17 Ağustos 2011 Çarşamba

ŞEY’ lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-25


ŞEY’ lerin  GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-25

iyi yolculuklar Efendim..GÜLE GİDİNİZ..GÜL'E  GÜLLE GÜL OLARAK  ERİNİZ..yolunuz açık,arş-ı rahman olan kalbiniz nur-u sürür dolsun..BEN AŞKIM DERDİNİZ YA ..AŞK OLSUN ..AŞK OLSUNN..takipçileriniz ışığınızı her daim bulsunlar ve aminnn.bu masal yoldakine ÖLMEYEN DİRİ VE HAY OLARAK EBEDEN YAŞAYAN BİR AŞK YOLCUSUNA CEMALİ HAKKA  adanmıştır…

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
bu bölümü Aliyyülala makamında yazabilmeyi çook isterdim.. lakin, musikiden hiiç anlamıyorum biliyorsun..bu makamda bir dinleti izledim geçende ve şunları anladım..daha müzik başlar başlamaz ağlamaya başlayan bu masal çocuğu bittiğinde bile o tesirle ağlıyordu..hem de tüm  görsel dinleti boyunca..çok acaipti..sanki benim Ruhumun makamındaydı ve o aç kaldığı bir şeyi tüm hasretiyle kana kana içiyordu..çok tuhaf bir şeydi..bedenime bağlı, maddi –bey’im olmayan- beynim zerre kadar bu işten anlamıyor.. fakat, Ruhuma saygı duyarak O’nun HİSSİ etkisinde kalan kalbimse bu musikiyi kıpırdamadan dinliyordu..bu kadar anlatabilirim Sevdiğim.. bu kadar..o şarkılar geçerkenki vechte uyanan o yumuşak ve aydınlık hisler ne güzeldi, keşke Sende görebilseydin.. genelde bir çubuğun iki zıt ucu görüntüsü- yani halden hale geçiş bu defa hiiç olmadı..o “anlamayanlar içinde harap oluş “bölümündeki hüznü..bana böyle bir ahenk dinlettirdiğin için çook teşekkür ediyorum ve Seni anlayamasam da Aliyyülala Makamında SeviyorumJ….hep bu vechde Seni seyredebilmek isterdim..bence Sen kalbinle çalıp söyledin.. o yüzden de ben, öyle bir tesir mıknatısına yakalandım…

yarın Pazar ve kesin kararlıyım, tek başıma akşama dek Arkeoloji Müzesini gezeceğim..başka hiçbir yere gitmeyeceğim.gece yarısı bir haber..öğlen yollardayım..Taksim civarında bir hastane..baş mümessiller dizi dizi oturuyorlar..çocuk hastanın yanında..ağlıyor..o gözlerini açamıyor..birazdan iki mümessille kalıyorlar..onlardan yanlız kalmak için izin istiyor..yanlızız..ağlıyor ve konuşuyor.. anlatıyor.O, kıpırdamadan gözleri kapalı yatan; birden, bir an gözlerini açıp, hızla doğruluyor..hali yok..yine aynı hal..ve ağlayan çocuk ayrılıyor…onu Konya mümessili ile  bir müzisyen taaaa en dış kapıya dek geçiriyorlar saolsunlar..kapıda.. tek sığındığı yere, Kapsama Alanına Yöneliyor.. Derdimin Dermanı Efendimmm ,Canımm ve teşekkür ediyorum….Seni severek hayatımdaki tek doğru ve güzel şeyi yaptığımı bir defa daha anlıyorum..ve Sevdiğim soruyorum:neden iki yada daha fazla güneş bir araya gelemiyorlar..elektrikler mi kesilir ,neden?:)


ziyaret tefekkürü:birkaç gün evvel, geçen masallarım üstüne gelen bir klip izlemiştim Sevdiğim…bir büyük adada ,bir bizim adada yaşayan Haybabamın  tanıdığımız birine söylediği yaşayan üç zat rehberden biri:yakında başımıza gelecek bir felaket için bizi uyarıyordu..neden, ne oldu? demiştim  hatta..bir iz sürücü olarak O, izi sürülmesi gereken biriydi de..hali artık “biz bu dünyadan gider olduk” halinde gözüküyordu.. “kendi kıyametini bize haber veriyordu aslında “da neden kendi mekanını değil de bizim mekanı işaret ediyordu  bir bunu anlayamamıştım ..işte şimdi anlıyordum..İki Gün-eş …bu masal çocuğu hava durumlarının kamillerle ilişiğini bizzat görsel-işitsel şahitlikle yaşamış  ya.. ve özel merakı mevzuu da üstelik..Sevdiğim çook karışık olsun istiyorum..bana yardım et lütfen..bilmiyorum yeterince bıktırıcı bir kargaşada ve anlaşılmaz yazabiliyor muyum….işte …anlıyorsun değil mi?bence anlıyorsun..şöyle yapabilir miyiz Sevdiğim bak..kurguma gülme ama tamam mı?..bak:
“kalbim acıyor” demişti masal çocuğu..Zaman:”Ben senin kalbini acıtmak için var değilim..seni mutlu etmek için varım… o kalbe sevinç gelecek,gülecek” ve … sen benim her şeyimsin…ve …… …… …… ve …… …… ………..
…….
Sevdiğim geçmişte okumuştum ki, Sahra Çölünün altında pembe granitten bir blok varmış…ve altında göz görmedik, el değmedik saflıkta da su..biliyorsun ki taşıma su ile değirmen dönmez..bazen felaketler yer altının zenginliklerini hazinelerini tüm görkemiyle ortaya çıkarır..ve açlıktan-susuzluktan-fakirlikten kırılan halkları tekrar eski ONURUNA,medeniyetine kavuşturur..su hayattır..yaşamdır..medeniyettir..bugün tam ve mutlak bir krallık hüküm sürüyorsa eğer; ki, ben öyle olduğuna inanıyorum ve zannım üzereye ya her şey..ve Sen içimizde olduğun müddetçe de bize zarar gelmeyecek ve korunacağız..işte sanırım anlıyorsun..


