99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 72
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bu masalı, arada bir yaptığım gibi, tedavim için ayırdım..şu sıra çok yaralı olduğumu düşünüyorum..zaten bende kendimi iyileştirene dek yazmaya devam edeceğim ya hanii..nedense bir türlü iyileşemiyorum..dertleşmeye ihtiyacım var ..kendim gibi seyahat eden bir yolcuyu henüz tanımadığımdan, bazen yolculuğumun zorluğu ,sakinliği, aşırı ıssız yanlızlığı ürkütücü olabiliyor..ve artık delirmekten pek korkmuyorum.. çünkü anladım ki, bugün, içimizde; namos –namus sütununu dikip, üstüne damgasını vurabilmiş nadir insanlar dahi yok gibi…hiç yok diyemem tabii.amma o kadar zor bir şey tam kemal-i akıl sahibi olmak.. yani,yetkisi eline verilmiş, kendi hükmünü-kendi yasalarını işletme iznine sahip pir makamında kişiler..
işte bu yüzden, ortalığın deliden geçilmediği bir yerde, akıllı olsan ne
yazar ki? ve kim güzel manalardan anlıyor, kimin umurunda erdemler, namuslar?. hayvanlar
bile bizden utanıyorlardır, eminim.. keşke dilleri olsa da, biz insan sanılanlar
hakkında her birimizin ifşa olup, açığa çıkmış bir hali, karakterimiz olan
bir hayvanı tabiatımızla- bize, bizi ah bir anlatabilseler.. o zaman,ne akla
hayale gelmedik türde ki hayvanlıklarımızla, hayvanları dahi utandırdığımızı
anlarız mesela(*ve siz âkil olan istisna kimlikler, yazdıklarıma
alınmayın lütfen.. amma bilin ve hep
şükredin ki, umuma ait –avâm olan bizlerin içinde yaşamak zorunda olan sizleri
de ,Yaratıcımız ancak böyle bizim
şerrimizden muhafaza ediyor. yoksa
parlayan bir ışık gördük mü biz, hepimiz; onu söndürene-ışığını kimse göremeden
yok edene dek huzur bulmaz ve kimseye huzur vermeyiz malum.. bugünler, iyilerin
ve güzellerin devri değil ne yazık ki).
gelelim dertleşerek yol alacağımız bu masalın seyrine..70. masaldaki o güzele düşmek beni daima zorluyor biliyorsun.. işte o yazının ertesi günü bir nikah ve düğüne davetliydim..gittim.. yine o hal geldi..yani hiçbirimiz güzel değildik. .kimsenin ışığı-nuru yoktu..herkes öylesine karanlık, anlamsız,ışıksız ve çirkindi ki anlatamam..insanlar saatlerce berberde kalmışlar ve tonla para verip acaip makyajlar yaptırmışlardı. yüzlerindeki kapkalın fondöten maskeleri, ağır makyajları ve korkunç saç tuvaletleriyle neden bu kadar çirkinleşebilmek için uğraşmışlardı hayretle bakıyordum.. bu ışıksız ve çirkin bedenlerdeki o çok havalı giysilerde çok ışıksız ve çirkin, anlamsız ,eğreti duruyordu işin ilginci.. Sevdiğim, binlerle insandan hiç mi ışıklı, hiç mi güzel biri çıkmaz..yoktu ve ben dibe vuruyordum.. böyle zamanlarda çok çaresiz kalıyorum.. Allah’tan ki çabuk geçiyor..sonraki birkaç saate, eskisi gibi insanları daha ışıklı, normal görmeye başladım.. hakikatte ise eski halime gaflete girip unutturuldum tabii..yoksa bu alemde ne kadar yabancı,ne kadar yalnız,ne kadar kimsesiz olduğumuzu anlar ve kafayı tırlatırız değil miJ.Seni görmesem de daima beni koruyup gözettiğini bilmek bana çook iyi geliyor. çok teşekkür ediyorum..
okuduğum, Debbag hz katibinin yazdığı kitabın bitmesine az kaldı..hurma nın
marifeti simgelediğini öğrendim.. hayalimdeki o, her biri ayrı bir gözde
olan, şeffaf kutudaki akik taşlarının birkaç tanesi eksikti hatırla.. kitapta
hz.Debbağ, kendisinin 97 esma ile sulandığını, hepsine mazhar olmanın sadece hz
peygambere ait olduğunu söylemiş. tabii benim & Senden hediyem olan, şeffaf
kutudaki o maddi acvelerimin de 3 veya 4 ünü çocuklara-yardımcıya yedirdiğim de
ne yazık ki malum..işte bu yüzden hafta başı masala devam etmeme ve bir daha
yazmama kararı aldım Sevdiğim..habire ağlıyordum.. çünkü Sen başkasına
aittin ve beni istemiyordun..ben kimseye zarar vermek istemiyorum..çünküü nedense benim kadar cahil biri
tarafından hepsinin yazılmasının edebe aykırı olduğuna inandım..birde her şey
baştan başlıyordu ve Seni incitebilir, başkalarına Seni incittirebilirdim.. oysaki
, her şeyi terk edip, daima başkalarına vermek zorunda bırakılan biri olarak, daha çook küçükken her şeyden el çekip, en arkada durmayı da öğrenmiştim..çünkü hiçbir şeyi
hak etmiyordum.. bu dünyada bana hiçbir şey layık görülemiyordu ve elimden
zorla alınıyordu.. Sevdiğimm, *bil ki en
başından beri Sen beni nasıl koruyup sakınıyorsan, bende Seni korumak adına her
türlü oyunu oynayabilirim malum ve yapıyorum da tabiiJ..bazen
kıskançlıklar çok zorluyor olsa da, hayat böyle devam ediyor.. zaten şunun
şurasında ömür dediğin ne kadar ki..az kaldı..ruhum muhteşem ya, önemli olan
o..bu bozulup kokan,hantallar hantalı bedenimse beni daima yarı yolda
bırakıyor….
