26 Ağustos 2011 Cuma

ŞEY’ lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-26



ŞEY’ lerin  GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-26
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın?..bende iyiyim şükür..her şey aynı..devamlılık var  ya ondan..nerde kalmıştık hatırlamıyorum..o yüzden aklıma gelenle devam edelim olur mu?..acil masalımın ertesi,  çinili şehre bir davet aldım.. cumartesi sabahı..yollardayım..Bozkurtlular ve kardeşim..bu daveti Haybabamdan- affedilmediğime işaret saydığım için yolardayım..ve başka anlamlar da tabii.. evdeyiz..evin içindeyiz..beyin cerrahımız da ne ilginç ki, aynı Haybabama yetiştiği gibi bu zor ve işin içinden çıkılmaz hale kurtarıcı misali yine yetişmiş..beslenmesinin ayarlarını değiştirmiş ve onu  bir sandalyeye oturtmuşlardı henüz..ilk defa..çekilen ızdırab her halinden belliydi..ama Sevdiğim ben bunları yazmak istemiyorum..böyle şeyleri sevmediğimi ve dayanamadığımı, yok saydığımı biliyorsun değil mi?ben O’nda seyrettiğim güzelliği Sana izninle yazmak istiyorum..izin verdiğin için teşekkür ediyorumJ..

biliyorsun ki bir gönülde bir tek sevda olur ve benim kalbimde sadece Senin adın var..benim İsmi Rabbi Hassül Hassım  Senin Adın..istersen bir defa daha kalbimin isminle nasıl memnun olduğunu çizerek yazıp anlatabilirim, istersen..istersen bayrakların ucunda salındırabilirim…

… işte O, oturuyordu..böyle bir ızdırabı çeken insan simasındaki o dehşetli korkunç görüntüden ise zerre eser yoktu..öyle bir haşyetli haşmet vardı ki asla anlatılamaz..bana nasıl hisler uyandırdı biliyor musun Sevdiğim..sanki O hz Adem’di,sanki hz. Nuh’du..sanki Davut peygamberdi..gerçekten bu üçünü onda gözlemledim ama en çok Nuh  as… O’nu, üç uzun beyaz nurlu atamdan biri gibi hissettim..babam..atam..Nuh as…  gemiye alacakları için çektiği ızdırabı ve alışverişi O’nda seyrediyordum sanki..öylesine ulvi ve yüce duruyordu ki.. bir insan aynı  anda hem antik görkemli tanrısal-ilahi bir heykel, hem de koskoca bir dağ,hem de ulaşılmaz bir yücelik olarak tezahür edebilir mi peki?...evvet.. aynen işte şimdi O öyleydi.. evlatları ilahiler söylüyorlardı dizi dibinde ve ağlıyorlardı ..bende..neden hep bana sevdiğin birini tanıtıp sevdirttiğini,  sonrada hemen kaybettirdiğini düşünüyorum ..ben mi uğursuzdum bilemiyorum..

ve Seni..Seni..ben nasıl dayanırım ki Sana..Senin de gitmene..ikimizde dayanamayacağımı biliyoruz değil mi Sevdiğim..o yüzden önce ben lütfen ,önce ben..ben şimdi ağladığım için yazamıyorum ve harfleri göremiyorum.. mola….:) (2. Tur…bu bölümü şimdi düzeltiyorum.. her zaman ki gibi Sen bana özel, inadına kapsam dışısın ve yine ağlıyorum …)

ve sonraaa..yan odada gelen giden..oturuyoruz..büyük evlat anlatıyor..birde en küçüğü var.ilk defa görüyorum, zaten var yok arası, hatta yok gibi..kimselerin nerdeyse haberdar olmadığı biri..bana Yaratanın kendine ayırdığı özellerden misali geliyor nedense..hep gülümsüyor ve hiç konuşmuyor..öyle hafif kiii..zaten bu hafiflik mühim değil mi ,yok gibi..onu tanıdığıma seviniyorum ,o çok güzel..ona hislerimi söylüyorum birden, çok mutlu oluyor…Allah saklayıp korusun ve aminn..sonra bir hanım..içeridekinin ilk etkilendiği efendi, mevlevi Akif Dedenin torunuymuş..eşi de Halveti Salih Efendinin torunuymuş.ikisini Azizleri evlendirmiş..”bu mevlevilerin ve Halvetilerin de evliliği aynı zamanda” demiş..bu hanımla konuşurken Sevdiğim, şunları anlıyorum bak:Anadolu’nun neresinde olursa olsun yada dünyanın ehli tasavvuf insanları, diğer tüm insanlardan farklı oluyorlardı..diğer tüm insanlar istedikleri kadar makam,mevki,diploma vs sahibi olsunlar asla bu mana ehlinin parmağına su dökemeyecek haldeydiler..işte Akif dedenin torununu da dinlerken öyle hissettim..bu kişilerde tevazu ve hizmet, yani kulluk esastı ve çok edepliydiler..onun telefonunu aldım.. içimden onunla bir gün buluşup Kütahya’yı gezmek geldi..severek gezdirebileceğini söyledi.. bütün ülkeden yüzlerce, binlerce kişi kaç gündür sabahtan akşama dek ziyarete açık eve geliyormuş.. öyle kalabalık ki, sadece gruplar halinde birkaç dakikalık görebiliyorlar..ve ağlıyorlar..ağlıyorlar..ağlıyorlar…

işte bizim memleketin asitanesi hizmetlileri de burada..Eda..kaç gündür buradaymış.. ayakucunda.. yorgun, bir an şunu yaşamış ..yazmak istedim.. izin verdi..bak:bir an..”tel açmışım.. memlekettekilere yana yakıla Hazret gitti diyorum..ama Azizim bir anda diyor ki “Ben buradayım.. sen bir yere gitme”..işte Sevdiğim gülüyoruz..evet onlar hep burada önemli olan bizim sadakatimiz değil mi? bizi iftara bekletiyorlar..ısrar ettikleri için kalıyoruz, yoksa bugün uygun değil..işte yemek bitti..hep beraber aşağıdayız..ne güzel.. sokağı boydan boya masa yapmış dükkanlar..Anadolu’da Ramazan ..çok güzel..bir yere oturuyoruz..yanı camii.. bir ara içindeyiz hatta..sonra kahve(bu arada Kütahya kahvesi aldım ve eve gelince benim kurukahveci Mehmet efendi mahdumlarımla karıştırdım, muhteşem bir lezzet oldu)..başkaları da var..onu  hatırlıyorum ama ilk defa tanışıyoruz..eşi bir melami efendisiymiş ama terki dünya olmuş..yetmişli yaşlarının sonunda..sadece bir kaç dakika görüş için  gelmiş..üstelik hasta ..başlarından geçmekte olan kıyametin rüyasını çocuğa anlatıyor..(bu arada pek çok böyle rüya dinledim Sevdiğim belki ilerde yazarım)yollarının başına geleni..Efendisinin dediklerini ve aldığı o buse-i hediyeyi..mutlu ve emin..O’nun şimdi her şeyi görüp dinlediğinden ve her şeyi yerli yerince gözetip takip edeceğinden emin..fireler için de endişeli değil..çünkü o kadar fire normal diyor..işte masadakilerin bazısı ağlıyor..

öyle halleri bilirsin değil mi Sevdiğim..onlara diyorum ki..ben sizden evvel bunu yaşadım .şimdiye dek beni tanıdıklarımdan  hiçbiri  anlayamıyordu ama ben şu an; hem sizi anlıyorum ve sizde beni yeni yeni anlayacaksınız..üzülmeyin..Onlar bizi bırakmıyorlar..kılıç kınından çıkınca çok daha keskin ve tasarruf sahibi oluyor..O, neye ihtiyacınız varsa size söyler..kişinin haline, derecesine, istidadına göre ..değil mi Sevdiğim..sonra biz içeri eve dönüyoruz.çok az kişi var bizim gibi dışarıdan..O’nu yine oturtmuşlar..içimden, en son bizim şehre geldiğinde verilen yemekte söylediği,  kaydettiğim  o ilahiyi O’na dinletmek geliyor..o meşum günü ben Sana yazmadım.. özel bir celalle cemalli zamandı..çekindim.. yine canıma okursun diyeJ….ses kayıt cihazımı ayarlıyorum ve kulaklığını O’nun kulağına takıyorum…hiiç tepki vermiyor.. gözlerini açamıyor …bitince alıyorum..sonra  müzisyen olarak tam ehil yetişen  torunları ile diğer evlatları O’nun sevdiği ilahileri söylemeye başlıyorlar..bu hal beni çook etkiliyor Sevdiğim..O’nun bu bahtlı haline hayran kalıyorum..bu lütfu ilahi kereme ,aşka ,sevilip korunmuşluğa..Evvel Zamanımı ,Dostu Latifimi,Haybabamı düşünüyorum…inanılmaz üzülüp ağlıyor ve özürler  özürler diliyorum..bizler ellerimizdeki hazinelerin ne yazık ki hiiç kıymetini,anlamını bilip Onlara gerektiği gibi davranamamıştık ve Onlar yinede bizi sevmişlerdi.. neden?nedennn?..neden?hiç hak etmiyorduk ki..hiç birimiz hak etmiyorduk..

 (bugün yazdığım şey beni hüzünlendirse de yazmam gerektiğini biliyorum Sevdiğim..ben işimi yapmalıyım değil mi?Zamanın içinde bir anım ve anı yaşayarak  kaydetmeliyim…hep ağlıyorum..Evvel Zamanımın nasıl ;nefeste hüküm süren Senin nefesine karıştığını ve içindeki tüüüüm zamanların  seslerini hatırlıyorum.. ağlıyorum.. ne olur O'nun canını yakma lütfen ne olur Sevdiğimmmm…)


Ya Rabbim..sonra benim İstanbul’a dönüş saatim geldi..otobüse yetişmem lazım..vedalar.. ve sanki Kral Davud’u, Nuh Atamızın tezahürü görkemli güzelliği ile oturanın elini öpüyor çocuk.ve avucunun içini..elini sıkan ele yakalanıyor birden..tüm gün bir defa gözü açık yakalayamadığının elinde eli sıkışıp hapis oluyor..öyle bir mıknatıs ki tesiri acaip..anlatılmıyor..çocuk ağlıyor..elini çekiyor.. kapıda..düştü düşecek..bayılmak üzere..ağlıyor..o tesir mıknatıs her yanında.sonra toparlanıyor..taxi..otobüs..sabah ev…
bugünpazar..uyuyorum..yorgunum..Ayasophia..mekanımız..evimiz..Ya Rabbim Sevdiğim bak..tertemiz..uyanmış..tüm ışıkları yanıyor..rengarenk.dayalı döşeli ..heyy burası kullanılıyor..burası bir tekke evmiş.. bir tütsücü başı, buhurdanlığını sallandırıyor..uzun zincirli bir buhurdanlıktan buhurlar yayılıyor.. buhurdanlıkçı Senin bir dervişin Sevdiğim..ve üst kattan aşağı merdivenleri temizleyen kızlara bakıyorum..onlara yerleri silsinler diye bezler atıyorum..bir oda ve pencere..evinmiş ve odanmış Sevdiğim..pencerede bir tül..ama bilinen bir tül değil..bir beyaz yakmayan tül-i ışık..elime tülü alıp inceliyorum..bembeyaz..etekleri ağırlıklı. bakıyorum..eteklerine mıknatıs dikilmiş içeriden ve pencerenin aynı yere denk gelen pervazına da boydan boya o mıknatısı tutacak bir demir şerit hattı çekilmiş..bunu kimse bilemezmiş ve yapamazmış Sevdiğim ..çook pahalı bir sistemmiş.. bende istiyorum.. inceliyorum. . aslında ben uçuşan tülleri ve hatta mümkünse tülsüz saf manzara ile içiçe olmayı severim.. lakin şimdi anlıyorum ki sınırlama var ve ne olduğunu henüz bilmiyorum..tedbir baştan olmalı değil mi Sevdiğim..

ve bir film çevriliyormuş Sevdiğim..başrolünde Sen..üst kattayım..saray kedisi misali balkondan Seni ve peşinden sürüyerek akıp giden zikir ehlini görüyorum..başında tacın- üstünde siyah hırkanla uçar gibi koşarcasına tüm Ayasofya’yı dolanarak zikrediyorsunuz..ben tüm balkonda, oradan oraya peşinden koşsam da yine her zamanki gibi Sana ulaşamayıp yetişemiyorum….işte ne yazık ki hiçbir zaman da belki gerçekleşemeyecek değil mi Sevdiğim?neden demeyeceğim inadımdan demiyorum.. demicem…(ama Sen demiş kabul et olur mu?)



pazartesi..iftara davetliyim..kanaat Murattayız..yemekler çok güzel tabii.. harika..Bülent amcalar ve Karababalı dostları var..tektaştan da.. iftar bitiyor.. eve dönmem lazım..evimin yolu öyle uzak ve bıktırıcı ki Sevdiğim çok yoruluyorum..iyi ki yürümeye ve o spor aletlerinde çalışmaya başladım..artık o korkunç yokuşu biraz daha az ölerek çıkabiliyorum..bazen ağlıyorum..koskocaman bir varlık içinde, bildiğimden beri çekmem gereken yokluğuma isyan ediyorum biliyorsun değil mi..kabullenemiyorum..sonra sakinleşince kabullenip habire özür diliyorum tabii..ben insanım ne yapabilirim ki, diğer adım nisyan biliyorsun..
………….

