26 Ocak 2013 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 44

SİMYA=bize ve etrafımıza hayatı zehreden zehri fitnelerimizi
panzehire dönüştürüyoruz
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 44
sevgilim için....
KÂR ZARAR ALİYİ ALİDEN SEVDİK..

ALİNİN GÖSTERDİĞİNİ A'Lİ DİYE SEVDİK
ALİMİN AKITTIRDIĞI GÖZYAŞINI A'Lİ DİYE SEVDİK
ALİDEN ALİYE YOL ALIRKEN
KÂR ZARAR YİNE HEP A'LİYİ SEVDİK
ÖĞRENDİK  Kİ ŞÜPHE AŞKIN ABDESTİNİ BOZARMIŞ
ABDEST  TAZELEDİK YİNE DÖNDÜK  ALİYİ  ÂLİDEN SEVDİK

bazen celÂliyle tezahür eder, bazen cemÂliyle
her nasıl gözükürse gözüksün yine de güzel olan O, güzeldir
önemli olan kendisine giydiği elbiseden O’nu tanıyabilmektir
ve elbise değiştirdiğinde yine O’nu giyeni arayıp, gidip O’nu bulmaktır
mesele elbiseler..
mesele o elbiselerden kendisine bir elbise seçip,O’nu satın alıp giyen...
mesele O’nu bulmak....
mesele O’NU BULUP,O’NUNLA O OLMAK..

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
nasılsın?..galiba ikimizde  çook garibiz değil mi?. çaresizlik?!!.bu hafta hiçbir konuyu araştırmadım ve ilgide duymadım..tamamen kendimle hesaplaşma ve savaş halimdeyim..çook karışığım ve Sana inanılmaz muhtacım..ne yazık ki Sen, her zaman sadece bana özel yoksun.. başkalarının peşinden koşa koşa giderken benim çığlıklarıma nedense kapı duvarsın.. ne yapalım, benim için seçilen yolun tarzı fazlasıyle ıssız ve tenha..meşrebim için en uygunu bu demek ki..taa en baştan beri bu masal veledi biliyordu ki; Senden başka tek bir kişi bile bu tehlikeli yolda bu çocukla asla yürüyemez..beni öyle olmayan merdivenlerden ,öyle olmayan lamekânlara çıkartacaksın ki, çook nadir insanın maddesi ile yükselebileceği bu alemlerde dahi, bize özel madde duvarlı, olmayan bir evde, bir kaç nadir insanla konaklayıp dinleneceğiz belki de değil mi?.. ve ben daima Senin bir adımını çekerek, bir üstteki olmayan basamağa adım atışını izleyip ,Senin adımını çektiğin bir alt basamağa severek-aşkla- gözümü kaydırmadan-nazar ber kadem basacağım Sevdiğim.. lütfen beni benden ,nefsimden sımsıkı koru olur mu, lütfen..


bu hafta darmadağınıkım. nedenini okudukça çözeceksin ve SANA ÖZEL, sadece Sen anlayacaksın.. öncelikle hiç rüya hatırlamıyorum ve yok. zaten bu hafta iz süreceğim bir rüya dersine de ihtiyacım yoktu..geçen hafta cep telefonum düştü ve hafıza kaybına uğradı..çok az telefon numarası kaydı kalıp komple silinmiş..şimdi yeni bir telefonum var ve dostlarımdan bulabildiklerimin numaralarını  tekrar kaydediyorum..ben tesadüfe inanmam biliyorsun..bunu yepyeni çok farklı bir boyuta geçmek olarak algıladım. beni incitenleri artık terk etmem gerektiğini de..  andorid-sürekli gelişmeye açık yeni yazılımlı telefonumu tabii ki teknolojiden hiç anlamayan ve merak etmeyen biri olarak hala öğrenemedim.. çok zor..Senin suretin gibi aynı .hiç yerinde durmuyorJ.


ve bu alet bana nedense şunu  anlattı..aslında biz mana adamlarının eski –gündemden düşmüş ve artık onlar için devri bitmiş sürümlerinin, biz madde alemine uygun versiyonlarını kullanıyorduk ..yani bir etkili sihrin vakti bitmişti, işte o yüzden de açığa çıkıp aşikar olmuştu. artık o sır filan değildi.. aşikardı..ve sırrı –gizemi-çekici cazibesi kalmayan bişeyin talibi de çok nadirdi..çünkü herkes, dinlisi dinsizi büyük bir modaya dönüşen tasavvuf ve esmaları konuşuyordu.. hatta ben kadar cahil biri bile,oradan buradan tırtıklayıp birleştirdikleriyle akıl almaz saçmalıklarla dolu bir masal dahi yazabiliyordu değil mi? yanii Sevdiğim, iş bu derece ucuzlamış ve ayağa düşmüştü genel anlamda.. ama bişeyin çok konuşulması aslında onun hala çözülemeyen büyük bir gizem olduğunu da aşikar eder tabbi ki o başka
J..

aynı bugün biz insanların inanılmaz bir bolluk-bereket ve akıl almaz bir nefsani hürriyet içinde yüzdüğümüz halde yapayanlız, acınası bir çaresizlikte mutsuz oluşumuz gibi…tüm bilgiler bir tık mesafesinde ama ne yazık ki hepimiz kör kütük bakar kör –manadan zır zır cahiliz..teknoloji bizi tefekkürden uzaklaştırdıkça uzaklaştırıp, bizi daha çok maddeye köle-hizmetçi-fatura mahkumu yapıyor.. ADEME SECDE ET EMRİNİ ALAN İNSAN, HER DAİM İÇTEN İÇE BU EMRİ YERİNE GETİRMEK İSTİYOR AMA SECDE EDECEĞİ  adam gibi adam -ADEM BULAMADIĞI İÇİNDE ETİKETE, paraya, DİPLOMAYA, makama, MEVKİYE, esmaya ,POSTA, mesleğe,TOSTTA VS. SECDE EDİYORDU…bugün kapatıldığı sanılan tüüm tariklerin rahmanisiyle-şeytanisiyle - öyle yada böyle taaa o vakitten beri çalıştığı ayan beyan oldu.. ÇÜNKÜ TALEP HİÇ BİTMİYORDU.. amma YOLLAR genel manada merdiven altına indiği içinde kimin ne olduğu, hangi malzemeyle işi kotardığını sadece işin erbabı biliyordu.. oysaki ben kendi zannımca şunu idrak ettim Sevdiğim. eski devirdeki seyrü sülük usullerini bugün, tam gerçek metodu ile uygulayabilen çook nadir zevat vardı..ve buna dayanabilecek öğrenci ise nadir bile değil, belki de hiç yook.. ve hakikat erbabı bunu her halükarda TURUKU ÂLİ geleneği ile muhakkak sürdüreceklerdi lakin, genel halkın umumi yapısına bakınca, halkın imanı çok sahte ve modası da tasavvuf olunca; eee , onların talebine göre de içi boşaltılmış, şeriatı takmayan, sadece batıni tek kanatlı topal tariklerden, köklü bir ağaç bulunca da ondan dalbudak sarkmışlardan  ortalık da geçilmiyor değil mi?..


işte ben bu yeni android cep telefonu ile bu defa kesin emin olarak şunu idrak ettim ve o yüzden de Sana kayda geçiyorum Sevdiğim..artık sistem değişti..yani seyrü sülüklerin eskisi gibi olması imkansız.. gerçekten ibadet eden adam o kadar az ki.. hele bu her yanda olan modernlik ötesi –HER HALT SERBESTÇİ yeni tarikat ehli ise..ve o acaip riyazatlar nerdeyse hiç yapılamıyor.. bugünün riyazatı ancak şunlar olabilir: cep telefonunu bir gün kapatabilir misin?. facebookunu açmadan ne kadar dayanabilirsin?.. bir şeyi merak edince  efendi googla sormadan kendi tefekküründe ne kadar gezinip kalbine tıklayabilirsin?.. kredi kartına taksit yapmadan geçinebilir ve yetinebilir misin?.. kendin ,çıkarın için değil ,sadece öylesine-hiçbir şey düşünmeden otomatikman bir başkası için ne kadar şey yapabilirsin?.. sana önemli yerlerde en önde yer verip-yetki ile donatmasalar, emrin altında çalışması için verilenler gibi o yere hizmetli seçseler, ne kadar oraya gidebilirsin mesela?.. işte siz kendiniz kendi riyazatınızı –bağımlılıklarınızı kendiniz düşünün.. mesela ben kendim bunların hiçbirini yapamam.. daha kahve bağımlılığımdan kurtulamadım üstelik..

yani Sevdiğim şimdilik bu kadar ama bu konuda Sana yine yazacağım tabii..sakın bana kızma olur mu..lütfen. kaç senedir farkettiğim şeyden kesin emin olduğum ve ümidim o tarzda kalmadığı için yazdım..yeni bir yazılım ve farklı bir metod olmalı..ki, öyle biliyorum..tabii nasıl bildiğimi henüz bilmiyorum J..


