99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 13
ve her zaman farkettiğim lakin bir türlü yazmayı
hatırlayamadığım bir şey daha var tabii..TAKVİMSEL RİTÜELLİ
DÖNGÜLER..Sevdiğim bildiğin gibi; ben
senelerdir, haber- gazete ve takvim,saat türü hiçbir şeyle ne ilgileniyor nede
bilip umursuyorum..ama face ve etrafım sayesinde her yazdığımız masalın ,o ayki
tüüüm olayları-manevi kimlikleri anma ve özel şeyleri de içerdiğini hayretle
görüyorum..ve Sevdiğim ZAMAN DAİREVİ –SARMAL BİR MERDİVEN GİBİ DEĞİL Mİ? sanki
yükseliş ve yere çakılış okulu da zaman.. ve bizim masal çocuğu Zamanı anlamak
için bu masalları yazıyor ya birde..sanki, Zaman ne isterse onu da yazıyor gibi,
değil mi?..ve tuhaf bişey daha var Sevdiğim..bazen tuhaf bir kelimeye
takılıyorum, yada bir yerden karşıma çıkıyor..eski yazdıklarımdan bir cümle
diyelim..arşivimden bir tıklıyorum..aaaa daha evvelki yıllarda da, aynı dönem
tarihlerinde, hep aynı şeyi farklı bir algıyla yazmışım.. buda beni, hep
dairevi bir zamana nedense götürüyor Sevdiğim..zaman, çarkı, çaakk ediyor sanki..birde yazdıklarım beni her ne kadar çok korkutsa da
;yazmadığım, ara verdiğim dönemler kendimi kontrol ettiğimde, şunları idrak
ediyorum ..yazdığım her şeye çok yabancıyım..onları kendimin yazdığıma
inanamıyorum.. nasıl yazdığıma hayret ediyorum..ve onları kendime ait
hissetmediğim gibi, benim onlara hiçbir ilgimde o vakit kalmıyor..her şeyi unutabiliyorum
ki, bu bence harika bir şey..bunun için
teşekkür etmek isterim…
28 mayıs pazartesi..28.05.2012=I...bir oteldeyim..Kabe’ye çıkacakmışım..burası çok acaib bir yer..kalabalık..her ülkeden insan var..merdivenler..asansör..ben asansöre bindim..en üst kata çıktık. ama bir tuhaflık var Sevdiğim..havaya bakıyorum..sanki hava boyanmışçasına cansız ve durağan..sanki bu Kabe alanı kapalı bir mekanmış..öyle algılıyorum ve bunu çok tuhaf bularak hep havanın neden öyle yapay durduğuna bakıyorum….aaa mahşeri bir kalabalık.. herkes ruh gibi bembeyaz, silme iğne atsan yere düşmez.. ve tam karşıda bir şey var..o ne?..aaa..o şey bir erkek..siyahi değil ama en kadim antik devirden sanki; ilk yaratılan ADAM türünden siyah kıvırcık saçlı, gözleri siyah sürmeli biri bana bakıyor..o hacı ruhların tam ortasında, bir sütun misali dimdik kıpırdamadan duruyor..O herkesten çooook daha fazla uzun..ve orada bir tabela var Sevdiğim..üzerinde 2000000000 metrekare gibi 2 ve 0 lardan başka sayısını hatırlayamadığım bir rakam var..
29 mayıs Salı...karışık…Haybabamın antik kapkacak kolleksiyonu..
