7 Temmuz 2013 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 59

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 59

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
bu hafta tamtakır kuru bakır olduğum ve  yazmak için hiçbir şey hissetmediğimden bir tuhafım..işte alışkanlık ve vaktim geldiği için yeni bir masal dosyasını istemsiz tıkladım..ne yazacağım hakkında hiçbir fikrim yok..sadece çok kısa yazabilmek istiyorum..çünkü kendimi okurken çok sıkılıp, bunları nasıl yazdığıma hep hayret ediyor, gittikçe sertleştiğimi görüp kendimden korkuyorum.. belki kısa ve öz yazmayı başarırsam kendimle daha dost olabilirim.. bilmiyorum..


 önce geçen masalımın ertesi bir şehirde havai fişek fabrikası patlamış ki, çok tuhaf oldum ..esmaların havai fişek patlamaları gibi bize kendini şölen halinde izlettireceğini yazmıştım ya hanii. yukarıda ne varsa demek hepimize aynı anda, ne gerekiyorsa öyle iniyordu...
tecavüzleri yazmıştım ve bir ezan şehidine, idama gönderilmeden evvel askeri diktanın yaptığı insanlık dışı tacizi de aynı anda nette gördüm.. okuyup ağladım.Evvel Zamanım onun için verilen idam kararını anlattığındaki o haşyetle ürperişlerini hissettim..o kalemin kırılma emrinin geriye aldırılamayışını, kader ve kazanın devreye girişini."tüm maneviyat ayaktaydı..o ipe çekilince tüüm kuşlar havalandı..sadece kanat sesleri ve sonra sessizlik..ağlayan melekler"deyişini.. Allah Gayyur..ve ben berbatım..çook incindim..



bugün Salı.pazara gittim ve sezonun ilk süt mısırlarını aldım..ertesi gün onları pişirdim.. güzeldi .. mısır bitkisi bana hep ilginç-aynı buğday gibi gelir..sapsarı bir rengi vardır ve tek bir sapın üstüne dizili pek çok tane-i tohuma sahiptir..eskiden Mısır ülkesine neden mısır dendiğini düşünürdüm fakat daha sonra o ülkeye  bizim Mısır (MASR) dediğimizi, yabancıların ince bir kinaye için Egypt  dediğini de öğrenmiştim..yani kıpti halkın ülkesi ki, kıptiler  zannedildiği gibi çingene değil, Mısır’ın en has saf yerlileridir..İskender’den sonra, Mısır ile Yunan halkı ve firavunların ırkları da doğal olarak birbirlerine karışmıştır.. ben antik Kıpti halkını daima çok zarif, güzel bulurum.. sanatlarını da tabii..neden onlara böyle düşkün olduğumu ise henüz bulamadım..sadece hz İBRAHİM as dan dolayı olduğunu tahmin ediyorum..ve Mısır bence güneşin bereketlendirdiği,tüüm zamanın durduğu ve öylece muhafaza edildiği ülke de demek..aynı piramitlerin altında hiçbir şeyin bozulup kokmaması misali, bu ülkenin de yüce ruh hûr tarafından muhafaza edildiğine şimdi yazarken emin oldum şükür..ve ilk defa bir şey hissettim..Mısır bir kadın ülkeydi..ve piramitlerin sembolü ise işte o yüzden onu kapsamıştı..