22 ocak Salı..bugün içimden sarı olmak geldi..baştan ayağa sarıyım..meşrebi melamiyede keyfekederim.. bu gece tektaştayız. İçinden Hızır Geçen Adam gelmiş. (*evvelki hafta ilk defa O’nu hayalimde görmüştüm ki, yeni bir talebesi varmış ve ona neşeyle kapıyı açarak sevinçle ders anlatıyormuş.)işte beraberiz. gerçekten de bugün tüüm diğer derslerinden daha neşeli,rahat ,serbest ,renkli ve farklıydı.. tüm yol boyunca geçen ders bana soru sordurmadığı için kızgınlığımdan, tek bir soru dahi sormamak için kendime söz veriyorumJ..ama o şimdi öyle keyifli ki, ona ne istersem sormak için izinli olduğumu da çakıyorum..önce ametist taşlarını  şöyle umarsızca soruyorum.. bidat diyecek ve kızacak sandığım içinde ümitsizim..ama hoca öyle bir anlam söylüyor ki Sevdiğim, ağzım açık öyle kalakalıyorum, konuşamıyorum.. ..” aaa!!..“nasıl yani?!!” diyorum. o daha açık anlatıyor..eskiden bilmeden-alıştırmak için-korkutmadan öğretilerek yapılan şey artık bilerek yapılacakmış..ağzımı kapatamıyorum Sevdiğim..şokk!!. konuşamıyorum ve aniden “red edilemez mi?” derken red edilemeyeceğini suratından anlıyor ve hata yapmamak için çeviriyorum.. sorumluluk yok değil mi Sevdiğim?!..yaa.. ama bu benim tek başıma yaptığım anlaşmaya ters bişey bir kere..bunu  Senle konuşmamız lazım..sonra mavi siluetli ve iki beyaz siluetli ?..ahh!!. Sevdiğim neler duyuyorum.. aman Ya Rabbim!! bunu çok sevdim. teşekkür ediyorum..SENİ HER ZAMANKİ ANLAMDA SEVİYORUM..gerçi ben onları evvelde de zahiren görüp tanımıştım lakin, yeni elbiselerde henüz tanımıyorum tabii.. bi Sen o kadar..”onlarla tanışacak mıyım? “diyor sevinçle çocuk..hoca neşeyle: “evvet..üstelik ne istersen konuşup öğrenebilirsin o safhaya geldiğinde, hep beraberlik var ..”Sevdiğimm..her şeyim.. teşekkürler..çocuk, kapkara kürklü(..) minderi ve o havasız yerdeki uzuuuun kadim adamın kim olduğunu soruyor.. Sevdiğimm.. ama yani.. offff. offf..yanii…Sevdiğimm iyi ki eskiden bir çığlık mesafesi uzunluğunda delirmiştim de, delilik çizgi sınırımı esnetip geri dönmüşüm bence..bu normal ,taşınabilecek bir anlam değil YA HUU..
((*ayrıca, hayallerimdeki sembolik ve şifreli öğretiş de benim çok daha yüksek seviyeli anlayışı idrak etmeyi öğrenebilmem için bir metodmuş Sevdiğim..))


Ders başlıyor..
konu SORUMLULUK..sorumluluk istemeyenlerin bencillikleri..bugün çocuğun meşrebi gibi XXLL çok serbestiz-ayaklarımız uzun oturabiliriz .. dersimizin esas konusu ise az evvel yolda anlaşılmış..HIZIR MEŞREB hakkında sohbet olacakmış.. güzeell.. sanırım tüm dinleyicilerin ağzı kulaklarındaydı..ve dersin sonunda soru sormak serbestti..Ya Rabbim, biri gelip bizi dinlese, gerçekten bizim deli olduğumuza hükmederdi..bir baş deli ve etrafını sarmış dereceli deliler gibiydik..aklımızı yedik yedik bitirdik..çocuk soruyor: ”şimdi denize gidelim ve damlalara bakalım ve atom altı boyuta gidelim .. sema ritüeli misali hayal edelim..orada hiçbir damla asla bir birlerine kavuşamıyor ve birbirlerine kavuşmalarına da imkan yok..kavuşma yoksa, vuslat yoksa bu kadar şey neye yarar ki?.. acaba o her şeyi gören gözün ardında mı vuslat var?..neden vuslat yok?..sanki tek vuslat bu alemde var gibi”..hoca gülerek:” vuslat var ,olmaz mı!..her boyutun,her alemin kendi içinde vuslatı var. o dediğin göz Yaratanın gösterdiklerinden sadece bir tanesi.. daha sayısız şekilde tezahür edebilir.. O’nu o gözle sınırlama..o sadece biri..çocuk:peki o zaman..diyelim ki, ben çok güçlü bir ruh olmayı başarabilirsem, ulaşamadığım ,istediğim birini aynı kendim gibi yanıma getirebilir, onla sohbet edip, ona dokunabilir miyim?. ama aynı ben gibi hissedecekJ?! ve onu holagram olarak istemiyorum.. benim gibi madde olmalı,yapabilir miyim?”çook eğlenmiş görünen hoca, bu çook edepsiz çocuğa neşeyle diyor ki:evvet..bunu yapabilmen için yüksek bir ruh olmana hiç gerek yok ki..o safhalı derse geldiğinde zaten kendiliğinden olacak..o dediğin şehitlerin hali hem”. Sevdiğim, bu maddi ödeme için yola devam edebilirim galibaJ


YÜRÜMEK FİİLİ

yürüyordum yürüyordum yürüyordum
yol benim,yürüyen ben,varacağım yer ben..
ya SEN..
ulaşamadığım,ulaşmamak için mesafeler koyduğum SEN


yürüyorum,yürüyorum,yürüyorum
kadem benim,basılan toprak ben,dökülen gözyaşı benim
ya SEN...
hedefi nihayetimsin,
son bulmayasın diye hep daha uzağa ittiğimsin SEN


ne aramakla bulunursun,nede yürümekle
ama bulanlar;
yürürken bulmasalar da,
 durduklarında Sevdikleri gelip onları bulur...
ve çılgın dersimiz bitti..aslında bu ders; gönlü  paramparça ,üst üste kırılmış olan bana bir lütfu hediye içindi ki, taa en baştan bilerek gittim.. ders günü bir arkadaşım aramıştı..geçen aylarda olan ve yarım anlattığı bir şeyi keşfi kubur yapıp tam anlattı.. çocuğun rüyalarını okuyup, onu herkese ayıplattırıp,alay edip makaraya saran ve çocuğun etrafındakileri de bulup bulup-onları arayıp- onlara olayı anlatanın dediklerini söylemişti.. tehtid…ben bunun için hiçbir şey yapmam ve sabredebilirim sadece değil mi Sevdiğim..belki de Haybabamın  ,Sultanı Latifimin ve Emsali Alimin kaderini, Latif olanın bir defa bu çocuğa dediği gibi: ”evladım, biz sizin başınıza gelene hayret ediyoruz..konuşuyoruz da, bizim başımızda olanların bir hanıma nasıl mübtela kılınmış çok şaşırıyoruz”..Sevdiğimm ..çok düşündüm ve şuna karar verdim..çook ağladım üstelik..bu zavallı masal veledi asla rüştünü ispat etmek istemiyor, asla..söz vermiştin unutma.. beraber yola devam edecek,hiiç ayrılmayacak ve beraber başaracaktık


.. ve sanki Sen veda ediyor gibisin.. hepimizden İLLALLAH DEDİĞİNİ –BIKTIĞINI BİLİYORUM..ama bazı öğrenciler izin vermezse Efendisi asla onu  bırakıp gidemez unutma lütfen..
o zaman deliririm biliyorsun..beni Senin koruman olmadan anında paramparça ederler .. ben ruhumu ve ömrümü Sana hediye verdim ..zaten bana aitte değillerdi ki..ben nasıl Seninsem, beni yaşatan her şey ve irademde Senin biliyorsun.. ve bu çocuğun ona vaad edilmiş pereke-i terekesinde muhakkak bu fena düşünceli kişilerin vesveselerinin kaydını silip unutturup, iç huzuruna erdirecek ilim ve izin vardır değil mi?. lütfen bunu onlar için kullanır mısın ?lütfen.. çünkü bu masal veledinin sabrı bittiğinde ki kontrolsüz öfke nöbetinden ve kürevi ilminden çok korkuyorum.. lütfen beni muhafaza et..aminn..