"herkesten saklanan ve kimsenin dokunmasına izin verilmeyen bir sarı metal şebeke-i levhalarla kaplanmış bir odhane..yasak..tehlikeli..çocuk başında ve yanında kanunun bile çekindiği kanuni bir dehşet-i ciddi bir uzun adam..”ben, senin için bunu yapacağım” diyor..öyle gizli ve tehlikeliymiş ki..tek tek levhaları sökmeye başlıyor o adam ve elini içeri sokuyor"………
……………………………………………

salı..
Sevdiğimmm.. ben çook küçükken, çook masal okuyup etkilenmişim ya hanii..bunlardan biri,  padişahın oğlunun eski sandıklardan birinden bulduğu bir hayali kadın resmine aşık olup onu ararken başına gelenlerdi ve diğeri de Cevheri Firoş..      lakin  senelerdir cevheri firoşun isminden başka hiiç bir şeyi hatırlayamıyordum ..ilk defa bugün hatırlayacağım bak..çok tuhaf değil mi bu Sence?.cevheri firoş inanılmaz zengin bir beyin biricik tek oğlu..ve akıllara sığmayacak bir güzelliğe sahip ..lakin melankolik..hiç kimse ile konuşmuyor ve insan içine çıkmıyor..salıncağında sallanıp hep uyuyor,hep uyuyor..babası ona bir cevherci dükkanı açıyor ve canı isteyince bu dükkana bazen uğruyor..işte bir gün o cevherci dükkanına bir kadın geliyor ve ona şimdiye dek hiçbir gözün görmediği bir mücevher getiriyor ve o bir meyve şeklinde.. ve masalın  gerisini hatırlayamıyorum Sevdiğim..sadece cevheri firoşu hatırlıyorum nedense…

işte şimdi muratla muradiye kendi cinslerindeler..ama murad-i ilahiyenin kendisi de değil murad vücudunda tezahürü..hıhh..paylaşım durumları..paylaşmıyoruz.. örtülü ödenek o yüzden...Sevdiğim..bu bölüm hüseyni makamında olmalı değil mi..yani ben öyle anlıyorum..çünkü makamları,mertebeleri bilemediğimden BELİİ, bildiğin üzere vazife-i asli görevleri hiç bilemem ..bilmeyeceğim de  hem..nedennn?çünküüü:vazifeye emredilen; hiçbir vakit atası gibi ehil değil ve çöküşü başlatacak..ve kemalin zirvesi zevalmiş yeni öğrendim..yeniden yapılışmış..yıkıp yapmak.. mamurlandırmak.. ömürlendirmek..  ben hiçbir şey yapmayacağım ve sadece Seni Seveceğim..öyyle bel bel ulaşıp kavuşamayacağım Senin izini sürüp duracağım değil mi?Sen sevdiklerinle hep olacaksın ve ben hep bir hayal misali Seni tüllerin içinden,örtülere bürünerek seyredeceğim..sadece ikimiz bileceğiz..kimse anlamayacak..aynı bir  masaldaki devin, kalbinde sakladığı o kutudaki gibi..işte öyle…

ve örtülerin altında ,ten örtülerinin içinde,uzatılan bir elden  döllenmiş bir nüve-i cevher ışıyor..mekanı makamı hüseyn..heyy..bu nasıl saadet..göğe bak Sevdiğim göğe..masmavi bir gök..açılıyor bembeyaz bulutlar…birinci büyük bacı resminin üstüne  ufak bacı resmi çiziliyor..mutluyuz  huzurluyuz..şükürler olsun ve aminn..ve Sevdiğim nasıl ki kişi hakikatte aşık olamıyor ve aşk verilirse ancak gerçek aşık olunuyorsa ..gerçek aşkın da tensel bedensel olmadığını öğreniyorum..derece derece.. tevhidi aşkın tenlere gelince zirvesi olur sanmıştım..ama öyle değilmiş bak…aşkı yaşayan tenler-bedenler değilmiş..izin yok.. yani ikilik değil bir ve tek bir gönülmüş ..aşk bir gönülmüş..aşk gönül.."gönül nedir bilene gönül veresim gelir "deniyor ya, ondan..
neyse daha öğrenecek çook şey var değil mi Sevdiğim?......

*bu arada örtü bilgisi için teşekkürler ..yanii bu kadar bekletmeden vermezdin değil mi? ..yine de saol:) ..güneş allerjili durumlara da sonra gelicez tabii..
ve sonraaa.. Salı akşamı..tektaşta iftar..güzeldi..ama yorgunum..gece.çocuklarımızla beraber selamlı mekandayız…bahçe antik museum görüntüsünde..hiç bitmeyen tadilatlar,yapılanmalar..bir türlü oluşamayan o istenen nizam..tadilat hiç bitmeyecek değil mi Sevdiğim..biterse varlıkta biter belki de ondandır..
(bugün cuma...ve kırdığı üç yumurtanın içindeki  iki mahlukat yaratılamadan ölmüş..biri kanatlı bir kertenkelemsi kuş,zehir gibi zeki bir kurbağa larva..suyun içinde yakalanmamak için kayarak kaçıp gidiyor misali....)

Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi..Sevdiğim..tv de sadece bir iki kanala bakabiliyorum..bana bir şey oldu.eskiden tonla değişik şeyi tek tek mıncıklayıp seyredip bakabilirdim bir mağazada ve hiiç bıkmazdım..ve hiiç dokunmadan bir mağazadaki en kaliteli ve pahalı şeyi tak diye çekip seçebilirdim..artık mağazalar beni sıkıyor..ve seçemiyorum..çünkü canım istemiyor..ve asıl enteresan olan ise  kendimi dışarı atmak istiyorum..işte bir yerde doygunlaşmak ve gına gelmesini beklemek ..bir yemekten sonsuz zenginlikte hiiiç bitmeyecek tadlar,lezzetler ,hazlar almak yüzünden sanırım…neyse..tv de bu ramazan geçen yıldan bile daha mükemmeldi..gerçek bir toplu  irşad vardı..gerçek tasavvuf ehilleri insanlığa lütfettiler şükür..bunun semeresini yakında görürüz inşallah..ben haberler dahil ve ilgimi çekemeyen hiçbir şeye bakamadığım için sadece birkaç malumat furuş yazmak isterim Sevdiğim..öğrenmek istediğim şey için elzem o yüzden bak:
“Yar ile yaptığın ahdi unutma” demiş birileri ve çocuk gülümsemiş..Sende unutma lütfen tamam mı?
………..
Ayasofya..Sevdiğim bu mekanla alakalı pek çok şey hissettim ama daha sonra yazmak istiyorum bence hazır değilim..ama bu mekandan çıkamayacağız ya o yüzden içeriye bir göz atalım mı?....
ve.. O’nu bir çocuk gibi, o halde bırakışın…unutturduğun şey için gözlerindeki çaresizlik,yakarış,kurtarıcıyı beklerken ki tekrar-tekrar-tekrar münacatlar.. ağlıyorum..ona neden bunu yaptığını biliyorum..ağlıyorum..canımı yakıyorsun..neden o kalbin hüznü ve garipliği –acizlikle dökeceği bir dama göz yaşı bu derece önemli..alacağı hediye için ona bunu yapman illa gereklimiydi Sevdiğim …bilmiyorum..
…………….
Ve frekans aralıklarından ağ yayınına sunulanlar..tasavvufi magazin=bayram özel
1. Vukuat:
geçen aylardan birinde bir yakınım şahit olduğu bir şeyi aktardı..çözülemeyen bir şey olduğunda hemen çözebildiği söylenenlerden bir grubun mekanındalarmış . hatırlamalar bitmiş..salata gitmiş çoğu..bir kaç kişi ve o mekanın sağ kollarından biri kalmışlar..o yüksek zat-ı a'li kişi demiş ki gülerek:”ya huu..ne gerek vardı herkesin salata gitmesine..bir anışbaşı gitse yeterdi..öylede olur..mümessilerden biri kılınca olurdu..

Sevdiğim bu hangi makama gelince oluyor
J.bak bu makamı Abdülkadir Geylani hz den bir menkıbe ile biliyorum, yoksa o makamda mı?

2. Vaka-i Hayriye-i duyum:
bilimsel ve mekanik tasavvuf üzerine uzmanlaşan bir grubunda baş mümessileri ,üzerinde anotomi çalıştıkları zat-ı a'li tarafından davet edilmişler..önlerine ilk evvela bir başkası tarafından yazılmış, sonra onun elinden alınıp az değişikle kendi ismi ile basılmış ve şimdide gerici harflerle  bizimkiler tarafından ek yapılmış bir kitap uzatılmış..denmiş ki:”sizlerin eşlerinin başında bez parçaları var..ve beni takip ettiğinizi söylüyormuşsunuz..ama bizde başı bezlerle örtmek yok..o eskiden di..eskiden kadınlara taciz yapıp rahatsızlık ediyorlardı-yakınlarından bile korunmak lazımdı-güven yoktu, o yüzden Medine’de kadınlara örtünün dendi..şimdi tekno modern- beyinsel hazlı bir devirde yaşıyoruz ve böyle bişi yok..eğer beni takip ediyorsanız önce bunu uygulayarak başlayınız”…

Sevdiğim ben hz EMİR’ÜL MÜMİNİN Peygamber Efendimi takip edeyim değil mi?..........:)


3. Vaka-i vakvakiye:bu  iki senelik filan Sevdiğim..sence malum zaten..mevlevi ve her şeyi çözenlerden bir kol..onların meşrebinde baş örtmek yokmuş..yol efendisi öyle emretmiş eskiden ..öyle olanı yükseltmiyorlar, çünkü vitrinlik değiller..vitrinlikler ve yanlarında teşhir edilecekler görsel olmalı değil mi?

4.ucube-i icad:
bir adam varmış eskiden..çıkışı bile mehdimsi..fakirr.şu an hesapsız zengindir sanırım..bir arkadaşım ona giderdi yeni zuhur ettiğinde..çok güzeldi..bana orada mecburi bir hal gibi olan  mute nikahını sormuştu ..işte bir süre sonra "hepiniz örtünün "emrini almışlardı ..aaa.. birden örtündü..beğenilmediler sanırım, bir altı ay sonra gördüm..civciv sarısı..ama çook güzeldi hala..ne oldu dedim..emir geldi "hepiniz sarışın olun "J))..işte bu kişi zenginlerin çocuklarını ve varlıklarını iç ederek altın yaldızlı teneke bir saltanat kurmuş..okunmayan tonla masraflı kitapları bedava elden ele dağıtmışlar..tv si bile varmış galiba ..face de bir klibini izledim..bir dakka bile değildi..görsel vitrinlik karşı cinsi latifeleri karşısına dizip cemal seyredip :”ahh..ne şeker şeyy,yerim seni ben ,bak ne tatlı,ne şirin şuna bak ya huu  deyüp mehdisel yayınlar yapıyormuş..anlatanlardan biliyorum k... başka da izlemedim …
buna diyecek bişi bulamıyorum ..tenekeye altın yaldız kaplayamazsın ki…..

