26 Ağustos 2011 Cuma

ŞEY’ lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-26



ŞEY’ lerin  GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-26
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın?..bende iyiyim şükür..her şey aynı..devamlılık var  ya ondan..nerde kalmıştık hatırlamıyorum..o yüzden aklıma gelenle devam edelim olur mu?..acil masalımın ertesi,  çinili şehre bir davet aldım.. cumartesi sabahı..yollardayım..Bozkurtlular ve kardeşim..bu daveti Haybabamdan- affedilmediğime işaret saydığım için yolardayım..ve başka anlamlar da tabii.. evdeyiz..evin içindeyiz..beyin cerrahımız da ne ilginç ki, aynı Haybabama yetiştiği gibi bu zor ve işin içinden çıkılmaz hale kurtarıcı misali yine yetişmiş..beslenmesinin ayarlarını değiştirmiş ve onu  bir sandalyeye oturtmuşlardı henüz..ilk defa..çekilen ızdırab her halinden belliydi..ama Sevdiğim ben bunları yazmak istemiyorum..böyle şeyleri sevmediğimi ve dayanamadığımı, yok saydığımı biliyorsun değil mi?ben O’nda seyrettiğim güzelliği Sana izninle yazmak istiyorum..izin verdiğin için teşekkür ediyorumJ..

biliyorsun ki bir gönülde bir tek sevda olur ve benim kalbimde sadece Senin adın var..benim İsmi Rabbi Hassül Hassım  Senin Adın..istersen bir defa daha kalbimin isminle nasıl memnun olduğunu çizerek yazıp anlatabilirim, istersen..istersen bayrakların ucunda salındırabilirim…

… işte O, oturuyordu..böyle bir ızdırabı çeken insan simasındaki o dehşetli korkunç görüntüden ise zerre eser yoktu..öyle bir haşyetli haşmet vardı ki asla anlatılamaz..bana nasıl hisler uyandırdı biliyor musun Sevdiğim..sanki O hz Adem’di,sanki hz. Nuh’du..sanki Davut peygamberdi..gerçekten bu üçünü onda gözlemledim ama en çok Nuh  as… O’nu, üç uzun beyaz nurlu atamdan biri gibi hissettim..babam..atam..Nuh as…  gemiye alacakları için çektiği ızdırabı ve alışverişi O’nda seyrediyordum sanki..öylesine ulvi ve yüce duruyordu ki.. bir insan aynı  anda hem antik görkemli tanrısal-ilahi bir heykel, hem de koskoca bir dağ,hem de ulaşılmaz bir yücelik olarak tezahür edebilir mi peki?...evvet.. aynen işte şimdi O öyleydi.. evlatları ilahiler söylüyorlardı dizi dibinde ve ağlıyorlardı ..bende..neden hep bana sevdiğin birini tanıtıp sevdirttiğini,  sonrada hemen kaybettirdiğini düşünüyorum ..ben mi uğursuzdum bilemiyorum..

ve Seni..Seni..ben nasıl dayanırım ki Sana..Senin de gitmene..ikimizde dayanamayacağımı biliyoruz değil mi Sevdiğim..o yüzden önce ben lütfen ,önce ben..ben şimdi ağladığım için yazamıyorum ve harfleri göremiyorum.. mola….:) (2. Tur…bu bölümü şimdi düzeltiyorum.. her zaman ki gibi Sen bana özel, inadına kapsam dışısın ve yine ağlıyorum …)

