28 Mayıs 2011 Cumartesi

ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-15


ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-15

A’demkeşim e..devrin kutlu, daim olsun..

I ;  IIIIIIIIIII……A’la silsiletim HUUUU ( Seni çoook seviyorum ve teşekkür ediyorum
J)

Merhaba  Sevdiğim ve Merhaba..
nasılsın desem bana iyiyim der misin ?..nerde kalmıştık dersem …tabii anlatmam lazım değil mi?..anlatayım.. lakin kızmak yok tamam mı?çünkü içimde kalırsa kurar, fitne fesat olurum biliyorsun ..işte o sabah kuka boncuklarını bileğine takmış birisi..anlamış ki o şen sazın bülbüllerinin  belki de zıttı olacak ..iki hale de hazır olmak ve takılmamak lazım ya hani..sadece görüp geçeceğiz..bakalım ne kadar başaramamışız yanii..


göz görmek ister.ayaklar, gözün peşine takılır adım adım
Söz dinlemiyor bu yürek.. ne kadar horlansa ne gam, ne gam…
utanmıyor sevda, başını asla eğmiyor…..

hanedanı fısfıslar kulaktan kulağa oynuyorlarmış..belli ki aslanın oyalansınlar diye attığı ava aldanmışlar.. halbuki o bir kurbanmış..esas sevileni –asla kimselere bildirilmeyen hass ül hassa kıymetli gözdeleri saklamak için önlerine sunulmuş bir zavallıymış değil mi Sevdiğim.. o razı.. yeter ki Sen mutlu ol.. sonra en baştaki bir defa daha fısss demiş .kulaktan kulağa ve başlar arkaya.. gözler açık, ağızlar abowww halinde..biriside fısssı alınca şööle bir dönmüş.. lakin o hüzünlü bir utançla başını eğmiş ;bu oyuna alet olmak onu incitmiş ,çocuk anlamış.. çünküü, tanışıyorlarmış..ve ikinci sıradaki; adım adım takip edip, kulağı ile her anını kaydetme sorumlusu olan, başını sürekli döndürmekten devrilmiş koca gözlerini şaşırtmış nerdeyse..Sevdiğim izninle, ilerde, onu boynuzlarımla arka gözlere de sahip yapabilir miyim lütfen?.böylece yorulmaz  hem
J...ve anlaşılan o ki ;onların aldıkları talimat  “fıssslayıp ayıplayın, alaylı gülüşün, lakin ona dokunmayın..zararsızdır zahiri ?!!,delidir ne yapsa yeridiri” emri gözlemleniyormuş..öyle mi Sevdiğim?..çoook teşekkür ediyorum.. onlara incinemem..Seni ise suçlayamam ..sadece razı olurum ..neyse…oldu bitti geççç…


şimdi bunu gördük ve geçtik mi ?..bilmiyorum.. bakacağız..vee..tektaş..gece bitti..oranın aşçısına çocuk unuttuğu tevhid mertebelerini tekrar saydırtıyor.. biliyorsun bunları hiç öğrenemiyorum..sonra anlamış mıyım diye gitmeden ayaküstü aşçıya tatbiki anlatıyor..

çocuk:bak şimdi.. şu tabakta saray lokumu var ya..nefsim bana” onu ye” diyor tamam mı?ama aklım “sakın bu  saatte onu yeme, çok tehlikeli” diyor.. zatımsa  ikisini de dinliyor..birde ,saray lokumuna bakıyor..oda şöyle diyor:”lütfen beni ye efendim..çünkü been, onca aşamayı sadece Sen olmak için yaşadım, benim miracımı yaptırt..secdemi kabul et”..vee.. bende.. elimi uzatıp=tevhid-i efalimle- aklım ve nefsim=tevhidi sıfatlarımla kulum saray lokumunu ağzıma atıyorum..vuslat- saray ben olduk=tevhidi zatJ..
hımmm …keyifli bir hal gibi..krawww..miyawww..şlapp.. şlapp.. mırrr..çocuk neşeyle aşçıya “anlamış mıyım şimdi” diyor..aşçı gülerek “eyvallah  ablacığım eyyvallah” diyor..


