30 Haziran 2012 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 17



99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 17

bu masal Selsebil’e adanmıştır..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bu defa kendiliğimden içimden geldiği ve yazmak istediğim için yazıyorum.. çünkü bir şeyleri anlamak için buna mecburum.. ancak yazıp bitirdikten birkaç zaman sonra olayı anlayabiliyorum ya hanii..işte bu defa sanki çok daha derinlere dalacağız.. burada korkuya dahii yer yok sanırım....korku henüz yaratılmadı belki de.. ama ben yine de korkuyorum.. tek tesellim “beraber yol alıp beraber başaracağımız” sözüne teslim olmak biliyorsun.. ve önce haftamızın hayalleri ..

25 haziran pazartesi.
gözlerimi açmak üzereyken sadece Sen gözümün önündesin...tüm nefesleri kendi nefesinde toplayanım..Sen, tüm nefesini içine çekip çocuğun yüzüne üflüyorsun…Sevdiğim bu çok acaipti..Senin nefesin yoktu biliyor musun?.. Sen nefessizdin!!..işte ben en baştan beri bunu merak ediyor ama bir türlü ne yazabiliyor, nede sorabiliyordum.. demek ki şimdi vakti gelmiş.. ve gözlerimi açtığımda; 3 basamaklı merdivene değdi değecek, sol yanı üzere uzanmış güzeller güzelini düşündüm.. sağ baş parmağı ile işaret parmağını göz şeklinde yapmış uyuyanı. .o afeti alemi devranı.. Sevdiğim şimdi bunu yazmak ne kadar ağır bilsen.. ben kimim ki?.. neden bu şeyler benim başıma geldi ki?. neden? buna ilim bile cevap veremez ki? nasıl versinler..

Sevdiğim, ben o zaman Evvel Zamanıma demiştim ki:”
ama O  nefes almıyordu.. O’na yarım saatten fazla bakmışımdır.. çok dikkat ettim.. nefes alıyor mu almıyor mu?.. O hiç nefes almadı.”...”Evvel Zaman:” eee..O yaşamıyordu ki. .O ölüydü..” dedi…Sevdiğim O uyuyan naif afet uyanıp, ihramını başından beline indirdiğinde ve aslan saçlarını silkelediğinde karayağız bambaşka birine dönüşmüştü ya hanii..ve çocuk da korkudan yanından kalkıp,  ardına baka baka uzaklaşmıştı birde..

pekii bir ölü nasıl o kadar güzel olabilir ki?.. nefes almayan biri nasıl yaşar ve o sıcakta bozulmaz.. neden bu dünyada ki herkes O güzelliğin yanında soluk bir eskiz kopya misali çirkindi peki?.. neden hepimiz O’nun yanında korkunç kaba ve hantalız pekii?!!.. neden bu alemde gerçekten güzel bir kişi bile yaşamıyor peki?.. burası çirkinlerin çirkinliklerinin tezahür mahali mi peki?. biz günahlarımız yüzünden mi o kadar çirkinleşiyoruz peki?.. yoksa nefes alıp vermek mi bizi çirkinleştiriyor?...ne?

yani Sevdiğim konumuz nefessizlik.senelerdir hep aynı şeyi yazıyorum ya hanii..ilk defa değişik bir şey söylüyorum ne garip değil mi?..nefessizlik.. nefesTEN çok daha derin bir şey bu.. ki; henüz hiçbir yerde ne okudum, ne duydum, nede gördüm.. nefessizlik bir muamma bence.. yani bunu nereye koyacağımı henüz bilemiyorum.. belki de davulcu “Kün davuluna henüz vurmadan evveline gitmek lazım” ki , buralara çook uzağız…ZATEN ÖYLE DE BİR ŞEY SANKİ OLAMAZ..ÇÜNKÜ HENÜZ: ZÂT SIFATLARINA BİLİNMEK EMRİNİ VERMEMİŞTİ..
ve geçen gece bir belgesel izledim.. kuantum fizikçiler= yani eski şaman ve rahip ve din adamları ve sihirbaz-kimyacıları ölümden sonra hayat var mı yok mu araştırıyorlardı.. eskiden herkesin alay edip hakaret ettiği ve deli diye horladığı bu tür deneyim yaşamışları cidden inceliyorlardı
J…en sonunda ilim adamları şu sonuca varmışlardı Sevdiğim ki, ben çok etkilendim.. Müslüman olduğuma çok şükrettim ..böyle bir tedrisata girdiğimize de tabii.. İSLAM TASAVVUF ERBABI KUANTUMCULARDAN FERSAH FERSAH  İLERİDEYDİ.. HEM İŞİTEREK ,HEM DE OLAYI ANINDA OLAY MAHALLİNDE MÜŞAHEDE EDEREK YOL ALIYORLARDI YANİİ.. programın sonunda şu anlamda dendi ki : “bugün anlaşıldı ki ruhun dereceleri vardır.. hiç bir ruh diğeri gibi değildir.. bu hiç bitmeyecek şekilde bir mertebesel bir anlayıştır”..

26 haziran Salı. .karşıdayım.. dünya gözdeyiz.. harikulade bir doktor tanıdım Sevdiğim.. O’ndan izin aldım yazmak için ..bak ismi: Opr .Dr Engin Altuğ.. hayatımda ilk defa hastasıyla böyle konuşup ilgilenen bir doktor gördüğüm için hayretimi  ve sevincimi O’na bildirdim.. muhteşem bir şey.. ve tüm hayatım boyunca ilk defa gözlerime ellerini sürerek muayene eden bir doktor da görmüş oldum.. genelde böyle tekerlekli tabureleri olur ve ona otururlar.. paralel çizgide sen bir makineden bir makineye kalkarsın ama o asla kalkmaz.. ve bir ayağı ile taburesini ittirerek diğer makineye doğru kaydırır…elini hiçbir  bir şeye sürmeden ve hastasıyla hiç ilgilenmeden bir robot misali muayene kağıdını sana uzatır.. teknoloji harikası bir meslek bence bu göz işi.. anlatıyorum.. gülüyoruz.. bu meslekte iletişimin, ilk temasın, hastaya ulaşabilmenin önemini anlatıyor…bu odada çok hoş tabii, etraf ve binada.. keşke devlet kuruluşları da özellerle aynı seviyede olabilseydi ve tüm insanlar bu düzeyde muamele görebilselerdi ve aminn..bugün ki doktorum ve geçen haftaki doktorum ikisi de operatör.. ve ikisi de tamamen aynı reçeteyi yazdı.. bu kişilerin muayene ve ilgide farklı tarzlarıymış ki, uzmanlığı da bir nebze anlamış oldum tabiiJ…AYAKKABI GİYECEĞİZ YANİİJ..

yani Sevdiğim.. Sana yaza yaza gözlerimi deforme etmişim.. bence bana borçlusunJ..telafisi var mı bilmiyorum ama işte yazdım….dr Emre Bey bir kontakt lens uzmanıymış.. O’na :”benim için çok önemli.. acaba bir göz iris dairesinin içinde kaç dereceli bölme vardır..360 mı ,daha fazla mı?. şimdiye dek hiç sayılmış mı?.. göz nasıl bir şey” diye sordum tabii....dr bey dedi ki :”hayır hiç sayılmadı.. çünkü sayılamaz.. her miliminde bilmem kaç milyar hücre olan bir şey..(çocuk  rakamı yazmak istedi..dr .sakın yazma anlaşılamaz dediJ..)ama insan vücudunun her zerresi kıymetlidir diye de ekledi.. işte Sevdiğim göz maceram şimdilik bu kadar..
ve sonra  yola devam..


bugün diyabetik diyetçi dr gittik..Suadiye’deyiz..burası ezoterik bir merkezmiş meğerseJ..tam yerime gelmişim yaniJ..bu çocuk özel durumlu bir müşteri olduğundan seans süresi  1,5 saati buldu.. doktor tezini yazmaya başlayacakmışJ..bende zaten kendi kitabımı okuma seyrü sülük masalımı kendimce kaydediyordum.. o yüzden de her tavrımız bir anlamdı bizim için.. işte tahlillerim.. kanım kollestrol ve yağlar hariç süper.. gıcır gıcırJ. şekerse yerlerde sürünüyor gibi de; sinsice bir durumu da var… şimdilik onu es geçiyoruzJ…..benim  bitkisel yağ hilemi anlatıyorum.. diyor ki dr: “piyasadakiler hep hileli. .içlerinde nebati yağ olabilir ki buda değerlerinizi arttırmıştırJ” olabilir..

