14 Mayıs 2011 Cumartesi

ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-13




ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-13

düşünmemeyi düşünmekte bir düşünmektir..o zaman düşüncesizlik eylemine girelim ve düşten düşelim:))

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba…
bu hafta hemen hiç okuyup araştırma yapmadım..canım istemedi ..elimdekileri birleştirmeye karar verdim.. içimdekileri de sana ispitlemeye tabii..bakalım nasıl bir masal zuhur edecek..geçen bir film izlemek istedim.. kıyameti seneye kopartacak bazı uzayevi  inançlı korkunç zekalar var ya hani..işte bÖÖle sirius plan- alfalı- betalı felan.. haber alıyorlarmış..burada yaşam bittiği için; uzaya gidip, orada yaşam dölleyecek bu  kutlu tohumlar dünyada intihar edeceklerdi ..ve uzayda ebedi hayata uyanacak; biz cahillerin elinden kurtulacaklardı..

bu türler genelde; kıyamet kopacak diye önden intihar ediyorlar yada kopmayınca bu seferde, neden kopmadı diye intihar ediyorlar nedense..sanırım ruhsal sorunları var..bilmiyorum
J

…böyle çook kitap, dergi, tebliğ kağıtları var biliyorsun.. bunların birde anormal karışık, bilimsel frekanslı lisanları var ..eskiden çook eskiden böyle yazılar okurdum bir yerden bedava gelirseJ.. çünkü ben kitaba zor para veririm ya hani ,ondan.. ve ….uykum öyle geldi ki bu filmi izleyemedim..fakat aynı gün bir mail geldi..bu ayın sonunda kıyametimiz için geri sayım başlayacakmış..uzayda sonsuz hayata geçiş yapacak bu kişiler cinlerinin=vesveselerinin=fısss fısss oyuncağı olmuşlar, çok komikler.. yahu o cinni frekans=bozuk dalga yayından dolayı siz öylesiniz… ayol neden anlamıyorsunuz ki?..antenlerinizi düzeltmelisiniz Jve… . kıyamet esnasında yanımıza alınacak bazı şeylerden aklımda kalanlarda şunlardı Sevdiğim bak:pet şişede su,sandiviçJ,el feneri….ne komik değil mi?

Oysa ki kıyamet iki yaşındaki kız çocuğunun saçını bembeyaz yapacak dehşette değil miydi..ne el feneri ..ne suyu  ya huu?..Allah akıl fikir versin bunlara..millet foton kuşağından değil, bunların vesvesesinden ödleri patlayarak güme gidecek nerdeyse..bence bu kıyamet tellallığından en çok  iş adamları, tacir doktorlar, medyacılar çook para kazanacak..bazı ülkeleri el altından yöneten korkunç kişilerde-enerji savaşları –kimyasal silahları –genlerle oynayan bilim adamları da.. kim bilir bu cani ruhlu kimlikler  ne haltlar karıştırıyorlardır değil mi?işte bunların fitne fesat için kullandıkları senaryoyu- son perdeyi oynuyoruz sanırım..ama Allah tüm tezgahları kendine çalıştırır.. unutuyorlar değil mi Sevdiğim?


ben bunların neye inandığını henüz bilmiyorum..evrenin ve ışığın çocukları uzaylıgiller..ama yalan söylüyorum..bu fikirleri zehir gibi AŞI=DAMGAlayan o kitaplardan eskiden okumuştum..KENDİ TANRILIKLARINA İNANIYORLAR
J…BU AŞI-DAMGA LAMAyı anlatan çok uzun serili bir kitaptı..fakat o negatifti..kitap çarpsın denilen ve çarpanlardandı hani..o yüzden 3.de kalakaldım..bir daha okuyamadım… tanrılıktan sonra ne oluyor oraları bilemiyorum o yüzdenJ…demek ki vaad edilen şey çok acaip ki, bunlar şapır şapır intihar ediyorlar… amma velakin benim bakışımla yinede Allah’a inanıyorlar ve O’nun esmalarına bilimsel-teknolojik,modern,çağa uygun isim vermeyi seviyorlar. meşrepleri bozuk enerjili bunların..dalga salınımların da kontak yapıp cızırdıyorlar sadece..bir bilen el atıp düğmeyi çevirirse frekansları düzelebilir.. ne olcek ki, değil mi SevdiğimJ)..Sen artık bence onların dalga salınımlarına bi çizik at…


eskiden bende bunları  okuyup okuyup kafayı yemiştim ya hani…benim sorunum; o esnada, tanıdığım hiç kimsenin foton çağından haberdar olmamasıydıJ bi ben bilince neye yarar ki değil mi?neden ben tek başıma boynuzlanayım ki?..ve bunları kimle konuşsam bana ööle acaip bakıyorlardı.. öyle kitapları okuduğum için böyle olduğuma inanıyorlardıJ..zaten ben minikken de böyle tuhaf mışmışım… sonra neyse, Rabbim El Meded imdat eyledi de bir şey yaşadım hani..”böyle bir arabanın arka sağ koltuğunda bir parmak inmiş cam kenarında oturuyordum..hava basıktı ve loş..görünmeyen meleğin sesi şöyle dedi:”sakın korkma öyle olmayacak.aynı bu arabadaki hal gibi olacak.. korkma”..işte Sevdiğim ben o hali Jhep yaşadığım için biliyorum..allerjik olduğum ,yalnızlığı  çook sevdiğim için… kapalı bir yerde ,kalabalık nefesler içinde havasız kalırsın ya hani ..işte daralma..ama pencere minicik de olsa açıksa, oradan taze hava gelir ve ümitsizliğe paniğe kapılmazsın..işte böyle..

