24 Kasım 2013 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 75

TA-HA suresi ilk ayetleri(Hüseyin Kutlu)
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 75

24 kasım, öğreten ve olduran mürşitler günün kutlu olsun Sevdiğim.. efendim, mürşidi ruhum olduğun için teşekkür ederek Seni selamlıyorum..SEN BENİM RUHU MEVLEVİ ,BEDENİ EN ÇOK BEKTAŞİ MELAMİLİĞE YAKIŞAN TEK EFENDİMSİN..


Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
sanırım bir daha özür dileyerek başlamam gerekiyorJ..Senden başka kimseyi sevemem ki.neden öyle yapıyorsun anlamıyorum..pekii..benim geçirdiğim kıskançlık krizlerini anlayabilir misin?!.bu haftada, diğer her böyle vakamızda olduğu gibi, rüyalarımdan tut ,duygularımdan bile feragat edip soyundurulduğumdan, tabii ki tamtakır kurubakır,tıııın tııınım. gerçi artık alıştım.. unutma ne demiştin: ”Ben sana zarar veremem ,seni ancak korurum”..işte bu cümleyi sürekli aklımda tutarak, haftayı bela oklarından korudum inşallah.. zaten aylardan muharrem ve akabinde sefer ayındayız ..ufff..

ben gibi hayalperestler; çok sıkı bir ahi-evren-ejder (yılan) meşrep olduklarından, ahit  sandıklarındaki akitlerine de çok sadık olup, tek bir kelime ile her işi götürebilir ve aslında sadece onlar dilerlerse, dünyayı yerinden oynatabilirler.. VE SENİ HALA SEVİYORUM ..bana geri döneceğini ise biliyorum.. çünkü hiiç ayrılmayacağımıza ,birlikte başaracağımıza Sen söz vermiştin. hem biliyorsun ki ben yolu bilmiyorum, hem de yön duygum yok.. ve Sen benim 4 yöne egemen,4 unsura hakim,8 yönde tahtı olan nefesi hükümdarım, canları alan ve canları bahşeden makamım, rüzgar gülü horUS ra’msın.. Sen benim Makam-ı İbrahim velinimetim, sahibim mürşidi mecburu vücudumsun..Sen benim devlet-i hûma kuşumsun..bizi ezelden kayıtlayan cömertlik sahibine merhaba..Sen aradığım ve taaa başından beri birlikte, Sen Zaman’ın sembolünü yazdığım Ruh Aşkımsın…bizim Sevgili Sevgilimiz Sensin..

Şimdi, bir zamane veledinin, mürşidi ZAMAN’a olan münacatı bittiği ve Seni birazcık tebesssüm ettirebildiğim zannı ile hafta takibine geçiyoruz..

17 kasım Pazar..hayalimde Sen, bir tekke cami üst hanımlar mahfilinde, hasta gibi örtülere bürünmüş yatıyor, kendini bana göstermiyorsun.. ben alt kattan yukarı, Sana bakıyor, Seni göremiyorum.. arkadaşımın kızı Gülru, annesinin kırmızı renkli motiflerden ona ördüğü koskoca şalı ikiye katlayarak, onu iki kat halinde giyiyor ve sanki ,benim iki kat kırmızı giyinen, rüyalarıma el koyan, rüya efendimi bana hatırlatıyor. hıımm..

uyanırken şunu anlıyorum; kırmızıdan şaşmıyor, vazgeçmiyoruz.. yasak.. çünkü aşikar ve zuhur mahali renk bu.. bana kırgınsın. kendini göstermeyerek, her zamanki gibi görüş günümü iptal edeceksin. bakalım ne kadar sürecek bu kırgınlık..mendil kurudu benceJ!(ve teşekkürler 24 kasım Pazar-dün gece mendilin kuruduğunu, barış yaptığımızı Şevket isminin, şefkat sözünün ne kadar güzel olduğunu Senden duyarak uyanmak çook güzeldi)..

