22 Aralık 2010 Çarşamba

ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI – 16





ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI – 16

yaratılmış tüm insanlar bilsin bilmesin Zat-ı A’li bir Ruha sahiptir..işte bu masal  Ben+Sen->O=Biz’e adanmıştır…..

Bir varmışş bir yokmuşşş..Zamanın Nefesi içinde bir çocuk yaşarmış..bu çocuk Zamanı tanımak istiyormuş.yani Efendisini..ve  O’nu çok tehlikeli bulduğundan, O’ndan çok korkuyormuş..tanırsa severmiş ya hani ,o bakımdan..40 tarakta 40 bez dokuyanJ, alicemgiz oyunu bilen ve hiçbir ipi diğerine değmeyen Efendiyi.. Sevdiğim, Sana bir adım daha yaklaşacağım bakkJ…lütfen 100 adım beri gel  beriii ……..:)…..

İÇİNDEN HIZIR GEÇEN ADAM(BAY CEVAP) VE ÇOCUK (SAFİ SORU)MASALI
soru: SİCCİNDEN İLİYYİNE ………..?
HOCA:bugünkü dersimiz iki yüzlülük ne demek?..bunu yaparken de, açtığım sayfadan Yusuf Suresi karşımıza çıktı.. siz ne anlıyorsunuz?..çocuk: herkese göre davranmak ,nifak gibi..diğer çocuk:Hz. Peygamber derki: namaz kılarken benim arkamda da gözlerim var…hoca:en başta, yüce Allah iki yüzlüdür..çocuk: bir ucu Rahman, bir ucu şeytan...hoca:) yol açıldı ve sonu gözüküyor. mesela pozitif enerjide ,negatif enerjide aynı şeyin iki yüzüdür.soğukta sıcakta, kar  da doluda bir suyun iki yüzüdür..oksijende hidrojen de suyun iki yüzüdür.. cennette cehennemde bir Rahman’ın  iki yüzüdür..adalette zulümde insanların iki yüzüdür..bu açıdan bakıldığında “her şeyi biz çift yarattık” der Rabbimiz..

olgunluğun, kemalin, tam olmanın iki yüzü vardır.. herkese göre konuşup, davranmak..içi başka olup dışı farklı olmak..insan  sosyal, ticaret, komşuluk v.b her türlü ilişkilerinde gerçek üzerine hareket etmiyorsa iki yüzlüdür..ama gerçek üzere hareket ettiği halde, iki tavırlı hareket alıyorsa bu olgunluk  alametidir... . en açık manasıyla yüce Allah hem kızar ,hem de sevinir ,hoşuna gider..bir eli rahmeti dağıtırken, bir  elide adaleti dağıtır..adaletle rahmetin arasında ne gibi bir zıtlık var ki iki yüz olmuş olsun.. rahmetin zıttı gaddarlıktır aslında… O’nda gaddarlık yoktur. . adaletin zıttı tersi zulümdür ama  Allah ta buda yoktur.. rahmetin ve bağışlamanın zıttı adalettir....eğer O, bizi rahmeti –adaleti ile değerlendirmeseydi?…

Allah :yeryüzünde hareket edecek herhangi bir canlı bulamazsınız der..yani Allah nasıl bir adil ki ,bize hayat hakkı bile tanımıyor deriz şimdi… bu zulüm değil mi?Allah buyuruyor ki :Benim size vermiş olduğum hayat,nimetler karşısında yapacağınız bir teşekkürdür..bunu yapmıyoruz..biri  bir çay ikram ediyor, teşekkür ediyorsun değil mi?düşün.. bütün hayatı sana bağışlayan, bütün nimetleri senin önüne serene gerçek bir samimi teşekkür edemiyoruz.. bizim ibadetlerimizin çoğunda benimsenmeyen manada iki yüzlülük vardır.. yoksa kul kuldur, hata eder.. kul olgunluk da eder..kulun böyle değişmesi onun iki yüzlülüğüdür..zaman zaman zaaflara yenik düşmesi de. kulun rabbine karşı ilişkilerindeki o samimi olmayan niyet ve tavırları da benimsenmeyen  iki yüzlülük, nifak, fitne, hoşa gitmeyen şeylerdir..biz arkadaşlarımızda  bu halleri görsek, belki de onlardan soğur ve ilişkilerimizi keseriz..peki, biz onun bize karşı göstermiş olduğu o iki yüzlülüğün ne kadarına vakıf olduk?…mesela bir a var birde b..bu iki şahıs 20-30 senedir arkadaşlar..biri diğerindeki yanlışı fark etti..ve bu arkadaşlıktan vazgeçti..şimdi birde şöyle düşünün.. bu kişi, arkadaşının her anından onca senedir haberdar olsa, her yaptığını söylediğini bilip görseydi!.. o arkadaşlığını sizce 20-30 senedir sürdürebilir miydi?..kesinlikle..

şimdi Allah Teala, bize şu soruyu sormuş oluyor: kulum, sen sorumlu bir kişi olarak, kendine yanlış yapıldığında hemen tavır koyup onunla ilişkiyi kesiyorsun. Ben sadece sana hakkımı söylüyorum ..yani diyorum ki: eğer ben adaletle hakkımı sorsam, sizin aslında yaşama hakkınız bile yok..ama ben hala sizi yaşatıyorum.. nefes,hayat,sağlık, evlat ,çevre ..veriyorum..bir kenara çekilip tüm bu iki yüzlülüğüne bakıp, tek yüzlülük yapamaz mısın? samimi bir teşekkürü benden neden esirgeyesin ki?.. şükür-kıymet bilme dediğimiz hadise bu..


