99 ACVE HURMASI (akik taşlarının)
MASALI 14
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. neden yazdığımı bilmiyorum ama okurken birden
yazmaya başladım yine ,ne ilginç değil mi?. çok yorgunum.. belki 10 saate
yakındır kara günlerim içinJ mutfaktayım ve dondurucu depoya çalışıyordum.. aileden
genetik böyle bir takıntım var ne yazık kiJ..yazmayı bugün istememiştim, çünkü yazacak
hiçbir şeyim yok.. okumadım da..bakalım ne olacak.. ne yazacağımı bilememek çok
tuhaf aslında ve bir o kadarda meraklı ,cazib bişi.. evvet bu hafta nerdeyse
kayda değer hiçbir hayalim bile yok.. Sen beni yine terkettin .. Sana daha
cazip gelenlere her vakit ki gibi meylettin biliyorum..ama olsun, sistem öyleJ..biz beklemeyi, sürüne sürüne öğrendik
nasılsa..
ve Sevdiğim geçen sefer
unuttuğum bir şey..ben 12. Masalımdan sonra bu makineye girememiştim yineJ..kendisini kilitlemiş.. aldığım yere gittim…o
sevgili aklı maaş Google efendi programını silip baştan yüklediler..böylece
evvelden de olan tüm yavaşlamalar filan iyileşti şükür..üstelik çocuklar bana, klavyede “şapkalı â “bile yazmayı
öğrettiler..aslında birkaç yıl evvelde bir defa öğrenmiş ,çok zor geldiği için
unutmuştum..ben mükemmelleşmek istemiyorum biliyorsun değil mi?. meşrebime
ters.. hatalı ve kusurlu, defolu olmak bana, bence çook yakışıyor.. böyle daha
rahat.. insanlar ön yargılı oldukları için dış görünüşüme ve cehaletime bakıp
beni kolayca beğenmeyip harcayabiliyorlar ki, bu muhteşem bir rahatlıkJ…teşekkür ediyorum..
….
….
birde hastalıklarımız
için alternatif ama sünnet de olan bazı şifalar da var biliyorsun Sevdiğim. evvelki yıllarda yazdığım gibi,
yine beni oraya götürmek istedi arkadaşım.. ama ben o şeylerden ve kandan çok
korkuyorum..ve onlar öyle çok ısrar ediyorlardı ki; korkumu yenmek ve gerçekten iyi geldiğine de inandığımdan, her defasında “kesin geleceğim”
diyorum .. ama rüyamda hep oraya gitmem yasaklanıyor ki, ben de
söyleyemeyeceğim nedenini biraz anlıyorum.. ama bu defa, geçen ay ve bu haftaki
davete inanılmaz ve komik bedensel –yani
onlarında kabul etmediği hasta tipi itiraz geldiJ ve tabii
hayaller.. Sana yazacağım.. aslında onlara serbest olan şey bana neden yasak hala çözemedim de..
7 haziran perşembe.. bir yerdeyiz..masada tanımadığım genç biriyle omuz omuza oturuyoruz..öyle bitişikiz ki kendimi göremiyorum.. keyfekeder, neşeli ve zevkli.... orada olan& olmayan herkesler de o keyfi istediğinden ,o çook hoş kişide bunu reddettiğini anlatabilmek için neşeyle kalkıp sahne piste çıkıyor..neşeyle anfora tarzı ince uzun ikili davulunu çalıyor .. ve o şeyden herkese yokmuşu anlıyoruz..(ben bu “ bu herkes için değil, siz istemeyin anlamını” matrix i ilk izlediğimde ve hayatım altüst olduğunda da bir iki defa görerek öğrenmiştim.. )ve ..aa..masanın üstü silme cep telefonu ile dolu.. kendiminkine gelen mesajı okuyorum…şunu anlıyorum..bir yerde bir şey varmış ama o iptal olmuş..”iptal haberine geri dönenlere ve geri dönmeyenlere teşekkür ediyor”du mesajda.. uyandım ve düşündüm ..gideceğim yere söz verdiğim için hazırlanmaya kalktımJ…sonra arkadaşımı aradım.. henüz sabah 6 civarı üstelik.. ikimizde gülmekten ölüyoruz galiba.. kandan ve acıdan yana öyle korkaktım ki, kendi kendime bilinçaltımdan böyle yapıyordum diyoruz tabii.. Ya Rabbim yine teşekkürler..”eyy güzel uyku nerdesinJ”..ve yine uyuyoruz tabiii..sanki bir tren-otobüsteyiz..ben bir koltukta oturuyorum..önümde sırtı bana dönük biri var..hani Sevdiğim “onu yanlış kullanıyorsunuz” bağırtısına maruz kalan-hakkında afname yazılan..işte solumda kapkalın bir perdenin arkasında gözükmeyen biri ile neşeyle gizlice konuşuyor..birden o perdeden tanıdığım biri ,tuhaf bir gaga şeklinde gözüküyor.. sonra o gagada çözülüp kurdele tarzı bişi olup çözülerek aşağı düşüyor.. ne tuhaf diimi ..ve sağma dönüyorum.. bir masa..sol yanda İbrahim, karşısında Cihan ve pembecik önlerinde beyaz tabaklarla oturuyorlar.. elimde küçük bir tabakta sarılmış dolmalarım var.. onlar çok kıymetliymiş, kıyamıyorum..her birine 1 er tane veriyorum.. Cihan hemen yiyor ,görüyorumJ..pembeciğe verirken çok düşünüyorum, naz yaparken yaparken başkasına verir diye ona küçük bir sarma veriyorum.. ne tuhaf bi hayal ..
