MUHAMMEDALİ & HASENHÜSEYN=Hz.FATIMA…..
"etimi ye ,kanımı iç" diyen,bedeni kılıç yaralarıyla dolu olan şehit sahabi için..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. yazılardaki konuların gittikçe derinleştiğini fark ediyor; arada korkup, kendim dahil hiç kimseye bir şey söylemiyor, gidişattan hayretten hayrete düşerek susuyor ve yürümeye dikkatle devam ediyorum.... biliyorum ki, ben dahil çok az kişi bunları anlayacak..o zaman kalbim ferahlıyor, yola devam için hevesleniyorum..zor bir şey 1001 esma için, 1001 masal yazmak..belki de daha fazlasını hayal edip, bu devrin ŞEHRİYÂR’i için onu güncellemek..Sevdiğim, bazen kendimi kontrol edemeyip yazarken, fazlaca haddimi aşmayı bırak, tüm sınırları ihlal edip duvarları çökerttiğimin de bilincindeyim.. buna neden izin verildiğini artık düşünmüyorum. Evvel Zamanımın dediği “ezelden izinlisiniz ”(dilediğini söyle, yaz, yap)?!! tüm bu nakti izinden esas anladığım şeyse; aslında ne kadar sınırları keskin hadlerimin olduğu, bana ait hiçbir şeyin olmadığı, her şeyimin kabzedildiğiydi.. hafızamın, kalbimin, harflerimin, üstelik bedenimin bile bana ait olmadığını seyrederken, bazen kendime gülümsüyor ,acıyarak hüzünleniyorum.. bu alemde neyin kavgasını verdiğimize ve hala neden bunca hırs, kin vesairenin bizi yaralamasına izin verişimize ise şaşıyorum.
ne kadar yüksek ruh
olursak, bir daha ki turda; bir o kadar zor ve karışık esmaları deneyimlemek
için can atacağımızı ise çoktan öğrenmiştim(*lütfen!! Reankarne olmayı
anlamayınız)..aslında bu, cilve-i rabbani naz makamı, sevgiliye sunulan
yeni bir mektup, yeni bir kendisini bilme kitabı idi…ve lisan henüz bu ilmi
anlatabilmek için izinsiz,üstelikte ham.. yoksa kalbini sökerlermiş…..
Sevdiğim..geçen
masalımı asıp ,yatağıma gittiğim geceyle yolumuzu açalım mı?
3 kasım pazar.. gece yatarken bacağım ve bedenimdeki rahatsızlıktan dolayı ağlıyor ve en yetkili salavatların sahibi baş tabibimi talep ediyorum(*buna iznim olduğuna inanıyorum. çünkü ben, bedeli ve mihri,kağıda yazılmış bir hilye olanım).. bu sağ yanımdaki rahatsızlığın, uzun seneler evvel bir gece,maddi bedenimin üstünde uyuyan latif bedenime ,latif doktorlar tarafından nasıl verildiğini hatırlıyor, ağlıyorum..bunu bana yaptılarsa, beni iyileştirebilirlerdi ama hala bunu gerçekleştirmiyorlar.. sonra, o işlemden sonra ihtiyar bir kadının yerdeki kumlara elindeki ince bir tahta çubukla daire çizişi yakazasını tekrar gözlerimin önüne getiriyorum.. susuyorum.. bu benim imtihanım.. kendimi tanrı hissetmemem ,acziyetimi bilmem için olan defolarımdan.. yaramazlık yaptığımdan çekilen iplerimden sadece birisi yani. kırgınım..uyumak üzereyim ..
3 kasım pazar.. gece yatarken bacağım ve bedenimdeki rahatsızlıktan dolayı ağlıyor ve en yetkili salavatların sahibi baş tabibimi talep ediyorum(*buna iznim olduğuna inanıyorum. çünkü ben, bedeli ve mihri,kağıda yazılmış bir hilye olanım).. bu sağ yanımdaki rahatsızlığın, uzun seneler evvel bir gece,maddi bedenimin üstünde uyuyan latif bedenime ,latif doktorlar tarafından nasıl verildiğini hatırlıyor, ağlıyorum..bunu bana yaptılarsa, beni iyileştirebilirlerdi ama hala bunu gerçekleştirmiyorlar.. sonra, o işlemden sonra ihtiyar bir kadının yerdeki kumlara elindeki ince bir tahta çubukla daire çizişi yakazasını tekrar gözlerimin önüne getiriyorum.. susuyorum.. bu benim imtihanım.. kendimi tanrı hissetmemem ,acziyetimi bilmem için olan defolarımdan.. yaramazlık yaptığımdan çekilen iplerimden sadece birisi yani. kırgınım..uyumak üzereyim ..