5. espri:
bunu da face de izledim..bir iki dakikalık..bir hafızı kur an ,devleti rical,diploma mertebesi fulll..karşısında da  Emin hoca..onu ilk defa böyle sinirlenince gördüm ki ,ilginçti..bende  sinirlenmeden yazmak istedim.. çünküü.. haksızlık karşısında susan şeytandır hadisi mucibince..bu adam hz Pirimiz Mevlana ve sema için aptalca şeyler söylemiş..Evvel Zamanı bu masal çocuğuna “O, sizi sahiplenmiş evladım, ne mutlu size” dediği Efendisi..bastığı kumlardan ayak izi sürücüsü bendesi de der ki:yakaladığını kömür tozuna DÖNüştüren devAsa mıknatısı –ve zerrelerini havada çözündürüp sema ettiren bir haşyeti anlamak için bunca etiketin zavallılığına ne gerek var yaniii?.naehil…

ve Sevdiğim bunlar sadece bir kaçı..şimdi ben asıl şunu öğrenmek istiyorum..eminim ki ben gibi sayısız kafası karışık kişide..hani ben sizi meşreb meşrep yarattım var ya..ve 12 pınar-12 ana kol tek bir beden..72 fırka filan..Sevdiğim..şimdi bu olan bitenleri,bize “tek”likten bahsedip –BİR birlikten dem vurup asla ve kat a bir ve beraber olmayanları-tevhid edemeyenleri nasıl görmeli ve takip etmeliyim..yukarıda geçen olaylarda öyle bir teklik var ki kendilerinden başka hiçbir görüş ve suret-i resim heykel kabul edemiyorlar..bir talebeleri yükselince ayağını kaydırıp elinden sayfalarını alıp kendi suretleri ve bilgileri ile dolduruyorlar..kendilerine tapıp benden başka tanrı yok dedirtiyorlar..bu durumda biz cahil ,halk-ı teba,örümcek kafalı duygusal yaratıklar ne yapmalıyız peki Sevdiğim?

Hz pirin mesnevideki Yahudi vezir hikayesi buraya cuk oturuyor değil mi?benim mason dervişleri dersimi anlatıyorlar..evvvett..hepsinde efendilerinden bir şekilde izin kağıdı var ..hepsi biliyor..hepsi görmüş..hepsi yetiştirilmiş..ama o kadar..eksik olan tevhidi irşad etmeye izinleri yok..damlacıklarında kalmışlar..damlanın ötesine- denizin ötesine asla geçememişler…tanrı yok diye boşuna söylüyorlar..kendilerini işaret ettiklerini anlamıyoruz sanıyorlar…halk hakkın bir zuhurudur birde hepp bunu unutuyorlar değil mi Sevdiğim?:)


TEK lik ile BİRbirlik anlamını anlamak ne kadar zor değil mi Sevdiğim..birlemek daha da zor..bunu bize kendi  zanları,kendi doğruları ile senelerdir TV den öğretenlerden bu yıl bizi kurtardığın için sonsuz şükürler olsun …

Seni seviyorum..ne kadar Sana ulaşamasam da,ulaşamayacağımı bilsem de bir önemi yok..Sen beni sevip umursamasan da bir önemi yok..belki de ben Seni sevmeye aşık olmuşumdur kim bilir?Sana bir hediye de bendenden…Selam Selam ve bir defa daha öptümmm..

SEVDİĞİM KADRİNİ BİLMEYİ BANA NASİP EDERSEN YARATILIŞ BAYRAMIM BAYRAM OLA İNŞALLAH VE AMİNNN..

nur cihan
nuralem7@hotmail.com
26.Cuma.2011

17 Ağustos 2011 Çarşamba

ŞEY’ lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-25


ŞEY’ lerin  GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-25

iyi yolculuklar Efendim..GÜLE GİDİNİZ..GÜL'E  GÜLLE GÜL OLARAK  ERİNİZ..yolunuz açık,arş-ı rahman olan kalbiniz nur-u sürür dolsun..BEN AŞKIM DERDİNİZ YA ..AŞK OLSUN ..AŞK OLSUNN..takipçileriniz ışığınızı her daim bulsunlar ve aminnn.bu masal yoldakine ÖLMEYEN DİRİ VE HAY OLARAK EBEDEN YAŞAYAN BİR AŞK YOLCUSUNA CEMALİ HAKKA  adanmıştır…

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
bu bölümü Aliyyülala makamında yazabilmeyi çook isterdim.. lakin, musikiden hiiç anlamıyorum biliyorsun..bu makamda bir dinleti izledim geçende ve şunları anladım..daha müzik başlar başlamaz ağlamaya başlayan bu masal çocuğu bittiğinde bile o tesirle ağlıyordu..hem de tüm  görsel dinleti boyunca..çok acaipti..sanki benim Ruhumun makamındaydı ve o aç kaldığı bir şeyi tüm hasretiyle kana kana içiyordu..çok tuhaf bir şeydi..bedenime bağlı, maddi –bey’im olmayan- beynim zerre kadar bu işten anlamıyor.. fakat, Ruhuma saygı duyarak O’nun HİSSİ etkisinde kalan kalbimse bu musikiyi kıpırdamadan dinliyordu..bu kadar anlatabilirim Sevdiğim.. bu kadar..o şarkılar geçerkenki vechte uyanan o yumuşak ve aydınlık hisler ne güzeldi, keşke Sende görebilseydin.. genelde bir çubuğun iki zıt ucu görüntüsü- yani halden hale geçiş bu defa hiiç olmadı..o “anlamayanlar içinde harap oluş “bölümündeki hüznü..bana böyle bir ahenk dinlettirdiğin için çook teşekkür ediyorum ve Seni anlayamasam da Aliyyülala Makamında SeviyorumJ….hep bu vechde Seni seyredebilmek isterdim..bence Sen kalbinle çalıp söyledin.. o yüzden de ben, öyle bir tesir mıknatısına yakalandım…

yarın Pazar ve kesin kararlıyım, tek başıma akşama dek Arkeoloji Müzesini gezeceğim..başka hiçbir yere gitmeyeceğim.gece yarısı bir haber..öğlen yollardayım..Taksim civarında bir hastane..baş mümessiller dizi dizi oturuyorlar..çocuk hastanın yanında..ağlıyor..o gözlerini açamıyor..birazdan iki mümessille kalıyorlar..onlardan yanlız kalmak için izin istiyor..yanlızız..ağlıyor ve konuşuyor.. anlatıyor.O, kıpırdamadan gözleri kapalı yatan; birden, bir an gözlerini açıp, hızla doğruluyor..hali yok..yine aynı hal..ve ağlayan çocuk ayrılıyor…onu Konya mümessili ile  bir müzisyen taaaa en dış kapıya dek geçiriyorlar saolsunlar..kapıda.. tek sığındığı yere, Kapsama Alanına Yöneliyor.. Derdimin Dermanı Efendimmm ,Canımm ve teşekkür ediyorum….Seni severek hayatımdaki tek doğru ve güzel şeyi yaptığımı bir defa daha anlıyorum..ve Sevdiğim soruyorum:neden iki yada daha fazla güneş bir araya gelemiyorlar..elektrikler mi kesilir ,neden?:)


ziyaret tefekkürü:birkaç gün evvel, geçen masallarım üstüne gelen bir klip izlemiştim Sevdiğim…bir büyük adada ,bir bizim adada yaşayan Haybabamın  tanıdığımız birine söylediği yaşayan üç zat rehberden biri:yakında başımıza gelecek bir felaket için bizi uyarıyordu..neden, ne oldu? demiştim  hatta..bir iz sürücü olarak O, izi sürülmesi gereken biriydi de..hali artık “biz bu dünyadan gider olduk” halinde gözüküyordu.. “kendi kıyametini bize haber veriyordu aslında “da neden kendi mekanını değil de bizim mekanı işaret ediyordu  bir bunu anlayamamıştım ..işte şimdi anlıyordum..İki Gün-eş …bu masal çocuğu hava durumlarının kamillerle ilişiğini bizzat görsel-işitsel şahitlikle yaşamış  ya.. ve özel merakı mevzuu da üstelik..Sevdiğim çook karışık olsun istiyorum..bana yardım et lütfen..bilmiyorum yeterince bıktırıcı bir kargaşada ve anlaşılmaz yazabiliyor muyum….işte …anlıyorsun değil mi?bence anlıyorsun..şöyle yapabilir miyiz Sevdiğim bak..kurguma gülme ama tamam mı?..bak:
“kalbim acıyor” demişti masal çocuğu..Zaman:”Ben senin kalbini acıtmak için var değilim..seni mutlu etmek için varım… o kalbe sevinç gelecek,gülecek” ve … sen benim her şeyimsin…ve …… …… …… ve …… …… ………..
…….
Sevdiğim geçmişte okumuştum ki, Sahra Çölünün altında pembe granitten bir blok varmış…ve altında göz görmedik, el değmedik saflıkta da su..biliyorsun ki taşıma su ile değirmen dönmez..bazen felaketler yer altının zenginliklerini hazinelerini tüm görkemiyle ortaya çıkarır..ve açlıktan-susuzluktan-fakirlikten kırılan halkları tekrar eski ONURUNA,medeniyetine kavuşturur..su hayattır..yaşamdır..medeniyettir..bugün tam ve mutlak bir krallık hüküm sürüyorsa eğer; ki, ben öyle olduğuna inanıyorum ve zannım üzereye ya her şey..ve Sen içimizde olduğun müddetçe de bize zarar gelmeyecek ve korunacağız..işte sanırım anlıyorsun..


Sevdiğimm.. her şeyimm…lütfennnn..ve ben hala haber izleyemiyorum..çünkü kötü şeylere ve görüntülere bakamıyorum biliyor musun?..kötü sözlere de..çok etkileniyorum..önce kendimi sonra tüm insanlığı suçluyorum ve affedemiyorum ne yazık ki.. kendimi bildiğimden beri genelde başkaları için kavga etmişimdir.. küçükken bile, mahallemde hiç kimsenin oynamadığı, alay edip hakaret edilen çocuklarla oynardım..şimdi Afrika’ya yardım kampanyası varmış..ben hiçbir görüntüsüne bakmıyorum..çünkü yıllar evvelde vardı ve ben onlara bakmaktan-düşünmekten   ve hiiiç bir halta yaramamaktan  o konuda gına derecesinde doydum..ama onlar asla doymadı ve daha çook acıktılar..

onların durumu aslında dünyanın her yerinde var..Amerika da çöpten yemek toplayanlar ve açlıktan ölenleri kimse söylemiyor.. Avrupa da onca zenginlik ve tüm zevkleri dibine dek  yaşayan kültürel toplumların ve teknoloji devi Japonların sevgi açlığından, intiharlarından hiiç bahsedilmiyor.. Kuzey Avrupalı kaç bin erkek müsveddesinin Uzak Doğuda  tsunami olan yere neden gittiği ve orada nasıl helak olduğu açlıklarından bahsetmiyor.. nedennn?..zengin,medeni ve kültürlü sapık oldukları için mi?..başka milletlerin masum çocuklarına göz diktikleri için mi?..oradaki bazı halk ,çocuklarını hormonlarla erken yaşta şişirip satarak geçindiği için mi?...neden ?...

vee  bizim güneydoğumuzdaki halkların:alevi –kürt-sünni ayrımıyla kukla mankurtlaştırılıp, varlık içinde yoksul bırakılışlarından,öfke ve kinden kan kusturularak büyük bir hazinenin göbeğinde cehalet açlığından, kıyımından kimse bahsetmiyor.. Afganistan, Ortadoğu Halklarının,Türki Cumhuriyetlerinin ,içinde insanlık hazinelerini barındıran ve kimsenin yanaşamadığı korku dolu Yemen’i;Din-i  İslamı pis çıkarları için kullanan aşiretlerin  kör cahil, kan emici, para ,güç,kudret açlığından ve onların tüm pis paraları ile yetiştirip belli noktalarda hakim kıldıkları akraba-i katillerinden  bahsedilmiyor.. çünkü onlar hala insan köleliği seviyorlar da ondan..

ve Afrika …halkına adil davranmayan ve akla hayale gelmedik işkencelerle vahşette kabile katliamları ile kendi kanını içmeye doyamayan bu  cani halkların vahşet açlığından söz edilmiyor….neden??nedennn?nedenn?demek isterdim. . demiyeceğim…çünküüü.. o yönetimler halklarının eseri de ondan..haksızlık karşısında birleşmeyen susan ,beni sokmayan yılan bin yaşasın diyen ,ihbarcı, muhbir ,münafık halkların kendi kendilerini sokup yavaş yavaş zehirlemesi ve bunu fark edememeleri de ondan..dillerinden-dinlerinden-renklerinden utanan ve başka şeylere benzemeye çalışan taklitçi ,kendi değerini bilemeyen ,kimliksiz kompleksli halklar… bunları görmeye dayanamıyorum..kendimi bunlara tanık olduğum için affedemiyorum Sevdiğim..işte psikolojik bir sorunumu daha öğrenmiş oldun böylece..bence ben hala hastayım ve iyileşemiyorum değil mi?....