*Sevdiğim ,şimdi ben, bu haftaki konumun KABE & ADEM =İNSAN&ALEM
olduğunu anladım..ve sadece Kabe tarihi ile
alıntıları okudum..bu arada Taberi tarihimde henüz 90 . sayfada filanım..ama
muhteşem masalsı ve bana göre bir tarzı var..çok eğlenceli buldum..ve biraz
daha okursam Taberi nin kişisel anladıkları hakkında biraz fikir sahibi
olacağıma inanıyorum tabiiJ.. bence Evliya Çelebi kesin ondan esinlenmiş..hatta pek çok mutasavvıf
ve türk masalları..bakacağız ..
ve kaldığımız yer ALLAH lafzı şerifiydi tabiiki..ona ek alıntılar buldum.. EL –İL-AL aslında boğa- erkek-baba-tanrı anlamlarında da eskiden kullanılırmış..((hatta EL- AL diye tanrı bile yapılıp tapılmış.. ))ve LA kelimesi..kadınlığı anlatmak için bir ek miş aynı zamanda ..mesela : Sinder-el-la..Mu-Al-la..Raffe-el-la..Ley-la..Sühey-la..Gabri-el-la..Annabel-La..demekki neymiiş ??..EL-AL-LA-H dahi, kendi içinde seyrü sefer dairesi çizen bir kelime-isimmiş..maksat HU ‘ varıp Hu’nun içindeki VAV’a visal olup, HÜVİYET-ŞAHSİYET-KİMLİK SAHİBİ OLMAKMIŞ değil mi?!.. .yaniii “ALLAH HÜVİYETİ-EHLİYETİ”.. bu yeter mi? hayırrr asla yetmez. .neden?. çüünküü , daha ALLAH lafzı şerifinin tam orta üstünde; bir tacı, birde tacının sorgucu ELİF OLMAK VAR ..2 defa nurun ala nur olmak..böylece, bizlerde inşallah anlıyoruz kii, bu dünya imtihan sahasında, cinsiyet denilen erkeklik ve kadınlığın dahi olmadığı bir saha daha varmış.. orası ER’LİK meydanı..inşallah hepimiz Nefsimizi tüm mertebelerden geçirerek yükseltebilir; dişil –kesret –çokluk algısı yapımız olan nefsimizi ERLİĞİ-TEKliği – BİRliğine –Tamlığına vuslat ettirebiliriz.. bunlar, tabii ki ,dışarda başkaları ile olacak şeyler değilmiş Sevdiğim biliyor musun?.. hepsi kendi iç yolculuğunda kendi kendinle hasbihal-i zevk edeceğin kişisel neş’eler miş.. kimseninki kimseye o yüzden birebir asla uymadığından uygulama dahi FERDİymiş..
ve Sevdiğim neden hep boğa-sığır-buzağı –buğday ve karasaban??!!..İŞ-EMEK-ÖZGÜRLÜK:).. ilki, diğer varlıkların suretleri tabii ki.. ve onlar, ADEMHavva ATAlarımız yeryüzüne indirildiklerinde(BU DÜNYA ŞARTLARINA GÖZLERİ AÇILDIĞINDA), Onlara cennetten dost-yardımcı ve rızık olarak verilen ilk velinimetlerdir=yoldaş-arkadaşlardır da ondan ..insan hayatı daima ekmeğe ve onu kazanması gereken emeğe bağlıdır.. ve ALLAH acımasız değildir.. her daim yarattıklarına verdiği, yaşattığı, örneklendirdiği sembollerle kendisini her seviyeden ifade edip anlatmıştır..
Şimdi gelelim KÂBE ye..bu KÜP şeklindeki yapının 4 köşesi de
ayrı bir isimle anılırmış..Doğu köşesine "Hacerü'l-Esved" veya
"Şarki", kuzey köşesine "Irakî" , batı köşesine
"Şâmî" ve güney köşesine "Yemânî" denirmiş.. Hatim denilen bir bölümü de
yarım daire şeklindedir.. buradan bakınca eski hali dikdörtgen ve elips
misalidir.. sanki
bu hale gelene dek tüüm geometrik biçimleri deneyimlemiş, bugün maddenin en somut sembolü sayılan karede karar
kılmıştır ki; dairenin iz düşümü kare gözükür diye de duymuştum eskiden…ve
sanki tüüm bu geometri üst üste konsa bir mücevherin kesim şeklini de verir
misali değil mi?.. böylece, saf-latif bir aynada, ışığın kırılıp, kendisini
nötrleyerek yansıma alanını da bir nebze
anlayabiliriz..