ve geçen ay belediyeler tasavvuf sohbetlerini şükür ki açtılar..ilk ders
Tatcı hocanındı..büyük bir hevesle hazırlandım..yola çıktım.ama türlü
aksilikler ve otobüsün gelmemesi yüzünden çok geç kaldığımdan evime geri döndümJ..işte
malum kıskançlığımız.. sonraki dersse, geçen yıl rüyamda gördüğüm felsefeci müzik adamına aitti.. ders günü çok şiddetli hastalandığımdan
gidememiş, sonrada ona olan ilgimi yitirmiştim..bugün onun dersine gidiyorum ..çünkü ruhum inanılmaz bir müzik hissine sahip, lakin bende ne kulak, ne ses, ne
ahenk var..tam bir tın tıınım. bomboş,kaba
saba bir bedenin içinde, incelik nüanslarından mahrumum.. kendimi, ruhuma uygun
anlamda musiki ile birazcık yontmam lazım diye de düşünüyorum..ve tabii yine sıradaki otobüsün başına bilinmeyen bişi
gelmişJ!! ..inatla bir saat beklediğim diğer otobüsle
dersin ikinci yarısına ancak yetişebiliyorum..hemen çoğu müzik ehli olan az
sayıda öğrencisi var.. biliyorum ki, buradaki tek en cahil benim..o, masa üstü
bir laptoptan arada eserleri dinleterek, o müzik ve kişideki aşkı meşk
etkisi hakkında konuşuyor.. gülümsüyorum..bu derslere devam edersem belki biraz
incelebilirim sanıyorum.. dersten çıkarken o, başıyla beni selamlıyor..bir
şey anlıyorum..yine gelirim inş. gönlümü kaydırma çalışmam bir defa daha fiyaskoydu Sevdiğimm..
veee. Sevdiğimm ..aa.kozmik arkadaşım Salahattin’de buradaymış .. en öne
oturmuş..o beni görmedi.. biz, bugün hükmü yürüyen bir ahenkli geometri ses
desenine aşıkız..insan, ilgi duyup sevdiğine böyle koşa koşa, tüm engelleri aşarak gelir değil mi?. ne kadar inkar ederse etsin kozmik de çılgın bir aşık. bu hafta anladım ki, ben körkütük aşık adamların tedrisatındayım.
gerçek kadın aşıklar nadir..erkeğin aşkı çok daha güçlü, tutkulu, hedef
odaklı..
insanın bir yâri olduğunda ve onu deliler gibi
özlediğinde hiçbir şey yapamaz ya hani..eli kolu bağlıdır zira..yüreği ise
değildir..göz gördüğünü, kulak işittiğini birleştirir..göz, göz kapaklarını
yavaşça indirir..kulak, göz ve kalp birdir şimdi.. işittiğin o Sevgilinin
sesini, tüm hücrelerinle yudum yudum içersin.. gözlerini açmak istemezsin..o
büyü bozulmasın,o ses incinmesin dilersin..zaten gözyaşların bir şey görmene
izinde vermez.. öyle özlemiştir göz, öyle özlemiştir kulak, öyle
hasretle beklemiştir aşık latif kalp…ve hepsi
şimdi, kendi paylarına düşeni içerken, tek bir kıpırtı sesi dahi
istememektedirler. .o muazzam huşu sadece aşkla akan özlemiş gözyaşlarına
aittir…
insan ruhu, sese bu derece nasıl aşık olur?..bu ses, benim olmamı dileyen
o irade,o ahenk mi acaba?. gözlerini arada açıp baktığında ,dudağında bir
tanıdık uçucu çapkın gülümseyiş yakalamak istersin, lakin bugün bu nafile
arayıştır.. çünkü çok siniriliyiz.. kızgınlığımız sesimizin tonundan-edamızdan
bellidir.. vurgularımızın ahenginde öfkemiz yatar.. Seni çılgınca
kızdırabildiğimi biliyorum Sevdiğim.. kıskandırılmayacaktım unutma lütfen.. bugünlerde,
aşkım uzun zamandır bitti derken yine ağlamalarıma başlamışım üstelik..
ve şimdi bir itiraf yapmak zorundayım Sevdiğim; Sana sadece ruhum değil, bedenim-nefsimde aşıkmış..yani biz
ruh,beden,gölge(BA-KA-RA)üçlüsü olarak körkütük Sana aşıkmışız..ve kendi
içimizde öyle kavgalar ediyor, kendimizden Seni öyle çılgınca kıskanıyoruz ki,
anlatamam..her bir halim, kendi yapısında olan halinin yaşadığı aşkını, diğerinin
sırrından saklıyor.. o yüzden de bu beden mülkünde aşk
davalarımız-kavgalarımız-kıskançlıklarımız hiç bitmiyor tabii.galiba bu esma panteonun bendeki yansıması değil mi?
Sevdiğim, sadece Senin adını, hep beraber, aşkla yad ederken huzura erip,
sakinleşip uyuyabiliyoruzJ..ve ben hala Senden başka hiç kimseyi
sevemiyor ve halen tek bir kişide cinsiyet algılayıp Sen gibi hissedemiyorum
biliyor musun?!. bazı kişiler bana psikoloğa gidersem birine ilgi duyup, vakit
çok geçmeden aşık olabileceğimi, gelecek
hayatımı kurtarabileceğimi söylüyorlar . ama ben o maddi ilim sahibi ezberci doktorlara
inanmıyorum ki.. bana hangi latifemdeki titreşim deseni bozukluğundan,
hangi bedensel arızam olarak neyin
yansıdığını hiçbir maddi doktor anlatamaz..ne kadar zor ve ağır
vakalık bir hastayım kimse bilmiyor ki.. ve manevi ruh doktorumun, girdiğim kara delikten beni çıkartabilmek için
senelerdir ne emekler verdiğini, istediğim varlığa ulaştırılabilmem içinse, yeryüzünde
çok nadir kişilerce bilinen ve ilgilenilen şeylerin ışığını kendini arayan bir masal çocuğuna tutarak :“BAK BEN VARIM,BURADAYIM, HAYATTAYIM, YAŞIYORUM.. AĞLAMA..