7 haziran perşembe.. bir yerdeyiz..masada tanımadığım genç biriyle omuz omuza oturuyoruz..öyle bitişikiz ki kendimi göremiyorum.. keyfekeder, neşeli ve zevkli.... orada olan& olmayan herkesler de o keyfi istediğinden ,o çook hoş kişide bunu reddettiğini anlatabilmek için neşeyle kalkıp sahne piste çıkıyor..neşeyle anfora tarzı ince uzun ikili davulunu çalıyor .. ve o şeyden herkese yokmuşu anlıyoruz..(ben bu “ bu herkes için değil, siz istemeyin anlamını” matrix i ilk izlediğimde ve hayatım altüst olduğunda da bir iki defa görerek öğrenmiştim.. )ve ..aa..masanın üstü silme cep telefonu ile dolu.. kendiminkine gelen mesajı okuyorum…şunu anlıyorum..bir yerde bir şey varmış ama o iptal olmuş..”iptal haberine geri dönenlere ve geri dönmeyenlere teşekkür ediyor”du mesajda.. uyandım ve düşündüm ..gideceğim yere söz verdiğim için hazırlanmaya kalktımJ…sonra arkadaşımı aradım.. henüz sabah 6 civarı üstelik.. ikimizde gülmekten ölüyoruz galiba.. kandan ve acıdan yana öyle korkaktım ki, kendi kendime bilinçaltımdan böyle yapıyordum diyoruz tabii.. Ya Rabbim yine teşekkürler..”eyy güzel uyku nerdesinJ”..ve yine uyuyoruz tabiii..sanki bir tren-otobüsteyiz..ben bir koltukta oturuyorum..önümde sırtı bana dönük biri var..hani Sevdiğim “onu yanlış kullanıyorsunuz” bağırtısına maruz kalan-hakkında afname yazılan..işte solumda kapkalın bir perdenin arkasında gözükmeyen biri ile neşeyle gizlice konuşuyor..birden o perdeden tanıdığım biri ,tuhaf bir gaga şeklinde gözüküyor.. sonra o gagada çözülüp kurdele tarzı bişi olup çözülerek aşağı düşüyor.. ne tuhaf diimi ..ve sağma dönüyorum.. bir masa..sol yanda İbrahim, karşısında Cihan ve pembecik önlerinde beyaz tabaklarla oturuyorlar.. elimde küçük bir tabakta sarılmış dolmalarım var.. onlar çok kıymetliymiş, kıyamıyorum..her birine 1 er tane veriyorum.. Cihan hemen yiyor ,görüyorumJ..pembeciğe verirken çok düşünüyorum, naz yaparken yaparken başkasına verir diye ona küçük bir sarma veriyorum.. ne tuhaf bi hayal ..
9 mayıs cumartesi.... sabaha doğru sık sık uyandım..kalbe yansıyan bozulmazmış.. çünkü…
Sevdidğim o bölümü hatırlayamıyorum… ve yine başka bir yere taşınmışım..galiba
burası çok kaliteli..güzel. her yer paket dolu..ben yine siyah ve gri renkli
giyinmişim.. bir yere gidecekmişim, aşağıya inmişim… ama gece serin olur diye
evden siyah hırkamı aşağı atmalarını istiyorum.. evde bana yardıma gelmiş mutlu
insanlar var ..işte yukarıdan evden bana
hırka yerine krem renkli elde yapılmış saf
yünden bir derviş haydari yelek atılıyor.. o katlı ve ıslak.. sanki o yelek
terden öyle sırılsıklam olmuş anlıyorum… siyah bir arabanın arka koltuğunda ona
özlemle sarılmış, ağlayarak tek başıma yatıyorum.. galiba ben Seni çok
özlemişim Sevdiğim değil mi?.. ama herkes çok mutluydu bu hayalde ..
ve Sevdiğim bu
semboller beni ürkütür.. unutma ki sorumluluk yok.. yazdığım için olduğuna
inandığım hastalıklarıma bak.. daha fazla yük taşıyamam.. istemiyorum.. zaten
bak, yelek katlı ve ıslak.. ve benim allerjim var.. öyle bir şeyi giysem
kaşınmaktan ölebilirim ve sinirden herkesi mahvederim.. üstelik ben sıcağa asla
dayanamam, hem kendimi hem etrafı yakar yıkarım nefessizlikten.. izninle
kendime kumaş seçeyim istersenJ ..ipek, keten, kaşmir
tarzı olabilirJ..şimdi istersen bana dilediğin kadar
kızabilirsin..ben Senin en nankörünümJ..sadece Seni SEVECEK
ve başka hiiiiç bişey yapmayacaktım unutma lütfen..
10 mayıs pazar..Sevdiğimm
aslında dün gece sabaha dek oturup bu masalı yazmıştım.. düzeltmelerimi kontrol
ederken de gün ışımıştı.. artık dayanamadığımdan uyudum.. sabah 8 bile olmadan
inanılmaz bir bacak ağrısı ile uyandım.. buna alışmalı mıyım peki?.. mecbur
kalınca inadımdan vazgeçip dua bile edebiliyorum biliyor musunJ…bu acının aynını hissettiğini ilk defa düşündüğüm için bekledim.. sonra da
yine yazıma döndüm..daha okurken uykum geldi ve uyuyakaldım ve tuhaf şeyler
gördüm. hemen hiçbişi hatırlamıyorum ama kaydetmek istiyorum..sadece çook uzak ve derinlerdeydim diyebilirim..bir anlam
arkeoloğu olarak bence bu önemli.. ilerde çıkan şeyler için gerekebilir değil
mi?..
her şey puslu ve eskiye ait gibiydi.. bir dehliz gibi yere gittim. dişçi neşe hanım varmış, ona muayene olmak istedim..ama o başka anlamlar peşindeydi , bir şey arıyordu, beni anlayamıyordu, tuhaftı ..sonra birilerini görüyorum ki çok iyi tanıdığın o bizi sımsıkı takip eden 2 baba ve aileleri.. eşleri ve nesilleri bu masallara ve tasavvufa acaip merak salıp her şeyimizi gözetip öğrenmeye ve kaydetmeye başlamışlar. ..onlar daha yükseğe çıkabilmek için daha çok öğrenmeyi talep etmişler ki bu bence çoook güzel bir şey değil mi Sevdiğim.. bir yere giriyorum.. orası yerin altında kapısı asla açılmayan bir yermiş.. sanki içeride Ali baba var..eşi dışarıda.. elinde bir defter var.. içeride kumaşlar varmış galiba.. Ali baba kimse onları çalamasın diye bekliyormuşJ..ama çalmayı bırak o içeride mahsur, hiçbirisi anlamıyorlar nedense..o tuhaf ve tozlu kuyu başında duran çocuk orada muz yapraklarından sarılı bir hortum boru görüyor.. ondan sanki bir duyulmayan ses çıkıyor.. meğer içerideki Ali baba bu yöntemle nefes alıp verip dışarı ile konuşabilirmiş.. Sevdiğim ben o duyulmayan sesi muz yaprak borusundan işittiğimde çook tuhaf bir boru sesi ile aniden bağırdım.. sonra çıkan sesten kendim çook korkup utandım..aaa orada üstü tozla kaplanmış küçük bir taş kitabe var ki ,tozların altından şu okunuyor.”başlangıçtan beri buradayım ve çıkamıyorum..hep bu sesi çıkarabilecek kişinin gelmesini beklemiştim..bu ilk defa oldu”..Sevdiğimm ben okuduğum her şeyin tesirine girip hayallerimde görebilirim biliyorsun.. gerçi dün Taberi’den hiç bişi okumadım ama evvelki günlerin etkisi de olabilir.. beni koru lütfen..ve Cihan da benle gelmek istiyor..tuhaf yerlerdeyiz..ben iz sürücüsü gibiyim..bir yerlere girip çıkıp kontrol ediyorum.. burada bir peygamber kabri var sanki.. .ve hz Meryem kucağında bebek İsa aleyisselamla bir heykel gibi yüksek bir yerde duruyor...onlara ait hatırlayamadığım şeylerde var..