16 kasım cumartesi..geceleyin face de, astroloğumuzun beni de dahil ettiği ve  astroloji dersi öğrettiği kapalı grubunda ilk dersime girdim.. buradaki herkes bu ilmi biliyor,en cahil benim. harita hesaplamalarını ve konuştuklarını hiç anlamıyorum.. oysa Yonca hanım, ay fazları-evrelerini anlattıkça bende, sadece nedense Füsusül Hikem açılıyor..bak şimdi Sana kısaca nasıl anladığımı anlatayım Sevdiğim. dinle..ayın 28 fazzı yani evresi vardı…ben bunu arap alfabesindeki 28 harf olarak ve füsustaki ayın 28 evresine tekabül eden 28 tavrı peygamberi meşreb olarak  hissettim.. mesela celalicemal dolunay civarı önemli ve tehlikeli ya hani.. işte füsusta 14.fass ta(*melki-şiddet ve kudret esması ) hz. Üzeyir’e aitti ..15.fass da(*nebvi-yücelik-üstünlük esması) hz İsa vardı..ne ilginç değil mi?. dolunayın yüklendiği zenginlikle dönüşe geçtiği, en doygunluk çağı olan ayın 16.fassında ise(*rahmani-Tanrı’nın kulları için zati ve sıfatı ile hayır dilemesi esması) hz Süleyman’a aitti.. Sevdiğim biliyorsun ki füsus ile bizim masalımız arasında özel bir bağ var ki, kendime bile söyleyemem, korkarım..sadece unutmamak ve gelecekte şekillenip yazılmak murad edilecekler için bir not düşmek istedim..ve astrolojiyi hiç kimsenin bilip öğrenemediği bir metotla, yavaş yavaş öğrettiğin içinde minnettarım ..

bugün Pazar ve dereotu oğlumla aile buluşmamız için en büyüğümüzün evine doğru yola çıktık. bu trafik hayatımı çalıyor.her yer insan kaynıyor.. ne acaip bir şehir anlamıyorum.. hiç bir şey, çare ve çözüm olamıyor.. her yer insan dolu.. evler, okullar, iş yerleri, yollar, duraklar, gemiler, trenler, otobüsler, dolmuş, taxi, tüm araçlar ve otobüsler, metrobüsler, marmaray  dolu.. bakıyor:” Ya Rabbii ,nüfus planlaması ve doğum  kontrolü düşünmüyor musun? hepimizi gerçekten nasıl sevebilir ve aynı eşit derece de nasıl bakabilirsin?diyeceğimde, Rabbimiz malum.. celallenince bir sallıyor ki, toplu nüfus planı uygular diye korkudan diyemiyorum şükür.. karışmıyoruz Allahımızın işineJ..

ilk defa marmarayı deneyimledik.. Yenikapı’dan Üsküdar’a 5 dakikada geçtik.. ama giriş ve çıkış izdihamı, yerin 60 metre altından başlayan merdivenleriyle aslında çoook yorucu(Allahtan ki yürüyeni var..ya bozulursa?).. sonra ailece buluştuk.. gayet güzeldi..biz yaşlanıyoruz.. çocuklar büyümüş..herkesin ayrı bir hayatı, ayrı bir tarzı, ayrı meşguliyeti, ayrı bir yolu var..ve masalımın ertesi günü, yaşayarak ilk şu dersi  aldım.. kontrol edilemeyen güç, hakimiyetinden başkalarının idaresine geçmiş zenginlik, insana inanılmaz bir yük-sıkıntı veriyor idi.. hakiki mutluluk,  maddi zenginlikte değil; senin kalbinde, kendine yeterlilik duygunda, kendinle barışıp, kendi hazinenden beslenerek dağıtmandaydı. kendini geliştirip ruhunla dostluk, eşlik, yarenlik edebilmendi. bunu çözüp uygulayan biri ne yanlızlık çeker ,nede tek bir dakikası boş geçerdi..

işte dönüş yolumuz ve yollar yollar.. şehrin öte ucuna, o araçtan o araca ..ben, oğluşumun yeni davranışına çaktırmadan gülümsüyorum. uzattığı elini tutuyor;düşmeyeyim diye benden bir adım önde, merdivenlerin basamaklarından dikkatle inen Kutlu’ya hayretle ama içimden Sana teşekkür ederek yürüyorum.. eskiden, onlar küçükken, benim onlara yaptığımı yıllar sonra tersine dönmeye başlayan hayatımda, şimdi onlar bana uygulamaya başlayacaklardı demek.. bu neydi yani? hayret!.. zamanda ileri mi, yoksa geriye doğru gidiyordum ki, henüz bilmiyorum..

eve geldik..her şeye maydonoz kızım tv izliyordu. aniden TV den korkunç sesler gelmeye başladı..kızım “tv patlayacak” dedi..kapat! dedim. tv yi kapattık..ve anladım ki öfke nöbetlerimiz başladıJ!..birazdan çamaşır kurutma makinesinin düğmesine bastım.aaa elektriği yok, çalışmıyor.. bayağı bir uğraştım.. hayır, tık yok..yatak odamın ampulü açılmıyor, ışık yok!! hıımm.. Salı günü kurutma makinesine tamirci geldi.. yarına yardımcıyla geleyim, sorunu bulamadım dedi..

