ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-14
Yüz, fikirlerin fihristidir.(Muhyiddin-i Arabi kaddese’llâhü sırrahu’l azîz)
yoldaşım, anlamdaşım,ikizim,harfeşim,levheşim,sözeşim,kelimedeşim,herşeyim için………………..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba…nasılsın?ben bayağı iyi sayılırım..geçen masalıma ,yaşadığım mekan için yazdığım şey olduJanında hem de..ev bulmak lazım..benim dilimi bırak kalbimle bile bir şey istemeyi yasakladığın için,tabii bir insan olarak dayanamayıp hem kalbimle, hem de dilimle istedim..ama bu sabah yine evsiz kaldığım o vakit ki hayalimi hatırladım:hava kaptanı deryasının evine taşındırılışımızı..hayalde olsa “söz sözdür “değil mi?..ve.. yeni zamandaki meslek sahipleri daha geniş kapsamlı çalışıyorlar –çünkü ekmek artık aslanın ağzında değil midesindeymiş ya hani Sevdiğim ..emlakçımız, hiç tasa etmeyeyim diye beni ziyarete geldi.. isteklerimi sorup dinledi..-beni sadece dinledi.. çünküü parayı veren düdüğü çalıyor..o dinleme kibarlığını gösterdi diyelimJ.. ev bulacakmış..ne güzel değil mi?tam bana göre ..teşekkür ediyorum..
bu dar-ı alemde hatır için var isek eğer” o hatır Senden bilirim “ve:
ben Seni gözünden, bakışından, kahve gibi tadından bilirim..
40 yıl seni aradım..41. yıl Senindim:))
40 yıl seni aradım..41. yıl Senindim:))
ve sonra bu hafta neler yaptım..tabii ki hiç bişey..çünkü ben hiçbir şey yapmadan sadece Seni düşünmeyi seviyorum..arada unutup normal hayata dönmem gerekiyor tabii.buda bir nimet işte.. masal sonrası ilk gece bir latif kristal ……..muazzam ..ama sadece andan kısa bir an..Sevdiğimm..ben durup dururken tuhaf şeyler anlıyorum biliyor musun..bunları bilerek yazmıyorum.. sonra genelde unutuyorum..öylesi daha iyi değil mi?unutmamam lazım gelenleri unutmayacağıma inandığım için tabii böyle yapıyorum..
bu hafta ilk evvela şunu anladım..altının gümüş gibi parlaması henüz yeni doğan güneşi simgeliyordu..o tam öğlen”12 “de ancak sapsarı olacaktı.. batarken de kızıl altın rengi ile kemalatını o gün tamamlayacak, kıyameti kopacaktı tabii..ve ertesi gün yepyeni bir nefesle yepyeni bir güneş doğacaktı..gece vuslat demekti..gece Zat’ından hamile kalan yeni feyizler Sıfatlar An’as ı Güneş yeni dünyaya uyanacaktı önce..o zuhur ettiğinde: uyuyan her varlık onun ilmi ile şenlenecek ; tasarımlar,hayaller,niyetler fiiliyata geçecekti..bunu şöyle de anlayabiliriz..(Güneş baba olsa.. ondaki sonsuz ışık partikülü de spermse ve onları absorbe edip dünya için kullanır hale getiren ayna-ı Ay annesine yüklense..Ay, sonsuz güçteki babayı kontrol eden tek güç olsa, dünyalı çocuklarına algılayacakları kadar idrak yollasa misali..)ve Sevdiğim bu bölümü çok sevdim.. ilerde bunu genişletmeye karar verdim..kozmocevizim için tabiJ
ve hayaller,sezgiler, fikirler düşlerden düşecek :düşünceler kağıda,tuvale,bir tenceredeki yemeğe,bir marangozun şekillendirdiği bir eşyaya,bir temizlik işçisinin insanlar güne yeni -güzel -tertemiz başlasın diye arındırdığı mekana,bir işçinin ördüğü tuğlalara,bir öğretmenin öğrencisine,bir şoförün işe-okula yetiştirdiği insanlara,bir musiki sanatçısının notalarına,müzik aletindeki tınısına,sesindeki aleme salınan güzel ahengine,bir annenin sarıp sarmalayan affına,bir babanın kapsayan koruyuculuğuna,bir eşin tamlığına kavuşacaktı..
güneş doğmuştu ..o şuunatı mutlak sembolü olarak herkese eşit yansıyordu.. ama biz uyanmayı başaramıyorduk.. ya da kimi zaten hiç uyumuyordu..uyusa da, onun uykusu bile herkese rahmetti.ve kimi de hiç uyanmamalı idi..çünkü onun uyuması insanlığı büyük bir fitne-i şerden koruyordu..gerçekte Hızır ; belki çocuğu öldürmeden sadece uyutuyordu değil mi SevdiğimJ..
ve feyzi ilahi sembolü güneş..ilimler deryası,veri bankası,ana kütüphane..ışıkları bir ok gibi sayısız..herkese nefesi kadar hayat verip- ilmi oklarını yolluyordu..o gerçek ilhamların kaynağı SELSEBİLiydi....alınan bu ışık ilhamla ,ruh -kalbe bunu manalandırıyordu....kalp aldığını beyne yolluyordu..beyin iki lobunda değerlendiriyor, çoğu ve genelde çıkarcı karar veriyordu..çünkü nefse bu hoş geliyordu..o nefs,ruha muhalifti zaten..işte istenen, bu alemde hoş bir seda bırakılması ise eğer…o vakit her aldığımız nefesle bize gelen varidatı ilhamları, ilk hali ile anlamayı da öğrenebilmeliyiz inşallah ve amin..veeee .. dolayısı ile Sevdiğim ,anladığın üzere bu hafta altın cevize takmış bulundum..onu bilse bilse benim için ancak içinden Hızır Geçen Adam bilirdi ve beklediğim üzere O’nu bize yolladın..çook teşekkür ediyorum..Sana, O’ndan hatırladığım kadar notlar yazmak isterim bak..bu arada şunu da dedi Sevdiğim:"ben buraya kendiliğimden gelmedim..işaretle geldim.. onlar çok büyük zatlar..sizinle tek tek, özel ilgilenemiyorlar..çok meşgullerJişte o zaman benim gibileri size yolluyorlar" dedi..ben teşekkür etmek istiyorum Sevdiğim…çook seviyorum Seni ben..ve benim korkunç ötesi Türkçeme,devrile devrile devrilecek yanı kalmamış komik cümlelerime tahammül ettiğin ve sevdiğin için Seni daha farklı seviyorum bence..