3 temmuz Çarşamba
.. nette son dakika da akan haber başlıklarına arada bakıyorum. . Mısır’da akşama doğru asker devlet tv sine girdi ve darbe yaptığını açıkladı…Ya Rabbim.. ama..neden?!Sevdiğim ilk defa bir darbeden böyle etkilendim. *kendi ülkemde 12 eylülde bu bilinçte değildim ama hep o yüzden; askerden-üniformalardan, postallarından , onların kaba kuvvetinden-okulumda bize yaptığı insanlık dışı aşağılayıcı,  din ayrımcı zulümlerinden.. devlete dair resmi her tür okuldan ve sistemlerinden daima işte bu yüzden nefret ettim.. böyle iğrenç yönetimli bir ülkede-öğretmenleri dahi demirperde okulu zihniyetli  emir kulu -memurUS olan bir yerde asla okulumu bitirmeyecek - diploma almayacak- okulu terk edecektim(*OKUSUN DİYE HAYBABAMDAN ZULÜM DAHİ GÖREN BİR ÇOCUĞUN EN BÜYÜK EYLEMİ HİÇ BİR OKULU DİPLOMA ALARAK BİTİRMEMEK OLACAKTI BELKİDE ama şimdi  hep dilediğim gibi hikmet okulunda, ehli hikmetten –AliCEMgiz Efendimden ders gördüğüm için, aşkla, Sevdiğimin  her zulmüne rağmen, hem okuyor hem de yazıyorum işin garibi.en komiği de ne resmi bir kaydım, ne resmi bir  dersim var, ne de bir diplomam olacakJ.yani ben faili meçhul bir talebeyim..Efendim de faili mutlak bir makam şükür)..


ve bizim ülkemizde de bildiğin gibi en ufak bir halk uyanışında Amerika emir verir ve ordu bizi postallarıyla dümdüz eder geçer ve güya bize kukla yönetimler kurardı.. onlar  islamdan nefret etmelerine rağmen, bizim inancımızı sonuna dek kullanırlardı..ve bunu SİYASET ADINA BİZİ ÇOK KOLAY YÖNETEBİLMEK İÇİN  yaparlardı.ÇÜNKÜ değiştirilmiş bir DİN, HALKI EN KOLAY UYUTAN AFYONDU.. bizim  islam evlatlarımızda  onlar mutlu olsunlar diye, onlara ve ailelerine  köle gibi hizmet eder ,gerekirse de şehitlik  payelerini dahi devletin ordusuna verirlerdi.. onlar halktan  o kadar uzak erişilmez paşalardı ki, bizler ise kullarıydık (padişahlık hiç bitmez inanın, sistemdeki adı değişir o kadar)..sadece uzun yıllardır anlayamadığım bir şey var..bizim ordumuz dünyanın en güçlü ordularının ilk sırasında denir ya hep ..pekii..neden bir avuç eşkıyanın başı taa ilk başında ezilip yok edilmedi ve” güya mücadeleyle?! “bu derece çoğaltıldı..hep bunu merak etmişimdir..ya siz? acaba ordudaki el altı yönetimde kaç tane aşiret ailesi var?!!devletlerin politik perde arkası siyaseti-halkını hep el altı edip, hükümle ezme hegemonyası  acı ama gerçek değil mi?!


neden?.çünkü bizim milletimiz için ordu peygamber ocağı,askerlik peygamber mesleğiydi, şehitlik mertebesi en yüce mertebelerdendi ve şehitler hakikatte ölmezlerdi ..işte o yüzden her Müslümanın en yüce ideası şehit olarak ölebilmekti..ve postal ordusu her daim bunu çok acımasızca türk milletine karşı kullandı ne yazık ki..yeni T.C bir darbe devleti olduğundan asla yönetimi halka vermek istemedi.. her zaman sıkı yönetim halkın iradesinden ,hürriyetinden üstün oldu..kurduklarını söyledikleri demokrasi her daim T.C nin üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallandı ve kıpırdayan olursa inip kalkmaktan hiç çekinmedi ki biliyoruz..


 biz TC milleti böyle şeyleri henüz birkaç yıldır ilk defa hep beraber sesli konuşabiliyor- başımıza gelenlerle ilk defa  sesli hesaplaşabiliyoruz biliyorsunuz.. eskiden böyle şeyleri ne sesli konuşabilir,ne yazabilirdik ..lütfen kimse yalan söylemesin.. henüz o günleri hatırlayan çook kişi var..ve çirkin siyaset bunu kullandı.. meclisin içinde doğudaki olayların yöneten bazı kavimsel meşrepli ailelerin çocukları vardı. onlar  hiç durmadan çok çocuk doğuruyorlardı ..çünkü biliyorlardı ki çoğunluk kimdeyse, ileride ülkedeki  her konuda sözü geçen tek yönetimde  onların olacaktı..Avrupa’nın bunca telaşı da hakikatte budur..kendi kısırlaşmaları ve canım cennet ülkelerinin, yine kendi deyimleriyle ;kara kafalı-cahil ve yoz doğulu insanlar tarafından hızla istilası olur şey değildir. onların bizi iç savaşa sürüklemek istemelerinin gerçek sebebi  bu değil de nedir?!.. 