 Sevdiğim. şimdi buraya bence psikolojik olarak çok değerli bir rüya yazacağım…aslında bu rüya, ben kanım temiz çıksın diye o ürünlerle kendimce hile yaparken, ruhumun hilesine nasıl yenildiğimle alakalı.. yani aslında bu kollestrol ve yağlar çok daha düşük çıkacaktı ama olmadı ..bak neden?(kekik yağı içmeyi unuttum tabiiJ).. bir 15 gün kadarki önemli bir hayalimin bir köşesine sadece bir anda giren bir sembol.. marketin rafından bana markasını gösteren bir ayçekirdeği paketi.. uyandım.. o gün dışardaydım ve bir markete gittim.. o paketi gördüm.. güldüm ve almadım.. dolandım dolandım, sonunda  vücudumun ihtiyacı var diye  en büyük paketi aldımJ..o şeyi fazla yediğimde bana allerji yapıyor mesela.ve senelerdir ilk defa Ayçiçek yağı alıp kullandım.. ama sürekli tedirgindim.. çünkü sadece sızma zeytinyağı ve fındık yağı kullanıyordum.. işte neyse bir hafta sonra yine o ayçekirdeğinden eve geldiJ..ve tabii hepsi bitti.. ve sonuç..kolestrol ve yağlarda tavan fora.. aslında burada benim daima ilgimi çeken bir şey vardı.. ben istediğim kadar hile yapayım, rüyalarımda bu anlaşılıyor ve tedbirle bu yalanım ortaya çıkartılıyordu.. yani herkesi kandırıyor bir tek kendimi kandıramıyordum Sevdiğim..  bunu her zaman yaşıyorum ki, bu sadece bir örnek benim için..

ve doktor anlatıyor gıda teröründe gelinen noktaları.. sadece belediyenin organik ekmeği ve mayası en gerçek ekmekmiş ve biz onu yiyeceğiz ..hem de bol bol.. ve artık hayatımızda kahve yok.. yani Sevdiğim günde bir litre türk kahvesi içemeyeceğim artık.. sadece bu hafta alışana dek, bir çay kaşığı kahveden bir küçük fincan olabilirmişJ…çok fenayız  çookJ ..ve hazır içeceklerdeki früktozlar dan bazılarında yeni bir şey saptanmış. o madde bazı vücutlara girdiğinde ve ondaki o şeyle birleştiğinde aynı benzine dönüşüyor ve kişi  benzin -zehir içmiş oluyormuş.. gerçek çikolata asla zararlı değilmiş.. lakin bizim ülkemizde gerçek çikolata yapılmıyormuş ..neden?...çünkü içine nebati yağ koyuyorlarmış ve hiçbir gelişmiş Avrupa ülkesine bizim ürünler satılamıyormuş.. sadece diğer Müslüman ülkelere ihraç olabiliyormuş.. Sevdiğim şimdi bizler Müslüman mıyız?!!.. ya bu adamlar peki?!!.. ya onların sözünü dinleyerek dinlendikleri ??!!!...

ve kollestrol  için geceleri bir bardak suya 2 adet ceviz içi koyuyoruz..sabah suyu ile beraber tüketiyoruz.. başka ..dışarıdan katkı maddeli hazır hiçbir gıda almıyoruz, yemiyoruz. .çünkü aslında bizi hastalandıran her yanımızı saran sahte gıdalarmış.. tabii evimizde yaptıklarımızı da hangi hormonal ilaçla ve genleri ile nasıl oynandığına ise henüz gelmiyoruz.. ve bütün gün yiyebildiğim sevgili siyah zeytinim de artık yok.. bakalım ne olacak halimm..NASILSA KÛDÜS BİZİM YA HUU.. ZEYTİN DAĞIMIZ VAR ARTIKJ


ve doktor meselenin köküne kazı yapıyor.. neden bedenime bunu yapıyordum.. neden kilo vermeyi istemiyordum.. neden kendimi sevmiyordum.. neden 15 senedir kendimi cezalandırıyordum.. kendimi Allah’ın sevgi dolu himayesine serbest bırakmalıydım.. kontrol etmeye kalkmamalıydım…Sevdiğim 1,5 saat bazen neşeli, bazen ağlamaklı geçti.. ve ben birazdan evime dönerken otobüste hep ağlıyordum.. yeni anladıklarım ,eski anladıklarımı tamamlıyordu.. ve her şey çok ağır ve bir o kadarda kolaydı.. ve arada halime  gülüyordum.. çünkü ben bazen olayın içinden bakınca çok duygusal bişey oluyordum, ama bazen de olaydan sıyrılıp dışarıdan bakınca da her şeyi, herkesi ve kendimi çok saçma sapan ve komik de bulabiliyordum. .işte şimdi yine öyleyim.. tuzağa düşmüştüm ki, anladım..

eve geldim.. akşam salatı.. üfff ne ağlıyorum..  doktordan ,iğneden, kandan NEDEN korktuğumu anladım..neden dünyadan ve insanlardan kaçtığımı da tabii.. Ya Rabbim bir insan anne karnına yeni düştüğü hali hatırlar mı peki?.. bu nasıl bir şey…bunu kime sorayım ki?.. hem neye yarar?.. ve hasılı Sevdiğim ben diyetteyim
J. .Sen sawm da…. hayatımda bir tek bu masallarda disiplin ve istikrar gösterebilmişken bu defa da bu diyet geldi başıma.. hayatım da hiç başaramadığım bir şey bakalım ne olacak…
ve geceyarısı..

26 haziran salı..saat 02.30..gece yarısı korkunç sesler geliyor. .birisi  sanki mutfak dolaplarını duvardan söküp söküp yere çarpıp atıyor.. tam 4 defa üstelik.. nane çığlık çığlığa bağırarak bir odadan koşuyor…dereotu ve ben yataklarımızdan fırlayıp çıkıyoruz.. o ne?!!..antredeki koskoca ceviz ayna yerde.. ama anormal bir durumu var.. duvardan öne doğru düşeceğine, o, ilk önce yan ,sonra biraz da yan yapıp, dar koridorda benim odama doğru yüzüstü, boylu boyunca serilmiş.. ipi kopmuş.. ve kaldırıp baktım.. ne duvarlarda bir çizik ,ne mobilyasında ne de aynasında tek bir çatlak var.. hayret ettim ama bir şey anladım. geçen masalın kadın fitnesi hayallerimi ve ES SELAM isminin güvencesini ,üzüldüğüm şeyin benim için de ne büyük hayır olduğunu, işte şu anda anlayıp, Yaratıcım beni onlardan koruduğu için şükrettim tabii..

27.haziran Çarşamba.. uyumadan.. Sevdiğim bir altın sıvı akıyor.. sanki o her yanımı kaplıyor gibiydi..

28 haziran perşembe. .herkes bembeyaz giyinmiş.. aynı İspanyol boğa bayramındakiler gibiyiz.. hatta boynumda kırmızı küçük fularım bile var gibi.. beyaz pantolon ve beyaz tşörtlüyüz..benim saçlarım at kuyruğu ..ve genç bir kızım.. çok büyük bir salon ve tıka basa dolu.. herkes oturmuş… Sen yüksek bir yerde bizimle aynı kıyafetle ders anlatıyorsun.. ben en son geliyorum.. en öndeki, en sağ köşe bana ayrılmış.. yanımda oturan Salahattin bana oturmam için yerimi gösteriyor. .ben sandalyede ayaklarımı uzatmış, öne doğru kaykılmış upuzun oturuyorum ve bir tek ben öyle olduğum halde ne Sen nede bir başkası bana hiç kızmıyorJ…..sonra bir mutfak tezgahında kahve paketini kavanoza doldurup kaşıkla sıkıştırıyorum ki daha çok alsın.. Sen dersten çıkmışsın ..onu yanlış kullanıyorsunuz önüne atılarak Sana soru soruyor..Sen bana bakarak onunla uzun uzun muhabbet ediyorsun. .ama ben inadımdan yanına gelmiyorum.. üzgünüm..

29 haziran Cuma.. bir dağ başında kulübe okul.. bizimmiş ... ve sonra.. bir dağ yolu.. her yan bembeyaz kar ve tipi.. çok soğuk.. biz karda tipide yürüyoruz.. benim kucağımda bir bebek var.. annem onu üşümesin diye göğsüme saklamamı söylüyor.. göğsümdeki sarılp sarmaladığım o şeyin örtülerini kaldırıp bir  bakıyorum.. üstümüze kar yağıyor.. o çok üşüyor.. o çok beyaz ve inanılmaz güzel maşallah ve aminn..

HurŞit’imden MürŞit’ime bir tutinin güncesi…
Sevdiğim..bu hafta nedense Selsebile ait olmak ne demek onu düşündüm.. ve vakıf malları hükmünü okudum... 
vakıf malı…Vakfa devlet veya kişilerden devredilen ve üçüncü şahısların kullanması mümkün olmayan mal.

Birde sözlükte OLAYA VÂKIF OLMAK manasını da yazmışlardı.. 
 