“Kum gibi ömür suyunu emen, bizi tüketen boş sözler olduğu gibi, içinden âb-ı hayat fışkıran kum da vardır. Bu kum pek az bulunur. Sen git de içinden irfan coşan, ilâhî sırları meydana vuran kumu ara. Evlâdım, işte yukarıda anlatılan o kum Allah adamıdır. Allah adamı, kendi benliğinden kopmuş, kendinden ayrı düşmüş, Hakk'a ulaşmıştır.”
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)
O, Allah adamlarını anlattı..bir kişi istediği kadar makam,mevki,şan şöhret,zenginlik sahibi olsun; hiçbir zaman bir Allah adamının saltanatının,O’nun yanındaki nazının manasına bile eremezmiş..eğer o saltanattan bir nebze haberi olsa her şeyii terk eder ,Allah adamı olabilmenin çarelerini ararmış..o, Allah adamlarını ele geçirmek isteyenler avuçlarını da yalarlarmış..çünküüü.. Allah, onu ,sana yedirmezmiş..yanına bile yaklaştırmazmış..sana onu harcatmazmış..Allah adamlarını kimse satın alamazmış sadece Allahla alınabilirlermiş onlar..yaaa..ve sonra.. bu Allah adamları casus –avcı olurlarmış..Allah için insan avlarlarmış..kabiliyet avına çıkarlarmış..kimde istidat var ..yolda ilerleyecek kim var.. hep onları gözlerler ve avlarlar, Allah için yetiştirirlermiş..kurda kuşa yem ettirmezlermiş..
ve yakında seçimler olacakmış..oy vermek ibadetmiş..en az gelecek 100 yılımızı belirleyecek bir şeymiş bu..hepimiz mesulmüşüz..çünkü hayatı ,seçimi,kurguyu ,ideayı ve geleceğini: Yaratıcımız ,biz kullarının dileği seçimleri ile yapıyormuş..karanlık isteyene karanlık,zulüm isteyene zulüm,aydınlık,güzellik,ilim irfan isteyene ise iyilikler..ve yakın gelecekte bizim ülkemiz ,dünyanın her konuda güneşi olacakmış..bunun önüne kimse geçemeyecekmiş..o yüzden oy verirken” kimseye bakmayın, kalbinize bakın “dedi…
sonra Sevdiğim ders bitti..ben sorularımla yanı başındaydım…altın ceviz..güldü..anlattı..her sembolün bir zahiri birde batıni manası varmış...ama o anlatırken ben şu masalı hatırladım bak:okunması yarım kalan bir nüsha kendisini okuyacak ve okutacak sahafını incelemek için sahaflar çarşısına gitmişti..giderken ona latif gönlünün sembolünü sunmak istedi..sonra utanıp vazgeçti..ya anlamazsa diye..ve sabah. O’nun hediyeleri olan torbalardan dolup taşan himmetleriyle uyandı..(yani anlamayı bırak, o gönlün sahibi benim, içindekileri de Ben sana veriyorum demişti:)sonra nüsha O’na baktı…O, bir an göz attı, bir an..ve nüsha kömür tozuna dönüştü..ÇÖZÜLMÜŞTÜ..kapkara zerrelere..ne kıpırdayabiliyor, nede düşünebiliyordu.. sadece hiç durmadan ağlıyordu..ve sahaf ellerini uzatarak anlatıyordu:”eğer nüshanın biri teslim olmayı başarırsa onu üzmezler,yormazlar,yüzdürmezler,el üstünde taşırlar..o sanır ki ben yüzüyorum..hayır onu yüzdürmezler”…yaaaa SEVDİĞİM..İŞTE BÖYLE ÇOOOK TEŞEKKÜR EDİYORUM..içinden Hızır Geçen Adamın anlattığı “altın cevizin” anlamı işte buydu..ben anladım ki HIZIR bile Senden tedrisat görüyor ….
Ayasofya…. anlatıyor..susuyorum.. bence buraları henüz bilmiyorum..
fakat Sevdiğim,ben harflere ve kelimelere bakıp kendimce de başka başka anlamlar çıkarabiliyorum ya ..harf arkeolojicisi olarakJceviz ve kozmos arasında bağ kurdum tabii hemen ..tabii ceviz koz olunca ,kös e dönüşüverdi birden…(Demirli hoca şu yazdıklarımı bir bilse cinnet geçirir mesela ama Sen kızmazsın biliyorum, sadece gülersin değil miJ) bilmem ne dersin..haaa bu arada;paralara İskender yada çift başlı kartal resmi istemediğimi anladım..ben kalbimin söylediği ve çok huzur bulduğu O İsmin suretinin resmini istiyorum mümkünse lütfen..:)ve az evvel hz Yunus Emreciğimin:
çıktım erik dalına
anda yedim üzümü
bostan ıssı kakıyıp
der ne yersin kozumu
dersini okudum ve Senin bana o dersi işlettiğini çaktım..çook sevindim..tabii peşinden Niyazi Mısrı hz nin, ona yazdığı şerhi okudum..şu bölümü alıntılıyorum bak..
