9 Kasım 2011 Çarşamba

ŞEY’ lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI 33


ŞEY’ lerin  GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI  33

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
kurbiyeti yakınlık bayramımız mubarek olsun..bilmiyorum yazdığım türde bir B-ay-Ramımız(bayrağımız ay yıldız:) oldu mu?..Sevdiğim lütfen bu masal için bana yardım et..öyle karışık ve dağınıkım ki, toparlayamıyorum..tam iki gündür full okuyorum..öyle çok okudum ki artık pes ettim. artık okuduklarımı anlayamaz hale geldim…şimdi de yazmaya karar verdim.çünkü okumak değil, okuduğunu fiile dökmek önemliydi.ve hata yapacaktım ki,hatalarımı Sen düzeltecektinJ..Sevdiğim..her şeyim..benim korkum sadece “Seni üzüp incitirim meselesi” biliyorsun..yoksa anladıklarımda hata yok..öyle bir şey hissetsem, asla bu şeyleri Sana yazamazdım..korkumsa, anladığımı, istediğim manada yazamamak..inşallah Senle öyle bir şey olmayacak değil mi?


ve bu masal 33. dereceden bir tekamül önlüğüne sahip olur inşallah ve aminnJ..yani Sevdiğim, Haybabamın hayalimde verdiği o masonlar ve dervişler kitabının köklerine ineceğiz..ve ancak o vakit, bugün dünyayı ve bizi kurgulayanların elindeki ilmide birazcık anlayacağız …ve masonları ancak ve ancak; o beğenilmeyen, hor görülen gerçek sufi dervişlerin anlayacağı ve anlatacağı da anlaşılacak tabiiiJevvett..ne yapıyoruz?..kaldığımız yerden başlıyoruz ..

gece…”kraliçenin önde giden tanrısı” anlamıyla gülerek gözlerimizi açıyoruz Sevdiğim… pazartesi.. Öney ,Bodrumdaki  yazlığında yetişen zeytin ağacından hepimize 1 kg lık yeşil zeytin getirdi..anlattı..kırma zeytin yapmayı öğreneceğiz..ben  taş bulamadığım için sevgili cam kürelerimden biri ile kırdım..sanki yanlış yaptım.. zeytinlerimin kırık yerleri zedelenip karardı..on gün boyunca her gün suyunu değiştireceğimiz zeytinlerimiz ,bu on günün ardında acılıklarını yitirecekmiş..bugün 9. güne girdik..Sana zeytin yapma çalışma aşamalarımı her masalımda yazmak istiyorum..çünkü bu benim için önemli bir  müjde..bu benim için o zeytin ağacının altındaki iki kat kırmızı örtüye bürünmüşe bir adım yaklaşmak demek..teşekkür ediyorum Sevdiğim..Seni simsiyah çooook lezzetli bir zeytin gibi seviyorumJve ben bir lüx sele siyah zeytin fanatiğiyimdir, biliyor musun?..


kardeşim arıyor..o  çok fazla kitap okuyor...hurdacıda bir kitap bulmuş.eski..Eyüp Sultan hazretleri ile mülakat …diyor ki..o kadınla senin yazım tarzınız çok benziyor.. fotokopilerini yollayacağım.. oku bakalım ne anlayacaksın.. bir bölüm açıp okuyor..ben bir şeyler seziyorum ..işte o gecenin nihayetinde..Sevdiğim… bir şiir yazı akıyor..onu anladığım gibi yorumluyorum..ama yorumladığımı beğenmiyorum..ve yazıların yanından bir  tertemiz su akıyor.söylediklerimi beğenmediğim ve korktuğum için kaydetmiyorum her zamanki gibi Sevdiğim..unutmak en güzel ilaç sanki..ama işte kalbim söz dinlemiyor ..şu harfleri diziyoruz…

harfler ,eğer ...  ilahi ilham ile dizilirse
harflerin akışını kimse kontrol edemez
o geldiğinde, manayı kimse sınırlandıramaz
ki, isterse şerh,isterse yorum olsun
tertemiz su misalidir
ve su akar renksizdir
yada bazen mavili bir mai(2.11.2011 :)
ve içi sırlı kübümüz sarhoş olmayalım diye kırılmış olduğundan içemiyoruz tabii..ben zaten rengini beğenmemiştim ki..Jsu akıp gidiyor Sevdiğim ve ben bakıyorum.aaaa.. eski zemanlara bakıyorum..simsiyah bir latif kadehe ve içindeki ışık dışarı sızana... o vakitte içmedim değil mi??!!!

ve  o mülakat kitabını bayramın ikinci günü okudum..ruhçulukla ilgilenenlerin çıkardıkları medyomik bir eserdi..kardeşim sadece 5 sayfasını  okuyabilmiş..ben hepsini gayet güzel okudum
Jteşekkürler .. bence yanlış bişi yoktu..sadece, hani,, o ürperten tesiri de hiiç yoktu…ama kendimle örtüşen pek çok aynı anlamda temas da vardı..fakat ,böyle hissi bir mana ,alıp seni sarıp sarmalar ,yakalar ve bırakmaz ya.. işte ondan, nedense o yoktu..bu bir önsözdü aslında..bazen şüphelendim bile..çünkü yazarın duası ile tebliğleri aynı ..kelime aynı.. söyleyiş de...sanki zorlama misaliydi.en çok zorla vazife istemesine hayret ettim..neden ki?o aptal mı?öyle korkunç ağır bir vebali yük istenir mi?..ve  esas kitap başka imiş..semadan fısıltılarmış onunda adı..o henüz yok..ama kitap bitti..sabah ..evimde bir terzi bayan  var..bir sürü rengarenk kumaş ..bana ne istersem söylememi ,onu zevkle dikeceğini söylüyor..teşekkürler Sevdiğim..bakalım bu masalın elbisesi nasıl olacak değil mi?:)



 masal  sonrası..çarşamba ..eski mısır dersimizdeyiz.geçen hafta dersten çok zevk alan nanede artık bizle..Jbir not alıp çizim yapıyor ki, görmen lazım..çok komik..oda masallar çizip yazıyor..ama o benim gibi hayallerini yazmıyormuş, öyle dedi..ve geçen birini okudum..şöyle yazmış..”bir ülke var.oradaki insanlar cumhurbaşkanlarını tavşandan seçmişler ve o ülke tavşan cumhuriyeti olmuş ve tüm insanlar çook mutlu yaşamışlarJJ..teneffüste ona bir şey dedim..hemen şöyle dedi Sevdiğim..”tanrılar yok anne..sadece Allah varJevet diyor annesi de..o tanrılar, O’nun adları,isimleri,sıfatları,elbiseleri gibi..işte o yüzden onlar tanrı değil ..sadece bir tek tanrı var o ilah-tanrıya da  Allah diyoruz..Sevdiğim biz çok şanslıyız..hocamız bir müzeye kayıtlı kolleksiyoner,rehber aynı vakitte..biz, binlerce senelik objeleri elimizle de tutabiliyoruz..bak neler görüp hissettim..evvela nazar göz boncukları var  ya.. mavi, iç içe sarı,beyaz, lacivert tonlarındakiler..işte onlar, binlerce senedir asla değişmeden bugüne gelmiş ve hep aynı manada kullanılmış objelerdi..



ve şimdi bir çocuk firavun yada çocuk ra  var elimde, bak..eski mısırda insanlar bence son derece güzellermiş..harika bir fizik ve kafa yapıları varmış..çok estetik ve zarifler..ve işçilik mükemmel.. bugün bize –ruhlarımıza; bedeni yeniçağı iğdiş edilmiş modern sanat adı altında, beceriksizliklerini kabalıklarıyla hoyratça -çirkin kalplerini & soyut yontu diye sunanların onlardan alacağı çok ders var bence..birde utanmadan devleti sanat adına soyup soğana çeviriyor.. bizi de anlamıyoruz diye salak yerine koyuyorlar.. tabii hissiz yapılan eserlerle; hisle,kalbi duyguyla yapılanlar arasında çok fark oluyordu…

perşembe..arapça dersimiz.Sevdiğim tek bir kelimesini bile hatırlayıp öğrenemiyorum neden?ben başka şeyler duyup anlıyorum ama, neden? ve sonra mahreç dersi..yine aynı hal..hoca çok ödev veriyor..diyorum ki benim durumumu biliyorsunuz değil mi?ben anlaşmalı öğrenciyim Jders çalışmam..hoca bakıyor ve çok ciddi sert “biliyorum” diyorJbenim için; ağzın içini ve dişlerden çıkan sesleri çizmesini istiyorum..oooo..bir bakıyorum Sevdiğim..”bunu size hocanız mı söyledi ,yoksa siz kendiniz mi anladınız?” diyorum..”kendi anladığımı yazdım” diyor..oo..bak Sevdiğim.. alt dişlerin ön ikisinin en üstü: ince zel-arı vızıltısı gibidir..ortası :sin –yılan sesi gibidir..en altı: sad-ıslık sesi gibidir..Sevdiğim anladığımı anladınsa bana da öğretir misin lütfenJteşekkür ediyorum ve SENİ EN HUZURLU DALGA BOYUMLA SARMALIYORUM..