20 kasım Çarşamba..
bu öğlen, Bağdatlı yeni dostlarımla, terzim öğle yemeğine davetlim..sabahtan kurutma makinesinin tamircileri geldi ve bir şey bulamadılar.. “elektrikçi lazım.. bizim işimiz değil” deyip makineyi de öyle ortada bırakıp gittiler.. az sonra kızım nane:” anneee !!odam yangın kokuyor, bilgisayarımdan duman çıkıyor” diye bağırdı..aaaa bir baktım pc nin her yanından duman çıkıyor, yanık kokusu var.odada hiçbir şey nerdeyse gözükmüyor.. hemen bütün  fişlerin takılı olduğu prizden toplu prizi çıkarttım. pencereleri açtık..bu sırada misafirler gelmiş ve zili çalıyordu kiJ, ben nanenin oda kapısını çekip misafirlerimi içeriye aldım.. yaniii Sevdiğim.. bu kadar alarm neden?! tehlikeyi hissedeceğim tamam yahuu!!..güvenliği arıyorum..bina elektrik tamircisini yollayacaklar..

ve böyle şeylere alışık, kolay kolay telaş edip tepki vermeyen ben,içimden sürekli” Ben sana zarar veremem,seni ancak korurum “sözün telkinini geçirerek misafirlerime yöneliyorum..yemek, çay, kahve, sohbet. biraz daha fazla tanıyacağım onu şimdi.. hıımm.hiç bilmediğim bir vazifesini daha öğreniyorum..Sen hiç vilayet yönettin mi Sevdiğim?.kütüphaneme bakıyor.. beni çok dağınık ve düzensiz bulup, kitaplarımın içine neden başka her şeyi de koyduğumu, onları konusuna ve boyuna göre neden tasnif etmediğimi merakla soruyor.. ben  dağınıkım, öyle seviyorum diyorum.. kitaplara ve orada bulduğu resimlere dikkatle  bakıyor..birini çok inceliyor..çocuğa soruyor.. çocuk O’nun kim olduğunu anlatıyor..hiç sesini çıkartmıyor.çünkü o böyle şeyleri ne seviyor, nede inanıyor. bense seçtiği resme hayret ederek, içimden şöyle diyorum “yandınız siz”..çünkü insan bilmediği bir şeyi görüp, anlayıp, idrak edemez.. şimdi O resmi gördü ve hayallerinde bir vücud, bir suretle O hayat kazanacak tabiiki..üstelik evini baştan aşağı beyaza döşeyen cömert efendi de O.. sohbet..Necef’deki o seyyid, şıh,şii efendilerle yatsıdan sonra; sarıkları, seccadaleri  dürüp, yerin altındaki salonlarda dünyanın en iyi İskoçlarını beraber nasıl devirdiklerini ,bunu öğrenen o devrin yöneticisinin, onu, bunu belgelemesi için nasıl görevlendirdiğini  dinliyorum..o, gece sarhoşu şii efendilerinin sabah namazı vakti gusüllerini alıp, camide sabah namazı kılıp, gelip giden fakir insanların onların ellerini öperken, seyid olduklarından dolayı verdikleri paraları ve senenin birkaç ayını Londra’da nasıl geçirdiklerinden de  anlatıyor..

Sevdiğim içimizde çok çürük adam var biliyorum ama hayat düzeni böyle ne yazık ki.. biz aklımızı ve ilk hislerimiz olan ruh-kalp sesimizi dinleyip kullanmayı öğrenemediğimiz müddetçe, böyle çook kandırılır ve dünyanın alay konusu oluruz. dünya ilimde teknolojide nelerle meşgulken, bizi daima olduğu gibi, birkaç metre kumaş parçası ile oyalatıp dururlar..