Yusuf Suresi bunu en açık -vurucu şekilde anlatır..iki kardeş birbirine nasıl iki yüzlü olabilir?..bir baba evlatlarına nasıl iki yüzlü olabilir?..bir peygamber topluma nasıl iki yüzlü olabilir?.. o iki yüzlülüğün hangi açıları makbul?..hangi açıları makbul değildir?..Yusuf as. daha 9-12 yaşarında bir rüya görür..Babasına anlatır.rüya zaten bellidir(geçireceği aşamalar)..Babası : “evladım sakın rüyanı kardeşlerine anlatma.şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır” der..fakat, babası lazım olacak kadarını söylüyor.burada  Yakup a.s ,idarenin iki yüzlülüğünü yapıyor..sonra eğitimin iki yüzlülüğünü yapıyor.. diyelim ki O,açıkça hz.Yusuf’a “oğlum,kardeşlerin rüyana göre, senin başına türlü sıkıntılar getirecekler, daha sonra Allah  sana şunları şunları verecek deseydi eğer, anında o çocuk ruhu ile, Yusuf a.s kardeşlerine düşman olurdu..ama o öğle bir eğitim –terbiyenin iki yüzlülüğünü gösteriyor ki; gelecek olan düşmanlığın görüntüsüne bakmıyor.. arkasındaki objeye bakıyor ve diyor ki “şeytan insanın apaçık düşmanıdır “..yani sebeplerden bir tanesini söylüyor.. edepli hareket etmekte iki yüzlülüktür.. toplumun genel ahlak, adap, kural, inançlarına saygı duyma iki yüzlülüğü mesela.. bu beğenilen iki yüzlülüktür. beğenilmeyeni ise;sözünde durmaz-durur gibi yapar..doğru olduğunu ifade eder fakat  arkasından kuyu kazar..her türlü dedikodusunu yapar, yüzüne gelir dost olduğunu söyler..


teknik olarak yani kelime manası olarak her mahluk, her yaratık hangi açıdan bakarsan bak binlerce iki yüzlüdür…binlerce iki açısı vardır..oturup kalkan bir insanda iki yüzlüdür..bir otururken,  bir kalkarken, bir yatarken, bir yatağından kalkarken, bir sırt üstü yatarken, bir yan üstü yatarken, bir toparlanırken..bütün bu açılar, o insanın kaç yüzlü olduğudur.. Hakk’a - Allah’a tek yüzlü olmak .. niyetle başlar.. Allah’ı sevmek;her an O’nun tarafında olmak , hareketlerimizle, sözlerimizle, o niyeti tasdik edip onaylayan hareketlerde bulunmaktır.. hz.İbrahim’e  Allah” Bana teslim ol” dediği zaman bu açıyı söylüyordu..yani her açıdan, her  yönden tek yüzlü olarak  bana dön..İbrahim as. orada,  bizim anladığımız kötü manada iki yüzlülük yapmıyordu..orada söylenmek istenen İbrahim as. tek yüzlülüğündeki samimiyetin bize vurgulanarak   anlatılmasıydı.. bizden hz İbrahim gibi  tek yüzlü olmamız istenir..zaten hz İbrahim bu sözü işitince şöyle demiştir:bütün açıları topladım,  bütün yönleri tek yöne çevirdim, o da Allah’ın yönüdür..kul bu yönü Allah’a çevirdikten sonra işler artık çok kolay olur..
 ***************

insan her an değişir..bir öyle bir böyle..normaldir.. zikir hali gibidir..bazı dereceler vardır..en üst makam dediğimiz iliyyun makamı vardır.. birde  aliyyun makamı..
aliyyun makamında zikir halinde: haşa, Allahü Teala’dan başka hiç kimse yok ki  bütün insanlar onun kardeşi..insanlara karşı tam bir sevgi, tam bir adalet, tam bir merhametle muamele ediyor.hedefi Allah Teala ya kavuşmaktır..ama kişi henüz Allah’a kavuşma makamında değildir.. buna Ali Makamı deniyor..hz.Ali Makamı manasında değildir..hz. Ali de buradan geçti manasına..Allahu Teala’ya giderken, O’nla karşılaşırken,huzuruna çıkıp ders alırken bu makamlardan geçti manasına..


diyelim ki şuan ki dünya şartlarında  ord. prof… eğitim titrini söylüyorum..ilkokuldan alfabeden geçmedi mi?..şimdi koskoca prof..yani o makamdan geldi geçti demez miyiz?.. o manada.. işte bu makamda hz Ali hürmetine konulmuş bir aliyyün makamı..aynı zamanda da Ali Allah Teala’nın bir ismi..El Aliyyu- yüce en yüce manasına..şu kast edilerek de söyleniyor..yani Allah’ı görmeye aday..hani milletvekili adayı deniyor ya.. sade aday  demiyorlar da milletvekili adayı diyorlar değil mi? buda Ali’yi görme adayı ..İluyyuna  çıkma adayı..


İliyyun, Allah Teala’nın huzuruna çıkma dediğimiz yer.. oradaki bazı insanlara vesvese gelir .. biz herhalde bu makamdan yukarı çıkamayız..biz herhalde ali makamıyız..hayır biz ali makamında değiliz.hayır, biz  iliyyuna aday insanlarız..o zaman gereğini yaparak hayatımız boyunca gayret ve çalışmamızı sürdüreceğiz..
*******
çocuk: hiçbir atom diğerine değemez..Yaratan,  şu hava zerreleri nefesine “ol “dediği için bir arada olabiliyoruz..ama aslında bu imkansız değil mi?yani vuslat yok mu?(inadından:)

