hayran  kaldığım balonlarım.. fark ettim ki  bahsettiği konularda, kelimeler de ve olaylarda, aynı benimde, zamanla okuduğum kitaplardan beslenilmiş..yani kozmik tohum,ramsesler,vs.  birde  piramit mimarı –Hermetik Hiram Usta var tabii.. Kudüs mabedi inşasına gelirken kutsal insiyatör alet edevatını mabedin temeline gömdüğüne inanılıyor… bu kitapta yani ışıkçılıkta ,masonlar ve dervişler izlerine de  sık sık rastladım.. ama yazmayacağım çünkü yoruldum..hep aynı şey zaten..ilerde de hep aynı olacak..yani Zatı A’li Sıfatları bozuk..


beni en çok sevindiren yazarında benle beraber tekamülüydü..o eski kitaplarında yakında tüm kitapların ve dinlerin ortadan kalkacağını, yeni kıyametin- aydınlığın ışık diniyle geleceğini söylerdi.. hz Allah’ın adı dahil ,hz Ahmed Mahmud Muhammed Mustafa nın adını ağzına bir defa almasına izin verilmemiş kişiler de bu kitabı merakla okuyacaklar.. yazar eskiden, Peygamber Efendimizden hiiç edeble bahsetmezdi..şimdi bu kitapta hz Muhammed diye yazmış hep ..onu tebrik ediyorum.. fakat hz. Aişe den, Annesinden ismi ile bahsetmiş ..hz Aişe Annemizin manasından haberdar bile değil...ve diğer dört büyük halifeden..bir defa bahsettiği ruhsal plan organizasyonun manasının ricali gayb olduğunu idrak edememiş çook ayıpladım…en çok da ruhsal plan dairesinin en esas manasının esma terkipleri olduğunu idrak edememiş olmasına hayret ettim..hatta bunun tasavvufta vahdetname ve devriyelerle, anlayan için ne büyük anlamlar anlattığını da..her şey aslında esmaların tezahüründen ibaretti..ben,sen ,o,biz..ve tabi Allah her esmasını bizle paylaşmış fakat Tanrılık- İlah esmasını ise paylaşmamış..sorun bu sanırım:)…


onca bilgiyle hala eski sırlar peşinde..bugün tarikat yok..ama anlaşılıyor ki hala var..çünkü yok diye bişey yok..ve Sevdiğim masonluğun bir tarikat  olduğunu da idrak ettim..ölü hükmünde bir yol yalnız..malum tarik yol demekmiş..

başka.yazarın; hz. Kur’an üzerine, bu çalışmasının mensup olduğu sadıklar planı- ışık dinin hakikatine doğru bir tünel açacağına inanıyorum..bir defa bu yaptığı çalışma ona çok fazla geri dönüm yapacak..neden?en önemlisi  bu tür sıkı gizli sır takipçileri genelde enerji dili kullanırlar.böylece daha fazla ezoterik,enerjil,tanrısal olduklarını sanırlar..vibrasyonlarını daha bir yüksek tutup aurasal ışınımla güç ilizyonları yaşadıkları hayalindedirler.. bir türlü, bu dinlerin  ana merkezlerinde, hayatları boyunca bu çalışmayı yapan insanları düşünmezler.

oysa biz bu dünya platformunda, insan formatında süptil kesifleşmiş=maddeleşmiş zerreliriz=kuantlarız yani nuri ziyalarız
Jama gel gör ki tüm tanrısal akaşik kayıtlarımıza rağmen yaratılmışız..ve yiyor içiyor, kavga ediyor ,uyuyoruz..ahh bu tanrısal varlıklar birde ölüyorlar  bre, yani ..buna bir son vermek lazım..galaktik uygarlıklardan, sirüsyen yapılı atalarımız gelip bizi kozmik tohumlarıyla dölleyecekler ve döllüyor tabiii..majistyen peygamberleri de onlar insiye ettiği için ve o vakit ki halk da bu ilmi çook ii bildiğinden:) peygamberlere bir  türlü inanmıyorlardı..çünkü Mu’lu en erken devir kozmik atalarımızın işi buydu…gördün mü Sevdiğim.. bugün bu ilme sahip kişiler neden İslam dan uzak duruyorlarmışJ


hz Allah c.c,  hz. Kur’an da der ya hz Meryem  ve hz İsa için..çok ince zarif bir dille..”onlar yer ve içerlerdi”..işte bugün bu ilme sahip olanlar bilsinler ki aynı kozmik döllenme devam ediyor..hiçbir zamanda bitmeyecek..ama ne olursa olsun yaratılmış olacaksın..yani..seni galaktik varlıklar; kozmik şualarıyla, bluetoothlarıyla deniz aşırı yerlerden, yıldız ötelerinden, yükseklerden hala bilgilendiriyorlar... ama sen yine de dünyalı bir vatandaşsın ..yaaa.. evladım sen imtihan kozmozundasın  diyorlar yanii..seni takipteyiz.. acil yardımda “aman ALLAH” de yeterJ bunun adı  had bilmek yasası..ruhsal plan organizasyoncuları yani Ricali Gayb Erleri’nin de yasası bu edeb ve had bilmek..haddini bilmeyen haddini bildirmek değil mi Sevdiğim.. .



Sevdiğim bu kitabı okurken ilk defa bir şey oldu..ben onun Nur Suresindeki , “kandil ayeti “yorumlamasını kıskandım..daha evvel Kur’an için had bilmeyen birkaç kişiyi kürsüden zevkle indirmiştim ama bu başka idi..kıskançlık..İnsan-ı Kamili- gönlü anlatan bu ayeti nasılda eski sır insiye merkezleri olarak anlamış..hayret  yanii.Ya Rabbim Sen benim hayretimi arttır lütfen..bu kitabı okumam için verdiğin izinden dolayı teşekkür ediyorum..hayatımın pek çok senesini alan bu düşünce balonlarımı  patlatmak için bana eşlik etmene de teşekkür ediyorum. . aslında bu kitapla alakalı çook başka şeyler yazacaktım..nedense hemen hiçbirini yazamadım, hepsi uçtu gitti..böyle olması belki daha anlamlı…

anladım ki Kur’an-ı Kerim’i okumadan evvel, ne bulursak, iyi kötü, güzel çirkin, basit ağır ne varsa okumalıymışız..çünkü öyle bir Vahyi İlahiye Mazhar kalacağız ki tüm ilimlerin üzerinde..O,tüm bilgileri, tüm sırları parçalayan apaçık ve aydınlık bir kitap.. O’nun tecessüm etmiş bedenlenmiş  hali Hz. Efendimiz (sav)..bize bunu aktardığı için ve O’na ümmet olma şansına erdirildiğimiz için ömrümüz boyunca secde etsek gene de yetmez..bu  kitapta Allah öyle bir oyun sergilemiş ki muhteşem ..insan şaşıp kalıyor..hayret ediyor..vay be diyor.. 
benim öyle bir Yaratıcım var ki; istediğini ışığıyla saptırıyor, istediğini de ışığıyla yükseltip kendisine yakınlaştırıyor..
ışık ve sevgiyle sevgili insiyeler ışık ve sevgiyle….:)
imza:bir kozmik tohum
nur cihan
29/12/2010

22 Aralık 2010 Çarşamba

ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI – 16





ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI – 16

yaratılmış tüm insanlar bilsin bilmesin Zat-ı A’li bir Ruha sahiptir..işte bu masal  Ben+Sen->O=Biz’e adanmıştır…..

Bir varmışş bir yokmuşşş..Zamanın Nefesi içinde bir çocuk yaşarmış..bu çocuk Zamanı tanımak istiyormuş.yani Efendisini..ve  O’nu çok tehlikeli bulduğundan, O’ndan çok korkuyormuş..tanırsa severmiş ya hani ,o bakımdan..40 tarakta 40 bez dokuyanJ, alicemgiz oyunu bilen ve hiçbir ipi diğerine değmeyen Efendiyi.. Sevdiğim, Sana bir adım daha yaklaşacağım bakkJ…lütfen 100 adım beri gel  beriii ……..:)…..