gökkuşağının üstten görünüşü |
az sonra; boğazımda - şah
damarımda sol elim vardı.. sol baş parmağım, sol orta parmağımla birleşmişti.. şehadet parmağımsa,
ikiye bükülü bir halde, şah damarımı sanki gıdıklıyordu..bunu o kadar hızlı ve anormal hafif-latif bir zarafetli bir hisle yapıyordu
ki; parmağım benim olmasına rağmen, onu kontrol edemiyordum. .bu nasıl bir
dokunmayan dokunuş Ya Rabbim. salavat getiriyorum.. sonra,sol yanımda ya hanii, şüpheye düşüyorum..bu
şeytan mı acaba?. BEYNİME GÖNDERDİĞİM,ilk yanılmaz İLHAM-I RABBANİ HİSSİM olan ruhumun sesi; ŞİMDİ BEYNİMİN İKİ
LOBU ARASINDA- snaps snaps ateşleri altındaydı..yanii, çıkarımcı düşüncelerimin
fitnesi, ana
bilgiyi çalarak onu yorup, deforme etmeye çalışan şeytani fikrime, fitne ateşi yolluyordu.. istem dışı olarak, şeytanımı salavatla kovuyordum..
böylece beynimin(kürsü) buruclarından atılan
oklar, ARŞ-I RAHMAN OLAN GÖNLÜMÜZÜ
KAPSAYARAK KORUYORDU ..sonra, sağ elimi boğazıma getirip aynını
yapmaya çalışıyorum.. hayır! bu el de benim elim ama aynı el değil..heyyy neler oluyor
yine.. salavat devam ediyor..
Sevdiğim,
bu olağanüstü hali yaşarken çok şey düşündüm..ilk
aklıma gelenler şunlar:1. BEN SİZE ŞAH DAMARINIZDAN DAHA YAKINIM..
2.si geçen masala yazdığım “ben istersem harflerimi öyle bir dizerim ki sizi boğazınızdan yakalarımJ?! “ edebsiz sözüme, bir had bildirmeydi..yani diyordu ki:” parmağımı şahdamarına koyduğumda neler yapabileceğimi düşün ve Senin kanında gezen kim?”..ve birde esas şunu anladım.. belki öyle anlamayı kalbim istedi.. şifayı gerçekleştirdim ama maddi bir delil uygulaman lazım,buda senin için şu sıra en korktuğun şey ,sülükle kan aldırmandır.. muharrem ayı, kan,delil.. anlamam için lazım.. sabah.. korkumu yeneceğim..arkadaşlarım başardı ,her zamanki gibi en sona kaldım.. kandan çok korkuyorum.. sülükten daha çok..off. off..telefon açıyor: ”pazartesi gelebilir miyim?” diyorum.. Aliye Hanım J: ”hayır ,bugün zilhicce aynının son günü..ikindileyin muharrem giriyor. biz dolunay ertesine dek asla sülük tedavisi yapmayız ,ya şimdi gelin veya başka bir zaman, size bağlı “diyor..çocuk :”düşüneyim. başarırsam geleceğim” diyor..
2.si geçen masala yazdığım “ben istersem harflerimi öyle bir dizerim ki sizi boğazınızdan yakalarımJ?! “ edebsiz sözüme, bir had bildirmeydi..yani diyordu ki:” parmağımı şahdamarına koyduğumda neler yapabileceğimi düşün ve Senin kanında gezen kim?”..ve birde esas şunu anladım.. belki öyle anlamayı kalbim istedi.. şifayı gerçekleştirdim ama maddi bir delil uygulaman lazım,buda senin için şu sıra en korktuğun şey ,sülükle kan aldırmandır.. muharrem ayı, kan,delil.. anlamam için lazım.. sabah.. korkumu yeneceğim..arkadaşlarım başardı ,her zamanki gibi en sona kaldım.. kandan çok korkuyorum.. sülükten daha çok..off. off..telefon açıyor: ”pazartesi gelebilir miyim?” diyorum.. Aliye Hanım J: ”hayır ,bugün zilhicce aynının son günü..ikindileyin muharrem giriyor. biz dolunay ertesine dek asla sülük tedavisi yapmayız ,ya şimdi gelin veya başka bir zaman, size bağlı “diyor..çocuk :”düşüneyim. başarırsam geleceğim” diyor..
Sevdiğim..
böyle şeylerde düşündükçe vesvese kurup hemen vazgeçtiğimi bildiğimden,
düşünmeden sadece uygulamam lazım geldiğini anlıyor ve hazırlanıyorum.. zilhicce ayının, en son davet edilen hastası benim..Aliye
hanım, hz Abbas’ın soyundan,Fakirullah
hz torunuymuş.. ona bu mesleği Ukraynalı, sonradan islam olmuş bir dr hanım
öğretmiş.. her şey tek kullanımlık, gayet hijyen.. başıma siyan bir şal koyuyor
,onu peçe misali aşağıya kadar indiriyorum.. şalımı açana dek sakın bana onları
göstermeyin diye tembih edip,bayılır ,ağlarsam korkmamalarını, geçeceğini de
ekliyorumJ.. dizlerime kavanozla bir şey yapıyor.. arı veya
böcekler beni sokuyorlar gibi..ilk dişler acıtıyor.böyle ürpertici ama
dayanılmaz değil..sorun onlara bakmakta aslında.. ilk on dakika boyunca
dizlerimin kenarlarında beni tedavi etmek için talepkar olan hz doktor
sülüklerim, ağızlarından verdikleri sıvı ile artık beni uyuşturduklarından,
hiçbir şey hissetmiyorum..birazdan siyah peçemi kaldırıyor ve simsiyah, bu
BENİMLE ALAKALI ALAK’LARA BAKIYORUM J.. ooooo.ben şimdi böyle miyim yani diye düşünüyorum..KENDİMLE AKRABA olup ,kendimle alakadar olup,kendimle ALAKA -BAĞ KURUYORUM, SÛBHANallahhuu..