HOCA:olmaz olur mu, var..
örnek..yeryüzünde bu kadar atom  döner durur hiçte birbirine çarpmaz..hemen  deriz ki=iki atom birbirine kavuşmaz..ee.o zaman bizde demek ki Allahu Teala ya kavuşamayacağız..buraya kilitlenmişiz.. böyle bir döngüde ..bu değerlendiriş ve yorum yanlıştır..Allahu Teala atomu da tabii ki kendisine örnek  olarak veriyor..iki atomun birleşmesi çarpışması diye de bir şey var..ayrışmaları olduğu gibi..mesela atom santralleri yapılıyor.. atomu ayrıştırdığı –parçaladığı zaman açığa çıkan enerji ile  bomba yaparsan bir şehri ortadan kaldırabilirsin.. santralde elektiriğe çevirebildiğinde ise, yıllarca rahat bir şekilde kullanabilirsin..atomların  böyle parçalanması gibi birde birleştirilmesi var..daha   teknik olarak bile yeni yeni buraya geliyoruz..geçen İsviçre’de bu  denemeye çalışıldı..35 ülke ödenekleri ve 5000 bilim adamının çalışması ile  yerin altında çok büyük bir  tesis kuruldu..iki tane atomu birleştirme çalışması..


iki atom birleştiği zaman  ne oluyor?..kul ile Allah nasıl bir arada idi o anlaşılıyor..onlar şimdi bunu anlamayacaklar da şunu anlayacaklar..diyorlar ki bu dünya nasıl yaratıldı onu anlayacağız.. o zaman teknik olarak şunu yapmış olacaklar..buradan taaa ilk yaratılışa kadar her şeyi merhale merhale görebilecekler.. ama sadece teknik olarak..dolayısı ile  bundan kaç asır önce kim nasıl yaşamış, ne konuşmuş..filanca savaş nasıl hangi sebepten olmuş..bu çalışmanın faydası bu olacak yani.. dünya o zaman bir nokta kalıyor ki, işte..ben bir kitabımın bir yerinde yazmıştım..atomu bitirdiğin zaman karşında Allah..


sonra ister Allah de yola devam et.. istersen inkar et..insan Allahu Teala’yı karşısında gördüğü, atomu bitirdiği zaman Allah’ı inkar  edebilir mi?..her merhalede  edebilir..eğer edecek varsa.. bakın bir bedevi-çöl adamı mesela.. yolda devenin bıraktığı pisliğe bakarak derki:nasıl ki bu devenin pisliği buradan bir devenin geçtiğini gösteriyorsa, işte bu alemin izleri de Allah’ın varlığını gösteriyor..şimdi o, orada Allah’a gitti…. bu genler daha tespit edilmeden önce; iki değişik düşünceye  sahip prof. grubu  bu konuda konuşuyorlardı ve bende onları izliyordum..dediler ki “bu dna- gendeki bilgi –haritalar ortaya çıktıktan sonra Allah’ı inkar etmek olabilir mi?..diğer grup temsilcisi ise aynen şöyle dedi..”Allah diye bir şey olmadığını iyice anladık..çünkü biz yaratmaya başladık”. . önemli olan neticelenmiş hadisenin yorumlanması..diyelim ki şurada bir olay oluyor..hepimiz o olaya baksak, hepimiz farklı açıdan anlar ve anlatırız..herkes aynı şekilde anlayacak diye  bir şey yok..atomda böyle işte.. şu anda biz atomun pek çok noktalarını  bilmiyoruz.. daha evvel atomun parçalanmasını bile bilmiyorduk.. 2. dünya savaşında atıldı da parçalandığını anladık..aradan 60 sene geçti.. atomun birleşeceği aklımıza yeni geldi..yarın kim bilir atomla ilgili neler öğreneceğiz…


filozofa sormuşlar” bize Allah’ı ispat  eder misin?”..demiş ki “bildiğim kadarıyla” demişler ki “nasıl oluyor o iş”…filozof:her zaman ben kendimi ve Allah’ı bilmiyorum demiş.. şunu demek istemiş..bir insan, eğer varlığından haberdar ise, Allahu Teala’ya delil sorması deliliktir.. biz daha kendimizin farkında değiliz.. daha kendimizin ne olduğunu bilmeden kalkıp  bu aleme mana vermeye çalışıyoruz..mesela diyelim ben kendimin ne olduğunu biliyorum fakat her zamanda bu seviyeyi muhafaza edemiyorum.. bildiği, o nokta-zaman zarfında  diyelim ki ; günde iki üç defa, bir an biliyor,daha çoğu unutuyor kendisini.. her gün aynı algıda olamayız..öyle anlarımız gelir ki ;hiç bir şeyi ne algılarız -ne düşünürüz, sadece fiziki-biyolojik olarak yaşarız..ama öyle anlarımız olur ki kılı kırk yaracasına düşünürüz..”işte o kendimden haber verme anım geldiğinde, ben size her şeyi söylerim.. işte o zaman her şey delil” diyor aslında filozof..fakat kendini bilmeyenler için delil söylemek esastır..bir adam Allah’a delil soruyorsa, o adam kendinde değil, ne dediğini bilmiyor aslında..yaa yolda, her gün, aynı evine giden bir insan:bizim ev nerdeydi ?derse sana.. sen ona ne dersin?zahir ismi ile Allahu Teala o kadar açık ki.. bunu söylemek normalde deliliktir.. filozoflar, hepsi çok değerli insanlardır..


