20 Ocak 2013 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 43


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 43

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. hayat her şeye rağmen, Zaman hükmü ile devam ediyor ve tabiin olan bizlerde Zaman’ı ,O’nun saliselik seyirlerindeki- kendisini bizde seyrediş-imizi sürdürüp duruyoruz. 

hayat  HAY ismi ile müsemma; halaka-i devranıyla-yılanın kuyruğunu ısırıp ta susması ve kendi devrinde çarkına devam etmesi esası itibariyle de, kendi canımızı kimseye yaktırtmamayı- zehrimizi panzehire çevirme simyasını da, kendimize damla damla zerk ederek hatmeyliyoruz değil mi Sevdiğim ?!!.. keşke Senin de gözün ve gönlün kaymadan durabilse ve sadık-i yar olabilsen .. neerdeee?!



14 ocak pazartesi.. Yasin suresinin 81. Ayeti” ve Hüvel hâllakûl alîym = O her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.”sözlerinin tekrarıyla sabahın 4’ünde gözlerimi açıyorum.. ve içimde hissettiğim şey için çok sevinçliyim..bu kendimi bildiğimden beri istediğim-hayaliyle yaşadığım, en özel şeyi öğrenerek yaşayacağım anlamının cevabıydı sanki..çook teşekkür ediyorum Sevdiğim. sonra içimden Yasin okumak geldi ve okudum..aaaa..o, uyanırken anlam olarak hissettiğim ayet, Yasin Suresi’nin en sondan bir evvelki ayetinin ikinci cümlesi değil miymiş? öyle şaşkın ve mutluyum ki..bugün uyumadım.. kızlar geldi. ders bizde.. çok güzel geçti ve çook eğlendik..


geçen hafta başlayan kitap okuma turlarım devam ediyor..
simya ile beraber Zerdüştlük hakkında birde tez okumuştum..yani kitaptaki şiir-dua bölümü beni ittiği için oraları hiiç okuyamadım ,sıkıldım.. ben onu bir peygamber-rahmani bir veli olarak kabul edemedim üzgünüm.. ve esas Zerdüşt için Taberi Tarihinde okuduklarıma inanırım tabii ki..çünkü orada Ortadoğu’daki tarihsel gelişimde bu zedüştlüğün (hak ile batıla nefsani yorumlar  yapılarak ) inançla ,sadece iktidar ve siyaset için nasıl oynandığının gayet güzel tarihsel dökümü var bence. Ortadoğulu insanın genel anlamdaki meşrebi-huyu suyu- talepleri itibarıyle onlara gelende, genel manada (özel özerkler hariç tabii) kendi yansımalarıydı belki de. ki, binlerce yıldır bu izden hala iz sürüyorlar ve huzuru bir türlü yakalayamıyorlar değil mi  
Sevdiğim?!.. meşrep meşrep-ark ark, kavim kavim yaratılış sırrı galiba bu..BABİL KUYUSU BU..ve insanların ilk defa meşrep-kavim-renk-dil ve etnik özelliklere ayrıldıkları fitne kuyusu noktası dahi burası değil mi?!..

Sadece tefekkürlerimizde madencilik ve simya bahsinde olduğumuz için; zerdüştün kara kitabından gözüme ilişen –bize de bugünkü foton kuşağı-kıyam edip ayağa kalkma devrini hatırlattığı ve kişinin kendisinden, kendi mehdisinin doğumunu çağrıştırdığı içinde  bir bölümünü alıntılıyorum:

Zerdüşlükte gelecek bir “alemşumül muhakemeden” söz edilmektedir. Zerdüşt’ten üç bin yıl sonra Ehrimen’in gücü sona erecek ve hakikat/adalet ülkesi kurulacaktır. Böylece itaat ruhu zafere ulasacaktır. Yukarıda da kısmen işaret edildiği gibi muhakeme, ateş ve erimiş maden ile olacaktır. Bütün bu isler, Kansava gölünde yıkanan bir bakirenin, o gölde bulunan Zerdüşt’ün tohumuyla gebe kalması sonucu doğacak olan Saosyant denilen kurtarıcının doğmasıyla gerçekleşecektir. Böylece ölülerin dirilmesi başlayacak, ilk insan olduğuna inanılan Gayomart’ın kemikleri hayat bulacaktır. Bütün ruhlar tekrar bedenlerine kavuşacak ve bir yerde  toplanacaktır.(alıntıdır)
***

birde  Şeyh Vefa ve”Yedi Yıldızın Ahkamı” adlı risalesini okumaya çalışmıştım Sevdiğim, şuan tek bir kelimesini dahi hatırlamıyorum inan.. ama böyle şeyleri zaten çok önemsemem ki ben..Ruh’um  ZAT’en her şeyi biliyor ve önemli olanda buna inanarak, bu bilgiyi O’ndan talep edip, O’na iman edip, Rabbi- öğreticiliğine güvenmekti.. ve fiil olarak da bunu uygulamam, taleb edip, bu konuda hareketi başlatmam gerektiğini Ruhumun kör kütük aşık olduğu Senle yaşarken ve yol alırken öğrendim belki de ,bilmiyorum..ve ben bilinen türde bir astroloji öğrenmeyeceğimi de biliyorum.. kişiye ,esmasına ve manasına  özel bir şey yaşayacağız değil mi?. ayrıca ben 7.7.1967 tarih itibariyle  bu aleme doğuş yaşamış olsam dahi, Seni kabul edip teslim olup,kendi burcumu düşürüp, Senin yörüngene girip –kulu peykin olduktan beri, ancak ve ancak Senin astrolojik burcunda  seyran ettiğimin de bilincindeyim.. Senin huyların beni çok yoruyor ,alışamıyorum, lakin sadakatim hala sürüyor inşallah..ve yaradılış aşamaları-evrelerinin  tezahürlerinde lütfen bu peykini daha fazla  koru ki, kıskançlıktan yörüngeden çıkıp- bir inat uğruna kendisini harcamasın olur mu Sevdiğim lütfen….


ve gelelim bunca zor kitabın en sonuncusuna. Bu hafta Muînüddîn Çiştî hz nin Sûfi Tıbbı adındaki kitabını okudum..eee ..benim harflerle ve bazı kitaplarla aramdaki şey Sence malum..işte simya kitabı ile  başlayan hayatımdaki eksensel ve kutupsal devrani  hareketler rüyalarımdan maddi dünyaya tezahür ediyor diyelim Sevdiğim… bir arkadaşım arıyor ve başına gelen yaşadığı tıbbi bir şeyi anlatıyor ve bu her şeyi çook geç anlayan çocukta da kutupsal-eksensel-merdoksal hayallerinin izdüşümü dank ediyor..dank!.. dank!.. evvet ..


15 ocak Salı.. belkemiği merd’okun doğrultması kitabına tıbben bakarak –hayalimizde okuyoruz Sevdiğim.. lütfen Sadece Sen anla..insan kainatın cevheri olmak itibariyle ;aynı onda da ,dünyada var olan tüüm tabiat hadiseleri cereyan edip cevalan ederek –değişik depremler ve hatalı kullanım yüzünden ekseninden kayıp düşmekte ve dahi bazı arızalı kıta kaymaları ile vücudu alemde sebebi bilinmeyen afet-ağrı-ızdırap-cehennemi yakışlı azaplara duçar kılınmaktadır..ve vakti eşref saati gelince de ehli şifa devreye girer ..Münevver bir ocaklı tarafından merdok –atadireği  hizaya getirilir..ve daha başka arızalara müdahale edilir.. sonuç.. inanılmaz.. mucize denen şey belki de bu kimbilir..ve eksen kaymasının kişide yaptığı tahrifatı-eksenin düzeltilmesi ile vücud ikliminde oluşan  şeyleri takip etmek de ayrı bir heyecan mesela..ben bu tedavi esnasında yalnız olmadığımı ve bunun normal bişey olmadığını en başından beri hissederek yaşadım Sevdiğim..Seni seviyorum ve teşekkür ediyorum..


