99 ACVE HURMASI
(akik taşlarının) MASALI 41
Tanrı
Mineral de uyudu
Bitki de düş kurdu
Hayvan da uyandı
Ve İNSAN da KENDİNİ BULdu ( hz.Ömer Hayyam)
Hayvan da uyandı
Ve İNSAN da KENDİNİ BULdu ( hz.Ömer Hayyam)
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasıl
gidiyor hayat?. bence olması gerektiği gibi. Zaman değirmeni bizi öğüte
öğüte, un ede un ede devredip dönüyor değil mi?..sonra ekmekçi bizi pişirip
yiyecek..ve geçen masal sabahı şu
hayallerdeydim bak…sanki bizim köydeki üç kızlar türbesine çıkmışım. orada tanımadığım
bir hanım vardı..yerler ise ametist
taşları ile doluydu. sanki buranın ve
taşların antik Truva şehri ile bir bağı vardı..o hanım gülümseyerek, iri bir
ametisti yerden alarak uzattı..elime aldım ve baktım.. içi mordan daha çok
erguvaniydi.. yani hayretimin sevinç
çığlıklarına karışan rengi.. başka bir şey hatırlamıyorum…(( eskiden Truva filmini izlemiştim Sevdiğim ve orada görmüştüm ki bu halkın
asilleri sadece lacivert -mavi giyiyor ve lapis taşları ile süsleniyorlardı..Truvalıların-
Etrüsk ve ilk devir Türkleri olduğuna inandığımı söylememe tabii ki gerek
yok..ve neden bilmem bu rüyamla Truvalılar ile Atlantis’i aniden bağladım))
uyanınca
sevgili aklı maaş mürşidi azizim efendim el goole hz den baktım..ametist en eski devirlerde, bugünkü elmas misali
kıymetli ve mistik bir taşmış. . antik yunan
krallarının elbise rengi ve yüzük taşları ametistten olurmuş mesela.ve
günümüzde çok yüksek ametist madenleri bolca bulunup işlenebildiği içinde eski
değerinden düşmüş.. nazara ,sihre ,göz
ve cilt rahatsızlıklarına çok iyi gelirmiş.. zihin konsantrasyonu ve evdeki
negatif enerjiyi temizleyip arındırmak içinde kullanılırmış..ve tabii kolay ve
kaliteli uyumak içinde ..dindarlığın ve bekaretin sembolü olduğu içinde bugün
dahi piskoposların yüzük taşı ametistmiş..Tibet’te kutsalmış..zekayı parlatırmış..taç
çakranın rengi ve taşı imiş ayrıca..
*Yunan mitolojisindeki
hikayesi ise şöyle: "Şarap tanrısı Dionysius, bir insanın kendisine hakaret etmesine çok sinirlenir. Yoluna çıkan ilk
insandan intikam almaya yemin eder.Bu
arzusunu gerçekleştirmek için de vahşi
kaplanlar yaratır.Hiç bir
şeyden haberi olmayan, genç ve çok güzel
bir kız olan Ametist,
tanrıça Dianaya adak adamaya
giderken bu kaplanlarla karşılaşır.Diana, kaplanların acımasız pençelerinden korunabilmesi
için Ametist'i saf kristalden yapılma bir heykel haline dönüştürür..Dionysius bu harika heykeli görünce yaptığına pişman olur.Vicdan azabından şarap göz yaşları döker.Şarap tanrısının göz yaşları bu kristal kuvarsı mora dönüştürür..." (alıntı) .. ve o devir insanları ametisten kadehlerde içki
içerlerse asla sarhoş olmayacaklarına, üstlerinde ametist bulunursa da içkinin
kendilerine sarhoşluk vermeyeceğine inanırlarmış ..mesela bu veriye baktığımda
Sevdiğim EBEDİ DİRİLİĞİN RENGİ VE TAŞI sanki bu gibi gibi..Eski Mısır’da ise en
değerli mühür taşıymış..