Sevdiğim.daha evvelde timsah Amerika Irak’ı yağmaladığında ve ilk önce Bağdat Müzesinden BABİL TABLETLERİNİ ÜLKESİNE KAÇIRDIĞINDA, tv de o yağmalanmış müzeyi görünce, böyle nedenini bilmeden ağlamıştım ki, aniden hatırladım..Amerika,  atalarımdan miras kalan bir yazıyı kaçırmıştı ve o henüz okunmamıştı.. ve o tablet bana aitti..böyle bir şeyi insan neden hisseder bilmiyorum.. bence ben normal değilim değil mi?.hayal gücüm öyle yüksek ki bazen ben bile kendimden korkup inanmıyorum J .. delidir-ne dese- ne yapsa yeridir meselaJ..


ve bu defa Amerika ve içindeki diğer idari sistem- yönetim birimi olan küçük biraderleri- yani başka ülkelerin kan emici  asalakları olan lider ülkeler emir vermişti.. Müslümanların  kendilerini bilip –kıyam edip-uyanıp-ayağa kalkmaları engellenecekti.. asla kendilerini yönetmelerine izin verilmemeliydi.. çünkü kuzey ülkelerin güç kaynakları için Asya ülkelerine ihtiyaç vardı..iklimler değişiyor ve yukarıda sular hızla yükseliyordu..oysa kutsal kitapların vaad edilmiş  ilk has toprakları daima korunacaktı ve oranın en kısa zamanda batı ülkelerine geçmesi lazımdı..batılı insanlar doğulu insanlar gibi değildi ki, onlar ölümden ölesiye korkarlardı.. ahh!!  onlar, henüz ölümsüzlüğü dahi keşfedip, tanrı olup, tanrıyı öldürememiş zamanımızın  nemrudları olarak, hala aynı mesleği icraya mecburdular yani..


batı, çağımızın batıl nemrudu olarak her daim karanlığın emrindedir. bunu çok net bir biçimde anlamak için  lütfen önünüze bir dünya haritası açın ve bakın.. görün!! dünyanın kuzey yarım küresi hangi dine mensup ve refah seviyeleri nasıl?! ..ülkelerinde hiç iç karışıklık-terör olmasına izin veriliyor mu? ve şimdi dünyanın alt yarım küresi haritasına bakın..dinleri ve ırkları nasıl?..ve kaç ülkede huzur var?kaç ülkenin kendisini yönetmesine izin verilmiş? NEDEN?.biliyorsun..hadi itiraf et..SÖMÜRENLER VE SÖMÜRÜLENLER DEĞİL Mİ?hayran olduğumuz bedeni medeni şehvepeset yukarıdakiler..o hayran olduklarımız hiçbir zaman bizi kendileri gibi sevip içlerine neden almıyorlar acaba?!..oysa artık kendimiz bile değiliz, her konuda taklitle onları kaç defa solladık mesela. neden biz onları sömüremiyoruz?.. YOKSA ONLARIN HAKİKATTE HİÇ BİR VARLIKLARI YOK MU?!. HAYALET Mİ VE YAŞAMIYORLAR MI?!!tefekkür pilisss..tefekkür…