ve okuduğum bu Sufi Tıbbı kitabı bir mucize..içinde bir insanın maddi bedensel hastalığının damıtıla damıtıla  tedavisel işlenişi şayanı hayret bence.. beden, eşya, yiyecek ve içecekler,baharatlar,ibadetler, renkler, kokular, vefk, harfler, zikir.. sırası ile maddeden manaya tüüm şifa teknikleri anlatılmış.. bu olağanüstü bir  anlatım.. bugünkü tıp ilmi henüz bu manaya öylesine cahil ve uzak ki ne yazık, çook yazık..kitapta her hastalığın aslında bir şifa ve tedavimiz için gerekli  olduğu yazılı..ve koku bahsine gelince, hayatımda ilk defa evimde öd ağacı yaktım.o bölümü öyle ritüelli okudum..ben kokulardan zerre anlamam ve kolay kolay hissetmem de zaten.. sadece nadiren insanın teninde inanılmaz bir rayiha olur ya hani, işte burnunu koluna dayar-kendine gömülür ve kendine doyamazsın. nadirattan tabii, yoksa insan kendisinden başka hiçbir şeye ilgi duyamaz ..ve portakal kabuğu suyu kokulu yârim var birde .. henüz kendisini göremesek te var..


kitaptaki Ruhun makamları ve hastalıkları çok ilginçti ..orada kendi meczubiyet-melankolik ve insanlardan kaçma-şöhret-tanınma korku hastalık sebebimi öğrendim ve yerini tesbit ettim.Senin beni ne güzel bir metotla, yazdırarak tedavi edişine ise gülümsedim..ruh ve diğer makam  hastalıklarını delilik dereceleri –delilik tekamüllerinde seyir olarak algıladım..neden?.çünkü akıl orada na mümkünde ondan?. akıl aşağıda lazım olduğundan, aşağıya inerken ve farkı yaşamak içinse akıl elbisesine bürünüp, içten içe deliliği zevk etmek lazım geldiğini de kavradım
J..Seni deli deli tepeli –kukeletası püsküllü SeviyorumJ..


Sevdiğim  hani geçen hayalimde görüp öğrendiğim vefk denen sembol anlatımlar vardı ya ve netten dahi korkumdan ne olduklarına bakamadığım şeyler..ben onları çok kötü şeyler sanıyordum hani..bu kitabın en son merhalesinde o ilim vardı ki kokulardan sonraydı.. işte orada kopup çook güldüm..öyle komiktim ki..kaçacak yerim mi var yani..işte bu bölümde okurken onların tehlikeli ve kötü,korkunç olmadıklarını ilk defa anladım şükür.. sonra harfler vardı ki; ne garip, bizde bazen Senle harfleri işliyoruz..ve en son tedavi ise esmalardı ki, biz zaten Seninle bu masallar ile onu hatmediyorduk değil mi?. yoksa bir sufi tıbbı tefsiri kitabımı yazıyoruz Sence
J?!..

“”*Sevdiğim şimdi cumartesi gecesi.. tam yazdıklarımı okurken dereotu oğlum arkadaşından döndü..arkadaşının ebeveynine gittikleri bir yerde verilmiş bir kitap getirdi ki çok hayret ettim.Sana ismini yazmak zorunda olduğumu nedense hissettim..haftaya onu okumaya çalışacağım..hayallerime mukayyet ol lütfen olur mu, sorumluluk yok, anlaşmıştık unutma..(aslında burada baskıcı bir keramet var  ki, aşağıda ki olay hakkında, lakin onu kendime bile söylemem)  kitabın adı Güldeste-i Hazret-i Nureddîn El Cerrâhî (ks).."konusu ne?", henüz bilmiyorum ..haftaya. ve ilk defa bu meşrep hakkında bir şey okuyacağımı biliyorum ama.””