ve sonraaa..yan odada gelen giden..oturuyoruz..büyük evlat anlatıyor..birde en küçüğü var.ilk defa görüyorum, zaten var yok arası, hatta yok gibi..kimselerin nerdeyse haberdar olmadığı biri..bana Yaratanın kendine ayırdığı özellerden misali geliyor nedense..hep gülümsüyor ve hiç konuşmuyor..öyle hafif kiii..zaten bu hafiflik mühim değil mi ,yok gibi..onu tanıdığıma seviniyorum ,o çok güzel..ona hislerimi söylüyorum birden, çok mutlu oluyor…Allah saklayıp korusun ve aminn..sonra bir hanım..içeridekinin ilk etkilendiği efendi, mevlevi Akif Dedenin torunuymuş..eşi de Halveti Salih Efendinin torunuymuş.ikisini Azizleri evlendirmiş..”bu mevlevilerin ve Halvetilerin de evliliği aynı zamanda” demiş..bu hanımla konuşurken Sevdiğim, şunları anlıyorum bak:Anadolu’nun neresinde olursa olsun yada dünyanın ehli tasavvuf insanları, diğer tüm insanlardan farklı oluyorlardı..diğer tüm insanlar istedikleri kadar makam,mevki,diploma vs sahibi olsunlar asla bu mana ehlinin parmağına su dökemeyecek haldeydiler..işte Akif dedenin torununu da dinlerken öyle hissettim..bu kişilerde tevazu ve hizmet, yani kulluk esastı ve çok edepliydiler..onun telefonunu aldım.. içimden onunla bir gün buluşup Kütahya’yı gezmek geldi..severek gezdirebileceğini söyledi.. bütün ülkeden yüzlerce, binlerce kişi kaç gündür sabahtan akşama dek ziyarete açık eve geliyormuş.. öyle kalabalık ki, sadece gruplar halinde birkaç dakikalık görebiliyorlar..ve ağlıyorlar..ağlıyorlar..ağlıyorlar…

işte bizim memleketin asitanesi hizmetlileri de burada..Eda..kaç gündür buradaymış.. ayakucunda.. yorgun, bir an şunu yaşamış ..yazmak istedim.. izin verdi..bak:bir an..”tel açmışım.. memlekettekilere yana yakıla Hazret gitti diyorum..ama Azizim bir anda diyor ki “Ben buradayım.. sen bir yere gitme”..işte Sevdiğim gülüyoruz..evet onlar hep burada önemli olan bizim sadakatimiz değil mi? bizi iftara bekletiyorlar..ısrar ettikleri için kalıyoruz, yoksa bugün uygun değil..işte yemek bitti..hep beraber aşağıdayız..ne güzel.. sokağı boydan boya masa yapmış dükkanlar..Anadolu’da Ramazan ..çok güzel..bir yere oturuyoruz..yanı camii.. bir ara içindeyiz hatta..sonra kahve(bu arada Kütahya kahvesi aldım ve eve gelince benim kurukahveci Mehmet efendi mahdumlarımla karıştırdım, muhteşem bir lezzet oldu)..başkaları da var..onu  hatırlıyorum ama ilk defa tanışıyoruz..eşi bir melami efendisiymiş ama terki dünya olmuş..yetmişli yaşlarının sonunda..sadece bir kaç dakika görüş için  gelmiş..üstelik hasta ..başlarından geçmekte olan kıyametin rüyasını çocuğa anlatıyor..(bu arada pek çok böyle rüya dinledim Sevdiğim belki ilerde yazarım)yollarının başına geleni..Efendisinin dediklerini ve aldığı o buse-i hediyeyi..mutlu ve emin..O’nun şimdi her şeyi görüp dinlediğinden ve her şeyi yerli yerince gözetip takip edeceğinden emin..fireler için de endişeli değil..çünkü o kadar fire normal diyor..işte masadakilerin bazısı ağlıyor..