ve gelelim gerçek hayata Sevdiğim..gördüğün ve anladığın gibi hala Muhammedi neş’e de bir Müslüman olmaktan kaçıyorum.. bu hafta bunu düşündüm.. ”neden?” diye.. çünkü sorumluluğu çok ağır..böyle birisi demek; tüm dünya insanlığına bedel birisi demek ki, böyle bir şey ,beni kat be kat aşar.. diğer neşelerde dolanıyorum ki, bana en uygun olan hangisi-çaktırmadan onu anlayabileyim diyeJ..
her şey puslu ve eskiye ait gibiydi.. bir dehliz gibi yere gittim. dişçi neşe hanım varmış, ona muayene olmak istedim..ama o başka anlamlar peşindeydi , bir şey arıyordu, beni anlayamıyordu, tuhaftı ..sonra birilerini görüyorum ki çok iyi tanıdığın o bizi sımsıkı takip eden 2 baba ve aileleri.. eşleri ve nesilleri bu masallara ve tasavvufa acaip merak salıp her şeyimizi gözetip öğrenmeye ve kaydetmeye başlamışlar. ..onlar daha yükseğe çıkabilmek için daha çok öğrenmeyi talep etmişler ki bu bence çoook güzel bir şey değil mi Sevdiğim.. bir yere giriyorum.. orası yerin altında kapısı asla açılmayan bir yermiş.. sanki içeride Ali baba var..eşi dışarıda.. elinde bir defter var.. içeride kumaşlar varmış galiba.. Ali baba kimse onları çalamasın diye bekliyormuşJ..ama çalmayı bırak o içeride mahsur, hiçbirisi anlamıyorlar nedense..o tuhaf ve tozlu kuyu başında duran çocuk orada muz yapraklarından sarılı bir hortum boru görüyor.. ondan sanki bir duyulmayan ses çıkıyor.. meğer içerideki Ali baba bu yöntemle nefes alıp verip dışarı ile konuşabilirmiş.. Sevdiğim ben o duyulmayan sesi muz yaprak borusundan işittiğimde çook tuhaf bir boru sesi ile aniden bağırdım.. sonra çıkan sesten kendim çook korkup utandım..aaa orada üstü tozla kaplanmış küçük bir taş kitabe var ki ,tozların altından şu okunuyor.”başlangıçtan beri buradayım ve çıkamıyorum..hep bu sesi çıkarabilecek kişinin gelmesini beklemiştim..bu ilk defa oldu”..Sevdiğimm ben okuduğum her şeyin tesirine girip hayallerimde görebilirim biliyorsun.. gerçi dün Taberi’den hiç bişi okumadım ama evvelki günlerin etkisi de olabilir.. beni koru lütfen..ve Cihan da benle gelmek istiyor..tuhaf yerlerdeyiz..ben iz sürücüsü gibiyim..bir yerlere girip çıkıp kontrol ediyorum.. burada bir peygamber kabri var sanki.. .ve hz Meryem kucağında bebek İsa aleyisselamla bir heykel gibi yüksek bir yerde duruyor...onlara ait hatırlayamadığım şeylerde var..
ve gelelim gerçek hayata Sevdiğim..gördüğün ve anladığın gibi hala Muhammedi neş’e de bir Müslüman olmaktan kaçıyorum.. bu hafta bunu düşündüm.. ”neden?” diye.. çünkü sorumluluğu çok ağır..böyle birisi demek; tüm dünya insanlığına bedel birisi demek ki, böyle bir şey ,beni kat be kat aşar.. diğer neşelerde dolanıyorum ki, bana en uygun olan hangisi-çaktırmadan onu anlayabileyim diyeJ..
geçen face de bir
resim yayınlandı..üç adet değişik margarin parçası ve gerçek bir tereyağına aitti.. karıncaları
salmışlar.. margarinlerin hiç birinde tek bir karınca yokken tereyağın üstünü
karıncalar kapatmış.. ne acı değil mi Sevdiğim.. hayvanların bile yemediği şeyleri para verip, alıp yiyoruz..üstelik
bilim adamları- gıda doktorları onaylı şeyler bunlar.. gerçekte ise bugün
sofralarımızda pek çok hazır gıdayı hayvanlara döksek hiçbiri yemiyorlar
nedense.. demek ki bizler onlardan aşağı
bir hale geldik ki bunları yapıyor, yaptırıyor, reklamını çekip onaylıyor
,satıp alıyor ve yiyoruz.. ve biz Muhammediyiz
öylemi? böyle gıda üretimine izin veren ve üretenler Muhammediler öylemi..
asla!!..bir tanesi bile!!..bunca ilim ve teknolojiye bugün bir tek
hastalıklı insan kalmaması lazım değil mi peki?. ama neden ya peki, sürekli
yeni yeni hastalıklar çıkıyor, kesip biçilmeyen ve o doktor bu hastane sürünmeyen ve bu sürümden
pirim kazan misali hiç bitmeyen bir ticarete dönüştü tıp.. o gıdaları yiyen,
doğru ilaçları içemeyen insanlar nasıl
şifa bulabilirler ki?.. nasıl?. ve bir bina düşünün.. her yanı ,altı üstü
elektirik hatları ile dolu ve dünyada ne var ne yoksa her şeyde orada dolu..tv
ye bas izle, radyodan, telefondan dinle…eee
bunca elektrik akımını topraklayan, toprak heykel insanın nötürleyiciliği de
bir yere kadar değil mi peki?.. artık bu toprak heykeller bızttlayama başladı
haberimiz olsun…
ve ben ilme-bilime çok inanıyorum. tabii
ÂLİ ‘den ÂLİ’ ye ESMASI yüzünden de ikimizde karşılıklı olarak bu şekilde
yürümeye taaa en baştan el mecburuz.. . zaten meşrebimde bu mihval üzere
olduğundan yürüye yürüye, okuya-yaza-araştıra-sora, bozup hata yapa yapa
gidiyorum..ben her manevi şeyin bilimsel
olarak da algılandığının –yaşanıldığının, lakin bunu maneviyat ehlinden başka
hiç kimselerin anlayıp-farkedip-kabul edemeyeceklerinin de bilincindeyim.. şimdiye dek öğrendiklerimizle dünyada keşfedilmiş ne varsa isimlerine şöyle bir
baksak mesela; hemen hepsinin masonik –hermetik-isis-KABALA rahiplerinin
bugünkü takipçileri tarafından keşfedilmiş veya icad edilmiş olduğunu anlarız..
hepsi Yaratıcımızın bir esmasına VE O ESMASINI YÜRÜTEN BİR KUL YARATTIĞINA ait…yani geçmişin simyacı ve
kimyacıları hep her daim aynı yolu takip edenlerden oluyor..dışarıdan asla
kimse bu alana giremiyor..bu islam
tasavvufunda da böyledir.. gelmiş geçmiş sanat yada herhangi bir şeydeki en
zirve isimler her daim seyrü sülük görmüş gerçek irşad ehlidirler.. diğerleri
olsa dahi,onlar gelip geçicidirler, kalıcı esercilik sadece Yaratıcının kün iradesi ile tecelli
ettiği kişilerle olur.. Allah, hz
peygamberimize miracında İnsan dan
tecelli ettiği içinde, bu, bugün aynen devam ediyor..yani İnsan-ı Kamili
anlayıp bilmeyen herkes istediğini bilip anlasın ,hakikatte o ,sadece ve sadece
içi boş bir cahildir..