ve Sevdiğim  ben bir şey daha anlıyorum..belki de tecvidin iklab-ses değiştirme-dönen şey bölümündeydi ki, şuan notlarımda bulamıyorum…şimdi..Ahsen hocamı arayıp öğrendim tabiiJ..KUDDU CED harfleri!!! kalkale:).. ve bunun üzerine aniden,bir ilahideki MUHAMMEDİN KÖSÜ VURULUR BU GECE  sözünü hatırlıyor ve kızlara anlatıyordum ki telefonum çaldı..pembecik..o, yaşadığı şehre döndü.birlikte bir sema ayini şerifi izlemiştik ya hani..işte onun hediyesi.. hakikatini yaşamıştı demek kiJ ve benim şu an anladığım manayı anlattı büyük bir heyecanla..geceymiş..bir anda..orta merkezde yerde ve gökte övülmüş olanın ismi şerifi varmış..ve etrafında tüüüüm esmai şerifler tavaf eder gibi sema yaparak dönüyorlarmış..tabiiki onlar altın ışıklı yıldızlardanmış aynı vakitte..Sevdiğimmm..çook teşekür ediyorum..Seni seviyorum..


veee.. Cuma..bir şey anlıyorum Sevdiğim..izdüşümsel ipucum..iz sürdüğüm önde gidenimden bir jest..anka yı düşünüyorum..kaf dağını..nun u..noktasını..kef-nun.gönlü.aklı..arşı ve kürsüyü..ve iradenin maddeye dönüşümü sesi. ah yaaa ahkaf…hiçbir şey okumasak sadece başlığına baksak bile muazzam değil mi Sevdiğim..çok teşekkür ediyorum..Seni milyon senelerce milyon elfi elfi seviyorum..ve yeni idrakin hediyesi hayalimiz..bir sınıftayım..iki bayan hocam var..anlatıyorlar..bir defter var önümde.. benimmiş..aaa..bir açıyorum.aaa içinde mavi lapis ve altına gark olmuş ranın gözü sembolü zoomluyor..her yanına not alıp yazmışım..benim el yazım böyle okunaklı ve güzel değil ki..ne yazdığımı ben bile okuyamıyorum üstelik..BU BENİM YAZIM DEĞİL.. aa.. Heliopolis..ve RA nın güneşin doğuşu,yükselişi,ikindi vakti,gecesine denk gelen değişik RA  isimlerini yazdığım gibi okuyorum..öyle acaip bir  defter ki Sevdiğim..inanamıyorum..içinde hep resimler var ama resimler gerçek..mavi yazılı bir defter bu..hocaya RA nın güneşe göre tekamül etmiş isimlerini tekrarlamasını söylüyorum..hoca şaşkın..çünkü öyle bir şey bilmediğini ve söylemediğini anlatıyor…gözlerimi açıyorum Sevdiğim ..bak şiirimiz.

HÜKMÜRRAJAZAMETİHÜDARA
Heliopolis’e seyahat ediyoruz..
kaybolduğumda beni görüp gözetir misin peki?
kaybolduğumda beni koruyup sakınır mısın peki?
beni Heliopolis’e sürüklüyorsun..
beni ışıkla yıkar mısın peki?...
el mürşidi aklı meaş google efendimeJ Heliopolis e bakıyorum … bu bölümü az evvel buldum Sevdiğim..HZ.HALİLURRAHMAN  İbrahim bu şehirde yaşamıştır ..hz Musa bu şehirde ilmü irfana gark olmuştur  diyordu o dosyada..ve okuduğumda gözlerimi sımsıkı kapayıp bekledim..sarsıcıydı..anlıyorsun değil mi?! sarsıcıydı..ve henüz hazır olmasam da yardım edeceğini bildiğimden, masalıma, bu cümle sayesinde başladığımı söylemek istedim ..evet Sevdiğim.. bu masal benim içinden asla çıkamayacağım zorlukta..öyle acaip ki ,bir türlü nasıl yazmam gerektiğini toparlayamıyorum..bu kaçıncı dosya açışım bir bilsenJilk defa böyle oluyor..gözlerim perişan..ve kısa yazmak istememe rağmen bir türlü birkaç sayfaya inemiyorum..ve bu masalı baştan aşağı kopya yapmıştım..bana ait hiçbir şey olmasın istemiştim..bir sürü yerden alıntıları peş peşe hizalamıştım ..bir anlam çıkacak biçimdeydi ve Sen anlayacaktın sadeceJ..öylesi daha ucuz ve kolay bir kaçış yoluydu biliyorum..ama şimdilik onları sildim..belki masalın sonuna bilgi için eklerim ki bütünlük olsun..bakalımm.ben artık çok yaşlandım.o kadar okuyup çalışma yapamam ki…gezmek istiyordum şu boş tatil günlerinde ..oysa hiç durmadan okumak zorunda hissettim nedense..


hoca anlatıyor..tapınaklar ve rahipler bahsindeyiz..eski mısır dini tamamen halka kapalı, gizemli sırlarla dolu bir dinmiş Sevdiğim.. en baş rahip olan  firavun ve onu temsil eden en baş rahibin dışında, en üst sırlara kimse vakıf olamıyormuş  dolayısıyle..rahipler her gün seher vaktindeJ gün doğmadan ve gün batarken tapınağın abdesthanesi olan havuzlarda; önce bedenlerindeki pislik saydıkları tüm kıllarından arınır ,sonrada  abdest alıp yıkanırlarmış..bu din adamları tapınak içindeyken tamamen çok katı bir disiplinle yaşarlarmış..rahipler sınıf sınıflarmış..ritüel yöneten –günah ve pisliklerden arınmış rahiplere UEB…bunların bir alt derecelilerine KHERİHEB deniyormuş.. bunlar omuzlarından göğüsleri üzerine aynı hacılar misali  beyaz örtü örtüyorlarmış..diğer rahip sınıfına da çömezler denirmiş...herkes tapınağa alınmıyormuş..insiye olacak dervişler;sadece dededen babaya ve oğula, pek çok testten geçebilenler ancak bu okula girebiliyorlarmış...

ve güneş fazla tabii..gözlere simsiyah KOHOL adındaki sürme  çekilir,buda güneş gözlüğü gibi onları kuvvetli ışıklara -hastalıklara karşı korurmuş.. başlarını korumak içinde peruka takarlarmış.sadece beyaz keten elbiseler-izarlar giyerlermiş..yünlü giysiler günah olduğundan giymezlermiş..Sevdiğim. tapınak rahiplerinin giysileri tıpatıp hacıların ihramlarına benziyor biliyor musun, aynısı..ve bu Hintte de hala aynı biliyorsun..yani bu çok önemli bir şey anlayan için..ve sadece baş rahip SEM =yıldızların sırrına vakıf olan  sırtına panter postu giyebilirmiş ve üzerindeki rozet düğmede küçük altın yıldızlar olurmuş…Sevdiğim eski osmanlı gravürlerindeki derviş resimlerinde bu rahip türlerinden var.. cascavlaki kalenderilerJ..astronom rahipler. geceleri tapınak çatılarından gözlem yapar, gündüzde uyurlarmış..mevsim ve takvim düzenleyicisiymişler..hekim, dişçi ve tedavi için büyü de yapan bu  rahipler  aynı zamanda mimarlarmış da.. kheriheb –usta rahipler aynı vakitte müzisyendiler ..müzik aletlerini çalarlar,koro halinde ibadet ritüellerine dua-ilahi vird ile eşlik ederlermiş..bu rahipler büyüdede uzmanlardır..baş kheriheb, firavun=büyük evde sarayda oturanın büyücüsüydü..mısır rahiplerinde evlenme ve çocuk edinme yasağı yoktu..onlar tüm sosyal sınıfı oluşturan yönetici kesimdi..ve  dönüşümlü olarak birkaç ay tapınakta kalıp, sonra normal hayata devam ederlerdi..dışarıda tapınak giysilerini giymez, saç,sakal uzatabilirlerdi..çoğu normal hayatta da öğrendikleri mesleklerini yapardı ve tapınakta da rahiplik..yargıçların çoğu maatın rahipleriydi.. şimdi notlarıma ara verip, anladıklarımı yazmak istiyorum..