Yaratıcımızın ilk EMR'İ olan “OKU” emri, ALAK SURESİ nin 2. Ayetinde; bizi bir kan pıhtısı bir alak’tan yarattığını
anlattığı ve bunu okuyarak-idrak ederek ,tefekkür etmemizi emrettiği sülük-alâk ,aslında bendim ben..
bende annemin rahmi çeperine böyle
dişlerimi sülük misali geçirip ,vampir gibi onun kanını emerek ilk hayata tutunmuştum.. aynı
sülük gibi annemin kanını emerek hem besleniyor, hem de onun kanındaki pek çok
hastalığı iyileştirip kendimize sağlık veriyor, annemle
akrabalık-alaka-hısımlık- bir bağ kuruyordum.. ama annem bunu hiçbir zaman
bilemediJ ..çünkü o hamili kart yakinim, taşıyıcımdı.ayrıca,
bu yazanda 3 çocuğu halde, şimdi bunu
idrak etti..
KENDİME BAKIYORUM..yani nerden nereye
gelmişiz..ben böyle kara kuru,3 dişi ile ısırdığı "noktanın içine üç nokta
işaretleyen", mason bir sülük- alak
olarak kalsaydım ,beni kim beğenir ve isterdi kiJ..tabi ki diğer sülük alemi için hala cazip
olabilirdim..Allah’ın insana ilk hitabı ,ilk vahyi alaka….O’NU,BİR KAN PIHTISI ALAK’TAN
YARATILIŞ EVRELERİ TEFEKKÜRÜNE - OKUMAYA DAVET EDİYORDU.. kitap
da zaten, bu evrelerin, alemlerin seyrü sülükü üzerine kurgulanıyor ve adı KUR’AN
oluyordu.. çünkü O şan-ı yüce RAB, her şeyden münezzeh ,yücedir ve her an
yeni bir şanda olup, her an yeniden kurgulayıp, her an yeniden yaratandır.. bir an evvel yarattığı, bir nefes sonra yarattığına hakikatte asla benzemez..
şimdi ise, dizlerime yapışmış MÜBAREK, hz doktor SÜLÜK-ALAKAlarım; bana en yakın desendeki ilk halim olduğundan, tedavi edecek en mükemmel enzimleriyle, yepyeni aşı hücrelerini benim için üretmeyi dilemiş olanlardı.. sol dizimdeki bir tanesi kanımla öyle dolup şişti ki, benim gibi artık kendisini taşıyamayıp şişmanlıktan yere düştü..güldüm..diğerlerinin kimisi uyuyakaldıkları ve iş yapmadıkları için Aliye hanım onları peçete ile dürttü..kan emmeye devam ediyor ama nedense hiiç şişmanlamayıp, yine uyuyorlardı. .bu bana benim ne kadar uyumaya ,tembelliğe düşkün oluşumu anlattığı için yine gülümsedim. demek ki benim kanım uyuşukluk verdiğinden,ben bu derece hareketsiz bir hayatı seviyordum ve tembeldim....Mesela, hayatta hiçbir şey benim lüxümü, keyfimi, tembelliğimi, uykumu bozmamalıydı.. o kadar nalet olurum ki o zaman..bende sülüklerin uyumasına karışmadım?!!.. Aliye hanım, onlar uyusa da ,değil mi ki dişlerini bana geçirdiler ve beni kabul ettiler, bunun bile şifa olduğunu söyledi..evet..bir saati aşkın süre sonra sülükler bacağımdan alındı ve tatlı su deresine atılmak üzere bir pet şişeye, diğer işlerini bitirmiş doktorların yanına kondu.. şimdi dizlerime kupa çekiliyor.. hıım.. kanımda su varmış..aaa..bu kupa çekişte kanımda köpük, diğerinde pıhtılaşma varmış..aaa bu defa kanımdan buhar çıkıyor ve sigara içtiğim için kanım tütün kokuyormuş.. evet bence de sigara içen veli olmaz diyorlar ya ..işte sakın beni bişey sanmayın diye bilerek bu İradesizliğimi yazdım ..