… tıbba da sonuna dek
güveniyorum ama onu AŞKSIZ ,sadece para-şöhret kazanmak için bir MESLEK OLARAK yapanlarınsa çok azına.. bana göre
öğretmenlik- doktorluk en kutsal mesleklerden.. ve en kötüye kullanılanlardan
şu zamanlarda değil mi Sevdiğim.. hep sahte mürşitlerden dem vuruyoruz.. oysaki
sahte anababa, sahte karıkoca, sahte evlat, sahte kardeş, sahte işçi, sahte
patron, sahte üretici ve alıcı ,sahte doktor, sahte öğretmen ve diğer tüm
mesleklerin sahtelerinden ortalık geçilmiyor.. nereden anlıyoruz.. tabii ki
kendi üç kağıtlarımızdan.. hep torpille, ayak kaydırmayla, ehline değil de
nefsimizin sevdiklerine işleri verdiğimiz için hem madden hem de bedenen toplumca
hastalandık.. haklıların; haksızlığa
dilsiz şeytan oldukları için onlarla aynı bir sayıldıklarını da unutmamak lazım
tabiii..zulme
rıza gösteriyoruz..Allahın esmalarına zulmedilip, tecavüz edilmesine hep birlikte
yardım ediyoruz.. ŞİMDİ DÜŞÜN..EZİYET EDİP ZULMETTİĞİN,HORLADIĞIN,HARACA
KESTİĞİN KİM MİŞ?
Hak edenler hak ettikleri yerde değil.. tüüüm esma mesleklerindense
şimdiki
konumuz ,mesela akademisyenler ..bu meslekte devlet
onlara çok az para verir..ne okurken
nede aileyken insan gibi yaşayacakları ilimlerine yakışır bir ücret alamazlar..
esas ana huzursuzluk kaynağı da budur.. çünkü herkes gibi tüketim toplumu haline getirilmiş bir düzene boyun
eğmek zorunda bırakılmışlardır.. mesela bugün özel
hastaneler hakkındaki dedikodular ayyuka çıkmış.. doktorlara az ücret verip,
diğer ameliyelerden pirimle onları geçindirmek gibi.. tıp yemini artık geçersiz
tabii….ya vicdan?!!..geçen bir dünya raporu okudum ve utanıp üzüldüm..organ
nakli hırsızlığında bizim Müslüman??!!! ülkemiz
en önde giden aracıymış?!!((tabii
ki iyi ve dürüst olanları tenzih ederim,
onlar olmasaydı bugün bunları dahi konuşamazdık….))
ve onlar, kendi camialarındaki ayak oyunlarını herkesten fazla bilir..iş bitiricilik, tepedekine yakın olmak ilimden daha değerli artık ne yazık ki.. emaneti ehline vermeyen akademik camia, bugünkü Türk milli müfredatının ve gençliğin ve aile hayatının ve inancımızın içine etmiştir.. ne yazık ki bu böyle.. çocuklarımız ve aileleri arasında inanılmaz uçurumu aslında onlar yapmışlardır.. nasıl ki ben masallarımı yazarken her şeyin en kökünü gidip okuyup, araştırıp, kolayca her şeyi birleştirip bulabiliyorsam; bizim bugünkü insanımızın, bizlerin hastalıklarının kökeninde de, bizim en az 10 yıllımızı verdiğimiz müfredat=yaz-boz tahtası tedrisatımız yatıyor..
siyasetin kirletmediği tek şey yoktur.. siyasetçiler en çok dini=dini meşrepleri kullanır ve dini de kirletirler-meşrepleri-halkları birbirine düşürüp kan döktürürler.... ama suç bizlerde.. eğer bizler gerçek Muhammedi Müslümanlar olabilseydik=marifet sahibi=hak ile batılı ayırım kılıcına da sahip olabilirdik.. ve o zaman bu şerefsizlere hesap sorabilirdik.. askere, "bizim evladımızla evladımıza nasıl kıydırır ve bu derece güçlü bir orduyla, nasıl beş para etmez bu çapulculara yenilirsin?" diye hesap sorabilirdik.. buna hakkımız yok mu? Var… onların ölüme yolladıkları çocuklar bizim ..İslam dini şehitlik inancımızı sonuna dek sömürüp, başındaki örtüsü yüzünden kapısında köpek gibi bekletip, içeri almadığı aşağıladı o analar bizim.. ve o şehit olsun diye ellerinden çocukları alınan inançlı analar bizim…ve onlarında maaşları bizim vergilerimizle ödeniyor değil mi?.. peki onlar halkı seviyorlar mı?!!. siyasiler ve asker kendilerine verdikleri hakları ve özerklikleri halkada sunuyorlar mı?!! demokrasi bu mu?!!
ve onlar, kendi camialarındaki ayak oyunlarını herkesten fazla bilir..iş bitiricilik, tepedekine yakın olmak ilimden daha değerli artık ne yazık ki.. emaneti ehline vermeyen akademik camia, bugünkü Türk milli müfredatının ve gençliğin ve aile hayatının ve inancımızın içine etmiştir.. ne yazık ki bu böyle.. çocuklarımız ve aileleri arasında inanılmaz uçurumu aslında onlar yapmışlardır.. nasıl ki ben masallarımı yazarken her şeyin en kökünü gidip okuyup, araştırıp, kolayca her şeyi birleştirip bulabiliyorsam; bizim bugünkü insanımızın, bizlerin hastalıklarının kökeninde de, bizim en az 10 yıllımızı verdiğimiz müfredat=yaz-boz tahtası tedrisatımız yatıyor..