İşte Sevdiğim ametistsel buluntularım şimdilik bu kadar ..ama ben en çok erguvani rengin hemen bitişiğinin kırmızı olmasına ve ametist de mor olup, kızıl ışıltı saçanlarının en değerli oluşuna ilgi duydum tabii..mesela bundan, bir devrenin bitip, aşağıya inerek, yeniden emmareden başlamak gerektiğini de anladım.. nefsi emmareden başlayacağız tabii.. lakin, artık yeni bir bilinçle ve farkındalıkla.. çünkü farkımız fakr’ımız ya, o yüzdenJ..çook zenginiz lakin hiç bişeyimiz yok..her şey bizim, lakin ne sen-ne ben-nede başka bişey var.her haltı bildiğimizi sanıyoruz amma velakin bide bakıyoz ki her şey yalaaanmış –yaaalaan dûnya...illa GARİPLİK YANİİ..ve ametsit.kendime ait henüz bir şey öğrenemediğim taş..
*****
((*Merhum Mehmet Akif Ersoy Asr sûresi hakkında şöyle diyor:
“Halikın namütenahi adı var en başı Hakk
Ne büyük şey kul için Hakk’ı tutup kaldırmak
Hani ashâb-ı kirâm ayrılalım derlerken
Mutlaka sûre-i ve’l-Asr’ı okurmuş bu neden ?
Çünkü meknun o büyük sûrede esrârı felâh
Başta iman-ı hakikî geliyor sonra salâh
Sonra Hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.”))
*****2 ocak çarşamba..bu akşam Pİ’NİN HAYATI filmine gittim.. görsellikleri inanılmazdı..belki de son yıllarda izlediğin en güzel görüntülerdi. gökyüzü-deniz-fırtına-ışıklar olağanüstüydü.. bu masalda mademki aşağıya inmek zorundayız ve aşağıya en güzel nasıl inilir ve o güzel bilinçle yine tekrar yukarıya nasıl çıkılır diye tefekkür ettiren başka bir filmde olamazdı herhalde. .inanılmaz bir psikolojik rüya yolculukları-vehimler-hayaller ve hakikatin izi.. gerçeğe mi, yoksa sevdiğimiz-inanmak istediğimiz hayallerimize mi inanırız?!..beyaz yalan söylemek ve inanmak Tanrının seçtiği bir şey midir?!.. anlayabildiğim ve klavyemin anlatabildiği kadarıyla hissettiklerimi Sana yazacağım Sevdiğim..bakalım sonunda kendim için ne anlam bulacağım en çok bunu merak ediyorum tabii..
Pİslik, vejeteryan Hint
bir ailenin Hindistan’da yaşayan oğlu.. birde
ağbisi RAVE var. babası bir hayvanat bahçesi sahibi- iş adamı..annesi (amma)botanikçi
ve babadan daha üst kasttan..bu evlilik yüzünden ailesi onu reddetmiş. aşk mertebe filan
dinlemiyor yaniJ. Fransız sömürgesi semtinde yaşıyorlar..babası(papa) ona
Fransızların en lüx,en temiz yüzme havuzu kelimesini isim olarak veriyor..okulda
ve mahallede daima hind dilinde pislik anlamına gelen bu tertemiz su isimli
çocuk alaylardan bunalıyor.. o inanılmaz bir hafızaya, matematik bilgisine
de sahip üstelik.. bir gün okulda isminin ilk hecesi olan Pİ sayısı ve anlamı ile alakalı muhteşem gösteriler
düzenliyor ve herkesi kendisine hayran bırakıyor.. artık sadece Pİ olarak
anılıyor..binlerce tanrısı olan hinduizmin yanısıra, o, sırası ile Yahudi, Hristiyan ve dahi
Müslümanlığı da kabul ediyor..yani bütün bu dinlere inanıp o dinlere de iman
ediyor.. annesi onu bu konuda destekleyen tek kişi..bir gün müzik eğitimi
aldığı yerde kutsal dans yapanlara davulla ritm tutması gerekiyor ve orada
dansçı bir kıza aşık oluyor.. kızın söylediği şarkıda şu var..orman ve
ormanın içinden bulunacak kutsal lotus çiçeği..