 ..  vakıf dan esas anladıklarımı yazmak için şuan kendimi hazır hissetmiyorum Sevdiğim ..çünkü şimdi ağlamaya başladım.. bu bana çok ağır geliyor.. ama Sende öylesin biliyorum. özür diliyorum.. bunu yazmak istemiyorum..

sadece ŞABAN AYI nın SELSEBİLLE alakalı olduğunu anladığımı söylemek isterim; ki, üç aylarla alakalı birde şunu  eskiden yazmışım meğer:

 3 AYLAR= Recep ZAT’ı,  Şaban SIFATLAR’ı,  Ramazan FİİLLER’i  anlatır…
Şâban-halk-şubeler: kısım kısım, fırka fırka, bölük bölük halkın gelip su alması bana Selsebili çağrıştırdı Sevdiğim.. yani: “ALLAH  TEÂLÂ ZAT’ından SIFATLARINA  “KÛN”         ol diye emir verdi ya hanii..…işte bu sıfat elbiseleri aslında İLİMLE TECELL-İ ZUHUR DU.. Yüce Yaratıcımız olan Allah, kendisini bilmeyi ve görmeyi diledi=İRADE ETTİ…yani Yaratıcımız olan Allah bunu bilinçli olarak yaptı.. bilinçsiz bir  tesadüf değildi.. kaos da değildi.. bilinerek istenmiş ve irade buyrulmuştu… KUDRETİNİ GÖSTERMİŞTİ.. .o yüzden de ilim esasdı. . beşikten mezara ilim farzdı yani.. çünkü Yaratıcımız kendisini bilmeyi Murad etmişti ve O’nun yarattıkları da bilsin bilmesin, istesin istemesin hep bu iştiyakla döne döne ,yana yana kendilerini bilmek için kendilerine bir ayna arayacaklardı.. çünkü göz her şeyi görür lakin bir tek kendisini göremezdi..

ve Sevdiğim.. ben  birkaç aydır bir merciye söylemiştim ki;  çocukluk hayal projemi yazıp yollayacaktım.. işte  dün gece en nihayet bunu başarabildim.. yazmak öyle ha deyince olmuyor biliyorsun.. bazen tek harf bile yazamıyor insan nedense.. bu mektubumu Senden asla gizleyemezdim hem.. çünkü Senin dilemen lazım ki o yetkili merciler izin alabilsinler…. ben Sana yazdığım her şeyin bir şekilde olurunun olduğunu biliyor ve takip ediyorum.. teşekkürler.. aslında “bu şeyin talebine, yukarıdan izin geldiği için& bu etki ve tepkinin her yandan tecelli edişi”ne dahi bakıyorum. .mesela gıda terörü. .en sonunda devlet bu işe el attı.. çünkü ASLINDA NE YERSEK OYDUK.. hormonlu ve genetiği oynanmış, katkı maddeli hazır  gıdalar bizim sağlığımızı bozmakla kalmıyor, hormonlarımızı da bozuyordu.. allerjenliği ile huyumuz ,suyumuz dahi değişebiliyordu.. belki cinsiyetsizliğe doğru dahi gidebiliyorduk yada karşı cinse dönüşebilirdik.. devlet sağlık politikasının en evvelinin gıda politikası olduğunu en sonunda anladı ya çok şükür….

EVET.. SEVDİĞİM BAK BU BENİM ÇOCUKKEN GECELERİ UYUMADAN KURDUĞUM HAYALİMDEN BİR PASAJ..
ben isterdim ki devlet bana şehir dışında çooook büyük bir yeşil arazi versin..ve burasıda okullar evlerle kasaba tarzı gibi bir şey olsun….artık yaşlandı ,çirkinleşti, hastalandı, çalışamıyor denilen yaşlılardan gönüllülerde buraya gelip yaşasınlar.. ve yurtlardan 18 yaşına gelince çıkartılanlarda ve daha yeni yeni yurtlara gelenlerde..nedenn?
çünkü birbirlerinin ne hissedip ne çektiklerini  ancak onlar gibi onlar anlar ve tedavi eder de ondan.. ve burada herkes gönüllü olmalı.. yaşlı ,kültürlü, bilgi birikimli herkes; yeni gençlerden hangisinde kendisindeki mesleğe kabiliyet varsa, onu  ona aynen aktarmalı.. bilgileri ve ürettikleri de satılıp, pazarlanabilmeli..
yeşil alan da meyve ağaçları ve sebzeleri kendileri yetiştirmeliler..
ve okul olarak da civar yerlerdeki toplum içindeki yerlere gitmeliler..
taşıma su ile değirmen dönmeyeceği ve döndürülse bile sık sık iç parçalayıcı sıkıntılar vereceğinden balık yemek gibi balığı tutup satmak da öğretilmeli değil mi?
birbirlerinin gönüllü annesi, kardeşi ,babası, arkadaşı ve yareni olmalılar..
burası; o, her meslekteki bilgide en kemal haldeki yaşlılarla aslında ihya olur, hatta taşar da derya bile olur. ..eski hikmet okulları gibi bir şey dahi olabilir.. hatta zenginler bile, buradaki görkemli kişilerden hayatı bilfiil tanısınlar diye buraya para ile çocuklarını  yollayabilirler bence…..
burada ve aslında gönül isterdi ki; devlet, her site cumhuriyeti beton tarlasına kanunen bunu uygulasın…ama ne yazık ki kim faturalı kölelerinden vazgeçebilir ki?..işte evlerimiz güneş ve rüzgar enerjisi ile çalışacak.. kuyularımız bahçelerimizi sulayıp, yeterli derinlikten belki kaynak belki arıtma su bile çıkabilir..
bu tür, konusunda en kemal sahibi kişilerin hem sevgileri, hem de tecrübeleri ile yetişecek olan bu çocuklar muhakkak ki çok keskin bir idrak ve keşfede sahip olup icadlar yapabileceklerdir.. işte bu koskocaman arazide; bu mesleklerin küçük küçük atölyeleri de olmalı ki alışveriş ticareti ile para aksın ve isteyene de öğretebilsinler ve dış halkla yüksek bir şekilde temas kurulsun..
bunlar ütopya biliyorum.. herkes alay edebilir.. umursamıyorum.. çünkü önce hayaller vardır.. sonra o hayallerin maddeye aktarım yorumlaması vardır…yorumlar güzel ama hiçbir işe yaramıyor olabilir.. yorumlar güzel ama uygulanamaz ve erişilmez olduğundan da atıl olabilir.. yorumlar havalı, şık ,gösterişli ama daha sonra çıkacak yan etkileri ile tüm çabayı bir anda yıkacak kadar tehlikeli art niyetli olabilir.. yorumlar uygulanabilir ,basit ve kolay ve kabul edilebilir lakin hiçbir vasfıyeti de olmayabilir..vs.vs..
bu anlattıklarım size saçma gelebilir ama yapılması çok kolay ve basit şeylerde olduğunu biliyorum..

bu tür şeyler birkaç gönüllü ile olacak şeyler de değil biliyorsunuz.. bizde genelde olayı sahiplenip kimseyi o alana sokmama ve içeri giren ,yükselecek olanları da taa baştan eleme siyaseti de yaygındır.. çünkü bu tür organizasyonlar çok gösterişlidir ve her ortamda sizi ulviyete sokarlar. .kimse de bu şeyi başka biriyle paylaşmak istemez.. ve genelde yukardaki kişiler aracı koyduklarının anlattıklarından başka ne bir şey bilir nede görebilirler.. ((farzı misal örnek: siyasetçilerin aileleri ve akrabaları ve hizmetlileri, yan kapı mandalı akrabaları misalidir) tepedekiler genelde olan biteni hiç bilmezler…işlerine gelir de ondan…çünkü onlarda aynı o uhrevi pozisyonlarını kimseye kaptırmak istemezler.. danışıklı dövüş misali de, kol kırılır yen içinde kalır ve olay sadece birkaç kişi ile sınırlı kalır..

ve ..bu benim çocukluk hayalimdi tabii..bunu çok daha fazla geliştirebilirim istersem. .ama bu devletin gerçekten isteyip yapacağı bir şey aslında.. tüm huzur evleri ve yetimhaneleri o çook büyük arazide bir kasaba da toplamalılar.. onlar bir aile olmalılar.. hastaneleri olmalı tabii ki.. parkları…belki özerk idare yasaları: ki, kimlikleri belirgin ve şahsiyetli olsun.. insanlar yaşlanınca orada öğretmen olabilmenin ve oraya yatırım yapabilmenin hayalini kurabilsinler değil mi?:)

ve neden yeşil alan.. çünkü bizim ülkemizdeki devlet kuruluşları aynı hapishane gibi..ve insanın tabiatla bütünleşememesi bugünkü en büyük hastalık-sinir sebebimiz belki de..biz yaratılmış tüm varlıklar toprak, hava, ateş ve sudan yaratıldık.. unsurlarımız elektriklerini plastik yaşam alanlarımızda absorbe edemiyor ki..
işte bu kadar..
ne yazdığımı henüz bilmiyorum kusura bakmayınız.. benim yazım tarzım bu.. birden içimden geldiği gibi hiç kesip bölmeden yazıyorum.. sonra da ne yazmışım diye merakla okuyorum.. şimdi izninizle okuyayımJ….
*okudum.. benim tarzım olduğundan kendimin yazdığını anladım.. bir sahtecilik ve yapmacılık göremedim.. hayallerim bu tarz.. bilmiyorum işe yarar mı ama ben ancak hayal üretebilen biriyim ne yazık ki..
Beni okuduğunuz ve zaman harcadığınız için çok teşekkür ediyorum..
ALLAH SİZE VE SİZİN GİBİ BU YOLA  EMEK  VEREN  HERKESE  NE LAZIMSA  EN HIZLI VE  KOLAYINDAN  VERSİN  VE  İŞLERİNİZİDE  ÖYLE  KOLAYLAŞTIRSIN  İNŞALLAH  VE AMİNNN….28.06.2012

el cevabı yetkili merci: …  Merhaba iyi geceler.. … biraz önce baktım yazdıklarınızı sıkılmadan okudum. Bende çok hayal kurarım, genelde olması imkansız olan şeylerin hayalini kurarım.
Yazdıklarınız hayalden çok gerçek olması mümkün olan bir düşünce, üzerinde ekip çalışması yapılırsa güzel şeyleri olacağı gözüküyor.
….
***

HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ …SİN HARFİ..
Yavuz Selim Han, Mısır'a açtığı sefer sırasında Halep'ten Şam'a doğru giderken, yolda, hayatına Şam'da son verilen Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'ni ve onun Yavuz'u işaret eden sözlerini hatırladı.