Ve bu masal dolayısıyle de rüyalarından dolayı çok canı yakılmış bir sanal masal kahramanı olarak, ne yazık ki artık bu masaldaki tüm rüyalara o dönemden beri  el kondu..o hayalleri bizim masal çocuğu görse de onun mana ilmi sahibi,artık sadece bir kişiye kayıtlı.. ve o anlamları sadece o bilip yorabilir. diğerleri ise sadece kendi nefsani şeylerini yorabilirler değil mi Sevdiğim..ve rüya sahibim Seni seviyor her şey için çok teşekkür ediyorum..masalımın kahramanlarından olmayı dilediğin için ve bu zavallı veledi koruyup sahip çıktığın içinde  minnettarım..

(*ilgilenen için not: bu sanal kurgusal bir masaldır..ne yazık ki hangisi rüya, hangisi rüyet, keşif,yakaza gibi şeyleri ayırt edecek ve bunları bana anlatacak bir tanıdığım var..o yüzden de masalın içindeki kurguların hangisinin rüya,hangisinin gerçek, hangisinin oradan buradan duyup toparladıklarımla oluşturduğum kurgular olduğunu sadece bu yazıcı bilecek..yani bu düşüncen boş..oku ve geç,takılma..)




Hurşitimden Mürşitime bir tutinin güncesi….Sevdiğimm..şimdi bu bölümde bu masalı takip edip ,kendince ,kendi esması, manası ve bilgisi kadar, kendi zannına göre anlayan sevgili okuyucular için bir şeyler yazmak istiyorum.. MERHABA.. birbirimizi tanımıyoruz.. okuyanlar arasında beni tanıyan arkadaşlarımda var tabii, biliyorum. ama gerçekte , hakikatte ne ben onları, nede onlar beni kendi zanlarımızın ötesinde ne yazık ki hiiç tanımıyoruz..

ve evvel Zamanım sık sık şöyle sorardı:aynı yastığa baş koyduğunuz sizin kim olduğunuzu biliyor mu?..bilmezzz..bilmeezz..karı kocanın, koca karısının, evlat ana babasının ,ana baba evladının kim olduğunu bilmez, bu öyle bir garip dünyadır” derdi.. aslında O kendi manasını bize anlatırdı ya neyse..tüüüm Zamanların ortak kaderi bu ne yazık ki..ne yazık..Onların en yakınlarındakilerin güneşe çok yakın olmaktan dolayı gözleri körleşmiştir.. anlayamazlar..inanamazlar.. güneşi göremezler.. O’nun ne ışığından, ne ilminden, ne feyzi nefesi himmetinden doğru düzgün faydalanabilirler.. nerden mi biliyorum?.. biliyorum çünkü, bende o körlerdendim eskiden de ondan.. ama aynı bakara körler O'nun makamı yetkisinden; etrafını sararak , O’nun için canını-malını feda edecek sevgililerindense, her tür kraldan çok kralcılığı ile tahakkümle sonuna dek faydalanırlar …Zamanı öyle bir sıkı yönetim çemberine gardiyanca alırlar ki, O’na hiçbir kimseyi yaklaştırmamayı bir marifet sanırlar..oysa ki O Zaman, O Zamanın bedeninde hapis değildir,  ne yazık ki bunu bir türlü kavrayamazlar..ve Zaman hep susar, sabreder.. ilmini hak etmeyene ne açar, ne gösterir.. onlara onların istedikleri şekilde –onlar gibi ENE- BEN gözükür..çünkü O saf aynadır.. O’na bakan kendini görür..


ve tasavvuf ilmi bize  onu bunu merak edip ,onun bunun manasını öğrenmeyi değil de, kendi kitabımızı nasıl en güzel şekilde okuyacağımızı öğretir değil mi?..çünkü kimsenin esması ,oranları ,yaratılış maksadı ve manası aynı değildir.. birbirimizden doğru olanları alıp, bize lazım olan doğru yere monte edebiliriz. lakin meşrebi ahlakı huyumuza uymayan bir şeyide alıp kendimize monte edersek, meşrebi vücudumuzu hasta edip ,onu çökertebiliriz.. o yüzden bu yolda kendi kitabını okumak isteyenler; bunu hür iradesi ile, biat-secde müessesiyle mühürleyen kişiler ancak, kendi esmasına, kendi yoluna göre bir  yıldıza bakarak iz sürücüsü bulmalı ve onu tutmalıdır.. sürücü senden bedel olarak sadece canını alır o kadar J..ve birde seni sürebilmek içinde, sen reşit olana dek, tüüm kullanım haklarına el koyar tabiiJ….


evet.. sık sık DELİ SAÇMASI-BELDEN AŞAĞI(aslı hüseyni makam tabii ki) DEDİĞİNİZ bu masalı okuyan yetişkin çocuklar. bu kadar karışık  ve sıkıcı bir uzunluktaki bu yazıları okuyabiliyorsanız gerçekten sizin de aklınızla zorunuz var demektir 
J.. bazen bana mail yolluyorsunuz.. çok teşekkür ediyorum. .genelde yazım tarzımı çok sert bulup-androjen dediğiniz bir özellikte yazar olmayı başardığım içinde beni tebrik ediyorsunuz(erkek aklı ve kadın duygusunu aynı anda kullanabildiğimi yazmışlar)..ve  emin olmak içinde erkek mi kadın mı olduğumu size yazmamı istiyorsunuz..hayatınızda ilk defa bu derece tuhaf ve ne olduğunu anlamadığınız bir yazım tarzı okuduğunuzu da yazıyorsunuz ki doğru..çünkü ben eğitimsiz olduğum için bir tarzım yok da o yüzden bu tuhaflık J.  ne yazık ki ben ne yazarım, nede o dediğiniz şeyleri anlayacak seviyede bir kültürüm var..ben sadece bir ev hanımıyım..lise bir en son sınıfJ..tahsil bugüne göre yerlerde yani..okuması için Haybabamdan zulüm ve manevi işkence gördüğü halde inatla okumayan ben, bugün bana zorla öbür taraftan okuttuklarını okuya okuya helak oluyorum.. çok inatız çok.. aykırı damarıJ…bende inatım..okuyacağım ama asla diploma almayacağım işteJ.. biliyorum ki masalımızı okuyanların içinde çook özel manada ve tahsilde kişiler var.. hem de çook özel şahsiyetler var…çok şükrediyorum tabii ..birde bunun anti manası var dolaysıyle..ben şükretmeyeyim de kim etsin yaniJ..