ve ailenin ekonomisi bozulunca babası Kanada’ya göçe karar veriyor. Ailesini ve hayvanat bahçesindeki tüm hayvanları aynı Nuh’un gemisine yükler gibi bir Japon yük gemisine yüklüyor..gemideki aşçı bir Fransız;yani sömürgeci,vampir,sırtlan,kan emici..Fransız, onlara yemek verirken kötü davranıp aşağılıyor. çünkü Hintlileri insan olarak görmüyor..orada onlara gülen-iyi davranan bir Japon –pilavın üstüne et suyu dökerek yiyen mutlu Budist var..iyi hatıra yani.ve sonra gece..göğün en yüksek tanrısı fırtına ve şimşekleriyle gözüküyor..Pİ tabiatın bu yüksek tecellisiyle sevinçten çılgına dönüyor. ama sevinci çok sürmüyor. gemi batıyor..bir kaç kişi bir filikaya binip denize inmek zorunda kalıyorlar ki işte dram burada başlıyordu.. evvela filikaya inen insanlar birden; bacağı kırık bir zebra, bir muz hevengiyle maymun, bir sırtlan ve Pİ ye dönüşüyorlar..işte Pi’nin ruhsallık-DENİZle( ZAT-cem makamı) tekamülü böylece başlamış oluyordu..
Sevdiğim
biliyorsun daha evvelki senede piramit kelimesinden dolayı ben Pİ harfini çok araştırmıştım.. bulduklarımın
içinde en doğru olanı bence BABA anlamında olanıydı ve tabii Pİ(ta)
ekmekte demekti normal olarak.. çünkü eve ekmek getirmek babanın(ER
REZZAK) vazifesidir..Allah bu görevi babaya vermiştir.. günümüzde bu durum
değiştiği içinde bereketimiz elimizden alınmıştır ne yazık ki.. ve Pİ-RA-MİT
se benim için BABANIN GÖZÜNDEN SEYREDEN HİKAYELER DÖNGÜSÜ-MERTEBELERLE DEVR-İ DAİM demek belki de..yanii
şimdilik..ve tabii gönül..ve tabii hakikat,,ve tabii daha özel şeyler olacak
ileride değil mi Sevdiğim.. kimilerini yazabileceğim, kimilerini
rumuzlayacağım, kimilerini ise kendime dahi tekrar etmeyeceğim..her zamanki
gibi UNUTACAĞIM..
Neyse biz gelelim DENİZİN (cem makamı)ortasındaki Pi ye. evvela fırtına ve şimşek tanrısını
kendisi davet etti sanıp vicdan azabı
çekiyor...ve sandaldaki sırtlan, önce bacağı kırık zebra-eşekçiği
öldürdü...sonra ise sevimli taklitçi maymunu ..artık çocuğu yemek isteyen bu
Fransız sömürgeci vampir çok korkunçtu.. sandal ikisi için çok küçüktü.. sırtlan
tam Pi’ye saldırırken sandalın üstü örtülü olan alt tarafında saklanmış olan
bir Bengal kaplanı ortaya çıkıp sırtlanı öldürdü..(emmare nefs)kayıktaki tüüüm etler
bitene dek Pi kendisine yaptığı minik salcığı ve acil durum erzakları ile
sandalın yanında bir iple –sandala bağlı
olarak haftalarca idare etti..ama psikoloji acaipti..ve arada , kendilerini
onlara sunan, uçan kanatlı balıklarla beslendiler.. TANRI NEDENSE ONLARIN
ÖLMESİNE İZİN VERMİYORDU..Tanrı cehd etmeyi-mücadeleyi seviyordu..ve Pi
kaplanı öldürebilecekken merhametinden öldürmedi.. daha temkinli olup kaplanı
itaat ettirmeliydi.. ve kendisini denizin ortasında haftalardır hayatta-dinç ve
tetikte tutan- yaşatan tek şeyin kaplan olduğunu da anladı.. belalarımızla
barışmalı ve ondan vazgeçip alışmadığımız yeni belalara kucak açmamalıyız yani..