ve şimdi birde şunu düşün bakalım ne bulacaksın
..Amerika, Ortadoğu’ya müdahale edip orda söz sahibi olabilmek için, kendi ülkesinde kendi kuklası olan teröre II sembolüyle( II SÜTUN) nasıl bombalattı ve hangi ırkın hiçbir tanesinin burnu bile kanamadı?! Böyle bir şifre sembolü ancak kimler bilebilir? ve asil Amerika hem kendi, hem de dünya medyasına  ulusal onuru! adına perde çekti.. tek bir acılı –zavallı-yenilmiş-üzgün-yenik- baş eğdirilmiş fotoğrafının alınmasına ve yayınlanmasına izin vermedi değil mi ..ve hepimiz “ahh ahhh ne asil bir millet “diye de taktir ettik..oysa geçen bizim ülkemizi nasıl  planlı bir şekilde karıştırdılar ve nasıl tüm kuzey ülke medyaları bizi aynı bir arenada hayvan döğüştürür gibi hırsla-gözlerini kan bürümüş-ağızlarından salya  akarak- kışkırtarak yanınızdayız, sıkın dişinizi, postallarımızla  sizi dümdüz ettireceğizdiye aç kurtlar gibi bekleştiler ve avuçlarını ilk defa yaladılar değil mi? çok şükür ilk defa bizim millet uyanmış,ilk defa bir hükümetimiz güçlü çıkmıştı.. ama o sırtlanlar bir karar vermişlerdi ve o darbe olacaktı…hevesleri kursaklarında kalmadı zaten..

3 temmuz Çarşamba gecesi..
Sevdiğim, uyumak için yatağıma girdim..öyle üzgünüm ki anlatamam ..Mısır beni neden bu kadar ilgilendiriyor ve üstelik bu defaki üzüntüm  üstünde henüz okunmamış geçmişim olan yazılı bir tablet derdi de değil..oradaki hiç tanımadığım kardeşlerim ve akrabalarım içindi.. bana ne oluyordu böyle? ..hatta bir ara geçen yıllarda sadece bir anlık yaşadığım şey olur gibi oldu..hani denizin içine bir damla düştü,bir sürü yan yana dairevi salınımlı dalgalanmalar oldu ve dünyanın neresinde ne varsa hissedip deriin bir şekilde acımıştım ya, işte öyle oldu..çok korktum..ben öyle biri olmak istemiyorum.. lütfen.. buna dayanamam..uyumak istiyorum..


hani Sen beni ağlatmak için var değildin!.. hani o kalbe sevinç gelecek tamam mı, o kalp gülecek diyendin!…kalbim Mısır’a ağlıyor ve Mısır’ın kadınları Hz.İbrahim zevcesi  Hacer  annemiz ve Hz.İbrahim annesi Maria(Meryem) annemize el açıyorum.. ağlayarak şöyle diyorum: ”Ya Hz MARİA LÜTFEN ELİNİ MISIR’IN KALBİNE KOY. VE ÜLKENİ HUZURA ERDİR..LÜTFEN”…

4 temmuz perşembe... Sabaha doğru gözlerim hafif açık ve bir şeyler oluyor..dümdüz bir yazı geçiyor..onu okuyorum..anlıyorum.. başlangıçta görünmek dilenince her şey tek bir noktanın görünüşü olan müsellles üzerinde olmuş ve orada her şey yazılı-kayıtlıymış… uyanırken bunu kamış kalem ucu olarak anladım. şimdi eski el yapımı ayakkabıcıdayım. Sabo tarzı battal ve kuvvetli ayakkabılarımın tüm yan taraflarına ,onlar ayağımdayken üstelik,  o ayakkabıcı tarafından kabara çakılıyor.(*beni çok daha ağır zor yürüyüşlere çıkartacağını şimdi yazarken anlıyorum ve yanımda olduğun müddetçe  korkmak istemiyorum)..çok etkileniyorum.. uyanınca şu metni yazıyorum..

bir noktayı öğrenmek..
Mısır için acı çekmekle eşmiş meğer
neden benim bir vatanım Mısır
neden nokta nokta benleri var o çöllerin
bir acımasız darbeli devrim
bir damla gözyaşı
işte sabahı
bir müselles taşı