ve ben anladımki Sevdiğim..her tanrı esmasına adanmış bir tapınak- mabed- yani tarikat ESMA  ekol meşrebi  vardı eski mısırda..ve sadece dileyenler,tüm zorlukları göze almış kişiler, pek çok gizemli imtihandan sonra buraya girebiliyordu..bu tapınaklar, aynı, bizim eski tekkeler bozulmadan evvelki misali gibi çok yüksek düzeyde birer irfan ocakları =kendini bilme=nefsini bilen rabbini bilir okullarıydı da..bu  ESMA OKULLARI ndan da, o esmaya ait tüm meslekler çıkıyordu tabii.mesela;hekimlikten tüm mesleklerin çıkması asla  garip değil, bir gerçekti..çünkü hakim-hikmet esaslı bir esma idi..ve hikmetin içinde tüüüm gelmiş geçmiş meslekler ve ilimler vardı..hikmetsiz asla hiçbir şey öğrenilemezdi zaten..baş esmaların sahipleri =tam kemal o ismin manasını çıkartabilmiş baş rahip de azdı .. yetkin sınıflı kamil rahip müridleri de ancak o kişi yetiştirilebiliyordu..bu tapınaklarda kutsal metinler-yazılar öğretilir,hayata dair gizemli sırlar verilirdi.. bu yüksek örneklerse ancak; en yetkin tanrıça kültlerinde olabilirdi.. isis,hathor, mut, basted..aslında bu tanrıçaların hepsi rahim esmasının dereceli tekammüllerinden başka bir şeyde değildi Sevdiğim..isis anne ,basted kızı,hathor gelini,maat kız kardeşi ……ama aslında hepsi aynı kişi ve birdiler..sadece sıfatlar, elbiseler değiştikçe, zenginlik ve idrak artıyordu..

Sevdiğim.. şimdide, Seni, eski mısırda bir tapınakta seyahat ettireceğim, tamam mı?:)..bir hafta için 3.000$ mız ne yazık ki yokJSana daha lüx bir hot couture tur yaptıracağım bakJ..BAŞLIYORUZ..ELİMİ TUT..yürüyoruz..yürüyoruz..

güneş doğudan doğduğundan tapınaklarda  doğuya yapılırmış..ve batı ölümü ve karanlığı  simgelediği içinde mezarlıklarda batı yönüne yapılırmış.. bu tapınaklarda putlarda var tabii..korkma sakın.. bize hiç yabancı değil aslında..bence değişen bişey yok..günümüzde ise, kimse bir heykel putuna tapmadığı içinde, sorun yok..tek sorun; bizim soyut tanrılarımızın, bu eski zavallılardan daha tehlikeli olduğunun henüz farkına varamayışımızda..mesela:bugün,  en büyük tanrımız olan para, makam, mevki,güçtür ki, bunlarda asıl şehvettir..artık cinsel şehvet, bunlardan daha düşük derecelidir ..çünkü baş olma sevdası tüm şehvetlerin üstündedir..ve çok tehlikeli bir tanrıdır bu.. kibir.. kendini tanrı sanma hastalığı…

evvet Sevdiğim..bak çok eğleneceğiz..şimdii çölde yürüyoruz..Sen serin esiyorsun  ve beni gölgeliyorsun..böylece hiiiç sıcaklamıyoruz
J teşekkür ediyorumm..tapınak duvarlarımız var..yaklaşş…yaklaşş ve kapı..

birinci avlu..iki yanda sütunlar,adak sunakları var..buraya konacak adaklar bellidir..ölçü ve tarif aşılamaz..mezur adında bir dev kepçe var..Sevdiğim bu kepçe beni şaşırttı..Ayairini’nin kubbesinde de aynısı var biliyor musun?..tam ortada kazan gibi bir kepçe....bence biri bizi pişiriyor da, o kim?!!:)her gün sabah sunağa konan tanrılara adanmış yemekler akşama toplanır..ziyan edilmez..duvar kenarlarında kendilerine ayrılmış bölmelerde yaşayan,  o tapınağın tanrısının hayvan sembollerine verilir … Jmesela tüm tanrıların kendisini çoğaltmasından ürediği; başların başı şahin başlı RA nın tapınağında onun  sembol hayvanı olan kaz beslenirmiş..ve ra, başında bir kaz tüyü taşırmış.. hathor da inek..kocası osiris de apis öküzü  misaliJ..BASted ise kedi,aslan…yanii o esmanın hayvani meşrebi huyu..tabiatı hayvaniyemizin ilmü deruni..veee hala yolda yürüyoruz..tüm tapınaklarda abdest havuzları vardır..en büyükleri tabii ki en büyük tapınak Karnak’ta dır..Nil suyu ile beslenir..sabah  akşam burada  tüm rahipler baştan ayağa yıkanır ve tıraş olurlar..kadın rahipler de vardır ve tapınakta yaşarlar.. hathor kültünde sadece kutsal tapınak fahişeliği yapılabilir, diğerlerinde yokmuş..bu rahibeler kutsal dans ,ilahi söyleme ve müzik aleti çalmada uzmanlaşmışlardır..

2.duvarlarla çevrili iç avludayız..yine sütunlar..bu avlunun kapı yanlarında odacıklar var..içleri kütüphane..raflarında ilahi papirus ruloları duruyor.. o günkü tapınak ayin ritüelinde  o güne özel ,hangi metinlerle –ilahi ve şarkılarla- zikre eşlik edilecekse, onlarda, buradan çıkartılıyor.. ve kapıdan yürümeye devam ediyoruz..
3. duvarlara çevrili dikdörtgen en iç avlu.. bu bölüme her rahip her zaman  giremiyor .. hele halk.. hiiiç..hayatlarında görmeleri bile muhtemel değilmiş..tapınak ve içindeki her şey; halk için büyük bir gizem,sihir,tesir ve korkulu saygıyı ve dolayısıyle de büyük bir güç iktidarını da peşinen getiriyor tabii, değil mi Sevdiğim..ve 3. avluda bakıyoruz.. sütun tarlası…bu sütunlar firavunlar tarafından bir hediyeymiş..o tapınak tanrısına adanmış teşekkür anıtları yani.... bugün de bu gelenek herkes tarafından, değişik anıt plaketlerle sürdürülmüyor mu?:)

ve sonra bu sütunlu yolda ilerliyoruz..yeni bir kapı..bundan sonrası, çok nadir rahiplerin girebildikleri iç alandayız.harem yaniJbu bölümde  yandaki kerpiç duvarlı  odaların içinde yemek depoları var…tapınağın yemekleri burada ..her şey ölçüye ve aşırı bir titizikli disipline bağlı..belli tarifler var ve asla o tarif dışına bir şey eklenemiyor..ve kapıdan içerideyiz..yeni bir avlu.. full sütun..sütunlar son derece işçilikli ve görkemli..burada da yan duvarlarda odalar var.buralar koku yapım odaları..Sevdiğim aynı tekkelerdeki gibi bu tapınaktakilerde kokuya(rayiha-ruh-hura:) çok düşkünlermiş…her tapınağın tanrıçasının kendisine ait çiçeğinden bu kokular üretilir ve formülü gizli tutulurmuş..mesela Ebu Simbel  Tapınağı  sümbül efendi baba tekkesi gibi de demekmişJsadece bu tapınağa has koku sürekli duvarlara,sütunlara yerlere serpilir ve her daim  güzel kokması sağlanırmış..en önemli koku mavi lotus çiçeğinden yapılırmış..bugün hala Sudan ülkesinde aynı ilkel şekilde yapılan bu koku Mısır’da satılıyormuş..ve tüm dünya parfüm devleri de bu esansı Sudan’dan alıp, kimyasal kokularını gizemli yaparlarmışJ..mavi lotus zamanla Mısır’da kalmamış.. onun yerini beyaz lotus doldurmuş..bugün oda yokmuş.. 