Sevdiğimm …bak aklıma ne geldi..ben, Senle NEFES hakkında röportaj yapsam ne güzel olurdu değil mi?Seni öyle tanımıştım ya hani..Ya Rabbim ne kıyametti amaJ..neydi o sabah?..ben Senin nefesindeyim değil mi şimdi hıı?ne güzel..Sen beni soluyorsun değil mi?bende Seni..bir Hay Hu içinde saadetli ömürler dilerim bize..kutlu olsun..

bu arada sevgili kıyamet tellalları “biz Allah a inanıyoruz..ve Ehli Tevhidi İslam’ız şükür..bizim Peygamberimizin adı Levlake Levlak..Hz Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa SallallaHU  Aleyhi Vesselam Efendimizdir..O Alemlere Rahmettir..yani,hepimiz yaratıldığı kozmik foton- nur- tohumdur sizin anlayacağınız..ve bizim inancımızda intihar çok büyük günahtır..çüünküü kastettiğin caan sana ait değil “YaraTan’a aittir”…kimi öldürüyorsun?.. ÖLDÜRMEYECEKSİN....milleti bunalıma teşvik etmeyeceksin..ümidvar olacaksın..ve  bu masalı yazan çocuk olan benJ: bu yıl  gerçekleşecek olan haccın, siz ümitsizlere büyük süprizler yapacağına kalbimle inanıyorum..ışık doğudan değil Işık Kabe’den yayılır olacak inşallah ve aminnn…o yüzden intihar etmek için milleti kışkırtacağınıza Hacca niyet edin ve  gerçek uzayı anlayın..bu kadar yeter.. yanınıza bişey almasanız da olur..orada her şey bedava.. gerçekten..  Kabe’de misafir olabilirsiniz..karnınızı da  bedavaya doyuruyorlar..Tibet’e, Himalayalara  gitmenize gerek yok yaniii..size ilahi turizm için hizmet ediyorum..çünkü inanıyorum ki beni en çok sizler okuyorsunuz Jçünkü bende en çok sizi okuyorumJ……..

**********
aşk kapıyı çalmaz 
ve hiç çalmadı çalmayacak da..
aşka kapı olmaz.
aşk adamın adını eşiğine yazdırıncaya dek aşkla sobeler...
ebeleyen de hep aşk olur sadece
..
……………….
Sevdiğimm.. ben geçen haftaki masalımı daha yazarken bir yerlerde yansıması olmuş..bu yıl hıdrellezden bir şey anlamadım ..ertesi gün gene kafamda boza pişirdiler ..tam bir haftadır..ben insanların kendi nefislerine bakmayı öğrenmemeyi nasıl başardıklarını anlayamıyorum.. karşılarındakini böyle boğmayı nasıl başardıklarını da…nasıl anlatmalı..şöyle yapalım bak..


işlemveribank sahibi, tüm kitapları yazdığından, hepsin de hak sahibiymiş ya hanii..lakin şubelerinde kayıtlı kitaplardan okumak istedikleri de arada olabiliyormuş sanırım??!!..şube- data arasında, aslanlar -kurtlar arasında nefs savaşları da diyebiliriz belki..biliyorsun ki; ben, her şubedeki olumlu-olumsuz seyirleri de Senden bilirim..yukarıda ne oldu da, bundaki tecelli böyle yansıdı diye.. şubede henüz sahife olanlar, ortalığı ayağa kaldırdılar tabii..O SEVİYEDEN HAKLILAR..TEPEDEN TIRNAĞA HEMDE…ama ben at gözlüğü ile olaylara bakamadığım için hem onların nefislerinin  kurttaki tecellisine,hem kurdun nefsinin onlardaki ve seçkinindeki tecellisine ,hem  zaman mekanın tekamül sürecindeki o yeni hale uyumlanma celali tecellisine bakarım..sağlam duran kalır ..kalbi bozulan elenir.. yada hepsi ana kütüphaneye koşa koşa gelirlere!!!…ve yukarıda neler oluyor a..

