13 Aralık 2010 Pazartesi

ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI – 15



ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI – 15
BEN YAŞADIKÇA KUR'AN'IN BENDESİYİM
BEN, HZ. MUHAMMED MUSTAFA'NIN YOLUNUN TOZUYUM
BİRİ BENDEN BUNDAN BAŞKASINI NAKLEDERSE
ONDAN DA ŞİKAYETÇİYİM, O SÖZDEN DE ŞİKAYETÇİYİM

Hz. Mevlana Celal-ed-Din Muhammed Rumi (k.s)


bu masal  ZAT-I A’Lİ,RUH’U A’Lİ,MEKAN-I A’Lİ ,MAKAM-I A’Lİ OLANLARA-kendisindeki bu yüksek manayı çıkartabilmiş “YÜKSEK- YÜCE RUHLAR ın  SEMASINA  ADANMIŞTIR.”


Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi..Sevdiğim Merhaba…işte geldik hep korktuğum, yüzleşmekten kaçtığım o yazıya..biliyorsun  üç sene evvel Konya gezisini müteakip haftalar içinde, ilk yazımı yazmıştım..yazılarımdan çok korkup,ağlıyor ve utanıyordum ..kimseyle görüşmüyordum..sanki alnımda o secde yazıyordu..sanki herkes görüp anlıyor sanıyordum..yazmamak için çok direniyor lakin bir şekilde de yazmadan duramıyordum..bazen korkumdan yataktan çıkmıyordum..ama sabaha dek bir şey beni rahat bırakmıyordu..koşa koşa gidip bir defada yazıyor,  ancak sonra uyuyabiliyordum..yazdıklarımda sadece kelime hatalarını düzeltiyor, başka hiçbir şeye dokunmuyordum..ve üstelik ben pc de ne dosya açmayı ,nede teknik manada yazı yazmayı da bilmiyordum..ama o yazar kasaya takır takır iner gibi - dosya dosya gelen- inen harfler..harfler ..harfler…

ve Sevdiğim anlamıştım ki ben yazısal bir mirac yazıyordum..gelgelelim bana göre 10. yazı mirac olacaktı ve aşağı iniş olan 11 le de bitecekti.lakin 10. Mirac yazısı kurgumu hiçbir şekilde bulamıyordum..taa ki bir perşembe tektaştaydık.. nette geziyordum. birden karşıma Nat-ı Ali klibi çıktı..belki 50 defa ağlaya zırlaya dinledim..bu neydi?..neyi anlatıyordu hiç haberim yoktu..oysa tüm bedenimi saran bir tesir her şeyi kaplamıştı işte..ve o gece tüm hücrelerimin uyandığı “bizi bırakma” dediği bir salat  yaşadım..insan kendisine öyle sımsıkı sarılır mı ?evet..evet..kendini bırakabilir mi?neler oluyordu ..

ve ertesi gün Cuma… Terzi Osman Amca beni evine cemi Cuma vaktine davet etmişti.. ilk defa gittiğim bu evde elime bir kitap tutuşturdu.sayfayı işaretlemiş, bir cümlenin altını da çizmişti..siz okuyun dedim..”hayır sen okuyacaksın ..sesli oku” dedi..Divan-ı Kebirden Nat-ı Ali yi okumaya başladım..ilk defa görüyordum..hem okuyor hem de nedense ağlıyordum..dün gece yüzünden şok geçirdim herhalde. veda edeceğimiz zaman yine aynı kitabı getirdi.. “aynı yeri bir daha oku ve sesli” dedi..başkası okusun dedim..”hayır sen okuyacaksın “dedi ..okudum ve ağladım..sonra anladım ki 10. Masalım buydu..tek harfini bile yazmadığım  şey..öyle cahil ve korkaktım ki ;yazıyı yarım almıştım, Hilmi Dede Baba nın nefesini de..bugünse bu yarımlığı tamamlayacak kadar korkusuzum.. çünkü neden bu yazılar insanları dehşete düşürüyor ve kendinden kaçırtıyor anladım.. cahillik  tabii… gerçeğe uyanınca korku muhabbete dönüşüyor ve tek korku kalıyor.. onu sana vereni üzüp incitmemek..başka hiçbir sorun yok..
ve bu yazı hakkında başka şeylerde yazacağım Sevdiğim..bunu ilk yazdığımda öyle çok alevi –bektaşi bana mektup yazmıştı ki Evvel Zamanıma anlatmıştım. . “sizin adınız Ali .. bende Sizi çok seviyorum ya.. işte o yüzden onlarda Sizi Seviyorlar “demiştim..Evvel Zaman ise gülümseyerek şöyle demişti:Bizim adımız sadece Ali..ve herkesin adı Ali olabilir..ismimizin Ali olması hiç önemli değildir.. maksat A’Lİ-YÜCE-YÜKSEK olabilmektir..