siyasetin kirletmediği tek şey yoktur.. siyasetçiler en çok dini=dini meşrepleri kullanır ve dini de kirletirler-meşrepleri-halkları birbirine düşürüp kan döktürürler.... ama suç bizlerde.. eğer bizler gerçek Muhammedi Müslümanlar olabilseydik=marifet sahibi=hak ile batılı ayırım kılıcına da sahip olabilirdik.. ve o zaman bu şerefsizlere hesap sorabilirdik.. askere, "bizim evladımızla evladımıza nasıl kıydırır ve bu derece güçlü bir orduyla, nasıl beş para etmez bu çapulculara yenilirsin?" diye hesap sorabilirdik.. buna hakkımız yok mu? Var… onların ölüme yolladıkları çocuklar bizim ..İslam dini şehitlik inancımızı sonuna dek sömürüp, başındaki örtüsü yüzünden kapısında köpek gibi bekletip, içeri almadığı aşağıladı o analar bizim.. ve o şehit olsun diye ellerinden çocukları alınan inançlı analar bizim…ve onlarında maaşları bizim vergilerimizle ödeniyor değil mi?.. peki onlar halkı seviyorlar mı?!!. siyasiler ve asker kendilerine verdikleri hakları ve özerklikleri halkada sunuyorlar mı?!! demokrasi bu mu?!!
ve harcanıp giden ömürlerimizin, oynanan tarihi kimliğimizin, aşağılanan kişiliğimizin, sürekli genetiği oynanmış şeylerle genlerimizi bozup Türk Milletini kısırlaştırıp yok etmek isteyen= dünyayı yöneten birkaç ailenin yapmaya çalıştığı şeyi de kör gözümüz açılırsa bir nebze de anlardık.. Ortadoğu da oynanan oyunla bizim Güneydoğumuzda uzun yıllardır oynan oyun hep aynı.. ama bizde bu salaklık oldukça daha çoook onlara hayran hayran aval aval bakar dururuzJ..(gülünecek şey: öküz-sığır=aval-bakarJ)
bugün medyadan; bizi
uyuşturup oyalamak için şehvet şöhreti
olarak sundukları-göz boyadıklarının, acaba
kaçının “iç sireti insan” diye hiç
düşündük mü?.. ya o sahte yüzlerin arkasındaki kimliklerini?.. ya da Hak
nasip etti de gördük mü şeytanı-cinleri-hayvanları.. o şarkı söyleyip şow yapan
ve ve tüüm dünyanın üstüne kilitlendiği uyuşturucu ve sex batağına batmış ,her türlü
tuzağa düşürülmüş et kölesi kişilerin bazıları acaba gerçekten insan mı?..
onları o noktalara getirenler kim ve bunu neden yapıyorlar peki?!!.. neden kendi gözlerimizi ve kalplerimizi
onlarla kirletmelerine izin veriyoruz.. neden?.. çocuklarımız da onların
hayranı…ve neye hayran olup, hangi şeytan pisliğinin izinden gittiklerini
anlayamayan bir düşünceleri var..o görüntülerin=kayıtların gözlerden,
kulaklardan, beyinden temizliği ne kadar zor ah bilsek keşke..
Ve gelelem bu masal çocuğunun
anladığı sanata Sevdiğim..bugün bir şarkı söyleyen, rol yapan, resim, heykel, müzik yapana sanatçı
deniyor genelde değil mi? ben hiçbir zaman öyle inanmadım mesela.. benim için
hayatta kendimi bildim bileli en değerli
iki meslek vardır.. biri çöpçüler, biride tamirciler= MÜRŞİDLERJ...madde de ve manada bu mesleklerin üstüne
sanatçı henüz tanımıyorum tabii ki.. bunlar olmazsa en kral kral bile boğazına
dek kendi pisliğinde ölür gider değil mi?. ama kimse onlara hak ettiği değeri nedense vermiyor.. neden?
şuradan-kendimizle hemen olayı çözebiliriz… yani köktenJ..mesela bir insan düşünün hiçbir maddi şeyi henüz yok.. evlendi çocukları oldu, kariyeri yavaş yavaş oldu..ve aslında tüm çileyi onunla birlikte çeken ve ona kimlik sağlayanları da var değil mi? ama bir gün o yokuş yukarı serüven bitti ve rahata, şöhrete, üç kuruş paraya kavuştu.. diyelim ki; hepimiz kolayca bunu kendimizden ve ilk dairemizdeki en yakın etrafımızdan hemen, bulup- bilip- anlayabiliriz değil mi?!..işte o herif, ilk evvela ne yapar?.. azar tabii..senelerin hıncını alır.. geçmişin de.. önce yoldan çıkar.. eşini aldatır, yuvasını dağıtır.. neden daima ilk önce bunu yaparlar peki?..çünküü geçmişi, yokluktaki yaşadıklarını, acizlikte neler yapabildiğini bir tek hakikatiyle bilen eşidir de ondan.. ilk önce geçmişindeki sıkıntılı dönemine şahit olanı yok edip silerek kendisine aydın, parlak, zengin ,şık ve havalı bir yeni hayat kurar.. işte sıradan ve basit ve her daim olan şeylerin ilk haliJ.. son halini henüz yazmıyoruz tabiiJ..çünkü ne ekersek onu biçerizi biliyoruz.. niyet önemli, niyet.. adamın niyeti basamakları çıkana dek di zaten.. sonrası Allah KerimJ de… O kerim Allah, bu sefer değişik bir Kerimden tecelliyi seçmiş galiba değil mi SevdiğimJ…n’haber??!!
şuradan-kendimizle hemen olayı çözebiliriz… yani köktenJ..mesela bir insan düşünün hiçbir maddi şeyi henüz yok.. evlendi çocukları oldu, kariyeri yavaş yavaş oldu..ve aslında tüm çileyi onunla birlikte çeken ve ona kimlik sağlayanları da var değil mi? ama bir gün o yokuş yukarı serüven bitti ve rahata, şöhrete, üç kuruş paraya kavuştu.. diyelim ki; hepimiz kolayca bunu kendimizden ve ilk dairemizdeki en yakın etrafımızdan hemen, bulup- bilip- anlayabiliriz değil mi?!..işte o herif, ilk evvela ne yapar?.. azar tabii..senelerin hıncını alır.. geçmişin de.. önce yoldan çıkar.. eşini aldatır, yuvasını dağıtır.. neden daima ilk önce bunu yaparlar peki?..çünküü geçmişi, yokluktaki yaşadıklarını, acizlikte neler yapabildiğini bir tek hakikatiyle bilen eşidir de ondan.. ilk önce geçmişindeki sıkıntılı dönemine şahit olanı yok edip silerek kendisine aydın, parlak, zengin ,şık ve havalı bir yeni hayat kurar.. işte sıradan ve basit ve her daim olan şeylerin ilk haliJ.. son halini henüz yazmıyoruz tabiiJ..çünkü ne ekersek onu biçerizi biliyoruz.. niyet önemli, niyet.. adamın niyeti basamakları çıkana dek di zaten.. sonrası Allah KerimJ de… O kerim Allah, bu sefer değişik bir Kerimden tecelliyi seçmiş galiba değil mi SevdiğimJ…n’haber??!!