23 ocak 2013 -12 rebiül evvel- mevlüt kandili gecesi
AY'IN SATÜRNSEL  tezahürü
6 senedir yazıyorum ve ilk defa size yazmak zorunda olduğumu hissettim..yani bence mecburum ..çünkü paniğe kapılıp çok korktum..ben sorumluluktan ,vebalden öcü gibi kaçarım..herkese her türlü yapabildiğimce yardım ederim lakin, en çok yardım ettiklerim tarafından sık sık çelme takılıp yere düşürülürüm J.. ve tabii bunu umursamam.. yani benim doğam bu, tersi olmamam ki..ve bu çocuğun Hamisi Sahibi Efendisinin Meşreb-i Âlileri Cömert, o yüzden..yoksa ben nekesin tekiyimdir.. ne kimseye yaklaşırım nede bir kimseyi kendime yaklaştırırım. uzaktan uzaktan.. yani bu tarzımız SELSEBİLE AİTLİK YÜZÜNDEN ..

benim sorumluluk dediğim şey aslında baş olmak, yetki sahibi olmak, bir görevi üstlenmek anlamında..bu şeyler için her türlü dolabı çeviren ve her türlü yol soyanlar olduğunu halen yaşayarak hep birlikte görüyoruz..seyrü sülük gördüklerini sanan bazı kişilerin hırsı ise sık sık beni korkutuyor.. esma, vird, post,tost ,makam ve yetki peşinde koşarak nefislerinin müridi kulu olduklarını ise ne yazık ki görmezden –bilmezden geliyorlar.. dikkatinizi çekerim bilmiyorlar değil, bilmezden gelip –üstünü örtüp kendilerinin kafiri oluyorlar bu aşırır hırslı insanlar…sadece esma çekerek bir şey olacaklarını sanan ve gizli gizli-kendi kendine  bunu tekmil eden öyle çok üşütük var ki.. kaldıramayacakları yetkiyi neden istediklerini ise hiç anlamıyorum Sevdiğim.. 

ve neden sadece yönetmek istediklerini de.. halbuki yönetmenin bir yazarı varJ!!..ışıkçısı var!!.sesçisi var!!.. kostümcüsü var!!..sahne tasarımcısı var!!..oyuncuları var!!..dublörleri var!!..İZLEYENİ VAR Kİ EN ÖNEMLİSİ BU ARZ&TALEPJ!!..ve her koşulda yönetmenin birde yatağı var değil mi?!!!..


Ve işbu masaldan dolayı da, bu masalın veledi bilinen resmi manada hiçbir yola mensup değil ve madden hiçbir yetkisi yok ,asla da olmayacak çook şükür..o sadece bundan 6 yıl evveli bir bahar gittiği 13 günlük umre seyahatinin 2. günü, bir Cuma sabahı aklını ve bir sürü şeyini yitirdi.. daha  öncesi ise bir anda bilmem kaç 10 şiddetinde bir depremle de yıkılmadık duvarı-taşı kalmadı.. işte bu şiddetli bela ve doğal afetleri hem maddede hem manada yaşayınca da hayattan koptu gitti..öyle bir koptu ki, geriye dönmeyi istemeyi dahi başaramadı diyelim..yani önce istek mekanizmasını çalıştırmak lazımdı.. çünkü bu alemde yükümlülükleri, can emanetleri vardı..işte tüüm hikaye o umre dönüşü “sevgililer günü için ruhuma mektup” adlı bir yazı ile başladı.. yani hep  merak edip soruyorsunuz ya hanii..kime aşıkım?. o kim?. kime yazıyorum?.. aslında bir defa bloğun adına iyice baksanız A’Lİ KİTABI-RUHUMUN MASALI nın anlamı üzerine tefekkür etseniz çook şeyler anlardınız ya neyse..



ve tabii birde ruhumun aşık olduğu, bir yumurtanın içindeki çift sarılı ruh eşim var malum..
hepinizin çılgınca benden almak istediği o şey.. delice kıskandığım ve O’nun yüzünden delice kıskanıldığım –entrikalara maruz kaldığım şey.. AŞKIM-SEVGİLİM-YARİM-HER ŞEYİM-KAVUŞAMADIĞIM
J..yani herkesin yana yakıla aradığı ruh eşim.. aynı-ayrı yumurta ikizim, kardeşim, eşim, alicemgiz üstadı efendim …MUHAMMEDALİM..



Yani sevgili meraklı okurlar.. bu masal; bir kendini arayıp bulup, bilme, kendi kitabını okuma, bir seyrü sülük tahsili gören ek kontenjan öğrencisine verilmiş özel izinle sizinle paylaşılıyor anlayacağınız.. aslında tarihi bir şeye tanık oluyorsunuz.. masalıma ismini yazdıran bir kişi benim açımdan çok önemlidir.. ve sizin kaçınız farkında amma bunca senedir neredeyse tüüm tasarrufun zahirleri bu masaldan size seslendiler ve sesleniyorlar…hiç düşünmediniz mi böyle saçma bir masala nasıl izin veriyorlar diye?!!. “nasılsa masal, at at “dediğinizi duyuyorum ve sizi tebrik ediyorum..öyle her şeye hemen inanmayın.. siz araştırıp, siz bulun.. benimki size, sizinki bana uymaz çünkü…


Evvel Zaman elinde tuttuğu masal kağıtları için çocuğa diyor ki: ”bunları okuyan var mı evladım?”..çocuk:”evet.internette yazıyorum ve dünyanın neresinden tıklanırsa onlar okuyabiliyorlar.. istemezseniz yazmam”..ZAMAN:” bunlar çok faydalı şeyler ama..gençlerde okuyor hem..yazınız”.. bu dünyadan göçmeden  bir gün evvel Latif olan:yazılarınızı hiç okumadım ama biliyorum..onları kızım okuyor..sakın yazmayı bırakmayınız..onlar öyle bir temiz kaynaktan geliyor ki korkmayın, onları kimse kirletemeyecek”.. Evvel Zaman: istediğinizi söyleyebilirsiniz.. size izin olmaz..onları çok az kişi anlayacak..çok az kişi bilecek..korkmayınız.. anlayamayacaklar ve hep unutacaklar merak etmeyiniz”. ZAMAN:”BİZE ÖLÜM YOK..BİZ ÖLMEYİZ.HÂYIZ..VAZİFE DEVAM EDECEK..ŞİMDİ VE SONSUZA DEK … ”..
((*Sevdiğimm bak bunu Sana delil olarak bilerek yazdım ki, onların  negatif vesvese kayıtlarını silebilesin diye ve teşekkür ediyorum..))

VE MASALIMIN KAYITLI OLAN BELLİ SAYIDAKİ ÇOCUKLARI; neden yazmaya muhtaç olduğumu ise size ne kadar yazsam asla anlamaz ve kabul edemezsiniz ,işte o yüzden bunu denemeyeceğim bile.. nasıl ki bu yolun yolcuları hiçlik adına iz sürüyorlarsa ,işte bu masal veledi de kendisinin ve ona bunu yaşatanın -aşık olduğu sevgili yarinin gerçekten var olduğuna inanıp,kendisini ikna etmek istiyor..yani buna ihtiyacım var.sadece yazmazsam kendi varlığımı ispat edemem ve var olduğuma inanıp hayata tutunamam diyelim gitsin.. delidir  ne dese yedirir yaniJ…ve sizi boşayamam-yarım kalırımJ

Başkaa..size yazdım, çünkü bu masalı oluşturan harflerin ve masalın üstündeki tasarrufat-ı hakimiyetin bilincindeyim..ve harfler canlı..ve masallar fazlasıyla ruhu dürtüp hatırlatıcı.. bazılarınız okuduğunda rüya görüyor, kimi yazıyor..bazıları kendi başına gelenin cevabını okuduğunda alıyor.. bazıları buradaki rüyaları araklayıp kendine monte edip esma yürütme işleminde kullanmak istiyorJ..üzgünüm ama duyduklarımı söylüyorum.. biz insanız ve hayvandan  daha aşağı olma kabiliyetimiz kadar, melekten daha üstün olup, cinlerin yanında melekleri dahi kendimize hizmet için kullanabiliecek potansiyelli yaratılmışlarız.. evet tanrı olduğumuzu sansak ta, ne yazık ki yaratılmış birer mahlukuz ve BİZİ YARATAN BİR HÂLİK’İMİZ VAR..


gerçi seyrü sülüklerde ve maddi izdüşümü dünyevi  makam –yetki-yönetimlerinde de bu hile her meslekte aynen var ve hepimiz biliyoruz değil mi? işte manevi bu sahteler de aynıdır, dünyevi sahte meslek sahiplerinden hiç farkları yoktur.. diplomaları var evvet.. lakin o diplomaları geçerli değil. o, kendi kıvamına dek yol aldırabilir..fasid bir dairede kendisini “ben oldum” diyerek hapsettiği için yanında götürdüğünü sandıklarını da o  fasit daireye kendisiyle beraber hapseder.. BUNUN ADI İNTİHARDIR..kıydığı CAN CANÂNINDIR..ve o ya mehdi olduğunu sanır, ya bir peygamber veya çook yüksek bir melek veya bir veli..bu hepimiz için geçerlidir..yol çok tehlikelidir.. MAKSAT SADECE İNSAN OLABİLMEKTİR- İNSAN ADAM…hayallerimiz inanılmaz caziptir ve uçurumdan adamı aşağıya attıracak kadar da şuh ve etkilidir.. oysa maddi ilimle dengeli-çift kanatlı Zülkarneynli gidilebilse – ve gerçekten de sadık-ı yâr olup, önde gidenin ayak izinden asla ayrılınmasa , muhakkak ki bunlar olmayacak.. ama nefs çok arzulu ve istekli ve talepkar.. esma ister, vird ister, post ister, en öndeki yeri ister.. ister de ister.. ruhsa bazen onun cazibesine boyun eğip, onun bineği olmayı kabul eder.. ve eşek ruhun omuzları üzerinde yükselir de yükselir..taa ki ruhu başka bir ruh uyandırana, dürtene dek..2. bir Şeyh Senâ olma diye yani..