Sevdiğim ne anladım biliyor musun?:eski tasavvuf kitaplarında, hep kandaki hararetten, buhurdan, nemden vs den bahsediyor ya..işte en büyük ilmin nefes’ten sonra kan’a ait olduğunu anladım..yani nefesin maddeleşmiş hali kandı.. hayatımda ilk defa kana isteyerek bakıyor, inceliyor, üstelik ne kontrolsüz ağlıyor nede fenalaşıyordum. KAN KORKUM dün gece mi alındı bilmiyorum. sülüklere dokunmak bile istedim de, ne yazık ki henüz başaramadım ..seyrü sülüğümde; bir sülükle alaka-bağ kurmam lazım geldiğini taaa 7 sene evvelinden beri biliyordum. hatta yazmıştım da. kısmet bugüneymiş.. ve dizlerimdeki yaralara kuru nane dökülüp, üzeri bandajlanıyor.. yarına dek hiçbir hayvansal ürün yemeyeceğim..ilk hissim. dizlerimdeki kat kut kireçlenme sesleri geçti şükür. daha iyiyim elhamdülillah.. daha sonra yine onları deneyimlemek için hevesle bekliyorumJ.
8 kasım cuma..karşıdayım. Üsküdar..güzel sesli Selma hanıma geçmiş olsuna gittim..Sevdiğim ona dua et olur mu lütfen..bu gece tektaşa N.Şahinler hoca geldi.. 3 yeni kitap yazmış,yarın fuarda imza günü var..bize üç harfli cinlerden korkacağımıza, beş harfli insan cinlerinden korkmamız lazım gelen cin bölünmesi adlı kitabından anlattı..
Sevdiğim.. geçen sene bu devrede, kendimi
çok ayıplamış ve bir söz vermiştim biliyor musun? Şimdiye dek” Kerbela
ne demek,olaylar nasıl gelişti ve neden Kerbela hadisesi yaşandı?”yı, özel
bir şekilde araştırıp, seri halinde hiç okumadım.. o zaman dilemiştim ki,
seneye bunu telafi edip, bu konu üzerinde yazayım.. ne yazık ki yine bu
konuyu okuyamadım.. sanırım içindeki fitne beni itiyor..bende olayları o
devir için değil, bugünde umumen içinde bulunduğumuz fitne devri Kerbü-bela sahasında tefekkür edip
mukayeseli tetkike karar verdim..HADÎKATÜ’S-SÜ’EDÂ
(ERENLER BAHÇESİ)Nİ, FUZÛLÎ’den tıklayıp,sadece
tercüme bölümlerine hızla göz attım.
ekşi sözlükte ise istediğim anlamı bulup, kopyaladım..
bugün
de gerçek ehlibeyt-i sevenler elhamdülillah aramızda nadirde olsa var ..
EHL-İ BEYT-İ MUSTAFA: Peygamber efendimizin tüüm hanımları, tüüm
çocukları ,hanımlarının aileleriyle beraber tüüm akrabaları demektir ki, hepimiz,
kendimize göre, böyle ehil olduğumuz bir
akraba evine , kabul edelim etmeyelim-sevelim sevmeyelim zaten sahibizdir değil mi? .evvett..
HAMSE-İ ÂL-İ ÂBÂ ise: Peygamberimiz
Efendimiz, kızı hz Fatıma, bebekken eline doğan ve parmağıyla ilk ilmü ledün sütünü bizzat kendisi emdirdiği evlatlığı,
amcaoğlu, LAHMİKE LAHMİ,DEMMİKE
DEMMİ,CİSMİKE CİSMİ olan damadı hz Ali ve bu iki güzide varlıktan meydana
gelen hz Hasan ve Hz Hüseyn dir(yani
MUHAMMEDALİ’lik devamı- manası iki güzel demek olan Hasan ve Hüseyn
Efendilerimizdir )..birde aba altından eli tutulan Salman-i Farisi vardır
ki, bel yolu yanında, yol evlatlığını da bize
sembolleyerek bildiren aba
altındakilerdendir.. nasıl ki Salman-ı Farisiler azdır, bu anlamı idrak eden
belki de çok daha nadirdir..
hakikatte hepimiz O’nun nurundan yaratıldığımız için, O’NUN EHL-İ BEYTİNDENİZ
amma, yaratılış fıtrat-ı ile gelen bu Vehbi lütfu hediyeni, sen, bugün hangi kesbi
çalışmanla, ne kadar muhafaza edip, sana
verileni ne kadar geliştirip koruyabildin, ne kadar sadık bir sabî olarak
kalabildin?!.. maksat budur değil mi?.yoksa ALLAH HERKESİN ALLAH’I,GÜNEŞ
HERKESE EŞİT IŞIK VERİYOR.. amma Allah’ı tanıyan ve güneşin ışın-tefekkür
şualarına kalbini tam açansa nerdeyse yok gibi gibi..