ve Sevdiğim..bu yazıyı yine unutmuştum, ne ilginç ki bir mail geldi.. bu yazıyı tekrarlamamı istedi..yazmayacaktım tabii..ama çok tuhaf bir şey oldu ve son masal aldı beni bu Noktayı Velayete=MÜRŞİD-i kamil e  savurdu Sevdiğim.(yani salik öyle bir noktaya geliyordu ki ;her ne görürse mürşidinden -Mürşidi A’li nin a’li ilminden görüyordu..nereye baksa Onu görüyor ve Onu anlıyordu..)

YANİ  o esnada, zaten kendisi de yetişmiş bir İnsan-ı Kamil-Mürşid olan hz. pir Mevlana; nat-ı nın sonunda yazdığı gibi, tüm o yazdıklarını= yeni farklı bir esma ile yükselişini -  sohbet şeyhi olan hz. pir ŞEMS-i PERVANE de görüp yaşıyordu. ……
**
ve Sevdiğim çok tuhaftı.. ok yaydan çıkmıştı..yine ne yazacağımı bilmiyordum.. sadece iliyyun ve aluyyunlar hakkında sorularım vardı.. son masalım bittiği gün 7 aralık-1 muharrem di..akşama içinden Hızır geçen adam gelecekmiş.Ya Rabbim ya.. Sevdiğim beni yalnız bırakmayacağını,  gerçek bir ehil elden bana anlatacağını biliyordum. . öyle emindim ki ,onu gördüğümde bir sayfa dolusu soruyu önüne koydum ve anlattım.. anlattım..sorularımdan bazıları:beyinleri kiraya verilmiş Belialoğulları =MANKURTLAŞTIRILMAK?..VE ÖZGÜR KALPLER ÜLKESİNE HİCRET ETMEK..ve insan avcılığı?= Getirileri?tavus kuşu kuyruğu ilmi..?gerçekte vuslat yok mu..?
3  yıldız dairemi gösterdim..teorimi anlattım ..evet doğru dediler..içinden Hızır geçen masalı takdim ettim..”çok beğendim,devam edin, istenilen buydu,doğru hizmet bu “ dediler..ve bu sefer ses kaydını da silmemi istemedi:)ve Sevdiğim iliyyun ve aluyyunlar için düşündüklerimin doğru olduğunu –hz. ALİ’YE HÜRMETEN İSMİ ALİ OLAN BİR MAKAM OLDUĞUNU söyledi= mürşid… yani  HZ PİR ‘de, NAT-I ALİ  de KENDİSİNDEKİ ALİ MAKAMINI ANLATMIŞTI sadece…tabii kendi yüksek manasını =AYNI NURDAN olduğunu-ancak kendisi gibi olan saf bir aynada yani hz.TEBRİZLİ ŞEMS de görebilmişti..(tasavvufta denirmiş ki Allah’ın sayısız isminden biridir Ali..evet Ali Allah tır bu bakımdan..ama Allah Ali değildir..çünkü O’NUN ESMASINA SINIR YOKTUR..VE TÜM ESMALAR YARATILMIŞTIR..ve ALLAH YARATANDIR..