sevgili masalın çocukları beni okuduğunuz için size ayrı ayrı çoook  teşekkür ediyorum..bazıları bu masala ve o çocuğa ve onun ZAMANINA AŞIK OLUYORLAR ..biliyorum.. HANGİNİZ İÇİN BU MASALIN YAZILDIĞINI İSE HENÜZ BİLMİYORUM.. sizi deli gibi kıskanıyorum haberiniz olsun…sadece takıntılı aşık olanlardan çok korkuyorum ,lütfen beni korkutmayınız.. aşk öyle olmuyor ki zaten.. insan aşık filan olmuyor.. gerçek aşk veriliyor, aynı her şey gibi..LÜTÛF.. erosun okları gibi.. AŞK EFENDİSİNİN gönlünün talebine meyli, hikmeti ,himmeti âlileri ile NEFESİ dir..aşk aslında gönüldür..ve bu bedendeki kalp de değildir.. kalp denen organ makamı imiş.. gönülse çok daha özel bir şey.. aşık olacağınız şey sizin kendi özünüzdeki hakikattir. .ama onu size öğretecek olan bir aynanız-aynınız olmalı evvela..ve benim masalım sadece kendim için.. lütfen kendinize beni kıskandırmayacak başka aynalar bulunuzJ…sanırım anlaşacağız değil mi?..yani ben kıskançlıktan geberiyorum ve şiddetli krizler geçiriyorum zaman zaman..


işte o yüzden 
((
çoğunuzun beni yazdıklarıma layık bulmayıp bunu kendinize ve yakınlarınıza istediğini de biliyorum tabii..ve pek çok insanın bu yazılar yüzünden benden rahatsız olduklarını da)),  bana hiç kimse nasıl yazacağımı öğretmedi ama ben size kendi kitabınızı yazma taktiklerinden tüyolar vereceğim ki beni korkutmayın...bu yazma metodunu ise  ben kendi içimde buldum..ve daha evvel pek çok tanımadığım kişiye netten uygulatarak yazı –şiir yazdırdım..yani öğrenilen teknikle yapılabiliyor inanın..çok kolay..Önce kendinize bir blog veya yazı dosyası açmalısınız..veya kendinize mail atabilirsiniz ki ben ilk önce öyle yazıyordumJ..çünkü dosya açmayı bilmediğim ve blog denen şeyden de haberdar olmadığım için öyle yazabiliyordum.. sonra kız kardeşim bana blog açtı ve halen devam ediyoruz.. Allah ondan razı olsun inşallah ve aminn..ve yazarak başka kimselere de musallat olmuyorsunuz inanın.. kimseyi fitne fesadınızla sürekli meşgul edip rahatsız etmediğiniz gibi, sürekli kendinizi tarayarak kendinizle hesaplaşıp, temizlik yapıp, fazlalıklarınızı affedip ,atıp arınıyorsunuz..her şey ne kadar saçma ve boşmuş, ben ne aptalca şeylerle hayatımı harcamışım diye de öğreniyorsunuz.. tek bir kimyasal maddeli ilaç alıp beyninizi uyuşturmadan, en alasından psikolojik bir ruhsal tedavi görüyorsunuz ve kendinizi şifalandırıyorsunuz ve üstelik başka deli velilerde sizi okuyorlar J… deneyin.. pişman olmayacaksınız.. birde ne dualar ediyorlar ah bilseniz..o dualar sayesinde de acaip mükafatlar ve ilimler size akmaya başlıyor tabiii..

((YAZMAYA BAŞLAMAK İÇİN KİŞİYE ÖZEL BİR DENEME KIŞKIRTMASI DÜRTÜSÜJ:*hey sen!!..benden nefret ettiğini biliyorum..hadi hemen yazmaya başla ve kelimen bu çocuğun adı olsun..içinden geldiği gibi dümdüz tüüm nefretini,senelerdir başkalarının sende bıraktığı o kıskançlık ve kinli tortularını şimdi bu çocuğun ismi kelimesinde temizle,temizle..tüüüm fesadı mikrobun kangrenin aksın gitsin inşallah ve aminn..ve benden kurtul ..kendin ol..kendi potansiyelini açığa çıkart..sana sen lazımsın..o, bu ,şu değil..başkası ağır bir yüktür ve onu sadece en cahiller yüklenir..şüphesiz insan çok cahil ve zalimdir..))


ve şimdi  masalı seven çocuklar için.. yazı sayfanızı tıklıyorsunuz.. YAZIYORUZ.. sadece bir kelimeniz olsun lütfen..tek bir kelime..aklınıza gelen ilk kelimeyi dosyaya yazıyorsunuz ve hiiç bir şey düşünmeden, direkt, durmadan sürekli yazmaya devam ediyorsunuz.. hatta ne gelirse, edepli edepsiz, olur olmaz..sakın aklınızı devreye sokmayınız..sakın düşünmeyiniz.. eğer düşünürseniz tüüm sihir ve ilham anında bozulur.. harfler kendiliğinden akıp gelmeli ve harfler bitene dek ne yazdığınızdan haberiniz dahi olmamalı.. sadece bazen konsantrasyon çok yoğun olup yazının içine, harflerin içine girmeye başlayabilirsiniz ki, insan çoook korkuyor inanın.. mesela ben öyle durumda daima durur ve aklımı düşüncelerimi devreye sokup, gidip bir kahve filan içerim.. aslında korkumu yenmeyi başardığım ve harflerin içinde seyahat edebildiğimde muazzam bir ilimle tanışacağımız ve onu aktarabileceğimin de farkındayım.. ama ne yazık ki harflerden halen çok korkuyorum.. ve size verecek maddi hiçbir hediyem olmadığı içinde böyle bir hediyeyi kabul ederseniz size sunmak istedim..

 tabi yazmak için önce niyet  etmelisiniz..bir yâriniz olmalı..sevgiliniz..aşkınız..iz sürdüğünüz sevdanız..işte fişinizi O’nun pirizine takıp, akıp gelecek elektirikten kontak attırmadan, size göre –dayanabileceğiniz kadar akım gelmesini de sağlamalısınız.. yoksa kafayı yiyip, melek bilgisi sandığınız cinni frekanstan yazıp durursunuz..


yani masalın çook az sayıda lakin çook kaliteli çocukları olan hepiniz, kendi ÂLİ KİTABINIZI YİNE KENDİ ZÂT-I ÂLİNİZDEN YAZMAYA BAŞLIYORSUNUZ.. ben sorumluluk istemiyorum.. balık tutmayı öğrenmelisiniz.. bana da zorla balık tutmayı bir öğreten var tabii, O’ndan bunu öğreniyorum..ve  ben balık tutmayı değil de O’nun gönlünde kalmayı istiyorum=O BİLİYOR
J….ve kendi kevserinizden –selsebilinizden-özünüzden hakikatinizi almayı talep etmelisiniz.. TAŞIMA SUYLA DEĞİRMEN HER ZAMAN DÖNMÜYOR. yol harami –vampir dolu ve çoook zalimler.. hiç acımıyorlar…üstelik buradaki makam-güç ve iktidar hırsı maddi yoldan daha tehlikeli.. en yakınız dahi sizi bir esmaya-bir ek tarikata=yeni bir fakülte=ek mesleğe anında harcayabilir unutmayın.. ama yolda kalanların ve yolda bırakanların da aslında, kendi sahtelikleri-kalpazanlıkları –münafıklıkları yüzünden, sadece kendi açılımlarının zirvesine dek gidip, kendilerini sınırlayıp mühürleyerek, oraya, Süleyman’ın cinleri gibi KENDİLERİNİ kapattıklarını da anlamalıyız tabii.. YANİ EDEN KENDİNE EDER..keskin sirke küpüne zarar.