bugün islam alemi, benim için tam bir fitne dünyasıdır..gerçek islamı ve müslümanlığı bilmesem, bugün basının ve avam ahali olan nefsi emmmarenin bize yansıttığı , yeni yeni ifşa olmaya başlayan şu habere üzülürdüm: güya islamın ve müslümanların basında çıkan iğrenç hallerinden utanıp, gizlice başka dinlere geçenler çokmuş amma belli etmiyorlarmış” hiiç üzülmedim ne yazık ki.. çünkü onlar zaten müslim değillerdi ki çıksınlar.. tam bir münafıklık dönemindeyiz..hakikatsiz ve imansız kişiler kendilerine ne güzel bahane kılıflar bulup, kafirliklerini, cehalet örtüsü ile örtmüşler değil mi? kimi kandırıyorlar ki?..yaratılmış olarak, Yaratanlarını kandırabileceklerini nasıl düşünebiliyorlar, hayret..
bugünkü en son yaratılmış nesillerde anlasın diye şöyle örneklersek eğer: bir konu hakkında yazmak istiyorsun ve onu tahayyül edip hayal kuruyorsun diyelim.. sonrada o şeyi bir kalıba dökmek ve onu muhafazaya almak istiyorsun.. ilk önce ona bir başlık isim verip ,ad koyarsın değil mi? işte o başlık, ana esma-isimde senin tüm hayatını kapsayıp anlatan düzenek kurgun vardır..o, ismin içinde henüz amada, yatıp uyuyordur..şimdi sen başlığı atarak programı yazmaya başlarsın.. o isme uygun her şeyi kurgulayarak düzenler ve sonra da bunun düzeltmelerini yapıp ,gerekirse resim, müzik veya değişik meteryallerle kombin edip, onu daha teferruatlı ve zengin, görsel, seyirlik kılarsın. veya mal öyle değerlidir ki, dümdüz sıkıcı bir program dahi olsa, hiçbir rengi, hiçbir albenisi dahi olmasa, o yine de çok satar .çünkü o öz ve sadedir.. aslında onu yazan herkes tarafından bilinip kabul edilendir ve satışı için vitrinine, süse püse uğraşmaz..işin erbabı içindir.
bugün islam alemi, benim için tam bir fitne dünyasıdır..gerçek islamı ve müslümanlığı bilmesem, bugün basının ve avam ahali olan nefsi emmmarenin bize yansıttığı , yeni yeni ifşa olmaya başlayan şu habere üzülürdüm: güya islamın ve müslümanların basında çıkan iğrenç hallerinden utanıp, gizlice başka dinlere geçenler çokmuş amma belli etmiyorlarmış” hiiç üzülmedim ne yazık ki.. çünkü onlar zaten müslim değillerdi ki çıksınlar.. tam bir münafıklık dönemindeyiz..hakikatsiz ve imansız kişiler kendilerine ne güzel bahane kılıflar bulup, kafirliklerini, cehalet örtüsü ile örtmüşler değil mi? kimi kandırıyorlar ki?..yaratılmış olarak, Yaratanlarını kandırabileceklerini nasıl düşünebiliyorlar, hayret..
bugünkü en son yaratılmış nesillerde anlasın diye şöyle örneklersek eğer: bir konu hakkında yazmak istiyorsun ve onu tahayyül edip hayal kuruyorsun diyelim.. sonrada o şeyi bir kalıba dökmek ve onu muhafazaya almak istiyorsun.. ilk önce ona bir başlık isim verip ,ad koyarsın değil mi? işte o başlık, ana esma-isimde senin tüm hayatını kapsayıp anlatan düzenek kurgun vardır..o, ismin içinde henüz amada, yatıp uyuyordur..şimdi sen başlığı atarak programı yazmaya başlarsın.. o isme uygun her şeyi kurgulayarak düzenler ve sonra da bunun düzeltmelerini yapıp ,gerekirse resim, müzik veya değişik meteryallerle kombin edip, onu daha teferruatlı ve zengin, görsel, seyirlik kılarsın. veya mal öyle değerlidir ki, dümdüz sıkıcı bir program dahi olsa, hiçbir rengi, hiçbir albenisi dahi olmasa, o yine de çok satar .çünkü o öz ve sadedir.. aslında onu yazan herkes tarafından bilinip kabul edilendir ve satışı için vitrinine, süse püse uğraşmaz..işin erbabı içindir.
ve
bizler, basılmış bir kitap veya bilgisayarımıza indirilmiş bir program olarak
kendimizi tefekkür edebilirsek ,anlarız ki;şuan elimizde yazılım klavuzumuz,
belki de levh-i mahfuzumuz vardır. .şimdi aslında siz, bir kitap bedendesiniz. İşte şimdi siz, onu müziğe dökerek, gösteri
sanatlarına dönüştürerek, resmederek, heykelleştirip robotlaştırarak ve pek çok
eşya kalıbında onu maddeleştirebilirsiniz .. çünkü her şeyin bir seyrü sülük tekamül aşaması vardır.. tüm bunlar
ilahi nizam kanun programına dahildir.. akıl
dahil, her şey yaratılmıştır.ve yaratılmış her idrak ,her eşya yaratılış
esma programı bunu, kendi hudutları
içinde cevelan ederek, seyredip bilebilir..
