3 Haziran 2012 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 13


 99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 13

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın?.. bende  daha iyiyim inşallah..işte bu hafta çok kısa yazmak için kesin kararlıyım ve o yüzden şimdi ,hemen konumuza, haftanın hayal seyr-ü seferleri ile başlıyoruz… son masal sabahı bir sesle uyandım.Sen konuşuyordun..sesin nerden geldiğine yattığım yerden bakındım ki, öyle bir cihaz filan yoktuJ..sonra,  sağ kulağımın içinde Sen yine konuşmaya başladın.. karşındaki genç kız ve erkeklerin sorularını cevaplıyordun.. sizi dinledim..sonra da duyduklarımın hepsini her zamanki gibi unuttum ..neden öyle oluyor ki hep neden?.. Sevdiğim ben o zaman,  bir defa daha ne anladım biliyor musun?!. aslında istersen; bana her şeyi ne kadar kolay ve basit bir şekilde göstererek öğreteceğini, beni her türlü hastalıktan şifalandıracağını ve her şeyi. Âmâ neden hiç bilmediğim ve anlamadığım bu şeyleri günlerce okuyup araştırmak zorunda olduğumu ise bir türlü çözemiyorum..


ve her zaman farkettiğim lakin bir türlü yazmayı hatırlayamadığım bir şey daha var tabii..TAKVİMSEL RİTÜELLİ DÖNGÜLER..Sevdiğim  bildiğin gibi; ben senelerdir, haber- gazete ve takvim,saat türü hiçbir şeyle ne ilgileniyor nede bilip umursuyorum..ama face ve etrafım sayesinde her yazdığımız masalın ,o ayki tüüüm olayları-manevi kimlikleri anma ve özel şeyleri de içerdiğini hayretle görüyorum..ve Sevdiğim ZAMAN DAİREVİ –SARMAL BİR MERDİVEN GİBİ DEĞİL Mİ? sanki yükseliş ve yere çakılış okulu da zaman.. ve bizim masal çocuğu Zamanı anlamak için bu masalları yazıyor ya birde..sanki, Zaman ne isterse onu da yazıyor gibi, değil mi?..ve tuhaf bişey daha var Sevdiğim..bazen tuhaf bir kelimeye takılıyorum, yada bir yerden karşıma çıkıyor..eski yazdıklarımdan bir cümle diyelim..arşivimden bir tıklıyorum..aaaa daha evvelki yıllarda da, aynı dönem tarihlerinde, hep aynı şeyi farklı bir algıyla yazmışım.. buda beni, hep dairevi bir zamana nedense götürüyor Sevdiğim..zaman, çarkı, çaakk ediyor sanki..birde  yazdıklarım beni her ne kadar çok korkutsa da ;yazmadığım, ara verdiğim dönemler kendimi kontrol ettiğimde, şunları idrak ediyorum ..yazdığım her şeye çok yabancıyım..onları kendimin yazdığıma inanamıyorum.. nasıl yazdığıma hayret ediyorum..ve onları kendime ait hissetmediğim gibi, benim onlara hiçbir ilgimde o vakit kalmıyor..her şeyi unutabiliyorum ki, bu bence harika bir şey..bunun için teşekkür etmek isterim…

28 mayıs pazartesi..28.05.2012=I...bir oteldeyim..Kabe’ye çıkacakmışım..burası çok acaib  bir yer..kalabalık..her ülkeden insan var..merdivenler..asansör..ben asansöre bindim..en üst kata çıktık. ama bir tuhaflık var Sevdiğim..havaya bakıyorum..sanki hava boyanmışçasına cansız ve durağan..sanki bu Kabe alanı kapalı bir mekanmış..öyle algılıyorum ve bunu çok tuhaf bularak hep havanın neden öyle yapay durduğuna bakıyorum….aaa mahşeri bir kalabalık.. herkes ruh gibi bembeyaz, silme iğne atsan yere düşmez.. ve tam karşıda bir şey var..o ne?..aaa..o şey bir erkek..siyahi değil ama en kadim antik devirden sanki; ilk yaratılan ADAM türünden siyah kıvırcık saçlı, gözleri siyah sürmeli biri bana bakıyor..o hacı ruhların tam ortasında, bir sütun misali dimdik kıpırdamadan duruyor..O herkesten çooook daha fazla uzun..ve  orada bir tabela var Sevdiğim..üzerinde 2000000000 metrekare  gibi  2 ve 0 lardan başka sayısını hatırlayamadığım bir rakam var..