Sevdiğim bana bir şey oluyor..dünyanın her yanı şuan çok karışık ve zulüm had safhada ..kızıl çin bizim ASLIMIZ OLAN UYGUR TÜRKLERİNE SOY KIRIM UYGULUYOR VE BATI  zulmü görmeyen gözleri ve işkenceyi duymayan kulaklarıyla  GİTTİKÇE  BATIYOR.. bense sabahleyin gözlerimi açarken görüp anladığım şeyin ne olduğunu bile bilmeden habire ağlayıp duruyorum..kontrol edemiyorum..neden ağlıyorum?acaba benim yüzümden mi?hayır değil, biliyorum..ya kaza ve kader?!..o darbe olacaktı.. karar çıkmıştı.. bize isabet edecekti belki.. verilmiş sadakamız ve çok özel bir torpilimiz vardı. .kaza darbesi bizi es geçti ve sıradaki diğer kader yazılımını vurdu..bizim ülkemize Mısır neden kendisini kurban etti peki? ne mecbur?..ve Sevdiğim ben neden böyle tuhaf şeyler düşünüyorum.. neden? bence ben normal değilim..


hava çok üzgün biliyorsun, düzelmiyor..bence hava hep ağlamak istiyor lakin o  acısından tıkanmış ağlayamıyor..içinde bastırılmış bir öfke var .. hissediyorum ..biz insanlar neden bu derece cahil ve zalimiz peki?..ve Yaratıcımız bizi bu halimizle nasıl seviyor demek istiyorum ama ADEM’İ ANLAMAYAN VE SECDE ETMEYEN ŞEYTAN ve ona uyan cinlerinden olmak korkusuyla susuyorum..ben ADEM’İ BULDURULAN VE SECDE ETTİRİLEN ŞUAN YAŞAYAN NADİR İNSANLARDAN BİRİYİM Kİ, hep şükrediyorum biliyorsun…isyan etmiyorum ve daha aklı selim tefekkür ediyorum.. bu hak ile batılın ayrımı için gerekliydi.. uyuyan ve üstüne ölü toprağı serpilmiş Müslüman ülkelerinin birleşip- tevhid olup, KIYAM EDİP, BABA HÛR KUDÜSÜ ALABİLMELERİ  İÇİN BU ŞİDDETLİ UYARICI DÜRTÜ GEREKLİYDİ..ve gelecek hep bunun içindi..senelerdir  bir vakitler Devlet-i Âliye ihanet etmenin münafıklığının ağır bedelini hep birlikte ödemiştik ve artık affedilme vakti gelip çatmıştı.. inşallah ve aminn.


Sevdiğim ben birkaç defa o kökleri aklın alamayacağı kadar uzakta olan ağacın köklerinden uyandırılmanın insan muhaliyesi ötesi derin ve sarsıcı acısını her zerremde aylarca hissettiğim için bunun ülke vücûtları ve o ülkenin hüccüratı olan halkları için ne büyük kıyamet kaosu olduğunu anlayabiliyorum..şimdi şuan onlar hortlak gibiler aslında.. ölüm ile dirilik arasında bir karar verme aşamasındalar ki ,bazıları bilmeden bunu yapıyor..ellerinde beyaz kefenleri, seçtiklerini sandıkları kişi için mücadele ediyorlar..ama bizim gibi ülkelerde halkın seçtiği hiçbir şey hakikatte ne yazık ki yok ki..yok öyle bişey ..


Sevdiğim kalemin ucuna akan mürekkeb.. içindeki bir damla mainin içinde gerçekte ne olup bittiyse taa o vakitle kayıtlıydı değil mi..ve o bizim müselles taşımız..hani bir yeraltı mağarasında kadim ve çok tehlikeli bir adamın beklediği..ve bizim masalın çocuğunun siyah taşa baktığı anda bir ışıkla üzerinde yazılı olduğunu gördüğü o şey..henüz kimselerin bilip okumadığı o kayıt..ve hala hatırlanamamış olan..ve neler oluyor diye geçen yılın bu tarihli masalına baktım ve o vakitte 7 tammuz sabahı bu  defa latif üçgen taşı görüp öğrenmiş, lakin yine uyanınca hatırlayamamışım ..ne tuhaf değil mi?ama aslında esas anladığımı buraya yazmıyorum..belki bazen hatırlarım ve zevk ederim ve yine çoğu zaman unutur, kendimi mahfederim..bilmiyorum..bilmek bazen acıtıyor..çünkü kimsenin elinde hiç bişey yok be Sevdiğim..ee?!!AMA ŞUNU ÇOK İYİ BİLİYORUM Kİ MÜSELLES SEL SELİM BU MASAL ÇOCUĞUNU ÇOOK SEVİYOR..