İÇİNDEN HIZIR GEÇEN ADAM(BAY CEVAP) VE ÇOCUK (SAFİ SORU)MASALI
soru: SİCCİNDEN İLİYYİNE ………..?
HOCA:bugünkü dersimiz iki yüzlülük ne demek?..bunu yaparken de, açtığım sayfadan Yusuf Suresi karşımıza çıktı.. siz ne anlıyorsunuz?..çocuk: herkese göre davranmak ,nifak gibi..diğer çocuk:Hz. Peygamber derki: namaz kılarken benim arkamda da gözlerim var…hoca:en başta, yüce Allah iki yüzlüdür..çocuk: bir ucu Rahman, bir ucu şeytan...hoca:) yol açıldı ve sonu gözüküyor. mesela pozitif enerjide ,negatif enerjide aynı şeyin iki yüzüdür.soğukta sıcakta, kar  da doluda bir suyun iki yüzüdür..oksijende hidrojen de suyun iki yüzüdür.. cennette cehennemde bir Rahman’ın  iki yüzüdür..adalette zulümde insanların iki yüzüdür..bu açıdan bakıldığında “her şeyi biz çift yarattık” der Rabbimiz..

olgunluğun, kemalin, tam olmanın iki yüzü vardır.. herkese göre konuşup, davranmak..içi başka olup dışı farklı olmak..insan  sosyal, ticaret, komşuluk v.b her türlü ilişkilerinde gerçek üzerine hareket etmiyorsa iki yüzlüdür..ama gerçek üzere hareket ettiği halde, iki tavırlı hareket alıyorsa bu olgunluk  alametidir... . en açık manasıyla yüce Allah hem kızar ,hem de sevinir ,hoşuna gider..bir eli rahmeti dağıtırken, bir  elide adaleti dağıtır..adaletle rahmetin arasında ne gibi bir zıtlık var ki iki yüz olmuş olsun.. rahmetin zıttı gaddarlıktır aslında… O’nda gaddarlık yoktur. . adaletin zıttı tersi zulümdür ama  Allah ta buda yoktur.. rahmetin ve bağışlamanın zıttı adalettir....eğer O, bizi rahmeti –adaleti ile değerlendirmeseydi?…

Allah :yeryüzünde hareket edecek herhangi bir canlı bulamazsınız der..yani Allah nasıl bir adil ki ,bize hayat hakkı bile tanımıyor deriz şimdi… bu zulüm değil mi?Allah buyuruyor ki :Benim size vermiş olduğum hayat,nimetler karşısında yapacağınız bir teşekkürdür..bunu yapmıyoruz..biri  bir çay ikram ediyor, teşekkür ediyorsun değil mi?düşün.. bütün hayatı sana bağışlayan, bütün nimetleri senin önüne serene gerçek bir samimi teşekkür edemiyoruz.. bizim ibadetlerimizin çoğunda benimsenmeyen manada iki yüzlülük vardır.. yoksa kul kuldur, hata eder.. kul olgunluk da eder..kulun böyle değişmesi onun iki yüzlülüğüdür..zaman zaman zaaflara yenik düşmesi de. kulun rabbine karşı ilişkilerindeki o samimi olmayan niyet ve tavırları da benimsenmeyen  iki yüzlülük, nifak, fitne, hoşa gitmeyen şeylerdir..biz arkadaşlarımızda  bu halleri görsek, belki de onlardan soğur ve ilişkilerimizi keseriz..peki, biz onun bize karşı göstermiş olduğu o iki yüzlülüğün ne kadarına vakıf olduk?…mesela bir a var birde b..bu iki şahıs 20-30 senedir arkadaşlar..biri diğerindeki yanlışı fark etti..ve bu arkadaşlıktan vazgeçti..şimdi birde şöyle düşünün.. bu kişi, arkadaşının her anından onca senedir haberdar olsa, her yaptığını söylediğini bilip görseydi!.. o arkadaşlığını sizce 20-30 senedir sürdürebilir miydi?..kesinlikle..

şimdi Allah Teala, bize şu soruyu sormuş oluyor: kulum, sen sorumlu bir kişi olarak, kendine yanlış yapıldığında hemen tavır koyup onunla ilişkiyi kesiyorsun. Ben sadece sana hakkımı söylüyorum ..yani diyorum ki: eğer ben adaletle hakkımı sorsam, sizin aslında yaşama hakkınız bile yok..ama ben hala sizi yaşatıyorum.. nefes,hayat,sağlık, evlat ,çevre ..veriyorum..bir kenara çekilip tüm bu iki yüzlülüğüne bakıp, tek yüzlülük yapamaz mısın? samimi bir teşekkürü benden neden esirgeyesin ki?.. şükür-kıymet bilme dediğimiz hadise bu..


Yusuf Suresi bunu en açık -vurucu şekilde anlatır..iki kardeş birbirine nasıl iki yüzlü olabilir?..bir baba evlatlarına nasıl iki yüzlü olabilir?..bir peygamber topluma nasıl iki yüzlü olabilir?.. o iki yüzlülüğün hangi açıları makbul?..hangi açıları makbul değildir?..Yusuf as. daha 9-12 yaşarında bir rüya görür..Babasına anlatır.rüya zaten bellidir(geçireceği aşamalar)..Babası : “evladım sakın rüyanı kardeşlerine anlatma.şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır” der..fakat, babası lazım olacak kadarını söylüyor.burada  Yakup a.s ,idarenin iki yüzlülüğünü yapıyor..sonra eğitimin iki yüzlülüğünü yapıyor.. diyelim ki O,açıkça hz.Yusuf’a “oğlum,kardeşlerin rüyana göre, senin başına türlü sıkıntılar getirecekler, daha sonra Allah  sana şunları şunları verecek deseydi eğer, anında o çocuk ruhu ile, Yusuf a.s kardeşlerine düşman olurdu..ama o öğle bir eğitim –terbiyenin iki yüzlülüğünü gösteriyor ki; gelecek olan düşmanlığın görüntüsüne bakmıyor.. arkasındaki objeye bakıyor ve diyor ki “şeytan insanın apaçık düşmanıdır “..yani sebeplerden bir tanesini söylüyor.. edepli hareket etmekte iki yüzlülüktür.. toplumun genel ahlak, adap, kural, inançlarına saygı duyma iki yüzlülüğü mesela.. bu beğenilen iki yüzlülüktür. beğenilmeyeni ise;sözünde durmaz-durur gibi yapar..doğru olduğunu ifade eder fakat  arkasından kuyu kazar..her türlü dedikodusunu yapar, yüzüne gelir dost olduğunu söyler..


teknik olarak yani kelime manası olarak her mahluk, her yaratık hangi açıdan bakarsan bak binlerce iki yüzlüdür…binlerce iki açısı vardır..oturup kalkan bir insanda iki yüzlüdür..bir otururken,  bir kalkarken, bir yatarken, bir yatağından kalkarken, bir sırt üstü yatarken, bir yan üstü yatarken, bir toparlanırken..bütün bu açılar, o insanın kaç yüzlü olduğudur.. Hakk’a - Allah’a tek yüzlü olmak .. niyetle başlar.. Allah’ı sevmek;her an O’nun tarafında olmak , hareketlerimizle, sözlerimizle, o niyeti tasdik edip onaylayan hareketlerde bulunmaktır.. hz.İbrahim’e  Allah” Bana teslim ol” dediği zaman bu açıyı söylüyordu..yani her açıdan, her  yönden tek yüzlü olarak  bana dön..İbrahim as. orada,  bizim anladığımız kötü manada iki yüzlülük yapmıyordu..orada söylenmek istenen İbrahim as. tek yüzlülüğündeki samimiyetin bize vurgulanarak   anlatılmasıydı.. bizden hz İbrahim gibi  tek yüzlü olmamız istenir..zaten hz İbrahim bu sözü işitince şöyle demiştir:bütün açıları topladım,  bütün yönleri tek yöne çevirdim, o da Allah’ın yönüdür..kul bu yönü Allah’a çevirdikten sonra işler artık çok kolay olur..
 ***************

insan her an değişir..bir öyle bir böyle..normaldir.. zikir hali gibidir..bazı dereceler vardır..en üst makam dediğimiz iliyyun makamı vardır.. birde  aliyyun makamı..
aliyyun makamında zikir halinde: haşa, Allahü Teala’dan başka hiç kimse yok ki  bütün insanlar onun kardeşi..insanlara karşı tam bir sevgi, tam bir adalet, tam bir merhametle muamele ediyor.hedefi Allah Teala ya kavuşmaktır..ama kişi henüz Allah’a kavuşma makamında değildir.. buna Ali Makamı deniyor..hz.Ali Makamı manasında değildir..hz. Ali de buradan geçti manasına..Allahu Teala’ya giderken, O’nla karşılaşırken,huzuruna çıkıp ders alırken bu makamlardan geçti manasına..


diyelim ki şuan ki dünya şartlarında  ord. prof… eğitim titrini söylüyorum..ilkokuldan alfabeden geçmedi mi?..şimdi koskoca prof..yani o makamdan geldi geçti demez miyiz?.. o manada.. işte bu makamda hz Ali hürmetine konulmuş bir aliyyün makamı..aynı zamanda da Ali Allah Teala’nın bir ismi..El Aliyyu- yüce en yüce manasına..şu kast edilerek de söyleniyor..yani Allah’ı görmeye aday..hani milletvekili adayı deniyor ya.. sade aday  demiyorlar da milletvekili adayı diyorlar değil mi? buda Ali’yi görme adayı ..İluyyuna  çıkma adayı..