Sevdiğimm.. her şeyimm…lütfennnn..ve ben hala haber izleyemiyorum..çünkü kötü şeylere ve görüntülere bakamıyorum biliyor musun?..kötü sözlere de..çok etkileniyorum..önce kendimi sonra tüm insanlığı suçluyorum ve affedemiyorum ne yazık ki.. kendimi bildiğimden beri genelde başkaları için kavga etmişimdir.. küçükken bile, mahallemde hiç kimsenin oynamadığı, alay edip hakaret edilen çocuklarla oynardım..şimdi Afrika’ya yardım kampanyası varmış..ben hiçbir görüntüsüne bakmıyorum..çünkü yıllar evvelde vardı ve ben onlara bakmaktan-düşünmekten   ve hiiiç bir halta yaramamaktan  o konuda gına derecesinde doydum..ama onlar asla doymadı ve daha çook acıktılar..

onların durumu aslında dünyanın her yerinde var..Amerika da çöpten yemek toplayanlar ve açlıktan ölenleri kimse söylemiyor.. Avrupa da onca zenginlik ve tüm zevkleri dibine dek  yaşayan kültürel toplumların ve teknoloji devi Japonların sevgi açlığından, intiharlarından hiiç bahsedilmiyor.. Kuzey Avrupalı kaç bin erkek müsveddesinin Uzak Doğuda  tsunami olan yere neden gittiği ve orada nasıl helak olduğu açlıklarından bahsetmiyor.. nedennn?..zengin,medeni ve kültürlü sapık oldukları için mi?..başka milletlerin masum çocuklarına göz diktikleri için mi?..oradaki bazı halk ,çocuklarını hormonlarla erken yaşta şişirip satarak geçindiği için mi?...neden ?...

vee  bizim güneydoğumuzdaki halkların:alevi –kürt-sünni ayrımıyla kukla mankurtlaştırılıp, varlık içinde yoksul bırakılışlarından,öfke ve kinden kan kusturularak büyük bir hazinenin göbeğinde cehalet açlığından, kıyımından kimse bahsetmiyor.. Afganistan, Ortadoğu Halklarının,Türki Cumhuriyetlerinin ,içinde insanlık hazinelerini barındıran ve kimsenin yanaşamadığı korku dolu Yemen’i;Din-i  İslamı pis çıkarları için kullanan aşiretlerin  kör cahil, kan emici, para ,güç,kudret açlığından ve onların tüm pis paraları ile yetiştirip belli noktalarda hakim kıldıkları akraba-i katillerinden  bahsedilmiyor.. çünkü onlar hala insan köleliği seviyorlar da ondan..

ve Afrika …halkına adil davranmayan ve akla hayale gelmedik işkencelerle vahşette kabile katliamları ile kendi kanını içmeye doyamayan bu  cani halkların vahşet açlığından söz edilmiyor….neden??nedennn?nedenn?demek isterdim. . demiyeceğim…çünküüü.. o yönetimler halklarının eseri de ondan..haksızlık karşısında birleşmeyen susan ,beni sokmayan yılan bin yaşasın diyen ,ihbarcı, muhbir ,münafık halkların kendi kendilerini sokup yavaş yavaş zehirlemesi ve bunu fark edememeleri de ondan..dillerinden-dinlerinden-renklerinden utanan ve başka şeylere benzemeye çalışan taklitçi ,kendi değerini bilemeyen ,kimliksiz kompleksli halklar… bunları görmeye dayanamıyorum..kendimi bunlara tanık olduğum için affedemiyorum Sevdiğim..işte psikolojik bir sorunumu daha öğrenmiş oldun böylece..bence ben hala hastayım ve iyileşemiyorum değil mi?....