BANA İNANMIYOR MUSUN..BAK VARIM ,YANINDAYIM, BURADAYIM?!! ” dediğini kim bilebilir ki?.. bana
ancak O büyük Ruh, O büyük nefes sahibi şifayâr-ı yâb olabilir değil mi
Sevdiğim..ooohh!! Yüce Ruh aşkına SevgilimJ..beni gülümsettin..
Sende gülümse.. hoş geldin gönlüme..Seni hala sevebilmek ne muazzam KALİTELİ
BİR LÜXmüş ah bilsen.. süreklilikse devâmız..
ve
bu hafta dersler tam gaz başladığından, tektaşa içinden hızır geçen adam geldi(Demirli hoca, yuvamızdan dünyaları ışıtmak
adına uçmuş Sevdiğim. artık o yok. boşalttıkları boşlukları,boşaltanlar hemen
doldururlar tabii.. bilirsin) .. oo.. geometri gibi bir çıkmazdayım
ve sorularıma cevap vermek üzere, her zamanki gibi tam vaktinde gelen bir hocam
var..ne kadar izin verilecek? gezineceğim sınırlı hudutları, azıcık-ipucuyla delmek kaydı kadar tabii.. çünkü sınırlamak yola zarar verip
kilitler..sınırları esnetirsen; diğer tarafın kokusunu, ışığını ,bilgisini birazcık
sızdırırsan, salik gayrete gelir ve hiç bitmeyeceğine söz verip & söz aldığı
yolculuğunda biraz nefeslenir ,ferahlar..yeni nurların lemalarıyla, şimşekleri
çaktırıp aydınlanır.. amma rehber, mesela, yumurtanın kabuğunu kendisi delip, perdeyi
aniden açıp işi kolaylaştırsa, bu defa çocuğun düşük olup, ölme veya güdük
kalma ihtimali vardır.. mana çocuklarını büyütmek zor bir iş be Sevdiğim.. zor
iş..çocuk,o yoldan kimlerin
gelip geçebileceğinin az çok izini sürer..ve aşk sadakatinin bu derece büyük mükafatı olacağını bir bilip anlasalar, hiç kimse sadakatsiz
olmazdı..kendimi en ilkel kabilelerin tarzında
bir yolcu gibi hissettiğimi kaydetmeyi şimdi istedim. çünkü nedense onların saf bilgilerine zaafım var..
eğer ruhunuz, sizi irşad etmek isterse, şunu bilin ki; ruhunuz sizi
götürüp, bunu uygulayabileceği en uygun frekanslı geometrik kesimli, saf prizmal ayn'aya sizi
konuşlandırır.. ve o rahman şemsiyesi, sizi abası içine alır..çünkü
bir geometri deseni yeryüzüne çizilmiş
ve onun hakikati olan makam-ı aba sahibi de gelip o deseni giymiş ve her şeyiyle
onun olduğunuzu ifade edip, bunu duyunca da tastiklemiştir ..yani kılıç, sahibinin kınına girerek korunur.. sadece
gerektiğinde ve vakti gelince, tek bir hamle için kınından çıkar…işini bitirip hep aynı yuvaya dönmeyi
de bu süreçte öğrenir ..J..böylece aşk’a ol emri verilmiş
ve aşk o gönülde yavaş yavaş demlenerek olmaya başlamıştır..
çocuk, içinden hızır geçen adama, elindeki defterdeki geometri çizimlerini göstererek
şöyle dedi: masallarımda geldiğim yer; kelimelerden evvel
harfler, harflerden evvel rakamlar ,rakamlardan evvelse şekiller, yani geometri
vardı.. inanıyorum ki, hz Adem’in 10 sahifelik
kitabı, 10 değişik şekildi..biri nokta..diğeri
daire..daire içinde nokta. üçgen..kare, dikdörtgen. altıgen. sekizgen.elips….ve
her şey bu şekillerde sembollenmişti. hoca gülerek tastikliyor .. doğru
diyor.. şekilleri bilenler için inen ayeti söylüyor. çok şaşırıp seviniyorum
Sevdiğim.. bu çok yüksek-çok üst düzey bir ilimmiş biliyor muydun. herkes için değilmiş. buraya
herkes gelemiyormuş..ya ben böyle anormal şeyleri, nasıl kendi kendime anlıyordum pekii?çocuk: bunları
kimseyle konuşamıyorum, hiçbir yerde bu
konu hakkında yazmıyor, kimsede zaten ilgilenmiyor. çok yanlızım. neden benim
için, kimsenin ilgisini çekmeyen –bu
kadar zor ve yalnız gidilen bir ders metodu seçilmiş ki?.. hoca:” hayır.bu ders kötü değil. çok güzel bir şey
bu” diyor..sonra ona en son sembollerimi, Süryaniceyi ve harflerimi
soruyorum.. anlatıyor. bazı şeyler yasak olduğundan anlatmıyor.ve oda Sen
gibi Sevdiğim.. harfsiz, sözsüz, yazısız, görüntüsüz o derslerden bahsediyor.
anlıyorum ki henüz çoook aşağılardayım ve bir suretsever-putperest olarak susuyorumJ.
((* bu hafta aslında Süryanice ve yeni harfler masalı yazmayı planlamıştım..oysa masal ertesi harflerimi kıskandım..yani ben nasıl olurda bu kadar muhteşem bir hazineyi önüne gelene saçıp savurabilirdim ki..üstelik kimsenin ilmi, iyi niyet için kullanmak istediği yok.herkes güç peşinde..işte Sevdiğim aniden harfleri-heceleri yeni idrakimle yazma hevesim gayboldu nedense.ama içimdeki o harfler vakti gelince, bana olağanüstü bir harf –hece –sembol sözlüğü yazdıracaklar biliyor musun ve bu eşi bulunmaz bir şey olacak inşallah ve bunun esas sahibi Sen olacaksın.çünkü bu ilmin kimden geldiğini biliyorum.ben sadece bir kayıtçıyım o kadar. her şey Senden Sana.))