16 ocak çarşamba sabah ezanı okunurken…Kılıç Hoca bana 3  adet küçük ebatlı yeşil renkli kitap uzatıyor.. bunlar, Senin meşrebin diyelim ki Bektaşi olsun..hoca diyor ki:” kitaplar Bektaşi hankâhı asitânesi  …”.. hatırlayamadığım bir şey hakkında Sevdiğim.. belki vird dir ki, ben hiç vird okumadım şimdiye dek. bilmiyorum o ne demek?(( Sadece senelerdir  bazı cumalar “Hizb-ud’ devr’ul a’la” duasını okurum o kadar.ve oda aynı bu tip ve yeşil kapaklıdır.. ben bu okuduğum yeşil devr dua kitabını evvelde de hayallerimde görmüştüm.. o iki yaşlı kütüphaneci vermişti galiba ,unuttum ki, ne tuhaf, şimdi yazarken hatırlamam değil mi?)).işte kitaplardan birini açıyorum.. sayfalarda resimler var ve film gibi canlı-seyredilebiliyor.. bir sayfada Sen başka bir şehirdesin.. insanlar konferans dinler gibi hayran Seni dinliyor.. ve başka sayfa.. hani geçen bir mermer fabrikasına gitmiştim ya, işte oradaki sulu taş kesme makinelerinden var. ama  dört köşede dört tane taş kesme makinesi var.  ..suları fıskiye şeklinde akıyor ve diklemesine konmuş büyük bir yeşil  mermeri  su ile kesiyorlar.. bunlar Seninmiş ..ve sonra sayfa çevriliyor. .Senden olanın gülen ama henüz belirsiz yüzü var.. ..karşı sayfada onun mahreminin gülen ama henüz belirsiz ,oturmamış yüzü var..bu iki yüzde henüz sulu bir plazma misali değişken.. yaratım aşamasında gibi, yani anlatamıyorum Sevdiğim ama başlarına konan talihten-torpilden mest oldukları ise kesin.. ve sonrası daha tuhaf… ..

*Sevdiğim..bizim hatırlamamız gereken taşın üstündeki yazı, sadece bir gözün ona değdiğindeki nazarın ışığı ile okunuyordu biliyor musun..yani o yazıyı onu bekleyen o kadim adam bile okuyamazdı..o nazar  sahibi kişi sadece onu okuyabilecekti ve o kadim adamda  binlerce senedir o kişiyi bekliyordu sanki..belkide o gözün  kendisinde o yazı yazıyor ve o taşa bakınca da orada aks-i nazar tezahür ediyordu..bilmiyorum..ve sabır taşıdır Hacerimiz vardı ya Sevdiceğim..sabrın bittiği lakin “Ben sana bitti demedim ki” dendiği için sabır taşı çatlasın diye bekletilen vardı ya hani..işte belki de o mana..


19 ocak cumartesi..
diyet  doktorumdayım..15 gün içinde tüüm tıbbi yaşadığım şeyleri ona özetliyorum.. onun gözlerinden gelen yaşların anlamını biliyorum.. Sevdiğim.. tamam.. doktoruma iyi bak ama lütfen beni kıskandırma tamam mı?.. ben değişik ve tuhaf bir hastayım ve o beni farklı takip ediyor..çok şanslıyım tabii..ya beni anlamayan bir maddiyat düşkünü dr eline düşseydim?!..