kişiler, kendinde olmayan manayı bilip anlayamaz( yani,kendisine iman bahşedilmemiş birisi asla ve kat’a iman edemez ve anlayamaz).. bilip anlaması için, o şeyin, evvela misal aleminde tahayyül ettirilip ,rüya veya ilham tarzı şeklinde o kişiye indirgenmesi lazımdır ki; bunların hemen çoğu da ,onun bunun bilgisini kopyalayarak-hâl çalmamız sayesinde bizlerde gelişebilir . böylece gelip geçici hallere sahip olsak ta, çalışarak kazanılan, kolay kolay kaybetmeyeceğimiz bir makam-hüküm sahipliğimizde ne yazık ki olamaz....yani çok nadirimiz üretebilir.. bizlerde, o belli yaratılış ilminden, nasiptar edilmiş zatları okuyarak, onların hikayelerini dinleyerek, ruhumuzda uyanan inkişaflar sayesinde dürtülürüz ve o bilgileri kendi kapasitemize göre talep edip, kendi dağarcığımıza indirgeriz.. ve her yeni açılan perde böyle bir seyir takib eder.etki tepki yasası budur.arz edileni talep ederiz ve talebimiz bize arz edilir..
bugün, umumi olan
bizlere yanii,
HÂKK’ın
yansıyanı olan HALK’a ;güya medeniyet budur sandığımız teknolojik ilmimiz ile, tüüm hakikatler sonuna dek açılmıştır.. madem bilim ve
teknoloji ile medeniyet doruğa ulaştı, o zaman neden tüm dünya hala kan
gölünde nifak ,fitne ateşiyle yanıyor?. bu derece ahlaksızlık ve hayvanca yaşam
neden aldı başını gidiyor?.. insanlar, insan olmanın erdemi yerine, hayvanca
yaşamayı özgür tercih olarak neden istiyorlar?.. hayvanlar gibi sürü
psikolojisi ile neden güdülmeyi talep ediyorlar ?. ve nereden gelip, nereye
gitmekte olduklarını neden tefekkür etmiyorlar?.. bugün, kız erkek üniversite evleri konuşuluyor. oysaki lüx site
cumhuriyetinde yaşayanlar bal gibi bilirler ki, dairelerin bazıları günlük, hatta
saatlik kulllanım için kiraya, ondan ona devredilir..
bu senelerdir böyle. esasında hızlı ve havadan para kazanmak hırsı, mertliğin, namusun
yok oluşudur.. utanma duygusunun artık mumla aranan bir duygu olarak
hatırlanışı, umumi ahalinin düştüğü ahlaksızlığı, öğle tatili aralarında dahi
herkesin birbirini aldatma adrenalini
salgılayarak, hayatlarına heyecan kattığını sanmalarının sığlığı, adaletsiz
kazancıdır..
aslında bu gelişme ;biten insanlığa gerçek yüzlerinin, hesap kesim tarihinde okunan kayıtlarıydı.. şimdiye kadar daima kolay rant elde edenler, devletin tüm
politikalarına karışıp yöneten, ülke ekonomisini işine geldiği gibi, kendi çıkarına göre alt
üst edip, aileleri yakıp yıkanları da dolayısı ile bâss ediyordu.. birkaç büyükbaş muaviye üretim ehli beyti olan bu döl yollu, çook tahsilli, çook yüksek
medeni, yezidi meşrep kişileri biraz olsun açıklayabilmek için sergilenense, çok açık sanal bir kurguydu bence.. çünkü aynı bu kişiler, şuan canla başla hükümeti devirmek
için, tüm nifak ülkelerle el birliği ile
ülkeyi çökermek için çalışıyorlar malumunuz..eğer sen, kainat kitabını
okumak istiyorsan, medyada yazılanlara ve
altında verilen tepkili yorumlara bak.. o zaman, milletin içi dışına çıkmış hakikatini
kolayca anlar ve öğrenmek için hiç yorulmazsın inan..herkes kendisini, kendi
gelip sana ifşa edip, eline verir vesselam..
….
KERBELA ....
bir defasında Büyük Nebi ,küçük torunları olan hz Hasan'ı dudağından ve hz Hüseyn'i ise boynundan öptü..ve artık onların kaderleri dedesi ve babası gibi olacaktı..((*hayat daima çift çift yaratılış üzerine devrediyordu..aynı yumurta ikizlerinden büyük olanı, kardeşine yer açmak için yukarıya çıkar ve kardeşinden daha sonra doğmayı kabul edermiş..))