öyle halleri bilirsin değil mi Sevdiğim..onlara diyorum ki..ben sizden evvel bunu yaşadım .şimdiye dek beni tanıdıklarımdan  hiçbiri  anlayamıyordu ama ben şu an; hem sizi anlıyorum ve sizde beni yeni yeni anlayacaksınız..üzülmeyin..Onlar bizi bırakmıyorlar..kılıç kınından çıkınca çok daha keskin ve tasarruf sahibi oluyor..O, neye ihtiyacınız varsa size söyler..kişinin haline, derecesine, istidadına göre ..değil mi Sevdiğim..sonra biz içeri eve dönüyoruz.çok az kişi var bizim gibi dışarıdan..O’nu yine oturtmuşlar..içimden, en son bizim şehre geldiğinde verilen yemekte söylediği,  kaydettiğim  o ilahiyi O’na dinletmek geliyor..o meşum günü ben Sana yazmadım.. özel bir celalle cemalli zamandı..çekindim.. yine canıma okursun diyeJ….ses kayıt cihazımı ayarlıyorum ve kulaklığını O’nun kulağına takıyorum…hiiç tepki vermiyor.. gözlerini açamıyor …bitince alıyorum..sonra  müzisyen olarak tam ehil yetişen  torunları ile diğer evlatları O’nun sevdiği ilahileri söylemeye başlıyorlar..bu hal beni çook etkiliyor Sevdiğim..O’nun bu bahtlı haline hayran kalıyorum..bu lütfu ilahi kereme ,aşka ,sevilip korunmuşluğa..Evvel Zamanımı ,Dostu Latifimi,Haybabamı düşünüyorum…inanılmaz üzülüp ağlıyor ve özürler  özürler diliyorum..bizler ellerimizdeki hazinelerin ne yazık ki hiiç kıymetini,anlamını bilip Onlara gerektiği gibi davranamamıştık ve Onlar yinede bizi sevmişlerdi.. neden?nedennn?..neden?hiç hak etmiyorduk ki..hiç birimiz hak etmiyorduk..

 (bugün yazdığım şey beni hüzünlendirse de yazmam gerektiğini biliyorum Sevdiğim..ben işimi yapmalıyım değil mi?Zamanın içinde bir anım ve anı yaşayarak  kaydetmeliyim…hep ağlıyorum..Evvel Zamanımın nasıl ;nefeste hüküm süren Senin nefesine karıştığını ve içindeki tüüüüm zamanların  seslerini hatırlıyorum.. ağlıyorum.. ne olur O'nun canını yakma lütfen ne olur Sevdiğimmmm…)


Ya Rabbim..sonra benim İstanbul’a dönüş saatim geldi..otobüse yetişmem lazım..vedalar.. ve sanki Kral Davud’u, Nuh Atamızın tezahürü görkemli güzelliği ile oturanın elini öpüyor çocuk.ve avucunun içini..elini sıkan ele yakalanıyor birden..tüm gün bir defa gözü açık yakalayamadığının elinde eli sıkışıp hapis oluyor..öyle bir mıknatıs ki tesiri acaip..anlatılmıyor..çocuk ağlıyor..elini çekiyor.. kapıda..düştü düşecek..bayılmak üzere..ağlıyor..o tesir mıknatıs her yanında.sonra toparlanıyor..taxi..otobüs..sabah ev…
bugünpazar..uyuyorum..yorgunum..Ayasophia..mekanımız..evimiz..Ya Rabbim Sevdiğim bak..tertemiz..uyanmış..tüm ışıkları yanıyor..rengarenk.dayalı döşeli ..heyy burası kullanılıyor..burası bir tekke evmiş.. bir tütsücü başı, buhurdanlığını sallandırıyor..uzun zincirli bir buhurdanlıktan buhurlar yayılıyor.. buhurdanlıkçı Senin bir dervişin Sevdiğim..ve üst kattan aşağı merdivenleri temizleyen kızlara bakıyorum..onlara yerleri silsinler diye bezler atıyorum..bir oda ve pencere..evinmiş ve odanmış Sevdiğim..pencerede bir tül..ama bilinen bir tül değil..bir beyaz yakmayan tül-i ışık..elime tülü alıp inceliyorum..bembeyaz..etekleri ağırlıklı. bakıyorum..eteklerine mıknatıs dikilmiş içeriden ve pencerenin aynı yere denk gelen pervazına da boydan boya o mıknatısı tutacak bir demir şerit hattı çekilmiş..bunu kimse bilemezmiş ve yapamazmış Sevdiğim ..çook pahalı bir sistemmiş.. bende istiyorum.. inceliyorum. . aslında ben uçuşan tülleri ve hatta mümkünse tülsüz saf manzara ile içiçe olmayı severim.. lakin şimdi anlıyorum ki sınırlama var ve ne olduğunu henüz bilmiyorum..tedbir baştan olmalı değil mi Sevdiğim..