ve sabaha dek Çengelköy çınaraltı..kendimi ;zaafıma yenik düşüp, gözlerimin izini sürdüğüm ve hak etmediğim bir yerde olduğum ,başkalarını rahatsız edip incittiğim  için cezalandırmak istiyorum..midye yedim
J..onunla kirlendiğimi hissettiğimden hep böyle yapıyorum..midem berbat ötesi..iğrencim işte… iradeSİZİM…



sabahın hayalleri:inanılmaz güzel bir çift..imkansız olan bir hamilelik olmuş ve çocuk oğlan doğmuş..tebrik ziyaretindeyiz..ev sahibesinin çook güzel yepyeni olan mavi ve yeşil tüüm bardak takımları  durdukları yerde aniden, ortadan ikiye ayrılıyor..lakin çok değerli  beş tane billur kadehine bişey olmuyor..
ve sonra  bir bildiğim mekan sanki..içeriye girilmesine izin verilmeyen o kapı..kapıda adamlar var..içerisi yasakmış..fakat içerideyim..bembeyaz, saf beyaz, apak ışık.. vee.. ışıktan gözükmeyen  bir adam var..ama ona bakmak yasakmış Sevdiğim..çünkü o bakılamayacak kadar güzelmiş..aslında bakılamazmış da…..
Teşekkür ediyorum ..Teşekkür ediyorum..Teşekkür ediyorum ve Seni Seviyorum…
**
ertesi gün..öğleden sonra osmanlıca dersime gidiyorum..geçen yıl bir defa gitmiştim ya hanii
J. bu senede sezon kapanmadan, yine tedrisatımı tekmil edeyim dedim..hoca “oturunuz “dedi ve Hüdai Hazretlerinin yazması kürsü  sohbetlerini masaya koydu..”siz bunu okuyadurun, benim işim var “dediJ..Ya Rabbim ya.. çook komik..ben yalan, yanlış,  uydurmaca tam dört sayfa okudum.. sıkıldım.. veranda..hoca kekik  çayı yaptırttı..annemim ekmeğinden var.ekmeğin kokusu  hocayı taaa ilk gençlik yıllarında güneydoğuya ve bir lavaş ekmeği hatırasına dek götürüyor..



çok hoş şeyler anlatıyor.. bu bölümü özellikle kaydetmek istedim Sevdiğim..hem ben başaramadığım ,hem de hemen kimsenin başaramadığını bildiğim bir şey olduğu için..hoca:bugün ne yazık ki birlikler- aileler ,bir başkası için bir şey yapmalar kalmadı..modernlik adı altında gittikçe bireyselleşip bencilleşip, yalnızlaştırıldık..bir genç ;evlendiği kızın aile ve yakınlarını, evlenir evlenmez hemen ret edip ,akrabalarından  onu uzaklaştırıyor.. halbuki düşünmüyor ki ;o  aşık olup yuva kurduğu kızı ,o anababa  doğurdu,baktı,emek verip yetiştirdi ..akraba ve dostları ile onu yoğurup şekillendirdiler.. onların hepside eşinde toplanmış.. oysaki;ailesini, dostlarını elinden alınca, evlendiği kadın yada erkek yapayanlız –desteksiz- manasız kalıyor..kadında; kocasını ,kendisi için yetiştiren ailesini - akrabalarını ve dostlarını ne yazık ki reddediyor..en büyük sorun bu diyor..ve bence de temel sorun bugün bu…birlik yerine bireycilik..