………………
bostan ıssı anı gördükçe niçin yersin kozumu dediği gibidir." zira hakikat mürşid-i kâmilin ilmi ve mülküdür. ve anın ameli, aleti onu bilmeye meleke ve istidat hâsıl etmek ve mürşid-i kâmil izni ile terbiyesiyle ağır perhizler ve ona tam teslim ve kendi renginden çıkıp mürşidin rengi ile hemrenk olmaktır.
imdi mürşit görse ki bir kimse kendiliğinden esmaya ve perhize devam eder; ona der ki, "sahibinden izinsiz bahçeye hırsızlığa niçin girersin?"
pes imdi tarikat ve hakikat ilmi mürşid-i kâmilin bahçesi ve mülküdür. ve Allah'ı zikretmek ve perhiz ol bahçenin kapısıdır. her kim ki kendiliğinden sülûk eyler; bir gayrı kimsenin bağına hırsızlığa girmiş gibi olur.(alıntıdır)
……
ve sonra sevdiğim ben Fusüs kitabımda bildiğin gibi hiç ilerleyemiyorum..Şit as. bahsini yeni bitirdim..Nuh a.s bahsini ne kadar okursam okuyayım hep unutuyorum..belki üç defa okudum olmadıJyine ŞİT a.s bahsine döndüm..nefisler bahsi yani.. şunları anladım bak Sevdiğim..O’na Tanrı vergisi denirmiş ya hani..Habil ve Kabil e değil de O na denmiş mesela Tanrı Vergisi..ve sonra hz. Hızır ile Hz. Musa a.s buluşma yerindeki balıkla da bunu ilişkilendirdim. o balığın bir yanı pişmiş ,diğer yanı çiğdi ya hani..zahir ve batın misali..tüm zıtlıkları da düşünmek lazım tabii… ve dirilen o balık, ne sağa ne sola gitti değil mi?.. dosdoğru kendi yoluna-- dümdüz gitti--..
pes imdi tarikat ve hakikat ilmi mürşid-i kâmilin bahçesi ve mülküdür. ve Allah'ı zikretmek ve perhiz ol bahçenin kapısıdır. her kim ki kendiliğinden sülûk eyler; bir gayrı kimsenin bağına hırsızlığa girmiş gibi olur.(alıntıdır)
……
ve sonra sevdiğim ben Fusüs kitabımda bildiğin gibi hiç ilerleyemiyorum..Şit as. bahsini yeni bitirdim..Nuh a.s bahsini ne kadar okursam okuyayım hep unutuyorum..belki üç defa okudum olmadıJyine ŞİT a.s bahsine döndüm..nefisler bahsi yani.. şunları anladım bak Sevdiğim..O’na Tanrı vergisi denirmiş ya hani..Habil ve Kabil e değil de O na denmiş mesela Tanrı Vergisi..ve sonra hz. Hızır ile Hz. Musa a.s buluşma yerindeki balıkla da bunu ilişkilendirdim. o balığın bir yanı pişmiş ,diğer yanı çiğdi ya hani..zahir ve batın misali..tüm zıtlıkları da düşünmek lazım tabii… ve dirilen o balık, ne sağa ne sola gitti değil mi?.. dosdoğru kendi yoluna-- dümdüz gitti--..
işte Şit as. ın bahsinin çok önemli olduğunu anladım böylece..O,Adem as. ın üç evladından seçileniydi aslında.. tarik –yol onunla seyrü sülük edecekti...bu ilmi o dokuyacaktı..çünkü her peygamber aynı zamanda bir meslek piriydi de ve hz. Şit bir dokumacıydı.. insanlara kumaş dokurdu..ilerde İdris .as devreye girecekti..tekamüllerine göre kişilere-yolculara hal elbiseleri biçip dikecek -onları hal sahibi edecekti değil mi Sevdiğim…ve Sevdiğim bu bahiste kıyamet döneminde son doğacak son oğlan çocuk hemşiresi ile çin diyarında ;ikiz olarak amma hemşiresinden sonra doğacaktı..sonra da üremeler-doğanlar olacakmış tabii ..ama bunların sureti insan manaları hayvan olacaklarmış.ve gittikçe kısırlaşacaklarmış..bugün böyle olan=sadece kendi nefisleri için yaşayan bencil ülke insanlarının incelenmesi lazım demek ki..uygarlıkları, özelde- uygar ötesi - ne durumda yaniii....
mesela ikizlerden dünyaya gelen bir dakika bile önce doğsa: o makam ve rütbe olarak büyük ve saygıdeğer olurmuş ..ona ağbi denirmiş ki ,Evvel Zamanım anlatmıştı..ama Haybabam da sonra şunu eklemişti. evet ilk doğan büyük sayılır ama hakikatte en son doğan büyüktür..çünkü o önce döllenmiş ve ana karnına yerleşmiştir..sonra gelene yer açmak için-o rahat etsin diye yukarıya çıkmıştırJ..bazı kritik doğumlarda biri diğeri yaşasın diye kendisini feda edermiş mesela..yada başka bir zamanda doğabilirmiş Sevdiğim…
Sevdiğim ,Şit a.s bahsinde en çok, ezelde kişinin kendi yeteneğini keşfetmesi anlamasına ilgi duydum..bu çok nadir anlaşılabilen bir şey denmiş kitapta..ve Sevdiğim galiba ben kabiliyetimden geçen sabah uyanırken haberdar oldum..bil istedim..ama Senin bunu zaten bildiğini ve beni bu manaya doğru yönlendirip çekişlediğinin de farkındayım..
içinden Hızır Geçen Adama çocuk sordu:”kişi,dayanamadığında bu şey alınır mı?” dedi..”evet.kaldıramayan olursa alırlar “ dedi..çocuk “bunun iyimi kötümü?” olduğunu sordu ,her zamanki merakı tabii..gerçi yeni yeni anlıyordu..Evvel Zamanı da meğer, ona bunu anlatmak istemiş.. lakin henüz o vakitler idrak seviyesini böyle olmadığı için anlayamamıştı.. ve o ilk cızırtılı dairevi salınımları müşahede ettiğinde büyük bir sinirle bir başkasından bilip onu aramıştı eskiden haniii..”bunlar ne ?..bunları görmek istemiyorum.. sizin yüzünüzden oldu.bunları alın hemen”..adam :hayır ben öyle bir şey yapamam.. bunu kimse yapamaz..siz zaten görüyorsunuz ama hep red ediyorsunuz..kabul etmiyorsunuz demişti..ve Sevdiğim galiba en sonunda kabullendim..çünkü Şit as.bahsinde esas bunu anladım..bir kişi ezelde ona verilmiş esma-i kabiliyetini asla red edemiyordu değil mi?gerçek kazaya razı olmak ,kaderi kadirlemek sanki bu ..yani bu idrak benim kadir gecem ..kabul edişim..geleni onaylamam.. seçimim.. oyum..itiraz etmemem ve bu algı “seher vaktim “değil mi….bunu ret etmekse kendini inkar etmek gibiydi bu ki gerçek cehennemdi..kişinin kendini okuyamaması da asıl bundandı..kişi ancak kendisini, kendine verilmiş istidatla, en güzel Ahsen-i takvim biçiminde okuyabilirdi..