bir imtihanı bitirmeden asla bir üstte huzur içinde yükselemeyiz..
Pİ,bazen şükrediyor ve bazen de
isyan ediyordu..levvame nefsJ.. rüyaları ve gerçeği artık ayırt edemiyordu
..mülhimeJ..ve denize konsantre olduğu bir gün annesinin hayalini suda
gördü.annesinin iki gözü arasındaki üçüncü gözden içeriye girdi..ve suya
karıştı, su oldu ..O OLDU...artık kaplanı seviyordu.. ve kaplan ona itaat
etti..(mutmainne)..ve bir gün açlıktan bittiklerinde bir adaya
vurdular.. adada hiç toz, toprak, kum yoktu..sadece acaip kökleri olan sarmaşık
ağaçları ve hayvan olarak ta mirket
sürüsü vardı..kaplan mirketlerle, Pi’de yosun ve ağaç kökleriyle karınlarını
doyurdu..çocuk tatlı su krater havuzunda yüzdü..gece olunca kaplan sandala
gidip oturdu..mirketler ağaçlara tırmandı ve çocuk
ağaçtaki hamağından bir meyve çiçeğine uzandı..işte bu yaşam çiçeği -ormandaki
lotustu..onu bulmuştu. çiçeğin taç yapraklarını tek tek açtı, içinde çiçeğin
yediği bir insanın dişini gördü..ve
altındaki ışıkla parlayan suya baktı.. asit deniziydi.. içindeki her şeyi
eritiyordu..ve aynı anda adanın silüeti gözüktü ki, ada, denizde
yatan bir kadın suretindeydi ve gündüz verdiği tüüm hediyeleri gece yiyerek
geri alıyordu bu TABİAT ANA ..sabah ilk iş sandalına bindi ve şimdiye dek hiç kimsenin ne duyduğu, ne
gördüğü o hayali adadan ayrıldı(asit adası: geçmişe ait vesveseler-bizi
geriye çekip yiyip bitiren negatif hayali hatıralardı)..HİÇLİK..HÛ..
mısır astrolojisi |
filmin sonu: ve artık Pi büyüdü..üniversitede kabala dersi veriyordu..eşi ve çocuklarıyla mutluydu..hala hindu,Yahudi,Hristiyan ve Müslümandı..ve bu bize anlattığı hikaye Tanrının beğendiği ve anlatması için seçtiği hikayeydi.. öyle dedi..gerçeği isteyen gemi sigortacıları içinde hakikati anlattı..sandalda annesi, mutlu Budist ,vampir sömürgeci Fransız aşçı ve kendisi vardı.ve aşçı sırayla herkesi yemişti..ve Tanrı bu hikayeyi sevmemişti.. ve sigortacılarda bu hikayeyi sevmediler..hiç bir insan sevmedi..çünkü insan bazen hayvandan daha aşağı olabiliyordu ve Tanrı bu öyküyü dilememişti..
anasırrı erbaa..4 unsur-sistem |
Kanatlı
kavimlerde onlar kartaldır,
çünkü kendi türlerini ne korkutur ne de onlardan yerler; daha zayıf hayvanlara
da acı vermek istemezler, kartalların karakteri bunu yapamayacak kadar adildir.