esma savaşları (titanların savaşları yaniJ )korkunç bişey bence..esma kıskançlığı yüzünden hep bunlar ..neyse..sanırım durup seyredince her şey netleşiyor..öyle olmadığını başka şeyler olduğunu da fark ediyoruz tabii..ve Sevdiğim;ben zaten, Seni tanımadan Senin dünyanın her yerindeki her cins, her dildeki, tüüüm kitapları okuduğunu ,hiçbirininse bundan haberi olmadığını, sadece uyanınca allak bullak bunu anlayacaklarını da görmüştüm hanii… hatırladın mı?işte bu hafta bunu yaşadım…şubelerdekileri suçlayamam.. geçen yılda başka bir kurt şubesinde aynı olmuştu..ama gönül bu..söz dinlemez ki.. tabii..bakalım bakalım….


işte Sevdiğim masalımı yazarken bunlar yaşanmış ..bense ertesi gece uyumadan şunu yaşadım..bir el oluşmaya başladı.. bebek eli,sonra çocuk,genç,büyük,yaşlı ve kuvvetli.. o upuzun, güçlü parmaklar şir pençeye dönüştü..ve uyudum………bir dükkanın önünde harika renklerde elbiseler var ..en üstte yeşil.. eteğinde renkler.. içerideyiz..bebek eşyaları satıyor..o elbise kırk beden.. ama bana göre.. nasıl olur ?”yan tarafa gidin” deniyor..anneler için orasıymış..sonra.. sadece sessiz ve görüntüsüz anlayış Sevdiğim..dükkan sahibesi ,o kibar kişi sabaha dek eşine işkence edip onu inim inim inletiyor..canım nasıl yanıyor o sesi duydukça anlatamam Sevdiğim..sonra o inleyen ses diyor ki çocuğa anlam olarak:”o dükkan sahibesi de, dükkan ve içindekilerde, o işkence gören eş de ve tüüm bunları sana göstererek öğreten öğretmeninde benim..hepsi benim..”sen altın cevizi iste” diyor  en sonunda..

Sevdiğim altın ceviz nedir?..bunu tanıdığım bu konuda en yetkinlerden, beyitleri nutukları lime lime tarayanlardan ,bu yolda bir bilen olan bir kaç kişiye sordum ..hiç duymamışlar..kozmik arkadaşım Salahattin bile duymamış düşünJ..el mürşidi google efendime ise kimse kayıt girmemiş..bir mitolojide sadece hera için “çetin ceviz” denmiş..amma velakin afroditten bile daha güzel olmasına, zeusuyla aynı güçte olmalarına karşın zeus herasını ne yazık kii  heeeep aldatmışJ boynuzlarına boynuz eklemiş…ben bir defa Gülhane parkında bir geyiğin boynuzlarına dokunmuştum Sevdiğim biliyor musun..aynı bir kiviye dokunmak hissi veriyordu ki, çok ilginç...ceviz hakkında bu kadar öğrenebildim… bu magazin bölümüydü tabii..asıl mananın bu olmadığının farkındayım..Sen beni yolda merakla yürütebilmek için, böyle, kimsenin haberdar olmadığı semboller icad ediyorsun benceJ…..BENDEN DE  SENİ ALTIN CEVİZ GİBİ SEVİYOR ARTIK ,MADEM ,SEVDİĞİM… ….

ve Sevdiğim bana olanları böyle anlayacağım şekilde anlatsan da ben kıskanıyorum..elimde değil..elimde değil..özür diliyorum..

ve ertesi gece bir an ..koskocaman, kapkalın ortadan ikiye  açılmış bir kitap beliriyor..ve tam üzerine iki sayfanın üzerine pençeleriyle  yeleli bir aslan çıkmış öyle bakıyor.çok güzeldi ;Sevdiğim çok görkemliydi.. muhteşemdi..hatta bu sembolü henüz başka yerde görmedim sanırım.. bunu bana kurduğun o daire platformumun sancağına yada parasına kullanabilirim.. henüz bilmiyorum.. şimdi benim yine yaşadığım ve kapsadığım şu darı alemdeki mekandan henüz nereye olduğunu bilmediğim taşınmalarımdan birindeyiz ya o bakımdan
L..eğer bana kurduğun o minicik dairemde bir ayağımı ortadaki sabite-i şeriatımdan  kaldırmadan diğer ayağımla çember çizebilirsem, dairemde tapulu mülk sahibi olacağım ya hani..ve bayrağım ve param..üzerinde İskender resmi basılı.. güneşle ayın rengi vuslatı  mesela…yada çift başlı kartal kağıtlar….yada bir bedendeki o iki balıkçıl ibis kuşu..sence kağıt mı  yoksa altın mı değerlidir Sevdiğim…bilmiyorum….ne tuhaf bir soru değil mi?ama merak ettim…


yine eski düşlerden hatırladım da ..aslanlar geyiklerin peşinden koşuyorlardı..ve aslanın sonu iyi değildi tabiii..hem gerçekte  dişi aslanlar avlanır ormanda..ama tek bir ısırık almadan geri çekilirler..efendi aslan gelir.. aslan payını alır..sonra haremi ..sonra kurtlar ve çakallar..sonra kuşlar, sonra böcekler ,kurtlar,sonra toprak hakkını alır misali süregider değil mi?