evet san’at..zan’ât..ben ikisini de bir tutarım..her insan bir sanatçıdır..o insan ve diğer tüm şeyler, isim, sıfat, fiil, eşya, varlıklar bir sanatın dereceli şekillenmesinden başka bir şey değildir.. tahayyül aleminden ,nefesten bir varlığın, heykelinin oluşup, ona yine nefesten can verilip& diri sayılması, en yüksek sanattan başka bişey değildir.. hiçbir taklidi sanatçı ,sonradan yaratılmış bir insan bu yüksek sanata haiz değildir..ve bugün en yüksek deha kabul edilen; fazla kabiliyet ve idrakin deha deliliğine meftun olan sanatçıların asıl delirme sebeplerinden biri belkide budur.. neden yaratamıyoruz, neden hastalanıyoruz, parasız, aciz kalıyoruz ve ölüyoruz vs..vs..
bizim ülkemiz
cumhuriyetle beraber artık bir imparatorluk olmadığı için, bir devlet oldu
tabii..ee devlet olunca o cihan
imparatorluğu =pek çok milleti aynı çatı altında birleştirip yaşatan
yüksek kültürlü-çok lisanlı –yüksek sanat ve inceliklerde yok oldu....bugün eski İstanbul
nezaketi ile konuşabilen tek tük insan kaldı
mesela..eğer onlarla muhabbet ederseniz kendi kabalığınızdan
utanırsınız.. o kadar yüksek bir incelik ve kabalık nüansı farkı var aramızda ki, akıllara ziyan yani.((nerden
biliyorum?.. kendimden biliyorum tabiii..utançtan yerin dibine geçiyorsunuz..J))... beş para etmez yontularını , bu
tür soyut sanattan hiç anlamıyor bu
milleti horlayarak her yana diktiler
birde.. oysaki o eserlerin parasını halk vergisiyle ödüyor değil mi?.. oysa
arkeoloji müzesine gidip baksınlar.. sanat nasıl oluyormuş.. kaliteli sanat her
daim bilinir ve takdir edilir..soyut sanat diyorlar mesela.. sanatçı
anlaşılmıyor diyorlar birde.. onlar kendilerini anlıyorlar mı peki?.. kendisini
anlamayı başarmış birisi bunu en yalın ve net biçimde ifade de edebilir değil
mi? demek ki sanat anlaşılmaz değilmiş..
öyle olsaydı en soyut sanatı Yaratan ve bizi her an Yaratmaya devam eden, Gerçek ve Tek Sanatçı olan Allah kendisini bilmek istemezdi.. anlaşılamayacak olsa neden bilmek istesin kiJ?!..
öyle olsaydı en soyut sanatı Yaratan ve bizi her an Yaratmaya devam eden, Gerçek ve Tek Sanatçı olan Allah kendisini bilmek istemezdi.. anlaşılamayacak olsa neden bilmek istesin kiJ?!..
Her meslek bir sanattır..her insan bir sanatçıdır..yaptığı işi Allaha Allahla Allahlı yapıyorsa o en yüksek sanatçıdır…ve bakalımm..Mesela bir garson sanat nasıl yapar?. gelen müşterisine en güzel itinalı biçimde kendini iyi ve mutlu hissettirecek şekilde davranarak tabii…sanki yaratıcısını ağırlıyor gibi.. ve bir öğretmen sanatçısı..tüm bilgi birikimi, en saf- basit- sıradan hikayelerle öğrencisine aktarabilendir.. çünkü bu tür olanlar hiiiç akıldan çıkmaz.. çünkü herkesin her daim bir hikayesi vardır.. öğretmen çocuğa öğrenmeyi cazip kılabilirse o en yüksek sanatçıdır.. çünkü her gerçek öğretmen bir anlamda mürşiddir.. mıknatıstır..cazibe merkezidir..yaptığı işin sırrına eren bir öğretmen, kendisine emanet edilmiş bu varlıklara aldığını en yüksek kemalle aktarabilir…çünkü bu idrake sahip bir öğretmenin öğrencileri de muhakkak ki ona uygun olanlardan olacaktır.. benzer benzeri çeker yasası.. vee ..elindeki çok az parayla ,bir ay boyunca insan gibi yaşamayı başarmış her kişide en yüksek sanatçıdır.. çünkü parasızlık ,sefalet, fakirlik kadar yeryüzünde insanın yüzünü ,onuru ayaklar altına alan başka bir şey yoktur.. peygamberimiz efendimiz ümmetinin fakirliğinden Allah’a sığınmıştır..müslümanlık gerçekte ancak çalışan,üreten,tefekkür edip sürekli yeni yeniden- her an yeni bir oluşumda olup, manen ve madden çoooook zengin olan insanların dinidir.. ama bize bir lokma bir hırka diye yalan söyleyip uyutmuşlar.. bizde hapı yutup uyumuşuz.. atı alan da Üsküdar’ı çoktan geçiiip zengin, iktidari yönetimde söz ve hüküm sahibi batılı olmuşJ..
vee bizim Efendimiz çok zengindi.. mesleği olan ticarette de o şehrin en zenginleri arasına girmişti.. o şehrin en zengin ve en kültürlü ve okuma yazma bilen birkaç kişisinden biri olan bir *hanımefendimizle evlenmişti.. ((*mesela bugün, bizler, hz. Hatice annemizin manasından zerre haberdar değiliz bence..O benim için bir insanın aklıyla ,hayaliyle anlayabileceği bir varlık değildir.. çook özel bir şey OJ…VE BİZİM PEYGAMBERİMİZ 12 KAMERİ AY MİSALİ 12 EZVACA SAHİPTİ.. bu henüz tefekkürü yapılmamış bakir bir alan tabii ki.. her birinin özel ve statüsel manası olsa gerektir muhakkak.. inşallah belki bir gün anlarım…tabii ki çook sancılı olacağını bileceğimden anlamayı da istemem, değil mi Sevdiğim??!!))J bu konudan hep uzak kalmak istiyorum nedense.. ama zorla içine çekildiğimin de farkındayım..
