22 Şubat 2014 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 87

ADEM ve YUMURTASI  HAVVA
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI  87
٨٧ : seb a semaniye

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba
…durumum halen bomboş bir OO hali. galiba Sen çok kızdığın ve tüm sınırlarını tarumar ettiğimden, III sütunlu T’alakla beni boşadın. O yüzden beni affetsen dahi geri dönüşüm zor gibi..bu hafta da ne yazacağımı bilmeden vaktim geldiği için yazmaya başladım. son masalların içindeki bilgileri daha sonraki günler okuduğumda, diğerlerinde olduğu gibi yine onları kendime ait bulmadım. bana çok yabancıydılar.hiçbir şey bilmeden nasıl öyle şeylerden dem vurabiliyorum ki? o zaman kendimi çok tehlikeli bulup, masalı okuyan, anlayıp idrak edenin çok az oluşuna hep şükrediyorum. insan kendisinden ve kendisine yüklenen anlamdan hiçbir yere kaçamıyor değil mi Sevdiğim?. hakikatte, hangi ilme doğru çekilerek götürüldüğümü ne yazık ki biliyor ve bundan kaçmak istiyor ama kaçtıkça bu korkunç ilme boğazıma dek batırılıyorum(*ilerleyen sayfalarda Sana gizlice bu ilimden bir nebze sunabilirim belki) ..

bir insanın kendisine yüklenen esma programını kabul edip “evet ben bu iş için amilim, bu konuda söz sahibiyim” diyebilmesi çok ağır bir şey..  zamanımızda bunu fütursuzca ve en kolay bir tek siyasiler yapabiliyorlar.. demek ki siyaset o kadar ayağa düşmüş ki herkes:”ben olayların sevki idaresinde, perde arkasında ve önünde olabilecek en yetkin marifetullah sahibiyim. o kişi benim, beni seçin” diyebiliyordu. onları karikatür gibi görüyorum ne yazık ki..


Sevdiğim son masalımın ardından bir mesaj geldi:” bu masalda Sevdiğin şarabı fazla kaçırmış,canın yanabilir dedi
J..sonumun hayır olmasını diledi.. dün gece ise başka bir masal çocuğundan “yeni masalını aşkımın artması için hevesle bekliyorum”diyen mesaj geldi..bu durumda, masalı takip ederek, kendi aşklarını ilerletip yaşayan diğer aşk çocuklarının vaziyeti beni ürkütüyor(hepinizi ölesiye kıskanıyorumJ). Zira,insanın bedenlenmeden çook evvelki halinin harf ve kelimeler  olduğunu bildiğimden ,kişide esma-harf değişikliğinin dahi onun tüm tabiatını altüst edebileceğini da artık anlıyorum(aynı 7 senede bir değişen tüm hücrelerimiz ve esma terkibimiz-kader ve huylarımız ve hastalık ve çevrelerimiz misali vb).çağımızda genetik ilminde DNA ile oynanmasının; insan, hayvan, bitki ve cevher yaratıkları için geliştirilip üretime geçirilecek olanın, tabii olmayanın hazin sonunu ise sezebiliyorum..

bu “ bizler bir vakitler en yüksek harflerdik aşağıya indik ve şeyler olarak bedenlendik” ilminin” vebalini kim üstlenebilir ki.. gittikçe nano teknoloji ile; zerrelerle-nutfelerle-tohumlarla –hava molekülü olan RAHMANIN NEFESİ ile  oynanacak.. ve gelişen lazerlerle de insanın esas nur boyutu olan ışınsal –ruh bedenleri dahi etkilenecek(ve bugün teknoloji-WİFİ- RADAR ile oluşan etkiler henüz bilinmiyor). bu yapay yaratımların hepimizin kıyameti olacağına ne yazık ki inanıyorum.Allah’ta KÜNFEYEKÜN sırrı olarak ne varsa tabii ki yarattıklarında da çıkartabildikleri potansiyelleri kadar o-nar ve nur ehli olarak- tamamen var. adil güç ve kudret esmasının negatif ELLER yerine pozitif ELLERDE  tezahür etmesi ise tek duam..çünkü her dem ya iyi yada kötüler hükümdar olacak. bu işte koalisyon hükümet asla olmaz vesselam..