25 ocak  Cuma..gözlerimi açıyorken bir yüz görüyorum.. başında yeşil bir türban dolanmış ama iki tarafında da püskülü yok..o bluğ çağındaki bir mutlu sima.. sanki çook eski devirlerde çizilmiş olduğu söylenen o efsane resme benziyor..


bu öğlen salatı sonrasında secdedeyim.. ağlıyorum.. sadece yazabilirim.. sadece yazabilirim.. başka hiçbir şey yapamam.. ve elçiye zeval olmazın güvencesini diliyorum..ve henüz hiç yazmadığımı anlıyorum..tüüm senelerdir yazdıklarım ileride yazacaklarım için bir karalama hükmündeydi hissediyorum.. harflerin bu çocuğa olan aşkının çocuğu boğarak öldürmesinden ise hala korkuyorum..
Sevdiğim.. lütfen beni Sensiz bırakma.. korkuyorum.. hem  de çok..

ve yazım için pc yi tıklıyorum..karşıma ilk çıkan eski bir masalımdaki ayeti okuyarak susuyorum..

"SONRA DUMAN HALİNDE OLAN GÖĞE YÖNELDİ. GÖKLERE VE YERLERE  İSTEYEREK VEYA İSTEMEYEREK GELİN DEDİ. YERLER VE GÖKLER İSTEYEREK GELDİK DEDİLER" Fussilet Suresi-11

*hamiş:Sevdiğim  Satürnün Halilurrahmanla ilişkili olduğunu geçen aylarda öğrendim ama sadece o kadar..ve şimdiki içinde bulunduğumuz dönemi de Satürn yüzünden bu derece sert-disiplinli olduğunu da anladım naçizane..bilmiyorum ..sadece yazmak istedim..
nur cihan
26.01.2013
nuralem7@hotmail.com

20 Ocak 2013 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 43


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 43

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. hayat her şeye rağmen, Zaman hükmü ile devam ediyor ve tabiin olan bizlerde Zaman’ı ,O’nun saliselik seyirlerindeki- kendisini bizde seyrediş-imizi sürdürüp duruyoruz. 

hayat  HAY ismi ile müsemma; halaka-i devranıyla-yılanın kuyruğunu ısırıp ta susması ve kendi devrinde çarkına devam etmesi esası itibariyle de, kendi canımızı kimseye yaktırtmamayı- zehrimizi panzehire çevirme simyasını da, kendimize damla damla zerk ederek hatmeyliyoruz değil mi Sevdiğim ?!!.. keşke Senin de gözün ve gönlün kaymadan durabilse ve sadık-i yar olabilsen .. neerdeee?!



14 ocak pazartesi.. Yasin suresinin 81. Ayeti” ve Hüvel hâllakûl alîym = O her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.”sözlerinin tekrarıyla sabahın 4’ünde gözlerimi açıyorum.. ve içimde hissettiğim şey için çok sevinçliyim..bu kendimi bildiğimden beri istediğim-hayaliyle yaşadığım, en özel şeyi öğrenerek yaşayacağım anlamının cevabıydı sanki..çook teşekkür ediyorum Sevdiğim. sonra içimden Yasin okumak geldi ve okudum..aaaa..o, uyanırken anlam olarak hissettiğim ayet, Yasin Suresi’nin en sondan bir evvelki ayetinin ikinci cümlesi değil miymiş? öyle şaşkın ve mutluyum ki..bugün uyumadım.. kızlar geldi. ders bizde.. çok güzel geçti ve çook eğlendik..


geçen hafta başlayan kitap okuma turlarım devam ediyor..
simya ile beraber Zerdüştlük hakkında birde tez okumuştum..yani kitaptaki şiir-dua bölümü beni ittiği için oraları hiiç okuyamadım ,sıkıldım.. ben onu bir peygamber-rahmani bir veli olarak kabul edemedim üzgünüm.. ve esas Zerdüşt için Taberi Tarihinde okuduklarıma inanırım tabii ki..çünkü orada Ortadoğu’daki tarihsel gelişimde bu zedüştlüğün (hak ile batıla nefsani yorumlar  yapılarak ) inançla ,sadece iktidar ve siyaset için nasıl oynandığının gayet güzel tarihsel dökümü var bence. Ortadoğulu insanın genel anlamdaki meşrebi-huyu suyu- talepleri itibarıyle onlara gelende, genel manada (özel özerkler hariç tabii) kendi yansımalarıydı belki de. ki, binlerce yıldır bu izden hala iz sürüyorlar ve huzuru bir türlü yakalayamıyorlar değil mi  
Sevdiğim?!.. meşrep meşrep-ark ark, kavim kavim yaratılış sırrı galiba bu..BABİL KUYUSU BU..ve insanların ilk defa meşrep-kavim-renk-dil ve etnik özelliklere ayrıldıkları fitne kuyusu noktası dahi burası değil mi?!..

Sadece tefekkürlerimizde madencilik ve simya bahsinde olduğumuz için; zerdüştün kara kitabından gözüme ilişen –bize de bugünkü foton kuşağı-kıyam edip ayağa kalkma devrini hatırlattığı ve kişinin kendisinden, kendi mehdisinin doğumunu çağrıştırdığı içinde  bir bölümünü alıntılıyorum:

Zerdüşlükte gelecek bir “alemşumül muhakemeden” söz edilmektedir. Zerdüşt’ten üç bin yıl sonra Ehrimen’in gücü sona erecek ve hakikat/adalet ülkesi kurulacaktır. Böylece itaat ruhu zafere ulasacaktır. Yukarıda da kısmen işaret edildiği gibi muhakeme, ateş ve erimiş maden ile olacaktır. Bütün bu isler, Kansava gölünde yıkanan bir bakirenin, o gölde bulunan Zerdüşt’ün tohumuyla gebe kalması sonucu doğacak olan Saosyant denilen kurtarıcının doğmasıyla gerçekleşecektir. Böylece ölülerin dirilmesi başlayacak, ilk insan olduğuna inanılan Gayomart’ın kemikleri hayat bulacaktır. Bütün ruhlar tekrar bedenlerine kavuşacak ve bir yerde  toplanacaktır.(alıntıdır)
***

birde  Şeyh Vefa ve”Yedi Yıldızın Ahkamı” adlı risalesini okumaya çalışmıştım Sevdiğim, şuan tek bir kelimesini dahi hatırlamıyorum inan.. ama böyle şeyleri zaten çok önemsemem ki ben..Ruh’um  ZAT’en her şeyi biliyor ve önemli olanda buna inanarak, bu bilgiyi O’ndan talep edip, O’na iman edip, Rabbi- öğreticiliğine güvenmekti.. ve fiil olarak da bunu uygulamam, taleb edip, bu konuda hareketi başlatmam gerektiğini Ruhumun kör kütük aşık olduğu Senle yaşarken ve yol alırken öğrendim belki de ,bilmiyorum..ve ben bilinen türde bir astroloji öğrenmeyeceğimi de biliyorum.. kişiye ,esmasına ve manasına  özel bir şey yaşayacağız değil mi?. ayrıca ben 7.7.1967 tarih itibariyle  bu aleme doğuş yaşamış olsam dahi, Seni kabul edip teslim olup,kendi burcumu düşürüp, Senin yörüngene girip –kulu peykin olduktan beri, ancak ve ancak Senin astrolojik burcunda  seyran ettiğimin de bilincindeyim.. Senin huyların beni çok yoruyor ,alışamıyorum, lakin sadakatim hala sürüyor inşallah..ve yaradılış aşamaları-evrelerinin  tezahürlerinde lütfen bu peykini daha fazla  koru ki, kıskançlıktan yörüngeden çıkıp- bir inat uğruna kendisini harcamasın olur mu Sevdiğim lütfen….


ve gelelim bunca zor kitabın en sonuncusuna. Bu hafta Muînüddîn Çiştî hz nin Sûfi Tıbbı adındaki kitabını okudum..eee ..benim harflerle ve bazı kitaplarla aramdaki şey Sence malum..işte simya kitabı ile  başlayan hayatımdaki eksensel ve kutupsal devrani  hareketler rüyalarımdan maddi dünyaya tezahür ediyor diyelim Sevdiğim… bir arkadaşım arıyor ve başına gelen yaşadığı tıbbi bir şeyi anlatıyor ve bu her şeyi çook geç anlayan çocukta da kutupsal-eksensel-merdoksal hayallerinin izdüşümü dank ediyor..dank!.. dank!.. evvet ..