sütunlarda genelde lotus ve papirus desenleri işlenmiş.neden?LOTUS ilk YARATILIŞ doğumu,KOZMİK YUMURTAYI-İNCİYİ,güneşin içinden çıkan bebek RA yı,gözyaşından doğumu vs simgeliyormuş..papirus yaprak çizgileri ise sonsuz okyanusu..ve Sevdiğim.. bu yaprak desenlerin aynı, dallı arakiye denen takkelerde var.. hanii,derviş çeyizi kitabındaki o takkelerin en üstüne işlenmiş  Kelime-i Tevhid sembolü=servi ağacı -40 dilimli yol betimlemesi var ya.. gül-ü terkler… işte firavun başlık takke tepelerinde de aynısı  var, biliyor musun?..yani firavunlar en büyük insiyei derviş kamil mürşitlerdi de aynı zamanda .

bu ilimler zamanla hak etmediği halde, kişiye verildi ve ilmi kibre dönüşen –maddeperest kendini tanrı sanan firavunlara,rahiplere geçti..bu öyle büyük bir güçtü ki ;halkı da en kolay yönetme kullanma metoduydu da üstelik..eee..  bu esma ilmi unutulup baştakiler  bozulunca da, bu öğreti de unutuldu..ve tamamen putperestliğe dönüştü değil mi?veee yolun devam etmesi için bazı insiye kamil rahipler gizlice yola devam ettiler tabii..çünkü yeni bir devre girilirken, eski devri,devr edemeyenlerin devreden çıkmasını beklemek?!! için ,maddi uykuya yedi uyurlar gibi yatmak gerekebilir..nasılsa "vakti gelince uykudan uyanması gerekenler" uyandırılır gibi, gibi..

ve geldik en mahrem harem  yere Sevdiğim..yürüyoruz.buraya sabah güneş doğmadan evvel baş rahip ve birkaç yüksek rahipten başka asla kimse giremezmiş.. ama ben sana torpil yapacağımJ bak şimdik..yürü yürü korkma J.. durduk. . karşımızda genelde  Lübnan sedirinden yapılmış bir dolap çıkacak..ve dolap..işte o kutsalların kutsalı..kimsenin bakmasına izin verilmeyen büyük sır..en büyük tanrı..BU TAPINAĞIN RABBİ..herkes  secdeye kapanıyor önce..Sevdiğim..sakin ol..bir yandan kokular serpiliyor,bir yandan ilahiler söyleniyor…hayal et, neye benziyorJve baş rahip akşam kırmızı bal mumu mühürle mühürlediği mührü kırıyorJve dolabın iki kapağını büyük bir tazimle açıyor..aaaa..aaaaa..NE VAR içeride? o tapınağın adandığı o esmanın sembolü bir tanrı yada tanrıca figürü duruyor..üstünde acaip kıymetli elbiseler ve ve acaip değerli takılarla ööööle bel bel bakıyor..kutsalların en kutsalı ya Sevdiğim, o yüzden öleJ..sonraaa..baş rahip onu, ayaklarının monte olduğu kızağından aşağı doğru kaydırıyor..güzel kokulu bezlerle baştan aşağı onu temzileyip mesh ediyor..bir başkasının dokunması yasak!!..akşamki elbiseleri değişip, yeni kıyafetleri , yeni takıları takılıyor..diğerleri temizlenip yan tarafında ve arka bölümdeki hazine odalarına konuyor… tören bitip rahipler geri çekiliyor.. ve akşam güneş batarken aynı ritüel baştan aşağı yine yapılıyor.. tanrı heykeli, dolabına kilitlenip mühürleniyor, uyumaya bırakılıyorJ..bu kutsalların en kutsalı dolabının etrafında pek çok hazine odası mevcut sevdiğim..burasını mihrap gibi düşün olur mu? ..bu odalarda sandal,elbiseler,takılar,müzik aletleri,parfümler saklanıyor..ve bu dolabın içindeki tanrı heykeli senede bir defa-hiç kimsenin bilmediği  en kutsal günde, kimselere gösterilmeden tapınağın en tepesine güneşe çıkartılırmış..orada tam bir gün güneşin altında durur ve adeta güneşle yıkanarak beslenir şarz olurmuşJ öyle inanırlarmış..

Sevdiğim hatırla bak şimdi.. geçen yıl İstanbul tarihi dersine gitmiştim  ve  bir gün, bu şehirdeki kiliseleri de  gezmiştik ya..hani,  “gerçek bir tapınak nasıl?” anlamaya çalışıyordum ..işte bazı kiliselerde bunu tam hissetmiştim ya..işte onlar, aslında tıpatıp bu mısır tapınaklarından başka bir şey değillerdi..onlarda da apsis-mihrap kutsalların kutsalını saklayan perde ile örtülmüştü..ve perdede kase resmi vardı genelde..ve içeriye kadınların girmesi yasaktı?!!!?..ve ben başımı uzatıp birkaç tanesine bakmıştım yaJ perdenin arkasında bir masa onun üzerinde hediyeler..ve hz Meryem heykeli tasviri ve çocuk İsa a.s. vardı..işte Sevdiğim bu yüzden de, bu mevzularla alakalı herkes tarafından; isis ve horus = hz Meryem ve hz İsa as. daima örtüştürülüyor ve diğer üçlemelerle de tabii..ben bunda hata bulmuyorum.. bu anlayamayışsa;  cahillikten geliyor biliyorsun..İslam’ı yada diğer dinleri, çok tanrıcılıktan gelen bir öğreti gibi gören ve anlayan geri zekalıların, insanları –yeni gençleri SAPKIN ÖĞRETİ tarikatlarına kurban etmelerinden başka bir oyunda değil tabii..

bizim Allah’ın esmaları ilmini çok iyi bilmemiz lazım..bende, henüz, yüce Yaratıcımızın esmalarını-isimlerini bilemediğim için,  yazdığım şeyleri esma tekamüllerine göre hizalayıp yazamıyorum..ama öyle olduğunu Muhiddin Arabi hocanın Füsus kitabında bu yıl anladım..orada Arabi hoca: bir fas daki ,bir paragraftaki, bir tüüm cümlede Yaratıcıyı değişik esmaları ile yazıyordu..işte ilk orada bu ilmi çakmıştım SevdiğimJmesela: iştar-isis ve hz Meryem..yunanda afrodit..yada ne olursa olsun..hepsi rahim =GÖNÜL esması ümmi analığı,üremeyi,çokluğu,birliği,koşulsuz affetmeyi simgeliyordu..TEK BİR ER bereketi, ulu RAhman ismini simgeleyen=sistem tabiatı isimlerinden  tammuzu marduku,balı,ra yı,zeusu yatıştıran en büyük güçtüler de aynı zamanda..o rahman esmasının kendini yansıtan &kendini seyrettiğiydi de..ve hem kız kardeşi,hem karısı,hem de kızıydı..ÇÜNKÜ GERÇEKTE O, BİR MADDE DEĞİL; MADDEYİ OLUŞTURAN TEKBİR ANLAM,TEK BİR  SÖZ,TEK BİR HARFTİ,,

bizim yüce Yaratıcımızda, bize ,kitabımızda der ya hani..”ben sizi tek bir nefisten yarattım..ondan da eşini ve çocuklarını yarattım”..işte bu bu esma ilmini ne yazık ki anlayamadığımız sürece çoook çuvallar, çook ota böceğe taparız..YADA TAPTIĞIMIZI SANMA AHMAKLIĞINA DEVAM EDERİZ…


aslında Sevdiğim ben anladım ki; eski mısırda, ilk başlangıçta bu esma ilmi Hermes =thoth (ibis başlı yazıcı-katip )denen hz İdris as. dan dolayı çok yüksek seviyedeydi..işte O geldiği için; başlangıçta aynı olduğu Sümerlileri ve diğer tüm ırkları  bilinmeyen bir hızla ,her konuda ezip geçmişlerdi..O,  bizim tasavvufumuzda güneşi simgeliyordu değil mi?..elbise biçen hulleci terzimizdi de,hatta bayrak da dikiyormuş SevdiğimJ.. ve TASAVVUF ÖĞRETİSİNİ MEDRESEVİ OKUL SİSTEMİNE DÖNÜŞTÜRÜP, DERSHANE VE DERSlere de   İDRİS isminden isim vermiştir Yaratıcımız..ve Sevdiğim ben hocaya sordum ki:” bir bedende yaşayan iki başlı ibis kuşu sembolü var mı? Hoca ööle baktı..”bunlar uydurma, hiç öyle şey olur mu, inanmayın sakın haa?” dedi J