sonuç.. yani herkesin en tepede “tek olduğu bir manası varmış”..hoca derste sorularımı anlatacağını ,vakti gelince işaret edeceğini ve dikkat etmemi söyledi..ve bir başka arkadaşımda kristal çocukları sormuş.. ona da derste cevabı alacağı söylenmiş…Sana bu dersten derlediklerimi sonra yazacağım Sevdiğim..bana korkularımı bildirerek -kalbimde ise anlayarak ferahlık verdiğin için çook teşekkür ediyorum.biliyorum ki bu yer-nokta-  hz Pirimiz Mevlanamızın dediği : AŞK’ın karşısında akıl eşeğinin çamura saplandığı ve çıkamadığı yerdi.. o yüzden de, lütfen okuyup anlayamayanlar kalplerini bozmasınlar..çünkü  anlamak için, aklın kalbin hükmüne girmesinden başka çareleri yok  da ondan…sadece benim gibi seyretsinler..sabırla beklesinler..o mana kendisini, vakti gelince o kişiye de, onun anlayabileceği esma terkibiyle anlatır değil mi Sevdiğim..

Sevdiğim..tüm bunlar olurken birbirimizden çok uzak olsak ta, ben Seni hiiç göremesem de, hep benimle olduğunu biliyorum..beni bu kadar zor-sarp sivri –uçurumlarda yalnız bırakmadığın için, şuan Sana bunları ağlayarak yazıyor ve teşekkür ediyorum..ben bunlara hiç layık değilim biliyorsun değil mi?hak etmiyorum…hem de hiiiçç..neden benim başıma geldi bilmiyorum..Evvel  Zamanım çalışarak yani sonradan olmadığını söylemişti.belki hak etmediğim için-tenezüllen ,En Yücenin en aşağıdakine eğilmesiyle yazıyorumdur değil mi?bilmiyorummm..Sadece Seni Seviyorum..Senden Sana Sığınmaktan başka çare bulamıyorum.. lütfen beni bana bırakma ….ve Sevdiğim HurşidimdenMürşidime cümlesinin de A’. dan A’.. ya olduğunu da bu hafta idrak ettim teşekkür ediyorum..
ve Sevdiğim haftaya açıklaması üzerinde konuşacağımız o yazıya geldik..seni Ali den Ali’ye seviyorum..semada…semahanede..
*************************
                                     NA’AT-I    ALİ
 (•=nokta=0=Noktayı Kübra Şah-ı Velayet Hazreti Ali Keremullahi Veche)
(
mart 2008 )
‘Ruh’u gördükten sonra da Allah yoluna gitmek gereklidir ki, Allah gözle görülebilsin. «Bu hayatta ve bu dünyadayken,» görür demiyorum. Dünyadaki cevherlerin birer perdeleri varsa da her cevherin bir de ışığı vardır ki dışarı vurur…
Olgun görüşlü olanlar, dışarıya vuran bu ışığı görürler. Ama dışarıya vurmayan ışığı görüp bilmemelerine de şaşılamaz. Ancak dışarı vuran, avuçlarının içinde ve karşılarında bulunan ışığı göremeyenlere şaşılır. Yoksa Sokrat’ın, Hipokratesin, îhvanı Safa derneğinin, Yunan filozoflarının söz ve fikirleri Hazreti Muhammed’le (S.A.), onun evlâdı, torunları, can ve gönülden ona uymuş olan kimselerin sözlerine benzemez. Hatta sudan ve topraktan yaratılmış insanoğlunun sözlerine de benzemez. Bunlar, «Allah hazırdır,» derler.”
 (hz.Pir-i A’Lİ  Şems-i TEBRİZİ
…………………………………………………..
MEVLANA’NIN DİLİNDEN HZ. ALİ (“NA’AT-I ALİ”)
 O açıklayıcı imam, o Tanrı velisi safa ehlinin vücut güneşidir. Yerde, gökte, mekanda, zamanda Hak’la duran o imamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir. Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir…
Onun toprağı birlik alemidir. O, insanın hakikati ve canı gibiydi. Her şey fanidir, fakat can yaşar, ölmez. Onun hareketi kendinden diri olan ezeli varlıktandır. Beka çevresinde döner dolaşır, yaratıkları Yaratanın Zatı gibi O bakidir. Hakkın yüksek sıfatları Ali’nin vasfıdır. Hakk’ın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrı’nın zatına yapışmış “O” olmuştur. Hani duyduğun lahutun gizli hazinesi yok mu; işte O odur. Çünkü O, Hak’tan Hak’la görünmüştür. O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksat, yüce Ali’dir. Hakkın hikmetini ondan başka kimse bilemez. Zira O hakimdir, her şeyin bilginidir.