ve bir film çevriliyormuş Sevdiğim..başrolünde Sen..üst kattayım..saray kedisi misali balkondan Seni ve peşinden sürüyerek akıp giden zikir ehlini görüyorum..başında tacın- üstünde siyah hırkanla uçar gibi koşarcasına tüm Ayasofya’yı dolanarak zikrediyorsunuz..ben tüm balkonda, oradan oraya peşinden koşsam da yine her zamanki gibi Sana ulaşamayıp yetişemiyorum….işte ne yazık ki hiçbir zaman da belki gerçekleşemeyecek değil mi Sevdiğim?neden demeyeceğim inadımdan demiyorum.. demicem…(ama Sen demiş kabul et olur mu?)



pazartesi..iftara davetliyim..kanaat Murattayız..yemekler çok güzel tabii.. harika..Bülent amcalar ve Karababalı dostları var..tektaştan da.. iftar bitiyor.. eve dönmem lazım..evimin yolu öyle uzak ve bıktırıcı ki Sevdiğim çok yoruluyorum..iyi ki yürümeye ve o spor aletlerinde çalışmaya başladım..artık o korkunç yokuşu biraz daha az ölerek çıkabiliyorum..bazen ağlıyorum..koskocaman bir varlık içinde, bildiğimden beri çekmem gereken yokluğuma isyan ediyorum biliyorsun değil mi..kabullenemiyorum..sonra sakinleşince kabullenip habire özür diliyorum tabii..ben insanım ne yapabilirim ki, diğer adım nisyan biliyorsun..
………….

"herkesten saklanan ve kimsenin dokunmasına izin verilmeyen bir sarı metal şebeke-i levhalarla kaplanmış bir odhane..yasak..tehlikeli..çocuk başında ve yanında kanunun bile çekindiği kanuni bir dehşet-i ciddi bir uzun adam..”ben, senin için bunu yapacağım” diyor..öyle gizli ve tehlikeliymiş ki..tek tek levhaları sökmeye başlıyor o adam ve elini içeri sokuyor"………
……………………………………………

salı..
Sevdiğimmm.. ben çook küçükken, çook masal okuyup etkilenmişim ya hanii..bunlardan biri,  padişahın oğlunun eski sandıklardan birinden bulduğu bir hayali kadın resmine aşık olup onu ararken başına gelenlerdi ve diğeri de Cevheri Firoş..      lakin  senelerdir cevheri firoşun isminden başka hiiç bir şeyi hatırlayamıyordum ..ilk defa bugün hatırlayacağım bak..çok tuhaf değil mi bu Sence?.cevheri firoş inanılmaz zengin bir beyin biricik tek oğlu..ve akıllara sığmayacak bir güzelliğe sahip ..lakin melankolik..hiç kimse ile konuşmuyor ve insan içine çıkmıyor..salıncağında sallanıp hep uyuyor,hep uyuyor..babası ona bir cevherci dükkanı açıyor ve canı isteyince bu dükkana bazen uğruyor..işte bir gün o cevherci dükkanına bir kadın geliyor ve ona şimdiye dek hiçbir gözün görmediği bir mücevher getiriyor ve o bir meyve şeklinde.. ve masalın  gerisini hatırlayamıyorum Sevdiğim..sadece cevheri firoşu hatırlıyorum nedense…

işte şimdi muratla muradiye kendi cinslerindeler..ama murad-i ilahiyenin kendisi de değil murad vücudunda tezahürü..hıhh..paylaşım durumları..paylaşmıyoruz.. örtülü ödenek o yüzden...Sevdiğim..bu bölüm hüseyni makamında olmalı değil mi..yani ben öyle anlıyorum..çünkü makamları,mertebeleri bilemediğimden BELİİ, bildiğin üzere vazife-i asli görevleri hiç bilemem ..bilmeyeceğim de  hem..nedennn?çünküüü:vazifeye emredilen; hiçbir vakit atası gibi ehil değil ve çöküşü başlatacak..ve kemalin zirvesi zevalmiş yeni öğrendim..yeniden yapılışmış..yıkıp yapmak.. mamurlandırmak.. ömürlendirmek..  ben hiçbir şey yapmayacağım ve sadece Seni Seveceğim..öyyle bel bel ulaşıp kavuşamayacağım Senin izini sürüp duracağım değil mi?Sen sevdiklerinle hep olacaksın ve ben hep bir hayal misali Seni tüllerin içinden,örtülere bürünerek seyredeceğim..sadece ikimiz bileceğiz..kimse anlamayacak..aynı bir  masaldaki devin, kalbinde sakladığı o kutudaki gibi..işte öyle…