29 mayıs Salı.
..karışık…Haybabamın antik kapkacak kolleksiyonu..
1 haziran Cuma..uyumak için bekliyorum..her yer bir an bembeyaz oldu Sevdiğim..beyaz bir hasta ameliyat yatağı gördüm..gözlerimi açıp düşündüm..görmek ve korkmak istemedim..sadece uyumalıyım..sabah..dayımın kızı Elif, mor renkli nergis çiçeklerinden harika bir demet çiçek uzattı..çok güzel..sonra MahmudEmin diye biri, beyaz ama ortası sarı bir demet nergis çiçeği uzattı..ve ben yemyeşil haşlanmış pazı yapralarını alıp- büküp başka bir yeşil pazı yaprağına sararak  neşeyle dolma yapıyorum..ne tuhaf değil mi?

*Sevdiğim ,şimdi ben, bu haftaki konumun KABE & ADEM =İNSAN&ALEM olduğunu anladım..ve sadece Kabe tarihi ile alıntıları okudum..bu arada Taberi tarihimde henüz 90 . sayfada filanım..ama muhteşem masalsı ve bana göre bir tarzı var..çok eğlenceli buldum..ve biraz daha okursam Taberi nin kişisel anladıkları hakkında biraz fikir sahibi olacağıma inanıyorum tabiiJ.. bence Evliya Çelebi kesin ondan esinlenmiş..hatta pek çok mutasavvıf ve türk masalları..bakacağız ..


ve kaldığımız yer ALLAH lafzı şerifiydi  tabiiki..ona ek alıntılar buldum.. EL –İL-AL aslında boğa- erkek-baba-tanrı anlamlarında da eskiden kullanılırmış..((hatta EL- AL diye tanrı bile yapılıp tapılmış.. ))ve LA kelimesi..kadınlığı anlatmak için bir ek miş aynı zamanda ..mesela : Sinder-el-la..Mu-Al-la..Raffe-el-la..Ley-la..Sühey-la..Gabri-el-la..Annabel-La..demekki neymiiş ??..EL-AL-LA-H  dahi, kendi içinde seyrü sefer dairesi çizen bir kelime-isimmiş..maksat HU ‘ varıp Hu’nun içindeki VAV’a visal olup, HÜVİYET-ŞAHSİYET-KİMLİK SAHİBİ OLMAKMIŞ değil mi?!.. .yaniii “ALLAH HÜVİYETİ-EHLİYETİ”.. bu yeter mi? hayırrr asla yetmez. .neden?. çüünküü , daha ALLAH lafzı şerifinin  tam orta üstünde; bir tacı, birde tacının sorgucu ELİF OLMAK VAR ..2 defa nurun ala nur olmak..böylece, bizlerde inşallah anlıyoruz kii, bu dünya imtihan sahasında, cinsiyet denilen erkeklik ve kadınlığın dahi olmadığı bir saha daha varmış.. orası ER’LİK meydanı..inşallah hepimiz Nefsimizi tüm mertebelerden geçirerek yükseltebilir; dişil –kesret –çokluk algısı yapımız olan  nefsimizi ERLİĞİ-TEKliği – BİRliğine –Tamlığına vuslat ettirebiliriz.. bunlar, tabii ki ,dışarda başkaları ile olacak şeyler değilmiş Sevdiğim biliyor musun?.. hepsi kendi iç yolculuğunda kendi kendinle hasbihal-i zevk edeceğin kişisel neş’eler miş.. kimseninki kimseye o yüzden birebir asla uymadığından uygulama dahi FERDİymiş..



ve Sevdiğim neden hep boğa-sığır-buzağı –buğday ve karasaban??!!..İŞ-EMEK-ÖZGÜRLÜK:).. ilki, diğer varlıkların suretleri tabii ki.. ve onlar, ADEMHavva ATAlarımız yeryüzüne indirildiklerinde(BU DÜNYA ŞARTLARINA GÖZLERİ AÇILDIĞINDA), Onlara cennetten dost-yardımcı ve rızık olarak  verilen ilk velinimetlerdir=yoldaş-arkadaşlardır da  ondan ..insan hayatı daima ekmeğe ve onu kazanması gereken emeğe bağlıdır.. ve ALLAH acımasız değildir.. her daim yarattıklarına verdiği, yaşattığı, örneklendirdiği sembollerle kendisini  her seviyeden ifade edip anlatmıştır..