Decart : insanlar anlatacaklarına sevgi, merhamet, istek,çocuklar, vs. yol bulur..  buda insandaki şüphecilik üzerine temellendirmiş.. …işte bu zat şüpheciliği Allah’a giden bir yol olarak kuruyor..ve şöyle diyor .şüphe ediyorum..şu anda şüphe ettiğimden şüphem yok..kendimden ,toplumdan,Yaratıcıdan da şüphem var..şu anda şüphe ettiğimden de kesinlikle şüphe ediyorum..düşünmek şüphe etmek demektir..düşünüyorum diyor..düşünüyorsam varım diyor ..varsam  bunu var edende var..

dört  cümlede işi bitiriyor.bize konferanslar versinler,kitaplar yazsınlar, yıllarca anlatsınlar.. biz belki de bu seviyeyi zor yakalarız.. Eflatun..mükemmellik diye  manadan hareket ediyor..mükemmellik hiç eksiği olmayan her şeyi ile tam noksansız demektir..ama diyor,bu sözlük bizim dilimize nasıl girdi?..hepimiz mükemmel değiliz ki..hatta hiç kimse iddia edemez ki ben mükemmelim..peki bu mana nerden geldi? Demek ki bizim içimizde mükemmellik diye bir mana var..işte o manayı bizim içimize koyan mükemmel diyor..ondan sonra Allahu Tealayı öyle bir tarif ediyor ki ,aynı ihlas suresindeki gibi..hiç bir şeye benzemez, her şeye gücü yeten,doğmaz doğrulmaz,hiçbir eksikliği noksanlığı olmaz ,hiçbir şey O’na benzemez..yeminle.. alın kitabını okuyun.. aynen bu kelimelerle. çünkü yaratılışta bu mana kalbe konmuş..onun için her insanın gelmiş olduğu duraklar çok farklı olabilir..
******
MANKURTLAŞTIRILMAK  veya  ÖZGÜR KALPLER ÜLKESİNE YÜKSELEBİLMEK?
İki yüzlülüğün en açık alemi hayal alemidir.. iki yüzlü insanın en açık yaşadığı ortam.. kişi hayali bir hayat oluşturur..o hayatı kendisi gerçek zanneder..yani siz ona “sen şöylesin” desen bile kabul etmez.. hatta kendisinin iyiliğinin, ilminin, değerinin anlaşılamadığını düşünerek  diğer insanları  suçlar..bu bizim alemimizde de, başka alem-ülkelerde de ,geçmiş tarihlerde de var..hayal alemine düşen  insan; bakarsın mesela, kendisini peygamber görür..mehdi görür..çok  büyük bir mürşid görür..evliyaullahtan görür..vs.  siz ona dersiniz “ya böyle yapma, bu iki yüzlülüktür”…ama o anlamaz..kabul etmez..onu anlayamadığını düşünür.. ona bunu anlatabilmek için, çok uzun süre ya arkadaşlık kurup onun hayal aleminden çıkmasına yardım edeceksin, yada ilişkiyi keseceksin..bu psikolojinin alanı..bazen bu hastalarla on yirmi sene uğraşırlar..tabii herkesle bu kadar uğraşmazlar ..özel kişilerle..bunlar yönetim-güç sahibi kişilerdir..ordu komutanı, devlet yöneticisi gibi..bunlar kontrol edilemezse herkese tehlikelidir..


çocuk:Hitler öylemidir?..hoca:olabilir.. Hitler uzaktan idare ediliyordu?... çocuk: mankurt gibi?..hoca:evet..mankurt gibiydi..ona mana gönderiliyordu..onun yanında da böyle bir adam vardı..Ruslar tarafından yönlendiriliyordu..bazı filmlerde de var..mankurtlaştırma her zaman var..kişi  bunun iki yüzlülük olduğunun baştan farkındadır..ama yavaş yavaş o hayali gerçek zanneder.. o kişiyi ,kendi gerçeği ile karşılaştırdığınız an intiharı seçebilir..onun için ona gerçeği vurgulayabilmek  için süreç lazımdır…mürşidler işte bunu yapıyorlar.. uzun süreli bir eğitimle talebeyi o iki yüzlülükten yavaş yavaş kurtarmaya çalışıyorlar..ondan sonrada, o kişinin  hali-yeri neresi ise o hale çıkartıyorlar..

gerçeklik kişinin biniş durağıdır..
bir durağa gelmeden sizi  götürecek o araca binemezsiniz..insanı Allahü Tealaya götürecek  biniş durağı sadakattir= doğruluk  .. ikilik;kendine başka ,dışarıda başka,aileye başka,komşuya başka olmaması lazım..başta söylediğimiz, başkalarının idaresi için olan iki yüzlülükler değildir artık..onlar orada bitti..geriye dönmeyelim..artık kişi, kendi megolamisine düşüyor..o aleme düştüğü zaman, insan bu alemi de içine alıyor..en geniş alem hayal alemidir.. herkesin gerçeği- kendi yaşadığı hali=bizim dünya şartlarıdır.. yani kurduğun hayal alemi bu dünya şartlarına uymuyorsa, sen ikiliktesin yanlıştasın demektir.kurduğun hayal eğer gerçeğe uygunsa, sen gerçekten plan yapıyorsun demektir..ama öyle bir hayal kuruyorsun ki  bu dünyada gerçekleşmesi yok.. işte sen hayal alemindesin..planı kurduğun zaman da hayal aleminde değil miydin?..evet ama  planı kurarken hayal aleminin bu dünya şartlarına bakan seviyesindeydin..hangimiz şu an hayal kurmuyoruz ki?:).. düşünün..eve gitmişiz..çocuklar ..yemek falan..şöyle oldu böyle oldu..ama şu an onlar senin hayalinde
J.. hiçbiri olmadı..ama  gerçeğe uygun bir hayal..ama bir başka hayal..birden bire uçmuş, bir yere gitmiş, oradan başka yere uçmuşsun.. işte bu uçuk bir hayal ..neden? çünkü şu andaki senin gerçeğine uymuyor.. diyelim çok zenginsin..bineyim uçağıma, gideyim İngiltere’de sabah kahvaltı yapıp ,başka  bir ülkede işimi halledip, akşama Rusya da yemek yerim..tamam. bu onun gerçeğine uygun bir hayal..işte bu plandır ..hayal değildir..gerçeğin altında ve üstünde kalıyorsa sen hayal  alemindesin..uçuk olmaz..hep el üstten gitmez..bazen de alttan gider..bu alttan giden ümitleri kırılmış karamsar insanların  hayalleridir..oda yaramaz..o kişi intihara sürüklenir..