Hz. Ali (kv.)nin ölümünden sonra halifeliği ele geçiren muaviye, ve sahtekar katip müsveddesi muaviye’nin daha yaşarken kendi yerine geçirdiği oğlu yezit, hz. Hüseyin’den kendisine biat etmesini istemiştir. haset ve kıskançlık ateşinin kendisini sardığı muaviye, nasıl hz peygamberi kıskandı ise ,oğlu yezid de , hz. Hüseyn'i, fitne-i kıskançlık ateşi ile yok etmiştir ki, elan bu mana aleminde de ,maddi alemde de ,atalarımız Kabil ve Habil'in mirası olarak sürmektedir değil mi?..Peygamber Efendimizin torunu , Ali oğlu hz. Hüseyin bu babadan oğula geçen haksız saltanatı kabul etmemiş ve HAKSIZLIĞA KARŞI SUSMAYIP DİRENMİŞ, bizlere gerçek demokrasilerde mücadele nasıl olur, sembolleştirmiştir..
hz Hüseyn halife olması halinde, kendisine destekte bulunacaklarını söyleyen ve kendisine biat edip,kendilerini muaviyeden kurtarmalarını dileyen ehl-i KÜFE’ye, kendi ehli beyti ile 680’de hicret etmiştir.. oysa Küfeliler münafıklık etmiş ve Muaviye oğlu yezid’e karşı peygamberin, müminlere emanet ettiği iki şeyden biri olan Ehl-i Beyti, ailesini yalnız bırakmışlardır..
biat ehli ile sıradan insanların seçme hakları arasında çok fark vardır.sen, oy verip ,başa getirip seçtiğini ,iki günde ailesiyle beraber tuzağa düşürüp, arkasından vuramazsın.biat kurumu sıradan bir şey değildir..gerçek demokraside, demokles'in çift başlı kılıcı daima senin başında salınır ve verdiğim sözü -KALÜ BELAYI HATIRLATIR,anlayana..diğerlerine söz yok..
KERBÜ BELÂ-belaların yaşandığı yerde; Ehl-i Beytten 72 kişi , KAFİR muaviye oğlu kafir yezid ve adamları tarafından, bereketli su dolu topraklarda, önce susuz bırakılıp,ardından 10 muharrem de şehit edilmişlerdir ..hz Hüseyn , ruhsal yanının baskın olmasından dolayı aldığı hiçbir kılıç darbesiyle yıkılmamıştır. ama vaat edilen vaktin geldiğini dedesi tarafından öğrendiğinde ve artık dönmesi istendiğinde, ensesine inen kılıçla hayata madden veda ettiği sanılmıştır.. bu, Hüseynilik dersi görenlerin, Hüseynileriz’in anlamında olan, şehitler-şahitler ölmezin hakikat-i işaret ayetidir.. anlayana.
hz HÜSEYN, BOYNU KILIÇLA KESİLEN& HZ HASAN, ELMAS TOZU ZEHRİ İLE ŞEHİT EDİLENDİR..biri sarı ,diğeri yeşil latif nurdan tesbihdir onlar..
Peygamberimiz ve hz Ali’nin bu devam eden yol şemasının, cihannüma tabelası, İKİ GÜZELi OLAN, MUHAMMEDALİliğin devamı HASANHÜSEYNlik tir..çünkü gerçekte, mana hilafeti, aynı yıldızlar misalidir ve lahmike lahmi, demmike demmi, cismike cismi olan, aslı ve yere düşmüş gölgesine aittir. biri aba dır ,diğeri içindeki..ruh ve nefs misalidir onlar.. kapsayan ve kapsanılan besmele mührü 19 damgasıdır.
Hz.Hasan, Peygamber Efendimizin
hakikatidir..hz.Hüseyn ’ se Efendimiz’in
şeriat hükmü –ahkamının yıkılması sembolüdür.. Veysel Karani’ de aynıdır..bir perde vardı aralarında
..Peygamberimiz O’na seslenebilirdi ama seslenmedi, O geri döndü..aynı şeydir..şeriata zarar vermemek için annesine geri
döner ,bu hakikattir..
Peygamber efendimiz hz HAMZA’NIN ŞEHİTLİK CENAZE NAMAZININ ARDINDAN 72 DEFA NAMAZ KILDIRIYOR..VE KERBELA ŞEHİTLERİNİN NAMAZI KILINMAYACAK DİYOR.