ve duvar  resimlerinden anlaşıldığı üzere bu eski devir insanları çok yüksek bir ilmede sahiplerdi..ve aslında onlar başlangıçta tanrılara asla tapmıyorlardı..çünkü en baş tanrının sureti asla yok..O SURETSİZ..SURETİ ŞEKLİ ASLA OLMAZ..ama aşağı indikçe anlamlar-isimler  kademe kademe tanrısal-ilahsal=yaratıcıya aitler  suretleniyor..yaratıcı tanrıların evvela hayvan sembolü bile yok..sadece insanlar.. maddeye iyice dönünce,  tabiatı huyunun simgesine göre hayvan sembolleri oluşuyor..ve en yaratıcıyı ise asla suretlendirmemişler.. hatta O, en yüksek ismi sır olarak saklayıp, öyle her zaman söylemeyi yasak kılmışlar…O görünmüyor ve O bilinmiyor..üstelik Sümerliler de de.. diğer tüüüm inanç yaratılış hikayelerinde de aynısı var..bir durgun karanlık deniz..NUN=kayık( o hemze)..sonra suyun üstünde yüzen ışık ve kendini bilme isteği.KAF=kayıkçı(I elif)..  =AHKAF=oI

ve kendinden kendini ya gözyaşı ile veya ışığı ile yada kendi spremleri ile yaratma..ve kendini çoğaltarak seyretme.koşulsuz, tüm yaratılış hikayelerinin anlattığı bu bir kaç hikayedir...tanrı esmalarsa bu oluşumun  çook sonrası ortaya çıkıyor mesela..ve en tepedeki TASAVVUFİ TASARRUFÇU tanrı esmalar kendilerini maddeye feda edip kurban=kendini bilerek kendine yakiin   olmuş=ilk kurban baba rolündeler.. onlar mumya –ölü-ahireti temsil eden MAVİ TENLİ ler .. batıni yöne bakan, tasarruf ehli, idareci esmai kimlikler..babayı kurban etmek bizim irşad metodumuzda ve Devleti Aliyeyi Osmanlıda devletin bekası için var  biliyorsun..bu ilk baştan Rahman esması ile olmuştur..Yaratıcımız kendi ismi için derki: “ ister Allah deyin ister Rahman ikiside bir, aynı”..ama Yaratıcımız asla  diğer esmaları için “bu aynıdır” demez mesela..esmalarda bile hiyerarşi var demek ki..ve BismillahirRahmanirRahim işte  bu cümle teslisin- kutsalların kutsalının,ÜÇ DEFA ULULANMIŞLARIN –ul ul el bab ların  en zirve anlatımıdır eğer algılayabilirsek..bundan daha soyut ,daha değerli, estetik,ince ,sanatsal ve sonsuz anlamda türeyebilecek bir anlatım olamaz..keşke biz müslümanlar; bize, Hazreti  Ahmedi Mahmud Muhammed Mustafa Efendimizle beraber ,bedavadan ,hiiiiç emek sarfetmeden miras kalan bu ilmi, zerrece anlayabilsek değil mi Sevdiğim..ama ne yazık ki bizler müslüman olduğumuzu söylemeye,Allaha inancımızı ve ibadetlerimizi konuşmaya utanıyoruz…biz Yaratıcımızdan ve Peygamberimizden bu derece utanırsak, bu rezil rüsva hayatlarımızın batağında daha çook debelenir dururuz ve kendimizi birde” biz çok modern medeniyiz” sanırız..


ve  her mürid belli kemale erince mürşidinden vazgeçmek zorunda kalırmış Sevdiğim.ikisi içinde bu çok zor olsa da…esma güdüğü olmaması içinJ mürşid esmasından geçmek lazımmış ya hani..ve baba feda olur.. bak şimdi ne yapacağım Sevdiğim.. seyret olur mu?..kaybolabilirim ..Sen beni yakalarsın nasılsa..beni tutJevet kocakardeş esma osiris=oziriz  & karındaşJisis=izizle evlidir.ama osirisin kardeşi seth onu kıskanır ve öldürmek ister..bir dolap, sanduka, tabut yaptırır..bu şimdiye dek hiç görülmemiş bir objedir..herkes merak eder..seth derki:içine girip yatın, kime uygunsa onun olacak ve herkes içine girer..ama sanduka tam osirise göredir. o girdiğinde, sethin adamları tabutu çivileyerek  Nil’e atarlar..onu dalgalar Lübnan kıyılarına atar ve bir ağaç kavuğunda gömülür..ve o kıymetli sedir bir zaman sonra kesilir..oranın kralının sarayına sütun olacaktır ve olur..öyle harika kokmaktadır ki bu sütunun şöhreti duyulur..bunu duyan karsısı isis hemen vaziyeti  anlar ve kocasını kurtarmak için gelir..isis sularda ve göklerde olan her şeyi bilir..o kocası ile aynı güçlere sahiptir, hatta sihircilik ve şifa yönü ile ondan daha da güçlüdür.. ve kocasına öyle aşıktır ki ;gider, onu sütundan kurtarıp  otlarla yaptığı merhemleri sürer ve sihirleriyle onu  tekrar diriltir..ve bunu kutlamak için ziyafet düzenler..kıskanç seth bu defa daha korkunç bir taktik dener..ve osirisi paramparça yapar..her bir parçasını bir yana fırlatır..zavallı fedakar cadı isisJ her bir parçasını bulup kocasını yapıştırır..sadece bir tek parçasını bulamazlar..oda üremesini sağlayan bölümüdür..ve isis sevgili kocası osirisi şifalı bitkileri ile yapıştırır ve her yanını sarar..işte ilk mumya da böylece yapılmıştır..isis tüm esma sıfat tanrı ve tanrıçalardan daha güçlü olduğu için ne yapar eder osirisini canlandırır..onu kanatlarının içine alıp yelpazeleyerek ,nefesinden nefes üfleyerek tekrar bu yaşama döndürür..ve bilinmez bir gizemle,bir şekilde onunla birlikte olmayı bile başarır ve hamile kalır.işte oğlu horus böyle doğar..ama o aslında babası osirisin horus şeklindeki yeni tekamülsel esması anlamı tezahürüdür..

...işte bizlerde o gün bugündür tüüm isim ve sıfatlarımızı nefsimizi simgeleyen isis misali birleştirmeye çalışıyoruz ki hepsi tamam olduğunda AKLI KÜLDEN bize de ruh üflensin ve tekrara gerçek sonsuz hayata dirilebilelim..ve bu ilmi iyi bilenler, belli sembollerle bu ilmi anlatan kişilerde ,o yüzden horusa HorusRA demişlerdir..ve horusra kendisine kızkardeşi hathoru eş olarak seçer..tabbi ki hathorda isisin genç ve daha dişil halinden başka bir şeyde değildir ve bu böyle sürüp gider..III….

hala daha ,mesela bunu okuyanlar, kendi idrakleri ile bu okuduklarının vuslatından yeni yeni idealar,esmalar üreteceklerdir değil mi?Sevdiğim biz bu konuyu işlediğimizde pembecik bana bir hayalini anlattı..olağanüstü idi..muhteşemdi..onlar birbirlerine anormal derecede düşkündüler biliyorsun..onların muhabbetleri ulaşılmazdı..işte Evvelzamanım latif halde uzanmış cansız yatıyor..pembecik uzanmış dudaklarından üflüyor.. tüüm nefesi ile ve o şeffaf damarlarda kırmızı bir mayii akıyor…  ve Sevdiğim..her şeyim..bu dersler,binlerce yıl evvelin sureti resimleri, benim için neden bu kadar zevkli biliyor musun?..çünkü ben onları anlıyorum..aynı yoldan gidiyoruz..