"Sin, Şın'a girdiğinde Muhyiddin'in kabri meydana çıkar" sözü Yavuz'un dikkatini çekmişti. Bu işaret zaman zaman aklına takılıp  duruyordu. Şam'a vardığında oranın alim ve velileriyle görüşmelerde bulundu. Söz dolaşıp Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'ne de geldi Şam'ın ileri gelenleri, Hazret'in kabrinin bulunduğu yerin halen çöplük olduğunu, hadiseden o güne kadar hazrete iyi gözle bakılmadığını anlattılar.
Yavuz Selim Han, derhal harekete geçip kabrin yerini tesbit ettirdi. Oraya hemen bir türbe ve yanıbaşına büyük bir cami ve imaret inşaatı başlattı. Zamanımıza kadar muhteşem bir şekild gelen türbe, cami ve imaret, külliye olarak ortaya çıktı.

Ayrıca, Muhyiddin-i arabi Hazretleri'nin vefatından önce ayağını yere vurarak:
"Sizin taptığınız benim ayağım altındadır" buyurduğu yeri tesbit ettirip kazdırdı. Oradan küp içinde altın çıktı. bundan Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'nin: "Siz Allah Teâla'ya değil de paraya tapıyorsunuz" demek istediği anlaşıldı. Gerçekten de idamına sebep, hazretin bu sözleri olmuştu.
Selim Han, çıkan altınları Şam'ın fakirlerine dağıttı. "Sin" den maksadın Selim, "Şın" dn maksadın da Şam olduğu kesin olarak ortaya çıkmıştı. Yavuz Sultan Selim Han, bu sırada Şam'da üç ay kadar kalmıştır. ALINTIDIR..””

SİN…harf değeri 60sin harfinin se(elif)- gizli ye (elif) ve nun(vav) harfleri vardır ve her birinin de içinde başka başka harfler tabii kiiJ..İNSAN-I KEBİR-KEMALAT-I İNSANİYE: henüz beşer sıfatlarını giymemiş ruhlar alemindeki insan demektir.. enerji beden-Melekütü Muhammediyettir..yani kozmik beden-milk alemi.. kişinin velayeti de bu sin harfinden gelir.. YA SİN=EY İNSAN.. sine=göğüs..
.. bu maddi bedeni esasında görünmeden yönetip yönlendiren gizli ruhani değişken güçtür..
Mesela nun iki kavsini birleştirip kapattığında mim olur..ve buda ferdiyeti anlatır.. yani her damla denizdir ,cumhurdur, lakin her damla aynı zamanda ferdi bir Adem’dir de aynı vakitte.. buda İhlas Suresini anlatır ki ,her idrak bu tekamülle donatılmış doğmuştur.. yeter ki irade edip istesin.. bizim Rabbimiz çok cömerttir.. hiç bir şey saklı ve sır değildir.. yeter ki  öğrenmek isteyelim ve bunu art niyetsiz , çıkarsız yapalım.. o zaman tüm perdeler birer birer hepimize açılacaktır değil mi?.. çünkü biz kendimize perdeyiz ne yazık ki?.. kendimizi aradan kaldıramadığımız içinde Yaratanımız kalamıyor doğal olarak..


Sevdiğim bir defasında içinden Hızır Geçen Adam “sin harfini dikey olarak çizip” bu çocuğa göstermişti.. dişli kısım batıni alem oluyordu, sinin göbeği ise bu zahiri alemdi.. yani biz tüm seyrü seferi bu SİN HARFİNDE YAŞIYORDUK. .ama başka bir şey hatırlamıyorum..  ve teşekkürler.. Seni seviyorum.. iyi ki varsın..
nur cihan
30 .6.2012
nuralem7@hotmail.com

Sitte-i Sevir, her saatı bir devir
Sitte (Arapça) altı, sevr (Arapça) boğa demektir. Sitte-i sevr Boğa Burcunun altı günü, anlamını taşıyor ki güneşin Boğa Burcuna girdiği 21 nisan da başlar, 26 nisanda sona erer. İşte bu günlerde hava her saat değişiklik gösterir.

24 Haziran 2012 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 16


 99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 16

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. nasılsın?..ben bence iyi değilim..ve bu masalı sadece kendime şifa olsun diye teberrüken yazıyorumJ…bu hafta Seni kızdırdığım için tabii ki hiç rüya göremedim.. sadece bir tane.. evvela onu kaydedip devam edelim olur mu?..

18 haziran pazartesi…harita misali yüksek bir yerden bakıyorum.. aşağıda, dağın zirvesinde bir saray taraçası var.. her yer yeşil halı kaplı.. taraça öne balkonla çıkıyor.. orada 3 veya 4  siyah Hırkalı, beyaz başörtülü Kabe imamı misali şeyh var.. bir tanesi de ayakta ..oda siyah Hırkalı ve beyaz başörtülü.. o kral..Suudi kralıymış.. aşağısı muazzam  yemyeşil ve masmavi deniz manzaralı.. galiba Sevdiğim, bu imamlar dağ’os zirvesi yapıyorlardı değil miJ?....
((*ve şimdi cumartesi ..bugün net gazetede okudum: Suud kralı Sevda tepesi için  büyük bir bağış yapmış..))

22 haziran cuma.. sabaha  karşı uyumadan evvel.. önce ciddiye almadığım ama daha sonra tekrar eden bir şey ..yani bunun dünyada karşılığı yok..o yüzden tasviri zor ..böyle altın renginde, baştan ayağa altın sarısı sarmaşık gibi saçlı ve akıl edilemeyecek naif güzellikte kızlar.. sanki sarmaşık saçlı bu rapunzeller ve her yeri dolanarak sarıyorlar.. hücre yapıcılar misali.. çok mutlu ve neşeliler ve muhteşem bir keyif..

bugün Cuma…kendimi aşmaya karar verdim ve korkularımla hile yapmadan yüzleşmeye..((aslında 2 gün evveline dek bilerek hile yaptım..2 haftadır her gün gurme elma sirkesi, limon, saf nar ekşisi ,limon-portakal-çörekotu yağlarından içtim.. neden?.. çünkü anladım ki Sevdiğim, esasında tüm hastalıklarımız kanımızdan dolayı oluyor.. kanın içindeki yağ ve metal tortular akışı tıkıyor ve bizi çökertiyor. NEFESİMİZ İÇİMİZDE TAM POTANSİYEL AKAMIYOR YANİİ.o yüzden de damarlarımı temizleyip açmaya çalıştım diyelimJ ..sonuç=sonbahardan beri hiiç yürüyüp spor yapmamış ve iyice hantallaşmıştım.. bu kürden beri ise haftada 3 defa,  eskisi gibi geceleri aşağıdaki sağlıklı yürüme yolu ve spor aletlerine iniyorum ve çook değişiyor her şey tabii..)….

Ra'nın HOROSKOP GÖZÜ
dün, geçen basımevinde tanıştığım diyabetik diyet doktorunu aradım.. çünkü onu sevdim ve güvendim.. neden?.. maneviyatı ve maddi ilmi ile iki kanadı varda ondanJ…biz hata yapsak ta ikimizin de tasarrufatları bizi doğruya sevk ve idare edebilir yani.. ve bugün.. sabah bizim semtin polikliniğinde 3 tüp açlık ve pek çok şey için kan verdim.. ilk defa fenalaşıp, ağlayıp, bir sürü saçmalık yapmadım.. inanılmaz bir şeydi ve yok gibiydi.. teşekkür ettim.. ve sonra yanımda getirdiğim olağan kahvaltımı yaptım.. en sevdiklerim olacakmış.. kahve ve börek çeşitleriJ…yedim..