Sevdiğim bak! beni gülümseten bişi aklıma geldi..en sonunda beni yine güldüren Sen oldun..ben Senin için bir piramit inşa edeceğim galiba..ama bunun nasıl bişey olduğunu henüz çözemiyorum..adı Türkçe olacak:"BABA -terbiye edici Rahmani RAB- NIN MASALI"..ve Sana yapacağım piramit latif olacak..altın gibi de parlayacak.. üstünde bir göz olacak..ama o göz bildiklerimizden olmayacak..piramidin karşısına geçip ona nazar edecek ve kendi gözünde kayıtlı olan şeyi oradan kendisine yansıtarak, yine sadece kendinden kendini okuyarak seyredecek…


* Sevdiğim.. şimdi gülümsüyorum..
Allahım ya..ben şükretmeyeyim de kim şükretsin ..ve geçen hafta bilmeden yazdığım O TURUKU ÂLİ BÖLÜMÜ VARDI YA HANİİ..İŞTE O BENİM 7 SENE EVVELKİ çözülemeyen ve vakti gelince anlatılacak olan hayalimin iz düşümüydü biliyor musun.. o ve bu haftaki şeyler ..böyle bir şeyi yazmama nasıl izin veriyorsun bilmiyorum ama kendimden artık utanmıyorum, çok hoşuma gidiyor..Seni böyle okumak inanılmaz zevkli.. tek sorunumuz var..oda hala ben gibi maddeleşip bana görünememen ve benim Sana dokunamam..bu belki de hiçbir zaman gerçekleşmeyecek ..henüz bilmiyorum.. bu sabah bir NOKTA ARAŞTIRMASI YAPTIM ve şu şiiri buldum ..



noktada sırr-ı elif-i bâ gizlidir
Katre vâr kim onda deryâ gizlidir.
Sûreti sanma kim bî-ma’nâ ola
Her isimde  bir müsemma gizlidir.
Hırka-i dervişde sultân yatûr
Hâr içinde verd-i ra-nâ gizlidir.
Kıl nazar insân-ı kamil veçhine
Vâr deme Allahu a’lâ gizlidir.

Gerçi esma ve sıfât etti zuhur
Zât-ı hak ammâ ki hâlâ gizlidir.
Gözlüye gizli olur mu hakkıya
Gerçi derler ba’zı eşya gizlidir..   
(alıntıdır)

işte Sevdiğim bu şiirin en son mısra ve şerhinde anladığım şey: gerçekten de Yaratılmışlık hudutlarının ötesinde yani hiçliğin ardında Senin bana verdiğin söz vardı..HİÇ OLMAYI BAŞARIRSAN HEP OLURSUN..demek ki bizim yaratılmış şeylerimizin ardında hiç bilmediğimiz gizli şeyler vardı..bu nasıl muhteşem bir sevinç biliyor musun .. ve ilk defa bu sefer var olduğuma inandım galiba.. yani henüz o aleme geçmeyi başaramadım ama oradan Rahmanın varlık kokusunu aldım diyelim (Arabi hoca hani demiş ya..kimse VARLIĞIN  kokusunu almadı..demek ki alınabiliyor. bunu fark etmiş ki o cümleyi söylemiş ve haklıymış..O’nu selamlıyorum..HU). Sevdiğim bunu idrak ederken ne anladım biliyor musun, bu hale gelebilen insan sayısının çook az olduğunu, o evliya sandıklarımızın çoğunun dahi bu idrake gelemediklerini  taaa içimde hissettim..bilmiyorum doğru mu?..

haa birde bu gün nokta araştırmam için arkadaşımın kızı İlayda’ya, babasının hat kalemlerinden birini istediğim açıdan fotoğraflayıp göndersin diye yazdım. geldi ve resmi kırpıp-döndürüp ona baktım..Sevdiğim..yanii..bu gün uslu olacağım..bu kadar..