içinden Hızır Geçen Adama çocuk sordu:”kişi,dayanamadığında bu şey alınır mı?” dedi..”evet.kaldıramayan olursa alırlar “ dedi..çocuk “bunun iyimi kötümü?” olduğunu sordu ,her zamanki merakı tabii..gerçi yeni yeni anlıyordu..Evvel Zamanı da meğer, ona bunu anlatmak istemiş.. lakin henüz o vakitler idrak seviyesini böyle olmadığı için anlayamamıştı.. ve o ilk cızırtılı dairevi salınımları müşahede ettiğinde büyük bir sinirle bir başkasından bilip onu aramıştı eskiden haniii..”bunlar ne ?..bunları görmek istemiyorum.. sizin yüzünüzden oldu.bunları alın hemen”..adam :hayır ben öyle bir şey yapamam.. bunu kimse yapamaz..siz zaten görüyorsunuz ama hep red ediyorsunuz..kabul etmiyorsunuz demişti..ve Sevdiğim galiba en sonunda kabullendim..çünkü Şit as.bahsinde esas bunu anladım..bir kişi ezelde ona verilmiş esma-i kabiliyetini asla red edemiyordu değil mi?gerçek kazaya razı olmak ,kaderi kadirlemek sanki bu ..yani bu idrak benim kadir gecem ..kabul edişim..geleni onaylamam.. seçimim.. oyum..itiraz etmemem ve bu algı “seher vaktim “değil mi….bunu ret etmekse kendini inkar etmek gibiydi bu ki gerçek cehennemdi..kişinin kendini okuyamaması da asıl bundandı..kişi ancak kendisini, kendine verilmiş istidatla, en güzel Ahsen-i takvim biçiminde okuyabilirdi..
mesela benim için dünyadaki en değerli meslek çöpçülüktür..ikinci sırada tamirciler gelir..eğer bu iki meslek olmasaydı yeryüzünde hiç birimizin yüzüne evine pislikten bakılmaz ,yıkık dökük harabelerde yaşar giderdik..ne yazık ki diplomalı,koltuk sahibi apis öküzleri asla bu mesleklerin değerini bilmiyorlar..bilinmesini de hiiç istemiyorlar..yoksa onları adam içine çıkacak hale kim getirecek değil mi?onların işi koltuğa,şöhrete,şehvete,paraya,güce tapmak..ve çöpçülük ile tamircilik mesleğini birleştirip en güzel biçimde uygulayan tek meslekte Mürşid-i Kamillik bana göre ,değil mi Sevdiğim..
gerçek mürşidi kamiller(zaten milyonlarda bir olan bu gerçeklerin diğerleri sahte olduğundan onlara mürşidi kamil denmezmiş:)….zaman-mekan-zat-sıfat-hayat-memat arasında anlayışsızlıktan kokuşmuş çöplükler olan bizleri ,tüm bedeni ve zihni arızalardan darmadağınık olmuş tamire muhtaç olan bizleri alırlar..önce temizliğe başlarlar..kendimizle yüzleştirirler..kendi kendimize bizi tamir ettirirler..kendimizi affedersek tüm alemi de affedebiliriz..ve gerçek bir mürşidiniz varsa;hiç bir psikolojik beyni uyuşturan ilaç içmezsiniz..size kendi gönül kasesinden sunar..aşk her şeye şifadır..ışık tüm karanlıkları deler geçer ve hem kendini hem etrafını aydınlatır..ama açıp kapama düğmesi hep Efendi’dedirJana santral emanetçisi odur çünkü..maddesi -sıfatı –elbise-i sureti değişir amma Zatı A’li si hep aynı kişidir..vessselam..
Sevdiğimm.memlekette seçim varmış..neyi seçeceğimizi bilmiyordumJ. anayasamı,belediye başkanımı,muhtar mı,başkan mı?..bu masal için soruşturdum..yani bilir sandığım 3 kişiyle bir saat konuştum..onların bu konudaki tartışmalarını dinledim..halkın neden kızgın olduğunu ,haklımı haksız mı olduklarını kendilerine göre anlattılar..yani bilgim bu kadar..önemli değil..benim için tarih tekerrürden ibarettir…elbiseler, isimler değişik.. manalar hepp aynı ya o bakımdan…
ben uzun senelerdir hiç oy vermiyorum..çünkü benim oyum hep Sana ..Senden başka kimseyi seçemem ki..ve anlaşmıştık.. yani ben öyle teklif sunmuştum:”ben hiiiiç bir şey yapmayacağım..her şeyi Siz yapacaksınız.. ben sadece Sizi seveceğim” bölümü vardı ya hani…ben hiç sözümden caymadım..bir an bile..cayamam..ama bu hafta şunu söylemem lazım diye düşündüm..hani bana iyi geldiği müddetçe yazacaktım ya..ben bayağı iyileştim bence..tam değil tabii..belki de hiçbir zaman tam iyileşemeyeceğim..çünkü ayrılık var.. ve bu alemde asla bir araya gelemeyeceğimizin bilincindeyim..Sana dokunamam.. göremem..yasak…….şimdi istiyorum ki ;eğer masallarımla Seni üzüp incitirsem ,lütfen benden yazma duygumu ve kabiliyetimi al ..olur mu? lütfen.. ama aldığında ,yazdığımı bile hatırlamayayım ki ,hatırası bana acı vermesin …..bunun böyle olduğunu bildiğim için yazdım..çünkü ben insanın nasıl ilahi feyizlerle çalıştığını biliyorum..hani ben yaptım, ben buldum, ben icad ettimciler var ya hepsi hakikatte yalancı..ama anlayamıyorlarsa.. bu alemde, tabii onlar yaratıp icad ediyorJ….