İliyyun, Allah Teala’nın huzuruna çıkma dediğimiz yer.. oradaki bazı insanlara vesvese gelir .. biz herhalde bu makamdan yukarı çıkamayız..biz herhalde ali makamıyız..hayır biz ali makamında değiliz.hayır, biz  iliyyuna aday insanlarız..o zaman gereğini yaparak hayatımız boyunca gayret ve çalışmamızı sürdüreceğiz..
*******
çocuk: hiçbir atom diğerine değemez..Yaratan,  şu hava zerreleri nefesine “ol “dediği için bir arada olabiliyoruz..ama aslında bu imkansız değil mi?yani vuslat yok mu?(inadından:)

HOCA:olmaz olur mu, var..
örnek..yeryüzünde bu kadar atom  döner durur hiçte birbirine çarpmaz..hemen  deriz ki=iki atom birbirine kavuşmaz..ee.o zaman bizde demek ki Allahu Teala ya kavuşamayacağız..buraya kilitlenmişiz.. böyle bir döngüde ..bu değerlendiriş ve yorum yanlıştır..Allahu Teala atomu da tabii ki kendisine örnek  olarak veriyor..iki atomun birleşmesi çarpışması diye de bir şey var..ayrışmaları olduğu gibi..mesela atom santralleri yapılıyor.. atomu ayrıştırdığı –parçaladığı zaman açığa çıkan enerji ile  bomba yaparsan bir şehri ortadan kaldırabilirsin.. santralde elektiriğe çevirebildiğinde ise, yıllarca rahat bir şekilde kullanabilirsin..atomların  böyle parçalanması gibi birde birleştirilmesi var..daha   teknik olarak bile yeni yeni buraya geliyoruz..geçen İsviçre’de bu  denemeye çalışıldı..35 ülke ödenekleri ve 5000 bilim adamının çalışması ile  yerin altında çok büyük bir  tesis kuruldu..iki tane atomu birleştirme çalışması..


iki atom birleştiği zaman  ne oluyor?..kul ile Allah nasıl bir arada idi o anlaşılıyor..onlar şimdi bunu anlamayacaklar da şunu anlayacaklar..diyorlar ki bu dünya nasıl yaratıldı onu anlayacağız.. o zaman teknik olarak şunu yapmış olacaklar..buradan taaa ilk yaratılışa kadar her şeyi merhale merhale görebilecekler.. ama sadece teknik olarak..dolayısı ile  bundan kaç asır önce kim nasıl yaşamış, ne konuşmuş..filanca savaş nasıl hangi sebepten olmuş..bu çalışmanın faydası bu olacak yani.. dünya o zaman bir nokta kalıyor ki, işte..ben bir kitabımın bir yerinde yazmıştım..atomu bitirdiğin zaman karşında Allah..


sonra ister Allah de yola devam et.. istersen inkar et..insan Allahu Teala’yı karşısında gördüğü, atomu bitirdiği zaman Allah’ı inkar  edebilir mi?..her merhalede  edebilir..eğer edecek varsa.. bakın bir bedevi-çöl adamı mesela.. yolda devenin bıraktığı pisliğe bakarak derki:nasıl ki bu devenin pisliği buradan bir devenin geçtiğini gösteriyorsa, işte bu alemin izleri de Allah’ın varlığını gösteriyor..şimdi o, orada Allah’a gitti…. bu genler daha tespit edilmeden önce; iki değişik düşünceye  sahip prof. grubu  bu konuda konuşuyorlardı ve bende onları izliyordum..dediler ki “bu dna- gendeki bilgi –haritalar ortaya çıktıktan sonra Allah’ı inkar etmek olabilir mi?..diğer grup temsilcisi ise aynen şöyle dedi..”Allah diye bir şey olmadığını iyice anladık..çünkü biz yaratmaya başladık”. . önemli olan neticelenmiş hadisenin yorumlanması..diyelim ki şurada bir olay oluyor..hepimiz o olaya baksak, hepimiz farklı açıdan anlar ve anlatırız..herkes aynı şekilde anlayacak diye  bir şey yok..atomda böyle işte.. şu anda biz atomun pek çok noktalarını  bilmiyoruz.. daha evvel atomun parçalanmasını bile bilmiyorduk.. 2. dünya savaşında atıldı da parçalandığını anladık..aradan 60 sene geçti.. atomun birleşeceği aklımıza yeni geldi..yarın kim bilir atomla ilgili neler öğreneceğiz…


filozofa sormuşlar” bize Allah’ı ispat  eder misin?”..demiş ki “bildiğim kadarıyla” demişler ki “nasıl oluyor o iş”…filozof:her zaman ben kendimi ve Allah’ı bilmiyorum demiş.. şunu demek istemiş..bir insan, eğer varlığından haberdar ise, Allahu Teala’ya delil sorması deliliktir.. biz daha kendimizin farkında değiliz.. daha kendimizin ne olduğunu bilmeden kalkıp  bu aleme mana vermeye çalışıyoruz..mesela diyelim ben kendimin ne olduğunu biliyorum fakat her zamanda bu seviyeyi muhafaza edemiyorum.. bildiği, o nokta-zaman zarfında  diyelim ki ; günde iki üç defa, bir an biliyor,daha çoğu unutuyor kendisini.. her gün aynı algıda olamayız..öyle anlarımız gelir ki ;hiç bir şeyi ne algılarız -ne düşünürüz, sadece fiziki-biyolojik olarak yaşarız..ama öyle anlarımız olur ki kılı kırk yaracasına düşünürüz..”işte o kendimden haber verme anım geldiğinde, ben size her şeyi söylerim.. işte o zaman her şey delil” diyor aslında filozof..fakat kendini bilmeyenler için delil söylemek esastır..bir adam Allah’a delil soruyorsa, o adam kendinde değil, ne dediğini bilmiyor aslında..yaa yolda, her gün, aynı evine giden bir insan:bizim ev nerdeydi ?derse sana.. sen ona ne dersin?zahir ismi ile Allahu Teala o kadar açık ki.. bunu söylemek normalde deliliktir.. filozoflar, hepsi çok değerli insanlardır..


Decart : insanlar anlatacaklarına sevgi, merhamet, istek,çocuklar, vs. yol bulur..  buda insandaki şüphecilik üzerine temellendirmiş.. …işte bu zat şüpheciliği Allah’a giden bir yol olarak kuruyor..ve şöyle diyor .şüphe ediyorum..şu anda şüphe ettiğimden şüphem yok..kendimden ,toplumdan,Yaratıcıdan da şüphem var..şu anda şüphe ettiğimden de kesinlikle şüphe ediyorum..düşünmek şüphe etmek demektir..düşünüyorum diyor..düşünüyorsam varım diyor ..varsam  bunu var edende var..

dört  cümlede işi bitiriyor.bize konferanslar versinler,kitaplar yazsınlar, yıllarca anlatsınlar.. biz belki de bu seviyeyi zor yakalarız.. Eflatun..mükemmellik diye  manadan hareket ediyor..mükemmellik hiç eksiği olmayan her şeyi ile tam noksansız demektir..ama diyor,bu sözlük bizim dilimize nasıl girdi?..hepimiz mükemmel değiliz ki..hatta hiç kimse iddia edemez ki ben mükemmelim..peki bu mana nerden geldi? Demek ki bizim içimizde mükemmellik diye bir mana var..işte o manayı bizim içimize koyan mükemmel diyor..ondan sonra Allahu Tealayı öyle bir tarif ediyor ki ,aynı ihlas suresindeki gibi..hiç bir şeye benzemez, her şeye gücü yeten,doğmaz doğrulmaz,hiçbir eksikliği noksanlığı olmaz ,hiçbir şey O’na benzemez..yeminle.. alın kitabını okuyun.. aynen bu kelimelerle. çünkü yaratılışta bu mana kalbe konmuş..onun için her insanın gelmiş olduğu duraklar çok farklı olabilir..
******
MANKURTLAŞTIRILMAK  veya  ÖZGÜR KALPLER ÜLKESİNE YÜKSELEBİLMEK?
İki yüzlülüğün en açık alemi hayal alemidir.. iki yüzlü insanın en açık yaşadığı ortam.. kişi hayali bir hayat oluşturur..o hayatı kendisi gerçek zanneder..yani siz ona “sen şöylesin” desen bile kabul etmez.. hatta kendisinin iyiliğinin, ilminin, değerinin anlaşılamadığını düşünerek  diğer insanları  suçlar..bu bizim alemimizde de, başka alem-ülkelerde de ,geçmiş tarihlerde de var..hayal alemine düşen  insan; bakarsın mesela, kendisini peygamber görür..mehdi görür..çok  büyük bir mürşid görür..evliyaullahtan görür..vs.  siz ona dersiniz “ya böyle yapma, bu iki yüzlülüktür”…ama o anlamaz..kabul etmez..onu anlayamadığını düşünür.. ona bunu anlatabilmek için, çok uzun süre ya arkadaşlık kurup onun hayal aleminden çıkmasına yardım edeceksin, yada ilişkiyi keseceksin..bu psikolojinin alanı..bazen bu hastalarla on yirmi sene uğraşırlar..tabii herkesle bu kadar uğraşmazlar ..özel kişilerle..bunlar yönetim-güç sahibi kişilerdir..ordu komutanı, devlet yöneticisi gibi..bunlar kontrol edilemezse herkese tehlikelidir..