ve 2 saat beklerken birde göz doktoruna gittim.. bu ne? bir insanın bir yılda göz numarası bu kadar artar mı?.. muayeneye bak.. tam gaz.. sadece 3 cam değiştik.. ve 3 yazı.. çok hayretle itiraz ettim tabii.. doktor çok babacandı ve dedi ki?:”siz şehirde yaşıyorsunuz değil mi?”.. çocuk :”evet”.. dr:” biz şehirli ve medeniyiz ve teknolojide kullanıyoruz değil mi?. o zaman gözlük de takacağız.. mesela ben ayakkabı giymeyi hiç sevmem.. çıplak ayak severim.. ama şehirdeyiz ve ayakkabı giyeriz”…çocuk: ”ama ben gözlük takmayı hiç sevmiyorum.. nasıl ikisi de aynı numara olan gözüm, birbirinden farklı bu kadar değişebilir ki?” dr :”bana inanmıyor musunuz? ben sadece camları değiştirdim ve siz en güzel gördüğünüze tamam dediniz.. ben vermedim ki.. siz istediniz.. siz hiç ağlar mısınız?”.. çocuk:” eskiden hemen hiç ağlamazdım.. ama birkaç yıl evvel senelerce ağladım. .şimdiler ise pek ağlamıyorum”..dr :” gözyaşı bezleri için ağlamak güzeldir”J


etrafı dolaştım ve 2 saat doldu.. tokluk şekerim..hımm. o, eli hafif hemşire yok.. bunun suratından canımı acıtacağı nasılda belli..uzandım..ahh..masus yapıyor anladım.. ağlıyorum.. “neden?” diyor.. sesimi çıkarmadım.. diğeri gibi olmadı tabii.. kalkamadım yine.. hıçkıracağım(biraz
J) ama inadımdan kendimi tuttum.. ben bu korkumu yeneceğim artık..
 ve sonra gözlükçüye gidip yeni camlarımı ısmarladım. .eve geldim.. akşam oldu ve gözlükçüyü arayıp göz camlarımı iptal ettim.. yeniden başka bir göz doktoruna gideceğim dedim.. Sevdiğim ..ben yaradılıştan; hiçbir zaman anlayıp kıymetini bilemediğim şanslı ve ahenkli bir simetri ve orana sahiptim eskiden şükür
J ..çok zor bozulur bir kumaşımda vardı belki.. ama ben ona hiç bakmadığım ve kötü kullandığım için biyolojik robot beden heykelimde işte bu korkunç hale çöktü.. şimdi yıkılmasın diye oradan buradan direkle  ayakta tutmaya  çalışmaya başlıyoruz ya hanii? işte ben  aniden düşündüm ki, eğer benim simetrim ve oranlarım geçmişimde öyle düzgünse, bir yılda sağ ve sol gözüm arasındaki bu kadar  numara farkı nasıl olur?.. işte bunu kabul edemedim.. bir daha muayene olacağım.. eğer yine aynı numaralar olursa çıkan ikramiyeli yeni camlarımla sana mektup yazacağımJ. .pazartesi diğer tüüm tahlillerim çıkacak. .bakalım bakalım..

yaşamak çok zor bir sanat.. hele yaşlanmak ne ağırmış.. ve Sevdiğim.. hayatın bu yönünü hiç sevmiyorum inan.. birde çook uzun yıllar daha yaşayacağımı düşünürsek???...neden?. .çünkü ben tüüm hücrelerimin benden daha akıllı olduklarını, dilerlerse beni eşsiz benzersiz biçimde tekrar dizayn edebileceklerini; onları  idare etmeyi beceremediğim içinde beni  böyle cezalandırdıklarına inanıyorum..

tabii benim maddi tıbba güvenmemem sorun değil aslında.. etrafımda sürekli duyup tanıdığım, pek çok doktor hatası ve hastane mağdurundan gözümün korkması.. sağlam girip sakat çıkabiliyorsun veya insanın konuşmak bile istemeyeceği dramlar var mesela.. şuan sağlamken hastaneden bitkisel hayatla çıkmış  birkaç tanıdığım kişide var üstelik .. devlet hastanelerindeki tıp hizmetlileri nedense; insan doktoru yerine& hayvanlara baytarlık yapıyor gibi davranıyorlar??!! Allah hastalananların ve parası olmayıp özel ince davranışlara maruz kalamayanların yardımcıları olsun.. inşallah bir gün maddi manevi yeterli donanımda, insana insan gibi davranan tıp ve diğer meslek sahipleri çıkarda ve bu tür ehliyetsiz kişilerden mesleklerini temizlerler ve aminn..amiin..amiin..

ve akşam ..hüzünlüyüm..gece..bir ağlıyor..bir vazgeçiyorum.. hüzün arttı.. bu masala, Seni 2 aydır hiç terk etmeye yeltenmediğimi yazacaktım biliyor musun evvela..işte bugün cumartesi.. uyandığımdan beri nerdeyse sürekli ağlıyorum.. hem de ne acılı bir ağlama bilsen.. halbuki benim ağlamalarım ne zamandır bitmişti.. çok mutlu ve huzurluydum içimdeki Senle.. ama işte şimdi bugün yine Seni terk etmeye karar vermiştim.. 99 hurma masalım bir bitsin bir daha asla Sana yazmayacaktım hem de..(bu hurmaların ne kadar kıymetli olduğunu bildiğimden onlar beni bırakmadığı müddetçe zaten ben onları bırakamazdım kiJ)..ben bu aşkı yenecektim.. kesin karar verdim.. ama niye ağlıyorum peki?..”ser verdi sırrını vermedi ajanın padişah-ı alemi cihanı ava çıkmış”.. avlandıklarını düşünmüş çocuk ve avlanacaklarını.. ve yine vazgeçmiş.. ben bu kıskançlıkla asla yol alamam… o yüzden de kimseye zarar vermeden kendi köşemde kalayım demiş belki de.. ve zaten; bu masal padişahının, padişah-ı hükmü makam-ı Süleyman’ı gerçek olsaymış eğer ve O’nun ballkızı olsaydı gerçekte ve gerçekten onu sevip isteseymiş, bir anda orada  olabilirmiş de değil mi?.. durum bu kadar açık ve net ve ortada yanii..

ve Sevdiğim ben Seninle sohbet- konuşma arkadaşı olma statümüzü hiiç anlayamadım inan.. sohbet ve muhabbet için birbirimizi görmemiz ve karşılıklı MİM HARFİ MANASI GİBİ CEZM-İ HUZURU SÛKÜN İLE İKİ KAVSİMİZİ BİRLEŞTİRMEMİZ LAZIM DEĞİL Mİ  Kİ, HEMZE-İ HUU İÇRE OLALIM??..  Ben Seni ne görebiliyor, ne konuşabiliyor, nede dokunamıyorum ya huu..bu nasıl konuşma arkadaşlığı.. her şeyimiz çok tuhaf bence Sevdiğim.. sanki Tûrûku Âli bizimle eğleniyor değil mi?. bilmiyorumm.. haaa..hani bir defa rabıta nasıl bir şey, hiç anlayamıyorum diye gösterilen şey gibi sanalsan istemem. .o bir defa holgram bir görüntüydü.. ebatı da bizim dünyevi tarzımızda değildi. .ben etim gibi et, nefesim gibi nefesle muhabbet isterim haberin olsun.. olacaksa adam gibi tam olsun.. artık yazmak çok zor geliyorJ….unutma ki evinde istediğim değişikliği- düzenlemeyi yapabileceğimi Sen bana söylemiştinJ..

ve Sevdiğim.. benim zenginliğim sadece harflerden yana ya hanii.ve bu öyle böyle değil, nadirattan da öte bir lütuf ya hanii.. ama işte keyfi sâfa maddi saltanatı hep başkaları sürüyor ..bunları mukayese yaptım yine tabii.. hangimiz daha karlı diye.. bilmiyorum.. benim maddi ihsanı nasibim yok tabii ki.. kimse buna bir şey yapamaz.. vermeyince  Emri Hâlîk neylesin sultan kul mahluk.. mukadderat işte.. halbuki bende ters işleyenler vardı anlayamadığım: bizde önce nefes ve sonra buğdaydı ya hanii…ve sanmıştım ki buğdayımızda pişip, gelip, yenilince, cihan ayaklarıma bir nebze serilecek..nerdeee.. her şeyimi taa en baştan beri kendilerine almakla beni o külfetlerden kurtardıklarını sananların, şimdi de tek gözdesi, benim manevi dayanağım-dünyaya tahammül ediş gücümü de elimden almakmış ..ben, bana bunu kimseler söylemese de anlayabilirim.. unutma ki, istersem çok iyi bir rüya iz sürücüsü ve beden, ses vurgusu okuyucusu olabilirim.. tavır dili.. eda dili.. bakış dili.. his ve elektik alış veriş dili..vs. ve Sen açılmasına izin verdiğinde daha pek çok şeyler..

al işte.. yine Seni herkeslere kendi ellerimle verdim.. hiç bişeyi Senden saklamamam yüzünden bu ..bakalım yine bana geri dönmeyi başarabilecek misin?.. benim  Zatül Baht-ı bahtsızlığım; bu işe ilkin, bir  Nefes’e aşık olarak başlamamda zaten. .O NEFESTE HÜKÜM SÜREN SENİN  “GÖK GÜRLEMESİ RAAD MİSALİ  AZRAİL SESİNE”, GELMİŞ GEÇMİŞ TÜM ZAMANLARIN SESLERİ  İLE CEVAP VERİP, SANA KATILARAK, NEFESİNİN İÇİNDEKİ KAOS’U OLUŞTURMALARINA VE GÖĞÜ SEYRAN EDİP ESMENE AŞIK OLMUŞTUM..DÜNYADAN BANA VERİLECEK HİÇ BİR ZENGİNLİK VE İKTİDARI, GÖREREK-DUYARAK YAŞADIĞIM  BU ANLAMA ASLA DEĞİŞMEM MESELA.. hiç bir maddi ilim adamı ve madde bilimcisi bu muhteşem tanımı- manası olmadan tanımlayıp bilemez.. inanamaz zaten..