vee daha sonra boykot
döneminde O ve O'na tabii olan herkes tüüm servetlerini TEK TANRI ALLAH, dini İSLAM adına
harcadılar.. yardımla yaşadılar..3 yıl sonra boykot kalkıp çalışmaya
başladıklarında, yine maddi hayatları düzelmeye başladı.. Medine’den sonra ise
savaş ganimetleri ve hediyelerle hz Peygamberimiz,
gelmiş geçmiş en zengin insan olmuştur.. çünkü eski Yahudi, eski mısır hazinelerine baktığımızda; bir nebze BU KADİM OLAN MADDİ MANEVİ ZENGİNLİĞİ ancak anlayabiliriz değil mi?.. ama hz peygamberimiz; atası hz İbrahim misali,
bugünden yarına hiç maddi şey bırakmadığından geleni sürekli dağıttı.. sürekli
köle alıp azat etti.. sürekli ihtiyacı olanların ihtiyacını giderdi.. çünkü
tüüm hazineler aslında O’nundu ve ne kadar harcasa asla bitmeyecek bir hazine-i
saltanat O’nun hükmünde yürüyordu..işte
bir türlü anlayamadığımız bizim peygamberimiz
EN YÜKSEK A’Lİ SANATÇIYDI.. ne kendi zamanında nede daha sonraki
dönemlerde Muhammedi İslami Müslümanlık tam anlaşılabilmişti….ve bizlerde, Peygamberimizin her dönem aynı sabit kalacak olan o ilk halka
sahabesi kadar anlayabilecektik O'nu ,ne yazık ki.. ama bu gerekliydi..çünküü herşey
basamaklı dereceli piramit misali makam makamdı ..ve en tepe nokta O'na aitti ve
daima tek kişiliktiJ…ama hepimiz O’NUN ETEKLERİ ALTINDA,O’NUN ER RAHİMİYET-İ
KORUYUCULUĞUNA SIĞINMIŞDIK DA AYNI ZAMANDA Kİ BUDA BULUNMAZ, EŞİ BENZERİ
OLMAYACAK YEGANE NİMETTİ.. işte bu yüzden İslam garip gelmiş garip gidecekti.
.O'nun manasına çok az kişi gerçekten erebilecekti. .ama çok az kişide hakikatte bu alemi yöneten
ellerden olacaktı.. bunu ister idrak edelim ,ister etmeyelim bu böyle..
Ve BİZİM EFENDİMİZ
ŞÖYLE DEMİŞTİR:”GELECEKTEKİ BENİ HİÇ GÖRMEDEN SEVEN KARDEŞLERİMİ ÖZLEDİM”..yani
peygamberimizin bu sözünde aslında çok büyük bir sır ve hikmet yani ışık-ümid
var değil mi Sevdiğim..belki de bu dönemde yani O’ndan sonra tüüüm nesillerin içinde ve bizlerden sonraki
tüüm nesillerin kalplerinde ona karşı muhabbet uyandığında korkmamamız
gerekiyordu.. çünkü Yaratıcımız O’na bir söz vermişti: SEN İÇLERİNDE OLDUĞUN
MÜDDETÇE AZABA UĞRAMAYACAKLAR “ demişti.. ne şanslıyız değil mi SevdiğimJ..SENİ SEVİYORUM ….
Sevdiğim ben sık sık,
hz Peygamberimizin yüksek idrak ve
yaşama sanatından hatırlayabildiklerimi de Sana yazabilmek istiyorum..çünkü
O’nun sanatını anlamadan hiçbir sanatçının sanatını anlayamayız.. bugünkü:” ben
sanatçıyım, sizden farklı elit davranışlar isterim"e de bakarız hem..halkı
aşağılayıp, kışkırtmak mı sanatmış yoksa" yaratılanla
ahenkle dans etmek" mi yüksek sanatmış
anlarız.. neden gerçek sanatçı olan, sanat yapanlara dahi ilham verip- taklit
edilen tefekkür emekçileri sanatçı
sayılmıyor hiiç anlamıyorum..HİKMET
SANATIN TA KENDİSİDİR.. içinde hikmet olmayan sanat sanal ve içi boştur.. gelip
geçer sanaldır, ticaridir ,bugün var yarın yoktur.. oysaki sanat denilen şey her
daim kalıcı olandır.. kalıcı olmayan sanat değildir.. bugün ki kendini bir halt
sanan ben yarattımcı, kibirli sanatçı takımı; Allah’ın sanatı ile kendi
sanatlarına şöööle bir böön bönn durup, bakıp, tefekkür etmeliler..
mesela, YARATICIMIZ HİÇ BİR SANATINDA DURAĞAN DEĞİLDİR..HERŞEYDE RUHUNDAN, NEFESİNDEN HAYAT-CAN-DİRİLİK VARDIR..her yarattığı sürekli bir devinim ve dönüşüm içindedir..her an her mertebeden ve her renkten, her meşreb ve her huydan tezahür edip görünebilirler. .işte manzara o yüzden doyumsuzdur.. ateşe bakmak, suya bakmak, havaya bakmak, güzelimize bakmak o yüzden vazgeçilmezimizdir.. oysa bir bir insanın "ben yarattım" deyip Allah'ın verdiği o yetenek esması ile açığa çıkan mesleği, onun çabası ile olmuş bişey değildir..o çalışmıştır amenna..amma ona o esmayı veren Allah, ona verdiği o emaneti ona kolaylaştırmıştır da değil mi?insana düşen Allah'ın kendine verdiği ana esmay ı& yan yardımcı esmaları ile bilip bulup- o has esması na tabii olup,o mesleği icra edip kulluğunu en güzel onunla icra etmektir..işte bu idraka sahip bir kulun yaptığı herşey ancak en yüksek canlı A’li sanat olabilir..çünkü Rabbi hasına teslim olan birinden iş gören ancak ALLAH dır da ondan..
mesela, YARATICIMIZ HİÇ BİR SANATINDA DURAĞAN DEĞİLDİR..HERŞEYDE RUHUNDAN, NEFESİNDEN HAYAT-CAN-DİRİLİK VARDIR..her yarattığı sürekli bir devinim ve dönüşüm içindedir..her an her mertebeden ve her renkten, her meşreb ve her huydan tezahür edip görünebilirler. .işte manzara o yüzden doyumsuzdur.. ateşe bakmak, suya bakmak, havaya bakmak, güzelimize bakmak o yüzden vazgeçilmezimizdir.. oysa bir bir insanın "ben yarattım" deyip Allah'ın verdiği o yetenek esması ile açığa çıkan mesleği, onun çabası ile olmuş bişey değildir..o çalışmıştır amenna..amma ona o esmayı veren Allah, ona verdiği o emaneti ona kolaylaştırmıştır da değil mi?insana düşen Allah'ın kendine verdiği ana esmay ı& yan yardımcı esmaları ile bilip bulup- o has esması na tabii olup,o mesleği icra edip kulluğunu en güzel onunla icra etmektir..işte bu idraka sahip bir kulun yaptığı herşey ancak en yüksek canlı A’li sanat olabilir..çünkü Rabbi hasına teslim olan birinden iş gören ancak ALLAH dır da ondan..