Yaratıcımız tüüm esmalara Cami İsmi Allah olanın; hz Adem babamıza tasavvufu=esma ilmini öğretmesi ile, ilk tevhid dini ilmi olan tek bir din İSLAM da başladı..hiçbir zaman başka bir din olmadı ki ..olmayacakta..anlayamayanlar için yapacak hiçbir şey yok tabii..bu bir nasip işi ..ONLAR, HALA ALLAH LAFZINI VE PEYGAMBER EFENDİMİZİN ADINI AĞIZLARINA ALMAYA UTANDIKLARINI SANMAYA DEVAM ETSİNLER..ALLAH ,O AĞIZLARA ,KENDİ İSİMLERİNİ NEDEN SÖYLETMİYOR?! BİR DEFA BUNU DÜŞÜNSELER YETER ASLINDA..

ve bu esma ilmini gören tümm seyrü sülük yolcuları da; hep aynı sembolerle ,AYNI rüyayı görüyorlardı ve birbirlerini aborjinler gibi rüya yollarındaki duraklarından, tekamül derecelerine göre bilip bulup anlıyorlardı değil mi Sevdiğim..ne muhteşem bir ilim bu..bir insan  asla bunu yapamaz..anlaşılıyor ki irşad eden gerçek mürşid sadece ER REŞİD olan Allah..ama kendisine kul olmuş o saf ayna kullara kul olanlara –isteyenlere-talep edenlere ve sebatkar olanlara da derece derece verdikçe veriyordu..iyi ki bana” irşad olmak istiyor musun?” diye sordun Sevdiğim.. ne olduğunu bilmiyordum ama istedim.. kabul ettim..çünkü Senden ayrılamazdım..hımmm..Sevdiğim kaybolmadım değil mi?ewet bence de kaybolmadan başardım bak..Seninle beraber tabii.. teşekkür ediyorum..



şimdi gelelim horuscuğumuza..EV..BEYT..ASTROLOJİ..ay ve güneşin evreleri…horoskop.. horoz..ra nın gözü..altın piramidin içindeki göz..her şeyi gören tanrının senin vicdanından seni seyretmesi misali.. piramit bir güneş saati idi Sevdiğim..ve o  firavun KeFreN içindir deniyor..o sfenksinde KeFreNin  suretinde olduğu tabii..ve Sevdiğim ben aslında anladığımı yazmak isterim tabii.ama Seni üzmek istemem..ama biliyorum ki öğrendiğim hiçbir şeyi kendime saklayıp gizleyemem de ..sonra zarar görüyorum ya hani..selsebil yüzünden ..bunu yazmazdım fakat bugün hz İbrahim’inde Heliopolis te ikamet ettiğini öğrendim ya..işte o zaman daha bir emin oldum..gerçi Sen o nutku şerifle bana ip ucu verdiğinde de tam iman etmiştim..biliyor musun ben en güzel nutku şerif ve ilahilerden yolumu takip edebiliyorum..onlar insanı irşad ediyorlar.. çünkü hay kelamlar..işte nasıl yazılır ki..en iyisi diyeyim..içi..iç.sır..

işte Sevdiğim ben anladım ki  piramit dağ-saat aslında TEKBİR insanı kamil olan zamanın kutbu gavsını-RAHMANı sembolizede ediyordu..o üç piramit saati kaç gösteriyor bakmak lazım bence..(ve geçen haftalarda saat one ı  hakeri olacağına kendine harakiri yapanı gösteriyormuş ya hanii..işte öyle bişi.).PİRAMİT:onun tuğlaları her birimizi temsil ediyor..ve basamakları mertebeleri..kare tabanı,dikdörtgen uzantısı içinde üçgeni ve zirvesi ile noktayı da tabii.. o bir geometri harikası..onu koruyan bir aslan başlı SFENKS ..ama o isisten başka bişey de değil aslında..o  aslan başlı şey, ra nın kızı sekmet-bastet..

güneştanrıbaba ra yı  üzen, yarattığı minik minik sıfat esmaları.. bu dünyada insan suretinde ve insan koşullarında tezahür eden ra nın zamanla yaşlanması ile yarattıkları dahii bıkıp onu  istemediler..ama ra nın içinde kutsalların kutsalı-sırların sırrı ismi azamı- kendisinden başka kimsenin bilmediği BİR ADI  vardı ve o,o yüzden de ölmüyordu..işte çocuk  sıfat esmalar çok şımardılar..ve RA tüüm gücünden kesilip düşkünleşti..ve isis kocasına:” bakışlarını kızın sekmet şeklinde onlara yolla” dedi..ve aslan tanrıça vahşi basted tüüm Mısırı baştan sona kana boyadı..ra bile merhamete geldi ama   ay tanrıçası kızı insafa gelmedi..ve sonra baba Nil’in kırmızı toprağını bira ile alkole doyurdu..kızı kan sandığı bu şarabı içti ve sarhoş oldu ve ra kızına şöyle dedi..huzur içinde ol tatlı şey” dedi ve kızı sevimli uysal kediye dönüştü ve o zamanla hathora da dönüştü…ve zamanla iyice yaşlanan ra, karısı büyücü –soluyan ve solumayanların yaşamlarını geri veren  şifacı isisin oyununa geldi..

ve isis kobrayı yarattı.dna.yılan=tarikat=belinden ve yolundan ona varılan doğru yol…o yılan ra yı ayağından soktuJ..ve ra  çok acı çekmeye başladı..ve isis tatlı dili ile onun sırrı ismini öğrendi..ama bir tek şartla osiris o ismini söyledi..hatta söylemedi.. isise üfleyerek nefes verdi..kalbinden kalbine aktardı..hiiç dile gelmedi.. hiç sesli söylenmedi o isimJ...bir oğlu olacaktı ve oğula bu esma-isim ad sır geçecekti..başka hiç kimseye değil ve RE öldü..isis o nefesle =kelamla= söz ile=o esma ile= o zikir kelime ile hamile kaldı..işte horus doğdu..ama batan akşam güneşi ,kemal bulmuş güneş ,yeni bir  doğuşla yine genç  bir çocuk olarak  doğmuş..onun adıda horus RA =TANRININ YERYÜZÜNDEKİ HALİFESİ KAMİL İNSAN  olmuştu..ve horusun bir gözü amcası seth tarafından  parçalandı..büyücü isis onu da halletti..ve artık horusun bir gözünden baba osiris bakıyordu.. İŞTE O YÜZDEN DE ARTIK horusun bir gözü AY bir gözü YILDIZ-güneş şeklindeydi..gece ve gündüz her daim   her şeyi, her yönden gören demekti..

ve Sevdiğim ben şimdi değişik bir şey idrak ettim bak..piramit yapmak son derece zahmetli ve masraflı idi ve uzun yıllara mal oluyor üstelik.. o ilki  gibi de nedense  bir daha yapılamıyordu..ve firavunlar, bence, onun yerine geçebilecek dikili taşları yaptılar..işlevleri aynı idi..




ve hocamız bugün, Fransa daki dikilitaşın orjinaline çok benzediğine söyledi..çünkü eskiden; tüm dikilitaşların tepesinde, altından yada elktron denilen paslanmaz bir iletkenden GALOT-KALOT  denen birer takkeleri- varmış.. bununla güneşin şualarını-feyzi ilimlerini  aldıklarına inanırlarmış..bunu mezarların yanına diktiklerinde ise kabirlerine güneş ışığı hayat geleceğine de tabii.. eskiden tüm piramidin yüzü de böyle altınla kaplı diye okumuştum ben..nerde okuduğumu henüz hatırlayamadım SevdiğimJ ve eski mısırda tanrıların altını çok sevdiklerini, kanlarının altından aktığına bile inanırlarmış hatta..

Sevdiğim altın en iletken, en saf maden olduğu için, tasavvufta da altına dönüşmek var dimi..yani en saf, en kıymetli maden olmak..en saf,en temiz, cızırtısız  iletiyi yapabilmek değil mi?işte öyleJ başka..
**************
"Yükseklerde ve enginlerde bütün dünyayı araştır. Yalnız iki şey bulacaksın: Yaratan ve yaratılan. Bu yolda ilim kuvvetin, iman kılıcın, sukut da delinmez zırhın olsun. Hakikati herkesin anlayış derecesine göre açıkla. Ruh, üstü örtülü bir ışıktır ki ancak Aşk ile ebedi olarak parlar; aşksız ise sönüp gider."
 
Hermes.HZ..İDRİS AS.