çocuk:Hitler öylemidir?..hoca:olabilir.. Hitler uzaktan idare ediliyordu?... çocuk: mankurt gibi?..hoca:evet..mankurt gibiydi..ona mana gönderiliyordu..onun yanında da böyle bir adam vardı..Ruslar tarafından yönlendiriliyordu..bazı filmlerde de var..mankurtlaştırma her zaman var..kişi  bunun iki yüzlülük olduğunun baştan farkındadır..ama yavaş yavaş o hayali gerçek zanneder.. o kişiyi ,kendi gerçeği ile karşılaştırdığınız an intiharı seçebilir..onun için ona gerçeği vurgulayabilmek  için süreç lazımdır…mürşidler işte bunu yapıyorlar.. uzun süreli bir eğitimle talebeyi o iki yüzlülükten yavaş yavaş kurtarmaya çalışıyorlar..ondan sonrada, o kişinin  hali-yeri neresi ise o hale çıkartıyorlar..

gerçeklik kişinin biniş durağıdır..
bir durağa gelmeden sizi  götürecek o araca binemezsiniz..insanı Allahü Tealaya götürecek  biniş durağı sadakattir= doğruluk  .. ikilik;kendine başka ,dışarıda başka,aileye başka,komşuya başka olmaması lazım..başta söylediğimiz, başkalarının idaresi için olan iki yüzlülükler değildir artık..onlar orada bitti..geriye dönmeyelim..artık kişi, kendi megolamisine düşüyor..o aleme düştüğü zaman, insan bu alemi de içine alıyor..en geniş alem hayal alemidir.. herkesin gerçeği- kendi yaşadığı hali=bizim dünya şartlarıdır.. yani kurduğun hayal alemi bu dünya şartlarına uymuyorsa, sen ikiliktesin yanlıştasın demektir.kurduğun hayal eğer gerçeğe uygunsa, sen gerçekten plan yapıyorsun demektir..ama öyle bir hayal kuruyorsun ki  bu dünyada gerçekleşmesi yok.. işte sen hayal alemindesin..planı kurduğun zaman da hayal aleminde değil miydin?..evet ama  planı kurarken hayal aleminin bu dünya şartlarına bakan seviyesindeydin..hangimiz şu an hayal kurmuyoruz ki?:).. düşünün..eve gitmişiz..çocuklar ..yemek falan..şöyle oldu böyle oldu..ama şu an onlar senin hayalinde
J.. hiçbiri olmadı..ama  gerçeğe uygun bir hayal..ama bir başka hayal..birden bire uçmuş, bir yere gitmiş, oradan başka yere uçmuşsun.. işte bu uçuk bir hayal ..neden? çünkü şu andaki senin gerçeğine uymuyor.. diyelim çok zenginsin..bineyim uçağıma, gideyim İngiltere’de sabah kahvaltı yapıp ,başka  bir ülkede işimi halledip, akşama Rusya da yemek yerim..tamam. bu onun gerçeğine uygun bir hayal..işte bu plandır ..hayal değildir..gerçeğin altında ve üstünde kalıyorsa sen hayal  alemindesin..uçuk olmaz..hep el üstten gitmez..bazen de alttan gider..bu alttan giden ümitleri kırılmış karamsar insanların  hayalleridir..oda yaramaz..o kişi intihara sürüklenir..


çünkü  mana dediğimiz şey bir makine gibidir..nasıl makinenin parçaları var..sırasına göre takar ,sırasına göre sökersin..eğer sırasının birini şaşırsan o makine çalışmaz..aynı mananın da şekilli  görüntüleri var..onları kendi sırasına  kendi kuralına göre oynamaz,yerine getirmezsen sana verimli olmaz..kuru kuruya hafıza- düşüncelerini  sırtında taşır durursun..onlar sana sıkıntı getirir. çünkü hurda taşıyorsun..düşün!!.. bir kamyonun var..yolda gidiyorsun..ne bulursan içine atıyorsun..taş,bidon,yolda neye rastlıyorsan..ama onların hepsini çöp olduğu için dışarı atmışlar..çööp..sen beş ton çöp doldurdun kamyonuna ..birde diyorsun ki” ehh yükümüzü aldık”.. yolda giderken bi bakıyorsun ki bazı arabalar boş..diyorsun ki  “ee..sen neden arabanı doldurmadın?”o sana gülüyor ..demiyor ki  çöpü doldurmuşsun.. sen onları hayal aleminden öyle doldurmuşsun.. insana küt diye gerçeği söylediği zaman seni vurabilir bile.. hayal aleminde o çöpler ne?birer meta-eşya..satışa sunduracaksın ona.. sundu..kimse kıymet vermedi..bunlar çöp dediler..o şaşırdı..ama o süreç içinde olur….diyelim ki 40  yaşında bir adam..tam 40 senedir hayal kuruyor ..ama oradaki zaman bildiğimiz gibi değil..mesela hayal alemine düştüğünüz zaman 2 seneyi, 10 seneyi bir anda gözünün önüne getirebilirsin..mesela şimdi ben çocuğum ve bir tarlaya gittim geldim ..kaç sene olursa yapabilirsin..kişi, o, 40 sene içinde kurmuş olduğu hayalleri değeri üzerinden  değeri belli olacak.. hepimizin  hayalleri aynı değerde değil çünkü..onu anlayabilmen için bakacaksın mesela:oooo.. bu adam hayal aleminde  50 trilyon sene yaşamış..şimdi sen bu adama bir anda “yahuu senin bu hayalin booş” dediğin zaman, ne demiş oluyorsun biliyor musun?..gel beni vur.. 50 trilyon ömür boşa götürüyorsun..bir adamın 60-70 senelik birikimi var diyelim.. bir hadise oldu, her şeyi bitti.. depremde bir adam gördüm.. çadırda..Kızılay çorbasından alacak.. gazeteci soruyor o adama..dedi ki:benim 2 hanım, 1 kuyumcu dükkanım vardı.. 17 evim, arsam, villam vardı ..çocuklar, akrabalar, eşim, hepsini kaybettim..şu an elimdeki bu tas bile Kızılayın .her şeyim 45 saniyede bitti dedi ve ağladı..şimdi böyle bir adamın psikolojik halini düşünün.. bunları bırak senin bir harçlığın var onu aldılar..yada bir saniyen var..o adam gitmişti bir yere, dünya savaşını durdurmuştu..belki bir saniye o  dünyayı fethetmişti bir yerde..Hitler’e soru sormuştu..eee öyle tabii..hayal çünkü bu ..sen şimdi o adamın kurduğu tüm  hayali yıkıyorsun..


işte mürşidin yapmış olduğu bu.. insanı hakikat durağına gelebilmesini sağlayacak alttaki ve üstteki bütün hayal  ordularını bir kenara çekip, kendi gerçekliği ile yüz yüze getirip, güzel bir  teslimiyeti Allah Teala ya karşı getirmek..ondan sonra hadi bakalım Bismillahirrahmanirrahim..artık sürekli bir yükseliş vardır..


bu hayal alemini çok güzel  anlatan “zindan adası” diye bir film izledik geçende..bu filmde gerçeklik açıp kapatması var mesela…hayal alemini başa almak var..taa en başa.. yaşatarak göstermek-yüzleştirmek var..bu filmi izleyin..söylediklerimi düşünerek tabii..herkes kendisinin ne kadar iki yüzlü olduğunu anlayacak..işte mürşid-i kamil bu süreci yaşatır insana..aldığı her insanı önce kendisine monte eder.. mürşid-i kamil tam bir insan formatındadır. tüm verileri bir insandır..en mükemmel varlıkta insandır.. Hakk’ın aynasıdır.. sanki bir kalıp var ve o kalıbına onu monte eder.. monte ettiği yerlerden olumsuz sinyaller almaya  başlar..o olumsuz noktaları belli dozajlarda  o kişinin hastalıklarını verir..en büyük hastalığı hangisi ?..ondan sonra hangisi? ondan sonraki hangisi.. o hastalıklar bedeni değildir..mesela kalpteki..riyakar bir adam.. işte hasetçi çekememezliği olan dedikoducu, menfaatçi ,şudur budur ..bunların hepsi veri olarak çıkar.. ondan sonra buna hiç çaktırmadan en pis hastalığından tedaviye başlar..en hafifinden başlamaz..onun haberi bile olmaz..en pisinden başlar..en kaldırabileceği dozajdan başlar..buda bayağı süreç alır.. her hastalığını bitirip bitirip sadakat noktasına getirdikten sonra arabaya bindirecek ya miraç orada başlıyor işte…insanın miracı hakikat durağında=iki yüzlülüğünü bıraktığı noktada başlıyor..oraya gelmeden ne miraç var, nede burak var..istediğin kadar ömrün geçsin..gelip o durağa =burağa sadakat bileti ile oturmadıktan sonra yolculuk yok..


teorik olarak olur.. öğreniriz..
kişinin bu eğitimleri sırasında sen hatırlat.. hatırlatma mutlaka fayda verir..fayda bile müminin derecesine göredir ..bazı kişide öyle iman derecesi vardır ki bir kelimeden işi bitirir..ama öyle iman merhalesi de vardır ki, 20 -30 sene eğitimini aldığı halde istediğimiz durağa gelip de arabaya binememiş..neresi o durak ..Hakka çıkış durağı.. kişi ,o eğitimi esnasında bu yolu ne kadar kısa tutabilirse, yani o iki yüzlülüğünü bırakıp sadakate kavuşursa:artık ondan sonra kaç sene bir ömrü kaldıysa yada bir günü varsa, artık fark etmez..diyelim bir günü kaldı..Rabbim ona, o bir gün içinde binlerce sene yaşayacak fırsatı verir..Allahu Teala’da zaman çook farklıdır..çook farklı zaman dilimleri var..bir saniyenin altında ki bir anında bile sana milyarlarca seneyi yaşatabiliyor..  …   … bunu kastediyorum ben..