Sitte-i SeVir, her saatı bir devir
Sitte (Arapça) altı, seVr (Arapça) boğa demektir. Sitte-i sevr Boğa Burcunun altı günü, anlamını taşıyor ki güneşin Boğa Burcuna girdiği 21 nisan da başlar, 26 nisanda sona erer. İşte bu günlerde hava her saat değişiklik gösterir.
******
Âlem, Âdem, mekân zamân ve burclar (boğa (=sevr) burcu ve balık (=Hut) burçları) yaratılmadan önce, varlık vahdet halindedir. Âşıklar bu vahdet halinin farkındadırlar. Balık ve boğa burçları, arşlık devrinde yaratılmışlardır. İnsanlık (Âdem), Sünbüle (başak) burcuna gelindiğinde yaratılmıştır

Yere bünyâd urulmadan Âdem dünyaya gelmeden
Öküz balık eylenmeden ben ezelî andayıdum   (168/4)

diyen Yûnus; yeryüzü, burclar ve sünbüle burcunun son devresinde zuhûr eden Hz. Âdem yaratılmadan önce, Hakk’ın ezelî vücûdunda var olduğunu belirtir.
Ruh, "Âdem donu"yla donanıp insanlık elbisesini giyinceye kadar yağmur gibi gökten yere yağmış, yerden göğe çok ağmıştır (358/11)      alıntı "Mustafa Tatcı-Yunus Emre"


TAKVİMSEL AYLAR KİTABI..Arabi aylardan ay takvimine göre geçen ay bir türlü sıra gelmeyen SAFER AYI  alıntılarına bir bakalım mı lütfen: Safer, bir şeyin üstünden örtüsünü kaldırmak demektir.. yolculuk esnasında insanların her türlü huyları ortaya çıktığı içinde her türlü yol almaya sefer denmiştir..
eski arap kavminde ise anlamı çeşitlidir. bazı kimseler: "Mekke halkı yolculuğa çıktıkları zaman Mekke'nin insanlardan boşalması ve yalnız kalmasından dolayıdır", demişler,bazı kimseler de: "Bu ayın Safer diye adlandırılmasının sebebi; Arapların bu ayda kabilelerle savaşmaları ve savaştıkları kabilelerin her türlü mallarını alarak onları mal ve mülkten yoksun bırakmalarından dolayıdır", demişlerdir.


Safer ayrıca:  devenin karnına isabet eden ve bir deveden, başka bir deveye geçen (sirâyet eden-adva) bir hastalıktır. Eski araplar safer ayı hakkında diledikleri gibi oynarlardı(takdim ve tehir-haram ve helal ayların yerini işlerine göre değiştirmek)  ve  bu ayın uğursuzluğuna inanırlardı (oysa İslam da hiçbir tabiat olayında  uğurluluk-uğursuzluk diye bir şey asla yoktur)..

İslam için en önemli takvimsel tarih taşı başlangıcı hicrettir ve hicret, Safer 26. gecesi başlamış Rebiülevvel ayının 12.  günü nihayetlenmiştir..

Hz Peygamberimize Hicret izni için :”SENİ BURADAN SELAMETLE ÇIKARAN ALLAH , SELAMETLE DÖNDÜRMESİNİDE BİLİR” ayeti kerimesi indi ve Efendimiz  “ YA RABBİ, MEKKE CEDDİM İBRAHİMİN HAREMİDİR, BENİM GİDECEĞİM MEDİNEYİ’ DE BENİM HAREMİM YAP, YANİ MUBAREK KIL” diye dua etmiştir..


seVr mağarası
Hicret hadisesi ve hicretin başladığı gün 26 safer dir. Saferin 27’nci, aysız-kapkaranlık bir gecesinde, yatsı namazından sonra, Efendimiz yol arkadaşı Hz Ebubekir’le beraber, müşriklere karşı yön- yol şaşırtmak için Medine istikameti tersindeki Sevr mağarasına (Sevr, ikinin ikincisi ayeti inzal olduğu yer)  gitmiştir. Kureyş ’in araması bitinceye kadar, (perşembeyi cumaya bağlayan geceden pazar gününe kadar) üç gün bu mağarada kaldılar..hz.Ebû Bekir'in oğlu Abdullah ve kızı hz Aişe’nin ablası Esma yiyecek ve müşriklerin hallerinden haber getiriyorlardı. Kölesi Âmr b. Füheyre’de koyunlarını otlatırken, akşamları sürüyü Sevr dağına doğru sürüp mağaradakilere süt veriyordu.