ve sonra biri geliyor..Şeyh Şamil’in 5. Kuşak nesliymiş..o özel görevliymiş..işi cüssesine yansımış..konuşunca ise anlaşılıyor ki o, bir mana adamı..üstelik Erzurumlu İbrahim Hakkı hz. nin  Marifetnamesinden Kıyafetnameyi kelime kelime hatmetmiş gibi anlatıyor… Yaratan’ın her yerde adamları var ya hanii..bence onlardan..çocuk:geçen arkadaşlarımla çocuklarımızın eşyalarından güneydoğuya bir okula yollamak istedik..çünkü çocuklar hızla büyüyorlar ve şehirde, bebekliklerinden itibaren ,çocuklarımız için sürekli bunu kendi aramızda yapıyoruz zaten.(masallarımı okuyan )bir kardelen öğretmen var sınırda..ondan adres istedim..çok sevindi.”öyle akıl almaz bir fakirlik var ki ,bilemezsiniz dedi”.. lakin adres vermiyordu bir türlü.. uzun süre geçti..sordum..”isterseniz daha önce yolladığınız diğer okula yollayın, daha iyi olacak” dedi..neden? dedim..”çünkü alt komşum hafız…evinde isteyen çocuklara Kur’an öğretmiş..Kur’an okumayı öğrenenlere kendi cebinden hediye olarak altın almış.. sen bizim çocuklarımızı asimile edip türkleştirmek istiyorsun diye, hem onu  hem eşini fena halde dövmüşler ve birde karakola şikayet etmişler..müdürle konuştuk ,sizinde bizimde başımız derde girmesin..burada halk çok korkuyor.iyiler kötülerin hükmü altında inliyor “dedi..


neden? diye sordum onlara needeenn??..osmanlıca hocam orada ilk müftülük vazifesini yapmışmış meğerse..ikisi de;”biz size nedenini tam anlamıyla söyleyebiliriz “dediler .. orayı ve insanlarını çok iyi bildikleri için ikisi de aynı şeyi söylediler  Sevdiğim ..bak nedenmiş..orada bizden farklı geleneksel köklü aşiretsel idareler varmış. her şeyleri farklıymış..bizleri bir arada  tutansa sadece dinimizmiş..amma onların kendi inandığı rehberleriyle tabii.bizim yönetimse;  standart inanç ve atama yapıp ,onları toptan yok farz etmişmiş.. ve sözünü dinleyecekleri yeni ADAM GİBİ ADAM mana liderleri yetişmeyince de, terörcülerin kuklası olmuş bazıları  ve diğer ahaliyi de korkutarak ellerinde tutmaya başlamışlar .. terör  köylere inmiş.. eskiden, sevip değer verdikleri,sözünü dinledikleri mana adamları başlarındayken terör asla köye inemezmiş meğerse ….bilmiyorum tabii..ama doğru olduğunu anlayabilirim. çünkü her insan başsız her daim aynı tuzağa düşer, öyledir..peşinden gideceği güçlü-dürüst bir kimlik ister.. bulamayınca da ,onun bunun elinde, etrafa saldırtılan mankurtlara dönüştürülür değil mi?..


ve sonra yine ders..içerdeyiz..bu sefer yazma eserim elimden alındı..osmanlıca ilk okuma 1inci ders kitabından başladık..yanımda bir çocuk daha var..bir satır o, bir satır ben.. meratibi kitap edeceğizJ..birden içeri , Özdamar hoca giriyor.. çocuğa gözünü dikip şöyle diyor:”bir prof. bayan arkadaşım var..esmasından memnun değilmiş ..değiştirmek istiyormuş..esmamı müsemma mı?sen bana bunu anlatacaksın?geçende sen, esmanın içine girmek gibi bir laf etmiştin, o benim aklıma takıldı..onu açıklayacaksın..sakın oradan buradan duyup okuduklarını anlatma ..ilk içine doğanı istiyorum tamam mı?..çocuk:”ben öyle bir şey demedim ,bilmiyorum,hiç hatırlamıyorum “dedi.. hoca: ”biliyorsun.. düşün. dersten sonra.. buradayım ,bekliyorum “dedi..