HERKES KENDİ MANASINDA TEK BİR ÜMMETTİR

..kıyamete dek yaşayacak kişilerde var..Hızır  a.s gibiler..mesela O, hem insan formatına geçebiliyor, hem de melek formatına..iki hayatı birden götürebiliyor O zat..bu Allah’ın O’na lütfu..tabi buda duyguyla=kişinin niyeti ile olan bir şey..güzel niyet taşıyorsan onun karşılığını alırsın..O kendi hayatını anlatıyor mesela..22-23 yaşlarında çölde asker..ordu susuzluktan kırılıyor..su bulmak lazım..o an benim içimden fedakarlık geldi..bu insanlar dayanamıyor, onlar dinlensinler.. ama ben dayanırım..yürürüm.. su aramak istedim..o anda, birden, susamışlıktan yorgunluktan eser kalmadı bende..suyu aradım, aradım, bir su buldum..yanında küçük bir su daha vardı..dediler ki “bu su orduya ait.. bu suda sana ait..içine gir..seni kıyamete dek yaşatacak o su..ab-ı hayat bu”..bende girdim diyor..asıl adı Beliye dir..ona bu güzel gayretinden dolayı Allah’ın bahşetmesidir..şimdi düşünün o ordu 10-20 000 kişidir..ama o tek başına su aramak istedi..ve tüm ordunun ömrünü, Yaratan ona bahşetti..bazen öyle insanlar vardır bir ümmet gibidir..o bir kişidir ama onun taşıdığı o güzel mana, o güzel niyeti tüm ümmete dağıtsan dağıtabilirsin.. bir ameldir o..


bir defasında Efendimiz (s.a.v) birini yargılıyordu..birileri ona hakaret ettiler..Efendimiz dedi ki “ona hakaret etmeyin..o öyle bir tövbe etti ki ,Allah katında öyle bir kabul oldu ki, onun tövbesini tüm ümmete bölsen -dağıtsan -tek tek herkesi affettirebilir”..işte bu kişi, tövbe babında tek ümmet manasında.. her manada değil..mesela Ebu Zer Gıfari için..Efendimiz( s.a.v ) dedi ki ona: Ebu Zer, sen tek ümmetsin..ama hangi manada..” tek yaşayacaksın, tek öleceksin”..o öyle bir kişiydi ki………   ……  .. tek ümmet…hz İbrahim as. da insanlara merhamette tek ümmetti..Allah Teala, O’nun için” o çok şefkatli, merhametli ve hassastır” der..şimdi düşün bu kadar yumuşak hassas biri oğlunun boğazına bıçak çalıyor.. işte Hak ölçüsü ayrı bir şey ,Hakkın rızasına talip olmak ayrı bir şey..bu kadar yumuşak biri çocuğu ile eşini çölde bıraktı gitti..  … …. ..  hüküm sadece Allahü Teala ya aittir.esas olan Hakkın emrine göre hüküm vermektir.. nefsin hükmüne göre değil..

İLMÜ LEDÜN SULTANI EFENDİMİZDİR
çocuk:hz İdris.. yani Hermetizm Hızır ledün ilmi gibi mi?..
hoca:yanlış..öyle değerlendirme..onlar ledün ilminin bir parçasıdır..ledüni başlangıç  Allah Teala kalpte konuşmaya başlar..fiilen nasıl benim sesimi duyuyorsunuz.. sana hiç şüphe duyamayacağın şekilde tam kanaatle bilirsin ki, Allah Teala bana konuşuyor..işin esasında hepimize konuşuyor. .mikrofondan beni  duyuyorsun değil mi?..şimdi düğmeyi kapattım ve duymuyorsun..işte bu düğme sadakat düğmesidir..biz arabaya bindiğimizde kalp tamamen açılır.. zaten o merhale açığa çıkar..ondan sonra o lezzetin, huzurun ,güzelliğin pahası yok.. öyle bir güven gelir ki hiçbir şeyden endişe etmiyorsun ,korkmuyorsun..ne sıcak, ne soğuk, karanlık, ateşe atılmak..yani onlar için ne bir endişe, ne bir korku, ne bir üzülme söz konusu değil…hiç mi üzülmez endişe etmezler.. başkaları adına olabilir..Efendimiz için Allah derki: O çok müminlere çok düşkündü”..Rauf .. ama bu kendi adına değil ümmeti adına..derki mesela: Ben sizi anlamıyorum. . anlıyor da.. anlatabiliyor da.. Allah’ta derki ayete “peki nasıl inkar ediyorsunuz?” Ben anlamıyorum, nasıl şaşırıyorsunuz demiyor tabii .hz Peygamber derki :”ateş var. Ben sizi ateşten korumak için eteğinizden tutmuşum, siz ateşe koşuyorsunuz “..


ledün ilmi o insana  geldiği zaman o kişi ciddi bir olgunluğa gelir ..o bilgiye geldiğin zaman bu duvarlar dünya şartlarındaki engeller sana engel olmuyor.. suyun altında da durabilirsin.. üstünde de ..dağın altında oturabilirsin.. ateşin içinde de.. ama bu hale gelebilmek için o yürek olması lazımdır..o yürek o kişide olmadıktan sonrada, o ilim ona verilmez kesinlikle..olmaz..işte Allah Teala herkesin seviyesine göre “emaneti ehli olanlara verin” der..emanet dediği şey  bu alemdeki tüm şey-emirleri ve yasakları- topyekün emanet olarak  isimlendirilir..kainatta ne varsa bütün merhaleleriyle beraber bize kabiliyet olarak verilmiş bir emanettir..ama  açığa çıkması kendi adına kullanmama esasına dayanır..


deriz ki :bir adamın elinde ilaç varsa önce kendisine kullanması lazım..ama bu kural bu aleme göre doğru.. oysaki ledün ilmi sahibinde ise geçersizdir.. hz Efendimiz(sav) ledün ilminin sultanıdır .. Süleyman Çelebi ne der..Bu Gelen İlmü Ledün Sultanıdır..çünkü işin aslı gerçeği odur..ama O, öyle günler yaşamış ki, iki gün üç gün ekmek bulup yiyememiş..derki yeryüzündeki tüm hazinelerin anahtarları bana teslim edildi..defineci yanii..fakat buna rağmen bir tanesine el sürmüyor..Cebrail a.s  bir defasında derki “Allah diyor ki ..istiyorsa şu Uhud’u altın lira keseyim..  “hayır” dedim.. “Ben Rabbimin rızasını istiyorum..bunu ancak o mana ya gelince anlayabilirsin..Allahla olan muhabbet ortamı..kul ne der ”Ey Allahım beni gözlerimi açıp kapatıncaya dek kendime bırakma” der..bu  makamdır..bir insanın bir sırını, bir halini açığa çıkartsan ne olur..Allah sadece şunu ister..verdiğim nimete şükret..her nimetin şükrü o nimeti kötüye kullanmamaktır..mesela sana para verdi..o parayla kötü işler yapmayacak ve o parayı hayra kullanacaksın..bilgide böyle.. sadakası, o bilgiyi kötülük için değil hayra kullanacaksın..


her seviyenin her gücün kendine mahsus sorumluğu vardır..diyelim ki bir devlet başkanın ağzından çıkan her kelime, bizim ağzımızdan çıkan kelime gibimidir? biz öyle konuşuruz..ama o tartıp ölçer..bazen öyle olur ki bir sözden savaş çıkar.. bazen de bir sözle barış olur..o kişi bunun bilincinde olmalıdır..o makamlara gelen kişiler öyledir dikkat ederler..ama bazen üslupta fark olur.. hata olur. . buda eğitimdendir..mana da aynıdır..ister mürşid olsun..bitmez ki ilim..tekamül bitmez..onlarda her an misal aleminde ruhaniyetle ,meleklerle Allahla beraber sürekli eğitim halindeler..garantisi Allah.. hz Peygamber(sav) için derki” O var ya, O Bizden alır ,size söyler…eğer O, Bizden aldığı şeye bir kelime eklerse yada çıkarırsa, Biz O’nun şah damarını koparırız”..