Şimdi gelelim KÂBE ye..bu KÜP şeklindeki yapının 4 köşesi de ayrı bir isimle anılırmış..Doğu köşesine "Hacerü'l-Esved" veya "Şarki", kuzey köşesine "Irakî" , batı köşesine "Şâmî" ve güney köşesine "Yemânî" denirmiş.. Hatim denilen bir bölümü de yarım daire şeklindedir.. buradan bakınca eski hali dikdörtgen ve elips misalidir.. sanki bu hale gelene dek tüüm geometrik biçimleri deneyimlemiş, bugün maddenin  en somut sembolü sayılan karede karar kılmıştır ki; dairenin iz düşümü kare gözükür diye de duymuştum eskiden…ve sanki tüüm bu geometri üst üste konsa bir mücevherin kesim şeklini de verir misali değil mi?.. böylece, saf-latif bir aynada, ışığın kırılıp, kendisini nötrleyerek yansıma alanını da  bir nebze anlayabiliriz..



ve KABE içindeki 3 sütun  aslında pek çok şey anlatır..kiii..henüz anlayamıyoruz tabiii JJJ…ve defalarca tekrar tekrar yazdığımız şeyleri kısaca yine özetleyelim ki iş daha kolay olsun.. Yaratıcımız olan ALLAH; yeryüzünde, biz insan suretli varlıklarından evvel, nice varlıklar ve kavimler var edip yok etti.. henüz biz bunlara çoook uzakız..bu bilgi sanki yavaş yavaş açılıyor gibide değil mi?. .aslında geçmişin mitolojileri, masalları ve kadim kitapların hurafe diye bilim adamcıkları tarafından değer verilmeyen bilgileri, her daim bunları anlatııp durmuş..çünkü var olan&  asla yok olamaz.. sadece yeniyle harmanlanıp- yeni bir elbiseyle, yeni  bir kimlikle dönüşür kii, bu asla reenkarnasyon dahi değildir.. nedenn? çünkü ,her şeye kadir olan yüce Yaratıcımızın buna ihtiyacı yoktuurr..

*Sevdiğim..  geçmişte Kabe’ye eski Sümerden getirilip  tanrı diye tapınılmış; esma=isim =eşya= melek, cin,peygamber veya o dönemin kahraman kişisine atfedilmiş tabiat manalarından bir kaçına bakalım mı önce:  (hepsi alıntıdır..) ana kaynak kitap o devre şahit olup görüp bilerek yazmış olan Hişam El KALBİ
J(İbn Al Kalbi –Kitab el esnam)PUTLAR KİTABI dır..


Apkallu- Abgal, insanlığın evrimini ileriye taşımak için Enki tarafından yaratılmış 7  hizmetkar-kuldan birisi…  “HERŞEYİ SUDAN YARATTIK” .. Tiamat=SU yun ehlilleştirilmesi=tatlı ve tuzlu suyun –celal ve cemalin –kadın ve erkek cinsiyetlerinin–zıtlıkların –tezahürlerin açığa çıkması…..Tufandan önce krallara nasihat verirdi..İnsanlara ahlak, sanat gibi değerleri öğretirdi. Apsu’da Tatlısulardan doğmuş balık görünümlü insan olarak görülürdü. Balık elbisesi giymiş gibi kolsuz bacaksız bir heykeldi. Kanatlı kartal ve insan başlı olarak da resmedildi. Adapa- Apkallu’nun ilk temsilleri Adapa-Adem,( U-an, Oannes-Yunus) tu. 