((* bu hafta aslında Süryanice ve yeni harfler masalı yazmayı planlamıştım..oysa masal ertesi harflerimi kıskandım..yani ben nasıl olurda bu kadar muhteşem bir hazineyi önüne gelene saçıp savurabilirdim ki..üstelik kimsenin ilmi, iyi niyet için kullanmak istediği yok.herkes güç peşinde..işte Sevdiğim aniden harfleri-heceleri yeni idrakimle yazma hevesim gayboldu nedense.ama içimdeki o harfler vakti gelince, bana olağanüstü bir harf –hece –sembol sözlüğü yazdıracaklar biliyor musun ve bu eşi bulunmaz bir şey olacak inşallah ve bunun esas sahibi Sen olacaksın.çünkü bu ilmin kimden geldiğini biliyorum.ben sadece bir kayıtçıyım o kadar. her şey Senden Sana.))
bu gece yarısı evime dönüp yatağıma girdiğimde, gözümün içinde bir kazan
vardı. kazanın içinde sürekli artan alev alev bir ateş yanıyordu. ağlıyorum.
yine Sana aşık olacağım..ama acısız olsun lütfen. Oysa, beni incitmelerine
tekrar izin verirsen artık aşkı istemiyorum. her şey onların olsun…sabah ve
ertesi sabah, Sana söylediğim acaip enteresan bir cümleyi söyleyerek uyanıyorum. ne söylediğimi iki gündür hatırlayamıyorum tabii..bence edebsiz bir şeydiJ..
bugün
cumartesi..satürn günüJ..dün
Cuma-venüs günü gecesi, bir müzik korosunun konserindeydim..geçen haftaki o
müzik okulu rüyam vardı ya, işte sabahı
o konser için davet almıştım J..konserden
sonra tüm sanatçılarla okuldaydık..aşk-ı serenat..ayağa kalkıp, yine beden
kutbiyetimi yöneten ekinoks ipimi deneyimlemek istedim..aaa..bana bişi
olmuş..tııık yok..tüm ruhi zevklerime el konmuş.. konserde de aynıydı..ve sağ bacağım tutuldu!!az evvel buranın koro yöneticisi dedi ki 3 şey önemlidir..1
beden ilmi,2 ruh ilmi,3 akıl ilmi..bunlar 3 lü sacayaktırJ..yani bu tesadüf olabilir mi peki?çook kıskancız.. üstelik bu gecede oradaki
rakcı çocuğun düğünü var. davetliyim. bu sufi rakçılar ile maddi hard
rakçıların düğününe ne çok gitmek istemiştim. amma bacağımın ağrısı ve korkusundan
eve hapsedildim..yazı yazmak zorundayım.. sebep? vatanı kurtaracaz ya, ondan
tabii!! hep aynı şey.ben ne zaman, her istediğim yere gideceğim peki? hani
serbesttim..her şeyi kapatıyorsun ama!.. üstelik dün özel bir gündü. Evvel
Zamanımın eskiden sohbetlerine gittiği ve bizim
masalın çocuğu türünde yazıları olan için dediği &=& manaya atıf
vardı ki, daima başından beri bildimJ..alternatife gönderilmem bile sorundu yanii..
ha bu arada.. şimdi geleceğimiz bahis, bu haftanın özel sürprizi, aşk
hediyem Sevdiğim.. 1 muharrem
yani eski takvime göre sene başındayız .. konuya girmeden evvel, biraz, biz umumi
ahâli halimizden bahsetmek istiyorum. Benim, saf türk olduğum için aşırı
kibirli bir takıntım vardı ya hanii. bitti şükür.. artık türk olmaktan gurur
duymuyorum. müslümanlık bugün içler acısı. sürekli yurt dışından ve bizden
gelen maillerde; Müslüman kimlikleri dış görünüşlerinden belli olanlara
yapılan hakaret, küfür, beni çok incitiyor. müslüman ülkelerdeki
tecavüzler, tacizler, zulümler, akla hayale gelmeyecek iğrençlikler utanç
verici.. geçen gün Bağdatlı dostum da anlattı ki; bundan 10 küsur yıl evvel teftiş ve yeni kurallar koyması için Necef’deki türbelere yollanmış..oradaki
sarıklı seccadeli, tesbihli mekanların pek çoğunun altında barlar
varmış..yatsıyı kılınca devasa sarıklar kalkıyor,seccadeler dürülüyor ve cümbür
cemaat mahsene, demlenmeye iniliyormuş..fuhuşun her türü gırlaymış.. dünyanın
her yanından altın vs ,para türbelere dağ gibi-çuvalla yağıyor ve bu herifler
tarafından iç ediliyormuş.. kurbanlara hile ile el koyup ,ya paralarını ,ya
etlerinin gelirini gasp ediyorlarmış.. türbenin etrafında sayısız fakir ise bu
akıl almaz servetten zerre nasipdar edilemiyormuş…
ve bunların daha rezillerinin diğer dinli-dinsiz ülkelerde de olduğunu
biliyorum tabii..ama Müslüman olmak çok başka.. diğer din mensubu ülkeler; günümüzde medeniyet seviyesi sayılan dış görünüşleri ve gerçekten de, sadece kendi halkına adil, medeni olan ülke düzenleriyle, şerefsiz çirkinlikte olan tüm işlerini kapatabiliyorlar.. pek
çok iğrençliklerini, güçsüz ülkelere yaptıkları ve insanların duymak bile
istemeyeceği zulümlerini ise, süslü, şık
medeniyet elbisesi ile örtebiliyorlar
malum.. yani dünyanın başını bağlamayı bırak; gözlerini, kulaklarını, kalplerini
sımsıkı bağlayarak asıl onlar örtüyor ve bizleri, hakikate cahil-örtülü-perdeli yapıyorlar..