*Sevdiğim.. geçmişte Kabe’ye eski Sümerden getirilip tanrı diye tapınılmış; esma=isim =eşya= melek, cin,peygamber veya o dönemin kahraman kişisine atfedilmiş tabiat manalarından bir kaçına bakalım mı önce: (hepsi alıntıdır..) ana kaynak kitap o devre şahit olup görüp bilerek yazmış olan Hişam El KALBİJ(İbn Al Kalbi –Kitab el esnam)PUTLAR KİTABI dır..
Apkallu- Abgal, insanlığın evrimini ileriye taşımak için Enki tarafından yaratılmış 7 hizmetkar-kuldan birisi… “HERŞEYİ SUDAN YARATTIK” .. Tiamat=SU yun ehlilleştirilmesi=tatlı ve tuzlu suyun –celal ve cemalin –kadın ve erkek cinsiyetlerinin–zıtlıkların –tezahürlerin açığa çıkması…..Tufandan önce krallara nasihat verirdi..İnsanlara ahlak, sanat gibi değerleri öğretirdi. Apsu’da Tatlısulardan doğmuş balık görünümlü insan olarak görülürdü. Balık elbisesi giymiş gibi kolsuz bacaksız bir heykeldi. Kanatlı kartal ve insan başlı olarak da resmedildi. Adapa- Apkallu’nun ilk temsilleri Adapa-Adem,( U-an, Oannes-Yunus) tu.
*Eski Mısırda: mumyanın 4 kutsal organının cesetten çıkarılıp kanope vazolarında muhafazasının aslına geldik bak SevdiğimJ..bazen araştırıp-öğrenmek de çook zevkli olabiliyormuş tabii.. teşekkürler, sayendeJ.. bunlar Horus’un 4 oğlu =Horus'un 4 yüzü idi..... maymun, insan,köpek(çakal) ve şahin(atmaca) başlıydılar.. (aynı 4 yüz eski sümer tanrısı MARDUK ta da var tabii kiJ)
..ve( horusRA)TEPESİNDE BİR HOROZ OLAN RÜZGAR GÜLÜNÜN ASLI ESASI: varoluş çarkı= 8 li sistem.. 1. GÜNEY-İmseti=İNSAN, İsis tarafından korunuyordu…2.KUZEY-Hapi =MAYMUNkorumak Neftis’in göreviydi.DOĞU-3. Çakal Daumutef =KÖPEK Neith’in, 4.BATI-Kebehsenuef=ATMACA-ŞAHİN Serket’in koruması altındaydılar…
Aval.. çıkış yeri Hürmüz Körfezi- Bahreyn (bayrak sembolleride budur)(İki Deniz)dir.. öküz
başlı köpek balığı tanrısıdır... Sümer efsanelerinde kurtla
kuzunun birbirini yemediği “Dilmun Cennetinin” burası olduğu iddia edilir.
BA’AL’e tapanlarda diğerleri gibi “KABE’yi” kutsal bilirlerdi....,İÖ.500’de Pers (İran )
İmparatoru Daryus’un İran Persepolisteki Nakşi Rüstem mezar bölgesine Kabe’nin
birebr ölçüde taştan bir benzerini yaptırdı…Ba’al aynı vakitte*“Tahıl-Buğday”
demektir.Yunanda ise “Zeus arotrios” “Sabancı,sabanla çift süren çiftçidir.”=ADEM
*””ANİ
PAPİRÜSLERİ..Bölüm II; “Osiris
aslında Amentet’in içindeki birisidir,Osiris orada kimin olmadığını biliyor, Ben orada değilim … “Ben,tanrılar
arasında başarısızlığı olmayan ay
tanrısı LaH’ım.”“Aslında,Horus,sizi tanrılar arasında saymayı sineye
çekmeye devam etmektedir.”??!!””