yeryüzünde koşan bir küçücük çocuk, salavat getirerek o rüzgarın altında nasılda korkuyla koşuyor, saklanacak yer arıyordu.. ve aniden sabahın seherinde uyuyan çocuğun penceresi büyük bir sesle ardına dek açıldı.. ve fırtına kapıları çarpıp tülleri perdeleri savurdu.. yataktan dehşetle kalkan çocuk pencereyi kapattı…2008 temmuzu…sabah geceye döndü ve gök delindi.. haftalarca süren serin, soğuk hava ve yağışlar… işte Sevdiğim ben Sana ilk böyle  gerçekten aşık olmuştum hatırladın mı? aslında o zaman her şeyin o anda olup bittiğini bilsem de; yıllardır neden bu derece inat bir direnmeyle Sana karşı çıkıyorum ki, bir türlü çözemiyorum tabii…Seni tanırsam korkmam severdim ya hanii..ve Seni değiştirirsem Seni sevemezdim ya hanii…bence Sen çok değişiyorsun.. bende değişiyorum ve her şey, herkes de hep değişiyor.. en çok da Sana güvenebilmek istiyorum.. her şeyimsin  ve diğerleri.. ve diğerleri. ve diğerleri.. bilmiyorum.. yaşamak kadar zor bir şey yok bence.. neden bu dünyaya geldiğimi bir türlü anlamıyorum.. neden geldim ve bu sıkıntılı ortamı nasıl kendi ellerimle hücre hücre etrafıma örüp, kendimi böyle hapsetmeyi başardım.. çözemiyorum.. ben buraya ait değilim ki..ve Seni sürekli incitip & etrafınlada sana eza ediyorum.. ben ne kadar uzak dursam da, onlar beni bulup bulup Sana getirecekler biliyorumJ..

ve aslında maddiyat onların tasarrufunda olsa da, harflerde bu çocuğun hediyesi.. ve yazılar.. yazdıklarıma nefsimi katmamam lazım biliyorum ama çok canımı yakarlarsa ve çok kıskanırsam neler oluyor biliyorum.. üzgünüm.. elimde değil Sevdiğim.. harflerin yazgısı bu..HER ŞEYİ ALIN AMA SADECE BENİ KISKANDIRMAYIN diyeni unutma olur mu Sevdiğimm..

ve geçen masal ertesi günü bir şey olmuş Sevdiğim.. ben hayallerimden ve yazdıklarımdan bazen çok korkuyor ama onları Sen izin vermediğin için henüz anlayamıyorum ya hanii..işte bizim çocuklardan birisi kaza geçirmiş.. ertesi gün öğrendim.. nerdeyse tüm yüz gitmişmiş.. ama birkaç güne inanılmaz bir şekilde mucizevi hızla eski haline dönmeye de başlamış küçüğümüz  şükür....öyle olduğunda, yazdıklarımın bir çoğunu siliyorum.. korkumdan tabii ki.. üzgünüm…


HiKMET’İN VELEDLERiJJJJJJJ..ve masonik kabalistlerin sefirot -yaşam kürecikleri dedikleri şeye mesela ben hikmet-himmet diyorum.. YANİİ NEFES.. ama her alıp verilen nefes değil.. izinli.. aşılı yumurta olan nefesler benim ilgi alanıma giriyor tabii... mesela kendi gördüğüm rüya ve yazdığım şeyleri net gazete başlıklarından VE ETRAFIMIN ANLATTIĞI RÜYA VE YAŞADIKLARI ŞEYLERDEN  takip etmeye çalışıyorum.. gazeteden çok nadirini tıklayıp okuyabiliyorum.. beni sıkıyor öyle şeyler çünkü.. ben nette akan başlıklardan olan bitenin seyrine-aldıkları nefes bilgi ilmini nasıl yorumlamışlara bakmayı seviyorum..

nefesten gelen ilmin; kime ne derece yansıdığına ve aldığı nefesden kendisine gelen gayreti nasıl anlayıp yorduğuna da bakıyorum tabii.. nefes dölü tutmuşsa o kişide hikmetin manasından bir fiil-i icad çocuğu da olabiliyor.. yada içi boş olanlarda; ne kadar hikmet-ne kadar gayret olsa “no comment-döl tutmama durumu” var tabii.. bunlara damgalı aşı, extra işlem lazım olabiliyor ki; buda, elde hikmeti alacak adam gibi adam kalmazsa:” kafire kılsa nazar mazharı iman olur” durumlarını doğuruyor tabii
J..

ve  şimdiii ; helezonik sarmal- dna- sur borumuzun zamansal seyrü sülük -nefes takvimde, geçen yıl bu hafta neredeymişiz diye tıkladım.. bak ama hayret edeceksin.. o zamanda meğer ben Sana küsüp aşkımızı bitirmiş mişim..ve sadece bir pasaj:

herkesi korkutup kaçırtan o kasırga-rüzgarrr...Ya Rabbim..nefesss!!!..hep yazmak istediğim birengi o nefes.. röportaj yapmak istediğim tek şey.. nefessss..essss… fırtınanın gözüne dönüşüyor..tüüm havayı içine çekiyor.. hava boşluğu yumağı gibi oluyor.. merdivenin üstünden; aşağıdaki şaşkın çocuğa bakıyor..duruyor.. O sakinleşiyor Sevdiğim.. sükuna ermiş bir haz misali uygunlaşıyor.. O, sarmal dönerek, bir enfes birengi latif baloncuğuna dönüşüyor ve tül misali uçarak gelip çocuğun yüzünde bir köpük gibi sönüyor ve gözlerimizi açıyoruz..:)))Seni bir sonsuz baloncuk misali hayalimde seviyorum Sevdiğim…kimse beni B-AL-10 larım dan ayıramaz değil miJ??...

*Medine’de bir otel odasında yatağından uyanan çocuk ,yan tarafındaki buzdolabı kapağını su içmek için açtı.. kapakta rulo şerit halinde sarılı beyaz kağıt defter vardı hiç açılmamıştı.. üstünde KAM OTELİ yazıyordu ve yanında jelatininden hiç çıkmamış bir tükenmez kalem vardı..üstünde KAM OTELİ yazıyor.. ikisinin de paketini açıp baktı.. ve mesela…çocuk umreden döndüğünde gördüğü bu hayal  akabinden sonra, hep rulo defterine sarmalları yazarak sarıyor da, yazarak sarıyor..


işte Sevdiğim.. ben bu hafta başı şifacılıkla alakalı tefekkür ettim tabii ki.. bir geçmiş hayalimdeki eski Sümerli şaman kadından dolayı ve eski türklerde ki  şifa ritüellerinden okudum.. varlıkların nefesleri adedince HAKK’a giden yol var ya hanii..birde nefes adedince türlü ilimle yorumda var doğal olarak..
şu katii doğru.. kime göre?. şu kesin iyi geliyor..hanki esmaya göre?.. bu ideal güzel.. hangi ırk ve hangi ten rengine ve hangi tensel çekime göre?....bu en lezzetli.. kimin geleneğine –kimin kültürüne-kimin damak tadına göre.. ve devam eder gider tabii.. DEMEK Kİ HER ŞEY İZAFİ VE GÖRECELİYMİŞ..ZANNA GÖRE.

*eskiden tabibler hastanın bilek nabzına parmaklarını kor ve o kişiye özel teşhisleri yapabilirmiş.. keşke bugünde bu ilim yeniden hatırlanabilse

mesela Sevdiğim geçmişte  Evvel Zamanımın kendi adını taşıyan bir torunu çok ağır bir kaza geçirmiş…durumu çok vahim ve doktorlar çaresizmiş.. odadan herkesi çıkartmış Evvel zaman ve ona sımsıkı sarılarak sabaha dek yatmış. .tüm bedeni ateşler içinde titriyormuş Evvel Zamanımın o sabah.. amma yanındaki hayata dönmüş müş tabii.. işte bu tür şifa, o okuduğum şamanın şifasına çok benziyordu ama öyle ruhlara dans-şarkı-davul-zil vesaire esrik şeylerden eser yok tabii..

bu bize gösterir ki ,bugünkü tıp yanlış yolda.. herkese aynı ilaç ve aynı muamele olmaz.. mesela ben bugün doktorlardan çok, tıbbi teknolojik makinesel ameliyatlara inanıyorum biliyor musun Sevdiğim.. her bedeni zuhur ettiren yazılım programı farklı esmalardan mürekkeb bir kitap değil mi?. her kitabın ana esması bir rabbi hassı yok mu?. varr..ee..o vakit diğer yan esmalar ve tüüm  ben’imizi meydana getiren yapıcı hücrelerimiz :hz Yusuf’un hikayesindeki 7 yıllık imtihan döngüleri gibi, 7 yılda bir değişse de ,ana- orta –merkez-çekirdek- çekim mıknatıs esması ise, “7 sinde neyse 70 inde de aynı” sabit kalıyormuş değil mi?.. Sevdiğim ..bir defa bunun, nadirinde nadiri değişebildiğini de okumuştum ki, başka hiçbir şey bilmiyorum…ve yan esmalar; ÛMMÜ ANA esma olan İsm-i, Rabbi Has kabul edip, O’na SECDE  kılıp, tam teslim olup, kulluk etmedikleri müddetçe de, beden mülkü topraklarımızda her daim yan esmalarımızın-huy, su, gelenek ve kendilerini ayrı ve tek başka bir ilah sanma zannı oluyordu..