***
iki elini birleştir de bak
parmaklarımda minareler
avuçlarımda kubbeler ayasofya
bileklerim de camii yazıyor
ayasofya ve çocuk
bugün ilk defa biz karşılaşıp tanıştık
ayasofya ve çocuk
küçük ayasofya ve küçük çocuk
mihrab ve sarnıç ve çocuk
sadece gözyaşı

.................
işte çarşamba sabahı..gümüş gibi parlayan, kapkalın, darphaneden yeni çıkmış, üstü henüz bomboş altın liralar..diğer yanda kağıtlar..altın beni korkutuyor..çünkü bundan 20 yıl öncesine gidiyorum o zaman..bir ağacım köklerinde uyuduğum ve oradan sökülerek, koparılarak uyandırıldığım ana..ne olduğunu hala çözemedim..ne korkunçtu..sanki ben o ağacım köküyle birdim..böyle karanlığın en karanlık yerinde- ölümden daha uzak bir uzaklıktaydık..çoook deriiindeydik..geri dönülemeyecek kadar derin uykudaydık…(Sevdiğim, ben o zaman nerdeydim.. lütfen bana öğretir misin lütfen… )ve bizi ayırdılar ama nasıl bir acılı ayırma..uyandığımda bir şiir yazmıştım Sevdiğim..bu hafta onu hatırladım..onu arayıp bulabilirim ama görmek istediğimi sanıyorum..sonra nedensiz hiiç durmadan ağlamalarım..canım nasıl yanıyor..nasıl yanıyordu..her zerremin lif lif kopuşunu hissediyordum.. bunu anlatacak kelime yok ki şimdi anlatabileyim..yollarda ,yerli yersiz, hep o köklerimden koparılışıma ağlıyordum..ve sonra..tüüüm insanlardan yabanıl biçimde uzak duran ben kirlenmek istedim kendimce..kendimce kirlendim..kendimce battım..kendimce arındım arındım..zannımca..o zaman neden böyle aptalca davrandığımı anlayamamıştım Sevdiğim..ve bir on kadar yıl sonra, bir defa daha aynını yaşadım..sonra yine benzer şeyler..ben bu hafta çok şey hatırladım bak..kaçacak-gidecek bir yerim ve düşünecek bir aklım kalmadığında,hani, beni Sana gelmeye zorlayan o hayali mektup vardı ya…onu da hatırladım..ben daha çoook küçükken, Evvel Zamanım ve Senin aranda yapılmış o sözleşmeyi…hayalimde o elime tutuşturup ”  bunu bize sen oku “dediğin mektubu.. Sana yüksek sesle okumuş bitirmiştim ki, aynı bir gemi sireni gibi sonu olmayan bir çığlıkla ağlıyordum..bunu da hiiç çözemedim Sevdiğim neden?ve…başıma gelen onca şeyi..

biliyorsun bazı insanlar çok ağırlar,insanın kanını emecekler fırsat bulsalar hani…kalbini söküp alacaklar yada..böyle bazı kişiler insanı itiyor..kaçmak istiyorsun onlar seni bırakmıyorlar hani....kimseyle görüşmeyi konuşmayı sevmesem bile belaların gelip gelip beni nasıl vurduğunu..vesveseli tabiatlı kişilerin elinden senelerdir çektiklerimi..seni tepe  tepe kullanıp rahatlayıp kendi keyiflerine devam etmelerini..artık Seni biraz daha fazla anlıyorum sanırım.ne kadar celallensen az bize, yani..belki..o yüzden çok zor bir hafta geçirdim Sevdiğim..tefekkür yapmak istemedim..düşünmekte…

ve devamm..çarşamba günü..İstanbul tarihi hocamız bizi geziye götürdü..aslında geçen ay gidecektik lakin Hz İsa a.s ın göğe yükseliş törenlerinden dolayı gerekli izinler alınamamıştı..şimdi tüm giriş izinleri ayarlanmış.. benim için çok büyük sürpriz oldu..inanılmazdı..evveli hafta rüyamda Ayasofya’ya giderken uyanmıştım..ve oraya yazın giderim diye düşünmüştüm..zaten kaç senedir dayanılmaz biçimde arkeoloji müzesine gitmeyi istiyorum..sanki orada beni bekleyen bir parça var gibi hissediyorum bilmiyorum..göreceğiz inşallah ve aminn..ve işte hoca önce bizi Sultanahmet’e götürdü..ilk yer..Hz Abdülhamit Hanın kabri..içine girmedik..karşısındaki ilk kütüphaneye girdik tabii..ama ben hep padişahın  türbesinin üstündeki altın varaklı aleme baktım..hiç böylesini görmemiştin..koskocaman hilal içinde tüm hüzmeleri ile parlayan bir güneş kursu..O’nun manası yanii..sonra Özbek Tekke..orası bir kültür sanat evi olmuş..muhteşem..çilehaneyide kıyafet tasarım dershanesi yapmışlar..cansız mankenler ve kumaşlar..kırıldım..tam karşısı Sokollu Camii..muhteşem..