PİRAMİT-GÜNEŞ SAATİ VE GÖLGELERİ
1-RA= Rah veya Ray olarak da okunurdu.Çeşitli şekillere giren  güneş tanrısı.                            
2-Amon(amin)=RA ile sık sık alakalandırılan yaratıcı tanrı.
3-Khnum=Koç başlı tanrı,insan şekline giren çömlekçi çarkının ve kas sisteminin tanrısı. Khnum olarak  koç başı ile da Ra’nın akşam görüntüsüdür.Ra’nın farklı görüntülerinden maksat günün değişik saatlerinde oldukça genel fakat değişken olarak hükmetmesidendir.Kefri ve Khnum olmasıyla gün batımı ve gün doğumunda önde gelir,Ra sık sık güneşin tepeye dikildiği öğle vaktini de temsil etmektedir.
4-Atum Ra=Amun Ra ile Atum Ra,benzerlikleri paylaşan tamamıyla ayrı bileşik tanrılardı.Tek tek bütün tanrıları şekillendirmiş,ilk tapınılan sekiz tanrıyı ve güneşi yaratmıştır.-Bütün tanrıların ve firavunların babasıdır.Bir başka mite göre Okyanus Nun’dan doğan ve Şu,Tefnut un yaratıcısıdır.
5-Kefri=Sabahları güneşi yuvarlayan ve Ra’nın sabah görüntüsü olan bok böceğidir. Bazen Horus’un  farklı görüntüleri Ra’nın yerine kullanılmıştır. Ra sabah gün doğumunu,Hasor öğle,Tum da gün batımını temsil etmektedir.
6-PTAH= Ptah=Diğer yaratıcı bir tanrı,RA ile ilişkilendirilen sanatçıların koruyucusu.
Güneşin gece yer altından ışık olmadığı zamandaki geçişi Ra ile ilişkilendirilmiştir.Ptah sık sık Amun ve Atum ile alakalandırılmıştır.

7-Ra Horakti=İleriki Mısır Mitolojisinde Ra Horakti bileşik tanrılardan çok bir görüntüsel rütbedir.RA,Horus’un görüntüsüdür denilir.Horakti ile alakalandırılan gün doğumunda Horus’un görüntüsüdür.Umut ve yeniden doğumun sembolik tanrısıdır

Üç kez ululanmış”,”üç kere ulu olarak anılan,-Mısır dinlerinde,bütün tanrıların "RA"nın görüntüsü oldukları inancına dayanılarak,Lah, Ra'nın en gelişmiş hali olarak da kabul edilendir.


“Ben,şafakta Kefra,öğleyin Re,akşamın alacakaranlığında Tem’im” dedi..Ve,güneş doğdu,göğün öbür tarafına doğru ilk kez yola çıktı.Sonra ilk kez “ŞU-rüzgar” adını söyledi ve ilk rüzgar çıktı,”Tefnut -tüküren” adını söyledi ve ilk yağmur yağdı.Ardından “GEB” adını söyledi ve toprak-yeryüzü oldu;tanrıça “NUT” adını söyledi ve gökyüzü bir yay şeklinde yeryüzünün bir ucundan ayağına ve öbür eline kadar uzandı ve ;”Hapi” dedi,büyük Nil nehri Mısır boyunca aktı ve bereketli kıldı.(Yeryüzünü düzenleme ve canlıları yaratma)

Bundan sonra RE,yeryüzündeki bütün varlıkların adını söyledi ve onlar büyüdüler.En sonunda insanoğlunun adını söyledi ve Mısır toprağında erkek ve kadın oldu.(Çift yaratma)
Sonra RE insan şeklini aldı ve Mısır’a ilk firavun oldu,binlerce ve binlerce yıl ülkeyi boydan boya yönetti,insanlar, “RE’nin zamanında olan şeylerden “ iyi diye bahsettiklerinde” ürünü bol bol veriyordu.(Cennet yaşamı)
Ama,RE insan biçimindeyken zamanla yaşlandı.İnsanlar ondan korkmuyor,kurallarına uymuyorlardı.
Ona,”RE’ye bakın,kemikleri gümüş,teni altın,saçları lapis lazuli gibi.ALINTIDIR..
…………………….
RA NIN GÖZÜ
2 - Biçimsel anlamıyla, Tanrı'nın birliğini matematiksel olarak gösteren bir semboldür:

Sembolün bu anlamı şöyle açıklanır: Bir bütün ikiye bölündüğünde 1/2 elde edilir. Bu da ikiye bölündüğünde 1/4 elde edilir. İşleme böyle devam edilirse sırasıyla, 1/8, 1/16, 1/32 ve 1/64 elde edilir. Bunların tümü toplandığında ise 63/64 bulunur. Yani bir bütün sürekli olarak iki ye bölünmeye devam edilirse, toplam de­ğerde, sonsuzluk hariç, hiçbir zaman bire, birliğe ulaşılamaz; sadece Mutlak (Allah) Bir'dir. Horus'un gözü "glifler" denilen parçalardan oluşur ki, bu altı parça, sırasıyla, 1/2, 1/4, 1/8, 1/16, 1/32, 1/64 u ifade eder. ALINTIDIR..
***********


bugün CumartesiAREFE..Bursa’da bir meydanda bir kare bina..3. katı camdan..Evvel Zamanımınmış..Uludağa çıkmam lazım ama vesait yok..birazdan gelecek.kapıyı evsahibesi açıyor..dertleşiyor..camlı kattayım..kendi terzi, eşi terzi olan evlat anlatıyor önce..”bende kevser havuzu bekleyenlerdenim ama kimse ne anlıyor, ne ona göre  davranıyor diyor..o dertli..sonra devletli anlatıyor..sonra kendi gibi yetişen ardılı anlatıyor”..sonra devletlinin bir büyüğü gelip anlatıyor..onların asıl dertleri bu camlımisafirhanenin kendilerinin olması sanki Sevdiğim..işte şimdi o büyük olan derdini anlatıyor..”bende aynı onun gibi devletli olabilirdim,bana da teklif gelmişti ama kabul etmedim”..ve onu destekleyen bu memleketin lideri oluyor..o anlatıyor: onları ,kendi yerine bile davet edişini..çocuk sadece dinliyor..ve o Uludağa geç kalmaktan korkuyor.. araba bakıyor..beyaz bir minübüs geliyor..

ve çocuk şunu anlıyor Sevdiğim..kurban..selsebil..kevser..ehlibeyt..aslında herkeste aynı mana var..fakat herkes bir diğerine kurban kesildiğinden bir diğerindeki mana açığa çıksın diye ona öncelik veriyor,hatta vermek zorunda, bilsin bilmesin..çünkü o mana kimde baskınsa öncelikte onundu..kim daha fazla fedakarsa,kim daha fazla verici ise o anlam onundu..O HAK EDİYORDU..ve herkeste bu anlam farklı tezahür ediyordu..kiminde aşikar,kiminde gizli..gizli yada aşikar olması da hiç önemli değildi..çünkü aşikar olanda, sadece aşikar olana açıktı..anlamayanlar ona bakar kör,duyar sağırdı..o yüzden de hiiç farkı yoktu..o şikayetlerde boştu..Sevdiğim bu, hak ile batıl içindi..ve kadere de giriyordu ki, öyle anladım..biliyorsun Kral’ın sözcüsü o elektirik çarpmışa döndüren SESi ile koskocaman levhayı tersine çevirirken, bu masal çocuğu, kaderin değiştirilebildiğini de aynı vakitte idrak etmişti..ve bu değişimin ne derece ağır olduğunu ve nadir bir şey olduğunu da..Sevdiğimm bana yardım et lütfen..bunlar benim anlayabileceğim,başa çıkabileceğim ve anlatabileceğim mevzular değil biliyorsun..bana bu konuda hata yaptırtma lütfen..

pazartesi...senede bir defa gelen aksi sada..o ne zevküselimm..hımm..teşekkürler Sevdiğim..
AŞK aşka AŞK ERİYORMUŞ:)=AŞK ERİ-YORMUŞ ve er yorulmuş...:)SOĞUK SOLUK SOLUĞA BİR SOLUK..çook teşekkürler Sevdiğimm...
salı.. bir yere gidiyorum..gece..orman..evim..o kulübenin arkasında değişik  kitaplara ait mezarlar var…çok tuhaf Sevdiğim..her mezar bir kitap ve filmmiş ..ve bu kabirler mavi bir ışıkla aydınlanmışlar…ve sola,evin ön tarafındaki yere, diğerlerinden  ayrı bir alana yöneliyorum.. mavi tüy kitabının kabri..gözleri açarken anladığımız şu Sevdiğim.”sen bugün ağlayan ve yansıyan kadınsın.. içine çek”…Sevdiğim bu ne demek? Uyanınca uzun yıllar evvel mavi tüy kitabında beni sarsan kelimeleri kaydettiğim defterimi bulup okuyorum..bak
..
 Öğrenmek/zaten bildiğini/ortaya çıkarmaktır./ Yapmak, bildiğini göstermektir. 
Öğretmek, diğerlerine /senin kadar iyi bildiklerini/ anımsatmaktır. 
Siz hepiniz öğrenenler,/yapanlar, öğretenlersiniz.
 (Richard Bach – Mavi Tüy)
çarşamba..gece bir an.. öyle inanılmaz bir mavi –deerriinn uzay..muhteşem..ve yokk..sabah ..maatın kanatları ve isisin açık kanatları..bir şey anlıyorum Sevdiğim..:) teşekkür ediyorum..ve Seni, mavi bir tüy gibi seviyorum..belkide bizim tutimiz mavi tüylüdür değil mi SevdiğimJ?..Seni telek ilmi gibi seviyorum..her ne kadar bizim telekciğimiz bembeyaz olsa da ………J
nur cihan
9.11.2011