oysa
hepsinden âlâ olması gereken biz islam toplumları??!! aynı
bugün, her yerde alayla yazılıp çizildiği gibi, deve kuşlarına benziyoruz..”OLSUN, BAŞIMIZI ÖRTÜP KUMA GÖMDÜK YA, VARSIN ARDIMIZ AÇIK
VE HER TAARRUZA HAZIR OLSUN” halimizle
utanç verici ve iğrenç bir alay konusuyuz.. yazıklar olsun İslam’ı bu hale
getirten din ve devlet adamlarına. yazıklar olsun sahtekar VE SADECE ADI
Müslüman OLAN türk halkına. yazıklar
olsun diğer Müslüman etiketli varlıklara.... işte dünyanın ve münafık
Müslüman etiketlilerin gözünde islam bu halde ve gerçekten de vaziyet
bu..üzgünüm..bazen kontrol edilmez sinirlenebiliyorum biliyorsun. yapım zaten
öyle.
ve ben eğer istersem harflerle inanılmaz oyunlar oynayabilirim. Sesli,
bilinen o pis kelimelerle küfür edemesem dahi, sessiz ve film halinde izlenecek
olağanüstü, üstelik adamı boğazından yakalayacak kadar canlı-anlamlı kelimeleri
yan yana dizip, seyrettirebilirim. eğer
o kişinin idraki yüksekse, çok daha başka şeylerde yapabilirim.. SENİN ASLIN
HARF UNUTMA.NE YAZILIRSA ONA DÖNÜŞÜRSÜN, BUNU BİL.. ama ne yazık ki
harflerden ve anlamlarından anlayan yok. aslında bal gibi anlıyorlar, lakin
kalpler mühürlü Sevdiğim.. kalpleri kilitlenmiş. çok korkunç bir şey bu,
biliyor musun?. sanki hayaletlerle dolu bir ülkede yaşıyoruz. sanki
vampirleşmiş yaratıklara takım elbise, süslü giysiler giydirip ,en kaliteli
diplomaları vermişler ama hepsi mankurtlaştırılmış. kendi ruhlarını şeytana
satmışlar ve çok mutlular.
bence
en kısa zamanda devletin yasa çıkartması lazım. kim diliyorsa, hangi dinden
veya dinsiz ne hissediyorsa, bunu kimliğine yazdırsın. nüfus kağıdı
ve aile mirası ile İslam olmaz. zorla İslam olmaz..olursa da,işte bu kadar rantçı ,sahte,
iğrenç Müslüman türleri birden peyda olur. .Allah’tan, O’nun peygamberinden,
kitabından ve hükümlerinden bu derece nefret edip, alay eden bu tür varlıklar , zulmet
denizlerinde mutlular.. neden onları zorla ait
olmadıkları geometriye sokmaya çalışıyorlar ki?.
eminim ki herkes-her fırka kendi inancını göğsünü gere gere münafıklık
etmeden yaşarsa, bu sen ben davası da biter. çünkü her varlık bilinip, tanınmak
,kabul edilmek ister.bu şeytan dahi olsa…böylece, yine, hz peygamberin ilk İslam’ı
yaymaya başladığı Kabe’de ki putperestliğe dönmüş oluruz ki, halen ben
dahil, genel ahali bu haldeyiz.. tefekkür lütfen..heyy!.. kendine iyi bak!
sahtekarlığını bırak ta, gerçek yüzünü gör!!. ve
bunu idrak edersek, kör gözümüz açılır ve şu manayı görürüz..aaa
meğer kıyamet kopmuş.ve yeni bir kıyam-ayağa
kalkış uyanış için ölüler ve diriler aynı mahşer yerinde toplanmış hesap
görüyormuşuz. bu kaos, bu fitne çok az olan hanifliği halen
muhafaza için, diğerlerinin bir oyunu, unutmayınız; SİSTEM, GELECEĞE ONLARLA
UYANDIRILIP- AKTARILIP, YENİ TEMİZ İNSAN NESLİNİ ONLARLA BAŞLATACAK. .
kıymetli
nesnedir aşk.ister kafirin, ister putperestin, ister islam=Allah’a teslim
olarak selamete ermişinin eline geçsin; cemadattan,
bitkiden, hayvandan ve beşerden insan çıkartma sanatıdır aşk.. aşık
adam sahtekar olamaz. dümdüzdür. sadıktır. yalan söyleyemez. fitne çıkartamaz. olduğu
gibidir. saklanamaz ve saklayamaz. akıl edemez. çünküü o aşıktır. ve aşk onu
muhafaza eder, kıskanır, kem gözlerden korur. aşkın
nazarının değdiği kalp, o aşkın iki parmağı arasında sürekli döndürülürken,
gözü kimseyi görmez olur aşıkın. sadece
O..
ve Sevdiğim aslında burada ülkemin içinde bulunduğu fitne hali ve bizim
nasıl bu derece rezil, pespaye, iğrenç münafıklar güruhu millete
dönüştürüldüğümüz hakkında neler yazacaktım ah bilsen. lakin şimdi KALBİM, bu bir vakitler gurur duyduğum
milleti reddediyor. sayfamı bu sahtekar, dönme ,yeni türk Müslüman ?! larla
kirletmek istemiyorum. kalbim bu milleti bu hale getirenleri ve bu hale gelmek
için can atanları reddediyor ne yazık ki.. ALLAH, BU
TÜRK-İ İSLAMIN GERÇEK, AZİZ, saf –has MİLLETİNİ,
SAHTELERİ VE FİTNELERİNDEN TEZ VAKİTTE AYIRIP TEMİZLESİN İNŞALLAH VE AMİNN(*görülecek
ki, o vakit ,o çokluğun içindeki bu has millet, ne kadarda az amma karabiber
misali etkin ve etikmiş)..