ama ben hiç ümidimi yitirmedim biliyor musun?!!..benim foton ve altın çağım Sensin ya ondan..tüm bu zıtlıklar var ve olacak..bir kötü giderse yeni aynı ayarda bir kötü ,bir iyi giderse de aynı ayarda bir iyi gelecek..sünnetullah ta hiç değişim yok yani…ama bazen Sevdiğim..hani ben Zamanı anlamak için- Zamana masal yazıyorum ya hanii..işte bazı Zamanların, bazı Zamanlara fark atacağı ÖZel Zamanlar olduğuna inanıyorum..hazine bir kişiye kalmayacak kadar büyük ya hanii..ve paylaşım..Jbazı özel kritik zamanlarda, Zamanın bu paylaşıma son verdiğini bir ve tek elden yönetim olduğunu da çaktım..aslında dünyadaki tarih tekerrürden ibarettir anlarına karşılaştırmalı bakmak lazım değil mi SevdiğimJ..tabii bunu ben yapamam..sadece izleri sürüp,süpürerek birleştirip masal yapabilirim..ama en kolay tetkik yolunu biliyorum galiba..bilinen hava muhalefeti olayları tabii ki..bu en büyük ipucu bence..global köy dünyanın hali bunu gösteriyor değil mi?gittikçe yakınlık artıyor..güneş daha çok ışıtıyor..ve farkındalıklar insanı buram buram terletip yaptıklarından utandırarak pişmanlığa sevk ediyor olabilir..hüsnü zannım Jherkes evliya ya.. o bakımdan Sevdiğim..sadece henüz bilmiyorlar..bi bilseler..ortalık kutuplar kadar serin olacak.. belki güneş bile soğuyacakJ


ve Güneş her part-i-kül-ü mavi boncuğuna aynı davranıyor..
o yüzden de “mavi boncuk bendeyi” bulan herkes bu paylaşımdan nasiptar oluyor..ve bir partikülün bir paylaşımı olamayacağından =güneşin kendinden kendine paylaşımını kıskanmak ne kadar doğru bilemiyoruz tabii
J Sevdiğim.. paylaşımlarda daha zor döneme girdiğimin farkındayım..en yakınlarımızla değil mi?ve her şeyi vereceğiz ya hanii..”neyimiz var ki- neye sahibiz ki verelim?” dersin hemen şimdi..deme öyle ama..deme..

bu masal veledi çoook eskiden, birkaç yıl hep hatırat okumuş..okuduğu  bir kurgu romanda Hürrem, Süleymanına ileriki dönemlerinde güzeller güzeli bir cariye ikram ediyor..başında ay şeklinde tacı,elinde içi meyve ve çiçeklerle dolu sepeti, ihtişamlı  libaslar içinde bir peri..ama Süleyman bu ikramı reddediyor..tabii bu bir kurgu romandı..nerrrdeee öyle Süleymanlarrr değil mi?:) öyle ciddi güzellikler var ki nasıl dayansın buna Süleyman yaniii.. (haaa Sevdiğim bak hep yazmayı unutuyorum.. tv de iki yaşlı rehber tarihi yerleri tanıtıyor..bir  belgesel:Hürrem Sultan Camii…sultan evvela bir mimara bunu ısmarlamış fakat yıllarca bitmemiş ve Hürrem kızıp, Sinan Ustaya bu işi devretmiş... mihrabın tam karşısına bir sütun kondurmuş Koca Sinan ki, bu tür mihrabı sütunun eşi yokmuş..öyle dediler)
Jişte.. (espri ya ..ben bu ince espriden sırrı şöyle anladım bak..kimin kime secde-i hakikati değil mi?:).


birde eskiden hakim kadın gücü var mimaride..onun için o kadar zarifler..(bugün tüm dünyada tapuların yüzde 92 si erkeklerin üzerindeymiş ya ) …ve günümüzde kadınlar- onların eteklerine yapışık veledleri - yani aile camiden kovulup,pis, izbe ,yan odalara mahkum edilirken =serin,geniş,ferah,güzel tüüm mekanlar erkeklere ipoteklenmişken ..  hor görülen o eski zamanlarda bazı kadınlar,  parayı verip, en değerli mimarlara hünkar mahfili ile yan yana, ona eş değer mekanlar yaptırtabiliyorlarmış değil mi Sevdiğim?yanii bugün serin esen pek çok camide sefa süren erkekler bu sefayı kadın sultan devlet annelerine   borçlu.. hastaneler bile..vakıflar..çeşmeler..pek çok şey..mesela örnek bu sıcakta gidiniz..Koca Mustafa Paşa -Sümbül Sinan  camii..bu Bizans sütunlu serin ve güzel mekan..içinde erkek magandalar boydan boya yatıyor ve içeriye kadın alınmıyor ..nedenn ?kadınlar o camiye giremez.. gezebilir..oturamaz.. namaz olmaz..yan tarafa..
…………

Sevdiğim..sonuçç..Nasrettin Hocanın hatunları onu sürekli sıkıştırıyorlarmış..hangimizi daha çok seviyorsun diye..
hoca artık bıkmış bu zor durumdan ve hepsine gizlice birer mavi boncuk dağıtmış ve demiş ki her birine:”bak, böyle mevzu olduğunda ben diyeceğim ki çaktırmadan" mavi boncuk kimdeyse benim gönlümde onda".en çok onu seviyorum.sen sakın belli etme yoksa seni kıskanıp mahvederler”..işte tüüm hatunlar böylece mutlu mesut yaşamışlar.. şimdi Sevdiğim ben bu hali herkeste gözlemliyorum biliyor musun?.. aslında en güzel yöntem bu..herkes biliyor ama bilmiyormuş numarasına yatıyor ve mavi boncuğuyla kendisini kandırıyor..ben de.. bendeee.. bendeee…ve hala Seni Seviyorum..çünküü beniim hiiç mavi boncuğum olmadı, olmayacakta…nedennn?söylemiyeceğimm
JSen bull..