İptidasız evvel O idi, sonsuz ahir de O olur. Peygamberlere yardım eden O idi, velilerin gören gözü de hakikaten O’dur. Yüzünün nurlu parıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı. O, Hak iledir; Hak Ondan görünür. Hakka ki, O Hak ile ebedidir.
Adem’in toprağı O’nun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allah’ın isimleri Ondan belirdi. O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde Adem, her şeyi anladı. O nur tek olan Yaratanın nuru olduğu içindir ki, melekler Onun huzurunda secde ettiler. Evet, muhakkak ki, Adem, O imamın nuru ile bütün ilahi isimleri bildi…
Şit, kendinde Ali’nin nurunu gördü ve yüksek alemi öğrendi. Nuh, kendini yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep Ondan buldu. Gene Ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, dehirde gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu. Halil peygamber, dostlukla Onu andı da, ateş ona al lale oldu. Nemrud’un ateşi, o Allah’ın dostuna hep gül, nesrin, lale oldu. Gene O idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail’e kurban etti. Yusuf kuyuda Onu andı da, o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu. Yakup, onun önünde birçok inledi de Yusuf’un kokusunu alıp gözleri açıldı. İmran’ın oğlu Musa, Onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı. Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı. Sonra dedi ki: “Yarabbi! Bana bu lütfundan bir alamet ver.” Hak ona: “İşte sana nurlu eli verdim” dedi. Gene Ali’nin vergisidir ki, Meryem’e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi…
O, şeriatte ilim şehrinin kapısıdır. Hakikatte ise iki cihanın beyidir. İki cihanın sultanı Muhammed, hakka yakınlık gecesinde, Allaha kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü. Ali’nin nutkunu, Ali’den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde Ali’den başka bulunmaz.(1)
Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O, susmaz, söyler. Ebedi ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı:
-Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur.
Allah’a içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir. Zira o şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir…
O, bütün peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa:
-Benimle açıkça beraber bulundu, dedi.(2)
Dinde evvel, ahır o idi. Allah ile içli dışlı o idi…
İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mananın nüktesini öğrenesin de yüksek velayete eresin. Sence apaçık bilinsin ki, hakikatte yüce olan O’dur.
Ey efendi, benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz O’dur.
Cihan var oldukça Ali var olur ..Cihan var olurken de Ali vardı. Cihanın temeli suret buluncaya kadar var olan Ali idi. Yer resmedilinceye, zaman husule gelinceye kadar var olan Ali 'idi. Veli, vasiy olan? ah Ali, cömertliğin, keremin, bağışın sultanı Ali idi. Ali'den ötürü melekler Ademe secde ettiler. Adem bir kıble gibi idi, secde olunan Ali idi., Adem’de, Şit’te, Eyyüb’te, İdris’de,
Yusuf’ta, Yunus’ta, Hud’da, Musa’da, İsa’da, İlyas da, Salih peygamber de, Davud’da Ali idi.