ama ben hiç ümidimi yitirmedim biliyor musun?!!..benim foton ve altın çağım Sensin ya ondan..tüm bu zıtlıklar var ve olacak..bir kötü giderse yeni aynı ayarda bir kötü ,bir iyi giderse de aynı ayarda bir iyi gelecek..sünnetullah ta hiç değişim yok yani…ama bazen Sevdiğim..hani ben Zamanı anlamak için- Zamana masal yazıyorum ya hanii..işte bazı Zamanların, bazı Zamanlara fark atacağı ÖZel Zamanlar olduğuna inanıyorum..hazine bir kişiye kalmayacak kadar büyük ya hanii..ve paylaşım..Jbazı özel kritik zamanlarda, Zamanın bu paylaşıma son verdiğini bir ve tek elden yönetim olduğunu da çaktım..aslında dünyadaki tarih tekerrürden ibarettir anlarına karşılaştırmalı bakmak lazım değil mi SevdiğimJ..tabii bunu ben yapamam..sadece izleri sürüp,süpürerek birleştirip masal yapabilirim..ama en kolay tetkik yolunu biliyorum galiba..bilinen hava muhalefeti olayları tabii ki..bu en büyük ipucu bence..global köy dünyanın hali bunu gösteriyor değil mi?gittikçe yakınlık artıyor..güneş daha çok ışıtıyor..ve farkındalıklar insanı buram buram terletip yaptıklarından utandırarak pişmanlığa sevk ediyor olabilir..hüsnü zannım Jherkes evliya ya.. o bakımdan Sevdiğim..sadece henüz bilmiyorlar..bi bilseler..ortalık kutuplar kadar serin olacak.. belki güneş bile soğuyacakJ


ve Güneş her part-i-kül-ü mavi boncuğuna aynı davranıyor..
o yüzden de “mavi boncuk bendeyi” bulan herkes bu paylaşımdan nasiptar oluyor..ve bir partikülün bir paylaşımı olamayacağından =güneşin kendinden kendine paylaşımını kıskanmak ne kadar doğru bilemiyoruz tabii
J Sevdiğim.. paylaşımlarda daha zor döneme girdiğimin farkındayım..en yakınlarımızla değil mi?ve her şeyi vereceğiz ya hanii..”neyimiz var ki- neye sahibiz ki verelim?” dersin hemen şimdi..deme öyle ama..deme..

bu masal veledi çoook eskiden, birkaç yıl hep hatırat okumuş..okuduğu  bir kurgu romanda Hürrem, Süleymanına ileriki dönemlerinde güzeller güzeli bir cariye ikram ediyor..başında ay şeklinde tacı,elinde içi meyve ve çiçeklerle dolu sepeti, ihtişamlı  libaslar içinde bir peri..ama Süleyman bu ikramı reddediyor..tabii bu bir kurgu romandı..nerrrdeee öyle Süleymanlarrr değil mi?:) öyle ciddi güzellikler var ki nasıl dayansın buna Süleyman yaniii.. (haaa Sevdiğim bak hep yazmayı unutuyorum.. tv de iki yaşlı rehber tarihi yerleri tanıtıyor..bir  belgesel:Hürrem Sultan Camii…sultan evvela bir mimara bunu ısmarlamış fakat yıllarca bitmemiş ve Hürrem kızıp, Sinan Ustaya bu işi devretmiş... mihrabın tam karşısına bir sütun kondurmuş Koca Sinan ki, bu tür mihrabı sütunun eşi yokmuş..öyle dediler)
Jişte.. (espri ya ..ben bu ince espriden sırrı şöyle anladım bak..kimin kime secde-i hakikati değil mi?:).


birde eskiden hakim kadın gücü var mimaride..onun için o kadar zarifler..(bugün tüm dünyada tapuların yüzde 92 si erkeklerin üzerindeymiş ya ) …ve günümüzde kadınlar- onların eteklerine yapışık veledleri - yani aile camiden kovulup,pis, izbe ,yan odalara mahkum edilirken =serin,geniş,ferah,güzel tüüm mekanlar erkeklere ipoteklenmişken ..  hor görülen o eski zamanlarda bazı kadınlar,  parayı verip, en değerli mimarlara hünkar mahfili ile yan yana, ona eş değer mekanlar yaptırtabiliyorlarmış değil mi Sevdiğim?yanii bugün serin esen pek çok camide sefa süren erkekler bu sefayı kadın sultan devlet annelerine   borçlu.. hastaneler bile..vakıflar..çeşmeler..pek çok şey..mesela örnek bu sıcakta gidiniz..Koca Mustafa Paşa -Sümbül Sinan  camii..bu Bizans sütunlu serin ve güzel mekan..içinde erkek magandalar boydan boya yatıyor ve içeriye kadın alınmıyor ..nedenn ?kadınlar o camiye giremez.. gezebilir..oturamaz.. namaz olmaz..yan tarafa..
…………

Sevdiğim..sonuçç..Nasrettin Hocanın hatunları onu sürekli sıkıştırıyorlarmış..hangimizi daha çok seviyorsun diye..
hoca artık bıkmış bu zor durumdan ve hepsine gizlice birer mavi boncuk dağıtmış ve demiş ki her birine:”bak, böyle mevzu olduğunda ben diyeceğim ki çaktırmadan" mavi boncuk kimdeyse benim gönlümde onda".en çok onu seviyorum.sen sakın belli etme yoksa seni kıskanıp mahvederler”..işte tüüm hatunlar böylece mutlu mesut yaşamışlar.. şimdi Sevdiğim ben bu hali herkeste gözlemliyorum biliyor musun?.. aslında en güzel yöntem bu..herkes biliyor ama bilmiyormuş numarasına yatıyor ve mavi boncuğuyla kendisini kandırıyor..ben de.. bendeee.. bendeee…ve hala Seni Seviyorum..çünküü beniim hiiç mavi boncuğum olmadı, olmayacakta…nedennn?söylemiyeceğimm
JSen bull..

ve sonra Arkeoloji Müzesi..müze kartı alıyorum..birde sesli rehber..hımm..önce Babil..Sevdiğim, biliyor musun, Hititlilerin gözleri acaipmiş..o çivi yazısı tabletleri nasıl okuyorlardı hayret..öyle küçük ve ince ki, maşallah yanii..gittikçe insan nesli çürüğe çıkıyor sanki değil mi?ve hayret..ve o dönem insanları yazmaya hayranlarmış..her şeyi kaydetmişler her şeyi..ve yer döşemelerine bile yazı yazmışlar.. binlerce yıl önce, aynı bugün ki gibi fincan kullandıklarına bakıyorum..aynı benim şimdi taktığım gibi taş kolyeler,incik boncuk hep aynı..hem de öyle ince yapmışlar ki..kaplardaki en temel ,en eski desen su dalgaları..çintemani..hani tacı şeriflerin en tepesindeki 4 kapı 40 makam=servi-i kelime-i tevhid  sembolü var ya.işte onun aynından mühür bile var..ve hep o sembolün değişik değişik gül-rozet-rüzgar gülleri mühürleri de . tüm medeniyetlerdeki ortak semboller hep aynı, hiç değişmemiş..önce su..rüzgar.. ay güneş dünya,ok(alem) ve istisnasız, başka temel sembol yok…bu muazzam bişey.onlar Tevhid-i İslamı Tasavvufu biliyorlardı.. o günkü kamil kişi kimse, O’nun esmasına göre nefesi hikmet tezahürüyle hayat sürüyorlardı değil mi Sevdiğim…yani En Has Esma O’yduJ

Ya Rabbiii…Ya Rabbii..Sevdiğimmm…hani beni bırakıp gitmemeni söylediğim, tadı hatıra-i yad olan bir buselik izdüşümde Sen:” RABBİMİN İSMİ BAŞIMIN ÜZERİNDE ASILIYKEN NASIL KALKIP GİDEBİLİRİM” dediğin o esma neydi?.. bana da öğretebilir misin lütfen..


ve Eski Mısır,Yunan ,Roma bölümü v.b. Sevdiğim, ben anladım ki en incelmiş medeniyet Eski Mısır daymış..daha üstü yok..OSMANLI SANATINDA VAR TABİİ.bunu daha sonra yazmak isterim Sevdiğimm..eski Yunan ve Roma, onu kopyalamışlar..insan bedenini öyle putlaştırmışlar ki; tabii erkeği ..çünkü seyrettiğim belgesellerden onların neden erkek bedenine bu kadar tapındıklarını anlayabilirim.. kadın heykeli daha az…var ama az..erkek egemen..mesela kabir cenaze yemek ritüellerinde: erkek sunağında haşmetle uzanmış.. baştan ayağı örtülü kadını bir koltukta üzüntü ile oturuyor.. çırılçıplak genç bir erkek çocuğu ölüye içki ve yemek sunuyor…bu durumda onların ne kadarı erkek bilinmiyor tabii..cennet hayallerine bile bakmak yeter değil mi?bugün ki kendini Müslüman sanan insanların cennet anlayışı ile ne kadar aynı değil mi Sevdiğim?..bunlar cennetin amaları değil mi?.........ve arkeoloji müzesini gezen biri şunu da görerek anlar:var olan tüm heykel ve yontularda, en eski dönemde de örtülü,yarı örtülü ve çıplak kadının ve aynı ölçüde örtülü,yarı örtülü ve çıplak erkeğin aynı ve eşit olduğuna hayretle şahitlik edecektir...

oysa Eski Mısırda daha farklı bir sanat var..onlar Roma ve Yunan gibi düz mantık-beden değil daha ruhsal ve buutlu boyut çalışmışlar..madde  bedeni çizerken onun tüm aşamalarını da çizmeye çalışmışlar..bu Sümerli Babilliler de var..eşyanın nefesten tekamülünü olabildiğinde resmedip, heykelleştirmek esas amaçları olmuş..buda gösteriyor ki eski Sümer ve Mısır da, Yunan ve Roma dan daha fazla ilim ve irfan medeniyeti haiz idi..sonra Roma ve Yunanla iyice barbarlaşan insanlık,  manadan kopup, sadece maddi bedene takılıp kalmışlar değil mi?ve başkaaa..Mısır mumya tabutlarının içlerindeki ahret hayatının aşama aşama çizimlerini çok beğendim ama iyi gözükmediğinden anlayamadım. … birde Sevdiğim.. ilginç gelen Mısır tanrılarından biriydi ..Basted..kedi,aslan ve ay tanrıçası bir kişiydi..bu bana enteresan geldi..ismi de tabii..


ve sonra Çinili Köşk.kobalt mavi,firuze-kubbe mavisi,altın ..sarı ile mavi birleştiğinde tonlarca tonda yeşil elde edilebilir..(ben en çok ceviz kabuğu yeşilini ve zümrüt tonunu severim..haa bu arada fondaki yeşili beğenmedim
J…ama zerre-i nuri yeşilin tonları dehşet güzel..)ve kobalt lacivertin içinde kırmızı var,mor var..buradaki selsebili beğendim..tavus kuşunun kanatlarından akmasını da anlamlı buldum…ve Devlet-i A’li Hanedanı Osmanlı’nın ne kadar mütevazi yaşadığına tanık oldum..sonra yabancılara özenip; gösterişli saraylar dönemi başlayıp, çöküşe geçene dek ne kadar sıradan bir hayat yaşadıklarını da..ben okuduğum hatıratlardan dolayı  Topkapı Sarayında daima hüzün bulurum ..orası zevk ü sefa edilen bir yer değil, hiç olmamışta…uzun ömür sürme yeri değil gencecik yaşta soğuktan,romatizmal hastalıklardan göçmek için özel yer misali..ve sırf disiplin,sırf protokol,emir komuta,sırf kurbanlık fedailer yeri..Devlet-i Ali’nin mana isimleri =sarayın tüm protokolüne, nasıl isimlendirilmiş düşünmek lazım.. anlamak için..o insanlar bu manaları bilmeseler; ne bu renkleri,ne sembolleri, nede o isimleri odalarına veremezlerdi değil mi?nede 700 sene o ihtişamda yaşayabilirlerdi. şimdi biz cahilleştirildik de ondan.. unutturulduk.. hatırlayacağız inşallah ve aminn..tabii kötü adetleri, hatıraları,çirkin uygulamaları değil..iyileri..