çocuklar iki saat belki okudular..arada osmanlıca hocası ;eski kütüphaneyi merak edip içeriye giren yeni avlarını yakalayıp, tüm heyecanıyla bıkmadan numunelik yazma eserleri teeekk tek tanıtıyor..kitaplara dokundurtuyor.. hissedin diyor..ve arapça ve osmanlıca bilmeyenlere soruyor “Kur’an okuyabilir misin?” ..”ewet” hepsi “eweet”diyorlar..ve avlar tuzağa düşüp yakalanıyorlarJ.. (bu arada Sevdiğim, hocamız da bir yıldır tektaşın müdavimlerinden oldu:) ..yeni avlar, ellerindeki  osmanlıca ilk başlama kitapçıklarını hayretle ,çatır çatır okuyorlar..aaa..meğer osmanlıca arap harfleriyle yazılıp türkçe okunuyormuş..aaa ne muhteşem..aaa meğer osmanlıca  türkçeymiş diyorlarJ..Sevdiğim ..o birkaç saat içinde  6-7 kişi aynen bu şekilde  ilk dersini gördü..ne güzel değil mi.. maşallah.. talebeler artmışlar..pazarları ileri seviyeli farsça takviyeli eğitim yapıyorlarmış hem de..



ve ders bitti..çocuk hocadan bir şey rica etti..yazmalar ve çocuk ve salat..”bu mümkünatı olan bir şey değil.. ama sizin için bunu mümkün yapabilirim “dedi hoca..ve çocuk muradına bir defa daha erdiJ..teşekkür ederim..beni harflerimden kimse ayıramaz artık bence..Sevdiğimm.. ben gittikçe harflere daha fazla aşık oluyorum biliyor musun?..mesela Seni görebilsem, belki gözümü kapatır Sesini görebilmeyi hayal ederim sanki.. çünkü Sen o görünen değilsin, artık biliyorum..ben asıl olanını?!!?. istiyorum..  bu emaneti değil..öyle acaip bişi ki bu..ve ben, o sesin anlamlarının peşinden gittiğimi anladım Sevdiğim..içimde hep o sesi iraden dolaşıyor sanki..tabii henüz bunu anlayamadığım için anlatamıyorum.. ilerde ….belki..
suretler hep acı veriyor..bana ait olmayan ve hiçbir zamanda olmayacak olan ,dokunamadığım ,göremediğim ,halden hale geçen,kararı bikararsız olan  ve sürekli bozulan bir sureti ne yapayım değil mi?


ve sonra ..kütüphanenin dışındayız..hocanın karşıda işi varmış, gitti..Özdamar hoca ve üç arkadaşı oturuyorlar..hoca:” hadi bakalım şimdi soruma cevap ver” diyor..çocuk anlatıyor:”esmalar..semboller..biz..her şey “KÜNN  emri ilahisi ile başladı ve o “künn” un içinde; .. mesela, sizin adınız.. ve Yaratan dedi ki “Mustafa oll”.. bana “çocuk olll”…. ……..
……………
……..
bir hatam var mı?lütfen düzeltin..hoca neşeyle:” hayır ..çook güzel,doğru, olmuş”..sonra birden gülerek devam ediyor:”bu güzel,doğru  dediğim şey aslında yanlış.. böyle demem hata.şirk..ama bu alemde böyle anlatabiliriz “ diyor..
ve  Hz. Peygamberimiz bile her noktaya nüfüz edip, seyredip bildiği halde  haddini muhafaza ederek,edeple şöyle demiştir:”Ya Rabbi Beni affet..Ben Seni hakkı ile bilip şükredemedim.. Beni affet “..

sonra bu ilmi öğrendiğini sanıp şeriatı terk eden- sapıtanları hatırlatıyor..ne namaz, ne diğer ibadetler kalmıyor ya hani diyor..çocuk da onu onaylıyor..ve diyor ki:”tektaşa, böyle bektaşi-mevlevi-melami-aleviler den bir grup gelmişti bir defa..Haybabam hiç odasından çıkmamıştı ve ilk defa yemek buzhaneden ısınmamış, çözülmemiş olarak çıktı ve kimse yiyemedi..işte hakikat şeriatsız öyle tatsız tuzsuz ve yenilmeyecek halde oluyor demek ki “ ..sadece batınilik le yol yürünmüyormuş.. şeriatsız batinilik batılmış..ve tek kanatlı kuş uçamazmış v.b.