Sa’d; kökeni
Keldani.. kainatın dört bucağında oturan
ve insanları koruyan melek-cinlerin en başında gelen -Sad-Alap ya
da Kirub adlarıyla anılır, İnsan yüzlü bir boğa şeklinde temsil edilirdi.
Elibol = “BEL’in
Buzağısı”..,bazen omuzlarına kadar başını çevreleyen bir hale ile resmedilmişti…Bu resimlerden
birisinde başını çevreleyen hale,hilal veya orağa benzer
şekilde tasvir edilmişti.
MERKÜR-Thot-Hermesin
kökeni=Nabu-(İbr. Nebo,Arp-Nebi); Marduk’un eşi Sarpantium’dan olan
oğlu, Ea’nın torunu..Marduk’un katibi ve bakanı ..Nabu,
yazının,katipliğin,kaydedilmiş insanların, tabletlerin kaderlerinin koruyucusu
haline geldi. Bazen su tanrısı ve bereket tanrısı olarak da tapınıldı.Kil tabletlerde taş kalem tutan şeklinde
tasvir edildi. boynuzlu şapka giyerdi. Marduk gibi Sirruş- Muşussu adı
verilen kanatlı bir canavara (İştar kapısında resmedilen) binerdi.
Sin,Nanna
(Sümer Şeş-ki,Nanna)-Suin; Mezopotamya Ay tanrısı…Enlil ile Ninlil’in oğlu ..
ay tanrısının lakabı olan “ilahi ışıkla aydınlatan-nur ve lamba” ile eş
anlamlıdır. Asurca da EN-ZU olarak okunur ve numarası da “30”
otuz’dur.“Zümrüt-ü Anka kuşu”adıdır. Akıl demektir.. Sin’e “tanrıların
babası”,”tanrıların başı”,”bütün şeylerin yaratıcısı”- Sin’in eşi,Utu/Samaş’ı (Güneş) ve İnanna /İştar’ı (Venüs) doğuran
Ningal (Büyük hanım)’dı. “Teslis…Sin’in lapis lazuliden sakalı vardı ve kanatlı
bir boğaya biniyordu. Üç
ayaklı lamba kaidesinde hilal ay boyunca
uzanan boğa, babası Enlil’inde (cennetin boğası) olduğu gibi
remzlerinden birisiydi.
((Yukarıdaki mısır KANOPE vazoları hatırlayalım J))
((*Keldanilerce de insan ırkını koruyup himaye eden dört melek Şunlardır.
1-Sad-Alap ya da Kirub İnsan yüzlü bir boğa ile temsil edilirdi.
2-Lamaş veya Nigal İnsan kafalı bir aslan (sfenks) ile temsil edilirdi.
3-Ustar Tamamen insana benzerdi.
4-Nattig Kartal başı ile temsil edilirdi.
((*Keldanilerce de insan ırkını koruyup himaye eden dört melek Şunlardır.
1-Sad-Alap ya da Kirub İnsan yüzlü bir boğa ile temsil edilirdi.
2-Lamaş veya Nigal İnsan kafalı bir aslan (sfenks) ile temsil edilirdi.
3-Ustar Tamamen insana benzerdi.
4-Nattig Kartal başı ile temsil edilirdi.
Tevrat-.1: 10 “Her yaratığın dört yüzü vardı:
Önde dördünün yüzü insan yüzüne, sağda dördünün aslan
yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne,arkada dördünün kartal
yüzüne benzer bir yüzü vardı.”))