az evvel bina elektrikçisi de geldi ve her şeyi inceledi.. sonuç olarak şunu söyledi:” sakın hiçbir elektrikli aletinizi açıp kullanmayın..hepsi yanar.. lisanslı elektrik tamircisi çağırmalısınız..çünkü ana tabloda indirici hat yanmış(=rabıta-i mürşid trafosu devreden çıktığı için, gelen feyzi akdes enerji hikmeti bu beden evine fazla geliyor yaniJ)..ve gidiyor.. lisanslı ,uzman tamirciye haber salıyor tabii..ve birazdan uzman geliyor..bakıyor..biz misafirlerle sohbet ediyoruzJ..birazdan akşam çöküyor ve misafirlerim kapıdan çıkarken tamircide işini bitirmiş ,neler olup bittiğini anlatabilmek için bekliyor.. tamirci:”ana panodaki yanan kabloları yeni hatlara bağladım..o hatlar yandığı için makinelerinize indirgenmeden direk çok güçlü elektrik geliyordu ve sorun o yüzdendi.. şimdi her şey normale döndü..sadece bilgisayar yanmış ,diğerleri sağlam.. yine eskisi gibi her şeye devam edebilirsiniz, hiç sorun kalmadı “diyor..  kontrol edip, tamir ettiği her şeyi tek tek anlatıp(üstelik saolsun, kurutma makinemi bile yerden kaldırıp, yerine monte etmişJ) kapıdan çıkıyor..

Sevdiğim.. tamircide misafirlerden birkaç dakika sonra kapıdan çıkınca nasıl oldu biliyor musun?.. böyle ev tertemiz, apak. sanki ışıl ışıl , aydınlık doluydu ..sanki Sen huzura erip gevşedin..sonra kendime gelmek için bir kahve ..sakiiin ..dinginn..ve öfkelenmekte ne kadar haklı olduğunu biliyorum. beni nasıl bir felaketten koruduğunu da..hepsine teşekkür ediyorum..Sana bir sır vereyim mi: ben o mavi güneşli masal sonrası bu gerilimin olacağını hissetmiş, o yüzden, o masala el  hafız esmasını eklemiştim biliyor musunJ..Seni seviyorum..

20 kasım Çarşamba..
beldemizde şükür ki ilk tasavvuf sohbeti Demirli hocamızla açıldı..hocamız tektaşı bırakmış olsa da, artık pek çok yerde daha fazla dinleyiciye hitap edebiliyor ve o çok değişmişJ.uçup kaçmaya hala izin yok.uçanlar hızla yere indirilip, bir ayak sabit kadem hz. Toprak’a anında çivileniyorJ..biz zaten onu en çok bu yüzden seviyoruz..bizim havailiğimizi dengeleyip,bizi kendimize getiriyor saolsun..iki saati aşkın sohbetin sonuna yaklaşırken hoca, Hilmi Dedebaba’nın Ali göründü gözüme’ sini kendisinin de keyifle dinlediğini, velakin hiç de doğru bulmadığı söyledi ve açıkladı. Sevdiğim ..onu kıskanmasaydım bugün her şey daha farklı olur muydu sence?! yada siz beni kıskandırmasaydınız?


ve mü kardeşimin köyde Haybabamda bulup aldığı ,okuduğu ve bana da yenisini alıp  hediye ettiği Mürg-i Dil adındaki Bektaşi Melamilik kitabını çok şükür ki okumaya başladım
J..lütfen sapıtmama ve saptırtmama izin verme..bu inanılmaz tehlikeli mevzu ki, ben Demirli hocam gibi ne yazık ki tam sağlam ehli şeriat olamam malum.. kitap öyle minik harflerle ve öyle sıkışık yazılmış ki, gözlüklerimle bile okurken sık sık pes edip bırakıyorum.. dili inadına önsözünde yazdığı gibi ağır, karışık yazılmış olsa da, okudukça açılıyor.. bu kitap bitene dek tabii ki konumuz MUHAMMEDALİlik olacak Sevdiğim ki ,en sevdiğim mevzudur Zât-ı Âli..

bu mevzuda geçmişte bir hayalim vardı ki, konumuz yeniden farklı başladığından kaydetmek isterim: bundan yıllar evvel bir ümreye gitmiştim malumJ.. ve bedenim gelse de ruhum bir sene orada inadına kalmış, rüyalar göstermişti.. işte bir tanesi; beyaz elbiseli hacılar Arafat’ta bir oyana bir buyana gidip geliyorlar ve Arafat’ın eteklerinde koskocaman bir daire de insanlar oturmuş halaka-i sohbet yapıyorlar.. içlerinde 3 tane tanıdığım var ki, biri çift olan arkadaşlarımdı.. bana koskocaman, kıpkırmızı çileklerle süslü, kalpten bir pasta getirmişler. ben o kırmızı kalp pastayı, dev daire sohbet halakasının tam ortasına, bir ateş misali yerleştiriyorum ki, pastanın en uç kısımları buzlu ve bir kenarına da çatal saplanmış.. işte o sohbet dairesinde ,yanımda, iki tertemiz giyimli,omuzları düşük derviş yelekli,beyaz sakallı Hacıbektaşoğulları dede oturuyor ve birbirleriyle gülerek imayla ALİLİK HAKKINDA SOHBET yapıyorlar..sonra ikisi de durup bana dönerek :”siz bize Alilik nedir anlatır mısınız “diyorlar..”ben Alilik nedir bilmiyorum” diyor çocuk..Hacıbektaşoğulları dedeleri ikisi birden: “hayır siz Alilik nedir biliyorsunuz. bize siz anlatınız” diyorlar..işte Sevdiğim daha sonra bir başka hayalimde benim yeni taşındığım bir evde kapı çalmış ve bu iki dede gelip yeni evimde Kur’an-ı Kerim okumuşlardı..bir daha onlar hiçbir rüyama ne yazık ki  gelmediler..