fakaat..bende , aynı sizin az evvel Hz Peygamberimizden naklettiğiniz söze şerh olduğuna inandığım  Arabi Hocam gibi inanırım:” evet.. benim dediğim de,senin dediğinde,onunki de ,bununki de  doğru .oysa gerçekte hiçbiri doğru değil..sadece Yaratanın bildiği ve dilediği doğrudur”…bu tasavvuf  bir zevk,lezzet, Allah’ı farklı farklı bilme hazları aslında.. hoca asabiyetle:” evvet ,BUGÜN ÇOK KİŞİLER ARABİDEN OKUYARAK  ANLATIYOR,AMA ONU ASLA ANLAMADAN  ANLATIYORLAR” dedi..gülümsediler..


yanındaki akademisyen hoca çocuğun anlattıklarından acaip keyifli, habire değişik gülüyordu..Sevdiğim, ben onların gülüşlerini biliyorum..bak nasıl anlatayım mı?hani onlar, ööyle çok emek sarfedip, binbir teferruat ve anlaşılmaz sözlerle ulaşılmaz yaptıkları şeyleri; bööyle cahil ,tasavvufa merak sarmış, oradan buradan duyup okuduklarını satan  bir ev kadının, bir anda kalkıp ,yemek tarif eder gibi birkaç dakka da  “vaka-ı  hayriyeyiJ naklediyor olmasına şaşırıp gülüyorlar..bence de çok komik..hem de traji komik ötesi..ama ne yapalım Yaratan da beni böyle sevip yaratmış değil mi Sevdiğim..benden de böyle seyretmeyi dilemişJ..beni de böyle hatırlayıp anmış..ben, belki de, derslerden kaytarma hatası yapıp ,o hatalardan keyif alma payıyım ..belki benimle neşeleniyor değil mi?hep ciddiyet insanı sıkar o yüzden..ve sonra sohbet devam ediyor..

hoca çok harika bir şeyler anlattı Sevdiğim..aklımda kalanlardan not etmek istiyorum ..dedi ki:hayır ve şer görecelidir..mesela bir yere yeni bir hastane yapmak demek, hastalığı davet etmek ve talep etmek demektir..kişi hastalanırsa o kişiye bu şerdir lakin hastane,doktor,eczacı ve o sektör içinse büyük bir hayırdır..bu her meslek için aynıdır  dedi..ve tabii ben bu mevzudan çok etkilendim ve gerçekten de talebimiz-niyetimiz neyse ,geleceğimizi de biz kendi dileklerimize uygun, ellerimizle şekillendiriyorduk yani..
……………..


çocuk:” mitoloji .. -tanrılar aslında  esmaları anlatıyor” diyor..
gözlerini görmen lazımdı  Sevdiğim..ama ses etmedilerJ.. o zaman devam ediyoruz tabii:”geçen bir film izledim..adı titanların savaşı ..orada  tanrı zeus(zatın tezahürü -camii esma-güneş ) ..gene bir güzel dünyalı kadına ay a (sıfat) aşık oluyor ve kral eşinin suretinde onunla oluyor ve kraliçe hamile..kral öğrenince eşini öldürtüyor.. fakat;   ilahi yolcu salik, dünya, organik tohumla döllenmiş diri isim  =çocuk perseus , zeustan olduğu için yarı tanrı=ilahsalJ..ve anne ölse de  çocuk ölemiyor bu durumda tabii..büyüyor..o esnada halk imtihanlardan,belalardan, vergilerden, rahiplerin isteklerinden,din adına savaşlardan, tapınak inşaatlarından,putlardan bezmiş ve isyan etmiştir.. yeryüzünde büyük bir kaos var..tüm mabetleri, tanrı heykellerini yıkıyorlar..
beşeriyet: “tanrılara tapınmayacağız.. biz de onlar gibiyiz. bizde tanrı sayılırız.. ibadet etmeyeceğiz..mabet yapmayacağız..çünkü bildik bileli ibadet edip tapınıyor, dua edip kurban sunuyoruz ama onlar hiç doymuyorlar. hiç mutluluk yok..artık biz kendimiz için  çalışacağız diyor..
yukarda ise tanrılar meclisi toplanıyor..köksel zeus (ra’nın gözü) göklüyor..ama yarattıklarına yinede merhamet ediyor..çünkü  yarattıklarının hepsini  hem teeek tek,hem BİR birlik te seviyor..:)