Sevdiğim bu yeni yılın ilk gününde
hayatımıza yeniden başlamanın şerefine, türünün dünyadaki ilk örneği olan bu
masalımı Sana hediye ediyorum. lütfen kabul buyur olur mu?.
istersen konuya girelim: 24.5.2006 yılında gördüğüm bir hayalim vardı. henüz tasavvufun T si ne demek
bilmiyordum... zaten ne ilgileniyor, nede kabul ediyordum biliyorsun..
günahlara bata çıka ,çamurlarda debelene debelene en cahilinden bir ömür
sürüyordum.. işte bu rüyamdaki
yılanlı-asa suyu yolunu-iki yakasındaki cehennemi tehlikeleri ve
üzerinde kendisini sırat-i müstakim
haline getiren yılan(3 YOL=sağ,sol ve orta denge
yolu) üzerinde, tek tek, sıra ile gelip açılan beyaz incilerin
içindekiler vardı.. sayısız yüzleri beyaz buutlar ardında, tam gözükmeyen eski devir
ricali pir’in gülümseyerek selamlamasını.. ve salavatlarla biten altın şıklı huzmeli
imameyi ve bu dünyevi görüşten daha mükemmel renkleri ve görüşü olan o altın
ışıklı yeri hiiç unutamadım biliyorsun. bu rüyada anladığım tek şey bu yolun TÜRKLERİN
YOLU olduğuydu ..
“türklerin yolu varmış, o yol nedir?” diye herkese soruyor lakin alaylı, aşağılayan gülüşlü bakışlarından başka bir cevap alamıyordum..içinden çıkamadığım ve kafamı iyice
karıştıran rüyalarım yüzünden Cihan’ın Haybabamın evine rüyalarımı anlatayım
diye getirdiği Selamlı rehberin mekanında bir defa, ona türklerini yolunu
anlatabildiğim kadar anlatıp sordum. “ türklerin
yolu nedir?”.. “yok öyle bir şey”
dedi gülerek. çocuk: ”hayır var. gördüm. türklerin altın ışıklı bir inciden yolu var” dedi. selamlı rehber
aniden hayretle:”aaa!! Acaba sen Türüku Âli’den
mi bahsediyorsun” diyiverdi..”aa evvet işte o”” dedi çocuk:”onu soruyorum.o ne demekJ?”..ne
dediğini hatırlamıyorum tabii Sevdiğim ama ben işte o andan itibaren, anlamını
dahi bilmediğim bir şeyin-TÜRUKU ÂLİ’nin TUTKUNU OLDUM..yani onların sadece
3’ünü zamanımızdan tanıdım. biri daha evvel bu alemden göç etmişti. ikisini ise Yaratıcım tanımayı nasip etti şükür..
ama bende henüz o idrak yoktu ..
ve bu rüya ile o kadar çok şey anlamam nasip edildi ki, SÜREKLİ AÇILIP GELİŞİYOR MALUM.. bu çok hayret edilecek şeydir. bir anlık sonsuza uzanan tezahürden, başlangıçtan günümüze, bu derece öz bir tarih anlamı nasıl çıkıyordu?!..HAYRET! ve orada anladıklarımdan biriside; günümüzde manevi hilafetinin, mana Devlet-i Âli’sinde olduğuydu.. bunun iz düşümü olan EMANET'İ ise, Devleti Âli Osmanoğulları eliyle,1. meşrutiyetle kurdurulan meclisi mebusana devr ettirildiğidir.. yani şuan EMANET, meşrutiyetle kurulan meclisi mebusanın bugünkü devamı olan Türk Milleti Meclisindedir.. böylece anlaşılıyor ki; biz yeni bir devlet kurmamışız, var olanı devam ettiriyoruz amma bize başka başka hikayeler anlatılıyormuş.. UMUMİ AHALİYİ, ahvaline göre her an güncelleyip, kurgulayansa ehli tasarruf Turuku Âli Meclisi dir...aslında bu izin,artık vakti geldiği içindi .. bizler bilelim, bilmeyelim iş böyle. Bu meclisin başkanı da salavatlarla gidilendir tabii..hilafetin esas sahibi ve koruyanı O ..unutmayın sakın..
peki biz neden bu haldeyiz deriz değil mi şimdi. çünkü esmalar ve eşya daima zıt prensibile çalışıyor. Bazen biri diğerine baskın olup, üste çıkıp, yönetimi eline alıyor. Bu, dünyevi sünnetullah-şeriat idaresi için konmuş ilahi anayasa sütunlar maddesi olduğundan; hangi sütun idareyi ele geçirip, sütununu dikip, imzasını-mührünü o sütuna vurmuş, damgalamışsa, işte, daha üst bir akıl gelmediği müddetçe, idare onun oluyordu..bu hz. Ömer gibi adaletin sembolü de olabilir, torunu haccac-ı Zalim gibi o devrin halkının tezahürü de olabilir. yani divan-ı heyet, aşağıdaki Halk’a göre Hakça muamele ediyordu. Seri ül Hisab da sıra bekleme yoktu. halk umumen düzeldiğinde, o vakit sistem ve yönetimde otomotikman düzeliyordu. ESMA PANTEONUNDA DEĞİŞİKLİK YOKTU.. ama halk münafık olduğu müddetçe, halkın Hakça yansıması da yine münafıkça oluyordu.
bu,halk çekirdeğinin Hak ağacı meyvesine
benziyor.. bazen toprak; RAHMAN’NIN, ondaki RAHMETİNİN manasını- ÖZÜNÜ alarak
SULAMASI YÜZÜNDEN ebterleşerek- çorak
olurdu.. ve meyveleri yenemeyecek derecede acı olup, tohumu dahi ebterleşir
ve o ahalinden ümit kesildiği için, topyekün imha edilip, yerine “min halkın cedid” ile yepyeni bir yaradılışla yeni halk tecelli ederdi.. tüm tarih
bunun kayıtlarıyla doludur…ferdi kurtuluşlar olduğu gibi, genelde umuma uyup, haksızlık karşısında “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” formatında olanlarda
münafıktan sayılıp, güme gidebiliyorlar tabii ki.. anlayan içinse bu hakiki adalettir. HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN
DİLSİZ ŞEYTANDIR hadisini hatırla lütfen..çünkü Rabbimiz “bana yardım edin ki
size yardım edeyim…bana bir adım atın ki size koşayım” diyendir..sizin veliniz benim, dost benim,
ben size yetmiyor muyum diyendir…ALLAH, İNSAN KULUNA İNSAN KULUNDAN TECELLİ
EDER, UNUTMAYIN.HERŞEY CİNSİYLE UÇAR..