*Sevdiğim geçen gün bir şey deneyimledim.hatırladığım şu idi: diyelim ki bir suyun altındasın.gözünün önünden hava zerreleri geçiyor,suda kırılan ışık o zerreye yansıyor ve seyir o zerre ekranında başlıyor. her zerrenin içinde bir dünya ,bir hayat gizli.. bu ilim çok ama çok muhteşem ve bir o kadar da tehlikeli..gelecek nesillerin hayatını Sence merak etmeli ve artık kadim geçmişimi deşip durmayı bırakmalı mıyım?!..


birde Tanrı ile aşk yaşamak bahsinde herkes kendi ana esmasının YA VEDÜD olmasını diliyor gibi geldi
.neden herkesin Aşk esması (RAHİYM=İSİS,İŞTAR,AFRODİT)ile aşk yaşamak istediğini henüz çözemedim. belki henüz sevmeyi öğrenemediğim yani, terkibime henüz Ya Vedüd esması denk düşmediğindendir. zaten bende CAMİ esma kutbiyetimden çok memnunum. bunun için daha çok şey yazabilirim ama OO gözlüklerimi takmam lazım
J. ve Seni OO seviyorum.

Sen benim noktam,Sen benim dairemsin.
Sen benim içiçe geçmiş 55 numaralı halkalarım, tavafı semâmsın.
Sen benim karanlığım,Sen benim karanlığımın içindeki var olan  ışığımsın.
Sen benim en karanlık noktam ve o tenimdeki en derin SİYAH BEN’İM DEKİ MÜHÜRSÜN.
O MÜHÜRDAR SENSİN.

٨٧seb a semaniye

vuslatı 19
ve çocuk aynasına,16 şubat Sevgililer günü hediyesine baktı.çocuk baş aşağı doğsa da, Efendisi onu yukarıya uruç ettirip başı yukarda hale getirmiş ve bir hüviyeti kimlikle VAV(9) üflemiş ve besmelenin sırrı 19 yapmıştı.. bu aslında iki ruhun gizli manasıydı. ikisi bu alemde bu sırı tamamlayandı.. ruhu ne çok özlemişti..ağlıyordu. bugün çocuk güzel değildi.. Ali Aynası olan  Sevgili en güzeldi.keyifle soluğunu kullanırken anlattığı yüksek Rahmani nefesin hazzından  ışıklar saçıyordu. tüm lügatları içine alan yegane ana kitaptan, çocuğa tek bir HÜVİYET harfini zerre zerre nefes ederek şerh ediyordu.. çocuk aşktan sarhoş,elleri kontrolsüzce harflerin ona oynadığı hazla inip kalkıyor ve hiç durmadan ağlıyordu..bugün  şarap çok fazlaydı. çocuk hakikatte bir insana değil bir lüğat kitaba aşıktı ..


O biliyordu.
içinden çocuğun en seveceği ve beğeneceği yegane harfi, daireyi nokta olan OO yu seçti.. çocuk ağlayarak gülümsedi.elleri kulaklarında içinden taşan hislerin sevinçlerini bastırdı ki, infilak etmesin..çocukmu ruhumu ağlıyor anlaşılmıyordu.çocuk ruhuna dedi ki” her gece erkenden ölü gibi başımı koyar koymaz uyumak zorunda kalıyorum.ve senin beni terk edip O’na gittiğini biliyorum.hala neden ağlıyorsun.bedenim ağlayamaz çünkü, o bir kılıf ve elbise. ağlayan duygularım mı? daha yeni görmedik mi üstelik?. peki gördükçe daha çok mu özlüyor ruhum?.ne olur gitme,beni bırakma!!lütfen biraz daha kal lütfen!!” diye yalvardı. içindeki ses: “biraz daha kal, biraz daha bana beni & Seni anlat. bana biraz nefes üfle.biraz hayat ver.ruhumu dirilt,şifa ver.beni sev.öyle sevki başka bir şeyi ben gibi sevemeJ”..