Dört ayaklı varlıklarda onlar aslandır, kudret yüklü hayatlar, uykusuz olabilen bir tür demektir aslan; ölümlü bedenle ölümsüz yaşamı deneylerler, ne yorulmak ne de uyku bilirler.
Sürüngenler arasında onlar ejderhadırlar. Çünkü bu hayvan çok kuvvetlidir ve uzun yaşar, kötülük yapmaz, insanla dost gibidir, uysallığı sever, zehiri yoktur, deri değiştirir ki bu da, Tanrıların tabiatından sayılır.
Yüzen varlıklar içinde onlar yunuslardır, çünkü yunuslar denize düşene acır ve hala nefes alıp veriyorlarsa onları kıyıya taşırlar; ölmüşlerse hiç dokunmazlar, sularda yaşayan en iştahlı kavim olmalarına rağmen bu böyledir. (alıntıdır)
Dört ayaklı varlıklarda onlar aslandır, kudret yüklü hayatlar, uykusuz olabilen bir tür demektir aslan; ölümlü bedenle ölümsüz yaşamı deneylerler, ne yorulmak ne de uyku bilirler.
Sürüngenler arasında onlar ejderhadırlar. Çünkü bu hayvan çok kuvvetlidir ve uzun yaşar, kötülük yapmaz, insanla dost gibidir, uysallığı sever, zehiri yoktur, deri değiştirir ki bu da, Tanrıların tabiatından sayılır.
Yüzen varlıklar içinde onlar yunuslardır, çünkü yunuslar denize düşene acır ve hala nefes alıp veriyorlarsa onları kıyıya taşırlar; ölmüşlerse hiç dokunmazlar, sularda yaşayan en iştahlı kavim olmalarına rağmen bu böyledir. (alıntıdır)
nommo'nun po tohumu yüklü gemisi |
böyle
düşündüğümde biliyorum ki işin içinden asla çıkamam ve bundan büyük zevk
alabilirim..yani biz insanlar her şeyiz be Sevdiğim..ve gerçekten de bizden
korkulur ve ne yazık ki üstümüzdeki hay olan hayvani iklimi tabiat unsurları
bir çekilse ve yerin içindekiler ağırlıklarını bir boşaltsa, kıyam edip-ayağa
kalkıp- kıyametini bir kopartsa, neler
olur neler değil mi?.. saf hakikat-saf öz kalırdık o vakit ve kontrol
edilemez bir enerjimiz olurdu..belki de rengimiz elektirik mor-mavisi olurduJ..ve bu etten duvar
bedenlerimiz inanılmaz bir enerji kalkanı-obsorbeydi aslında.. ve kendi bio
ritmimizle de bu enerji santralimizi istediğimiz hale getirip kullanabilme- kullanma kılavuzuna dahi sahibiz değil mi?..
içimizdeki hiçbir hayvani
huyu asla değiştiremezdik evvet, amma onları terbiye edip, en doğru şekilde
kullanabilirdik..bir
köpeği saldırgan-kuduruk yapmak da bizim elimizde, sahibine itaatkar-verilen
görevleri tüm sadakati ile yerine getiren yapmakta elimizdeydi =amma EĞER
İSTERSEK tabii.. buda ilk evvela nefsi emmare denilen,hayvandan daha aşağı olan
tabakalarımızı tanımakla oluyor belki de..ve en aşağısı daima, bir devri daim
döngüsünden, yukarıya en yakın olan yerdir aynı zamanda değil mi?.. belki hiçlik
sandığımız şey-tozlaşmak-PO-bakterileşmekle de bir nebzecik maddi ilimlede anlaşılabilir. .havaya
karışan bir toz zerrresi olmak..ve yeni maddeleşecek bir varlığın ilk yapı
taşlarından birini örmek-inşaa etmek.. ve o haldeyken bile tüüm varlığın
bilgisini kendi içinde taşımak..ne muazzam bir şey değil mi Sevdiğim..bazen
kendimden işte bu yüzden çok korkuyorum biliyor musun.. ya Sen?!..