ve sonra Arkeoloji Müzesi..müze kartı alıyorum..birde sesli rehber..hımm..önce Babil..Sevdiğim, biliyor musun, Hititlilerin gözleri acaipmiş..o çivi yazısı tabletleri nasıl okuyorlardı hayret..öyle küçük ve ince ki, maşallah yanii..gittikçe insan nesli çürüğe çıkıyor sanki değil mi?ve hayret..ve o dönem insanları yazmaya hayranlarmış..her şeyi kaydetmişler her şeyi..ve yer döşemelerine bile yazı yazmışlar.. binlerce yıl önce, aynı bugün ki gibi fincan kullandıklarına bakıyorum..aynı benim şimdi taktığım gibi taş kolyeler,incik boncuk hep aynı..hem de öyle ince yapmışlar ki..kaplardaki en temel ,en eski desen su dalgaları..çintemani..hani tacı şeriflerin en tepesindeki 4 kapı 40 makam=servi-i kelime-i tevhid  sembolü var ya.işte onun aynından mühür bile var..ve hep o sembolün değişik değişik gül-rozet-rüzgar gülleri mühürleri de . tüm medeniyetlerdeki ortak semboller hep aynı, hiç değişmemiş..önce su..rüzgar.. ay güneş dünya,ok(alem) ve istisnasız, başka temel sembol yok…bu muazzam bişey.onlar Tevhid-i İslamı Tasavvufu biliyorlardı.. o günkü kamil kişi kimse, O’nun esmasına göre nefesi hikmet tezahürüyle hayat sürüyorlardı değil mi Sevdiğim…yani En Has Esma O’yduJ

Ya Rabbiii…Ya Rabbii..Sevdiğimmm…hani beni bırakıp gitmemeni söylediğim, tadı hatıra-i yad olan bir buselik izdüşümde Sen:” RABBİMİN İSMİ BAŞIMIN ÜZERİNDE ASILIYKEN NASIL KALKIP GİDEBİLİRİM” dediğin o esma neydi?.. bana da öğretebilir misin lütfen..


ve Eski Mısır,Yunan ,Roma bölümü v.b. Sevdiğim, ben anladım ki en incelmiş medeniyet Eski Mısır daymış..daha üstü yok..OSMANLI SANATINDA VAR TABİİ.bunu daha sonra yazmak isterim Sevdiğimm..eski Yunan ve Roma, onu kopyalamışlar..insan bedenini öyle putlaştırmışlar ki; tabii erkeği ..çünkü seyrettiğim belgesellerden onların neden erkek bedenine bu kadar tapındıklarını anlayabilirim.. kadın heykeli daha az…var ama az..erkek egemen..mesela kabir cenaze yemek ritüellerinde: erkek sunağında haşmetle uzanmış.. baştan ayağı örtülü kadını bir koltukta üzüntü ile oturuyor.. çırılçıplak genç bir erkek çocuğu ölüye içki ve yemek sunuyor…bu durumda onların ne kadarı erkek bilinmiyor tabii..cennet hayallerine bile bakmak yeter değil mi?bugün ki kendini Müslüman sanan insanların cennet anlayışı ile ne kadar aynı değil mi Sevdiğim?..bunlar cennetin amaları değil mi?.........ve arkeoloji müzesini gezen biri şunu da görerek anlar:var olan tüm heykel ve yontularda, en eski dönemde de örtülü,yarı örtülü ve çıplak kadının ve aynı ölçüde örtülü,yarı örtülü ve çıplak erkeğin aynı ve eşit olduğuna hayretle şahitlik edecektir...

oysa Eski Mısırda daha farklı bir sanat var..onlar Roma ve Yunan gibi düz mantık-beden değil daha ruhsal ve buutlu boyut çalışmışlar..madde  bedeni çizerken onun tüm aşamalarını da çizmeye çalışmışlar..bu Sümerli Babilliler de var..eşyanın nefesten tekamülünü olabildiğinde resmedip, heykelleştirmek esas amaçları olmuş..buda gösteriyor ki eski Sümer ve Mısır da, Yunan ve Roma dan daha fazla ilim ve irfan medeniyeti haiz idi..sonra Roma ve Yunanla iyice barbarlaşan insanlık,  manadan kopup, sadece maddi bedene takılıp kalmışlar değil mi?ve başkaaa..Mısır mumya tabutlarının içlerindeki ahret hayatının aşama aşama çizimlerini çok beğendim ama iyi gözükmediğinden anlayamadım. … birde Sevdiğim.. ilginç gelen Mısır tanrılarından biriydi ..Basted..kedi,aslan ve ay tanrıçası bir kişiydi..bu bana enteresan geldi..ismi de tabii..