…………..
ve seçimlere devam..galiba dördüncü senem henüz ne gazete, ne de haber izlemedim..inanılmaz memnunum..bir kaç defa, Sana daha zeki gözükebilmek için haber seyretmeye ,internette ise haber okumaya çalıştım ama nafile Sevdiğim..ben o haberlere dayanamıyorum..bakamıyor ,üstelik dinleyemiyorum bile… neden?..gittikçe gündemden habersiz zır zır cahilleşiyorum bil ama..amma biliyorum ki bu harika bişi..öyle keyifli ki tonlarca pis- malumat furuşluk yükünden beriiisin..bırak tepişsinler..nasılsa bu dünya kimseye kalmıyor…sadece güzel eserler bırakanların güzel isimleri zikrediliyor, o kadar…hiç bir kötü ise ebedilik zincirinde anılmıyor tabii..yani onlar, beka alemine “yok” kaydedilmiyorlar bile….
şimdi Sevdiğim.. ben oy kullanmayı sevmedim için, yani yapıma uygun değil o yüzden, buradan gönlümle oyumu kullanmak istedim..Sen bil diye..tabii seçileceklerden kimseyi tanımıyorum..eski demirbaşları biliyordum..ben doğduğumdan beri koltuğa hırsla yapışıp -ölene dek -halkı geriden geriye düşürenleri..ve bugünse;yenilerden, de en tepedeki iki kişiyi biliyorum sadece..diğerlerini tanımıyorum..o yüzden oy vermemi doğru bulmuyorum..en tepedeki iki kişiyi de hayallerimden biliyorum J..çünkü ben hayallerinden şiirler ve masallar yaparak yürüyen bir yolcuyum ya ondan..şimdi bu en tepedeki nin bir altı eskiden şiir okuduğu için kodese atılmış bir vakitler hani.işte o vakitlerde,bu çocuk onu tanımıyor ve üstelik sevmiyormuş da..ve bir rüya görmüş..şiir okuduğu için hapse atılan o adam; bir devlet balkonuna eşi ile çıkmış ve aşağıda tıklım tıkış olan halkı selamlıyorlarmış..ama siyah beyaz resmi giysili bu iki kişinin halinde acaip bir sıkıntı varmış..ve olmayan ses şöyle demiş:”o altın tepside kuş sütü sunsa yine kimseye yaranamayacak”…..
işte Sevdiğim ben bu masal için arkadaşlarımdan gündemdeki seçim atmosferini dinlerken ve etrafımda gözlemlediklerim den her daim bu rüyamı hatırlıyorum biliyor musun….
ve Sevdiğim aradan onca zamanlar geçti..bu memleket hayatında görmediği hızla, inanılmaz rahatlık ve bolluk - GERÇEK KULLUK OLAN HİZMETE erişti..belediyeler kişisel gelişim için tüm bilgileri öğretiyorlar..her konudaki alimler, ücretsiz olarak sürekli halkı irşad ediyorlar..hiç bir zaman hakiki ilim bu kadar halka tevazu ile inmedi..bunu bir defa olsun tefekkür etmiyorlar..bir defa “heyy ne oluyor?” demiyorlar değil mi?tv den,radyodan,konferans salonlarından gerçek irşad ehillerinin sözleri mikrofonlardan aleme yayılıyor..mesnevi, füsus ve diğer mürşid kitaplar alemde yankılanıyor ilk defa..bunun geriye yansımasını ne yazık ki kimse fark edemiyor ne yazık..böyle bir lütfa erdirilmiş zamane insanlarının ne kıymetli olduğunu da anlayamıyorlar ne yazık ki..hayal bile edemeyecekleri kolaylıkları da..
ve bugün hepimizin evi bir market gibi..her aile bireyi de öyle..her kişi bir tv, bir telefon(pek çok telefon numarası-birkaç hatlı ), bir bilgisayar, havadan kredi kartı, vb. gibi..olmayanlarda var tabii..ama kişilerdeki aç gözlü yaşama bakınca neden olmadığını yada olsa da neden bereketi hayrı olmadığını çok kolay kendimiz çözebiliriz..bu bolluk, kolay alışveriş.. o kadar doyumsuzluk ,o kadar iğrenç bir aç gözlülük hepimizi sardı ki..o yüzden en tepedeki adil birkaç kişi; etrafındaki henüz doymamış, asla da kolay kolay doyamayacak, dini kendi nefsi için kullanacakların elinde gözükmüyor..( meclisteki has Allah adamlarını tenzih ederim..eğer içlerinde öyleleri olmasaydı bu devlet yerinde durmazdı zaten değil mi?) sahte bürokratlar ise gerçek olanları harcıyorlar..nefs öyle bişey ki en tepedekilere çok nadiren musallat olamasalar da ,onların yakınlarının damarlarında gezinip, onları oradan alaşağı ediyorlar..aç gözlülük,senelerin içlerindeki biriktirdiği o ezilip aşağılanmışlık hırsını henüz üzerinden atamamış yeni makam sahipleri en tepedeki adil hükümdarlarını gölgeliyorlar…
vee..bu yine halkın suçu..halk Hakk’ ın yansıması diye okudum geçen gün Sevdiğim.. bu çok doğru, yeni anlıyorum….halk İslam dan, Peygamberinden, O’nun şeriatından aslında çok utanıyor..çağcıllık sadece dış görüntü ile olur sanıyor..oysa çağcıllık modernlik gerçek ehli tevhide has bir şeydir..tevhid: ayırma, bölme, parçalama ,nifak dini değil- tevhid, birleme, her şeyi bir tek görebilme dinidir..