ve, ve.. sonra..birden..aniden..Küçük Ayasofya Camiii..çok şaşırdım.. hiç görmemiştim..beklemiyordum..daha avluya girdik..beni bir tesir  sardı.. içerideyiz..nasıl sade,nasıl ihtişamlı,muazzam..yürüdüm ..yürüdüm..mihrab beni çekiyordu..mihrabın tam önünde durdum..ağlıyordum...mihrab beni içine çekiyordu..utandım..kıpırdamadım..oradan ayrılamıyordum..sonra hocanın sesini duydum..oturmuşlar..o anlatıyor..bende bir yere oturdum.. dinledim..sonra onlar çıkmaya başladılar…ben kimsenin göremeyeceği bir sütunun dibinde salat ettim..birden ağlamaya başladım..sonra ,kimse kalmamıştı..ben çıkamıyordum..dolanmaya başladım..hıçkırarak da ağlamaya..sarnıcı var içinde..ona bakarak sakinleşip çıktım..teşekkür ediyorum..bu mekana en kısa zamanda yine gidebilmeyi umuyorum..inşallah ve aminn..


  2600 yıllık Babil haritası..
sonra Kumkapı..kiliseler..Samatya..kiliseler..altı tane filan gezdik..isim vermeyeceğim zaten tek birini bile hatırlamıyorum..sadece Sana hissettiklerimden bahsetmek istiyorum Sevdiğim..birinin, banisinin kabri lahtine götürdü hoca bizi..o, Osmanlıya ilk modern darphane makinelerini kuran kişiymiş aynı zamanda..sabahki hayalimden dolayı ona Senden Fatiha okudumJ..ben bu sembollerle- tapınaklara da merak saldım ya hani..bir toprak mekanında sıra ile inşaa edilen mabetlere desek daha anlamlı olur bence..ve ilk tapınaklar nasıldı..öğrendim ki geçen gün roma lahitleri aynı tapınak inşaaları biçimlerindeymiş..ve sonra eski mısır lahitlerini düşündüm sevdiğim..mesela tutankamon’un kini bir dergide görmüştüm..iç içe yedi tabutunun her birinde farklı surete sahipti..eski sümerlilerin sal üzerindeki –deri kefenleriyle sarınıp-ölmeden ölme deneyimlerini de rüyamdan hatırladım..
                                                    

hani Evvel Zamanım o zaman çok sevinmişti..rüyalarımda ne kadar  uzak geçmişime gidersem o kadar iyi olduğunu ve beni tebrik ettiğini de söylemişti ya..ben şimdi anladım ki Sevdiğim, amalika kavmi onlardan daha evvele aitti..ve artık hayalimdeki o üç mısır sandukasında yatanları merak ediyorum Sevdiğim..onlar kimdi ve ne?neden?nasıl?tabii o vakit işgal edildiği için giremediğim BabİLi10  asma bahçelerine de girebilmek istiyorum artık lütfen..ve yeryüzünde ilk mabed,ilk inşa olan Hz.Kabe yi anlamak..O’nu anlarsam eğer,  O’nu kopya edip tüm yeryüzüne yapılmış tapınak,mabetleri de anlayabilirim değil mi?...



……………
Gezimize devam edelim mi?pekii..işte ben bu kiliselerde, bilhassa bir meşrebinkinde, ilk tapınak izlerini fazlasıyla hissettim..upuzun dikdörtgen.. giriş..parmaklıklar..apsise yürüyorsun..sakin sakin..mihrab altınlar içinde..             ihtişam .. ve  binanın tam ortasında -kubbesinde: içlerinden sadece birinde... hocamız söyledi ki, bu tarz resimden çoook nadirmiş..aksaçlı aksakallı bir koca..ve ..ve..tam başının ardında altın bir üçgen..üç  köşesinde de bir harf var..üçleme…ilk harfi de son harfi de benim demekmiş sanırım.. unuttum… J..elinde bir elif asa..birde mavi bir küre..Sevdiğim bilmiyorum böyle bişey var mı? çünkü henüz  bakmadım.. ama ben sadece dünyanın ve diğer varlıkların değil kainatı uzayında, fezanın da daire şeklinde olduğuna inanıyorum..bu hafta idrak ettim..yani Sevdiğim.. kısaca.. benim bal10 um Jkubbeden bana bakıyordu..o benim kuklacıma bile benziyordu işin garibi..ve tam altında, yerde, çift başlı siyah kartal vardı..bu en etkilendiğim şeydi bu mabetlerde..başka hiçbir şey hissetmedim.. hiçbir şey..ikona ve resimlerden ,diğer tasvirlerden de hiiç etkilenmedim..aslında belki vakit dar olduğundan konsantre yoktu belki de ondandır..