ve örtülerin altında ,ten örtülerinin içinde,uzatılan bir elden  döllenmiş bir nüve-i cevher ışıyor..mekanı makamı hüseyn..heyy..bu nasıl saadet..göğe bak Sevdiğim göğe..masmavi bir gök..açılıyor bembeyaz bulutlar…birinci büyük bacı resminin üstüne  ufak bacı resmi çiziliyor..mutluyuz  huzurluyuz..şükürler olsun ve aminn..ve Sevdiğim nasıl ki kişi hakikatte aşık olamıyor ve aşk verilirse ancak gerçek aşık olunuyorsa ..gerçek aşkın da tensel bedensel olmadığını öğreniyorum..derece derece.. tevhidi aşkın tenlere gelince zirvesi olur sanmıştım..ama öyle değilmiş bak…aşkı yaşayan tenler-bedenler değilmiş..izin yok.. yani ikilik değil bir ve tek bir gönülmüş ..aşk bir gönülmüş..aşk gönül.."gönül nedir bilene gönül veresim gelir "deniyor ya, ondan..
neyse daha öğrenecek çook şey var değil mi Sevdiğim?......

*bu arada örtü bilgisi için teşekkürler ..yanii bu kadar bekletmeden vermezdin değil mi? ..yine de saol:) ..güneş allerjili durumlara da sonra gelicez tabii..
ve sonraaa.. Salı akşamı..tektaşta iftar..güzeldi..ama yorgunum..gece.çocuklarımızla beraber selamlı mekandayız…bahçe antik museum görüntüsünde..hiç bitmeyen tadilatlar,yapılanmalar..bir türlü oluşamayan o istenen nizam..tadilat hiç bitmeyecek değil mi Sevdiğim..biterse varlıkta biter belki de ondandır..
(bugün cuma...ve kırdığı üç yumurtanın içindeki  iki mahlukat yaratılamadan ölmüş..biri kanatlı bir kertenkelemsi kuş,zehir gibi zeki bir kurbağa larva..suyun içinde yakalanmamak için kayarak kaçıp gidiyor misali....)

Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi..Sevdiğim..tv de sadece bir iki kanala bakabiliyorum..bana bir şey oldu.eskiden tonla değişik şeyi tek tek mıncıklayıp seyredip bakabilirdim bir mağazada ve hiiç bıkmazdım..ve hiiç dokunmadan bir mağazadaki en kaliteli ve pahalı şeyi tak diye çekip seçebilirdim..artık mağazalar beni sıkıyor..ve seçemiyorum..çünkü canım istemiyor..ve asıl enteresan olan ise  kendimi dışarı atmak istiyorum..işte bir yerde doygunlaşmak ve gına gelmesini beklemek ..bir yemekten sonsuz zenginlikte hiiiç bitmeyecek tadlar,lezzetler ,hazlar almak yüzünden sanırım…neyse..tv de bu ramazan geçen yıldan bile daha mükemmeldi..gerçek bir toplu  irşad vardı..gerçek tasavvuf ehilleri insanlığa lütfettiler şükür..bunun semeresini yakında görürüz inşallah..ben haberler dahil ve ilgimi çekemeyen hiçbir şeye bakamadığım için sadece birkaç malumat furuş yazmak isterim Sevdiğim..öğrenmek istediğim şey için elzem o yüzden bak:
“Yar ile yaptığın ahdi unutma” demiş birileri ve çocuk gülümsemiş..Sende unutma lütfen tamam mı?
………..
Ayasofya..Sevdiğim bu mekanla alakalı pek çok şey hissettim ama daha sonra yazmak istiyorum bence hazır değilim..ama bu mekandan çıkamayacağız ya o yüzden içeriye bir göz atalım mı?....
ve.. O’nu bir çocuk gibi, o halde bırakışın…unutturduğun şey için gözlerindeki çaresizlik,yakarış,kurtarıcıyı beklerken ki tekrar-tekrar-tekrar münacatlar.. ağlıyorum..ona neden bunu yaptığını biliyorum..ağlıyorum..canımı yakıyorsun..neden o kalbin hüznü ve garipliği –acizlikle dökeceği bir dama göz yaşı bu derece önemli..alacağı hediye için ona bunu yapman illa gereklimiydi Sevdiğim …bilmiyorum..
…………….
Ve frekans aralıklarından ağ yayınına sunulanlar..tasavvufi magazin=bayram özel
1. Vukuat:
geçen aylardan birinde bir yakınım şahit olduğu bir şeyi aktardı..çözülemeyen bir şey olduğunda hemen çözebildiği söylenenlerden bir grubun mekanındalarmış . hatırlamalar bitmiş..salata gitmiş çoğu..bir kaç kişi ve o mekanın sağ kollarından biri kalmışlar..o yüksek zat-ı a'li kişi demiş ki gülerek:”ya huu..ne gerek vardı herkesin salata gitmesine..bir anışbaşı gitse yeterdi..öylede olur..mümessilerden biri kılınca olurdu..