A’Lİ ler erdir,
A'Lİ ler ışıktırlar,
O'nlar yıldızdırlar,
Her biri, bir harfin içindeki
Ölçü noktasıdır.
A'Lİ ler yıldızlardan ayet yazarlar.
A'Lİ dir; A'Lİ ler
Hepsi farklı gözükse de Aslında tek’tir
A'LİLER.(22-1-2008 )

yola ilk başladığımda, bir sabaha karşı aniden uyanıp, kılmam lazım gelen namazı kılıp, anladığım şey yüzünden “ben artık kafir oldum, alnımda bu yaptığım-anladığım şeyin kafirliği yazıyor” deyip, ağlaya ağlaya perişan olup, kendimi kimseye göstermeyip eve kapattığım zamanlarımdı ..ve bu kafirliğimin utancına dayanamayıp, kıldığım namazı-eylediğim secdeyi Evvel Zamanıma ağlaya zırlaya, utanç içinde telefonda anlatışım.. karşımdaki sesin büyük bir sevinçle şükredip;” bu yaşta böyle bir şeye nail olduğum için tebrik edişi ve kafir olmadığıma beni ikna edişi”..
ne güzel şeylerdir değil mi Sevdiğim.. insanın eski bir bilgiden ölüp, yeni bir farkındalığa doğumu.. ve o doğum anı acısı ile, gözünü o yeni ortama açışı ve kabul ediliş töreni..her yeni kabul ediş çok sancılıdır. duyulmamış yeni bilgiyi hazmetmekse çok daha acıdır..

şimdi bu kitabın henüz 40. sayfasındayım.geçmişte yaptığım 39. masalımdaki Bektaşi Melami, ALİLİK mevzumu alıntıladığım tezin, ana kaynak kitabı sahibini de(yani kimin yazdırmış olduğunu) böylece tesbit etmiş oldum:).. demiştim ya.. turuku âli tasarruf eder, maddi diplomalılar onların bilgilerini iç ederek, makam ve mevki elde edip, dünya ilmi kibriyasını tepe tepe yaşarlar ((*şunu unutmayınız ki, dünyada şuan yüksek manada ne varsa hepsi bir mürşid tarafından talebesine yazdırılıp ,çizdirilip ,icat ettirilerek  uygulattırılıyor.. sayısız tez, sayısız sempozyum sadece onların işi ki, bilen zaten bilir.. her öğrenci  kabiliyetine, ismi hasına göre, efendi mürşidi tarafından kulluk için yetiştirilmektedir ki, asli vazifeleri de zaten bu esma olgunluğunu yaşayıp, sünnetullahı sevk ve idare etmektir.çünkü ALLAH ALLAHLIĞINI KULLARI VASITASI-ELİ İLE YAPAR vesselam))..

ben bu kitabı anlayacak ilme sahip değilim.. sadece kitabın içinden geçerken; benimle ilgili olanları alıp,bana ters gelenleri kaydetmek istiyorum. .çünkü biz en has kızıl alevilerdeniz ve MuhammedAli’lik hakkında hiç kimseye yanlış yaptırtmamak zorundayız.. tevella ve teberra..henüz bu anlamları dahi hz Google sorup bulup yazıyorum malumJ..