çünkü  mana dediğimiz şey bir makine gibidir..nasıl makinenin parçaları var..sırasına göre takar ,sırasına göre sökersin..eğer sırasının birini şaşırsan o makine çalışmaz..aynı mananın da şekilli  görüntüleri var..onları kendi sırasına  kendi kuralına göre oynamaz,yerine getirmezsen sana verimli olmaz..kuru kuruya hafıza- düşüncelerini  sırtında taşır durursun..onlar sana sıkıntı getirir. çünkü hurda taşıyorsun..düşün!!.. bir kamyonun var..yolda gidiyorsun..ne bulursan içine atıyorsun..taş,bidon,yolda neye rastlıyorsan..ama onların hepsini çöp olduğu için dışarı atmışlar..çööp..sen beş ton çöp doldurdun kamyonuna ..birde diyorsun ki” ehh yükümüzü aldık”.. yolda giderken bi bakıyorsun ki bazı arabalar boş..diyorsun ki  “ee..sen neden arabanı doldurmadın?”o sana gülüyor ..demiyor ki  çöpü doldurmuşsun.. sen onları hayal aleminden öyle doldurmuşsun.. insana küt diye gerçeği söylediği zaman seni vurabilir bile.. hayal aleminde o çöpler ne?birer meta-eşya..satışa sunduracaksın ona.. sundu..kimse kıymet vermedi..bunlar çöp dediler..o şaşırdı..ama o süreç içinde olur….diyelim ki 40  yaşında bir adam..tam 40 senedir hayal kuruyor ..ama oradaki zaman bildiğimiz gibi değil..mesela hayal alemine düştüğünüz zaman 2 seneyi, 10 seneyi bir anda gözünün önüne getirebilirsin..mesela şimdi ben çocuğum ve bir tarlaya gittim geldim ..kaç sene olursa yapabilirsin..kişi, o, 40 sene içinde kurmuş olduğu hayalleri değeri üzerinden  değeri belli olacak.. hepimizin  hayalleri aynı değerde değil çünkü..onu anlayabilmen için bakacaksın mesela:oooo.. bu adam hayal aleminde  50 trilyon sene yaşamış..şimdi sen bu adama bir anda “yahuu senin bu hayalin booş” dediğin zaman, ne demiş oluyorsun biliyor musun?..gel beni vur.. 50 trilyon ömür boşa götürüyorsun..bir adamın 60-70 senelik birikimi var diyelim.. bir hadise oldu, her şeyi bitti.. depremde bir adam gördüm.. çadırda..Kızılay çorbasından alacak.. gazeteci soruyor o adama..dedi ki:benim 2 hanım, 1 kuyumcu dükkanım vardı.. 17 evim, arsam, villam vardı ..çocuklar, akrabalar, eşim, hepsini kaybettim..şu an elimdeki bu tas bile Kızılayın .her şeyim 45 saniyede bitti dedi ve ağladı..şimdi böyle bir adamın psikolojik halini düşünün.. bunları bırak senin bir harçlığın var onu aldılar..yada bir saniyen var..o adam gitmişti bir yere, dünya savaşını durdurmuştu..belki bir saniye o  dünyayı fethetmişti bir yerde..Hitler’e soru sormuştu..eee öyle tabii..hayal çünkü bu ..sen şimdi o adamın kurduğu tüm  hayali yıkıyorsun..


işte mürşidin yapmış olduğu bu.. insanı hakikat durağına gelebilmesini sağlayacak alttaki ve üstteki bütün hayal  ordularını bir kenara çekip, kendi gerçekliği ile yüz yüze getirip, güzel bir  teslimiyeti Allah Teala ya karşı getirmek..ondan sonra hadi bakalım Bismillahirrahmanirrahim..artık sürekli bir yükseliş vardır..


bu hayal alemini çok güzel  anlatan “zindan adası” diye bir film izledik geçende..bu filmde gerçeklik açıp kapatması var mesela…hayal alemini başa almak var..taa en başa.. yaşatarak göstermek-yüzleştirmek var..bu filmi izleyin..söylediklerimi düşünerek tabii..herkes kendisinin ne kadar iki yüzlü olduğunu anlayacak..işte mürşid-i kamil bu süreci yaşatır insana..aldığı her insanı önce kendisine monte eder.. mürşid-i kamil tam bir insan formatındadır. tüm verileri bir insandır..en mükemmel varlıkta insandır.. Hakk’ın aynasıdır.. sanki bir kalıp var ve o kalıbına onu monte eder.. monte ettiği yerlerden olumsuz sinyaller almaya  başlar..o olumsuz noktaları belli dozajlarda  o kişinin hastalıklarını verir..en büyük hastalığı hangisi ?..ondan sonra hangisi? ondan sonraki hangisi.. o hastalıklar bedeni değildir..mesela kalpteki..riyakar bir adam.. işte hasetçi çekememezliği olan dedikoducu, menfaatçi ,şudur budur ..bunların hepsi veri olarak çıkar.. ondan sonra buna hiç çaktırmadan en pis hastalığından tedaviye başlar..en hafifinden başlamaz..onun haberi bile olmaz..en pisinden başlar..en kaldırabileceği dozajdan başlar..buda bayağı süreç alır.. her hastalığını bitirip bitirip sadakat noktasına getirdikten sonra arabaya bindirecek ya miraç orada başlıyor işte…insanın miracı hakikat durağında=iki yüzlülüğünü bıraktığı noktada başlıyor..oraya gelmeden ne miraç var, nede burak var..istediğin kadar ömrün geçsin..gelip o durağa =burağa sadakat bileti ile oturmadıktan sonra yolculuk yok..