ilmü ledün zaten peygamberlik  makamıdır..o kişi ilmü ledüne geldi diye haşa peygamber  olmaz..peygamberlerin ayrı bir özelliği daha var.. Allah’tan aldığı her şeyle-kitapla örnektir..bunlar ise peygamberin varisleri olarak, peygamber öğretilerini uygulayıp anlatarak insanlara yardımcı olurlar..aynı duraklardan geçiyorlar..yarın Allah’ın huzuruna çıktığında hangi huzura çıkıyorsun..miraçta.. peygamber çıktı..ee sende gelip o huzura çıktığında nerden gelip çıktın o huzura..burayı anlatmak için söylüyorum..nefsin durakları hep aynı.. ama O’nun makamı nübüvvet ,bunun makamı da velayet..aynı durak aynı eğitim..zaten varis ne demek?..normal şeriatta da böyledir..babanızın varisi olmanız demek?.. ama peygamberler mal bırakmazlar..onların mirası ilimdir, edeptir, ahlaktır, insanlara örnekliktir..o ilmi insanlara  indirmek, uygulatmak, anlatmaktır.. velilerin mirasçılığı da budur..zaten Peygamberi tam tanıyamamışsan Kur’an-ı yaşayamazsın.. bulunduğun çağda, bulunduğun örfte ,zamanda, yaşadığın şeyin canlı şahidi olacaksın.. Peygamberi tanıyamazsak, oradaki manayı anlayamayız ki.. O’nu tam tanıman için; O’ndaki manayı anlamış ,geçtiği o makamlardan  geçmiş olman gerekiyor ki ,sözünün manasını anlayasın..bir hadis.. anlamazsan bunu, belki kabul bile edemezsin..uydurma sanırsın..tabii ki uydurmalarda var..ama burada bilemediğimiz şeyleri red etmek var..her şeyde Hak rızası aramak lazım..



bakalım Allah ondan razımı?Allah razı olsun deriz sadece ..senden bunu sormaz Allah..herkesi kendi merhalesinden sorumluluğundan bilgisin den sorar..bilginin birde algılama makamı var..diyelim ki Allah güzeel..ne anladık bundan mesela..124.000 peygamberi diyelim sıraya diz.. karşılarına geç ve deki Allah güzel..derler ki :eyvallahhhh.. zaten biz onu yaşadık..o orada şunu anladık..bu güzel kelimesi kainatın her zerresinde işlenmiş.. bu ne demek? Kainatta  kötü çirkin diye bir şey yokk..biz hep güzel doğduk, güzel yaşadık, güzel yedik, içtik ve güzelde öldük….
Peygamberin böyle ,360 dereceye bir baktığını düşün.. her olayı güzel görüp güzele yorumluyor..bizden de istenen şu..lütfen o 360 dereceden bir dereceyi hiç olmazsa güzel bul..aslında orası 360 derece değil trilyonlarca derece var..ama birde şimdi 400 derece çıktı. var yani..


Her olumsuz sana olumlu dönebilir ..Allah güzel çünkü.işte anlatmak istediğim bu…Allah güzel deyip de pise baktığında “ayy bu pis” dediğinde  güzel bakmış olmuyorsun ki..güzel bak ta güzel gör..mutlu ol..mutluluğundan herkese pay ver..mutluluk, huzur, saadet saç saçabilirsen.. mutluluk yolunda tek ümmet ol..eğer güzel bulamıyorsan hiçbir şeyi “kusura bakma bu yol senin yolun değil.. mutlulukta senin değil, güzelde senin değil”..
İNSAN AVIJ?
 mesela bana ne iş yaptığımı soruyorlar.. diyorum ki .kalbdiyoluğum.. yani kalplerle diyoloğum var
..işte her söz pusu ya:)..atıyorsunuz sözü ortaya.. ondan sonra daha kurtulursa:)bitti o..eğer biz başkası için yaşarsak; kaç kişi için yaşıyorsan onların ömürlerinin bereketi,işlerinin bereketi,sağlıklarının bereketi en az iki kat olmak üzere sana dönüyor..insan avcılığı ne büyük cazibe? Düşünün..kaç kişiye hizmet ediyorsan.. bu hayır.. ibadet.. peygamberlerde en az bire ondur.işte o yüzden peygamberler bir ümmete bedeldir..peygamberler hep Hak içindir.. nefislerinden bir pay yok..öyle kontrollüler ki. zaten bu Allah’ın garantisi..vahiy lekesiz, pırıl pırıl öylece durur..en ufak bir şeyde hemen uyarılırlar..uygulamaya sokmadan Allahu Teala uyarır..hani kadran-çap var ya.. işte onun her derecesini güzel görebiliyor onlar..diyelim ki bir peygamberin 50 milyar ümmeti var.. her birinin ömrünü 5o sene de.. bunu 50 millyara çarp.. birde 1o la çarp.. o kadar ömür sağlık mülk bereketi..işte “yeraltının bütün hazinelerinin anahtarı bana verildi” sözünün bir manasını da bu..ne yapacak ki…zaten o mülkün, o hazinenin, sonsuzun üzerinde oturuyor..bitti..daha başka bir şeye ne itibar edecek..bir fabrikatör düşün..çok varlıklı..bir delikanlıyı  sever..onu yanına alır.. yetiştirip kızını verip, malını ona devredecek, ortak edecektir..ama o genç ne yapar, tamah eder, bir parçayı çalar..artık o, Hakk’ın gözünde  tüm hazineyi kaybetmiştir.peygamberler bu dünyada alınan peşin hükme- peşin ücrete itibar etmezler..
*********************************

Hurşidimden Mürşidime  bir tutinin güncesi..ve Sevdiğim Merhaba.. çook  güzelsin ve iyi..bu masaldan çok şey öğrendim..önce teşekkür ediyorum.. çaktırmadan yapıyor olduğun işlemleri en azından..hani demiştin ya:gözünün önünü hayali balonlarla şişirip doldurmuşsun.. hepsini patlatacaksın..artık hiç bir şey bilmeyeceksin..ve bende hiiç anlamamıştım hani..siz patlatın demiştim:)Sen:Ben değil.. eline iğne alacak ve hepsini sen patlatacaksın!!…hayalden gözünün önünü göremiyorsun! .. bildiğin her şeyi unutacaksın.. hepsi oradan buradan okuduğun duydukların.. onlarla olmaz ..her şeye yeniden başlayacağız” demiştin ya Sevdiğim..bende nasıl unutacağım? ben yapamam..Siz unutturun  demiştim..Sen” ben anlamam.. Ben sadece söylerim.. sen unutacaksın.. hiçbir şey yapmam.. demiştin de ..sonra yine ben:hayır.. her şeyi siz alın.. ben hiçbir şey yapmayacağım demiştim..Sen kızarak”onu al,bunu al.. peki sen ne yapacaksın?” demiştin..ben sadece sizi seveceğim o kadar demiştim..bak ne güzel şeyler hatırladım değil mi?hep benn..hep SENNN….ve Sevdiğim bir sonraki masalımız için çoook fena şımarma izni istiyorum, tamam mı?evet dedin bence:)bir kitap okuyorum adı Kur’an-ı Kerimin Gizli Öğretisi.yazan E.Candan..işte sevdiğim kitabın yarısındayım.. bitince onu,ezoterizmin spatyonik ruhsal plan insiyasyonlarında, akaşik kayıtlarıyla terennüm edeceğiz
J görüşürüzzzz….
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
20/ 12/ 2010

13 Aralık 2010 Pazartesi

ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI – 15



ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI – 15
BEN YAŞADIKÇA KUR'AN'IN BENDESİYİM
BEN, HZ. MUHAMMED MUSTAFA'NIN YOLUNUN TOZUYUM
BİRİ BENDEN BUNDAN BAŞKASINI NAKLEDERSE
ONDAN DA ŞİKAYETÇİYİM, O SÖZDEN DE ŞİKAYETÇİYİM

Hz. Mevlana Celal-ed-Din Muhammed Rumi (k.s)


bu masal  ZAT-I A’Lİ,RUH’U A’Lİ,MEKAN-I A’Lİ ,MAKAM-I A’Lİ OLANLARA-kendisindeki bu yüksek manayı çıkartabilmiş “YÜKSEK- YÜCE RUHLAR ın  SEMASINA  ADANMIŞTIR.”


Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi..Sevdiğim Merhaba…işte geldik hep korktuğum, yüzleşmekten kaçtığım o yazıya..biliyorsun  üç sene evvel Konya gezisini müteakip haftalar içinde, ilk yazımı yazmıştım..yazılarımdan çok korkup,ağlıyor ve utanıyordum ..kimseyle görüşmüyordum..sanki alnımda o secde yazıyordu..sanki herkes görüp anlıyor sanıyordum..yazmamak için çok direniyor lakin bir şekilde de yazmadan duramıyordum..bazen korkumdan yataktan çıkmıyordum..ama sabaha dek bir şey beni rahat bırakmıyordu..koşa koşa gidip bir defada yazıyor,  ancak sonra uyuyabiliyordum..yazdıklarımda sadece kelime hatalarını düzeltiyor, başka hiçbir şeye dokunmuyordum..ve üstelik ben pc de ne dosya açmayı ,nede teknik manada yazı yazmayı da bilmiyordum..ama o yazar kasaya takır takır iner gibi - dosya dosya gelen- inen harfler..harfler ..harfler…

ve Sevdiğim anlamıştım ki ben yazısal bir mirac yazıyordum..gelgelelim bana göre 10. yazı mirac olacaktı ve aşağı iniş olan 11 le de bitecekti.lakin 10. Mirac yazısı kurgumu hiçbir şekilde bulamıyordum..taa ki bir perşembe tektaştaydık.. nette geziyordum. birden karşıma Nat-ı Ali klibi çıktı..belki 50 defa ağlaya zırlaya dinledim..bu neydi?..neyi anlatıyordu hiç haberim yoktu..oysa tüm bedenimi saran bir tesir her şeyi kaplamıştı işte..ve o gece tüm hücrelerimin uyandığı “bizi bırakma” dediği bir salat  yaşadım..insan kendisine öyle sımsıkı sarılır mı ?evet..evet..kendini bırakabilir mi?neler oluyordu ..

ve ertesi gün Cuma… Terzi Osman Amca beni evine cemi Cuma vaktine davet etmişti.. ilk defa gittiğim bu evde elime bir kitap tutuşturdu.sayfayı işaretlemiş, bir cümlenin altını da çizmişti..siz okuyun dedim..”hayır sen okuyacaksın ..sesli oku” dedi..Divan-ı Kebirden Nat-ı Ali yi okumaya başladım..ilk defa görüyordum..hem okuyor hem de nedense ağlıyordum..dün gece yüzünden şok geçirdim herhalde. veda edeceğimiz zaman yine aynı kitabı getirdi.. “aynı yeri bir daha oku ve sesli” dedi..başkası okusun dedim..”hayır sen okuyacaksın “dedi ..okudum ve ağladım..sonra anladım ki 10. Masalım buydu..tek harfini bile yazmadığım  şey..öyle cahil ve korkaktım ki ;yazıyı yarım almıştım, Hilmi Dede Baba nın nefesini de..bugünse bu yarımlığı tamamlayacak kadar korkusuzum.. çünkü neden bu yazılar insanları dehşete düşürüyor ve kendinden kaçırtıyor anladım.. cahillik  tabii… gerçeğe uyanınca korku muhabbete dönüşüyor ve tek korku kalıyor.. onu sana vereni üzüp incitmemek..başka hiçbir sorun yok..
ve bu yazı hakkında başka şeylerde yazacağım Sevdiğim..bunu ilk yazdığımda öyle çok alevi –bektaşi bana mektup yazmıştı ki Evvel Zamanıma anlatmıştım. . “sizin adınız Ali .. bende Sizi çok seviyorum ya.. işte o yüzden onlarda Sizi Seviyorlar “demiştim..Evvel Zaman ise gülümseyerek şöyle demişti:Bizim adımız sadece Ali..ve herkesin adı Ali olabilir..ismimizin Ali olması hiç önemli değildir.. maksat A’Lİ-YÜCE-YÜKSEK olabilmektir..


ve Sevdiğim..bu yazıyı yine unutmuştum, ne ilginç ki bir mail geldi.. bu yazıyı tekrarlamamı istedi..yazmayacaktım tabii..ama çok tuhaf bir şey oldu ve son masal aldı beni bu Noktayı Velayete=MÜRŞİD-i kamil e  savurdu Sevdiğim.(yani salik öyle bir noktaya geliyordu ki ;her ne görürse mürşidinden -Mürşidi A’li nin a’li ilminden görüyordu..nereye baksa Onu görüyor ve Onu anlıyordu..)

YANİ  o esnada, zaten kendisi de yetişmiş bir İnsan-ı Kamil-Mürşid olan hz. pir Mevlana; nat-ı nın sonunda yazdığı gibi, tüm o yazdıklarını= yeni farklı bir esma ile yükselişini -  sohbet şeyhi olan hz. pir ŞEMS-i PERVANE de görüp yaşıyordu. ……
**
ve Sevdiğim çok tuhaftı.. ok yaydan çıkmıştı..yine ne yazacağımı bilmiyordum.. sadece iliyyun ve aluyyunlar hakkında sorularım vardı.. son masalım bittiği gün 7 aralık-1 muharrem di..akşama içinden Hızır geçen adam gelecekmiş.Ya Rabbim ya.. Sevdiğim beni yalnız bırakmayacağını,  gerçek bir ehil elden bana anlatacağını biliyordum. . öyle emindim ki ,onu gördüğümde bir sayfa dolusu soruyu önüne koydum ve anlattım.. anlattım..sorularımdan bazıları:beyinleri kiraya verilmiş Belialoğulları =MANKURTLAŞTIRILMAK?..VE ÖZGÜR KALPLER ÜLKESİNE HİCRET ETMEK..ve insan avcılığı?= Getirileri?tavus kuşu kuyruğu ilmi..?gerçekte vuslat yok mu..?
3  yıldız dairemi gösterdim..teorimi anlattım ..evet doğru dediler..içinden Hızır geçen masalı takdim ettim..”çok beğendim,devam edin, istenilen buydu,doğru hizmet bu “ dediler..ve bu sefer ses kaydını da silmemi istemedi:)ve Sevdiğim iliyyun ve aluyyunlar için düşündüklerimin doğru olduğunu –hz. ALİ’YE HÜRMETEN İSMİ ALİ OLAN BİR MAKAM OLDUĞUNU söyledi= mürşid… yani  HZ PİR ‘de, NAT-I ALİ  de KENDİSİNDEKİ ALİ MAKAMINI ANLATMIŞTI sadece…tabii kendi yüksek manasını =AYNI NURDAN olduğunu-ancak kendisi gibi olan saf bir aynada yani hz.TEBRİZLİ ŞEMS de görebilmişti..(tasavvufta denirmiş ki Allah’ın sayısız isminden biridir Ali..evet Ali Allah tır bu bakımdan..ama Allah Ali değildir..çünkü O’NUN ESMASINA SINIR YOKTUR..VE TÜM ESMALAR YARATILMIŞTIR..ve ALLAH YARATANDIR..

sonuç.. yani herkesin en tepede “tek olduğu bir manası varmış”..hoca derste sorularımı anlatacağını ,vakti gelince işaret edeceğini ve dikkat etmemi söyledi..ve bir başka arkadaşımda kristal çocukları sormuş.. ona da derste cevabı alacağı söylenmiş…Sana bu dersten derlediklerimi sonra yazacağım Sevdiğim..bana korkularımı bildirerek -kalbimde ise anlayarak ferahlık verdiğin için çook teşekkür ediyorum.biliyorum ki bu yer-nokta-  hz Pirimiz Mevlanamızın dediği : AŞK’ın karşısında akıl eşeğinin çamura saplandığı ve çıkamadığı yerdi.. o yüzden de, lütfen okuyup anlayamayanlar kalplerini bozmasınlar..çünkü  anlamak için, aklın kalbin hükmüne girmesinden başka çareleri yok  da ondan…sadece benim gibi seyretsinler..sabırla beklesinler..o mana kendisini, vakti gelince o kişiye de, onun anlayabileceği esma terkibiyle anlatır değil mi Sevdiğim..