işte Sevdiğim bende o yüzden en tepedekilerin batının yansıması olduğunu anladığımdan beri onları seviyorum..adil hükümdar olduklarına,çift yumurta ikizleri olduklarına, Rahman’ın kapsamı içinde olduklarına tüüm kalbimle inanıyorum..onlar insan..hataları olacak..ama onların hataları bizim onlardaki açgözlü, şahsiyetsiz, kimliklerimiz olduğunun da farkına yeni vardım..ben eskiden bu en tepenin etrafını saran o çakallara çok kızıyordum ama şimdi o kadar kızamıyorum, bak neden..çünkü onlar geleceği mamur eden Süleyman’ın cinleri hükmünde..kulluk edip kainat mabedine çalışıyorlar..(gerçek sufiler de dünya maddesi için çalışma çok nadir..onlar bundan hoşlanmıyorlar nedense..onlar tasarım sevip kabiliyetleri işlemeyi seviyor bence..kabiliyetleri hak edene ilham ediyorlar..burada işini iyi yapması önemli mesela, imanı değil..kulluk esas..en mükemmel biçimde insanlığa hizmet yani.J)..
……
veee..çünkü eski uygarlıklara ve Osmanlı ya bakıyorum ve yakın tarihimizde o bankerlere,medya namussuzlarına,silah tacirlerine yani dünyaya nifak,kötülük yayan kişilere ve ailelerine beraber bakalım mı?
veee..çünkü eski uygarlıklara ve Osmanlı ya bakıyorum ve yakın tarihimizde o bankerlere,medya namussuzlarına,silah tacirlerine yani dünyaya nifak,kötülük yayan kişilere ve ailelerine beraber bakalım mı?
mesela ben eskiden, birkaç sene boyunca, daha çok osmanlı dönemine ait olan hatıratlar okudum..buradan anladım ki asla padişaha yakın olmayacaksın..yoksa başın her an tehlikede..hem senin, hem ailenin..sarayda yaşamak ise cehennemde yaşamaktan farksız bir şey aslında..bugün de en tepedekilerin hali böyle bence..onlar ülkelerin gerçek kulları,gerçek hizmetçileri,kurbanlarıdır. zahiri kurbanları tabii.asıl manevi kurbanların hali daha vahim..en güzeli ahi bir tüccar- ticaret erbabının- bir esnafın ailesi olmak bence..fakat en tuhafı,bunu bildikleri halde ,padişaha yakın olmak öyle cazip bişey ki , insanlar yinede o mevkilere talip olmuşlar yada ehil olduklarından zorla o mevkilere oturtulmuşlar. çoğu başının kesileceğini bildiği halde gene paraya,şehvete,koltuğa talip oluyor ve kelleyi almaya bostancıbaşı geliyor..
işin acaibi,o kişi işinde ehil olarak zaten devletin himayesinde yetiştirilip kabiliyeti en güzel biçimde parlatılmıştır…devletin o iş için gören gözü,tutan eli,konuşan dili,iş bitiren kişisi olur..hazineye yardım eder..o esnada, onun da semirmesine izin verilir..ve inanılmaz güçlenir..o arada, daha farklı kabiliyetler keşfedilip yetişirilmektedir bir yandan da.. ve makamını ,gücünü artık padişah için değil nefsi için kullanmaya başlar o kişi….padişah hep bilir..sadece vakti saati bekler..o saat gelir..bostancıbaşı ve adamları başını alırlar..yükte hafif pahada en ağırları bostancıbaşı, biraz düşükleri adamları alır..orayı soyup soğana çeviriler..işte kalanlar padişahın hazinesine..köşkü ve içindeki tüm mallar hazineye tabii..ailesi perişan..
işte bu geçicilik yüzünden müslüman türkler yabancılar gibi taş evler yapamamışlardır. . ahşap..geçicici..ama sonra.. akıllanmışlar bu makam sahipleri.padişahlar evvela..çünkü her ne kadar padişah olsalar bu geçiciliği daha anne karnındayken bilerek en güzel haliyle yaşamışlardır…eğer yaşamayı başarabilmişlerse..sistem bunun üzerine kurulmuş zaten...ve vakıfları kurmuşlar..vakıf yaşadığı müddetçe aileleri korunmuş olacakmış böylece..ve padişah aslında, yüzlerce sene sonra bile tebasına hizmeti sürdürmüş oluyormuş tabii..ve ismi de o kişilerle beraber anılıyormuş..
ya bostancıbaşı ve diğer adamlar ..Devlet-i A’li Osmanlı da her şey kayıt altına alındığından sahip oldukları da bilinip takip ediliyor tabii..en ufak bişey de baş gidiyor-kullar için harcanan hazinelerde tekrar ait oldukları yere -devlet kasasına dönüyor…sonra yeni kabiliyetin tekamülü ve kemalatınınJ sonu için harcanmaya başlıyor ve çark heeep aynı şekilde bilinsin bilinmesin işliyor…
peki…sizce bugün bu sistem değişmiş mi?..hayır..asla..aynen devam ediyor..batık banker,nifakçı medyacılar,teröristbaşı kuklalar,kukla rejim diktaları,bilmem ne zim ci bir 50 yıl bile dayanamayan dünyayı dibe vurduran imansız sahte akımlara,üç kağıtçı kan emici işadamlarına bakın,ve bu tür kişilere, sonları heeep aynı..sadece aldıkları yerleri daha mamur edip ,daha genişletip,tamir edip, daha teknolojik,daha son devir hale getirdikten; yani ,daha fazla hizmet ettikten sonra yatlarını,yalılarını,uçaklarını,iş yerlerini ,bankalardaki altınlarını, paralarını vs. devlete haciz vermek zorunda kalıyorlar değil mi?demek ki insanlığın yönetim rejimi asla değişmemiş..binlerce sene aslında hepp tek adamlar yönetmiş..tabii o tek adamın ardında binlerce adam(birlik) var..