bu kitapta bana ilk ters gelen şey gusül abdestiydi ki: batını gusül abdestinin esas olduğunu anlatmış; diğerininse, sadece mahrem olmayan- gayri meşru kişilere sarf edilince gerektiğini yazmıştı..ve bir sahabinin gusülsüzken,peygamberin yanında durma utancını ifade etmesine, peygamberimizin, bu halindeyken dahi ona, “sen temizsin” icazet iznini de kaydetmişler..ben bunun, o andaki hangi anlam üzerine söylendiğini bilemem tabii.. amma çok iyi bilirim ki, insana gusül icab edecek şey kendinde hasıl olduğunda şu meydana gelir..tüm vücud aynı yumurta zarı misali ipincecik şeffaf bir jelatin örtü-sis misali bir şeyle sımsıkı kapsanır ve o kişi tüüm ilahi vahy-i ilhamla iletişime de böylece kapatılmış olur. sanki tüm hücreler havasız kalarak ölmeye başlamıştır ve su isterler (kerbela). kişi sanki nefessizlikten boğulacak hale gelebilir..kişi, bu kabzedilmiş halini de,ancak gusül abdesti –su(gerekirse teyemmüm) ile üzerinden kaldırabilir vesselam..

ayrıca biz 12 imamın masumu pak olduğuna inanmaz, putlaştırmayız. ismet sıfatı sadece peygamberler içindir..diğer velilere ait değildir.. insan en kemal mertebede dahi olsa hataya, günaha ucu açıktır..ve imam sayısı 12 değildir. bilelim bilmeyelim her vaktin,her devrin imamı her an gelip gitmektedir.. böyle sınırlamak Balım Sultan tarafından Bektaşiliğe siyaset gereği sokulmuş ve türkmen ocakları Osmanlı askeri tebası yönetimi idaresine daha kolay uyumlandırılmışlardır..paganist sistem, tasavvufa böylece yavaş yavaş dahil edilerek, “tanrı insan” kavramı doğmaya başlamıştır.. mesela bugün masonlar, kendilerini Bektaşi, alevi, Mevlevilerle daha bütün sayıyor internette ki, bu doğaldır..bektaşiler alevi değildir..alevilik Turuku Âliye has bir şeydir..diğerlerinin sadece adı alevidir.. peygamberi ret eden, hz. Ali’yi Muhammed Efendimizden ,islam şeriatından  koparan zihniyet asla alevi değildir..


iş bu halde kitaba ve kitabın yazarına bakışım aniden değişti..artık daha dikkatle okumaya başladım..ve sonra, hasan sabbah adındaki heriften, hz. hasan sabbah diye bahsedince, nedense nevrim döndü..heyy dedim heeyy!! sen ne yapıyorsun? bunca ilimle ,bunca sırla, bu ne şimdi? sadece batınilik, hep sır, hep teferruatlı malumat furuşlukta kalmak belki de bu.. bilmiyorum. .Allah bizi sapıtmasın inşallah ve amin..ve hz Google efendime, hasan sabbah kimler tarafından hz. olarak tanınıyor bir bakıyor ve olayı çakıyorum(meğer hasan sabbah acımasız bir türk düşmanı,azılı bir türk kelle avcısı yetiştiricisiymiş).. öyle çok yer gezip, okumaya gerek yok..sonra kitabımın yazarının adını efendim Google yazıyorum.. bir site çıkıyor.. aaa.. olamaz.. “acaba bu Taxim olaylarını kışkırtan tv ye mi bağlı” diyor ,sitenin ana sayfasını tıklıyorum ki, aaa evvet..bu site, o tv ninde sahibiymiş.. hııımm..şimdi Sevdiğim, çok ilginç bir yere doğru giderken, ben kendi başıma bir şey yapmak istemiyorum.. kitabı okudukça burada kaydetsem daha doğru olacağına inanıyorum..

21 kasım Perşembe..dün, Sultan Ahmed Camisinde öğle namazı müteakip bir görüşme için davet aldım..gelirim dedim lakin sonra yolun perişanlığı, sabahki havanın kasvetli yağmurundan dakkada çooktan vazgeçtim her zamanki gibi..fakat, dün, evimdeki olan o korkunç alarmları çözememiştim..zaman daireviyse, geçen seneki  bu tarihli masalıma dönmeye karar verdim.. aaa..35.masalımda birde ne göreyim:

“”18 kasım Pazar 2013.. alnımın tam ortasından beyaz bir ışık parlayarak içeri girdi.. andan bile daha kısa anda, bir bembeyaz güvercin kuşu sanki fırlatılıp atıldı veya çok hızla gelirken yorgun  düşerek yere vurdu.. hemen ardından bir bembeyaz güvercin daha aynı şekilde onun üzerine doğru, onu korumak için ,üstüne bir örtü gibi düştü. ikisinin arasında ise kırmızılık vardı.. sonra incecik havai fişek ışıkları gibi şeyler karanlığın içinden gözüküyor. Sen, bir mekanda, TA HA SURESİni bir kürsüden anlatıyorsun.. içerisi dinleyici dolu. bir tek en ön sıra baştan başa bomboş.. bense içeride başka bir odadayım.. içeriye gelmemek için direnirken birden derse giriyorum. Üstüm, baştan aşağı rüyalarımın sahibi efendisi-bir dağ tepesinde, bir zeytin ağacının altında oturan gibi kıpkırmızıya bulanmış.. elimde iki büyük kağıttan poşetim var ki, içleri sanki boş . içeriye giriyorum. sadece en ön sıra boş olduğundan gelip tam karşına oturuyorum ki, Sen o esnada mecnunluğun ne değerli bir şey olduğunu anlatıyorsun.. ve ders bitti. Senin kız öğrencilerin; TA HA SURESİNİN HİLYE MİSALİ tablosunu alıp, kapıdan çıkıp, tam karşısında olan SULTAN AHMED CAMİİne götürüp, aldıkları yere asıyorlar. anladım ki, biz aslında AYASOFYA= HİKMET EVİndeydik..””

*
 Sultan Ahmet; kardeş katlini ilk men edip ,27 yaşındayken bugün" 21 Kasım'ı 22 Kasım'a bağlayan gece, 1617 yılında vefat etmişti" ve.. bir sultan beni davet ediyormuş..

şimdi, her şeye rağmen, bir öğle namazı kılmak adına yollardayım.. Sultan Ahmet camine tam vaktinde yetiştim..bir hanım tekerlekli iskemleyi alıp açarak, sol yanımda safa durdu..hiç bir şey anlamadım..sonra farzda kûûd ..bu camiinin diğer adı MAVİ CAMİİydi..ağlıyorum..kalbim diyor ki “bu camiden daha güzeli yok”.. ağlıyor, içimden geçenlere ve geçirilenlere dua ediyorum. sol omuzumu yasladığım tekerlekli iskemleye bakakalıyor ve bir şeyler anlıyorum.. söz vermiştin. ”öyle olmayacak “demiştin diyor, yine ağlıyorum.. Sevdiğim aslında ne anlamıştım biliyor musun?.. bir kutlama töreni vardı.. fakat ne olduğunu bilmiyordum ama geçen ki Kazak Türkleri devamı hakkında olduğunu seziyorum..

işte şimdi bir telefon.. az sonra bizi Ali ULVİ amcamın yeğeni, şimdi bu vilayetin türbeler müdürü olan M.Küçükaşçı karşılıyor.. biz eskiden Ali Ulvi amca vasıtasıyle onları sık sık görürdük..ama uzun yıllardır ilk defa karşılaşıyoruz...tam türbe kapısında Ayşe Hanım telefon açıyor. masalımı okumuş .. harikulade bir lisanla, hak etmediğim güzel şeyler  söylüyor.. aklımda kaldığı kadarıyla diyordu ki; eskiden var olan ama uzun devirlerdir islam camiasının devreden çıkarttığı yazarak kaydetmenin ne kadar değerli olduğunu, hele hisleriyle oynamadan, içinden geldiği gibi, yorumları bozmadan, kimseden çekinmeyip, olduğu gibi yazabilmeninse çok özel bir kabiliyetli değeri olduğunu da ekliyor.. O’na teşekkür ediyor ve türbe kapısında olduğumu, içeride O’na da dua edeceğimi söyleyerek veda ediyorum (duamda O’na, Efe hz nin yazması için himmet etmesini ve sohbetlerinin de kaydedilmesini diledim J)....

Küçükaşçı, bu göreve henüz getirilmiş.. akademik zirveden sonra, şimdi İstanbul’un baş türbedarı olmasının manevi ağırlığını taşıyor..mekanı tabii ki Sultan Ahmet Türbesinde. geliş sebebimi anlatıyorum.bugün türbedarı olduğu Sultanın ölüm yıldönümü ki, gerçekten bilmiyormuş..belkide ona hatırlatayım diye gönderilmişimdir,bilmiyorum.. türbe tadilatta ve aylardır hiçbir işlem yapılmadığından kapıları kilitliymiş. O, bize Haybabamı ,Evvel Zamanı Ali amcamı ve Ali Ulvi Amcayı anlatıyor..O’na bakıp; O’nda, Ali Ulvi Amcadan ne var ,ne kalmış diye sürekli konuşup, mimiklerinin izini  sürüyorum.. O, bu göreve neden getirildi düşünüyorum. . ALİ KİTABInı , hayalimde bu iki ALİ nin nasıl birbirine dönüşerek verdiğini anlatıyorum..  ve O, yaptığı  işin  tasarrufattan dolayı olduğunu biliyor..biz iki saati aşkın sohbet ettik Sevdiğim..