Nefsin tamamından ötürü cihan sofrası üzerinde elini bulaştırmayan kahraman aslan Ali idi. Kur'an ın yer yer, ayetlerinde Tanrı'nın ismetini vasıf ile övdüğü Kur'an sırlarının kasifi Ali idi.Kapısının toprağı kadir ve kıymette Arşın semasından daha ileri geçen, o durmadan hakka secde eden arif Ali idi. İslam’ın
yolunda is düzelmedikçe, durup dinlenmeyen o şerefli, vakarlı şah Ali idi. Hayber kalesinin kapısını bir hamlede koparıp açan o kalalar fatihi Ali idi.
Afaka her bakışımda gördüm ki, yakin yüzünden her varlıkta var olan Ali idi. Bu küfür olmaz, küfr olan bu söz değildir.

Cihan var oldukça Ali var olur, cihan var olurken de Ali vardı.Tebriz'in Şems-ül Hakkı cihanin gizli ve açık sırlarından her ne gösterdinse hepside Ali idi.
hz. Pir-i  A’Lİ  MEVLANA CELALETTİNİ RUMİ

………………………………………………
Aynayı tuttum yüzüme
Ali göründü gözüme
Nazar kıldım ben özüme
Ali göründü gözüme

Adem Baba Havva ile
Hem allemsel esma ile
Çarhı felek sama ile
Ali göründü gözüme

Hazreti Nuh Neciyullah
Hem İbrahim Halilullah
Sina'daki Kelimullah
Ali göründü gözüme

İsayi Ruhullah odur
İki alemde şah odur
Cümlemize penah odur
Ali göründü gözüme

Ali evvel Ali ahir
Ali batın Ali zahir
Ali tayyip Ali tahir
Ali göründü gözüme

Ali candır Ali canan
Ali dindir Ali iman
Ali rahim Ali rahman
Ali göründü gözüme

Hilmi gadayi bir kemter
Görür gözüm dilim söyler
Her nereye kılsam nazar
Ali göründü gözüme    (Hilmi Dede Baba)


****************************************
ANAHTARCILAR İÇİN (1haziran2008)
Bismillahirrahmanirrahim
1, 2- Rahman Kur’an-ı öğretti.
3- İnsanı yarattı.
4- Ona beyanı(düşünüp ifade etmeyi) öğretti.
ALİ ÖZ-TAYLAN VE O’NUNLA AYNI KİŞİ OLDUĞUNA İNANDIĞIM ŞİMDİ EBEDİYYEN HAY OLAN LATİF BAL-TUTAN HATIRASINA İTHAFTIR..
Mekanımız Ak-saray-Beyaz-zıt
okulumuz Nur’dur bizim
kitabımız A’li dir bizim
rehberimiz İmam ALİ oğlu İmam Ali’dir bizim
* * *
Sizleri yeryüzünde iki melek olarak tanımıştım
tanıdığınız herkese melekliği yaşatıyordunuz
aluyyun veli A’li melektiniz siz
iki ayrı bedende tek ruh gibiydiniz
A’li ruhlar zaten aynıdır değil mi?
sizde tektiniz benim için
beni insan yapan sizin mananızdan akan feyizlerdi
ey LatifAli Sultan
sizi son gördüğümde nurdan bir sütun gibiydiniz
size bakarken ağladım ne kadar yüceydiniz
sanki bambaşka biriydiniz
yoktunuz, sanki ışıkdan biriydiniz
şimdi her daim konseydesiniz ve biz sizlere muhtacız
siz bana rüyamda gelen dosttunuz
dost terk etmez bilirim her daim bizlesiniz
artık konuşma arkadaşım yok mu?.
……..
Ya AliLatif Sultan kalbim yağmalandı…
tam birlemişken parçalandı…
sizi de son gördüğüm aynı günde
sanki “seherin tanıkları” gibi sadece elbiseydiniz
ve sanki o hırkadan başka bir şey de değildiniz
Rahman’ın gelini gibiydiniz aynı anda
sizi kollarıma alıp yükselmek yükselmek istedim o anda
biliyorum bu gece bir yıldız daha kayıp düştü denize
ve seherin tanığı kayıkçı sefere çıktı yine
düşüp akan o yıldızı avuçladı denizden
ve sandalına aldı yeniden
ölüm sizler için değil biliyorum
Hay olan ölür mü hiç;
sadece tesbihin A’li tanesinden
İmam-ı Muhammed’e(s.a.v.) dost olur
siz dost olarak aynı Nur’dan yaratılmışsınız
siz bize gökten inmiş aluyyun veli meleksiniz
aluyyun veli dost melek ne yapar?
hep sema eder o aşktan sarhoştur bilmez hiçbir şey
o perdedir seyran edilir üzerinde seyrin mekanıdır
bir LatifAli daha CemAli oldu
Şeb-i Arus O’na Rahmanın Gelini oldu….
……..
Sizi yaşadığım müddetçe daima kalbimde muhabbetle yaşatacağım ve sizle hep sohbet edeceğim..
nur cihan
13/12/2010