Sevdiğim.. arkeoloji müzesinde umduğumu bulamadım yada henüz hatırlayamadım..sonraa Topkapı Sarayı yolundan Ayasofya haziresindeki sultanlar türbeleri..Aman Allahım..Devlet-i Aliye kurban verilmiş minik, minik, minik,……….. sandukalar..öyle çok ki..bunlar bilinenler.. ya bilinmeyenler..bunu anlamak için Devlet-i Aliye ye kul olduğunu bilen bir yönetim gerekir..sarayda yaşamanın bedeli..kolay değil..bizim ordu ve devlet yönetimi ne yazık ki, koltuk makam, mevki, akraba sevgisinden bunu henüz anlayamıyor..gerçek kulluk makamında olduklarından haberleri bile yok ne yazık ki..anlayanları da anlamamak için postalları ile çiğneyiveriyorlar…korku ile yönetilen bir devletten ne hayır gelir, sevgi ile yönetilen bir devletten ise sadece  tüm aleme hayır gelirJ….

Sevdiğim bak ben ne anladım..bugün, benim en sevdiğim padişah olan Yavuz Sultan Selim Han gibi bir mana padişahı gelmiş olsa ve O’da bir Bektaşi olsa..bu arada Bektaşiliğin için çook teşekkür ediyorum.. Sana çoook yakışıyorJ ve Sultan Selimin yaptığını yapsa…..ve asıl savaşlar cephede değil kalplerde kazanılırı(Senin en sevdiğin Sultan Fatih’i) en güzel uygulasa..ne Muhteşem Süleyman olur değil mi?Bu Gün Mülk  Kimin? ..sadece ve daima Hazreti Vedüd Allahımızın..


Ya Rabbimm..şimdi Ayasophia..içeri gireyim mi girmeyeyim mi bocalıyorum.. sanki vakti değil ve oruçluyum..gün çok uzun ve sıcak..ilk defa zorlanıyorum, çook susadım.buzlu suuu..içeri girince 19 a dek gezilebiliyormuş yaz saati..içerideyim..önce yukarısı..yolu hatırlıyorum ..ben çook yaşlanmışım ya huu..bunca sene nasıl geçti ve yol hala aynı
J..sonra aşağısı..aaa.. mihrabın önünde bir, minberin önünde diğeri iki kedi yatmış uyuyor..”pisi pisi” diyorum hiiç gözlerini bile açmıyorlar..burası eskiden güneş tapınağı imiş ve sonra bir kilise ve tekamülünü camii olarak yapmış dünyanın bilinen ve kullanılan en eski mabedi olarak biliniyor ..yani bu bastığım toprak, ilk dönemden beri sadece mabet için kullanılmış özel saha..

ne yazık ki Kabe yi dünya tarihçileri henüz bilmiyorlar ya ondan..Kabe hiç tekamül etmemiş.. belki de ondandır değil mi Sevdiğim
J..aslında şimdi aklıma bişi geldi.. o eteklerini kaldırıp koşan hiddetli heykel için…ama yazamam …neyse..ama hoşuna gitsin diye şunu yazmak istiyorum bak….Kabe’yi görüp ona doğru yürüdüğünde.. böyle.. yumuşacık siyah kadifeden yastıklara basıyormuş gibi havada,boşlukta yürümüştü..ve annesinin rahmine dönmüşlüğün huzuru vardı..yani aynı o hali hissedebiliyordun..ve “aaa!! bumu Kabe?!!.. küçük ve kare..kapkara.. hiçbir şey yok “derkenn..”aaaa!! bu nasıl görkem,bu nasıl cazibe-i tesir,nasıl haşmet,hiçbir şey yok ama bu tesir ne?!. bu cazibe ne?!.. dediğin şey.. asla ve kat’a bu Ayasophiada şu an yok. ne yazık ki yok..

mihrap..başımı yukarı kaldırıyorum..aaa biraz mihrabın soluna kalmış  gece mavilerine ve altına bürünmüş bir resim.. gülümsüyorum…hıımm.. hünkar mahfili..yukarı nasıl çıkılıyor görevliye soruyorum..”yukarı çıkamazsınız çünkü çıkış yok …oraya sadece Topkapı Sarayından yol var ..padişah oradan gelirmiş” diyor..sonra Sadi Tekkesi olduğunu öğrendiğim bölüme gidiyorum..ve o camide ikame etmiş, tüüm  ismini bilmediğim tekkelere onun indinde dua ediyorum..Hızır a.s sütunu..dilekler..ve Sevdiğimm..Ayasofya dan en son halimle şunu anladım..tüm camilerin en güzeli.. daha güzeli yok..anlamını ise Sen izin vermediğin için henüz bilemiyorum.. sadece içinden Hızır Geçen Adamdan öğrendiğim başlıklar var o kadar ve henüz ona vakit var..buraya az vakit ayırdım..hiç iyi gezemedim çünkü artık yoruldum ve susadım.. dayanamıyorum..Sevdiğimm ..

sonra serinmiş diye öğrendiğim bir mini camiideyim..sadece her zamanki gibi erkek milletine konfor olduğunu yaşayarak yine anladım..üst kat minicik ve iki pervanede, alttan elektiriği kapattıkları için çalışmıyor..nefes alamıyorum ve çıkıyorum.. sonraaa..Süleymaniye’ye doğru yürüyorum..buraya neden gelmek istediğimi bilmiyorum..ama geldim.Pazar ve hava kararınca tehlikeli bir yer..incin top oynar..Süleymaniye..tadilat bitmiş…ben çok beğendim..sonra,birazdan iftarda  öğreniyorum ki hiiç beğenilmemiş..16. yy dönemi süslemeleri kubbede yokmuş, ikinci boyama olan tanzimat devrini yenilemişler..ben çok beğendim..ilk defa böyle muhteşem görkemli bir mabedi baştan aşağı yepyeni gördüğüm için çok etkileyici geldi..kim bilir o dönem renkler, altın bezemeler nasıldı değil mi?akşam namazı için bu devasa camide yarısı çoluk çocuk, mihrabın arkasındaki o küçük iki saf sıra vardı…

dışarıdayım..aa bahçede pek çok kişi iftar pikniği yapıyor. çok güzel bir şey bu bence..ve Süleymaniye kuru fasulyecileri..tıklım tıkış hiiç bir masada yer yok..meğer cemaat buradaymış, ben görememişimJ.yer ararken biri bana doğru geliyor..tektaştan edebiyatçı Mehmet..arkadaşları ile iftara gelmiş.. gülümsüyorum.. bana yer veriyorlar..böyle bir yerde bu saatte tek başıma bakalım neler olacak diyordum ki.. oldu işte.. seviniyorum..teşekkürlerrr..biri Amerikalı. adı David’miş ..lisan öğretmenliği yapıyormuş bizim ülkede ve müzisyenmiş..öbürü onun arkadaşı edebiyatçı  ve çevirmeni..Diyarbakırlı..diğeri yayıncı..iftar bitti..Darüzziyafe’nin yanında, eskiden oranın zahire ambarı olan mekandayız..kahve..

“bizim çocuklarımız Amerika’ya gitmek için deliriyorlar.. siz neden buraya geldiniz ?” diyor çocuk..çeviri:”onlar sadece tv de gördükleri sahte Amerika’yı tanıyor ve özeniyorlar..çöpleri karıştıran aç insanları, evsizleri, adaletsizliği, soykırımları,zencilere yapılanları bilmiyorlar..hele Kızılderililere yaptıklarını hiç kimse bilmiyor..onlara yaptıkları işkenceleri ,soykırımları..ve Amerika’ya küfürler hakaretler yağdırıyor..onun annesi Sırp’mış babası İtalyan..”Amerikalı diye bir şey yok, hepsi göçmendir”diyor..ve Türkleri neden sevdiğini söylüyor..Türklerin kendi değerlerini bilmediğini de anlatıyor ..İtalyanların biz Türklerle aynıyız dediklerini de..

çocuk:”siz üzülmeyin diyor..siz de aslında Türksünüz..
Jben araştırdım ve yeni buldum ki Kırım tatar inadı,Arnavut inadı, İrlanda inadı aynı paralel hattan Amerika’ya gitmişlerr..ve zaten Kızılderililer de türk ya ..işte siz de otomatikman zaten amerikalı değil türksünüz..zaten hz Adem babamızda türktü ve bizim Ademimiz Hun-u NUH  as. türk..çeviriliyor..Davit dehşeti bir hayretle:”olamaz!!.. bu düşünce bir hastalık!!” diyor..çocuk çok mutlu tüm neşesiyle:” hayır.. tabii böyle olmadı..çelişki olmaması lazım.. o yüzden genler türk” J ..tamamm.. başka mesele kalmadı..haaa.. bu arada ..zaza kürdü olduğu için özel ırkı için övünen Mehmet le Diyarbakırlıya,yani  kendilerini kürt sananlara  dönüyor çocuk..”siz de Kırım türküsünüz..ama henüz seneye bu bölümü öğreneceğim.. Kırımlılar nasıl oldu da önce kürd ,sonra arab, sonra zenciye dönüştüler bir türlü anlayamıyorum”.. gülüyoruz.. Sevdiğim bu benim Kırım Tevhidi dersim ..tüm kırma ırkları kırarak yapıyorumJ)..köklerime sahip çıkıyorum ya ondan..gerçekte umurumda bile değil benim..dünyasal planım için sadece..yoksa ırkıma yok izmihlaldenim yani..ırksız ırk yaniii..forma giymemiş formsuz forumJ)…

ve heeep birlikte Beyazıt Meydanına gidiyoruz..ooo..sahneden biri beni yanına,ailesinin içine güvenliğim için oturtuyor..hastanede bir nazar ı yakalamak için bekleyen ve dostları ise  sahnede..meydanı, Sevdiği için münacat ve esma-i zikir ile çınlatıyor..ağlıyorum..ne etkileyici.bittii..tebrike gidiyoruz..sevinçle çocuğa diyor ki :”dediğini yaptım..seni geçirip dönerken dediklerini düşündüm..odaya girdiğimde çay içiyordu ve çorba  istemişti..konuşuyordu”..ne güzel değil mi Sevdiğim..sesimi duyduğunu ilk o an anladım işte ..teşekkür ediyorum..vee bir sürpriz daha..gece yarısı eve nasıl dönecektim..aaa bir tanıdık ..Gül-i Rana cd sinide alıp arabaya biniyoruz.. içinde  “küsmeyem mi şu feleğe, sattı beni bir keleğe, halvetiyem huuu,kadiriyem huuu,nakşibendiyem huuu,mevleviyem huuu,bektaşiyem huu , melamiyem huu” bile var….eve dek bu cd yi dinliyoruz..
teşekkürler Sevdiğimmm..bu güzel ve anlamlı, boll boll korumalı gün için..bana kalsa yolda bile  düşmeden yürüyemeyecek kadar dalgınım biliyorsun.. Sen olmasan ben adım bile atamam..

ve bu günkü seyahatlerim eski atalarımın hatıra-i yadı olduğundan bakalım zihnimi nasıl tetikleyip bana  yeni yeni hatıraları canlandıracak çook merak ediyorum..bulup hatırladığım her şeyin Sen olmasını diliyorum Sevdiğim…

Salı sabahı…sanki çağrıma yanıt..ülke sorumlumuzu hayalime izdüşürdüm Sevdiğim..belki teba-i halkını duydu ve bir şeyler yapacak ve halkı onu hayallerimde ilk defa  çok seviyordu.. hayret değil mi?…kadir bilen insanlar hayret..biri yükselmeye görsün hemen ayağının altından iskemleyi çeken ve kendi kendini yok etmeye çalışan dünyanın hayret ettiği bir halk..dünyanın göz diktiği,özendiği,hayran kaldığı bir hazinenin üstünde oturup ,onu ayakları ile tepeleyip beş para etmez insanlara özenen kendini hakir gören-görmek öğretilen  halk…

Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi:Sevdiğimmm..teşekkür ediyorum..bak bakalım doğru anlamış mıyım..yaşayan ölüler birbirlerine ne türde tezahür ederlerse etsinler, dokunabilir ve seslerini duyurabilirler ..lakin ve lakin yaşadığını sanan ölü hükmündeki  diri ölülerle asla gerçek yaşayan ölüler birbirlerine dokunamaz ve seslerini duyuramazlardı değil mi?şimdilik ancak böyle anlayabildim Sevdiğim.. doğrumu bilmiyorum..ama o şeyi çok beğendim..latife benden evvel hareket ediyor ya ve ………devam eden gölgeler misali..mesela bir şey önce kaotik ideaydı ,tahayyünü evvelden tahayyünü saniye intikal etti..sonra irade-i ses!!!?? Oldu ve hayali tasarım fiili eylemi madde oldu..aşama aşama asla bir ve beraber değilken kaptan kaba iç içe sıra ile doluyor ve kabı doldurup kemali hak ile yeksan olup sureta ayn-ı insan zuhur ediyor misali değil mi Sevdiğim..bu yazdığıma hayret ettim..hiiiç bilmiyordum şimdi sabahın yeni aydınlanan şua-i feyzinden olsa gerek..ben böyle şeyleri nasıl yazıyorum desem..hemen böbürleniyorum diye yine kızarsın değil mi?..bence muhteşem.. çook beğendim..benim ucubi kibrim bilem güzel.. Ya Rabbim Seni çookk seviyorum..benim kadar zır zır cahil birine neler nasip ediyorsun Ya Huuu..  bence sık sık yazışmalıyız….:)

eyy bad-ı saba..var git Sevgilime selam söyle..öptümmmmmm..hatta şımardım..hak ettim ya ondanJ ..nasılsa sevinçler ve kederler iç içe.. kaptan kapa dolup boşalıyor..hepsi benim ve hepsi Sensin..biziz..ve paylaşacak bişi olmadığı için Seni kimseyle paylaşmamaya karar verdim SevdiğimJ………….Sen istediğin kadar kendini herkesle paylaş..benim olan sadece benim kalsın lütfen…
imza paydan:)
ve Sevdiğim bu masal kitabı sahifeleri üzerinde hüküm sürenin Sen olduğunu sık sık bana hatırlatman gerekiyor değil mi?üzgünümmm..özür diliyorum..hislerimi duygularımla karıştırmamam gerektiğini ilk defa bu gece anladım..hisler daha derin ve saf idi..duyguda ise farklı şeyler vardı..bunu idrak etmek çok güzel..ama lütfen görüntü ve seslerimi kesmeden bunu yap.. lüttfenn..ve duydum ki bana göstermek istediğin tül desenli buzdan yıldız  pul koleksiyonun varmış..ne zaman istersen….her birini Senle zevkle deneyimlemek isterim tabii..Seni Seviyorummmm..

ve Sevdiğim ..bu masal için acele etmem lazım geldiğini hissettiğimden acilen yazdım..bilmiyorum güzel oldu mu.. ve bir şey beni rahat bırakmıyor ki, oda hislerim.. çook acele etmemi söylüyor..ve az evvel kardeşim aradı..”İkisi bir,Onları sakın  Ayırma” denilen, Çinili Şehrine birazdan yola çıkıyormuş.. ben gitmedim.bunu yazmamın orada olmaktan daha mühim olduğunu düşündüm..hem bir defa daha dayanamam gibi geliyor..Sence beni affeder mi? Senle bir ve aynı  ya hanii.. Sen affettiysen O'da affetmiştir değil mi Sevdiğim?...görelim mevlam neyler, neylerse her işi güzel eyler ve aminnn..
nur cihan
17.8.2011
nuralem7@hotmail.com
*****



******

YA Vedûd SULTAN


Buhara’lı bir veli olan Şeyh Abdül Vedud Hazretleri, Bizans devrinde İstanbul’da yaşamakta ve Ayasofya’da ibâdetle meşgul olmaktadır. Rivâyete göre

Birgün mânevî rical toplanır.İstanbul’un fethini müzakere ederler. Kılıç ile cihad edilerek fethine karar verilir. Ya Vedûd Sultan ise toplantıda Bizans’ın kılıç ile değil, irşad edilerek harb edilmeden fethini müdafaa eder. 


Şeyh Abdül Vedûd hazretleri fetih ordusunun attığı gülleleri, elleri ile tutup aman gavurcuklarıma bişey olmasın deyip geri atmakta, İstanbul’un fethini geciktirmektedir.


Durum Fatih Sultan Mehmet Han’a bildirilir. Manevi rical tekrar toplanır ve Cenab-ı Hakka Ya Vedûd Sultan’ın ruhunun kabzı için duâ ederler. Duâları kabul olur. Şeyh Abdül Vedûd sultan kuşatmanın 50. günü vefat eder ve İstanbul’un fethi kuşatmanın 53. gününde müyesser olur.


İstanbul’un fethini takip eden Cuma günü, Fatih Sultan Mehmet Han Ayasofya’yı gezip seyrederken, Terler direk denilen yerden ilahi bir nurun parladığını görürler ve oraya giderler. Görürler ki ilahi nurla kaplı beyaz bir vücud kıbleye dönük olarak yatmaktadır. Nurlu göğsünde kırmızı su ile Ya Vedûd yazılıdır. Ak Şemseddin, Sivasi Kara Şemseddin ve sair evliya dediler ki
İşte Padişahım, İstanbul’un 53 günde feth olunmasına sebeb bu zât idi. Allah’ın hikmeti ile İstanbul’un fethini rica edip, o gün ruhunu teslim eden bu ki, daha önce padişahımızı haberdar etmiştik. dediler.
Hemen bütün alimler, salihler ve fazıllar onun mübârek cesedini yıkamak istediler. O an Ayasofya’nın Terler direk tarafından, Merhum yıkanmıştır. Hemen defn edin diye bir ses geldi.
Sonra bütün şeyhler, Ya Vedûd Sultan’ın nâşını tabuta koyup onu şehid kapısına gömmek için yola çıktıklarında tabutu taşıyanlar kendilerini Eminönü iskelesinde buldular. Oradan bir kayığa bindiler. Kayık kürek çekmeden ve yelken açmadan kendi kendine gidip Eba Eyyub El Ensari hazretlerinin yakınına geldi.
Tabut Allah’ın emri ile hemen kayıktan çıkıp orada kazılmış, bir mezarın başında durdu. Tabutun arkasından bütün gâziler, âlimler gittiler. Mezardan Ya Vedûd sesinin gelmekte olduğunu duydular. Sonra mübârek naşı o mezara defn ettiler. Rahmetüllahi Aleyh...//mollacami.net ---ücharfbeşnokta//
***********************************

12 Ağustos 2011 Cuma

ŞEY’ lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-24



ŞEY’ lerin  GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-24

Memnun Olmuş Şecere –i Maya-i  Tohumu Aşk-i Muhabbeti Muhammet için..

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın?..ben gayretkeşsiz; fekatt ,yine de çook iyiyim.hatta pekbikeş memnunum..son 1-van dolar masalımdan memnuniyetinle  çook zevk-ü keyif aldım…yine ve her daim öyle mutlu olmanı dilerim..insan senede bir defa doğmaz ki..her nefeste, her an, bir anış-bir hatırlama ile yapılan kutlamayı unutma lütfenJ….ve yağmur..rahman..rahmet..öyle bir hawwa idi ki, inattt,yağmamak için nasıl direndi direndi…ve dayanamadı ,yağdı..bak!! ne güzel rahatladı ve hawwanın sıkıntısı aydınlayıp bertaraf oldu değil mi?ve ortalık serin esintili…tam bana göre..hava-i nefes konusunda böyle eserek  gittiği müddetçe huysuzlanmam hem, değil mi?:)

ve Sevdiğim 1-van dolar masalıma unuttuğum bir şeyi yazacağım şimdi:Hiram usta.yani mürşidi kamil ..BEŞERİ BAŞTAN AŞAĞI YIKIP, TÜM ŞARTLANMIŞLIKLARINI DARMADAĞINIK EDİP, YENİDEN TEK TEK-TUĞLA TUĞLA ÖREN-HALİFE İNSAN-I KAMİL YAPAN…
ve Sevdiğim buraya Haybabamın bir sözünü yazmam lazım geldiğine inanıyorum. Bak:”
dolar alırken sahtemi değil mi bakıp araştırıyorsunuz da ,mürşid ararken neden sahtemi değil mi bakıp araştırmıyorsunuz?!!!”J………..

illuminati=aydınlanmış olan kişi..kandil..iç gözü-gönül gözü ile gören..NUR DAĞINDAKİ HIRA MAĞARASINDA YENİDEN DOĞAN=hz.  AHMEDİ MAHMUD MUHAMMED MUSTAFA …….sanırım artık anlaştık..

Sevdiğim tam bir senedir, ayağım ve dizlerimdeki problemler yüzünden yürümekten mahrum kalmıştım ya hani..işte yeni postallarımla tekrar yürümeye başladım..gece yarısından sonra bazen aşağı iniyorum..ıssız..sakinn..huzur dolu..bakalım işe yarayacak mı?..eskiden o yürüyüşlerimde ne acaip tefekkürlerim olurdu değil mi?devletimiz sağ olsun; halkım hastalanmasın-sağlam kafa sağlam  vücutta bulunur  diye herbi yana kondurduğu o spor aletlerini de senelerdir-tüm içinden geçtiğim evlerimin hemen yanı başında olmalarına rağmen-  ancak ruhsal halim yeni elverdiğinden  ilk defa deneyimliyorum..yaşlanıyorum ya ondan ..ölmeden bedenime yaptığım ihaneti düzeltebilmek istiyorum belki de..bakalım eskisi gibi olabilecek mi?sanmam ama olsun, önemli olan çabalamak..geceleri gökyüzüne arada bakıyorum hala..şehrin ışıklarından hiçbişey gözükmediği için tabii ki bir şey anlayamıyorum.. çünküüü bir şey göremiyorum.. bakalım, nasıl öğrenebileceğimi çook merak ediyorum..ve SENİ SEVİYORUM..

Sevdiğimm.en son kaldığımız yerden hatırlayabildiklerimle devam ediyorum bakk..TV de ramazan..ilgimi çekenler olduğunda izliyorum..en gerzekçe bulduğum iftar yemekleri hakkındaki standart bilgiler ki =doktorların bir türlü öğrenemediği ise her insanın ne kadarla doyacağı standart değil:bünyesine,alışkanlıklarına,o anki ruhsal ve bedensel sağlığına göre hep değiştiğiydi..sen incinmiş ve alınmış birine açlıktan ölse, öyle bir anında yemek yedirebilir misin ki?o hal geçecek, öyle ancak yer…yemek olayını standardize etmek kadar saçma bişey olabilir mi?  birde kişilerin bööyle uzun ve sıcakta oruca dayanabilme sohbetleri..çok aptalca buluyorum..hayatımda ilk defa bu kadar kolay oruç tuttuğumu bu yıl fark ettim..oruç gibi bir ibadeti,yada yapılan bir şeyi bu kadar aşağı çekmek..ne iğrenç bir şey.tutan zaten tutuyor,hastalar zaten izinli, tutmayana  ise bahane mi yok yani?...boş  verr..


ve hadislerle alakalı bir konu vardı ..o gün ilk seyredişimdi..masal sonrası..emaneti ehline vermekle alakalıydı.. çok alındım..çok fena yine dağıtıyordum az daha..sonra salatta birden ağlamaya başladım..ben hiçbir şey bilmiyordum ve kendi kendime neler yazıyordum, çok ayıptı..ama çok ağırdı..sonra o tesir..iyi geldi tabii..ama ben layık mıyım diye her insan sorar ya ve bir türü kendisini buna layık bulamaz, o yüzden..bence herkes aynı durumda değil mi Sevdiğim?..birde memnun olmuş ağacı tefekkür beni ürkütüyor..başıma yine neler gelecek v.s..beni yine ne kadar aşağı atacaksın filan..asıl ;başka başka alemlerin varlıklarını kendi cinslerinden olanlarla deneyimlerken asla kendi cinsimin olmayışı, yani  kendi cinsimden olan Seni  ne görebilmem,ne dokunabilmem ,nede konuşabilmem beni üzüyor..kendimi kendimden uzaklaştırıyor sanki..bu yalnızlık çok hüzünlü biliyor musun?..bu hüznü daha sonra yazarım belki..neysee..ve sonra yine yazmaktan vazgeçiyorum tabii..vee tüm bağlantılarım her zamanki gibi gidiyor..görüntüler,sesler…ağlıyorum..sinirleniyorum..bunu nasıl hissedip yaptığını bir türlü çözemiyorum…ve yola devam ediyoruz tabii..ama bak, ben bi işe yaramam unutma lütfen..