İşte Sevdiğim tüm bu girizgahtan maksat sadede gelmek tabii.geçen
masalımdan sonra bir mail geldi..Yonca adında bir astrolog yazıyordu.benim
doğum haritamı bile çıkartmak istedi..ona
istediği tarihleri verdim lakin doğum saatim eksik olduğundan tam harita
ne yazık ki olmuyormuş.. zaten bende o doğum tarihimi hakiki doğum zamanım
olarak kabul etmediğimden sorun yoktu. çünkü bir derviş, biat ettiği anda
yeniden doğmuş sayılır ve artık o derviş, efendisi GÜNEŞ’ İn peyklerinden
birisi olur ve O’NUN ETRAFINDA SEYR’E GİRERDİ..yani kendi yıldızlığı düşer
,gezegen hükmünde olurdu..ve efendisinin
etrafındaki yolculuk tavafı esnasında çizdiği zikir-anma-şarkı yolculuklarından,
kendisine bir yıldız yolu haritası dahi çizerdi.. vaktiyle; bu seyrin haritasına, ancak bazı pir
makamı sahipleri, manada, kendilerine çizdirilerek rozet olarak sahip
olabilirlermiş. belki bugünde böyle zatlar vardır .ben henüz bilmiyorum tabii..
her
insan bir yıldız tozudur-ZERRE malum ve dolayısı ile aslına, yıldıza
dönmeyi de becerebilmek lazım….Sevdiğim taktım bu yıldız yolu haritasına değil
mi. define haritası misali. sanki kilit, bu
yıldız rozetlerdi. anahtar ise, yolculuk
yapan ve kendi galaksisini inşa eden ileride yıldız hükmünde olacak kişiydi.. neyse..sonra
ertesi gün bir arkadaşım, ben ve sanırım yazıştığım astrologla alakalı gördüğü bir rüyayı
yazıp yolladı..hıım..bişey dank etti. dooru, yaşadığım acı bir şey yüzünden,
kaç senedir bir defa bile yeni bir rüya yazmadığım rüya kayıt defterimi
çıkartıp baktım.. orada kendime bir doğum tarihi aradım..yani benim
bidayetsiz bidayetim olduğundan-ek kontenjan talebeliğimden, öyle herkes gibi
bilinen bir şekilde seyrü sülük etmediğimden, her salikin sahip olduğu o, mürşidimde
doğma tarihim ne yazık ki yoktu..
yani ben kadar maddeye, surete, putperestliğe
düşkün birisinin, kendisine hala bir Adem bulamaması, üstelik varlığına
kayıtlı bir nüfusu olmaması ne kadar acı bir şey biliyor musun Sevdiğim.. öyle
..ahh.. evet.bulduumm. işte TÜRUKU ÂLİ RÜYAM VE ÜSTELİK TARİH BİLE ATMIŞIM.. sadece
saati yazmıyor.. hemen Yonca hanıma bu
rüyanın tarihini yolladım.. saati belli değildi,” sabah” yazıyordu.muhakkak
ki sabah namazı vaktidir diye düşündüm ve o vakti esas almasını
istedim.. birde benim için bir anlamı
olmalıydı..tarihimin adını yola başlama töreni- selamlama koydumJ..işte
astroloğumdan ertesi gün haritalarım geldi..ikisi de üçgenlerle dolu tabii ki..
içinden hızır geçen adamda, başından beri şeklimin üçgen olduğunu söylemişti..
hiçbir şey anlamadım.. ama rüya defterimde gördüm ki, bir vakitler füsusu
okurken ki, o harika rüya rehberim bana astroloji kitabını dahi okutmuş..
Sevdiğim bu olaylardan sonra en güzel anlamları anladığım bir salata
durdum.. ve anladım ki RA'NIN- HORUS’UN GÖZÜ DERSİ GÖREN BEN, HOROSKOP-EV nasıl inşa
edilir, onu öğreniyordum..her varlık bir yıldızdan geliyordu.ve geldiği
yerin yıldız haritası koordinatlarında yeryüzünde bir yerde –aynı geometrik
desende bedenleniyordu.. geldiği yerin şifresi, kişinin titreşim dalga
boyunda kaydedildiğinden, geldiği yerin esma bilgisini sürekli alıyor ve
böylece hayatiyetine-kulluk amacına devam edebiliyordu..
hakikatte
her esma, bir yıldız deseni, dalga boyu-levhi mahfuz
olan levha idi...işte bu ilmi bilen kadim ermişler, onların değişik
alemlerdeki değişik suretlerini hatıra olarak daima kaydedip
şekillendirmişlerdi.. oysa, gelecek torunlarına bu ilim
verilmediğinden, onlarda, manasını unuttukları bu İSİMLERİN SURETLERİNE tapmaya ve
hatıralarında kaldığı kadar da olsa, bu ilimle kötü, şer işler yapmaya
başlamışlardı..
bu konuyu henüz istediğim gibi anlatamıyorum Sevdiğim, şimdilik bu kadar..gerçi
eski Mısır’da, ölüler, sorgu sualden sonra Horus’un kayığına binerek, İLAHU
kamışlık tarlasına gidip, orada gab kazı misali bağırıp, yine Horus’un kayığına(be-benlik-ego-nefs
kayığı) binip, onunla, bundan sonra yaşayacağı yıldıza seyahat ediyor, ayrıca
her sabah Horus’la(HOR-US=özgür ŞUUR =GÖNÜL-KUTSAL RUH) güneşi
uyandırıp, her akşamda onu, Nut’un karnına yollamaya eşlik ediyordu(nut=göksel
anne=nun)..yani, ölünün yükselen ruhu, dünyevi imtihanını başarıyla
bitirdiğinde, hz Mevlana’nın da bahsettiği” neyistan olan sütunlar
salonu-ruhlar alemini seyredip”, bundan sonra cennetine –yuvaya perde
arkasına geçerek ebeden dinlenecekti..