Sevdiğim..tüm bunlar olurken birbirimizden çok uzak olsak ta, ben Seni hiiç göremesem de, hep benimle olduğunu biliyorum..beni bu kadar zor-sarp sivri –uçurumlarda yalnız bırakmadığın için, şuan Sana bunları ağlayarak yazıyor ve teşekkür ediyorum..ben bunlara hiç layık değilim biliyorsun değil mi?hak etmiyorum…hem de hiiiçç..neden benim başıma geldi bilmiyorum..Evvel  Zamanım çalışarak yani sonradan olmadığını söylemişti.belki hak etmediğim için-tenezüllen ,En Yücenin en aşağıdakine eğilmesiyle yazıyorumdur değil mi?bilmiyorummm..Sadece Seni Seviyorum..Senden Sana Sığınmaktan başka çare bulamıyorum.. lütfen beni bana bırakma ….ve Sevdiğim HurşidimdenMürşidime cümlesinin de A’. dan A’.. ya olduğunu da bu hafta idrak ettim teşekkür ediyorum..
ve Sevdiğim haftaya açıklaması üzerinde konuşacağımız o yazıya geldik..seni Ali den Ali’ye seviyorum..semada…semahanede..
*************************
                                     NA’AT-I    ALİ
 (•=nokta=0=Noktayı Kübra Şah-ı Velayet Hazreti Ali Keremullahi Veche)
(
mart 2008 )
‘Ruh’u gördükten sonra da Allah yoluna gitmek gereklidir ki, Allah gözle görülebilsin. «Bu hayatta ve bu dünyadayken,» görür demiyorum. Dünyadaki cevherlerin birer perdeleri varsa da her cevherin bir de ışığı vardır ki dışarı vurur…
Olgun görüşlü olanlar, dışarıya vuran bu ışığı görürler. Ama dışarıya vurmayan ışığı görüp bilmemelerine de şaşılamaz. Ancak dışarı vuran, avuçlarının içinde ve karşılarında bulunan ışığı göremeyenlere şaşılır. Yoksa Sokrat’ın, Hipokratesin, îhvanı Safa derneğinin, Yunan filozoflarının söz ve fikirleri Hazreti Muhammed’le (S.A.), onun evlâdı, torunları, can ve gönülden ona uymuş olan kimselerin sözlerine benzemez. Hatta sudan ve topraktan yaratılmış insanoğlunun sözlerine de benzemez. Bunlar, «Allah hazırdır,» derler.”
 (hz.Pir-i A’Lİ  Şems-i TEBRİZİ
…………………………………………………..
MEVLANA’NIN DİLİNDEN HZ. ALİ (“NA’AT-I ALİ”)
 O açıklayıcı imam, o Tanrı velisi safa ehlinin vücut güneşidir. Yerde, gökte, mekanda, zamanda Hak’la duran o imamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir. Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir…
Onun toprağı birlik alemidir. O, insanın hakikati ve canı gibiydi. Her şey fanidir, fakat can yaşar, ölmez. Onun hareketi kendinden diri olan ezeli varlıktandır. Beka çevresinde döner dolaşır, yaratıkları Yaratanın Zatı gibi O bakidir. Hakkın yüksek sıfatları Ali’nin vasfıdır. Hakk’ın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrı’nın zatına yapışmış “O” olmuştur. Hani duyduğun lahutun gizli hazinesi yok mu; işte O odur. Çünkü O, Hak’tan Hak’la görünmüştür. O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksat, yüce Ali’dir. Hakkın hikmetini ondan başka kimse bilemez. Zira O hakimdir, her şeyin bilginidir.
İptidasız evvel O idi, sonsuz ahir de O olur. Peygamberlere yardım eden O idi, velilerin gören gözü de hakikaten O’dur. Yüzünün nurlu parıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı. O, Hak iledir; Hak Ondan görünür. Hakka ki, O Hak ile ebedidir.
Adem’in toprağı O’nun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allah’ın isimleri Ondan belirdi. O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde Adem, her şeyi anladı. O nur tek olan Yaratanın nuru olduğu içindir ki, melekler Onun huzurunda secde ettiler. Evet, muhakkak ki, Adem, O imamın nuru ile bütün ilahi isimleri bildi…
Şit, kendinde Ali’nin nurunu gördü ve yüksek alemi öğrendi. Nuh, kendini yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep Ondan buldu. Gene Ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, dehirde gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu. Halil peygamber, dostlukla Onu andı da, ateş ona al lale oldu. Nemrud’un ateşi, o Allah’ın dostuna hep gül, nesrin, lale oldu. Gene O idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail’e kurban etti. Yusuf kuyuda Onu andı da, o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu. Yakup, onun önünde birçok inledi de Yusuf’un kokusunu alıp gözleri açıldı. İmran’ın oğlu Musa, Onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı. Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı. Sonra dedi ki: “Yarabbi! Bana bu lütfundan bir alamet ver.” Hak ona: “İşte sana nurlu eli verdim” dedi. Gene Ali’nin vergisidir ki, Meryem’e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi…
O, şeriatte ilim şehrinin kapısıdır. Hakikatte ise iki cihanın beyidir. İki cihanın sultanı Muhammed, hakka yakınlık gecesinde, Allaha kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü. Ali’nin nutkunu, Ali’den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde Ali’den başka bulunmaz.(1)
Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O, susmaz, söyler. Ebedi ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı:
-Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur.
Allah’a içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir. Zira o şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir…
O, bütün peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa:
-Benimle açıkça beraber bulundu, dedi.(2)
Dinde evvel, ahır o idi. Allah ile içli dışlı o idi…
İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mananın nüktesini öğrenesin de yüksek velayete eresin. Sence apaçık bilinsin ki, hakikatte yüce olan O’dur.
Ey efendi, benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz O’dur.
Cihan var oldukça Ali var olur ..Cihan var olurken de Ali vardı. Cihanın temeli suret buluncaya kadar var olan Ali idi. Yer resmedilinceye, zaman husule gelinceye kadar var olan Ali 'idi. Veli, vasiy olan? ah Ali, cömertliğin, keremin, bağışın sultanı Ali idi. Ali'den ötürü melekler Ademe secde ettiler. Adem bir kıble gibi idi, secde olunan Ali idi., Adem’de, Şit’te, Eyyüb’te, İdris’de,
Yusuf’ta, Yunus’ta, Hud’da, Musa’da, İsa’da, İlyas da, Salih peygamber de, Davud’da Ali idi.

Nefsin tamamından ötürü cihan sofrası üzerinde elini bulaştırmayan kahraman aslan Ali idi. Kur'an ın yer yer, ayetlerinde Tanrı'nın ismetini vasıf ile övdüğü Kur'an sırlarının kasifi Ali idi.Kapısının toprağı kadir ve kıymette Arşın semasından daha ileri geçen, o durmadan hakka secde eden arif Ali idi. İslam’ın
yolunda is düzelmedikçe, durup dinlenmeyen o şerefli, vakarlı şah Ali idi. Hayber kalesinin kapısını bir hamlede koparıp açan o kalalar fatihi Ali idi.
Afaka her bakışımda gördüm ki, yakin yüzünden her varlıkta var olan Ali idi. Bu küfür olmaz, küfr olan bu söz değildir.

Cihan var oldukça Ali var olur, cihan var olurken de Ali vardı.Tebriz'in Şems-ül Hakkı cihanin gizli ve açık sırlarından her ne gösterdinse hepside Ali idi.
hz. Pir-i  A’Lİ  MEVLANA CELALETTİNİ RUMİ

………………………………………………
Aynayı tuttum yüzüme
Ali göründü gözüme
Nazar kıldım ben özüme
Ali göründü gözüme

Adem Baba Havva ile
Hem allemsel esma ile
Çarhı felek sama ile
Ali göründü gözüme

Hazreti Nuh Neciyullah
Hem İbrahim Halilullah
Sina'daki Kelimullah
Ali göründü gözüme

İsayi Ruhullah odur
İki alemde şah odur
Cümlemize penah odur
Ali göründü gözüme

Ali evvel Ali ahir
Ali batın Ali zahir
Ali tayyip Ali tahir
Ali göründü gözüme

Ali candır Ali canan
Ali dindir Ali iman
Ali rahim Ali rahman
Ali göründü gözüme

Hilmi gadayi bir kemter
Görür gözüm dilim söyler
Her nereye kılsam nazar
Ali göründü gözüme    (Hilmi Dede Baba)


****************************************
ANAHTARCILAR İÇİN (1haziran2008)
Bismillahirrahmanirrahim
1, 2- Rahman Kur’an-ı öğretti.
3- İnsanı yarattı.
4- Ona beyanı(düşünüp ifade etmeyi) öğretti.
ALİ ÖZ-TAYLAN VE O’NUNLA AYNI KİŞİ OLDUĞUNA İNANDIĞIM ŞİMDİ EBEDİYYEN HAY OLAN LATİF BAL-TUTAN HATIRASINA İTHAFTIR..
Mekanımız Ak-saray-Beyaz-zıt
okulumuz Nur’dur bizim
kitabımız A’li dir bizim
rehberimiz İmam ALİ oğlu İmam Ali’dir bizim
* * *
Sizleri yeryüzünde iki melek olarak tanımıştım
tanıdığınız herkese melekliği yaşatıyordunuz
aluyyun veli A’li melektiniz siz
iki ayrı bedende tek ruh gibiydiniz
A’li ruhlar zaten aynıdır değil mi?
sizde tektiniz benim için
beni insan yapan sizin mananızdan akan feyizlerdi
ey LatifAli Sultan
sizi son gördüğümde nurdan bir sütun gibiydiniz
size bakarken ağladım ne kadar yüceydiniz
sanki bambaşka biriydiniz
yoktunuz, sanki ışıkdan biriydiniz
şimdi her daim konseydesiniz ve biz sizlere muhtacız
siz bana rüyamda gelen dosttunuz
dost terk etmez bilirim her daim bizlesiniz
artık konuşma arkadaşım yok mu?.
……..
Ya AliLatif Sultan kalbim yağmalandı…
tam birlemişken parçalandı…
sizi de son gördüğüm aynı günde
sanki “seherin tanıkları” gibi sadece elbiseydiniz
ve sanki o hırkadan başka bir şey de değildiniz
Rahman’ın gelini gibiydiniz aynı anda
sizi kollarıma alıp yükselmek yükselmek istedim o anda
biliyorum bu gece bir yıldız daha kayıp düştü denize
ve seherin tanığı kayıkçı sefere çıktı yine
düşüp akan o yıldızı avuçladı denizden
ve sandalına aldı yeniden
ölüm sizler için değil biliyorum
Hay olan ölür mü hiç;
sadece tesbihin A’li tanesinden
İmam-ı Muhammed’e(s.a.v.) dost olur
siz dost olarak aynı Nur’dan yaratılmışsınız
siz bize gökten inmiş aluyyun veli meleksiniz
aluyyun veli dost melek ne yapar?
hep sema eder o aşktan sarhoştur bilmez hiçbir şey
o perdedir seyran edilir üzerinde seyrin mekanıdır
bir LatifAli daha CemAli oldu
Şeb-i Arus O’na Rahmanın Gelini oldu….
……..
Sizi yaşadığım müddetçe daima kalbimde muhabbetle yaşatacağım ve sizle hep sohbet edeceğim..
nur cihan
13/12/2010