Sevdiğim
bütün bunlarla neden uğraşıp duruyorum biliyor musun?!..çünkü
bu makine, Sümer’den bişiler okumuş ama zerre anlamamış manyaklarla dolu.. sanki
Sümer okuyunca dinden çıkılır gibi bir algı var.. okuyanın dini imanı
artacağına; dini imanı ,peygamberi ve dahii kitabı kalmıyor nedense.. tüm
peygamberler eski sümer mitolojisinden dinlerini uydurdular zannediliyor ve
türlü hakaretle herkesler bir yere bunu yazarak kaydedip, birde klip çekiyorlar
tabiiJ....halbuki kadim tarih boyunca sümer daha ne ki?!!
iştee devam edelim..bu tanrılarla ne yapacağız bu
bölümde peki?tabii ki İLK İNSAN SURETLİ ADEM
yeryüzüne inmeden; bu mekanı gelecek eşrefi mahlukat için hazırlayan,
bugün ve gelecekte asla çözülemeyecek inşaatlar ve heykeller yapan diğer
varlıkları bir nebze tanımak istedim diyelim.. ben eskiden okumuştum ki
insan ve diğer varlıklar başta beraber ve dayanışma içinde yaşıyordular.. zamanla
maddii kir onları ağırlaştırdıkça ve bu ilmi kötüye kullandıkça- bu
alışverişler yavaş yavaş perdelenip kapandı.. ama yeni nesiller, onları yad
edip hatırlamak için, Yaratıcıdan bu varlıkların heykellerini yapmaya izin
aldılar..niyetleri güzel olduğundan izinde çıktı.. ama gel zaman git zaman ,daha
daha yeni gelen nesiller onların niyetlerini unutup, onları tanrı
edindiler…böylece de puta tapıcılık başladı…ama Taberi Tarihine gidersek eğer
Sevdiğim olayın kökeni de aslında şu..
.. Yüce Yaratıcı kendi suretinde topraktan bir heykel yaratıp
ona nefes üfledi ve o na ADEM ismini verdi…bu diğer yarattıklarından çok farklıydı.. hepsi ilk defa bir
insan gördüklerinden O’nu tanımlayamadılar ve bilemediler.. ÇÜNKÜ ,HENÜZ, TOPRAK UNSURUNU BİLMEDİKLERİNDEN
KATI-MADDELEŞMİŞ BİR VARLIĞIDA BİLMİYORLARDI…bu
demektir ki İNSAN TÜRÜ, TÜÜM VARLIKLARIN EN SON KEMAL HALİDİR lakin içinde
geçmişin tüüüm birikintilerini de barındırır.. o yüzden de insanla hiçbir
varlık başa çıkamayacaktır. .çünkü o isimleri bilir.. yani tefekkür edip, o
isimlerle yeni isimler üretip geleceği inşa edebilir..O bir yazılım –fiil-edinim programı gibidir..O LEVH-İ
MAHFUZDUR..
Ve
Yaratan kendini bilip seyretmek istediği halifesi ADEM için diğer tüm
yarattıklarına emir verdi : “ADEM’E SECDE EDİN”..
o döneme dek yeryüzünde halife olan Azazil-şeytan adlı melek-cin haricindeki tüüm varlık secde kıldılar..bir
tek şeytan Adem’de tecelli edeni anlayamadı ve secde etmedi. .ben O’ndan
üstünüm.. çünkü ateşten yaratıldım.. O,toprak balçıktan ..ben unsur olarak daha
üstünüm dedi. .şeytanın
algılayamadığı ; Allah’ın dilemesiyle; istediğine kadir olduğu için, şimdi de
toprak unsurunu ateşe üstün kıldığıydı. …ve o vakitten kalan ADEM’E SECDE, daha
sonra Kâbe ile sembollenmiş oldu.. ve hz. peygamberimiz insanın insana
secdesini men etmiştir.. çünkü” O geldiği için artık buna gerek kalmamıştır.”.(ama aslında anlayınca her şeyin diğer her şeye bilse de
bilmese de secde ettiğini zaten anlarız değil mi?)