*Eski Mısırda: mumyanın 4 kutsal organının cesetten çıkarılıp kanope vazolarında muhafazasının aslına geldik bak SevdiğimJ..bazen  araştırıp-öğrenmek de çook zevkli olabiliyormuş tabii.. teşekkürler, sayendeJ..  bunlar Horus’un 4 oğlu =Horus'un 4 yüzü idi..... maymun, insan,köpek(çakal) ve şahin(atmaca) başlıydılar.. (aynı 4 yüz eski sümer tanrısı MARDUK ta da var tabii kiJ)

..ve( horusRA)TEPESİNDE BİR HOROZ  OLAN RÜZGAR GÜLÜNÜN ASLI ESASI: varoluş çarkı= 8 li sistem..   1. GÜNEY-İmseti=İNSAN,  İsis tarafından korunuyordu…2.KUZEY-Hapi =MAYMUNkorumak Neftis’in göreviydi.DOĞU-3. Çakal Daumutef =KÖPEK Neith’in, 4.BATI-Kebehsenuef=ATMACA-ŞAHİN Serket’in koruması altındaydılar…


Aval..  çıkış yeri Hürmüz  Körfezi- Bahreyn (bayrak sembolleride budur)(İki Deniz)dir.. öküz başlı köpek balığı tanrısıdır... Sümer efsanelerinde kurtla kuzunun birbirini yemediği “Dilmun Cennetinin” burası olduğu iddia edilir.
BA’AL’e tapanlarda diğerleri gibi  “KABE’yi” kutsal  bilirlerdi....,İÖ.500’de Pers (İran ) İmparatoru Daryus’un İran Persepolisteki Nakşi Rüstem mezar bölgesine Kabe’nin birebr ölçüde taştan bir benzerini yaptırdı…Ba’al aynı vakitte*“Tahıl-Buğday” demektir.Yunanda ise “Zeus arotrios” “Sabancı,sabanla çift süren çiftçidir.”=ADEM

*””ANİ PAPİRÜSLERİ..Bölüm II;Osiris aslında Amentet’in içindeki birisidir,Osiris orada kimin olmadığını biliyor, Ben orada değilim  … “Ben,tanrılar arasında başarısızlığı olmayan ay tanrısı LaH’ım.”“Aslında,Horus,sizi tanrılar arasında saymayı sineye çekmeye devam etmektedir.”??!!””

Sa’d; kökeni Keldani..  kainatın dört bucağında oturan ve insanları koruyan melek-cinlerin en başında gelen -Sad-Alap ya da Kirub adlarıyla anılır, İnsan yüzlü bir boğa şeklinde temsil edilirdi.

Elibol = “BEL’in Buzağısı”..,bazen omuzlarına kadar başını çevreleyen bir hale ile resmedilmişti…Bu resimlerden birisinde başını çevreleyen hale,hilal veya orağa benzer şekilde tasvir edilmişti.

MERKÜR-Thot-Hermesin kökeni=Nabu-(İbr. Nebo,Arp-Nebi); Marduk’un eşi Sarpantium’dan olan oğlu, Ea’nın torunu..Marduk’un katibi ve bakanı ..Nabu, yazının,katipliğin,kaydedilmiş insanların, tabletlerin kaderlerinin koruyucusu haline geldi. Bazen su tanrısı ve bereket tanrısı olarak da tapınıldı.Kil tabletlerde taş kalem tutan şeklinde tasvir edildi. boynuzlu şapka giyerdi. Marduk gibi Sirruş- Muşussu adı verilen kanatlı bir canavara (İştar kapısında resmedilen) binerdi.

Sin,Nanna (Sümer Şeş-ki,Nanna)-Suin; Mezopotamya Ay tanrısı…Enlil ile Ninlil’in oğlu .. ay tanrısının lakabı olan “ilahi ışıkla aydınlatan-nur ve lamba” ile eş anlamlıdır. Asurca da EN-ZU olarak okunur ve numarası da “30” otuz’dur.“Zümrüt-ü Anka kuşu”adıdır. Akıl demektir.. Sin’e “tanrıların babası”,”tanrıların başı”,”bütün şeylerin yaratıcısı”- Sin’in eşi,Utu/Samaş’ı (Güneş) ve İnanna /İştar’ı (Venüs) doğuran  Ningal (Büyük hanım)’dı. “Teslis…Sin’in lapis lazuliden sakalı vardı ve kanatlı bir boğaya biniyordu. Üç ayaklı lamba kaidesinde hilal ay boyunca uzanan boğa, babası Enlil’inde (cennetin boğası) olduğu gibi remzlerinden birisiydi.