ve sonra Çinili Köşk.kobalt mavi,firuze-kubbe mavisi,altın ..sarı ile mavi birleştiğinde tonlarca tonda yeşil elde edilebilir..(ben en çok ceviz kabuğu yeşilini ve zümrüt tonunu severim..haa bu arada fondaki yeşili beğenmedim
J…ama zerre-i nuri yeşilin tonları dehşet güzel..)ve kobalt lacivertin içinde kırmızı var,mor var..buradaki selsebili beğendim..tavus kuşunun kanatlarından akmasını da anlamlı buldum…ve Devlet-i A’li Hanedanı Osmanlı’nın ne kadar mütevazi yaşadığına tanık oldum..sonra yabancılara özenip; gösterişli saraylar dönemi başlayıp, çöküşe geçene dek ne kadar sıradan bir hayat yaşadıklarını da..ben okuduğum hatıratlardan dolayı  Topkapı Sarayında daima hüzün bulurum ..orası zevk ü sefa edilen bir yer değil, hiç olmamışta…uzun ömür sürme yeri değil gencecik yaşta soğuktan,romatizmal hastalıklardan göçmek için özel yer misali..ve sırf disiplin,sırf protokol,emir komuta,sırf kurbanlık fedailer yeri..Devlet-i Ali’nin mana isimleri =sarayın tüm protokolüne, nasıl isimlendirilmiş düşünmek lazım.. anlamak için..o insanlar bu manaları bilmeseler; ne bu renkleri,ne sembolleri, nede o isimleri odalarına veremezlerdi değil mi?nede 700 sene o ihtişamda yaşayabilirlerdi. şimdi biz cahilleştirildik de ondan.. unutturulduk.. hatırlayacağız inşallah ve aminn..tabii kötü adetleri, hatıraları,çirkin uygulamaları değil..iyileri..

Sevdiğim.. arkeoloji müzesinde umduğumu bulamadım yada henüz hatırlayamadım..sonraa Topkapı Sarayı yolundan Ayasofya haziresindeki sultanlar türbeleri..Aman Allahım..Devlet-i Aliye kurban verilmiş minik, minik, minik,……….. sandukalar..öyle çok ki..bunlar bilinenler.. ya bilinmeyenler..bunu anlamak için Devlet-i Aliye ye kul olduğunu bilen bir yönetim gerekir..sarayda yaşamanın bedeli..kolay değil..bizim ordu ve devlet yönetimi ne yazık ki, koltuk makam, mevki, akraba sevgisinden bunu henüz anlayamıyor..gerçek kulluk makamında olduklarından haberleri bile yok ne yazık ki..anlayanları da anlamamak için postalları ile çiğneyiveriyorlar…korku ile yönetilen bir devletten ne hayır gelir, sevgi ile yönetilen bir devletten ise sadece  tüm aleme hayır gelirJ….

Sevdiğim bak ben ne anladım..bugün, benim en sevdiğim padişah olan Yavuz Sultan Selim Han gibi bir mana padişahı gelmiş olsa ve O’da bir Bektaşi olsa..bu arada Bektaşiliğin için çook teşekkür ediyorum.. Sana çoook yakışıyorJ ve Sultan Selimin yaptığını yapsa…..ve asıl savaşlar cephede değil kalplerde kazanılırı(Senin en sevdiğin Sultan Fatih’i) en güzel uygulasa..ne Muhteşem Süleyman olur değil mi?Bu Gün Mülk  Kimin? ..sadece ve daima Hazreti Vedüd Allahımızın..


Ya Rabbimm..şimdi Ayasophia..içeri gireyim mi girmeyeyim mi bocalıyorum.. sanki vakti değil ve oruçluyum..gün çok uzun ve sıcak..ilk defa zorlanıyorum, çook susadım.buzlu suuu..içeri girince 19 a dek gezilebiliyormuş yaz saati..içerideyim..önce yukarısı..yolu hatırlıyorum ..ben çook yaşlanmışım ya huu..bunca sene nasıl geçti ve yol hala aynı
J..sonra aşağısı..aaa.. mihrabın önünde bir, minberin önünde diğeri iki kedi yatmış uyuyor..”pisi pisi” diyorum hiiç gözlerini bile açmıyorlar..burası eskiden güneş tapınağı imiş ve sonra bir kilise ve tekamülünü camii olarak yapmış dünyanın bilinen ve kullanılan en eski mabedi olarak biliniyor ..yani bu bastığım toprak, ilk dönemden beri sadece mabet için kullanılmış özel saha..

ne yazık ki Kabe yi dünya tarihçileri henüz bilmiyorlar ya ondan..Kabe hiç tekamül etmemiş.. belki de ondandır değil mi Sevdiğim
J..aslında şimdi aklıma bişi geldi.. o eteklerini kaldırıp koşan hiddetli heykel için…ama yazamam …neyse..ama hoşuna gitsin diye şunu yazmak istiyorum bak….Kabe’yi görüp ona doğru yürüdüğünde.. böyle.. yumuşacık siyah kadifeden yastıklara basıyormuş gibi havada,boşlukta yürümüştü..ve annesinin rahmine dönmüşlüğün huzuru vardı..yani aynı o hali hissedebiliyordun..ve “aaa!! bumu Kabe?!!.. küçük ve kare..kapkara.. hiçbir şey yok “derkenn..”aaaa!! bu nasıl görkem,bu nasıl cazibe-i tesir,nasıl haşmet,hiçbir şey yok ama bu tesir ne?!. bu cazibe ne?!.. dediğin şey.. asla ve kat’a bu Ayasophiada şu an yok. ne yazık ki yok..