aslında düşündüğümüzde, insan bedenindeki her organdan farklıdır GÖZ.. özeldir..
nazarla irşad vardır mesela..adamı mahveder .öyle muhteşemdir Sevgilinin sana
bakması.ve senin ruhun O’nun gözlerinden sana bakar.senin ruhun O’nun
gözbebeklerinde hapsolmuştur.. eski ilkel kabileler ve mavi tuaregler fotoğraf çektirmezler.ruhlarının o resme hapsolacağına inanırlar..işte güçlü nazarlar da insanın ruhunu hapsedebilirler..gönüllerini ele geçirip, o gönlün
içini eskilerden boşaltıp, kendiyle doldururlar..
ve aynı zamanda,bir horoskop gözevi, her şeyin gözlemevidir de. usturlap
olan göz, her şeyi bakarak ölçüp biçebilir.. İŞİTTİK VE İTAAT ETTİK..GÖZ
GÖRDÜĞÜNDEN KAYMADI VE ŞAŞMADI.. ve göz, baş gözümüzdeki iki göz olarak
bilinir. oysa iki gözümüzün tam ortasında, benim
için adı hikmet-i himmet gözü diyebileceğimiz birde 3. Gözümüz
vardır..burası gelen titreşim ve dalgaya göre değişik biçimlerde dalga
dalga-kalp atımı misali açılıp kapanarak çalışır..YANİ BU 3. GÖZ BENİM
İDRAKİME GÖRE DAİRE FORMATINDAKİ DESENLERLE ÇALIŞIYOR..memeden süt emmek gibi diye açıklayabiliriz.. bu daireler değişik
desenler çizebilir belki de. çünkü onlar
latifdir. su misali. bulunduğu her
şeklin sureti şeklini, her kokunun kokusunu, her rengin rengini, her sesin
sesini alıp giyebilir veya giydirebilirler.. mesela bir insan-ı
kamille karşılıklı oturuyorsanız, onun 3. Gözünden sizin 3. Gözünüze böyle
gidip gelen enerji-hikmetler olabilir.. unutmayın :KİME HİKMET VERİLDİ ONA
ÇOK ŞEY VERİLDİ.. bu insana yapılan aşı-maya misalidir ..yani sizde
olmayan bir anlamı, olan birinden alıp, mayalanıyor olabilirsiniz gibi.. veya belki de, karşınızdaki kişi,
kendisinde var olmayan şeyi, sizi kabzederek-sizden
kendisine alıyor gibi de olabilir..yani alışveriş –ticaret..
ve masalın nihayetine gelmişiz Sevdiğim..dün gece aniden şunu anladım.. nasıl ki manevi alemde 99 sıra alt alta altın harflerle yazılmış cümle olsaymış, ki, bunlar tek başlarına hakikati suretlendiremezlermiş..oysa kara bir mürekkeple bir beyaz kağıda yazılan 100. delil, maddi cümle ana esas, istenen ve beklenen şeymiş(aranan madde) işte ol vakitte ol’ lar olup ,amaç hasıl olurmuş.
bugün ülkem, Taxim olaylarıyla savaşa sokulamadığından ve biz henüz birbirimize
kırdırılamadığımızdan, şimdide meclisimizi karıştırarak, bizi, bir bez
parçasına alet edip, savaşa sokup –yok etmeye çalışıyorlar. .milletin fitnesini
ve cahil cesaretiyle ateşe körükle gitmelerini ise Sen daha iyi biliyorsun
Sevdiğim.. ŞİKAYETİM SANA.. güruh onlar.. yani bir masal ceosu olarak,
başımıza örülen çorabı anlamış ve harflerimi buna göre dizmiş bulunduğuma
inanıyorum(*sen bugün ağlayan ve
yansıyan kadınsın ..içine çek)..
birde dolayısıyle; bugün ki meclisin esas sahiplerinin koordinat
haritası mabedi-camisini, O, 99 incinin TÛRUKU ÂLİ yolunun mührünü ,onların
sırat-ı müstakim olan ASA SUYU YOLU-KEVSERini buraya işaretlemiş oluyorum tabiiJ..yani
onları madden de aşağı inerek, göreve başlamaları davetini taleb etmiş
oluyorum.. çünkü savaştan nefret ediyorum..savaş asla yokk..
şimdii..iş bu, bize düşen, Tûruku Âli mabedimizin bu geometrik desenli
aBÂsına düşecek etkilerin hayırlı, kolay, güzel, bereketli, maddi manevi sağlık
şifalı, bizim için lütfedilmiş cennetine kavuşmak ve şerlerinden, O ÂBÂ altında olduğumuzun
mahfuzluğuyla EMİN OLMAKtır.. aminn.
NOT: Sevdiğimm.bunu yaptığım için lütfen beni affet….
""*ve astroloğumuzdan gelen harita yorumu şöyleydi:Rüya anı haritasını çıkardım, verdiğiniz takribi saatin ortalamasını aldım saat için ve yer olarak da İstanbul'u aldım, yeri yazmamıştınız tahminen öyle diye düşündüm. Harita zamanına göre yükselen yöneticisi Venüsün 12. evde olması ve Ay ile kavuşumda olması bir kadınla ilgili rüyaya işaret ediyor, 12. ev rüyalarla ilişkilidir. Dişi prensip olan Venüs ve Ay 12. evde koç burcunda kavuşum yapmışlar, bu rüya her ne ise sizi mutlu eden bir rüya olmalı ve okültist gizli öğretilerle bağlantıya geçeceğiniz birine de işaret ediyor ki zaten siz gizemli konularla ilgili birisiniz. Asc yani yükselen de boğa burcunun olması ve boğa burcunun yöneticisi ile yücelimsel yöneticisinin kavuşması (venüs-ay) rüyanın oldukça güçlü bir gerçeklikle ilişkisine işaret ediyor.""
02.11.2013
nuralem7@hotmail.com
nuralem7@hotmail.com