sonra bir yere girdik..özel müze..herkesin kolayca giremeyeceği bir yer..hocamızın arkadaşı bugün oradaymış..özel izin almak bile zormuş..ama bahtımıza işte..burası bir hristiyanlık hazinesi..içerideki ikonograflardan birinde yine o altın üçgeni gördüm..papaza sordum..yine aynı üçlemeyi anlattı..bu altın üçgenin içinde bir elif harfi tam karşısında ise noktalı virgül gibi(  I  ;  ) çentik vardı..sanki benim birbuçuk biatlık halim gibi değil mi sevdiğimJbu çok nadir yapılan bir sembolmüş..çünkü manası çok yüksek olduğundan öyle her zaman her yere  yapılmazmış..aynı az evvel kubbedeki resim gibi yani..ve orada bir asa vardı Sevdiğim..dokunabilir miyim dedim .."evet "dedi papaz efendi..gümüş..iki başlı yılan ejder..aslında bu sembol hem balık gibi hem de kuş misali de..çok anlamlı tekamüli..T şeklinde..tam başında bir küre var..kürenin üstünde ise +….giysiler.soruyorum..anlatıyor..ilk önce papaza ilk sorumluluğu için şal verilir..omuzuna konur..zamanla sorumluluk artar kahinlik önlüğünü alır..sonra üçüncü sorumluluk papalık-patriklik –babalık  pelerinidir..burada Bizans’ın ihtişamı yatıyordu… teşekkür ediyorum bu gezi için…



ve Sevdiğim ben bu geziden çok değişmiş döndüm bence..ister tapınak olsun,ister havra,ister kilise,ister cami..manevi kişilerin kullandıkları hemen tüm eşyalar,semboller aynıydı..bizim camilerimizdeki tüm eşyalar onlarda da vardı ve aynı manada kullanılıyordu..birde despot koltuğu ve yanındakiler , karşısındakiler.. genelde 12 koltuk vardı..daha çok olanda..mabedin kenar duvarlarını saran o dimdik koltuk sandalyeleri ben bir yerden hatırlıyorum..erguvani giysili konsüllerden..insanın aklının alamayacağı ciddiyetteki yüzlerden..belki bir düş filminden….ve anladım ki inanmak çok güzel..Tek Bir Allah’a inanmak daha güzel..O’nun sonsuz biçimde adlandırabiliriz..fark etmez..çünkü var olan tüm harfler,kelimeler,isimler sadece O’na ait..bizim yorumlarımız, O’nu anlayamamız sadece tek sorun ..o kadar..

bu yerlerin isimlerini yazmak gibi bir niyetim yok..çünkü  yakın geçmişte buralara girmek resimlemek serbestmiş..ama bizim salak medyacılar-hanii: az sonraaa,şimdiii,bak görrr nasıl hayatını kaydıracağız,bakk, görr, nasıl iğrençleştirip basitleştirip kendi pisliğimizi örtmek için başkasını alaşağı edip karalayacağız cı  aşağılık medya mensuplarının kurbanı olmuşlar..çok kırıldıkları içinde, böyle ayin zamanı hariç,  gezileri özel izne tabii kılmışlar..ama insan onların kale gibi duvarlarının içine girince o hüznü hissediyor..yanlızlık..azınlık olmak..anlaşılamamak..eskiden  toplu iğne bile üretemediğimiz J söylenen, karaçarşaf??J-şalvar sarıklı?? Jolduğumuz söylenen karanlık çağlarımızda?? buralar böyle değilmiş…değilmiş..şimdi ise içlerinde incin top oynuyor..aynı bizim namazdan namaza birkaç kişinin girdiği camilerimiz gibi  turistik olmuşlar..ben hiiç anlayamıyorum..o muhteşem camiler neden sadece namaz için kullanıyor..Hz Efendimiz(sa) zamanında camii tüm hayatın çarkın döndüğü bir yerdi..neden bu kadar geriledik peki?..sonra…
ve....muhteşem bir kaymaklı künefe ile  kahve … gezimiz bitti..:)afiyet olsunnn..

perşembe..yeni üç haftalık Kapadokya dersimize başladık..sadece bir sembolü Sana çizmek istedim Sevdiğim..bu sembol nette kayıtlı değil..hocamız  oluşumu 5000 yıllık olan bir dağ içindeki  mağara resmini slaytla gösterdi.. bende çizdim..ilgimi çekti çünkü..hocamız,bu sembolün takvim olduğu hakkında bir gazete de iki bölümlük çok ilgi çeken bir makalede yazmış o zaman, hatta..bak şimdi Sevdiğim..harflerimle çizeceğim tamam mı?..