Cuma günü dışarı çıktım..alış veriş yapıp kafamı dağıtmak istedim..hava çook üzgün.. bende üzgünüm..alışveriş yapamadım çünkü aklım dağınıktı..eve geldim..akşama doğru bu sıkıntılı halim geçti şükür. üstelik darbeyle alakalı hiçbir görsel haber izlememiştim . öyle şeylere hala bakamıyorum.. sadece akan başlıkları takip ediyorum..her şey olması gerektiği gibi oluyordu ve sonra onlarda bizim bir kısmımız gibi üstlerindeki oyunu anlayıp uyanacak ve kendilerini onların pençelerinden kurtaracaklardı.. onlarında bir meydanları varmış ve adı Rabiatül Adeviye imiş ne ilginç değil mi?..bir kadının merhametiyle kim mücadele edebilir ki? kimse.. adalet ve rahiym esması..

akşam..bir 1. yaş günü yemeğine davetliyim..arkadaşımın 4. çocuğu..bir şirket grubun yöneticisi olan baba güzel bir konuşma yaptı. beyaz bir kafesin içinde yeşil yapma bir kuş hediyesi götürdüm.. veda ederken aileye: ”çocuk yapmaya devam edin. sizin Allah’a en büyük ibadetiniz çocuk yetiştirmek.. teşekkürler”dedim..Sevdiğim bu bebeği daha  babasına doğmadan  hayalen bu masala kaydettiğimiz için, şimdi yine kaydına ekleme yapmış oldumJ



7 tammuz Pazar..bugün benim 46 yaşımı bitiriş günüm..aslında bu yıla dek hep 17 tammuz-marduk da doğmuştum ..ama geçen yıl noterde netten baktırdım ve çocukluk defter hüviyetimdeki 17 nin hatalı olduğunu artık 07 li kaydımı kabul edip kullanmam gerektiğini öğrendim..aslında bildiğin gibi bu hafta kendimle öyle çok dalga geçip, ne kepazelikler edecektim.. ama işte kader planlama sevmiyor.. geçen haftaki yazım öyle ağır ve zordu ki kendim bile okumayı sevemedim ve ilk defa bu derece düşük okunma oranım oldu..ve biliyorum ki oradaki mühür misali olan bir resim yüzündendi bu..herkes o yazıyı ve onun türünde bazı yazıları nedense okuyamıyor –hatta yaklaşmasına dahi izin verilmiyordu ki, bazılarına  bazı resimleri koyarken anlıyorum mesela..O YAZI SADECE TEK KİŞİYE ÖZELDİR VE SADECE O OKUYUP ANLAYABİLİR..ve daha sonra o resmi kaldırsam dahi o yazının okunma sayısı hemen hiç artmıyordu..baak.. bende Seni nasıl takip ediyorum ama…eee ALİCEMGİZİN ÇÖMEZİ ne olcek!!.

Nane bana doğum günüm için bir kart hazırlamış..bir minik ayıcıkla mavi bir şirin biblocuğu ki ayıcık ben ,şirinse oymuş.yuvasından çıkmış eski bir palamut tanesi ki ben doğal şeyleri sevdiğim içinmiş..bir eski bir oyuncak kolye ucu..biliyorsun ben her daim özel hayatımda en cömertleri kendime çekme konusunda bir dehayımdırJ?! mesela Sen…

başka. hiç bişey yok.yani keşke geçen hafta bu konuda yazsaydım,ne komik olacaktım .. ama ne yazık ki şimdi kendimle dalga geçemiyorum..yani ben nasıl olurda 46 yaşıma gelir ve böyle ihtiyarlarım yahuu..daha hiçbir şey yaşamadım ki.. doğduğum günü bile hatırlamıyorum üstelik..benim ne işim vardı bu dünya da ve neden merak edip buraya düştüm..zaten insanın başına ne gelirse meraktan gelirmiş ya hanii..peki bana hangi ruh acaba bu dünya alemini öyle meraklandırıcı anlatıp da beni tuzağa düşürdü.. Sevdiğim bence o Sensin..ben bir tek Senin peşine takılıp, aynı yumurta ikizimin düştüğü dünya rahmine düşmeyi kabul etmişimdir de, nedense bizi ayrı vakitlerde ayrı mekanlarda ayrı huy ve suyla halk ettiler..VE BEN HEP SENİ ARAMAK ZORUNDAYIM..