Sevdiğim bu hangi makama gelince oluyor
J.bak bu makamı Abdülkadir Geylani hz den bir menkıbe ile biliyorum, yoksa o makamda mı?

2. Vaka-i Hayriye-i duyum:
bilimsel ve mekanik tasavvuf üzerine uzmanlaşan bir grubunda baş mümessileri ,üzerinde anotomi çalıştıkları zat-ı a'li tarafından davet edilmişler..önlerine ilk evvela bir başkası tarafından yazılmış, sonra onun elinden alınıp az değişikle kendi ismi ile basılmış ve şimdide gerici harflerle  bizimkiler tarafından ek yapılmış bir kitap uzatılmış..denmiş ki:”sizlerin eşlerinin başında bez parçaları var..ve beni takip ettiğinizi söylüyormuşsunuz..ama bizde başı bezlerle örtmek yok..o eskiden di..eskiden kadınlara taciz yapıp rahatsızlık ediyorlardı-yakınlarından bile korunmak lazımdı-güven yoktu, o yüzden Medine’de kadınlara örtünün dendi..şimdi tekno modern- beyinsel hazlı bir devirde yaşıyoruz ve böyle bişi yok..eğer beni takip ediyorsanız önce bunu uygulayarak başlayınız”…

Sevdiğim ben hz EMİR’ÜL MÜMİNİN Peygamber Efendimi takip edeyim değil mi?..........:)


3. Vaka-i vakvakiye:bu  iki senelik filan Sevdiğim..sence malum zaten..mevlevi ve her şeyi çözenlerden bir kol..onların meşrebinde baş örtmek yokmuş..yol efendisi öyle emretmiş eskiden ..öyle olanı yükseltmiyorlar, çünkü vitrinlik değiller..vitrinlikler ve yanlarında teşhir edilecekler görsel olmalı değil mi?

4.ucube-i icad:
bir adam varmış eskiden..çıkışı bile mehdimsi..fakirr.şu an hesapsız zengindir sanırım..bir arkadaşım ona giderdi yeni zuhur ettiğinde..çok güzeldi..bana orada mecburi bir hal gibi olan  mute nikahını sormuştu ..işte bir süre sonra "hepiniz örtünün "emrini almışlardı ..aaa.. birden örtündü..beğenilmediler sanırım, bir altı ay sonra gördüm..civciv sarısı..ama çook güzeldi hala..ne oldu dedim..emir geldi "hepiniz sarışın olun "J))..işte bu kişi zenginlerin çocuklarını ve varlıklarını iç ederek altın yaldızlı teneke bir saltanat kurmuş..okunmayan tonla masraflı kitapları bedava elden ele dağıtmışlar..tv si bile varmış galiba ..face de bir klibini izledim..bir dakka bile değildi..görsel vitrinlik karşı cinsi latifeleri karşısına dizip cemal seyredip :”ahh..ne şeker şeyy,yerim seni ben ,bak ne tatlı,ne şirin şuna bak ya huu  deyüp mehdisel yayınlar yapıyormuş..anlatanlardan biliyorum k... başka da izlemedim …
buna diyecek bişi bulamıyorum ..tenekeye altın yaldız kaplayamazsın ki…..