bir svastika(rüzgar gülü)..tam üzerinde bir X (dört unsur)işareti..tam üzerinde beyzimsi ay( bir baş gibi duran bence)  ..ve ayın kendi sağında az ilersinde birkaç katı tam daire güneş sembolü..ay ile güneşin birbirlerine etkileyen alan çizgileri..iki huzme dairelerini teğet konik etkiliyor yani..ve tam tepelerinde insan slueti gibi tam 12 elif  çizgisi..ne güzel bir sembol değil mi Sevdiğim..ben hiç anlamadım..Sen bana öğretirsen çok sevinirim.. Sana yazmak istedim…bugün birkaç binyıllık parçalara dokunduk..bir Kibele küpü: minik,iki göğüslü çok hoştu…ama 60 milyon yaşındaki "eskiden bir deniz olan Kapodokya"dan bir deniz yıldızı fosiline bakmak-elinde tutmak muazzamdı. .dokunmak.. hissetmek..

ve bugün …cumartesi sabahına doğru akıyorum...şimdi sana bunları yazıyorum..çok tuhaf inanılmaz heyecansızım..zor yazıyorum..sanki çok berbat bir masal olacak gibi..bitirince okuyacağım..şimdi değil..

****************
*Kuğu takımyıldızı Musevilik dinini temsil eder, Vega takımyıldızı Hristiyanlık dinini temsil eder,Kartal (Ukab) takımyıldızı İslam dinini temsil eder.(*alıntıdır)

Hurşidimden mürşidime bir tutunin güncesi:
Sevdiğim..ben satürn tapınağına baktım..nasa fotolarını da gördüm ve hayret ettim..binlerce yıl evvel  o tapınağı nasıl altıgen yapmışlar değil mi?ve nasa görsellerinde satürnün yüzeyinde altıgen çizgiler var..birde o tapınak rahibesi vardı ya..o bir bakire  lakin onun birde küçük kızı varJ..o çok hiddetli..aslında benim şimdi Endülüslüye çook ihtiyacım var..ve aklımdan zaman zaman çıkmayan  O Büyük Kadına…kim bilir ..bakalım..

Sevdiğim birden bu hafta,  bir güncük tefekkür ettiğim şey aklıma geldiJben şia yıldızı için hiçbir şey hissedemediğimden bunu araştırmak istedim..hiç köpeksel hayalimde olmadı diyebilirim..ve sonra Tarik Suresini  Elmalı Hamdi den okudum nette..orada bir de tıp aliminden alıntılar vardı..darbeli vuruşlu.. şiddetle tek atımlık su..iki denizin- iki suyunun birleşmesini..hangi su baskınsa o esnada; o suyun sahibine  yeni doğan benzermiş i öğrendim..ama ben başka bir anlam peşindeydim..oda Tarik Yıldızı..ve bu sureyi okurken o kalbimi saran hissim uyandı Sevdiğim..ve ağlamaya başladım..anladım ki ben sirius değil, Tarik Yıldızına bakmalı araştırmalıyım..zaten bunu eskiden de araştırmıştım..ama o zaman böyle idrakim oluşmamıştı ..istediğim anlamları bilip  bulamıyordum.. yaza boza bence yavaş yavaş oluyor değil mi?..sayende Sevdiğim..çook teşekkür ederim..

işte sureyi okurken; o kabe yi tavaf ettiğim ilk gün aklıma geldi..yapayanlızdım hani..birden içimden sadaka vermem hissi uyanmıştı.ve ben ne lisan biliyordum,  nede hiç tanımadığım insana durup dururken sadaka verebilirdim değil mi?ama sadaka vermem baskısı beni mahvediyor, hep bakınıyordum..elime hazırladığım sadakayla öyle yürüyordum ki.tak.. tak.. takkk.. diye bir asa sesi yankılanmaya başladı..asa ile şarkı söyler gibi kuran okuyan bir ses daha..baktım..çook yaşlı bir Kuzey Afrikalı’ya benzer bir dede..aniden ortaya çıkmıştı..şaşkınlıkla onu dinliyor ve gözlüyordum..o tam yanıma gelince elini cebine atıp bir kağıt riyallik çıkarttı.iki eli ile açıp, düzeltip cebine koydu..bende anladım ki sadakamı ona vermeliyim..elimi uzattım.. o aldı..alır almaz takk. Takk.. takkk.. aynı şarkılarla tavaftan çıkıp yok oldu..ertesi gün .arkadaşlarımla kağıttan bakıp-okuyarak tavaf yapıyordukJonlara olanı anlatmıştım..sadaka vereceğiz dedim..herkes itiraz etti..utanıyorlardı:”burada tavafta  olmaz, nasıl veririz  ya bizi terslerlerse?”  dediler..”siz hazırlayın, birini buluruz” dedim.. dönüyoruz.. birazdan takk.. takkk… takk.. ya rabbim aynı şarkılar.. nasıl sevindim..herkes sadakasını ona uzattı..o aldı ve yine tavaftan hemen çıktı..bir daha onu hiiç göremedik..işte Sevdiğim benim tarik yıldızı için ilk çıkış noktam bu..sonra Turuk’u Ali -yılanın asa olduğu- o  nurdan incilerin altın huzmeli  İmam-i IŞKla son bulduğu yol..tarik-tarikat yol demekmiş ya hani..