15 ocak Salı.. belkemiği merd’okun doğrultması kitabına tıbben bakarak –hayalimizde okuyoruz Sevdiğim.. lütfen Sadece Sen anla..insan kainatın cevheri olmak itibariyle ;aynı onda da ,dünyada var olan tüüm tabiat hadiseleri cereyan edip cevalan ederek –değişik depremler ve hatalı kullanım yüzünden ekseninden kayıp düşmekte ve dahi bazı arızalı kıta kaymaları ile vücudu alemde sebebi bilinmeyen afet-ağrı-ızdırap-cehennemi yakışlı azaplara duçar kılınmaktadır..ve vakti eşref saati gelince de ehli şifa devreye girer ..Münevver bir ocaklı tarafından merdok –atadireği  hizaya getirilir..ve daha başka arızalara müdahale edilir.. sonuç.. inanılmaz.. mucize denen şey belki de bu kimbilir..ve eksen kaymasının kişide yaptığı tahrifatı-eksenin düzeltilmesi ile vücud ikliminde oluşan  şeyleri takip etmek de ayrı bir heyecan mesela..ben bu tedavi esnasında yalnız olmadığımı ve bunun normal bişey olmadığını en başından beri hissederek yaşadım Sevdiğim..Seni seviyorum ve teşekkür ediyorum..


ve okuduğum bu Sufi Tıbbı kitabı bir mucize..içinde bir insanın maddi bedensel hastalığının damıtıla damıtıla  tedavisel işlenişi şayanı hayret bence.. beden, eşya, yiyecek ve içecekler,baharatlar,ibadetler, renkler, kokular, vefk, harfler, zikir.. sırası ile maddeden manaya tüüm şifa teknikleri anlatılmış.. bu olağanüstü bir  anlatım.. bugünkü tıp ilmi henüz bu manaya öylesine cahil ve uzak ki ne yazık, çook yazık..kitapta her hastalığın aslında bir şifa ve tedavimiz için gerekli  olduğu yazılı..ve koku bahsine gelince, hayatımda ilk defa evimde öd ağacı yaktım.o bölümü öyle ritüelli okudum..ben kokulardan zerre anlamam ve kolay kolay hissetmem de zaten.. sadece nadiren insanın teninde inanılmaz bir rayiha olur ya hani, işte burnunu koluna dayar-kendine gömülür ve kendine doyamazsın. nadirattan tabii, yoksa insan kendisinden başka hiçbir şeye ilgi duyamaz ..ve portakal kabuğu suyu kokulu yârim var birde .. henüz kendisini göremesek te var..


kitaptaki Ruhun makamları ve hastalıkları çok ilginçti ..orada kendi meczubiyet-melankolik ve insanlardan kaçma-şöhret-tanınma korku hastalık sebebimi öğrendim ve yerini tesbit ettim.Senin beni ne güzel bir metotla, yazdırarak tedavi edişine ise gülümsedim..ruh ve diğer makam  hastalıklarını delilik dereceleri –delilik tekamüllerinde seyir olarak algıladım..neden?.çünkü akıl orada na mümkünde ondan?. akıl aşağıda lazım olduğundan, aşağıya inerken ve farkı yaşamak içinse akıl elbisesine bürünüp, içten içe deliliği zevk etmek lazım geldiğini de kavradım
J..Seni deli deli tepeli –kukeletası püsküllü SeviyorumJ..


Sevdiğim  hani geçen hayalimde görüp öğrendiğim vefk denen sembol anlatımlar vardı ya ve netten dahi korkumdan ne olduklarına bakamadığım şeyler..ben onları çok kötü şeyler sanıyordum hani..bu kitabın en son merhalesinde o ilim vardı ki kokulardan sonraydı.. işte orada kopup çook güldüm..öyle komiktim ki..kaçacak yerim mi var yani..işte bu bölümde okurken onların tehlikeli ve kötü,korkunç olmadıklarını ilk defa anladım şükür.. sonra harfler vardı ki; ne garip, bizde bazen Senle harfleri işliyoruz..ve en son tedavi ise esmalardı ki, biz zaten Seninle bu masallar ile onu hatmediyorduk değil mi?. yoksa bir sufi tıbbı tefsiri kitabımı yazıyoruz Sence
J?!..

“”*Sevdiğim şimdi cumartesi gecesi.. tam yazdıklarımı okurken dereotu oğlum arkadaşından döndü..arkadaşının ebeveynine gittikleri bir yerde verilmiş bir kitap getirdi ki çok hayret ettim.Sana ismini yazmak zorunda olduğumu nedense hissettim..haftaya onu okumaya çalışacağım..hayallerime mukayyet ol lütfen olur mu, sorumluluk yok, anlaşmıştık unutma..(aslında burada baskıcı bir keramet var  ki, aşağıda ki olay hakkında, lakin onu kendime bile söylemem)  kitabın adı Güldeste-i Hazret-i Nureddîn El Cerrâhî (ks).."konusu ne?", henüz bilmiyorum ..haftaya. ve ilk defa bu meşrep hakkında bir şey okuyacağımı biliyorum ama.””


16 ocak çarşamba sabah ezanı okunurken…Kılıç Hoca bana 3  adet küçük ebatlı yeşil renkli kitap uzatıyor.. bunlar, Senin meşrebin diyelim ki Bektaşi olsun..hoca diyor ki:” kitaplar Bektaşi hankâhı asitânesi  …”.. hatırlayamadığım bir şey hakkında Sevdiğim.. belki vird dir ki, ben hiç vird okumadım şimdiye dek. bilmiyorum o ne demek?(( Sadece senelerdir  bazı cumalar “Hizb-ud’ devr’ul a’la” duasını okurum o kadar.ve oda aynı bu tip ve yeşil kapaklıdır.. ben bu okuduğum yeşil devr dua kitabını evvelde de hayallerimde görmüştüm.. o iki yaşlı kütüphaneci vermişti galiba ,unuttum ki, ne tuhaf, şimdi yazarken hatırlamam değil mi?)).işte kitaplardan birini açıyorum.. sayfalarda resimler var ve film gibi canlı-seyredilebiliyor.. bir sayfada Sen başka bir şehirdesin.. insanlar konferans dinler gibi hayran Seni dinliyor.. ve başka sayfa.. hani geçen bir mermer fabrikasına gitmiştim ya, işte oradaki sulu taş kesme makinelerinden var. ama  dört köşede dört tane taş kesme makinesi var.  ..suları fıskiye şeklinde akıyor ve diklemesine konmuş büyük bir yeşil  mermeri  su ile kesiyorlar.. bunlar Seninmiş ..ve sonra sayfa çevriliyor. .Senden olanın gülen ama henüz belirsiz yüzü var.. ..karşı sayfada onun mahreminin gülen ama henüz belirsiz ,oturmamış yüzü var..bu iki yüzde henüz sulu bir plazma misali değişken.. yaratım aşamasında gibi, yani anlatamıyorum Sevdiğim ama başlarına konan talihten-torpilden mest oldukları ise kesin.. ve sonrası daha tuhaf… ..

*Sevdiğim..bizim hatırlamamız gereken taşın üstündeki yazı, sadece bir gözün ona değdiğindeki nazarın ışığı ile okunuyordu biliyor musun..yani o yazıyı onu bekleyen o kadim adam bile okuyamazdı..o nazar  sahibi kişi sadece onu okuyabilecekti ve o kadim adamda  binlerce senedir o kişiyi bekliyordu sanki..belkide o gözün  kendisinde o yazı yazıyor ve o taşa bakınca da orada aks-i nazar tezahür ediyordu..bilmiyorum..ve sabır taşıdır Hacerimiz vardı ya Sevdiceğim..sabrın bittiği lakin “Ben sana bitti demedim ki” dendiği için sabır taşı çatlasın diye bekletilen vardı ya hani..işte belki de o mana..


19 ocak cumartesi..
diyet  doktorumdayım..15 gün içinde tüüm tıbbi yaşadığım şeyleri ona özetliyorum.. onun gözlerinden gelen yaşların anlamını biliyorum.. Sevdiğim.. tamam.. doktoruma iyi bak ama lütfen beni kıskandırma tamam mı?.. ben değişik ve tuhaf bir hastayım ve o beni farklı takip ediyor..çok şanslıyım tabii..ya beni anlamayan bir maddiyat düşkünü dr eline düşseydim?!..