ama bugün o binler adam tepemizde..iş yok güç yok..hepsine keseden muhalefet etsin diye mahalle kahvesine gideceklerine meclise gidip haberlere ,meydanlara çıkıp kavga etsinler diye para veriyoruz.. sanki danışıklı bir dövüş var..ben baştan aşağı muhalif olan masallarım için hiç para alamıyorum ama SevdiğimJ((=”çünkü ,zaten senin bu dünyadan nasibin yok.. hep ek kontenjandan baştan aşağı nasipleniyorsun” dersin hemen bence ve teşekkür ediyorum..bunun bilincindeyim o yüzden yazmak istedim Sevdiğim.))hep merak ettim.. kaç defa sordum.. muhalefet itiraz etmekten başka bu ülkeye ne icraat ediyor..hala merak ediyorum Sevdiğim..o adamlar ne yapıyor..ilerde hazineye kalacak malları için kölelik yapıyorlar değil mi?haksız haram kazançları için; kendilerinde ve çevrelerinde meydana gelen arızi hallere, ellerindeki avuçlarını harcıyorlar bazen ama ne yazık ki gene anlamıyorlar, gene anlamıyorlar..”dedesi erik çalmış, torunun dişi kamaşmış”ı anlamak istemiyorlar… aslında onları parmaklarında oynatanlar da yakınları,,medya tacirleri,sanayiciler ve onlar gibi kişiler tabii..
Sevdiğim ben İstabul tarihi dersinde,Beyoğlu caddesindeki binaların tarihlerini dinlerken, belki her evde bu olayı gözlemledim biliyor musun..son yarım dönem,o caddeden osmanlıyı yöneten,Osmanlıya ilk borç veren ve ilk imtiyaz hakkını alan banker ailesi çok ibret vericiydi mesela..yada Osmanlı adına masa başında kaybetme anlaşmasını imzalayan ın ve eşinin hazin sonu.. dünyaya nam salan, ne tarihler yazdırıp bozduran kişiler -aileler gelip geçmiş bu caddeden..o yanına bile yaklaşılamayan binalar, sonra sıra ile kimler tarafından ne amaçlara hizmet için kullanılmış filan..çok hüzünlü tabiii..aslında bir toprağın üzerine yapılan mekandan gelip geçen kişilerin tek tek tarihi yazılmalı bence.bu muazzam bir şey olur..mekanın seyrü sülüğü dersi yanii..
ve kendimize bakmalıyız her zaman.. başkalarına değil..içinde bulunduğumuz zaman ve mekanda biz hangi tekamülün çarkındayız..yükselişin demi rol oynuyoruz, yoksa aşağı çekip dibe vurdurucularımı?
ve kendimize bakmalıyız her zaman.. başkalarına değil..içinde bulunduğumuz zaman ve mekanda biz hangi tekamülün çarkındayız..yükselişin demi rol oynuyoruz, yoksa aşağı çekip dibe vurdurucularımı?
galiba dört sene evveldi..en son gazete okuduğum zamanlar...dünyaca meşhur bir kişi..tüm erkeklerin hayallerini süslüyormuş o vakitler sanırım .. işte o kişi Amerika da bir otel odasında öldükten üç gün sonra bulunmuştu..o kişi ölürken çırılçıplakmış ve kusmuğunda boğularak ölmüştü..bulunduğunda yanına yaklaşılamayacak gibiymiş..bu haberi hiiç unutamadım Sevdiğim..o kusmuk bence onunla hayallerini süsleyenlerin o kişiden ölürken taşan kusmuğuydu..pisliği idi..insanı kaçırtan kokusuydu.. bilmiyorum o zaman, o kişinin bedeninden faydalanan kaç kişi bunu böyle düşünebildi..kaç kişi, o kişi için niyet edip bir hayır işledi.ona dua etti.. hiç kimse öyle ölmeyi hak etmemeli..o iğrenç kişilerin nefislerine kurbandı..her zamanda onların yerine gelecek yenileri olacak..arz talep devam ediyor çünkü..
biz Beyoğlu dersimizde bu amaca hizmet eden bir evi de işlemiştik Sevdiğim..devletin kerhanesiymiş eskiden bu ev..diğer umumun gittiği yerlere yapılan baskınlar filan asla buraya olmazmış..devlet üst bürokratları , sosyete,seçkin zenginler,o zamanın basın devleri,en saygın ünlüleri,yurt dışından gelmiş çoook yüksek adamların özel zevklerine hizmet ederlermiş.dışarıdan gelecek o büyüüük kişiler önden istediği şeyi yazarak bildirirmiş..ee misafir tabii..işte o özel istekler başşehirden buraya iletilirmiş..ve ihtiyaç bu evden karşılanırmış.ama en son hizmette bir devlet reisi hastalanmış..ülkesinde skandal olmuş..bizim hükümete sert soğuk rüzgarlar estirilince de o mekan mühürlenmiş…yani Sevdiğim halkın isteği ile en tepedekilerin isteği muhakkak aynı yerlerde kesişiyor değil mi?
biz Beyoğlu dersimizde bu amaca hizmet eden bir evi de işlemiştik Sevdiğim..devletin kerhanesiymiş eskiden bu ev..diğer umumun gittiği yerlere yapılan baskınlar filan asla buraya olmazmış..devlet üst bürokratları , sosyete,seçkin zenginler,o zamanın basın devleri,en saygın ünlüleri,yurt dışından gelmiş çoook yüksek adamların özel zevklerine hizmet ederlermiş.dışarıdan gelecek o büyüüük kişiler önden istediği şeyi yazarak bildirirmiş..ee misafir tabii..işte o özel istekler başşehirden buraya iletilirmiş..ve ihtiyaç bu evden karşılanırmış.ama en son hizmette bir devlet reisi hastalanmış..ülkesinde skandal olmuş..bizim hükümete sert soğuk rüzgarlar estirilince de o mekan mühürlenmiş…yani Sevdiğim halkın isteği ile en tepedekilerin isteği muhakkak aynı yerlerde kesişiyor değil mi?