*bu mağara içinde  bir yılan hz Ebu Bekir'in ayak topuğunu ısırmıştır..ayrıca kapıda yumurtaları üzerinde kuluçkaya yatmış bir çift güvercin ailesi yuvası ile  kapıyı bir anda sarmış olan örümcek  evi mucizeleri de yaşanmıştır...

Peygamberimiz, hicret esnasındaki yol kılavuzluğuna; işinin en ehli olduğu için, kendi can emanetini dahi güvenle teslim edebileceği  Abdullah bin Uraykıt adındaki bir putperesti, yol gösterici-iz sürücü rehberi olarak para ile tutmuştu.. bu kişi, ay ışığı dahi olmayan en karanlık çöl gecelerinde yıldızlara bakarak yol bulmasıyla meşhurdu ki, daha sonra oda islam olmuştur..


7 gün yürüyen peygamberimizi bir kuşluk vakti, Medine'ye bir saat uzaklıkta Kuba Köyünde sahabisi karşıladılar . Efendimiz ilk iş olarak burada erkeklerden biat aldı.. hanımların biatı içinde hz Ömer'i görevlendirdi.. Peygamberimiz  3 gün kaldığı Kuba’da  bir mescit yaptı ve burada ilk defa müşriklerin denetimi olmadan HÜR BİR CUMA NAMAZI kılındı.İlk Hutbe okundu ki bu devlet kuruluşu da demektir aynı zamanda.

Hicretin 14. Günü ikindi vakti ise 12 Rebiulevvel (23 Eylül 622 Pazartesi) hicret sona erdi..

REBİÜLEVVEL AYI: Rebi kelimesi bahar demektir, Rebiülevvel bahar öncesi anlamı taşımaktadır. Çiçeklerin açtığı bu aya Rebiülevvel denmiştir. Rasul-ü Ekrem (sav) Efendimiz, Rebiülevvel ayının 12. pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke’de doğmuşlardır.. Mevlid yazarı Süleyman Çelebi Hz.nin dediği gibi; “ Semavat ve zemin O’nun doğuşu ile nura gark olmuştur.”  günümüzde bu günü mevlüt kandili olarak halen kutlarız..
ve Peygamberimizin  bu madde aleminden mana alemine doğuşu da yine bir Rebiülevvel ayının 12. Günü gerçekleşmiştir.

Ay takviminde de ay sayısı 12 dir. Efendimizin 12 hanımı vardır..


HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ …fe harfi
FE: harf değeri 80…insanın soyuti halidir. TA-HÂyyünü düşüncelerimiz, onu oluşturan meleki yapı-düşünceyi maddeye dönüştüren elektrikle anlatabileceğimiz enerji faz hattı misalidir..
Sayısal değeri 80 olan bu harf bize aynı zamanda; 4 maddi anasır(hava-toprak-su-ateş) unsurunun 4 anti maneviyeleri (soyut hava, soyut toprak, soyut su, soyut ateş) ile ezvacını da verir..


Aslında bu fazl-elektriksel akımla çalışmak vahye dayalıdır ki, artık peygamberlik mühürlendiği, velayet devam ettiği içinde  edeben adı ilhamdır..ilham asla bitmez..gerçekte vahiy asla kesilmez ve hep akıp gelir..eğer vahiy –ilham bir an dursa kainatta ki tüm sistem düşer ve hiçbir şey çalışmazdı..bizler nefesi anlarsak ve nefesin kudretini biraz çözebilirsek, alemi nizamda her iş ve oluşun bir kamilin nefesi ile olduğunu idrak ederdik vesselam.


nur cihan
20.01.2013
nuralem7@hotmail.com

NANE 'nin bu masal için bize  çizdiği resim