ve senelerdir ilk defa tv de haber izlemeye başladım Sevdiğim..aslında tam bakamıyorum henüz..sıkılıyorum..yavaş yavaş..birde Yamak Ahmet adında saray mutfağını anlatan bir diziye baktım 3 defa..güzeldi..tv ciler ancak akıllanmışlar değil mi? benim için özel ve anlamlıydı..SOĞANLI  YUMURTAYI  YANLIŞ  PİŞİRDİ  BENCEJ..tabii ki Senden bildim yine.. orada Mimar Sinan’ın Mihrimah’a aşkını anlatan usta, çırağının :”sevdiği, aşkını sezmiş mi peki?” sorusuna şöyle cevap verdi..”onu bilemem ama sevgiyi sezmeyecek bir varlık yoktur..eğer oda seni seviyorsa olan her şeyi anlar Ahmet”..bu cümleyi çok beğendim ..kaydetmek istedim..çünkü benim hayata ve olaylara bakışım bu cümle gibi ya ondan..

birde seneler sonra ilk defa internetten gazete başlıklarına bakmaya başladım..hiç bir şey değişmemiş ne tuhaf değil mi?bir tanrıyı yatırıp uyutan akademisyen “teravih  namazı yok” demiş..bundan 18 yıl evvel ..bir kitap fuarında imza standından  koridora çıkmış ve kıpırdamadan bakan birini hatırlıyor..ve gerçekten de her zaman söylediği gibi boyu kadar kitap yazdığını hayretle seyrediyor ve o bakıştan başka stantlara girerek kaçıyor..Evvel Zamanına gelirmiş o eskiden, böyle evrim geçirmezden evveli tabii..demiş ki Evvel Zamanı:”onun ilmi kibir oldu..”Allah hepimizi bu ucuptan korusun ve aminn..şöhret afettir..Allah bizi şöhretten korusun ve aminnn..


ve hz Pir Mevlana’nın bir sözü var ya hani ,hatırladığım kadar:”iyi adet bıkanlar hayırla yad edilirler,kötü adet bırakanlarsa lanetle” değil mi?bunu  neden yazdım?çünküüü..hazreti Fahri Alem Efendimizin bir hadisine uyabilmek için tabii..”haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”bu milletin artık üzerinde  oynanan oyunlara dur demeyi öğrenmesi lazım..birileri çıkıp :”bizim ordumuz dünyanın en güçlü ordularından.. neden birkaç çapulcu zır cahil çocuk dağa çıkıyor ve zavallı anaların evlatlarını şehit ediyor ,yuvaları dağıtıyor ve kim-kimler- içeriden –dışarıdan-kim onlar ki,bu katliamı yaptırtıyor ve nedennn???!!! “diye sorabilmesi lazım..bir günlük işleri varken seneler seneler geçiyor nedennn?ölenler onların çocukları değil de ondan..öldürenler maşa ..asıl o maşaları tutanlar katil değil mi? bu kanlı oyunu oynayanlar unutmasınlar ki oyun oynayanların en güzeli  EL MUDİL OLAN  YARATICI ALLAH dır..
…….

gece bir an..sarışın ve bembeyaz naif ötesi bir peri..öyle güzel ki, o bir peridir diye seyrediyorum..Sevdiğim peri ne demek,ve neden sarışın?Leyla gece gibi saçlı olmaz mı ki?kömür karası gözlü ayrıca?bu neden böyle soluk renkli?:)…ve Sevdiğimm..insanların bin bir acıya dayanarak yaptırdıkları tekrar,tekrar,tekrara estetik ameliyatlarla  dönüşerek düştükleri tek tip resim var ya hani..silikon vechi..onun ideası orijini misaliydi
J..ve bir defa daha şunu anladım Sevdiğim..hani o merdivenlere uzanmış uyuyan güzeller güzeli vardı ya..işte ..bak..insan aslında ideal olan gerçek güzelliği bir şekilde hissedip hatırlıyordu,seziyordu..ve bir türlü bu dünyadaki kaba,sufli,sürekli bozulup deforme olduğundan heeepp tamirat gerektiren heykelini beğenmiyordu..o sezdiği hakiki güzelliğini her tür acıya katlanarak,ölümü bile göze alarak istiyordu..ve animasyon filmlerinde sliuetlerin kontürleri…yani insan hep güzellik peşinde ömür tüketiyordu.bunu takıntı haline getirip kendine tapanların acısı bir yana; bunun farkındalığına erip, kendini göremeyecek gözlere sahip olduğunu bilenlerse, güzellik için seçilmişlerde bunu zevk-ü sefa ediyorlardı değil mi?

ÖZEL İLETİJ..öööle otur.. belll belll seyret..yaklaşmak ,dokunmak yasak..ellemek yasak..konuşmak yasak..seyretmek serbestJ..ışık doğudan yükselirmiş ..pehhh..ışık O’nun yörüngesizliğinde kayıptır aslında kayıp..vakta ki canı ister perdeyi kıpırdatır ,ışık sana sen ışığa doyar misali…           ya yanındaki…Sana sahip oldukları için kurum kurumlananlar,dokunanlar,her sorusuna cevaplar alanlar,her an yanında dostun olup gezenler Senin kim olduğunu ne yazık ki bilmiyorlar değil mi?hüzünnn…en uzaktaki neden uzakta tutuluyor,görmesine,dokunmasına neden izin verilmiyor ?en yakınındaki” Sana Seni soruyor” ve cevap veremiyorsun?ve hüzünle cevaplıyorsun cevabı içinde olan anlamı…I:IIII… o anlar mı sanıyorsun?..
……………..

bir masal kitabına dalıyoruz.. geçen masalıma İstanbul Tarihi hocamdan bir cevap geldi bak..belki de istediğim olacak sanırım, değil mi?yeni bir eve taşınmışım..kapımın önünde çiçeklerim var..hortumla sularken, aaa bir aşağı bakıyorum..acaip merdivenler, dolana dolana aşağı iniyor,çook yüksekteyiz..hocam elinde antika bir kutu ile geliyor..açıyor..içinde minik minik iki sıra halinde dizilmiş siyah bazalt-granit beyaz kontürlü biblolar var..kaplumbağalar peş peşe..bunları herkese göstermediğini söylüyor..bilinmezlermiş..çok  da pahalılarmış..ama bana 7 kaplumbağa biblosunu 80 liraya satabilecekmiş .öyle diyor..elime alıp inceliyorum..”acaba diyorum 7si de  kaplumbağa olmasa. başka şekillere dönüşen kaplumbağalara bakıp” onlardan da olsa”….. ve kitabı kapatıp uyuyoruzzz..


 kitabın sayfasını ertesi geceye çeviriyoruz Sevdiğim..davet varmış..otobüslerle insan taşınıyor…köy..tüm dolaplar tıka basa misafirler için doldurulmuş..ev sahibi çocuğa sesleniyor..ona bi şey verecekmiş ama sesi emredici ve sert..çocuk o şeyi istemiyor.. ses vermiyor ve düşünüyor..”ben sorumluluk istemiyorum..o kocaman evi süpürmek istemiyorum..ben iş yapmayı sevmiyorum,yapamıyorum,alerjim var”J…ama birazdan emre itaat edeceğini de biliyor..bu esnada gözükmeyen ev sahibi gözükmeyen bir devlet adamı ile duvarların ardında konuşuyor..çocuk başka bir yerde olan görüşmeyi dinliyor nasılsa…”ben bu evden evvel 2-3defa villaya başladım ama olmadı..bir gömü vardı ki henüz o bulunmadı “diyor..ve Sevdiğimm her şeyim yine o darphane altınları..öğlen 12 renginde.. bembeyaz yalap yalap..ve üstlerinde yine hiçbir damga yok..böööyyle yukarıdan aşağı saçılarak dökülüyorlar….ve kitabı kapatıp uyuyoruzzz..


uyanıyoruz.. tefekkür ediyoruz..
süpürgeci hayalleri..koskocaman bir dükkanı meydan süpürgesi ile süpürenin müzikli meşrebi için, biri ikaza geliyor ki; içeriden başka biri ,onun meşrebinden dolayı olduğunu söyleyip, ikaz edeni uyarıyor..Sevdiğimm..beni kınayanlar olduğu gibi anlayanların eşit olacağını bundan anlıyorum..meşrebime itiraz edemem çünkü benim için en uygunu bu..tek sorun, hayatında tek bir şarkı sözünü ezbere okuyamayan, ne sese, ne kulağa, nede musiki hakkında en ufak bir bilgiye sahip olamayan birinin bu derece müziği sevmesi değil mi?belki hayallerinde hiçbir dünyasal müziğe benzemeyen güzellikteki o müzikleri,meleklerin şarkılarını duyduğu içindir değil mi?bilmeden hep o ahengi arıyorum sanki..süpürgecilik ne bilmiyorum tabii..ben temizlik yapmaktan nefret ediyorum ve tozlu bir ortamda yorulduğumda korkunç bir canavara dönüşebiliyorum, ona göre
J…..


sanki yine Bektaşi demlerimin izini sürüyoruz gibi hissediyorum Sevdiğim..hayallerimdeki Arafat’ın eteklerindeki o Hacıbektaşoğulları Dedelerimin vakti..biliyorsun ki, benim için tek Bektaşi Sensin..Senin bektaşi olduğunu nasıl anlamıyorlar hep hayret ediyorum biliyor musun?..bunu yazdığım için bana kızmazsın değil mi?
Jçünkü söylediğimde kızmamıştınJ..

bugün Cuma..arkadaşlarıma iftar vereceğim..gece yaptığım tatlıyı, bell bell tv izlerken fırında unutup yakıyorum..Ya Rabbim yarım metre ötemdeki şeyi kontrol edemiyorum daha yani..kömür oldular, çöpe gitti..ama Sana tarifini vereyim bak..yufkayı masaya seriyorsun..içine sıvı yağ,tahin,toz şeker,ceviz içi  serpiyorsun..yufkayı ortadan ikiye bölüp rulo yapıyorsun..yağlıyor ve pişirip üstüne pudra  şekeri serpiyorsun..enteresan bir tadı var bence..neyse vakit henüz öğlen ,akşama daha çook var..gece çook eğlendik..çocuklarımızda tabii..


pazar sabahı..Bandırma için gemideyim...ön salon..öyle pek kalabalık ortamları bilmeyen ben sanki uzaylıyım..bir ben zahirde kalmışım yahu…herkes saf hakikat olmuş..İslam çul ,çaput saç,kıl dini değili bir ben anlayamamışım henüz ne yazık ki..tarik ehli hepsi bunların, hepsi full hakikat..hani Nasreddin Hocaya sormuşlar:hocam dünyanın merkezi kutbu neresidir? diye..hoca:eşeğimin arka sağ ayağının bastığı yer dünyanın merkezi kutbudur demiş ya ..işte benmerkez kutuplarının diyarında merkezim  kaçtı yaniii..bunun keyfini çıkartıp seyretmek istiyorum…bu kadar veli-i dostu kutbu deneyimlemek…süperrr..kutuplar hem serin olur değil mi?


kahvaltı etmeyen bir tek ben görünüyorum… hemen herkes sayfiye kıyafetlerinde..karşımda Avrupalarda okuyup yaşamış geçkince bir hatun var..yanında  çook yaşlı annesi..yanımdaki dr ,belki de eşi..:)sonra..dr. gemideki anons için diyor ki: “yakında Arapça anons duyarsan şaşma”..ve Denmarklarda yaşamış o bayan hemen piiişşik dior:”katiyyen öyle bişey olamaz hayatım.. Arapça evrensel bir dil değil..bir defa İngilizler çook asiller, asla buna izin vermezler..düşünsene ilkelliği”..birazdan klimalardan üşüyen annesine paltosunu giydiriyor ve başına da kulakları üşümesin diye boynundaki yemenisini bağlıyor..hep beraber gülüyorlar… (ben, süslü püslü ve çağcıl ,insanları hayran edecek güzellikteki kişilerin onlarsızken ve kumaş parçaları ve makyajla nasıl değiştiklerine hep hayret etmişimdir Sevdiğim biliyor musunJ)teyzemin tırnaklarında çimgene pembesi ojeleri de  bu halinde çok hoş duruyor üstelik..kızı diyor ki:”anne eline süpürge ve bez versek ve hadi hemen temizliğe başla desek”..eğleniyorlar ,tabii haklılar…J…onlar aşmışlar bu durumu ..kültürlü,medeni ve evrenseller..o ingiliz aksanı ile ingilizce bile konuşabiliyormuş üstelik..ben henüz Türkçe bile konuşamıyorum ve dünyada henüz hiçbir ülkeye de gitmedim..tekamül çarkımın ilk basamağındayım ya ondan=PARYA=ama bir dairede  en sondaki ,en dipteki, en zirvedekine en yakın olandır değil mi SevdiğimmJ) ve sonra ..kahvaltıları bitiyor ,neden sonra teyze, kızına fısıldıyor..Ramazan ya ayıp mı oldu? der gibi..kızı hemen şöyle diyor:”benim hiiç öyle acaip  akımlarla işim olmadı anne, asla da öyle tuhaf düşüncelerle kendimi kaptırmam”..birazdan o kalkıyor..nedense o koltukta oturamıyorJ..bende çok sıkılıyorum oradan .. son bir saatimi dolaşarak geçiriyorum…ama sesimi hiiç çıkartmıyorumJşimdiye dek..vee..kaydettim ..:)

ve ben kendi gerici,yobaz,çağdışı,örümcek kafalı,irtica halime bakıp gülüyorum..kaç yüz kişiye bir kişiyim..korkacak ne var ki?benim  beynim onlarınkinden daha cıfıt çarşısı üstelik..kendimi ancak böyle kontrol edebiliyorum ya ondan
J…..