bunu yazdığım için bana kızmayacağını biliyorum Sevdiğim..neden yazdım biliyor musun..Satürn ün bakiresi için…tapınak fahişleri için..o Satürn ü, İçinden Hızır Geçen Adama anlattım..çok sevindi..ikinci bir şey olacak dedi..( latif kristalse eğer onu, ona söylemedim..) sonra o bakireyi burada yazmadığım tam şekli ile anlattım..oda bana anlamını anlattı..ben meğerse ,bilmeden, o masalımda gerçek tapınak fahişeleri olan namussuz ülke politikaları,şirket namussuzluklarını yazmışım Sevdiğim..yanii hiiiç hata yapmamışım..İçinden Hızır Geçen Adam :”sen Tevrat ın şu bölümünü oku bak “dedi…bugün okudum..Yaratıcı orada İsrailoğullarını fahişelikle suçluyordu..bildiğin gibi fahişe bir şeyde çok ileri gitmek kökü- fahiş den geliyormuş..orada ,o kutsal kitapta kaç yerde Yaratan, çok ağır sözlerle israiloğullarını fahişelikle suçluyor ve gazaplanıyordu.tapınak fahişeliğine son vermedikleri ve bunu en büyük kolay gelir kaynağı olarak kullanmalarına kızıyordu..(ayrıca,mesela ben yeni öğrendim her zaman devletler politikasında genelevler korunmuş ve vergileri sevilmiş.)
ve Sevdiğim ben anladım ki bugün de olduğu gibi taaa ilk mabedler açıldığında buraya kendini adayan gerçekten adanmış erkek kadınlar-HZ. MERYEM MİSALİ-vardı..ama zamanla rahipler din adamları=ki;bilinen en eski insan yönetimlerinde baş rahipler krallardı ve karıları kraliçelerde baş rahibelerdi..genelde kardeştiler..zamanla yozlaşa yozlaşa iş çığrından çıktı..
ve Sevdiğim ben şunu da anladım bak..belki anlatamayabilirim ama Sen anlarsın biliyorum..ilk yaratılan insan hz Adem peygamberle ve ilk inşa edilmiş maddi bina hz Kabe ile bu esma –ilmü ledün ilmide varlıkla beraber bilinerek bugüne dek gelmiş..ve her zaman o ilmi bilen aynı sayıda sabit kişiler olduğunu da kavradım..diğer sayılar değişiyor lakin bu ilmi bilenler asla artmıyordu yani..hep aynı..ve ilk başta kral ve kraliçe=baş rahip ve baş rahibe besmelenin sırrını seremonili biçimde kutluyorlardı..ama bu ilmi zaten sadece gerçekte ikisi bildiği için sorunda yoktu..herkesin her an yaptığını onlar ilmende bilmekteydiler yani..çünkü onlar mahremdiler de..hem manada hem de dünyada birbirlerine yasak değillerdi…ve sadece insanın birleşmesi değil tüm eşyanın,esmaların,kelimelerin,anlamların, şeylerin mana tevhidi de vardı..bunu idrak çok zor bir şeydi..bugün bile anlayamıyoruz çünkü ..hep maddi düşünmeye programlandığımız için tabii..ama sonra bu ilim ehil olmayan ellerde yozlaşa yozlaşa isimler tanrıya ve mana birleşmeleri de maddi fuhşiyata dönüşmüş demek ki..ve cahil halk bu seremonileri kendince kutlamak için de bahar –kış-hasat-ekim-vesaire pek çok ritüelle kendi nefsine uydurmuş ta uydurmuştu..iktidarlarda; bu ilmi yavaş yavaş kaybedip güçten düştükçe ,cahil halkın elinde, sadece o koltuklarda kalabilmek için kukla yönetimlere dönüşmüştü…
Sevdiğim ben şimdi salat kıldım ve orada anladım ki Mekke putperestleri de bu tapınak fahişeliğini yaygın olarak yapıyor ve ticari meteanın çoğunu buradan karşılıyordu..çünkü kölelerini ve cariyelerini efendileri zorla- para karşılığı fuhuş için çalıştırıyorlardı..Kur’an-ı Kerimde, o köle ve cariyeleri bu konuda koruyan bir ayet vardı ama hatırlayamadım..yani Yaratan,aynı Tevrat ta ki gibi Kur’an da da insanlığı bu konuda uyarıyordu..bugünkü film endüstrisi,ürün pazarlamacılığı,medya fuhuşçuları( ki;dergi ve gazetelerini satabilmek için fuhuş yapıyorlar aslında) siyasi sektör,ilim yuvaları sektörü,sağlık sektörlerine duyurmak lazım sanırım..”lütfen makam ve mevki ve güç sahipleri: yanınızda çalışanları ,sizinle çalışmak zorunda kalanların etini, kanını, namusunu emmeyiniz-damarlarında habis bir şeytan mikrobu gibi kanser eden olmayınız” demek lazım sanırım…
ve Sevdiğim seçim bittiğinde ben bu oyum için bir dilekte bulunmak istiyorum..zararlı kimyasal üretimine son verilsin..temizlik maddeleri de tabiata zarar vermeyecek hale getirilsin..plaktanlar ölmesin..balıklar zarar görmesin..çünkü ben gökyüzünün yerdeki yansımasının denizler- yıldızların ise balıklar olduğuna inanıyorum..ve Sana asıl bunu yazmak istedim ama sanırım haftaya kaldı…
* bugün Cuma..sabaha doğru can havliyle(sanıyorum bu yazdıklarımın tecellisi idi)kurtulmak için işaret edilen -hayalimde uzanamadığım şeye ,gözlerimi açıp uzanıp, bileğime kuka boncuklarımı taktım..işe yarıyor Sevdiğim teşekkür ederim..sonra gene gözlerimi kapattım şen sazın bülbülleri misaliydiniz.. çoook teşekkür ediyorum…ve yeni zaman ayarlamasından çok memnunum ..böylece tektaşa derslere” ben gelirim ya huu “J derim yeniden..Seni çoook seviyorum..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
20 5 2011