teorik olarak olur.. öğreniriz..
kişinin bu eğitimleri sırasında sen hatırlat.. hatırlatma mutlaka fayda verir..fayda bile müminin derecesine göredir ..bazı kişide öyle iman derecesi vardır ki bir kelimeden işi bitirir..ama öyle iman merhalesi de vardır ki, 20 -30 sene eğitimini aldığı halde istediğimiz durağa gelip de arabaya binememiş..neresi o durak ..Hakka çıkış durağı.. kişi ,o eğitimi esnasında bu yolu ne kadar kısa tutabilirse, yani o iki yüzlülüğünü bırakıp sadakate kavuşursa:artık ondan sonra kaç sene bir ömrü kaldıysa yada bir günü varsa, artık fark etmez..diyelim bir günü kaldı..Rabbim ona, o bir gün içinde binlerce sene yaşayacak fırsatı verir..Allahu Teala’da zaman çook farklıdır..çook farklı zaman dilimleri var..bir saniyenin altında ki bir anında bile sana milyarlarca seneyi yaşatabiliyor..  …   … bunu kastediyorum ben..

HERKES KENDİ MANASINDA TEK BİR ÜMMETTİR

..kıyamete dek yaşayacak kişilerde var..Hızır  a.s gibiler..mesela O, hem insan formatına geçebiliyor, hem de melek formatına..iki hayatı birden götürebiliyor O zat..bu Allah’ın O’na lütfu..tabi buda duyguyla=kişinin niyeti ile olan bir şey..güzel niyet taşıyorsan onun karşılığını alırsın..O kendi hayatını anlatıyor mesela..22-23 yaşlarında çölde asker..ordu susuzluktan kırılıyor..su bulmak lazım..o an benim içimden fedakarlık geldi..bu insanlar dayanamıyor, onlar dinlensinler.. ama ben dayanırım..yürürüm.. su aramak istedim..o anda, birden, susamışlıktan yorgunluktan eser kalmadı bende..suyu aradım, aradım, bir su buldum..yanında küçük bir su daha vardı..dediler ki “bu su orduya ait.. bu suda sana ait..içine gir..seni kıyamete dek yaşatacak o su..ab-ı hayat bu”..bende girdim diyor..asıl adı Beliye dir..ona bu güzel gayretinden dolayı Allah’ın bahşetmesidir..şimdi düşünün o ordu 10-20 000 kişidir..ama o tek başına su aramak istedi..ve tüm ordunun ömrünü, Yaratan ona bahşetti..bazen öyle insanlar vardır bir ümmet gibidir..o bir kişidir ama onun taşıdığı o güzel mana, o güzel niyeti tüm ümmete dağıtsan dağıtabilirsin.. bir ameldir o..


bir defasında Efendimiz (s.a.v) birini yargılıyordu..birileri ona hakaret ettiler..Efendimiz dedi ki “ona hakaret etmeyin..o öyle bir tövbe etti ki ,Allah katında öyle bir kabul oldu ki, onun tövbesini tüm ümmete bölsen -dağıtsan -tek tek herkesi affettirebilir”..işte bu kişi, tövbe babında tek ümmet manasında.. her manada değil..mesela Ebu Zer Gıfari için..Efendimiz( s.a.v ) dedi ki ona: Ebu Zer, sen tek ümmetsin..ama hangi manada..” tek yaşayacaksın, tek öleceksin”..o öyle bir kişiydi ki………   ……  .. tek ümmet…hz İbrahim as. da insanlara merhamette tek ümmetti..Allah Teala, O’nun için” o çok şefkatli, merhametli ve hassastır” der..şimdi düşün bu kadar yumuşak hassas biri oğlunun boğazına bıçak çalıyor.. işte Hak ölçüsü ayrı bir şey ,Hakkın rızasına talip olmak ayrı bir şey..bu kadar yumuşak biri çocuğu ile eşini çölde bıraktı gitti..  … …. ..  hüküm sadece Allahü Teala ya aittir.esas olan Hakkın emrine göre hüküm vermektir.. nefsin hükmüne göre değil..

İLMÜ LEDÜN SULTANI EFENDİMİZDİR
çocuk:hz İdris.. yani Hermetizm Hızır ledün ilmi gibi mi?..
hoca:yanlış..öyle değerlendirme..onlar ledün ilminin bir parçasıdır..ledüni başlangıç  Allah Teala kalpte konuşmaya başlar..fiilen nasıl benim sesimi duyuyorsunuz.. sana hiç şüphe duyamayacağın şekilde tam kanaatle bilirsin ki, Allah Teala bana konuşuyor..işin esasında hepimize konuşuyor. .mikrofondan beni  duyuyorsun değil mi?..şimdi düğmeyi kapattım ve duymuyorsun..işte bu düğme sadakat düğmesidir..biz arabaya bindiğimizde kalp tamamen açılır.. zaten o merhale açığa çıkar..ondan sonra o lezzetin, huzurun ,güzelliğin pahası yok.. öyle bir güven gelir ki hiçbir şeyden endişe etmiyorsun ,korkmuyorsun..ne sıcak, ne soğuk, karanlık, ateşe atılmak..yani onlar için ne bir endişe, ne bir korku, ne bir üzülme söz konusu değil…hiç mi üzülmez endişe etmezler.. başkaları adına olabilir..Efendimiz için Allah derki: O çok müminlere çok düşkündü”..Rauf .. ama bu kendi adına değil ümmeti adına..derki mesela: Ben sizi anlamıyorum. . anlıyor da.. anlatabiliyor da.. Allah’ta derki ayete “peki nasıl inkar ediyorsunuz?” Ben anlamıyorum, nasıl şaşırıyorsunuz demiyor tabii .hz Peygamber derki :”ateş var. Ben sizi ateşten korumak için eteğinizden tutmuşum, siz ateşe koşuyorsunuz “..