mihrap..başımı yukarı kaldırıyorum..aaa biraz mihrabın soluna kalmış  gece mavilerine ve altına bürünmüş bir resim.. gülümsüyorum…hıımm.. hünkar mahfili..yukarı nasıl çıkılıyor görevliye soruyorum..”yukarı çıkamazsınız çünkü çıkış yok …oraya sadece Topkapı Sarayından yol var ..padişah oradan gelirmiş” diyor..sonra Sadi Tekkesi olduğunu öğrendiğim bölüme gidiyorum..ve o camide ikame etmiş, tüüm  ismini bilmediğim tekkelere onun indinde dua ediyorum..Hızır a.s sütunu..dilekler..ve Sevdiğimm..Ayasofya dan en son halimle şunu anladım..tüm camilerin en güzeli.. daha güzeli yok..anlamını ise Sen izin vermediğin için henüz bilemiyorum.. sadece içinden Hızır Geçen Adamdan öğrendiğim başlıklar var o kadar ve henüz ona vakit var..buraya az vakit ayırdım..hiç iyi gezemedim çünkü artık yoruldum ve susadım.. dayanamıyorum..Sevdiğimm ..

sonra serinmiş diye öğrendiğim bir mini camiideyim..sadece her zamanki gibi erkek milletine konfor olduğunu yaşayarak yine anladım..üst kat minicik ve iki pervanede, alttan elektiriği kapattıkları için çalışmıyor..nefes alamıyorum ve çıkıyorum.. sonraaa..Süleymaniye’ye doğru yürüyorum..buraya neden gelmek istediğimi bilmiyorum..ama geldim.Pazar ve hava kararınca tehlikeli bir yer..incin top oynar..Süleymaniye..tadilat bitmiş…ben çok beğendim..sonra,birazdan iftarda  öğreniyorum ki hiiç beğenilmemiş..16. yy dönemi süslemeleri kubbede yokmuş, ikinci boyama olan tanzimat devrini yenilemişler..ben çok beğendim..ilk defa böyle muhteşem görkemli bir mabedi baştan aşağı yepyeni gördüğüm için çok etkileyici geldi..kim bilir o dönem renkler, altın bezemeler nasıldı değil mi?akşam namazı için bu devasa camide yarısı çoluk çocuk, mihrabın arkasındaki o küçük iki saf sıra vardı…

dışarıdayım..aa bahçede pek çok kişi iftar pikniği yapıyor. çok güzel bir şey bu bence..ve Süleymaniye kuru fasulyecileri..tıklım tıkış hiiç bir masada yer yok..meğer cemaat buradaymış, ben görememişimJ.yer ararken biri bana doğru geliyor..tektaştan edebiyatçı Mehmet..arkadaşları ile iftara gelmiş.. gülümsüyorum.. bana yer veriyorlar..böyle bir yerde bu saatte tek başıma bakalım neler olacak diyordum ki.. oldu işte.. seviniyorum..teşekkürlerrr..biri Amerikalı. adı David’miş ..lisan öğretmenliği yapıyormuş bizim ülkede ve müzisyenmiş..öbürü onun arkadaşı edebiyatçı  ve çevirmeni..Diyarbakırlı..diğeri yayıncı..iftar bitti..Darüzziyafe’nin yanında, eskiden oranın zahire ambarı olan mekandayız..kahve..

“bizim çocuklarımız Amerika’ya gitmek için deliriyorlar.. siz neden buraya geldiniz ?” diyor çocuk..çeviri:”onlar sadece tv de gördükleri sahte Amerika’yı tanıyor ve özeniyorlar..çöpleri karıştıran aç insanları, evsizleri, adaletsizliği, soykırımları,zencilere yapılanları bilmiyorlar..hele Kızılderililere yaptıklarını hiç kimse bilmiyor..onlara yaptıkları işkenceleri ,soykırımları..ve Amerika’ya küfürler hakaretler yağdırıyor..onun annesi Sırp’mış babası İtalyan..”Amerikalı diye bir şey yok, hepsi göçmendir”diyor..ve Türkleri neden sevdiğini söylüyor..Türklerin kendi değerlerini bilmediğini de anlatıyor ..İtalyanların biz Türklerle aynıyız dediklerini de..