ve yeraltı tanrısı kardeşi hades çıkıyor ilk defa yukarıya..”kardeşim zeus..bırak ben onların canına okuyayım ..bak gör sana nasıl yine mabetler yapıp tapınacaklar.. hem, senin yerine geçerim kuruntusuna da  sakın kapılma.çünkü ben senin gibi; beni sevsinler,bana dua etsinler diye beklentide de olamam.. çünkü beni zaten kimse sevmiyor..sadece sen kardeşim için bir hizmet” diyor..zeus da tamam diyor..ve yeryüzünde sürekli belalar yağıyor..amma insanoğlu inat etti bir defa,asla tanrılara boyun eğmeyecekler.. imtihan şiddetleniyor ve kralın güzel kızı kurban isteniyor..o kurban olmazsa tüm insanlık ölecek..o vakit tanrılara savaş açan beşeriyet hemen çark ediyor ve kralın kızını kurban etmek için baskıya başlıyor..

zeusun:  balıkçı bir aile yanında, çook fakirlik içinde büyüyen ve bu savaşta ona bakan ailesini kaybeden  yarı tanrı oğlu oğlu perseus da babasına inat insanlığın yanında yer alıyor..zeus oğlunu tüm isyanına karşın seviyor..hata onun bu inatçı keçiliğinden keyif bile alıyor..ona insanlığı kurtarsın diye kanatlı at pegasusu ve ışık kılıcını hediye ediyor..inatçı keçi perseus hep red ediyor.. o bir sosyalisttir
J .. insanlık için, insan olarak ölecek, fakat asla tanrılara tapmayacak ve taptırtmayacaktır..”çünkü insan tanrılardan daha güçlüdür” der babasına…ve bu arada kralın kurbanlık kızına da aşık olur(yaniii Sevdiğim, zeusun zokasını yutarJ)..onu kurtarmak için savaşır..ama kurgulayanın baba  zeus olduğunu bir türlü çakamaz..çakamazlar şaşar  5Erler(O ER:)..çakamaz hades..yaptığı her fiilin zeusun kurgusu olduğunu..

tabii aşk galip gelir..kızı kurtarmak için son şans ,perseus  atı ve kılıcı kabul eder ve insanlık kurtulur ve şükrann.. perseus  inadı-direnmeyi bırakır.. yukarı meclise çıkar…

hocalar gülüyorlar..keyifle başlarını sallıyorlar..anlaşıyorlar..sonra çocuk karşı kitapçıdan  yeni aldığı keşkülü fukara adlı dergiyi  sehpaya koyuyor..“şimdi de lütfen siz, bana bu dergi kapağındaki gül-yıldız ı anlatır mısınız ?” diyor..hoca:” bilmiyorum ..sen anlat “diyor.biliyorsunuz diyor çocuk..”sen ne düşünüyorsun,sen söyle “ diyor hoca?çocuk  :derviş çeyizi kitabında ilk defa bu sembolü görmüştüm ..orada okuduklarım var ..onlar doğru fakat ben başka şeyler anlıyorum..
mesela bunlar manada kişiye özel çizdirilirlermiş..işte ben camiiler deki minber  -ahşap ve tavan süslemelerindeki yıldız geçme motiflerinden anladım ki :bir kişi ,ancak insan-ı kamil olduğunda başka başka alemlere  nüfus edebilir..işte bu yıldız çizimleri  esmalarındaki tekamülü devri yükselişin ve tasarruf ettikleri alemlerin haritası gibi bir şey ..henüz çözemedim..hocalar acaip bir uçucu  tebessümle birbirlerine  göz atıyorlar ve ses etmiyorlar..delidir ne dese yeridir yani..Sevdiğim bu algım doğrumu ?..eğer hatalıysa  doğrusunu anlatır mısın lütfen?..