ledün ilmi o insana  geldiği zaman o kişi ciddi bir olgunluğa gelir ..o bilgiye geldiğin zaman bu duvarlar dünya şartlarındaki engeller sana engel olmuyor.. suyun altında da durabilirsin.. üstünde de ..dağın altında oturabilirsin.. ateşin içinde de.. ama bu hale gelebilmek için o yürek olması lazımdır..o yürek o kişide olmadıktan sonrada, o ilim ona verilmez kesinlikle..olmaz..işte Allah Teala herkesin seviyesine göre “emaneti ehli olanlara verin” der..emanet dediği şey  bu alemdeki tüm şey-emirleri ve yasakları- topyekün emanet olarak  isimlendirilir..kainatta ne varsa bütün merhaleleriyle beraber bize kabiliyet olarak verilmiş bir emanettir..ama  açığa çıkması kendi adına kullanmama esasına dayanır..


deriz ki :bir adamın elinde ilaç varsa önce kendisine kullanması lazım..ama bu kural bu aleme göre doğru.. oysaki ledün ilmi sahibinde ise geçersizdir.. hz Efendimiz(sav) ledün ilminin sultanıdır .. Süleyman Çelebi ne der..Bu Gelen İlmü Ledün Sultanıdır..çünkü işin aslı gerçeği odur..ama O, öyle günler yaşamış ki, iki gün üç gün ekmek bulup yiyememiş..derki yeryüzündeki tüm hazinelerin anahtarları bana teslim edildi..defineci yanii..fakat buna rağmen bir tanesine el sürmüyor..Cebrail a.s  bir defasında derki “Allah diyor ki ..istiyorsa şu Uhud’u altın lira keseyim..  “hayır” dedim.. “Ben Rabbimin rızasını istiyorum..bunu ancak o mana ya gelince anlayabilirsin..Allahla olan muhabbet ortamı..kul ne der ”Ey Allahım beni gözlerimi açıp kapatıncaya dek kendime bırakma” der..bu  makamdır..bir insanın bir sırını, bir halini açığa çıkartsan ne olur..Allah sadece şunu ister..verdiğim nimete şükret..her nimetin şükrü o nimeti kötüye kullanmamaktır..mesela sana para verdi..o parayla kötü işler yapmayacak ve o parayı hayra kullanacaksın..bilgide böyle.. sadakası, o bilgiyi kötülük için değil hayra kullanacaksın..


her seviyenin her gücün kendine mahsus sorumluğu vardır..diyelim ki bir devlet başkanın ağzından çıkan her kelime, bizim ağzımızdan çıkan kelime gibimidir? biz öyle konuşuruz..ama o tartıp ölçer..bazen öyle olur ki bir sözden savaş çıkar.. bazen de bir sözle barış olur..o kişi bunun bilincinde olmalıdır..o makamlara gelen kişiler öyledir dikkat ederler..ama bazen üslupta fark olur.. hata olur. . buda eğitimdendir..mana da aynıdır..ister mürşid olsun..bitmez ki ilim..tekamül bitmez..onlarda her an misal aleminde ruhaniyetle ,meleklerle Allahla beraber sürekli eğitim halindeler..garantisi Allah.. hz Peygamber(sav) için derki” O var ya, O Bizden alır ,size söyler…eğer O, Bizden aldığı şeye bir kelime eklerse yada çıkarırsa, Biz O’nun şah damarını koparırız”..


ilmü ledün zaten peygamberlik  makamıdır..o kişi ilmü ledüne geldi diye haşa peygamber  olmaz..peygamberlerin ayrı bir özelliği daha var.. Allah’tan aldığı her şeyle-kitapla örnektir..bunlar ise peygamberin varisleri olarak, peygamber öğretilerini uygulayıp anlatarak insanlara yardımcı olurlar..aynı duraklardan geçiyorlar..yarın Allah’ın huzuruna çıktığında hangi huzura çıkıyorsun..miraçta.. peygamber çıktı..ee sende gelip o huzura çıktığında nerden gelip çıktın o huzura..burayı anlatmak için söylüyorum..nefsin durakları hep aynı.. ama O’nun makamı nübüvvet ,bunun makamı da velayet..aynı durak aynı eğitim..zaten varis ne demek?..normal şeriatta da böyledir..babanızın varisi olmanız demek?.. ama peygamberler mal bırakmazlar..onların mirası ilimdir, edeptir, ahlaktır, insanlara örnekliktir..o ilmi insanlara  indirmek, uygulatmak, anlatmaktır.. velilerin mirasçılığı da budur..zaten Peygamberi tam tanıyamamışsan Kur’an-ı yaşayamazsın.. bulunduğun çağda, bulunduğun örfte ,zamanda, yaşadığın şeyin canlı şahidi olacaksın.. Peygamberi tanıyamazsak, oradaki manayı anlayamayız ki.. O’nu tam tanıman için; O’ndaki manayı anlamış ,geçtiği o makamlardan  geçmiş olman gerekiyor ki ,sözünün manasını anlayasın..bir hadis.. anlamazsan bunu, belki kabul bile edemezsin..uydurma sanırsın..tabii ki uydurmalarda var..ama burada bilemediğimiz şeyleri red etmek var..her şeyde Hak rızası aramak lazım..