Ve Sevdiğim ben şunu da dahi anladım bak!! Sanki puta
tapıcılığın; hz peygamberimizin omuzlarında, Kabe’nin damındaki son put
kırılana dek sürmesi, bence, bugün bizlerin toplu olarak asla
algılayamayacağımız bir şey.. yanlızca kişisel
BİR İDRAK bu; 2’sinin 1 olup, LA & İLLA YI SEYRETME zevki olarak
algılanabilir diye de düşünmekteyim ne dersin?.. ve hz İbrahim Atamızın
tüm putları kırıp, en büyüğünü elinde bir balta ile bırakması ve onu
suçlayanlara da gülerek:” ben kırmadım,
o kırdı” demesi bence inanılmaz bir şey.. muhteşem.. ama asıl garibi geçen
öğrendiğimdi.. hayatı boyunca, putları
TEKBİR İLAH haline getirme çabası.. O bu alemden madden gidince, baba&oğul
iki put heykeli halinde, kabenin içinde, fal
okları tutar şekilde yapılmalarıydı.. mesela buna inanamadım.. düşünürsem daha
fazla batacağımdan düşünmek istemem..
vee..Kâbe her daim kutsal ve saygındı.. İ.Ö.
800 lerde, orayı fethedip bir dönem hüküm sürmüş olan Hintliler "şivanın ve eşinin (hz İbrahim
ve hz Sare) ruhunun”, Hac ziyaretleri esnasında Hacer-ül Esved'e hululuna ,Fars
Keldani Sabiileri Kabe ‘yi 7 büyük
evden en eskisi Zühal'in evi olduğuna ,Farslar Hürmüz'ün ruhunun ona hulul ettiğine
inanırlardı.
Kâbe yönetimi hz. İbrahim’den sonra İsmailoğullarına geçti.... Sonra savaşla Curhum kabilesine Ardından yine savaşlarla Amalikler...Sonra yine talih Curhumlulardan yanaydı…ve tekrar İsmail oğulları Mekke’nin ve Kabe’nin yönetimi devraldı.. yönetici Huza kabilesinden Amr b. Luhay di... Kâbe'nin üzerindeki ilk putu hübel-elilah'ı ; Şam’dan yağmur yağdırsın diye getirip, insanları hübel e tapmaya çağıran ilk kişide odur… Ardından başka putlar da getirmişti. daha sonra yönetim Kureyş'e geçti. .. Kusay b. Kilab, Kabe’yi yıkıp yeniden sağlam bir şekilde inşa etti. Devm (bir çeşit hurma ağacına benzer) ve hurma ağacı kerestesinden bir tavan yaptı. Yanına da Dar-un Nedve'yi inşa etti. Yönetim işlerini ve ileri gelenlerle istişare etmeyi burada yürütüyordu. Sonra Kâbe duvarlarının baktığı yönleri Kureyş oymakları arasında bölüştürdü. Onlar da evlerini Kâbe'nin etrafındaki tavaf alanının çevresinde yaptılar. Evlerinin kapılarını Kâbe'ye açılacak şeklide planladılar.
KÂBE binası peeek çok defa yakılıp,yıkılıp , hatta
izi dahi kalmayacak şekilde kayboldu..(hz
Şit ve hz İbrahim le tekrar bulunup yapıldı..)..Hacerül
Esved taşına dahi ,savaşla parçalanıp, çalınarak yıllarca el kondu.. sonra iade
edildi.. ”tüm bunlara neden izin verildi?” denilebilir tabii ki.. çünkü
gerçekte, o mekanda bina dahi bir puttu da ondan..hz İbrahim Atamızın çocuk
yaşta idrak ettiği gibi, bu alemde insan somut
bir tanrısız yaşayamazdı.. sık sık insanlara bu uygulamalı gösteriliyor,
unuttukça da hatırlatılıyordu sadece..hz.Kabe
binası; aslında İNSAN-I KAMİL’İN GÖNLÜNE SEMBOLDÜR.. gerçekte ADEM de bir ve tek kişidir
daima.. diğerleri O’NUN VUCÜD-Ü HÜCCÜRAT-ODACIKLARINDAN BAŞKA DA BİR ŞEY
DEĞİLDİR.. zaten insanın ,kendi zamanın,
Adem’ini bilip- bulup- O’nu onaylayıp-kabul edip tasdikinden başka da bir şeyde
değildir SECDE ETMEK. Sevdiğimm bak şimdi ne anladım biliyor musun çok
tuhaf.. şimdi hz Adem’e şeytan hariç tüm yaratılmışlar secde
ettiler ve O oldular ya haniii..ama işte şeytan secde etmediği için ADEM olamadı
değil mi ve gerçekte asla o vesvese-fısssfıssdan başka hiiç bişi de yapamaz
değil mi?.. muhteşem çook beğendimJ..