yaniii milletleşme ümmetleşmeye  gidemiyordu....işte buda :hastalıkları –zıtlıkları-farklı yan kombinasyon ana yoldan ayrı tâli yolları- isimleri-şeyleri –eşyayı  eşya yapan esma unsurlarını,  denge bozukluğunu meydana getiriyordu …. Yazılım sekteye uğruyor.. genlerimiz , tam ve düzgün  olan orta yol ASA olamıyordu..sağ ve sol yolun  su zehiri kendilerini teslim edip  ASA KASEsine boşaltıp& zehirlerini panzehrine dönüştüremiyorlardı  tabii ki..

ama bu hata ve bozukluk gibi görünen şeyde bir neş’e ve ambiyans tabii.. her meşreb-her kavim ve ırk ark-bölük bölük yaratılmış insan soyları içinde bir rahmet ve şifa değil de nedir pekii?.. mesela: 7 nota böyle olur.. 7 renk tayfı böyle olur..7 kandilli Süreyya adı altında sayısız meleki  kuvve böyle yazılım olur.. senaryo gereği tabiii .. J

Sevdiğim 7 senede bir yan esmalarımız değişiyor ve buna bağlıda imtihanlarımızın seyrü seferide değişiyorsa eğer ;ben şimdi az kaldı 45 ime girmek üzereyim..49 um da kökten fulltime mı olacağım?.. bunu anlayamadım lütfen
J…ve bakalım bu yeni idraksel halimle kendimi şifalandırıp şifalandıramayacak mıyım bilmiyorum.. aslında bioenerji ile kendini yenileme her birimizde var eminim.. ama bunu kullanamıyoruz ne yazık ki.. bazı peygamberlerde ve bazı kişilerde  anlatılan yeni baştan olan tazelikse nadirattan… ama bu tür şifanın var olduğunu ispat içinde bir delil –i hakikattir, anlayan ve idrak edenler için tabii. .

bugün dünya enerji savaşları- ülke politikaları dahi; manevi tasarrufu cinni ve meleki yönden kullanmaya doğru hızla gidiyor ve kullanıldığını herkes ball balll biliyor....bizim ülkemiz manen bu ilmin göbek hazinesi olmasına rağmen, henüz maddi  diplomalı cahillerin ve uçkuru magazin düşkünü-ülkeye fit sokup vatandaşını senelerdir birbirine kırdırmaktan başka bir şey yapamayan beceriksiz köşe yazarı gazetecilerimiz yüzünden, henüz bu kullanılamıyor sanılıyor tabiii JJJ ..çünkü hakikisi ve sahtesini ayıracak ilim onlarda ne yazık ki yok.. eğer öyle ayırma ilimleri olsaydı senelerdir bu milleti bir oyana bir bu yana yem ederler miydi??.... kendi yaşadıkları saltanatın bir gününü acaba körükledikleri teröristlere verirler miydi?...bir şeyi yasaklarsan o merdiven altı mafyasına iner=şeytanların –cinlerin kuklası olur ve gerçeği ile sahtesini anlayıp insanları bilgilendirecek adam kalmaz...

ama İsrail, Rusya, Fransa, İngiltere, Amerika’nın  vs , her yanda ve her yerde RESMİ EZOTERİK-BATINİCİLİK  OKULLARI VAR....onlar hiçbir zaman  piramidin iç özüne ve dahii tepesine ne yazık ki çıkamayacaklar .. neden?.. çünkü onlarda tevhid etme ilmi yok ne yazık ki.. ama, ilim Çin’de de olsa gidip alıp, piramit  basamaklarımızın gereken tuğlalarını inşa edeceğiz değil mi Sevdiğim…

başkaa..aslında ben bu hafta başka şeyler yazacaktım..ilk yazmaya başladığımdan beri istediğim bir şeyii..kadına şiddet ve zulmü.. haksızlığı.. küçücük yaşta gelin olarak alınan ve tüüm ailenin ömür boyunca kölesi yapılan  genel insan kadınları.. gerçek islami örfe hiç uymayan  aile hayatlarındaki içiçeliğin çilesini.. ve küçücük bir eve-kalabalık bir aileye gelen  gelinler ve namahremleriyle tek bir banyo, tek bir tuvaletle, hiçbir zaman gençliğini, insanlık ,kadınlık duygularını yaşayamayanların halini....örtüyü. .ama örtündükleri için beğenilmeyip cinsel tahrik edici olanlarla o örtülüyü aldatmaları.. ve onun rızkını ondan diğerine kaydırmayı.. ve Anadolu kadınını ve Afganistan kadınını ve tabiiki hepsinden daha vahim olan  Filistin kadınını.. bunu sonra yazayım.. ama en azından şu kadarını içimde kalmasın diye yazacağım..

"Doğacak Çocuğun Cinsiyetini Etkileyen Anne Midir? Baba Mıdır?...Cinsiyet belirlenmesindeki etken, kromozomlardır. İnsan yapısını belirleyen 46 kromozomdaniki tanesi cinsiyet kromozomu olarak adlandırılır. Bu iki kromozom erkekte XY, kadında ise XXolarak tanımlanır. Bunun sebebi söz konusu kromozomların bu harflere benzemesidir. Y kromozomu erkeklik, X kromozomu ise kadınlık genlerini taşır. Bir insanın oluşması, erkek ve kadında çiftler halinde yer alan bu kromozomların birer tanesinin birleşmesi ile başlar. Kadında yumurtlama sırasında ikiye ayrılan eşey hücresinin her iki parçası da X kromozomu taşır. Oysa erkekte ikiye ayrılan eşey hücresi, X ve Y kromozomları içeren iki farklı sperm meydana getirir. Kadında bulunan X kromozomu, eğer erkekteki X kromozomunu içeren spermle birleşirse doğacak bebek kız olacaktır. Eğer Y kromozomu içeren spermle birleşirse, bu kez doğacak çocuk erkek olur....Çocuğun cinsiyetini belirleyen babadır.ALINTIDIR..""

bir kadın hiçbir zaman kendi becerisi ile  bir erkek çocuğu rahmine düşüremezmiş;  ki, bugün ki ilim de bunu ispat ettti nihayet.. ve hz Meryem’in asıl mucizesi babasız bir çocuk değil, babasız bir erkek çocuk doğurmasında olduğuna ise tefekkürü idrak açısından bugünkü alimler henüz ne yazık ki gelemediler.. neden??egemen erkek dünyasının işine gelmiyor da ondan…iş bu;  şunu anlatır ki ,bunca laf şunun için.. belki binlerce senedir, erkek çocuk doğuramadı diye kadına yapılan zulümler ve horlamalar ve haksızlık karşısında dökülen denizlerce dolusu gözyaşı …bugün Ortadoğu ve Asya’nın bazı ülkelerindeki halin perde arkası diye de düşünmekteyim. bu kavimlerin iflah olmaz sapkınlıkları... mesela Filistin ve İsrail’le alakalı bir yazı dizisi ve belgesel izlemiştim çook yıllar evvel. .bu iki fanatik ülke ve ikisi arasındaki fuhuş sektörü..Lut kavmi ni sadece geçmişte aramamak lazımdır..lutilik bizim içimizdedir.. zulme boyun eğip, rıza gösterip, o zülme ortak olmak ve göz yummakta aynen işlemek gibi değil midir..bize dokunmayan bin yaşasın ..peki ya sıra sana geldiğinde ?!!!....

bazı toprakları, Yaratıcımız bazı zamanlarında ,onlardan ümmid kestiğinde ters yüz ederek yepyeni toplumlarda yaratmıştır değil mi?.. Kur’an –ı Kerim ve diğer kutsal kitaplar bu örneklerle doludur.. geçmişin mezar hırsızlığı =nasıl arkeoloji ilmi adında bugün yüksek bir statüye erişmişse…geçmişin cadılığı -SİMYACI-SİHİRCİ-BÜYÜCÜLERi  nasıl kimya-astroloji-fizik ilmine dönüştüyse… yorumlar düzeldiğinde, anlamlarda  her daim kabul edilerek düzelir.. ve eşya denilen maddelerde düzelir…ama bir yere dek.. çünkü yaratılmış her şey imtihandadır.. mükemmellik ve EKMELLİK SADECE YARATICIYA AİTTİR VE HİÇ KİMSEYE BUNU VERMEZ….yaratılmış her şey var-yok arasında bir seyrandadır.. el mecbur.. ALLAH- EL İLAHTEK BİR TANRI SADECE HU O ‘dur..bu hüviyeti VAV harfi ,velayet ile İnsan-ı Kamillere ve onları tanıyıp tastik edenlere aittir.. diğerleri zaten inanmadıklarından, onlar için hüviyet kaybı  da hükümsüz ve yoktur…çünkü onlar zaten sadece LA ya dek çıkabilir, ancak ve ancak HİÇ olabilirler... İLLA için tevhid lazımdır..