çocuk:”siz üzülmeyin diyor..siz de aslında Türksünüz..
Jben araştırdım ve yeni buldum ki Kırım tatar inadı,Arnavut inadı, İrlanda inadı aynı paralel hattan Amerika’ya gitmişlerr..ve zaten Kızılderililer de türk ya ..işte siz de otomatikman zaten amerikalı değil türksünüz..zaten hz Adem babamızda türktü ve bizim Ademimiz Hun-u NUH  as. türk..çeviriliyor..Davit dehşeti bir hayretle:”olamaz!!.. bu düşünce bir hastalık!!” diyor..çocuk çok mutlu tüm neşesiyle:” hayır.. tabii böyle olmadı..çelişki olmaması lazım.. o yüzden genler türk” J ..tamamm.. başka mesele kalmadı..haaa.. bu arada ..zaza kürdü olduğu için özel ırkı için övünen Mehmet le Diyarbakırlıya,yani  kendilerini kürt sananlara  dönüyor çocuk..”siz de Kırım türküsünüz..ama henüz seneye bu bölümü öğreneceğim.. Kırımlılar nasıl oldu da önce kürd ,sonra arab, sonra zenciye dönüştüler bir türlü anlayamıyorum”.. gülüyoruz.. Sevdiğim bu benim Kırım Tevhidi dersim ..tüm kırma ırkları kırarak yapıyorumJ)..köklerime sahip çıkıyorum ya ondan..gerçekte umurumda bile değil benim..dünyasal planım için sadece..yoksa ırkıma yok izmihlaldenim yani..ırksız ırk yaniii..forma giymemiş formsuz forumJ)…

ve heeep birlikte Beyazıt Meydanına gidiyoruz..ooo..sahneden biri beni yanına,ailesinin içine güvenliğim için oturtuyor..hastanede bir nazar ı yakalamak için bekleyen ve dostları ise  sahnede..meydanı, Sevdiği için münacat ve esma-i zikir ile çınlatıyor..ağlıyorum..ne etkileyici.bittii..tebrike gidiyoruz..sevinçle çocuğa diyor ki :”dediğini yaptım..seni geçirip dönerken dediklerini düşündüm..odaya girdiğimde çay içiyordu ve çorba  istemişti..konuşuyordu”..ne güzel değil mi Sevdiğim..sesimi duyduğunu ilk o an anladım işte ..teşekkür ediyorum..vee bir sürpriz daha..gece yarısı eve nasıl dönecektim..aaa bir tanıdık ..Gül-i Rana cd sinide alıp arabaya biniyoruz.. içinde  “küsmeyem mi şu feleğe, sattı beni bir keleğe, halvetiyem huuu,kadiriyem huuu,nakşibendiyem huuu,mevleviyem huuu,bektaşiyem huu , melamiyem huu” bile var….eve dek bu cd yi dinliyoruz..
teşekkürler Sevdiğimmm..bu güzel ve anlamlı, boll boll korumalı gün için..bana kalsa yolda bile  düşmeden yürüyemeyecek kadar dalgınım biliyorsun.. Sen olmasan ben adım bile atamam..

ve bu günkü seyahatlerim eski atalarımın hatıra-i yadı olduğundan bakalım zihnimi nasıl tetikleyip bana  yeni yeni hatıraları canlandıracak çook merak ediyorum..bulup hatırladığım her şeyin Sen olmasını diliyorum Sevdiğim…

Salı sabahı…sanki çağrıma yanıt..ülke sorumlumuzu hayalime izdüşürdüm Sevdiğim..belki teba-i halkını duydu ve bir şeyler yapacak ve halkı onu hayallerimde ilk defa  çok seviyordu.. hayret değil mi?…kadir bilen insanlar hayret..biri yükselmeye görsün hemen ayağının altından iskemleyi çeken ve kendi kendini yok etmeye çalışan dünyanın hayret ettiği bir halk..dünyanın göz diktiği,özendiği,hayran kaldığı bir hazinenin üstünde oturup ,onu ayakları ile tepeleyip beş para etmez insanlara özenen kendini hakir gören-görmek öğretilen  halk…

Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi:Sevdiğimmm..teşekkür ediyorum..bak bakalım doğru anlamış mıyım..yaşayan ölüler birbirlerine ne türde tezahür ederlerse etsinler, dokunabilir ve seslerini duyurabilirler ..lakin ve lakin yaşadığını sanan ölü hükmündeki  diri ölülerle asla gerçek yaşayan ölüler birbirlerine dokunamaz ve seslerini duyuramazlardı değil mi?şimdilik ancak böyle anlayabildim Sevdiğim.. doğrumu bilmiyorum..ama o şeyi çok beğendim..latife benden evvel hareket ediyor ya ve ………devam eden gölgeler misali..mesela bir şey önce kaotik ideaydı ,tahayyünü evvelden tahayyünü saniye intikal etti..sonra irade-i ses!!!?? Oldu ve hayali tasarım fiili eylemi madde oldu..aşama aşama asla bir ve beraber değilken kaptan kaba iç içe sıra ile doluyor ve kabı doldurup kemali hak ile yeksan olup sureta ayn-ı insan zuhur ediyor misali değil mi Sevdiğim..bu yazdığıma hayret ettim..hiiiç bilmiyordum şimdi sabahın yeni aydınlanan şua-i feyzinden olsa gerek..ben böyle şeyleri nasıl yazıyorum desem..hemen böbürleniyorum diye yine kızarsın değil mi?..bence muhteşem.. çook beğendim..benim ucubi kibrim bilem güzel.. Ya Rabbim Seni çookk seviyorum..benim kadar zır zır cahil birine neler nasip ediyorsun Ya Huuu..  bence sık sık yazışmalıyız….:)