Ve tabii
ki, bizim Peygamberimiz Efendimizle en
kemal noktaya gelen insanlık ve inanç, aynı zamanda somut maddi putları da artık reddediyordu.. teslim
olarak selamete, huzuru esenliğe, barışa erme ilmi olan İSLAM TEFEKKÜRÜ;
somut-sınırlı-illa elle tutulup kavranan bir imana dayalı inancı da yıkıyordu..
bu EN ÂLİ-YÜKSEK -YÜCE OLAN- SOYUT İSLAM tefekkür SANATI idi..işte Sevdiğim
İSLAM’IN GARİPLİĞİ belki de en çok bu soyut sanatı anlayanın her dem çok az
olacağındandı.. ilk evvela nedense maddi sanatçı takımı İSLAMI anlamayıp, O’nu
reddedip isyan bayrağını açıp, halkı her
dem kışkırttı.. neden? çünkü her sanatçıda Yaratıcının yaratma sırrından,
diğerlerinden fazla vardır da ondan.. ve tabii bu sır da çok
kıskanç-ihtiraslı-kendine tapan tanrıcıdır..
İslam
gerçekte o kadar sıradan ve basit bir çıplaklıktaydı ki; bu derece açık ve net
olması =asla sır,gizem vesaire barındırmaması, belki de, kendisine en büyük
perde oluyordu.. çünkü insan cahil=perdeliydi.. sır-gizem peşindeydi.
öyle bişey ne yazık ki yoktu.. ve bu cehalet de bir nimetti.. sadece bir
noktadan başka hiçbir şey olmayan ilmi sürekli çoğalttı, çoğalttı, çoğalttı... insan denen varlık tüm kainatta ne var
ne yoksa hepsinin kitabı idi.. ama yazıları, harfleri, anlamları, şerhleri her yerde
ve her varlıktaydı.. etrafımızdaki her şey; bize, kendi kitabımızı okutmak
& secde kılıp, biz olabilmek için, aslında bilsek de bilmesek de bekliyor.. ve bizler
hepimizde :aynı, Kabe’yi
kaldırsak aradan da ki misali etrafımızdaki her şeye her an secde ile karşı
karşıyayız.. bizler ,secde anlamını sadece tek bir dar-kısır=TAPINMA anlamıyla kabz etmişiz değil mi?..ne kadar
yanlış aslında..çok yanlış..secde nin türlerinin sonsuzluğuna da bir bakmak lazım
belki de.. bizler anlasak da anlamasak ta, her an, hz Adem in
başına gelenleri her dem ve daim devredip yaşamaktan başka hiçbir şeyde
yapmıyoruz..AdemHavva’nın çocukları olarak
O’NA HEP BERABER TEŞEKKÜR EDELİM Mİ PEKİ? VE BİR FATİHA LÜTFEN..
*hamiş..Sevdiğimm..kendimi
çok tebrik edip kutluyorum.. son birkaç yılın en kısa yazısını yazmayı
başardım..inşallah bundan sonra bir tek sayfaya dek özleşebilirimJ..
bir su köpüğü misalidir zaman ve çocuk onda ne haller görür de görür:) |
nur cihan
3.haziran.2012
nuralem7@hotmail.com
3.haziran.2012
nuralem7@hotmail.com