Yaratıcımızın KAM’eri, Sevgilisinin kam’ERi, Ümmetinin kameri,..üç aylar..

ve Sevdiğim bu defa da 3 AY ’lar dan  Receb-i Mudar dan sonra gelen ve  peygamber efendimize ait olan  ŞÂBAN ayına girmişiz..o devrin kabile reisi ve ayları düzenleyen kişisi MUDAR, hz RECEB-İ ŞERİF  o yıl çok sulak bereketli geçtiğinden ve kurak iklimli bu bölge içinde bu en büyük bayram olduğundan ve bu  toplanan suyun halka sırayla, kısım kısım dağıtılması yüzünden; ŞÂB ((-şube şube HALKLARIN  suya gelmesinden türetilmiş ))ŞABAN ı -şubeler ismini bu aya uygun görmüştür. kelime  anlamı: aralık, fasıla,bayiler, şubeler,halklar demek olan hz.ŞABAN için bakalım ne demiş eski zeman alimler..

“”Kamerî ayların sekizincisi…eski adı Azil idi…Araplar, Şaban ayına "şehrullâh-i muazzam", "şehru'l-kerâme" ve "şehru'l-kasîr" de derler Böyle demelerinin sebebi, bu ayda bostanlara çıkıp, beraberlerinde götürdükleri yemek ve diğer şeyler pişinceye kadar gezip eğlenmeyi âdet edinmeleriydi.. Medineliler, bu ayın on beşinci gecesine "leyletü'l-helva" (helva gecesi) derler ..Araplar, o gece evlerinde, durumlarına göre tatlılar pişirip yerler ve yedirirlerdi.. Eskiden bizim toplumumuzda da, hemen her kandil gecesi bir helva gecesiydi ..Fakir-zengin akrabaya, komşuya helva dağıtmak âdetti.. Ülkemizin bazı yörelerinde bu âdetin günümüzde de devam ettiği görülmektedir" ŞABAN’ın  15. gecesi Beraat gecesidir...

Şaban ayının tarihi önemi:Şaban ayı ortalarında nâzil olan âyetle kıblenin Mescid-i Aksâ'dan Mescid-i Haram'a çevrilmesi ve diğer bir âyetle de Ramazan orucunun farz kılınması sayılabilir…alıntıdır..””


HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ…..  
ŞIN HARFİ.. harf değeri 300.. BİR CİSMİN TA SOYUTİ ALEMDEKİ” İLK NEDEN “HALİDİR
mesela ARŞ kelimesindeki ŞIN harfi aynı zamanda kendinden evvelki  *AYIN ve *RA harfini de içinde barındırır.. yani ,Ayın= İLM-İ  İLAHİ de bizler var idik.. ve bu gizli hazine RA gücü enerjisi ile  SAD  SALLİ  ÂLÂ dan=maya-i tohumu Muhammed  AŞK dan,  ARŞ  AYNASINA  AKS ETTİK..

((* AYIN harfinde a-y ve nun harfleri ve bu harflerin  de terkipleri ile sonsuz yazılımları doğurur misali.. ve RA harfinde; r –elif  ve içeriği  gibi.. =yani hiçbir harf tek başına bir şey değildir.. daima başka başka harflerle bir anlam kazanabilir ve yazılıp kaydedilebilir.. sanırım biraz anladık değil mi Sevdiğim ve tabii bu ilk defa fark ettiğim bu şey için çook teşekkür ediyorum
J…))
şın harfi

“ben Aşk’ın çocuğuyum ..benim Anam AŞK” der, mesela hz Mevlana…
Bizler bu manaları ister anlayalım ,ister anlamayalım, ister bilelim- bilmeyelim, hepimiz -her an -bize salat edilmekte olan bir AŞK ÜZERE VAR OLABİLİYORUZ..VE DAHİİ, BU BİZİM HIZINA VE YAPISINA AKIL SIR ERDİREMEDİĞİMİZ NEFESLE OLMAKTA. .aslında bizler; yediğimiz gıdalar ile değil, hava-i nefes ile yiyip içmekteyiz.. ve dahii ,yediğimizi sandığımız tüüm gıdalar ve de biz diğer canlılar dahi: hepimiz, nefesin enfes birer zuhurlarından başka bişeyde  değiliz..

ve herkes anlasın anlamasın; tüüm cehaletleriyle  o alay ettikleri HUUCU üfürükçünün ta kendisidir.. ve bilsin bilmesin her hücresi her nefes de sadece Yaratıcısının HUU ismini zikrederJ..hem de her haltı işlerken dahii. .yaaa…HAY ve HU  adındaki 2 nefesi içe alma ve nefesi dışarı verme giriş ve çıkış-itme ve çekme eyleminin çocuklarıyız değil mi?.. nefesimiz bir kesilse hayatta biter, varlıkta değil mi?...demek ki neymiş  ŞIN HARFİ , her derde tek deva olan AŞK mış AŞK…

4 unsurlu rüzgar gülü Tanrı sembolü
“ER REZZAK” ADI İLE, RIZIK ALLAHTADIR.. ve bizler gıdalarımızı helal kazanç ve helal biçimde bu VÜCUD İKLİMİNE ALMALIYIZ.. duyma kapımızı, görme kapımızı, tatma ve koklama kapılarımızı ve üreme  kapılarımızı yanlızca helalimiz için açmalıyız… işte bu  helal yolla ancak ve ancak ER REZZAK rızıklarımız, ZAT-I vücuda; diğer yan sıfat esmalar la helalinden birer kazanç gıda –yeni yeni anlam-bilgi-melek-i kuvvelerle inşa olunur..

mesela bir adam eşini zina yoluyla herhangi bir tür ile aldattğında; beden  evinin  tüm kapılarından içeriye haram kan, haram tükürük, haram salya ve ter alır.. ve o türün tüm hastalık ve geçmiş kayıtlarını da kanına geçirir.. ve eve döndüğünde, masum eşine ve doğacak çocuğuna bu  haram kayıtları ve hastalıkları taşır da taşır.. taşır da taşır.. aynı bir hamal misali.. EDEB....Eline, Diline, Beline hakim ol..

mesela buğday yedik..
helal buğday bizde maddi sperm insancık olurken, aynı vakitte de hücrelerimizi her an yeniden inşa eden gözle görünmeyen sayısız sperm yeni senler de üretir.. işte bizlere sürekli yeni deri- elbise dokuyan bu  ten ve doku fabrikası hepimizin üzerinde  AŞK İLE, AYNI BİZLER GİBİ BÖYLE ÇALIŞIRmış J ..

 demek ki çıkan sonuç neymiş.. ŞEVVAL ayı anlamına gideceğiz şimdi tabii.. gündemi taze tüketmek lazım ya haniiJŞevval  kelime anlamı: yaylaya göç vakti..yavrulamak için kızışmış döl yatağı demek miş ki; araplar da; bu deveden döl alma ayı da Şevvalmiş.. işte örtünmek de bu anlamdadır.. biz anlasak ta anlamasak ta …bir textil-bir bez parçası olan örtü; üzerimizde var olan mahremiyeti hususi hali –mahremi harem halkımızı gözlerden korumak içindir.. çünkü tende bir organik textildir..dokulardaJ……
SEN ALLAHIN ESMALARININ KÜNFEYEKÜN  EHL-İ BEYTİSİN.. EMANETÇİSİSİN.. EMANETİ  MAHREMİYETİNE SAHİP ÇIKSANA…


bu maddi ilmi dayanağına rağmen biz Müslümanlar;  asla, ilim bugün örtüyü ispat etti  diye iman etmeyiz
JJJ.. çünkü o iman değildir .. imanı geçersizdir…BİZLER GAYB’A, ALLAH DEDİ DİYE İTAAT EDİP ÖRTÜNÜRÜZ.. ve örtü hiçbir günahı işlememizi asla engellemez.. ben başımı örtüyorumdur ama her yanım harama davet edip, kabul ediyor olabilir.. veya sen başını örtmezsin, lakin, aslında pek çok örtülüden daha örtülüsündür gibi.. bunlar  sadece Allah’ın emirlerini  nefsine  ne kadar tatbik edebiliyorsunun manasındandır… ki ;örtü, namaz, oruç, zikir ve diğer pek çok ibadet dahi  bizleri Yaratıcımıza en kestirmeden götüren araçlardan sadece bir araçmış.. ULAŞILACAK AMAÇ İBADETLER DEĞİL, SADECE  ve SADECE ALLAH’DIR..İBADETİ  PUT EDİNME İSLAM'DA YOKTUR….((ama üç kağıt açıp,ibadette neymiş ben zaten ahlaklı adamım-baştan kazandım demek de ancak aşağılık mahlukata özgüdür:))

 elimi harama uzatmamak elimin örtüsüdür.. gözümü harama kapatmak gözümün örtüsüdür. .kulağımı ve ağzımı harama kapatmak da onların örtüsüdür.. Ayaklarımı harama yürütmemek ayaklarımın örtüsüdür. devamını siz düşünün.

ve tüüm bu idraki anlayışlarda bu masal çocuğunun SEVGİLİSİNE AŞKININ TEZAHÜRÜNDENDİR.. çünkü öğrenmişti ki ; ONDAN O KADAR KORKMASI ANCAK ONU TANIMASI İLE AŞILABİLİRDİ..O’NU TANIRSA SEVER VE AŞIK OLURDU..VE GERİSİ DE SİZLERCE MALUMM
J….
İşte birde bunca kazançtan alınan haz var tabii.. zevkler, keyifler, tatlar, lezzetler buda işin âliyyül âlâ ila nihaye getirisidir vesselam..
Nur cihan
nuralem7@hotmail.com

24 .6.2012
JJJ