şimdi de,nette bulduğum Hafız Şeyh Mazhar Nezih Tolan el-cerrâhî (k.s.) bir hutbesinden bir alıntı:"hz. Hüseyin’e yezid’in zulmünü kastederek, o devirde bir çok insan mektup yazdı, “bu zalimin elinden bizi kurtar” diyerek hz Hüseyin Efendimiz’den medet beklediler. Cenab-ı hz Hüseyin bu mektuplar üzerine zalime haddini bildirmek üzere atına binmiş yezid’e gitmek üzereyken, kızı hz Sükeyne ve hemşiresi hz Zeyneb atının yularına yapıştılar. ”dedemize ve amcamıza yapılanı biliyorsun, sen de bizim boynumuzu mu büktüreceksin” diyerek kendisini bu kararından vazgeçirmek istediler. o sırada hz Hüseyin hızla atından indi. kızına ve kardeşine buyurdu,” bezm-i elest’te şehadet mevzuu ortaya atıldığında ben hz Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) torunu olarak bu makama talibim Ya Rabbi dedim, şimdi bu sözden dönemem.” ikisinin de gözlerindeki perdeyi kaldırdı, her ikisi şehit edilişinin yaşandığı anı daha önceden gözleri önünde gördüler, ve gördüler ki hz. Hüseyin’in mübarek ser’ini mızrakla teşhir ediyorlar.
hadis :“benim ehli beytim için bir damla gözyaşı dök..
ben sana kefilim, şefaat edeceğim”..
Huseyin Efendimiz oraya vardığında, o mektup
yazanlardan hiç biri orada değildi. zamanla ailesinin içinde bulunduğu çadırın
etrafı çevrildi. çöl sıcağında öğlen vakti hz. Hüseyin’in ailesi oradaydı.
kundaktaki bebeği Ali Asgar,
susuzluktan bitap durumdaydı, sıcağın da etkisiyle dudağı çatladı kan akıyordu.
hz. Hüseyin Efendimiz çadırdan çıktı ve kendisini çevreleyen kişilerden su
istedi. o mel’un gürûha içinizde :”hiç
hacip (utanan kimse) yok mu? benim kim olduğumu bilmiyor musunuz? asr-ı saadetinde
yaşadığınız, sizlere Kur’an-ı Kerim’i veren hz Muhammed Mustafa’nın torunuyum.
ve kendi mübarek fem-i muhsininden “beşşir
ya Ali, mevtüke hayatike meaye …. sen
mevtinde de hayatında da benimlesin” buyuran, “nas içerisinde imam Ali,
Kur’andaki Kevser Suresi gibidir.” dediği babanın oğluyum. birinize bir tokat
mı attım, hanenize mi tecavüz ettim?”
o zalilmlerden biri “bütün dünyayı su bassa sana su vermem ya Hüseyin, sana bir yudum su verirsem sen dirilirsin.. senin babanı bilirim ben.” dedi. bu esnada güruh-ı eşkiyâdan bazıları “biraz çabuk olun bu işi bitirelim de namaz kazaya kalmasın.” dediler. hz Hüseyin, “ne namazı, hangi namaz, keşke kazaya kalsaydı da Allah Resulü’nün şefaatine nail olsaydın.” buyurdu. suyu kendi için istemediğini, elinde tuttuğu kundaktaki bebeği Ali Asgar için istediğini buyurdular. bunun üzerine zalimlerin attıkları ok kundağın bir tarafından girdi, diğer tarafından çıktı. bunun üzerine evladının acısı yüreğine düştü ve mübarek eliyle yeri deşti, yerden su fışkırdı ve hadis-i şerifi hatırlatarak şöyle dedi “ehabbu ehl-i beyt-i ileyye’l Hasen-i ve’l Hüseyn (ehl-i beytimi, Hasan’ı ve Hüseyin’i seviniz”)
"ey gafil! ben istesem istediğim kadar su içerim. ben
senden su istiyorum ki, sen bana bir
yudum su ver dedem sana şefaat etsin, kurtuluşa eresin.” kılıcını çekti ve
önüne geleni serdi.
bu esnada zât-ı akdeslerine bir hitap erişti, “ey
sevgilimin sevgilisi, ben senden makâm-ı şehâdet bekliyorum, sen şecâat
gösteriyorsun.” bunun üzerine kılıcı indirdi ve zalimler üzerine çullandı.
hz Peygamber’in henüz hz. Hüseyin 7 yaşında iken onu
kucağına alıp, “ya Hüseyin, 55 yaşların
civarında şimr adlı bir mel’unla karşılaşacaksın. onun yüzü nikaplıdır,
peçesini açarsan göreceksin, ön iki dişi alt dudağının üstündedir.“
buyurduğu şimir denilen peçeli mel’un, 73
ok atılan mübarek vücud-ü şerifi yerde iken elini yakasına koydu. hz Hüseyin
o halinde “yüzünü aç !” dedi. o anda o mel’un yüzünü açtığında ön dişlerinin
alt dudağı üstünde olduğunu gördü ve şöyle dedi “saddaktu yâ CEDDİ!” (hakkımdaki vaadine sadığım ey ceddim!).
kendisini kıtır kıtır kesip başını gövdesinden ayırıp, mızrak ucuna takarak
adeta sergi yaptılar. bunu yapan lanetuullah da kendini müslüman olarak
gösteriyordu, bugün islam’da matem yok diye bunun acısını yüreğimizde
hissetmeyeceksek bu vahşete göz yummuş oluruz. İslam ’da matem yok diye
elemlenmek de mi yok, harp gemisi gibi mi duracağız?
nur cihan
9.11.2013
9.11.2013