aslında emreden nefis; sanki artık o hep bildiğimiz aşağılıkistan dünya değil de, cihanşûmül bir varlığın payitahtı olacak bir mavi ledün-i inciye dönüştü ha ne dersin SevdiğimJ....içindeki ışık dışarı sızan yani..ve mercanlarla inciler aslında bitki ve hayvan arasında olup, cemadat içinde insana en yakın olan varlıklarmış..ikisinin de Havva’dan olduğunu Taberi tarihinde okumuştum. biri gözyaşı, biri kanı. ve bir atımlık sudan yaratılmış insan sedefini de unutmamak lazımdır. işte o tek bir toz zerresi nerede olursa olsun, kim içinse, gelir ve annenin nefesinden kanına karışır. gider, o tek bir damla suyu mayalar. artık o bir programlıdır.. mayası madde olan –içinde tüüm unsurlardan bir miktar olan topraki-tanrısal BİR insan adayıdır..daha evvel yok muydu? başlangıçtan beri vardı elbette..üstelik aynı bu edası-haliyle..lakin maddi terkibi henüz yoktu.. bunlar, incinin yetişeceği istiridyenin cinsine de çok bağlı değildi..o kabuklu sadece hamili kart bir taşıyıcı-yakındı-yükü çekendi.. sedefin içine hapsedilmiş bir emanetti artık o..yetim yani..ve üstelik tek yetim.. (KAMİL İNSAN=İNCİ)
İşte Sevdiğim
ben henüz neler yazdığımı, tefekkürlerimde ne kadar kafa karıştırdığımı
okumadım..amma çoook DÖNÜŞEREK değiştiğimi anladım. .asla değişemediğimi ve
değişmek istemediğimi söyleyen beni, öyle olduğum gibi alıp kabul etmiştin
hatırlıyor musun.. işte şimdi bu masalda o halime ancak gülebilirim..biz Senle
okyanusun tam da ortasındaki bir sandalın içindeki aslanla çocuk
gibiyiz..aynı Pi gibi..ruh ve nefsin
savaşı gibi..beden ve ruhun savaşı gibi..kalbi hislerin ve öğretilerek kazanılmış
teorik aklın savaşı gibi..Tanrı ile insanın & Tanrı ile yarattıklarının
savaşı gibiyiz değil mi?..kim kimi yenecek veya kim kimi yiyecek..aynı Alicemgiz
oyunu üstadının tüüm marifetini öğrettiği çömezine darı olup ,horoza(horusRA) dönüşen- çırağı uyanmış müridinin yemi olması misali.. efendide
fena.. bilmiyorum bu yazdığım gibimi ama
çok ağır şeyler bunlar Sevdiğim biliyor musun,çok ağır konular..ve insanın
iğne deliğinden geçmesi gibi, nefis mertebelerinde rendelene rendelene
geçmesi..maddi unsurlardan zorla temizlene temizlene, öğrenilmiş tüüm bilgi
kirlerinden arına arına-yana yana-simya ile kimyanın birleşmesi ile saflaşmak..
damıtılmak.. damıtılmak.. damıtılmak..işte şimdi tüm iğne deliklerinden
geçebilir hakikatinoğlu..BU HALE GELMİŞ BİRİ
ARTIK BELOĞLU-YILANOĞLU(âhi)DEĞİLDİR ..(yani yaratılmış-genetik biri değildir)..O
ARTIK BİR’İN OĞLUDUR gibi, misalidir..(iseviyet)..