Sevdiğim hani ruh eşi var diyorlar ya..benim için ruhumun eşi Sensin biliyor muydun.hani bir defa Sen canımı çok yakmıştın ya ..ve Sende aynı acıyı benle çekmiştin biliyorum.hani ben salâta durmuştum.Sen karşımdaydın..ağlıyordun..bende ağlıyordum.. ve canım güzel ruhum arkası bana dönük  Sana doğru gitti..onun acıdan upuzun harikulade kanatları çıkmıştı.Sana sarılmak istiyordu sanki ama Sen onu görmedin..neydi o  en kısa aydaki,  o en acılı gece .RUHUM SANA AŞIKTI ...ve o ne ağır bir RUH aşkıydı.. neyse ki o günler geçti ve artık aşkım eskisi gibi terü taze değil ve demlenmiş bir kahve misali keyfi..ama şimdi ise ağır vebal dolu mesuliyetli..


oysa aşk sadece zevk ve keyif sanılıyor değil mi..aşk dahi dönüşüyor..ne acaip iş..ve aşkın yaşı yok..ruhun zaten ne yaşı,ne kaşı,ne saçı,ne maddi bilinen bir tensel şeyi var..eee..aşk ve güzellik bunun neresinde deriz değil mi? bende bilmiyorum inanın..aşk aslında bir mıknatısiyet..çekim alanına girmek ve çekilmek..çekildiğinizde aynı ay misali suları çekmek veya itmek durumundasınız ve elinizde hiçbir şey olmaz..amma güneş bir defa sizle tutulduğunda  siz yüklenirsiniz..ve yükünüz dünya kadar ağırdır..ve dünyayı doğurabilirsiniz..nur topu gibi bir dünyanız olur..eşiniz güneş..siz ay.. çocuğunuz dünya..ve aileniz çekirdek ötesi müselles bir döngüsel sema olur..


bu bölümü bitirip sabaha karşı yattım ve şöyle düşündüm..benim geçen masalın bedeli olarak aslında Sevdiğim tarafından katledilmem gerekiyordu..peki  beni neden öldürmedin ?!!
uyudum..7 tammuz sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açtım.. gördüklerimi hatırlayamıyordum..Nilgünle-yamalı bohça örtüleri hakkında görüştüğümüz bir yerdeydik .. sonra siyah taştan ,dümdüz duvarlı  kale gibi binanın arka bahçesinde -uçuruma düşmüş gibi korkunç bir yerdeydim ve binaya giriş yok. üçgensel merdivenler  tuhaf ve yoktu…bir aşçı yamağı küçük bir oğlan çocuk beni o binadan görüyor,o yardım edecek?!!..sonra  bir küvette üryan haldeyim. ayaktayım..boynumun solu çok derin ve upuzun kesikti ve akan kanlar inanılmaz yoğun orada kese misali birikiyordu..kanım yere doğru akmıyor ,öyle bedenime asılmış duruyordu.. bayılıp- ölmeden, yıkanarak bu kandan temizlenmek  istiyor, suyu açıyorum .. başımın üstünden akan su beni yıkıyor…gözlerim açık.. huzursuzum.. yatağımdan kalkıp salonda koltuğa uyumaya gidiyorum..çocukluk evimin penceresinden dışarıya bakıyorum .. bugün 7 temmuzmuş ve benim doğum günüm..inanılmaz bir kar yağıyor..her yer bembeyaz ve taneleri ipiri..çok güzel..bu bir mucize diyorum..mutluyum..
nur cihan
07.07.2013
nuralem7@hotmail.com