46-AHKAF:
1 - Hâ mîm.
2 - Bu kitabın indirilişi, çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır.
3 - Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ile ve belirli bir süre için yarattık. İnkâr edenler uyarıldıkları şeyden yüz çeviriyorlar.
4 - Ey Muhammed! De ki: "Allah'tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü? Onlar yerden ne yaratmışlar bana gösterin. Yoksa onların göklerin yaradılışında bir ortaklıkları mı var? Eğer siz doğru söyleyen kimseler iseniz bana bu Kur'an'dan önce indirilmiş bir kitap veya ilimden bir eser getirin."
5 - Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine hiç bir cevap veremeyecek olan putlara dua eden kimseden daha sapık kim olabilir? Oysa taptıkları şeylerin, onların yalvarışlarından haberleri bile yoktur.
6 - Kıyamet günü insanlar biraraya toplandığı zaman taptıkları şeyler kendilerine düşman kesilirler. Ve onların kendilerine tapmalarını inkâr ederler.
7 - Bizim âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman inkâr edenler kendilerine gelen hak kitap için: "Bu apaçık bir büyüdür." dediler.
8 - Yoksa, "Onu (Muhammed) uydurdu." mu diyorlar? Sen de ki: "Eğer onu ben uydurmuşsam Allah'tan bana gelecek cezayı savmaya sizin gücünüz yetmez. O sizin yaptığınız taşkınlıkları daha iyi bilir. Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. O çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
9 - Ey Muhammed! De ki: "Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben ancak bana vahyedilene tabi oluyorum. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
10 - De ki: "Ne dersiniz, eğer bu Kur'an Allah tarafından ise ve siz de onu inkâr etmişseniz, bununla birlikte İsrailoğulları'ndan bir şahit de onun bir benzerini (Tevrat'ta görüp) inanmışken siz hala büyüklük taslarsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız)? Şüphesiz ki, Allah zalim bir topluluğu doğru yola iletmez."
11 - İnkâr edenler, iman ednler için: "Eğer İslâm'da bir hayır olsaydı onlar, onu kabulde bizi geçemezlerdi." derler. Bununla muvaffak olamayınca da: "Bu eski bir yalandır." diyeceklerdir.
12 - Kur'ân'dan önce de bir rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı Tevrat vardı. Bu Kur'ân ise zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanları müjdelemek için Arap lisanı ile indirilen ve kendinden öncekileri tasdik eden bir kitaptır.
13 - "Gerçekten Rabbimiz Allah'tır." deyip, sonra da dosdoğru olanlara gelince onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
14- İşte onlar cennetlikdirler, yaptıklarına karşılık orada ebedi olarak kalacaklardır.
15 - Biz insana ana ve babasına iyilik yapmayı tavsiye ettik. Anası onu zahmetle karnında taşıdı ve zahmetle doğurdu. Onun ana karnında taşınması ile sütten kesilme süresi otuz aydır. Nihayet insan olgunluk çağına ulaşıp, kırk yaşına geldiğinde der ki: "Ey Rabbim! Bana ve ana babama ihsan ettiğin nimetlerine şükretmemi ve senin hoşnut olacağın salih amel işlememi ilham et. Benim neslimden gelenleri de salih kimseler kıl. Doğrusu ben tevbe edip sana yöneldim. Ve ben gerçekten müslümanlardanım."
16 - İşte yaptıklarının en güzelini kendilerinden kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu onlara vaad edilmiş olan dosdoğru bir sözdür.
17 - Ana ve babasına: "Öf size! siz bana öldükten sonra tekrar dirilip kabrimden çıkarılacağımı mı vaad ediyorsunuz? Oysa benden önce nice nesiller gelip geçmiştir." diyen kimseye ana ve babası Allah'a sığınarak "Yazıklar olsun sana! Gel iman et, şüphesiz ki, Allah'ın vaadi gerçektir." dediklerinde o: "Bu Kur'ân öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" diyordu.
18 - İşte onlar kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları içerisinde haklarında azab vaadi hak olmuş kimselerdir. Onlar gerçekten hüsrana uğramışlardır.
19 - Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah onlara yaptıklarının karşılığını tam olarak verir. Onlara haksızlık edilmez.
20 - İnkâr edenler ateşe arzedilecekleri gün onlara: "Siz dünya hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadınız, onların zevkini sürdünüz, artık bugün yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanız ve yoldan çıkmış olmanızdan dolayı aşağılayıcı bir azabla cezalandırılacaksınız." (denir).
21 - Ey Muhammed! Âd kavminin kardeşi Hud'u hatırla. Hani O, Ahkâf denilen yerde kavmini uyarmıştı. O'ndan önce ve sonra da nice peygamberler gelip geçmiştir. Hud, kavmine: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Çünkü ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum." demişti.
22 - Onlar: "Sen bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen o bize vaad edip durduğun azabı haydi getir." dediler.
23 - Hud: "O azabın ne zaman geleceğine dair ilim Allah katındadır. Ben size benimle gönderileni tebliğ ediyorum. Fakat ben sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum." dedi.
24 - O azabı, vadilerine doğru yayılan bir bulut halinde gördükleri zaman: "Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur." dediler. Hud ise: "O sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. O bir rüzgârdır ki, içerisinde acı bir azab vardır.
25 - O rüzgâr, Rabbinin emri ile herşeyi yıkar mahveder." dedi. Nihayet helâk oldular ve evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte biz günahkâr kavmi böyle cezalandırırız.
26 - And olsun ki, biz onlara size vermediğimiz imkanlar vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri onlara hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşattı.
27 - Andolsun ki, biz sizin etrafınızda bulunan bir çok memleketleri helak ettik. Belki tevhide dönerler diye ayetlerimizi çeşitli şekillerde açıkladık.
28 - Allah'ı bırakıp da kendilerine yakınlık sağlamak için edindikleri ilâhları onlara yardım etselerdi ya! Ama hayır, aksine onlardan kaybolup gittiler. İşte bu onların yalanları ve uydurup durdukları iftiralarıdır.
29 - Ey Muhammed! Hani biz cinlerden bir grubu Kur'ân'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onlar Kur'ân'ı dinlemek için hazır bulundukları zaman birbirlerine "susun" dediler. Kur'ân'ın okunması bitince de birer uyarıcı olarak kavimlerine döndüler.
30 - Onlar kavimlerine şöyle dediler: "Ey kavmimiz! Gerçekten biz Musa'dan sonra indirilen ve kendisinden öncekileri tasdik eden bir kitap dinledik. O kitap gerçeği ve doğru yolu gösteriyor.
31 - Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun ve O'na iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azabdan korusun."
32 - Her kim Allah'ın davetçisine uymazsa bilsin ki, yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Onun Allah'tan başka dostları da yoktur. İşte onlar apaçık bir sapıklık içerisindedirler.
33 - Onlar gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmakla yorulmayan Allah'ın ölüleri diriltmeye de kadir olduğunu görmüyorlar mı? Evet şüphesiz ki, O'nun herşeye gücü yeter.
34 - İnkâr edenler ateşe arz olunacakları gün onlara: "Bu gerçek değil miymiş?" denir. Onlar da: "Rabbimiz Hakk'ı için gerçekmiş!" derler. Allah onlara: "O halde inkâr ettiğinizden dolayı şimdi tadın azabı!" der.
35 - Ey Muhammed! Azim sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için (azab hususunda) acele etme. Sanki onlar kendilerine vaad edilen azabı gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Hiç yoldan çıkan fasıklar topluluğundan başkası helak edilir mi?