((Yukarıdaki mısır KANOPE vazoları hatırlayalım J)) 
((*Keldanilerce de insan ırkını koruyup himaye eden dört melek Şunlardır.
1-
Sad-Alap ya da Kirub İnsan yüzlü bir boğa ile temsil edilirdi.
2-
Lamaş veya Nigal İnsan kafalı bir aslan (sfenks) ile temsil edilirdi.
3-
Ustar Tamamen insana benzerdi.
4-Nattig Kartal başı ile temsil edilirdi.


Tevrat-.1: 10 “Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan yüzüne, sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne,arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir yüzü vardı.”))


Sevdiğim bütün bunlarla neden uğraşıp duruyorum biliyor musun?!..çünkü bu makine, Sümer’den bişiler okumuş ama zerre anlamamış manyaklarla dolu.. sanki Sümer okuyunca dinden çıkılır gibi bir algı var.. okuyanın dini imanı artacağına; dini imanı ,peygamberi ve dahii kitabı kalmıyor nedense.. tüm peygamberler eski sümer mitolojisinden dinlerini uydurdular zannediliyor ve türlü hakaretle herkesler bir yere bunu yazarak kaydedip, birde klip çekiyorlar tabiiJ....halbuki  kadim tarih boyunca sümer daha ne ki?!!

iştee devam edelim..bu tanrılarla ne yapacağız bu bölümde peki?tabii ki İLK İNSAN SURETLİ ADEM  yeryüzüne inmeden; bu mekanı gelecek eşrefi mahlukat için hazırlayan, bugün ve gelecekte asla çözülemeyecek inşaatlar ve heykeller yapan diğer varlıkları bir nebze tanımak istedim diyelim.. ben eskiden okumuştum ki insan ve diğer varlıklar başta beraber ve dayanışma içinde yaşıyordular.. zamanla maddii kir onları ağırlaştırdıkça ve bu ilmi kötüye kullandıkça- bu alışverişler yavaş yavaş perdelenip kapandı.. ama yeni nesiller, onları yad edip hatırlamak için, Yaratıcıdan bu varlıkların heykellerini yapmaya izin aldılar..niyetleri güzel olduğundan izinde çıktı.. ama gel zaman git zaman ,daha daha yeni gelen nesiller onların niyetlerini unutup, onları tanrı edindiler…böylece de puta tapıcılık başladı…ama Taberi Tarihine gidersek eğer Sevdiğim olayın kökeni de aslında şu..


.. Yüce Yaratıcı kendi suretinde topraktan bir heykel yaratıp ona nefes üfledi ve o na ADEM ismini verdi…bu diğer yarattıklarından çok farklıydı.. hepsi ilk defa bir insan gördüklerinden O’nu tanımlayamadılar ve bilemediler.. ÇÜNKÜ ,HENÜZ, TOPRAK UNSURUNU BİLMEDİKLERİNDEN KATI-MADDELEŞMİŞ BİR VARLIĞIDA BİLMİYORLARDI…bu demektir ki İNSAN TÜRÜ, TÜÜM VARLIKLARIN EN SON KEMAL HALİDİR lakin içinde geçmişin tüüüm birikintilerini de barındırır.. o yüzden de insanla hiçbir varlık başa çıkamayacaktır. .çünkü o isimleri bilir.. yani tefekkür edip, o isimlerle yeni isimler üretip geleceği inşa edebilir..O  bir yazılım –fiil-edinim programı gibidir..O LEVH-İ   MAHFUZDUR..

Ve Yaratan kendini bilip seyretmek istediği halifesi ADEM için diğer tüm yarattıklarına emir verdi : “ADEM’E SECDE EDİN”.. o döneme dek yeryüzünde halife olan Azazil-şeytan adlı melek-cin  haricindeki tüüm varlık secde kıldılar..bir tek şeytan Adem’de tecelli edeni anlayamadı ve secde etmedi. .ben O’ndan üstünüm.. çünkü ateşten yaratıldım.. O,toprak balçıktan ..ben unsur olarak daha üstünüm dedi. .şeytanın algılayamadığı ; Allah’ın dilemesiyle; istediğine kadir olduğu için, şimdi de toprak unsurunu  ateşe üstün kıldığıydı. ve o vakitten kalan ADEM’E SECDE, daha sonra Kâbe ile sembollenmiş oldu.. ve hz. peygamberimiz insanın insana secdesini men etmiştir.. çünkü” O geldiği için artık buna gerek kalmamıştır.”.(ama aslında anlayınca her şeyin diğer her şeye bilse de bilmese de secde ettiğini zaten anlarız değil mi?)