Sitte-i SeVir, her saatı bir devir
Sitte (Arapça) altı, seVr (Arapça) boğa demektir. Sitte-i sevr Boğa Burcunun altı günü, anlamını taşıyor ki güneşin Boğa Burcuna girdiği 21 nisan da başlar, 26 nisanda sona erer. İşte bu günlerde hava her saat değişiklik gösterir.
******
Âlem, Âdem, mekân zamân ve burclar (boğa (=sevr) burcu ve balık (=Hut) burçları) yaratılmadan önce, varlık vahdet halindedir. Âşıklar bu vahdet halinin farkındadırlar. Balık ve boğa burçları, arşlık devrinde yaratılmışlardır. İnsanlık (Âdem), Sünbüle (başak) burcuna gelindiğinde yaratılmıştır

Yere bünyâd urulmadan Âdem dünyaya gelmeden
Öküz balık eylenmeden ben ezelî andayıdum   (168/4)

diyen Yûnus; yeryüzü, burclar ve sünbüle burcunun son devresinde zuhûr eden Hz. Âdem yaratılmadan önce, Hakk’ın ezelî vücûdunda var olduğunu belirtir.
Ruh, "Âdem donu"yla donanıp insanlık elbisesini giyinceye kadar yağmur gibi gökten yere yağmış, yerden göğe çok ağmıştır (358/11)      alıntı "Mustafa Tatcı-Yunus Emre"


TAKVİMSEL AYLAR KİTABI..Arabi aylardan ay takvimine göre geçen ay bir türlü sıra gelmeyen SAFER AYI  alıntılarına bir bakalım mı lütfen: Safer, bir şeyin üstünden örtüsünü kaldırmak demektir.. yolculuk esnasında insanların her türlü huyları ortaya çıktığı içinde her türlü yol almaya sefer denmiştir..
eski arap kavminde ise anlamı çeşitlidir. bazı kimseler: "Mekke halkı yolculuğa çıktıkları zaman Mekke'nin insanlardan boşalması ve yalnız kalmasından dolayıdır", demişler,bazı kimseler de: "Bu ayın Safer diye adlandırılmasının sebebi; Arapların bu ayda kabilelerle savaşmaları ve savaştıkları kabilelerin her türlü mallarını alarak onları mal ve mülkten yoksun bırakmalarından dolayıdır", demişlerdir.


Safer ayrıca:  devenin karnına isabet eden ve bir deveden, başka bir deveye geçen (sirâyet eden-adva) bir hastalıktır. Eski araplar safer ayı hakkında diledikleri gibi oynarlardı(takdim ve tehir-haram ve helal ayların yerini işlerine göre değiştirmek)  ve  bu ayın uğursuzluğuna inanırlardı (oysa İslam da hiçbir tabiat olayında  uğurluluk-uğursuzluk diye bir şey asla yoktur)..

İslam için en önemli takvimsel tarih taşı başlangıcı hicrettir ve hicret, Safer 26. gecesi başlamış Rebiülevvel ayının 12.  günü nihayetlenmiştir..

Hz Peygamberimize Hicret izni için :”SENİ BURADAN SELAMETLE ÇIKARAN ALLAH , SELAMETLE DÖNDÜRMESİNİDE BİLİR” ayeti kerimesi indi ve Efendimiz  “ YA RABBİ, MEKKE CEDDİM İBRAHİMİN HAREMİDİR, BENİM GİDECEĞİM MEDİNEYİ’ DE BENİM HAREMİM YAP, YANİ MUBAREK KIL” diye dua etmiştir..


seVr mağarası
Hicret hadisesi ve hicretin başladığı gün 26 safer dir. Saferin 27’nci, aysız-kapkaranlık bir gecesinde, yatsı namazından sonra, Efendimiz yol arkadaşı Hz Ebubekir’le beraber, müşriklere karşı yön- yol şaşırtmak için Medine istikameti tersindeki Sevr mağarasına (Sevr, ikinin ikincisi ayeti inzal olduğu yer)  gitmiştir. Kureyş ’in araması bitinceye kadar, (perşembeyi cumaya bağlayan geceden pazar gününe kadar) üç gün bu mağarada kaldılar..hz.Ebû Bekir'in oğlu Abdullah ve kızı hz Aişe’nin ablası Esma yiyecek ve müşriklerin hallerinden haber getiriyorlardı. Kölesi Âmr b. Füheyre’de koyunlarını otlatırken, akşamları sürüyü Sevr dağına doğru sürüp mağaradakilere süt veriyordu.

*bu mağara içinde  bir yılan hz Ebu Bekir'in ayak topuğunu ısırmıştır..ayrıca kapıda yumurtaları üzerinde kuluçkaya yatmış bir çift güvercin ailesi yuvası ile  kapıyı bir anda sarmış olan örümcek  evi mucizeleri de yaşanmıştır...

Peygamberimiz, hicret esnasındaki yol kılavuzluğuna; işinin en ehli olduğu için, kendi can emanetini dahi güvenle teslim edebileceği  Abdullah bin Uraykıt adındaki bir putperesti, yol gösterici-iz sürücü rehberi olarak para ile tutmuştu.. bu kişi, ay ışığı dahi olmayan en karanlık çöl gecelerinde yıldızlara bakarak yol bulmasıyla meşhurdu ki, daha sonra oda islam olmuştur..


7 gün yürüyen peygamberimizi bir kuşluk vakti, Medine'ye bir saat uzaklıkta Kuba Köyünde sahabisi karşıladılar . Efendimiz ilk iş olarak burada erkeklerden biat aldı.. hanımların biatı içinde hz Ömer'i görevlendirdi.. Peygamberimiz  3 gün kaldığı Kuba’da  bir mescit yaptı ve burada ilk defa müşriklerin denetimi olmadan HÜR BİR CUMA NAMAZI kılındı.İlk Hutbe okundu ki bu devlet kuruluşu da demektir aynı zamanda.

Hicretin 14. Günü ikindi vakti ise 12 Rebiulevvel (23 Eylül 622 Pazartesi) hicret sona erdi..

REBİÜLEVVEL AYI: Rebi kelimesi bahar demektir, Rebiülevvel bahar öncesi anlamı taşımaktadır. Çiçeklerin açtığı bu aya Rebiülevvel denmiştir. Rasul-ü Ekrem (sav) Efendimiz, Rebiülevvel ayının 12. pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke’de doğmuşlardır.. Mevlid yazarı Süleyman Çelebi Hz.nin dediği gibi; “ Semavat ve zemin O’nun doğuşu ile nura gark olmuştur.”  günümüzde bu günü mevlüt kandili olarak halen kutlarız..
ve Peygamberimizin  bu madde aleminden mana alemine doğuşu da yine bir Rebiülevvel ayının 12. Günü gerçekleşmiştir.

Ay takviminde de ay sayısı 12 dir. Efendimizin 12 hanımı vardır..


HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ …fe harfi
FE: harf değeri 80…insanın soyuti halidir. TA-HÂyyünü düşüncelerimiz, onu oluşturan meleki yapı-düşünceyi maddeye dönüştüren elektrikle anlatabileceğimiz enerji faz hattı misalidir..
Sayısal değeri 80 olan bu harf bize aynı zamanda; 4 maddi anasır(hava-toprak-su-ateş) unsurunun 4 anti maneviyeleri (soyut hava, soyut toprak, soyut su, soyut ateş) ile ezvacını da verir..


Aslında bu fazl-elektriksel akımla çalışmak vahye dayalıdır ki, artık peygamberlik mühürlendiği, velayet devam ettiği içinde  edeben adı ilhamdır..ilham asla bitmez..gerçekte vahiy asla kesilmez ve hep akıp gelir..eğer vahiy –ilham bir an dursa kainatta ki tüm sistem düşer ve hiçbir şey çalışmazdı..bizler nefesi anlarsak ve nefesin kudretini biraz çözebilirsek, alemi nizamda her iş ve oluşun bir kamilin nefesi ile olduğunu idrak ederdik vesselam.


nur cihan
20.01.2013
nuralem7@hotmail.com

NANE 'nin bu masal için bize  çizdiği resim