Tekke camii..çocuk ağlıyor,ağlıyor,anlatıyor..anlatıyor,ağlıyor..ben sizi toprak altına koyamam ki,yapamam..burası sizin makamınız ,biliyorum ki burada değilsiniz,Siz HUU oldunuz,nefese karıştınız,her şeydesiniz,HER YERDESİNİZ..ben size layık değildim..O oldunuz..O, bana çok iyi davranıyor..O’nu hiiç  göremesem de beni koruyor,gözetiyor..her şey gittikçe daha güzel ve anlamlı oluyor.. ben çok fena aşık oldum..ama o zamanki gibi değil, katlanarak artan anlatamadığım bir şey..bunun için teşekkür ediyorum..ağlıyor,ağlıyor anlatıyor..Sizi hak etmiyorum..teşekkür ediyorum..teşekkür ediyorum..Sevdiğimm bak şimdi bunları yazarken yine sağanak yağmur başladı biliyor musun?:)..

sonra pembecikin evindeyiz. Mardin’den gelmiş bir yüzük hediye ediyor..çok güzel..masmavi çoook kesimli  kubbe –taç şeklinde ve etrafı rengarenk taşlarla bezenmiş, gümüşten..işçiliği bile çok anlamlı bence..bu bana Horosan’la her yana yayılan mavi kubbeleri hatırlatıyor nedense..Türklerin izi geçen her yerde kubbeler mavi olurmuş..hatta duydum ki aslında hz Peygamber  Efendimizin kubbesi de maviymiş ama  çöl vehabisi zihniyeti  O’nu  yeşil bir maddeyle kapatıp kaplamış..ben o binaya giremediğimden,o kaplama kubbeye çoook bakmış ve nedennn?, altında ne var? diye kendime çook sormuştum..demek ki içimdeki şey bunun farkındaydı..o kaplamanın altında nasıl bir mavi var?:)…VEE...bu aslında hiiç önemli değil benim için artık biliyor musun Sevdiğim..çünküüü mavinin zahirdeki tezahürünün yeşil olduğu çook zamandır anladım da ondan..


sonraaa pembecike bir telefon geliyor..konuşuyorlar.o kişi benimle de görüşmek istiyor..tanışıyoruz..konuşuyoruz..hatta latifli hayallerimizi de..bu masala kayıt için izin istiyorum..dilediğiniz gibi bu sohbette tasarrufta bulunabilirsiniz, çok memnun olurum diyor..o çok zarif biri..muhteşem dualar edebiliyor..ismi Süleyman  Süne..70 lerinde sanırım..eşi ne vakittir hastanedeymiş, onu bekliyordu..Evvel Zamanın ve O’nun sevdiklerinin hem talebesi  hem de dostu..hatta Medine’de Ali Ulvi Amcanın bir sohbetindeki konuşmayı da anlatıyor.bu sohbette pek çok zat hazırmış ,anlaşılıyor..

geçen sene beraat kandilinde yaşadığı bir şeyi aktarıyor..o çok zarif tabii.. ben o lisandan bihaberim.. çünkü zamane velediyim ya ondan.. Evvel Zamanım latifmiş, hatta içi gözüküyor ve tüm iç organları da şeffafmış..ve ona  büyük bir kalabalığın ortasında beraatıni uzatmış..konuşmasını yapmış ve demiş ki şimdi sizi görevlendirdim ve bana bu insanların beratını yazmakta yardımcı olacaksınız..o layık olmadığı hakkında özür beyan edip af dilemiş..ama gelen emir cevap olmuş.. anlatıyor, anlatıyor. çocuk da bu esnada hatırladığı dostu ismi gibi cismide Latif olanı anlatıyor..karşıdan haşyetli sesler geliyor..çocuk bu tür şeyleri neden hala hiiç anlayamadığına hayıflanarak devam ediyor:”benim içinden çıkamadığım bir şeydir bu mesela ..düşünün ki başka birine latif haliniz asla değemiyor,çünkü onların maddesi aynı değil..değemiyor bile, hatta yasak.ama  taptaze nemli kabir toprağının üstüne, içinde hiçbir şey olmayan saf  şeffaf bir Latif bedenle bu madde beden, nasıl özlem ve sevinçle kavuşmanın heyecanı ile sarmaş dolaş ağlayabiliyorlar peki? Süleyman Efendi hazretleri çook güzel dualar ediyor..bizi Konya’ya bekliyor..şimdi diyor :”sizin için hz. Pir’e  bir Yasin okuyacağım”..çook teşekkür ediyorum..

şimdi Evvel Zamanımın Devlethanesindeyiz..:)ama çok harika yaaa..inanılmaz bişey Sevdiğim..bu kadar mahrem olmak süper..hane sahibesiyle çok iyiyiz..görmen lazımdı..:)bizim bir telefon konuşmalarımız var, öyle komik kiJ.. şükür namazı bile  kıldım O’nun odasında..inanılmazdı..gülerek Ya Rabbi newagestormuyla da böyle olayım bile dedim..ve o kadar eğlenceli bir sevinç vardı ki Sevdiğim, bence duam kabul edildiJ….ters tepme ihtimali üstüne düşünmemeyi tercih ediyorum tabiiJ..

ve cami…pek çok kişi gelmişti.değişik değişik kariler vardı ve arada cumhur bile okudular…çok güzel oldu.sonra  devletlimizle eşi pastaneden hoşmerim ve iftarlığımı verdiler
J…eşe uyarıda bulundum..onların içine iyice girmek üzere olandan, uyarıldığıma dair uygun bir lisanı hal ile tabii... bugünde burada ya ondan..ikazıma teşekkürler aldım..

gemideyim.dün gece uyumadığım için perişanım..iftarı bekliyorum..ön salonda benden başka oruç tutan olmadığını gözlemliyorum.. dış görünüşümde ;kumaşlar ziyan olmasın, ahilik esnafı kalkınsın tarzında ya hani bazen, işte yine öyle kat kat katımJ…ben onlara bu sıcakta sıkıntı yapabilirim ki, haklılar..ama onlar gibi olmasına henüz izin verilmemiş,  tekamülü olmamış bir bireyim..üstelik şalını başına nasıl örteceği bizzat uygulamalı olarak En Büyük Tek Efendi tarafından gösterilerek öğretilmişim..bu kıvanç verici bir şey belki de ..bilmiyorum belki de uyarıdır..”(çünkü benim iç alemim çırılçıplak ya hani, birde tüm günahlara karşın eğer korunmazsam apaçıkım..)  şalın iki ucu bazen yakaların omuzların önünden salınacak ve bazen de yakaların-yenlerin- omuzların ardına bırakılabilecek..duruma göre yani..beğensek de beğenmesek de böyle devam edeceğiz..ki ,bunu öğreten bile böyle örtünüyorsa kimin haddine beğenmedim diyebilmek yani..önemli olan söz dinlemek..emre itaat etmek..emri veren  EMİN BELDE-İ EMİR önemli..

 ve yeni akım tefekkürlerimle artık şöyle düşünüyorum:bunların hepsi Allahın gizli dostları evliyaları..şimdi seyahatteler,belki de hastadırlar,onların kalbi temiz, benim gibi zahiri ibadeti aşıp geçememişlerin onları kıskanmaması lazımJ ve Sevdiğimmm..ön salonda ve diğer taraflarda yine  aşırı sıcaktan dolayı ben gibi biri yoktu neredeyse..ilk defa kendimle çook eğlendim..çok hoştu..Avrupanın göbeğinde  zahire takılmış biri gibiydim.kendimi yabancı gibi hissettim..ama ben yabancı olduğum için bana  misafir gibi davranıldığını da fark ettim.. karşımda yeni sevgililer vardı..çok özel haller sergiliyorlardı ,vıcık vıcık sürekli..sevgiyi tezahür edemeyen bir millet değilmişiz meğerse ,hatta yatak odası kıvamında cesur olanlar bile varmış..tebrikkk..tabii hiç birimiz ilgilenmedik..bakmamaya çalışıyorduk..biz bedeni medeniydik ya ondan..iftar vakti gelince rızkımı çıkardım.. nevalandım.. yanımdakiler güldü..bende güldüm..

hakikat ve batıl ayrımında yine çuvalladım yani Sevdiğim anlayacağın..hepimiz kendi manamızı yaşıyorduk..ve bu hakikat  harika bir şeydi..

evimmm, evim, güzel evimmm..uykusuzum..ne olursa olsun insanın kendine ait dört duvarı ,bir çatısı, bir kapısı, boydan boya sürgülü pencereleri yemyeşil bahçeye bakan bir kulubeciği olsun ve herkes amin desin inşallah ve amin..:) ve şimdii yağmur sağanak sağanak yağıyor Sevdiğim..mutfağın sürgülü camını açtım..karşımda iç içe bir bina var ne yazık kiJ.(tülümü perdemi açamadıktan sonra……)beyaz teneke saksısında çok çekici duran mor ortancamı da pencerenin geniş mermerine koydum..bu arada cabbar bir koskocaman yaprak daha açtı..kocaman fanusunda mavi-beyaz-mor –siyah cam parçalarının içinde yüzen turuncu balık hulkide çoook memnun..

Sevdiğimm..ben hayatımda hiiç olmadığı kadar mutlu ve huzurluyum biliyor musun..inanılmaz bir şey..ilk defa hayattan keyif bile almaya başladım..hayatımda ilk defa bu kadar tertipli ve düzenliyim..henüz tam başaramasam da; zamanı, yavaş yavaş sakince, her nefes zerresinden haz alarak geçirebilmeyi diliyorum artık..çünkü Senle bir  ve beraber olduğumu hissettiğim o bazı anlarda bunu yaşayabiliyorum ya hani.işte bunun her anıma yayılmasını diliyorum.inanılmaz bir şey olurdu değil mi?muhteşem…bana tüm bunları yaşattığın için teşekkür ediyorum..o kadar acı ve karanlık dolu zamanları yaşamasaydım ve o şeylere dayanamayıp terk edip gitseydim bu anlamlara asla eremezdim biliyorum….

ve geçen  sabah Sevdiğimm..son masalımdan sonra yine yokluğa düştüğüm hale cevaptı..hatırladığım bembeyaz bir sevinçli yokluğun ortasında, varlık dersini işlediğimiz di.. gözlerimi açtığımda ise düşündüğüm..

"orada hiç bir şey yok,karanlık,orayı istemiyorum...yokuz..hiç kimse  yokk!!" diye perperişan ağlayan çocuğa tüm ciddiyetinle: "bak Bana..Ben varım değil mi?...buradayım..

çocuk hiç durmadan ağlayarak:"yokuz,hiç bir şey yokk!!!..Zaman:sen bana inanmıyor musun?!!!.buradayım ve yanındayım..varım..bakk  yaşıyorum..buradayım" deyişini..

o zaman -ne sen varsın ne ben- neyi paylaşıyoruzu bırakmak mı lazım peki Sevdiğim?Seni hiç kimseyle paylaşmak istemiyorum, eğer varsak tabii...yaniii..


SENİ SEVİYORUMM..SEN BENİ SEVMESENDE, İSTEMESENDE ARTIK FARKETMEZ..BEN SENİ BÖYLEDE S
EVİYORUM..ÖYLEDE,ŞÖYLEDE SEVİYORUM..
nur cihan
12 .8.2011
nuralem7@hotmail.com