Ve Sevdiğim ben şunu da dahi anladım bak!! Sanki puta tapıcılığın; hz peygamberimizin omuzlarında, Kabe’nin damındaki son put kırılana dek sürmesi, bence, bugün bizlerin toplu olarak asla algılayamayacağımız bir şey.. yanlızca kişisel BİR İDRAK bu; 2’sinin 1 olup, LA & İLLA YI SEYRETME zevki olarak algılanabilir diye de düşünmekteyim ne dersin?.. ve hz İbrahim Atamızın tüm putları kırıp, en büyüğünü elinde bir balta ile bırakması ve onu suçlayanlara da gülerek:” ben  kırmadım, o kırdı” demesi bence inanılmaz bir şey.. muhteşem.. ama asıl garibi geçen öğrendiğimdi..  hayatı boyunca, putları TEKBİR İLAH haline getirme çabası.. O bu alemden madden gidince, baba&oğul iki put heykeli halinde, kabenin içinde,  fal okları tutar şekilde yapılmalarıydı.. mesela buna inanamadım.. düşünürsem daha fazla batacağımdan düşünmek istemem..

 vee..Kâbe her daim kutsal ve saygındı.. İ.Ö. 800 lerde, orayı fethedip bir dönem hüküm sürmüş olan  Hintliler "şivanın ve eşinin (hz İbrahim ve hz Sare) ruhunun”, Hac ziyaretleri esnasında Hacer-ül Esved'e hululuna ,Fars Keldani Sabiileri  Kabe ‘yi 7 büyük evden  en eskisi Zühal'in evi olduğuna ,Farslar Hürmüz'ün ruhunun ona hulul ettiğine inanırlardı.

Kâbe yönetimi hz. İbrahim’den sonra İsmailoğullarına geçti.... Sonra savaşla Curhum kabilesine Ardından  yine savaşlarla Amalikler...Sonra yine talih Curhumlulardan yanaydı…ve tekrar İsmail oğulları  Mekke’nin ve Kabe’nin yönetimi devraldı.. yönetici  Huza kabilesinden Amr b. Luhay di... Kâbe'nin üzerindeki ilk putu hübel-elilah'ı ; Şam’dan yağmur yağdırsın diye getirip, insanları  hübel e tapmaya çağıran ilk kişide  odur… Ardından başka putlar da getirmişti. daha sonra yönetim Kureyş'e geçti. .. Kusay b. Kilab,  Kabe’yi yıkıp yeniden sağlam bir şekilde inşa etti. Devm (bir çeşit hurma ağacına benzer) ve hurma ağacı kerestesinden bir tavan yaptı. Yanına da Dar-un Nedve'yi inşa etti. Yönetim işlerini ve ileri gelenlerle istişare etmeyi burada yürütüyordu. Sonra Kâbe duvarlarının baktığı yönleri Kureyş oymakları arasında bölüştürdü. Onlar da evlerini Kâbe'nin etrafındaki tavaf alanının çevresinde yaptılar. Evlerinin kapılarını Kâbe'ye açılacak şeklide planladılar.