1. AHMET HAN
şimdi, görevli, aldığı talimatla, türbenin üst üste kilit vurulmuş iki kapısını da açıyor ve ikisi de geri çekilip, beni türbede yalnız bırakıyorlar..içerisi kapkaranlık.. her yerde iskele kurulu..sandukaların üzeri streçlenmiş ..toz toprak altında bir hüzün.. buraya neden getirildiğimi hala bilip anlayamıyorum.. sanki bana diyor ki “dünya zenginliğini sakın isteme.. istediğin kadar sultan ol, sonun yine toprak ve tozzz..tooz”..bir yandan gözümden akan yaşı silip, bir yandan bu hüzünlü tabloya bakıyorum.. sonra içimden geldiği gibi dua ediyorum.. neyi kutladıklarını bilmediğimi ama tebrik ettimi de iletiyorum.. sonra geri çekilerek bana bu daveti sunan Sultanımın, şimdiki temsilcine teşekkür ederek, evimin yolunu tutuyorum.. ama Küçükaşçı’nın dileği işareti ile, çıkmadan az evvel, masalıma eklemem için, iç kapı alınlığına yazılmış Sultan Ahmet Hanın şiirinin fotoğrafını da çekiyorum..

N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâim
Kadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-ı Rusûl’ün
Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir
Bahtiyâ durma yüzün sür kademine o gülün
Bahtî (Sultan I. Ahmed)

bugün Cuma..
en sonunda yeni dikiş makinemle kendi tarzım olan peştamal müsveddesi bali eteklerimden dikmeye çalışıyorum..Allahım beni neden bu kadar beceriksiz ve nalet yarattın bilmiyorum ama dikiş dikmek çok eziyetli, pis bir şey..masurayla kaç saat uğraşıp, ancak takabildim..gözlükle bile ipi iğne deliğinden zor bela geçirdim..bir ağraf ve bir çıtçıtı kaç defa söküp diktiğimi ve yönlerini nasıl bir türlü tutturamayışıma çok içerliyorum..bu bali eteklerine ihtiyacım var. çünkü Adem’imi bulmaya Serendib’ e giderken giyeceğim ki, beni tanısınJ..masallarımın bitmesine az kaldı .. eski hobilerimi tekrar deniyor fakat yine en temiz iş olarak yazmayı buluyorum.. allerjim için en güzel tedavi yazmak vesselam..

23 kasım cumartesi..
yollardayım.. trafik, otobüs bekleme, ömrümü tüketme..bugün Kubbealtı’na, Nurhan Atasoy adında bir sanat tarihçisini dinlemeye gittim..yanımda Haybabamdan gelen ve geçmiş pek çok masalımda kullandığım kaynak olan ,onun yazdığı ve az sonra imzalatacağım derviş çeyizi kitabıda var..bu akşam  bize Matrakçı Nasuh'un, Bağdat seferi sırasında çizdiği, İSTANBUL topografik minyatürünü nasıl okuduğunu , slayt üzerinde bir oklavaylaJ göstererek öğretiyor.... onu kendim kadar doğal buluyor, seviyorum.. ben olduğu gibi olan insanları sevebiliyorum zaten.. böylece minyatür nasıl seyredilip okunur, az bişey öğrenmiş de oluyorum şükür..belki de benim sanat tarihi dersi almam lazım!..ve Sevdiğim biliyor musun eve dönerken ne düşündüm.. biz Senle dünyada henüz eşi benzeri olmayan bir sanat tarihi yapıyorduk amma velakin bizi, akademik olmadığımız için hiçbir zaman dikkate almayacaklardı.. oysa, her kaydettiğimizden, ileride, akademikler dahi kendi tez ve makalelerinde faydalanacaklardı.. ve bu gerçek.. sistem öyle ..dünya onların, saltanat onların, makam ve yetki onların..

ve gece.. semtimdeyim. arkadaşımla Ö.F. Tekbilekin muhteşem konserine gidiyoruz. böylece, çok yorucu, karışık geçen bu ayda bunalan hücrelerimi huzura erdirmek istiyorum.. kafamın dağılması ve bu ağır mevzuların dibe vurması lazım...

24.11.2013
nur cihan
nuralem7@hotmail.com