bakalım Allah ondan razımı?Allah razı olsun deriz sadece ..senden bunu sormaz Allah..herkesi kendi merhalesinden sorumluluğundan bilgisin den sorar..bilginin birde algılama makamı var..diyelim ki Allah güzeel..ne anladık bundan mesela..124.000 peygamberi diyelim sıraya diz.. karşılarına geç ve deki Allah güzel..derler ki :eyvallahhhh.. zaten biz onu yaşadık..o orada şunu anladık..bu güzel kelimesi kainatın her zerresinde işlenmiş.. bu ne demek? Kainatta  kötü çirkin diye bir şey yokk..biz hep güzel doğduk, güzel yaşadık, güzel yedik, içtik ve güzelde öldük….
Peygamberin böyle ,360 dereceye bir baktığını düşün.. her olayı güzel görüp güzele yorumluyor..bizden de istenen şu..lütfen o 360 dereceden bir dereceyi hiç olmazsa güzel bul..aslında orası 360 derece değil trilyonlarca derece var..ama birde şimdi 400 derece çıktı. var yani..


Her olumsuz sana olumlu dönebilir ..Allah güzel çünkü.işte anlatmak istediğim bu…Allah güzel deyip de pise baktığında “ayy bu pis” dediğinde  güzel bakmış olmuyorsun ki..güzel bak ta güzel gör..mutlu ol..mutluluğundan herkese pay ver..mutluluk, huzur, saadet saç saçabilirsen.. mutluluk yolunda tek ümmet ol..eğer güzel bulamıyorsan hiçbir şeyi “kusura bakma bu yol senin yolun değil.. mutlulukta senin değil, güzelde senin değil”..
İNSAN AVIJ?
 mesela bana ne iş yaptığımı soruyorlar.. diyorum ki .kalbdiyoluğum.. yani kalplerle diyoloğum var
..işte her söz pusu ya:)..atıyorsunuz sözü ortaya.. ondan sonra daha kurtulursa:)bitti o..eğer biz başkası için yaşarsak; kaç kişi için yaşıyorsan onların ömürlerinin bereketi,işlerinin bereketi,sağlıklarının bereketi en az iki kat olmak üzere sana dönüyor..insan avcılığı ne büyük cazibe? Düşünün..kaç kişiye hizmet ediyorsan.. bu hayır.. ibadet.. peygamberlerde en az bire ondur.işte o yüzden peygamberler bir ümmete bedeldir..peygamberler hep Hak içindir.. nefislerinden bir pay yok..öyle kontrollüler ki. zaten bu Allah’ın garantisi..vahiy lekesiz, pırıl pırıl öylece durur..en ufak bir şeyde hemen uyarılırlar..uygulamaya sokmadan Allahu Teala uyarır..hani kadran-çap var ya.. işte onun her derecesini güzel görebiliyor onlar..diyelim ki bir peygamberin 50 milyar ümmeti var.. her birinin ömrünü 5o sene de.. bunu 50 millyara çarp.. birde 1o la çarp.. o kadar ömür sağlık mülk bereketi..işte “yeraltının bütün hazinelerinin anahtarı bana verildi” sözünün bir manasını da bu..ne yapacak ki…zaten o mülkün, o hazinenin, sonsuzun üzerinde oturuyor..bitti..daha başka bir şeye ne itibar edecek..bir fabrikatör düşün..çok varlıklı..bir delikanlıyı  sever..onu yanına alır.. yetiştirip kızını verip, malını ona devredecek, ortak edecektir..ama o genç ne yapar, tamah eder, bir parçayı çalar..artık o, Hakk’ın gözünde  tüm hazineyi kaybetmiştir.peygamberler bu dünyada alınan peşin hükme- peşin ücrete itibar etmezler..
*********************************

Hurşidimden Mürşidime  bir tutinin güncesi..ve Sevdiğim Merhaba.. çook  güzelsin ve iyi..bu masaldan çok şey öğrendim..önce teşekkür ediyorum.. çaktırmadan yapıyor olduğun işlemleri en azından..hani demiştin ya:gözünün önünü hayali balonlarla şişirip doldurmuşsun.. hepsini patlatacaksın..artık hiç bir şey bilmeyeceksin..ve bende hiiç anlamamıştım hani..siz patlatın demiştim:)Sen:Ben değil.. eline iğne alacak ve hepsini sen patlatacaksın!!…hayalden gözünün önünü göremiyorsun! .. bildiğin her şeyi unutacaksın.. hepsi oradan buradan okuduğun duydukların.. onlarla olmaz ..her şeye yeniden başlayacağız” demiştin ya Sevdiğim..bende nasıl unutacağım? ben yapamam..Siz unutturun  demiştim..Sen” ben anlamam.. Ben sadece söylerim.. sen unutacaksın.. hiçbir şey yapmam.. demiştin de ..sonra yine ben:hayır.. her şeyi siz alın.. ben hiçbir şey yapmayacağım demiştim..Sen kızarak”onu al,bunu al.. peki sen ne yapacaksın?” demiştin..ben sadece sizi seveceğim o kadar demiştim..bak ne güzel şeyler hatırladım değil mi?hep benn..hep SENNN….ve Sevdiğim bir sonraki masalımız için çoook fena şımarma izni istiyorum, tamam mı?evet dedin bence:)bir kitap okuyorum adı Kur’an-ı Kerimin Gizli Öğretisi.yazan E.Candan..işte sevdiğim kitabın yarısındayım.. bitince onu,ezoterizmin spatyonik ruhsal plan insiyasyonlarında, akaşik kayıtlarıyla terennüm edeceğiz
J görüşürüzzzz….
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
20/ 12/ 2010