KÂBE  binası peeek çok defa yakılıp,yıkılıp , hatta izi dahi kalmayacak şekilde kayboldu..(hz  Şit ve hz İbrahim le tekrar bulunup yapıldı..)..Hacerül Esved taşına dahi ,savaşla parçalanıp, çalınarak yıllarca el kondu.. sonra iade edildi.. ”tüm bunlara neden izin verildi?” denilebilir tabii ki.. çünkü gerçekte, o mekanda bina dahi bir puttu da ondan..hz İbrahim Atamızın çocuk yaşta idrak ettiği gibi, bu alemde insan somut  bir tanrısız yaşayamazdı.. sık sık insanlara bu uygulamalı gösteriliyor, unuttukça da hatırlatılıyordu sadece..hz.Kabe binası; aslında İNSAN-I KAMİL’İN GÖNLÜNE SEMBOLDÜR.. gerçekte ADEM de bir ve tek kişidir daima.. diğerleri O’NUN VUCÜD-Ü HÜCCÜRAT-ODACIKLARINDAN BAŞKA DA BİR ŞEY DEĞİLDİR..  zaten insanın ,kendi zamanın, Adem’ini bilip- bulup- O’nu onaylayıp-kabul edip tasdikinden başka da bir şeyde değildir SECDE ETMEK. Sevdiğimm bak şimdi ne anladım biliyor musun çok tuhaf.. şimdi hz Adem’e şeytan hariç tüm yaratılmışlar secde ettiler ve O oldular ya haniii..ama işte şeytan secde etmediği için ADEM olamadı değil mi ve gerçekte asla o vesvese-fısssfıssdan başka hiiç bişi de yapamaz değil mi?.. muhteşem çook beğendimJ..

Ve tabii ki, bizim Peygamberimiz Efendimizle  en kemal noktaya gelen insanlık ve inanç, aynı zamanda somut maddi putları da  artık reddediyordu.. teslim olarak selamete, huzuru esenliğe, barışa erme ilmi olan İSLAM  TEFEKKÜRÜ; somut-sınırlı-illa elle tutulup kavranan bir imana dayalı inancı da yıkıyordu.. bu EN ÂLİ-YÜKSEK -YÜCE OLAN-  SOYUT İSLAM  tefekkür SANATI idi..işte Sevdiğim İSLAM’IN GARİPLİĞİ belki de en çok bu soyut sanatı anlayanın her dem çok az olacağındandı.. ilk evvela nedense maddi sanatçı takımı İSLAMI anlamayıp, O’nu reddedip isyan bayrağını açıp,  halkı her dem kışkırttı.. neden? çünkü her sanatçıda Yaratıcının yaratma sırrından, diğerlerinden fazla vardır da ondan.. ve tabii bu sır da çok kıskanç-ihtiraslı-kendine tapan tanrıcıdır..

İslam gerçekte o kadar sıradan ve basit bir çıplaklıktaydı ki; bu derece açık ve net olması =asla sır,gizem vesaire barındırmaması, belki de, kendisine en büyük perde oluyordu.. çünkü insan cahil=perdeliydi.. sır-gizem peşindeydi. öyle bişey ne yazık ki yoktu.. ve bu cehalet de bir nimetti.. sadece bir noktadan başka hiçbir şey olmayan ilmi sürekli çoğalttı, çoğalttı, çoğalttı... insan denen varlık tüm kainatta ne var ne yoksa hepsinin kitabı idi.. ama yazıları, harfleri, anlamları, şerhleri her yerde ve her varlıktaydı.. etrafımızdaki her şey; bize, kendi kitabımızı okutmak & secde kılıp, biz olabilmek için, aslında  bilsek de bilmesek de bekliyor.. ve bizler hepimizde :aynı, Kabe’yi kaldırsak aradan da ki misali etrafımızdaki her şeye her an secde ile karşı karşıyayız.. bizler ,secde anlamını  sadece tek bir dar-kısır=TAPINMA  anlamıyla kabz etmişiz değil mi?..ne kadar yanlış aslında..çok yanlış..secde nin türlerinin sonsuzluğuna da bir bakmak lazım belki de.. bizler anlasak da anlamasak ta, her an, hz Adem in başına gelenleri her dem ve daim devredip yaşamaktan başka hiçbir şeyde yapmıyoruz..AdemHavva’nın çocukları olarak O’NA HEP BERABER TEŞEKKÜR EDELİM Mİ PEKİ? VE BİR FATİHA LÜTFEN..
*hamiş..Sevdiğimm..kendimi çok tebrik edip kutluyorum.. son birkaç yılın en kısa yazısını yazmayı başardım..inşallah bundan sonra bir tek sayfaya dek özleşebilirimJ..
bir su köpüğü misalidir zaman ve çocuk onda ne haller görür de görür:)

nur cihan
3.haziran.2012
nuralem7@hotmail.com