Sevdiğim şimdi bir şey yapacağım tamam mı, kızmak yok ama ..tamam. devam
ediyoruz .şimdi Osiris dünyada bedenlendi ve binlerce yıl yaşadığı halde
ölmeyince ve İsis’e de sır ismini bir türlü söylememişti hatırladın mı?.ve İsis,
maddi bedeni artık yaşlanan Osiristen bir çocuk yapmayı diledi..ne yazık ki
malum olay yüzünden bu mümkün değildi ((*balık
ohannesi hatırlıyoruz J.ve bugünkü
papalık –kehanet şapkası tacının şeklini)).ve sonra isis bir sihirle YILANI =DNA=GENETİK=KALITIMı
yarattı.. yılan osirisi topuğundan soktu..zehir çook uzun zamanda osirisi
etkiledi..mesela ben bunu genetik-dna –insanlaşmanın ilk adımı olarak
anladığımı bir daha yazmak istiyorum Sevdiğim ..şimdi bunu anlatabildim mi bilmiyorum amma
devam edelimJ..osiris çok inat olduğundan isise yine sır esmasını
söylemedi ve isis onu kandıramadı.. ama tam bu dünyadan, ahiret hayatının
yöneticisi mavi bedenli çömlekçi-mimar ptah olarak göçeceği vakit, İsisine
jest yaptı veya ona hayatının cezasını verdi de diyebilirizJevlatları için
uğraşmak-hep affetmek-hep fedakar olmak yani..
.. işte osiris, isisinin kalbine sır
ismini Horus olarak üfledi..ve isis
asla bu sır ismi ne yazık ki bilemedi..kalb çocuğu doğan isis, ilk insiye
edilmiş kişi idi aynı zamanda.ve kalb çocuğu derviş horus, ileriki dönemde bir
gözünü amcası Sete kaptırtacaktı..işte o
gözden artık baba Osiris bakıyordu ..aslında tam hikaye bu değil
Sevdiğim..hatırlayalım mı?bir gün ihtiyarladığı için hiç kimsenin sözünü
dinlemediği Osiris çok incinmişti ve karısı olan kız kardeşi İsis de ona şöyle
dedi…”onlara
bakışını kızın Bastet sıfatı olarak yolla”.(oysaki Bastet
de İsisten başkası değildiJ) .ve Osiris bakışını kızı Basted-
aslan(sfenks) olarak onlara yolladı..tüm Mısır kana bulandı-Nil kırmızı akıyordu
ve Basted doymuyordu. Osiris dahi halkına
acıdı ve kızı Basteti durdurmak için Nil’e şarap döktü..Basted içip sarhoş oldu
..babası onu yatıştırıp-eli ile başını okşayarak sakin bir kediye dönüştürdüJ..işte o yüzden RA’nın GÖZÜ
sembollerinde ve antik Mısır taçlarında
akbaba(GÜNEŞ-şahin-Osiris) ile yılan başı(AY-basted -İsis)
vardır. hayatın devamiyeti, diriliği DNA temsili ..biri (OSİRİS=SIR
İSİM=İSMİÂZAM) daima gizli –arka planda kalmıştır..
*ve şunu da asla unutmuyoruz..antik Mısır’daki OSİRİS-İSİS-HORUSRA üçlüsü
gerçekte madde insanını anlatmıyordu.. henüz
madde insanı bile yaratılmadan evvel olan yaratılışın astrolojik evresini ,tabiatın oluşumunu,TÂ-HÂyyün
aleminden olan tasarrufatın tasavvuf ilmini bize anlatıyordu..HOROSKOPU…İLAHİ
NEFES in kadın-İSİSden tecelli ettiğini.. ona anlam verip, vazife yükleyeninse dölleyici KELAM-OSİRİS –Erlik olduğunu..ve bu ikisinden doğan mana, iki cins enerjiyi=RUH
ve NEFİS de kendisinde barındıranda bedenlenmiş halife HORUSRA
olabiliyordu..yani İnsan-ı Kamil ki bu KALP ÇOCUĞUNA DENK GELİYORDU=BismillahirRahmanirRahim...