5. espri:
bunu da face de izledim..bir iki dakikalık..bir hafızı kur an ,devleti rical,diploma mertebesi fulll..karşısında da  Emin hoca..onu ilk defa böyle sinirlenince gördüm ki ,ilginçti..bende  sinirlenmeden yazmak istedim.. çünküü.. haksızlık karşısında susan şeytandır hadisi mucibince..bu adam hz Pirimiz Mevlana ve sema için aptalca şeyler söylemiş..Evvel Zamanı bu masal çocuğuna “O, sizi sahiplenmiş evladım, ne mutlu size” dediği Efendisi..bastığı kumlardan ayak izi sürücüsü bendesi de der ki:yakaladığını kömür tozuna DÖNüştüren devAsa mıknatısı –ve zerrelerini havada çözündürüp sema ettiren bir haşyeti anlamak için bunca etiketin zavallılığına ne gerek var yaniii?.naehil…

ve Sevdiğim bunlar sadece bir kaçı..şimdi ben asıl şunu öğrenmek istiyorum..eminim ki ben gibi sayısız kafası karışık kişide..hani ben sizi meşreb meşrep yarattım var ya..ve 12 pınar-12 ana kol tek bir beden..72 fırka filan..Sevdiğim..şimdi bu olan bitenleri,bize “tek”likten bahsedip –BİR birlikten dem vurup asla ve kat a bir ve beraber olmayanları-tevhid edemeyenleri nasıl görmeli ve takip etmeliyim..yukarıda geçen olaylarda öyle bir teklik var ki kendilerinden başka hiçbir görüş ve suret-i resim heykel kabul edemiyorlar..bir talebeleri yükselince ayağını kaydırıp elinden sayfalarını alıp kendi suretleri ve bilgileri ile dolduruyorlar..kendilerine tapıp benden başka tanrı yok dedirtiyorlar..bu durumda biz cahil ,halk-ı teba,örümcek kafalı duygusal yaratıklar ne yapmalıyız peki Sevdiğim?

Hz pirin mesnevideki Yahudi vezir hikayesi buraya cuk oturuyor değil mi?benim mason dervişleri dersimi anlatıyorlar..evvvett..hepsinde efendilerinden bir şekilde izin kağıdı var ..hepsi biliyor..hepsi görmüş..hepsi yetiştirilmiş..ama o kadar..eksik olan tevhidi irşad etmeye izinleri yok..damlacıklarında kalmışlar..damlanın ötesine- denizin ötesine asla geçememişler…tanrı yok diye boşuna söylüyorlar..kendilerini işaret ettiklerini anlamıyoruz sanıyorlar…halk hakkın bir zuhurudur birde hepp bunu unutuyorlar değil mi Sevdiğim?:)


TEK lik ile BİRbirlik anlamını anlamak ne kadar zor değil mi Sevdiğim..birlemek daha da zor..bunu bize kendi  zanları,kendi doğruları ile senelerdir TV den öğretenlerden bu yıl bizi kurtardığın için sonsuz şükürler olsun …

Seni seviyorum..ne kadar Sana ulaşamasam da,ulaşamayacağımı bilsem de bir önemi yok..Sen beni sevip umursamasan da bir önemi yok..belki de ben Seni sevmeye aşık olmuşumdur kim bilir?Sana bir hediye de bendenden…Selam Selam ve bir defa daha öptümmm..

SEVDİĞİM KADRİNİ BİLMEYİ BANA NASİP EDERSEN YARATILIŞ BAYRAMIM BAYRAM OLA İNŞALLAH VE AMİNNN..

nur cihan
nuralem7@hotmail.com
26.Cuma.2011