eyy bad-ı saba..var git Sevgilime selam söyle..öptümmmmmm..hatta şımardım..hak ettim ya ondanJ ..nasılsa sevinçler ve kederler iç içe.. kaptan kapa dolup boşalıyor..hepsi benim ve hepsi Sensin..biziz..ve paylaşacak bişi olmadığı için Seni kimseyle paylaşmamaya karar verdim SevdiğimJ………….Sen istediğin kadar kendini herkesle paylaş..benim olan sadece benim kalsın lütfen…
imza paydan:)
ve Sevdiğim bu masal kitabı sahifeleri üzerinde hüküm sürenin Sen olduğunu sık sık bana hatırlatman gerekiyor değil mi?üzgünümmm..özür diliyorum..hislerimi duygularımla karıştırmamam gerektiğini ilk defa bu gece anladım..hisler daha derin ve saf idi..duyguda ise farklı şeyler vardı..bunu idrak etmek çok güzel..ama lütfen görüntü ve seslerimi kesmeden bunu yap.. lüttfenn..ve duydum ki bana göstermek istediğin tül desenli buzdan yıldız  pul koleksiyonun varmış..ne zaman istersen….her birini Senle zevkle deneyimlemek isterim tabii..Seni Seviyorummmm..

ve Sevdiğim ..bu masal için acele etmem lazım geldiğini hissettiğimden acilen yazdım..bilmiyorum güzel oldu mu.. ve bir şey beni rahat bırakmıyor ki, oda hislerim.. çook acele etmemi söylüyor..ve az evvel kardeşim aradı..”İkisi bir,Onları sakın  Ayırma” denilen, Çinili Şehrine birazdan yola çıkıyormuş.. ben gitmedim.bunu yazmamın orada olmaktan daha mühim olduğunu düşündüm..hem bir defa daha dayanamam gibi geliyor..Sence beni affeder mi? Senle bir ve aynı  ya hanii.. Sen affettiysen O'da affetmiştir değil mi Sevdiğim?...görelim mevlam neyler, neylerse her işi güzel eyler ve aminnn..
nur cihan
17.8.2011
nuralem7@hotmail.com
*****



******

YA Vedûd SULTAN


Buhara’lı bir veli olan Şeyh Abdül Vedud Hazretleri, Bizans devrinde İstanbul’da yaşamakta ve Ayasofya’da ibâdetle meşgul olmaktadır. Rivâyete göre

Birgün mânevî rical toplanır.İstanbul’un fethini müzakere ederler. Kılıç ile cihad edilerek fethine karar verilir. Ya Vedûd Sultan ise toplantıda Bizans’ın kılıç ile değil, irşad edilerek harb edilmeden fethini müdafaa eder. 


Şeyh Abdül Vedûd hazretleri fetih ordusunun attığı gülleleri, elleri ile tutup aman gavurcuklarıma bişey olmasın deyip geri atmakta, İstanbul’un fethini geciktirmektedir.


Durum Fatih Sultan Mehmet Han’a bildirilir. Manevi rical tekrar toplanır ve Cenab-ı Hakka Ya Vedûd Sultan’ın ruhunun kabzı için duâ ederler. Duâları kabul olur. Şeyh Abdül Vedûd sultan kuşatmanın 50. günü vefat eder ve İstanbul’un fethi kuşatmanın 53. gününde müyesser olur.


İstanbul’un fethini takip eden Cuma günü, Fatih Sultan Mehmet Han Ayasofya’yı gezip seyrederken, Terler direk denilen yerden ilahi bir nurun parladığını görürler ve oraya giderler. Görürler ki ilahi nurla kaplı beyaz bir vücud kıbleye dönük olarak yatmaktadır. Nurlu göğsünde kırmızı su ile Ya Vedûd yazılıdır. Ak Şemseddin, Sivasi Kara Şemseddin ve sair evliya dediler ki
İşte Padişahım, İstanbul’un 53 günde feth olunmasına sebeb bu zât idi. Allah’ın hikmeti ile İstanbul’un fethini rica edip, o gün ruhunu teslim eden bu ki, daha önce padişahımızı haberdar etmiştik. dediler.
Hemen bütün alimler, salihler ve fazıllar onun mübârek cesedini yıkamak istediler. O an Ayasofya’nın Terler direk tarafından, Merhum yıkanmıştır. Hemen defn edin diye bir ses geldi.
Sonra bütün şeyhler, Ya Vedûd Sultan’ın nâşını tabuta koyup onu şehid kapısına gömmek için yola çıktıklarında tabutu taşıyanlar kendilerini Eminönü iskelesinde buldular. Oradan bir kayığa bindiler. Kayık kürek çekmeden ve yelken açmadan kendi kendine gidip Eba Eyyub El Ensari hazretlerinin yakınına geldi.
Tabut Allah’ın emri ile hemen kayıktan çıkıp orada kazılmış, bir mezarın başında durdu. Tabutun arkasından bütün gâziler, âlimler gittiler. Mezardan Ya Vedûd sesinin gelmekte olduğunu duydular. Sonra mübârek naşı o mezara defn ettiler. Rahmetüllahi Aleyh...//mollacami.net ---ücharfbeşnokta//
***********************************