3 ocak Perşembe.. yollar,yağmur, karanlık, çamur..bilmediğim bir yazlık evdeyiz..Haybabam
anlatıyor, ben görüyorum sanki.. bilmiyorum..az evvel burada devran yapılmış ve
ben yetişememişim. işte gelen adamların bazısının niyeti değişikmiş. o niyete
cevap olarak Haybabamın çoook sevdiği bir dostu, sahaf olan ( karşılıklı galip
anlamındaki ), gelip onlarla ayakta-kıyam bir daire-i devran yapmış.. ve olduğu
gibi öyle havaya yükselmişler ,havada devam etmişler.. çocuk Haybabamın neşeyle
anlattığı şeyi dinleyince, elindeki bir şeyi ona vermek istiyor. Haybabam az
evvel sahafla o işi hallettiklerini ve
bir yere hepsini koyduklarını, elindekini de oraya bırakmasını söylüyor ..çocuk
da o yere gidip elindekini diğer kağıtların üstüne koyuyor..
((*Ve Sevdiğim hatırlatırım.
iki tarafta da daima kadın olarak kalmayı istemiştim unutma lütfen. ama
olağanüstü, muhteşem bişey olayım inşallah ve amin…ben gerçek bir nefsim benceJ.. benim istediğim ve dilediğim hiçbir şey neden
olmuyor anlamıyorum?!..))
mimaride kubbe formları |
kubbe..aynı Kabe ye benziyor
aslında bu kelime değil mi Sevdiğim..kibeleye de tabii.su küpü
..varlık-hakikat..banın
kabı..banın aynası..
4 ocak Cuma.dr. Petersburgdan bana aldığı bir minik hediyeyi
veriyor.. ve orada yazdığı bir yazısını okuyor. çook hoş. bence Rusya beni çok
seviyor.nedenini ise hala öğrenemedim .şimdi tektaştayım. arabici hocama bana taşları ve
ametist taşını anlatabilir mi diye soruyorum..çook kızıyor ve şöyle diyor: ”senin bunlarla ne işin var?!..bunlarla
uğraşmak bidattir..sen neden böyle şeylerle hala uğraşıyorsun?!. .kalbini nurla
doldurup, kalbini parlatmaya baksana.. senin
şeyhin kağıda izinname yazıp benim elime vermeli ve demeli ki: ”bu çocuğun seyrü sülükü
için bu taşları bilmesi gerekiyor, ona anlat” ancak öyle anlatırım”.. yani Sevdiğim taş konusunda
malumat edinme çabam hüsranla sonuçlandı yineJ..
5 ocak cumartesi.. belediyemizin kurs yönetimi beni kudüm çalmak ve uçuş eğitimi kursuna benden habersiz yazdırmış.. ne tuhaf bir rüya ..öyle bir kurs yok ki.. bence benim beynim çook yoruldu..belki de artık dinlenmem lazım değil mi?
*ve net gazetede okudum ki bugün kuzey kutbunda 7.5 lik deprem olmuş Sevdiğim..
Ve masalım için son bir defa efendi google den doğru arama kelimesi ile taşları soruyorumJ..haa!! haaa!!..süper!..hocadan anlatmasını istediğim Arabi hocamın taş hakkındaki yorumlarını birisi yazmış meğerse..hıım..okudum..ve doğrusu gerçekten de bu konu herkesi alakalandırmıyordu ve iyi ki de anlatmamışJ..bana gelince Sevdiğim ,önemli olan benim ne anladığım, ne hissettiğimdi değil mi?..bunu zamanla beraber yaşacağız nasılsa.. bence aynı taş üzerine adımızı yazacağız.. teşekkür ediyorum ve SENİ HALA ÖYLE SEVİYORUM..
*hamiş:40+1 =tüm sistem bununla olur..Sevdiğim kaç sene geçti hala öğrenemedim ne yazık ki..ve bu 41.masalımdan çok ümitliydim,maalesef yine başaramadım..özür dilerim..
nur cihan
05.01.2013
nuralem@hotmail.com