ve şimdi anladım ki ;kişi kendi meşrebince bir yola girerse eğer..kendindeki esma tekamülü için tüm ehli tarikte onun için devreye giriyordu..bu aynı uyuyan güzel masalına benziyor benceJhani prenses doğuyor..tüm iyi periler gelip ona bir hediye dilek –dua veriyorlar..ama davet edilmesi  bilerek unutulan olumsuz bir peri kızıyor ..o davetsiz gelip hediyesini diliyor..100 yıl uyusun diyor..işte prenses tam 100 yıl uyuyor sonra prensi gelip onu öpünce(ona nefesinden üfleyince) uyanıyordu..bu masalı, bu yol serüvenine hep çok yakıştırıyorum Sevdiğim..belki o kötü gibi görünen uyumak, hazırlanmak için aslında bir nimetti değil mi?yedi uyurun onca sene uyuması misali..ve hala yedi uyurların manası sürüyor değil mi?
ve kişi kendi omurundaki 7 uyurunu uyandırdığında; her biri diğeri ile tevhid olup bir çalışmaya başladığında ,yolun düğüm alyansları da vuslat oluyordu.. omurga diriliyor dikleşiyordu..o zaman yılanın zehri  celal ve yılanın panzehri cemal aynı gönül kasesinde şifa oluyordu…bu birlik gönül kasesinden içen ise artık iflah olmuyordu..kanatlanıp uçmak istiyordu tabii..kanatlı çift yılan çift başlı kartal oluyordu..”kartal-ukaba..toz-duman-ukab”..:)J

*Sâhib-i Keyvân veya Sahipkıran aynı manâdadır. İki yıldızın aynı dereceye, yani aynı hizaya gelmesine denir. Güneşle Zühre yıldızı bir dereceye gelir ve tam o anda bir padişah tahta çıkarsa bu padişaha “sahibkıran” denir. Bu hükümdarlar sağ yanına iki, sol yanına da iki kılıç takardı. Daha sonraları fetihlere, zaferlere erişen padişahlar hakkında da “sahipkıran” ünvanı kullanılırdı.(*alıntıdır)

Sevdiğim ben en son bu tarik yıldızından şunu anladım..hani “harflerimin resmine bak” demiş ya Harflerinin Mürşidi..neden bu kadar sembollere merak sardığını  mesela..ve  Hz. Kur’an okuduğunda dikkatle eğer anlamak için yoğunlaşırsa her surenin bir sembolü olduğunu da anlamış..

ve Tarik Yıldızı.bir kişi kendi seyrü sülüğünü tamamlayabilirse eğer o asa oluyordu..dimdik..Hz Musa’nın asası..ejder..şeriat..ve bu asanın iki başı boynuzu-lalesi-çintemanisi- hilali arasında arşı rahmanı gönül=GÜL sahibi olmaya hak kazandığında ise kendi beden mülkünde hüküm sahibi oluyor ve kendi hücrelerine,ümmetine analık ediyor tebliğ edebiliyordu..gözlerinin bakışını,ellerinin - ayaklarının fiillerini kontrol edip, iyiye ve hayra kulluk için kullana biliyordu..ve DİL-i  GÖNÜL ün=gönül kabesinin zahirini iyi;güzel harflerin hayat bulup nefesiyle diriltmek içinde kullanabiliyordu..çünkü artık kişi İsa-i Ruhullah la dirilmiş,Marifet i Muhabbet Muhammed Rasulallah’la olaylara hikmetle bakmayı anlamayı ve anlatmayı yaşamaya başlamıştır..ve o kişi kendisindeki rahman ve rahim XY sini kabınca doldurup B kasesinden içip= nun levhasına- nun’un noktası – kalemi elifi  ile yazmaya başlıyordu..kendini yazıp, sonra okuyordu..kendini yazıp yine okuyordu..kendini yazıp yine okuyordu..çünkü o kendini bilmeyi seviyordu..her an hiç bitmeyen aynı manaya gelen sonsuz anlamlarla bilmeyi..

Sevdiğim geçen hafta anneler günü kutlandı ya hani..bende Senin anneler gününü hepimiz adına kutlamak istedim..çünkü anladım ki o gün ilk yaratılan madde  Adem Babamızdı ve ondan eşi HaWası yaratıldı ..eee..o vakit Havva nın annesi Ademdi..

yani sevdiğim ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN
SENİ SEVİYORUMMM…


*not:Sevdiğim bu masalı öyle zor yazdım ki anlatamam..sanki yazmayayım diye tüm vesveseler üzerime musallat edilmişti..ama çook şükür ki Evvel Zamanımın ve Senin de dediğin gibi onlar bana yaklaşamazlar dı..Adiyat Suresi gibi belkide..savaşçıların  yağız atlarının ortalığı toza dumana katmaları gibi..Seni sonsuz isimlerin le seviyorum..teşekkür ediyorum..


nur cihan
14 5 2011
nuralem7@hotmail.com