Sevdiğim burada Evvel Zamanımdan bir örnek vermek istiyorum..anlatmıştı ki: "bizim bir pastanemiz vardı..sabaha karşı uyanırdık .. gusüllerimizi alıp,derslerimizi,namazlarımızı eda edip dualarla aşağı imalathaneye inerdik..fişimizi pirize takar zikirle hamurlarımızı yoğururduk..bizim mamullerimizi satın alıp yiyen hiçbir kimse, o mamül vücudundan çıkana dek niyet ettiği hiiç bir kötülüğü işleyemezdi..kötü yola gidemezdi..ne zaman o mamülümüz bedeninden çıkar o zaman yapacağı o kötü şeyi hatırlardı.."
işte Sevdiğim benim anlatmak istediğim en yüksek sanata bundan daha güzel bir fiil bugün bulamam değil mi?niyeti amele dönüşmüş ve diğer varlıklarda dahi tasarruf eden bir yüksek sanat bu..işte bu kişi ben sanatçıyım demiyor mesela?..gerçek sanatçıyı biliyorda ondan…"fişi pirize taktım" diyor değil mi?....
bu sanat bahsi hiiç bitmez bence..herşey
gibi buda sonsuz biçimde tek bir noktada seyredilebilir..önemli olan tefekkür
sanatında yükselmektir ..tefekkür müminlere farzdır..hz Allah Kur’an da soruyor:”hiç tefekkür
etmez misiniz?! “diyor..”çevir gözlerini bak..bir hata bir kusur
bulabiliyor musun?..çevir gözlerini bir daha bak ,bir daha bak!!..” bu ayet her
zaman bana çok dokunuyor Sevdiğim..Allahımız kendisine muhatap,sohbet edeceği
bir dost arıyor.. ve O'nu sorgulayan,soran,cevaplar isteyen kullarından
seçeceğini de sanki söylüyor, değil mi?.. belki:" İLMİ İSTEYENE VERİRİM" DE Kİ GİZLİ
SIR DA BURADADIR.. bilmiyorum..
ben dilerdim ki ,geçmişin tüüm zanaat-sanat meslekleri yeni nesillere aktarılsın..ama bu
mesleklerin erbabları tüm tavırları-edaları –onları tanımlayan halleri ile
aktarsınlar.. çünkü bugün teknoloji ve
dünyayı yöneten birkaç ailenin tuzağına düşmüş ülkeler ve eğitim sistemleri ne
yazık ki tek tip dünya köyüne dönüşmek üzereler..TEK TİP DEJENERE LİSAN,TEK TİP
MODA VE TEK TİP ANORMAL TUHAF GENÇLİK DAVRANIŞLARI v.s vs…biz ancak “test usulü =sadece bu seçenekler vardır =
sadece bu seçeneklerden bizim seçtiğimiz doğrudur” beyin mankurt köleliğinden
yüksek-soyut islam tefekkürü ile KENDİMİZİ kurtulabiliriz..
fikri hür adamın
vicdanı hür olur değil mi?beyni abluka altındaki biri nasıl bir şey üretsin ki..o beynine yüklenmiş
programın dışında hiçbir şeyde anlayamaz üstelik.. mesela bu derece yüksek ilim,
teknoloji ve akıl almaz teknik imkanın sunduğu korkunç bir lüx var bugün.. ama
neden hiç bir siyasi yönetim ve belediye
ve özel müteahhit-inşaat şirketi; güneş-su ve diğer enerjilerden faydalanıp, insanları su-elektirik –ulaşım
faturalarından kurtarmıyor sizce.. bu imkanlarla bu normal bir şey mi sizce??!!
Hiç mi düşünmüyor musunuz??. ((Aileleri içten, nasıl geçim telaşı ile parça
parça ettiklerini anlamıyoruz değil mi??)) peki Anadolu ya gittiğinizde o köy
evlerinin üstündeki güneş panellerinden
zerre kadar da mı ibret almıyorsunuz?!!..bugünkü teknoloji ile bunlar
öyle basit ve kolay ki.. peki neden hep birlikte baş kaldırıp devlete böyle bir
sistem istediğimizi ve artık fatura kölesi olmak istemediğimizi maillerle
bildirmiyoruz.. bu kadarda mı idrakimiz yok peki?.. etrafımızda öyle aç gözlü
insan var ki belediyelerle de işbirliği içinde olan; bunlara neden göz
yumuyoruz.. onların gözünü ancak toprak doyurur bilmiyor muyuz?.. ama biz
yaşarken ve bizden sonra geleceklere, temiz bir gökyüzü ve yeşil bir toprak ve temiz su bırakmakla
yükümlüyüz.. yaratıldığımız toprağa
unsurlarına saygı duymuş ve hakkını bilip iade etmiş olarak dönmeyi
istemez miyiz peki?
bunu yazdım.. çünkü bende ancak iki ay evvel
bunları talep eden mailimi başbakanlığa yazdım.. üstelik ben son derece cahil
bir ev hanımıyım.. neden siz çook kültürlülerde bir güzelliğe güzellik katmak
istemeyesiniz ki diye düşündüm.. beynimizi esaretten kurtarmazsak, gelecekte
aldığımız nefese hava parası kesecekler haberiniz olsun.. bu acı ama gerçek..
bizi tüp –havasız-penceresiz şehir site binalara=alışveriş merkezlerine mahkum
edip içine tıkacaklar..ancak o sitelerin içinden tüp geçitlerle ulaşım yapabileceğiz belki..bu hale gelirsek bunda bizim payımız da büyük olacaktır değil mi?
havamıza sahip çıkmak
için önce kendimizi düzeltmemiz lazım.. biz
düzelirsek ekoloji ve hava düzelir.. bir kişi bile hastalanmaz..çünkü hava
bizim nefesimiz ruhumuzdur..ona yardım edip ona net ve açık bir görüş sağlamazsak, o da bize kendisine verilmiş hiçbir ilmi vermez.. ve biz ölüler dünyası olarak aynı bugünkü gibi yaşadığımızı sanırız.. ne demiş Yaratıcımız:
“BANA YARDIM EDİN SİZE YARDIM EDEYİM”.. hadi bakalım bu hafta da bunu idrak
etmeye çalışalım değil mi?. bizim öyle güzel bir Rabbimiz olan Allahımız var
ki bize inanılmaz ipuçları veriyor.. düşünelim ve kendisini-kendi hakikatimiz
olan esmalarımızı, nasıl cüzzi=J irademizle yöneteceğimizi öğrenelim... ve ÖĞRETİCİSİ- MÜRŞİDİ ALLAH OLAN BAŞKA NE
İSTER Kİ, DEĞİL Mİ SEVDİĞİM..SENİ SEVİYORUM VE GALİBA ÖZLEDİMM..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
10.6.2012
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
10.6.2012
yıldızlar ve yürüyen çocuk..ve yürümek için aşağıya inen bir yıldız adam... |