*******
(( iki hafta evveli tektaşa neptün misali hoca gelmişti Sevdiğim..ona bir tabak hediye ettim anneler günümüz içinJ..üzerinde yunus balıkları ve etraflarında minik balıklar desenlenmişti..ne tesadüf  değil mi?oda bana jest yaptı saolsun..henüz tamamlamadığı *tesbihi anlattığı kitabını maille yolladı.. işte dün, tam gün onu okudum..kitap tesbih manasından başlıyor ve salat’a geliyor sonra tevhid mertebeleri ve tevhidi zat ile  nihayetleniyordu.yani anladım ki bu kitap ;okuyucusuna, o bilmese de ruhuna hitap edip, ona seyrü sülük, mirac ettiriyordu..işte kitabın sonlarında su bahsini okurken bir anda çözemediğim yıldız- mühür -tığları  yeni bir anlamla anladım..O’na çook teşekkür ediyorum..kitabı istediğim gibi Sana anlatmama bile izin verdi..Seni Seviyorum..(bu kitabın okuyuş sabahı:mahşeri kalabalık ..sadece beyaz renkli herkes..özel bir ritüel varmış..ve çocuk birkaç tanıdığına muhteşem, elmas tektaş yüzükler takıyor..her an renkten renge –kırmızı-yeşil e dönen olağanüstü güzel şeyler..)
*(Tesbihe Çağrı Kitabı/Necmettin Şahinler)
ve Sevdiğim ben az evvel bir türlü anlayamadığım ve aylardır istediğim manayı bulamadığım bu mevzuda rahata erdim biliyor musun..bak şöyle.
bu masal  dizine başlamadan ara vermiştik ,küstük ya  hani..işte o zaman,Sen bence bir kitap yazıyordun ve bana da “ yazz” demiştin..bir de   başka bir gün “damlanın miracı “ demiştin..işte az evvel bende  bu yıldızları o çıkış hattımızdan çözdüm .ne kadar? kabımca kararımca,karımca, zannımca..


her su  damlası farklı bir şekilde, her kar tanesi de.. ve  ben, her nefes zerresinin de farklı bir biçimde olduğunu düşünüyorum..bilmiyorum nefes zerreleri fotoğrafları var mı ?hiiç duymadım..olunca daha iyi anlaşılır, bir onu biliyorum..şimdi  nefes-buhar,kar taneleri hepsi aslında su ya hani..eee damlacıklar da yıldız biçimlerinde fotoğraflandılar ya, aynı kar taneleri gibi..işte kemalatında kendi yıldızlığını ortaya çıkartmış insanı kamillere bence kendi dairevi salınım haritaları çizdiriliyor..sanki bu onların kendi Süleyman mührü anahtarları gibi..sadece kişiye ait..onun güneş sistemini ve tasarruf ettiği diğer sistemleri anlatıyor..ama hepsi birbirlerine bağlı aynı zamanda..))
*****

çocuk:
yolcunun Sevdiğinde CelalliCemali, şeytanıRahmanı,çirkiniGüzelliği seyretmesini,yaşayarak bilmesini ;fakat yinede, O’nun güzelliğinin- aşkının ağır gelip, O’ndan vazgeçememesini,bunun ise çok tuhaf- anlaşılamaz-ağır ve acılı  olduğundan dem vuruyor..hoca heyecanla :evet.. işte esas dilenen, maksatta bu..bunu herkes yaşayamaz ki zaten..bunu başarmak tek gerçek..bu normal bir şey değil..anormal bir durum ve ancak anormaller bunu anlayabilirler ..tüm öğrenilen her şey AŞK içindir..muhabbet içindir..eğer aşk muhabbet yoksa hiçbir ilmin, bilişin de değeri de yoktur diyor…

…….sonra sohbet devam ediyor..herkes çoook mesut..en çok da çocuk.. kimseyle konuşamadığı bööyle acaip şeyleri konuşacak dostlar bulmuş.. bundan ala cennet mi olur değil mi Sevdiğim..çook teşekkür ediyorum…
***
çocuk:”eskiden;ben ilk evvela bir anlam olduğumu idrak etmiştim..ana kitaptaki hangi cümlede, hangi kelimeyim, kelimede ise hangi harfin içindeki noktalardan biriyim diye merak ediyordum..şimdi bu anlamsız geliyor..çünkü anladım ki ben bir noktaysam,  noktamın içinde sonsuz harf var.. ve sonsuz harfimin içinde de sonsuz noktalar var..ve buda şunu anlatıyor..O, kendisini seyredip okumaktan hiiç bıkmayacak..bunu çok seviyor ve kendisini okuyarak seyretmesi O’nun  semti daire-i kibriyası vesselamJ  )…

vee…izninizle artık kalkmam  gerekiyor diyor çocuk..hepsi  ayağa kalkıyorlar.. çocuk yürüyüp kapıdan çıkıyor..

cumartesi akşam..kendine verdiği ceza devam ediyor…Maltepe de bir musıkihane .. ev sahibi çok zarif..inanılmaz  zarif..bir insan iyice naifleşip şeffaflaşırsa, onu ,etrafı hemen kırar değil mi Sevdiğim..yol çok kaypak ve harami dolu..ve  bunlar,ince insanların üzerine basa basa, onları çamurlu ayakkabıları ile boyaya boyaya geçip gitmek istiyorlar..zarar veremeseler de çamurun izi kalsın istiyorlar..fakat onları öyle hassaslaştırıp incelten muhakkak ki koruyordur da değil mi Sevdiğim..hııı?..dertleşme..hali anlama..sezme..anlaşan kalplerin dostluğu esasında..bizim onla derdimiz aynı..biz  derdeşdervişleriz….

ve gene sabaha dek Çengelköy..sonraa..sabah trafiğe takılmadan geri sefer..yolda gözlerim kapanıyor..kahverengi akik bir tesbih ..çoook güzel.. gözlerim açılıyor betaJ..yine kapatıyorum alfaJ..beyzimsi kesimli  latif  bir kristal..ortasından ikiye kapı gibi açılıyor..betaJ……..yol bitiyor..evdeyim..



Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi:
evsize bir ev alınmış hiç bilmediği..öyle yorgun, bitkin..  henüz görmediği yeni evinin merdivenlerine adım atıyor..eve girince uyuyacak..öyle perişan.. daha ilk basamaktan  görünmeyen bir el onu döndürüyor..olmayan ses:”bizimle geleceksin balık tutacağız,balık tutmayı öğreneceksin”  diyor..bitkin olan:”ben eve gidip uyumak istiyorum, balık tutmak istemiyorum” diyor..henüz göremediği evine doğru dönüyor, uyumak  istiyor.. görünmeyen el onu çeviriyor ve avucuna teslim olmuş bir balık bırakıyor:”bizimle geleceksin.. çünkü balıklar seni çok seviyor diyor”…gece zifiri karanlık..koskoca bir balıkçı şilebinin güvertesinde.. yorgun olan ,minderlerin üstünde, örtülerin altında  oturuyor..karşıda bir sahne..dönüşen dostlar..ve fotoromana dönüşen gazete metinleri akıyor..hatırasında tek kalan cümle: Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi……..
……………..
nur cihan
28 5 2011