Ayn’Aya bakan çocuk bu defa kendisini güzel bulmadı. sanki Ruhunun Nur’u Sevgilisine geçmişti.. Sevgilisi ŞİMDİ EN GÜZELDİ ve çocuk huzur buldu.çünkü emaneti ehline teslimdi..vazife tamamlanmıştı.

Sevdiğim bu hafta hiç rüya görmedimJ .çünkü tefekkürlerimde yapabildiğimce çok hızlı olarak devrelerimi geçip, gidebileceğim en son yere aynı hızda gelince rüyalarımda kesiliyor ya hani.yine o haldeyim. aşağıya inmem lazım. Bak! aşağıya nasıl indirildiğimi yazıyorumJ..ilk gün dereotu oğlum o rüyamdaki sürahi elinde geldi..sürahim kırılmış.. gülüyorum. çook kıskancız çook.”çöpe at” diyorum..ve kriz devam ediyor.. yazdıklarımı ödeteceksin illa..bu masal çocuğu nasıl ki dünyada madden hiçbir şeye sahip olamıyor, ki, onun birde tuhaf bir özelliği de var; hani insanlar için çok özel ve anlamlı zamanlar- kutlamalar filan olur. yetiştirdikleriyle herkese arzı endam edip gururla duracağı vakitler. işte benim imtihan simülatörümün en büyük zaafı da, böyle anlarım olmasın diye o anlarımı elimden çalmaktır.bundan o kadar büyük zevk alıyor ki, hayatı böyle vakitlerimi yıkıp, beni yerle yeksan etmeyi tasarlamakla geçiyor.bu hafta da  böyle bir anı benden çaldı.

114-en-NÂS
(insanlar)
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,
2. İnsanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine),
3. İnsanların İlâhına.
4. O sinsi vesvesenin şerrinden,
5. O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar.
6. Gerek cinlerden,gerek insanlardan(olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım!

böyle yapacağını her defasında hayallerimle öğrendiğim halde,neden tedbir alamıyor ve sss ,fııss ,fııss,fııısssa(nas suresi) kapılıyordum ki?. o zaman ben ne işe yarıyordum?.benim minicik cüzzi iradem ne halta yarıyordu?!.ve bu acıyla, ilk defa  her şeyi ta en baştan bildiği ve tedbirleri söylendiği halde yaşanması kaderi mutlak olan Kerbela’ yı dank diye anladım.bu yaşadığım korkunç travma bana; genetik miraç merdivenime ket vurmuş koskoca gordiyon düğümümü görmeme ve hak ile batılı ayırt etmek için olan LAİLAHEİLLALLAH MUHAMMEDRASULALLAH  Zülfikar’ı ile darmadağınık etmeme yetecek kadar öfke dahi vermişti. sesim bağırarak ağlarken, bu defa kendimden utanmıyor, çaresizliğime, aldatılmışlığıma, peki,o halde hiç bir anlamı olmayan  ben,"neden yaratıldığıma" iş gelip dayanıyordu…

*Siklon,
(Cyclone) atmosferde bir alçak basınç alanı çevresinde hızla dönen rüzgârların oluşturduğu şiddetli fırtınadır. Siklonlar güney yarıkürede saat yönünde, kuzey yarıkürede aksi istikamette dönerler.

Sapatik siklonlar ve ekstratropik siklonlar olmak üzere iki tür siklon vardır. Bu siklonlar bir alçak basınç merkezi etrafında saate ters yönde hareket eden rüzgarlara sahiptir. Birbirlerinden bazı farkları vardır.(ALINTI)


Rahmanın nefesi
esma kutup daireleri
hava siklon  haşyetinden
bir seyir
her esma, kendisindeki hak ettiği manayı tam kapasite ile çıkartıp, kulluk hizmeti yapacak has kullarını arar ve kendisini onunla bilip,tanıyıp sevmek istermiş ya hanii..işte her esmayı tam kapasite kendisinde çıkartan yapıya da o devri esmasının kutbu-mühürdarı denirmiş..bu esmada hangi varlıkta açığa çıktı ise; içeriğindeki diğer tüm aynı manaya çalışanların yegane tam aşk yaşayacakları ilahi çorba kazanı da dolayısı ile o oluyormuş. şimdi sana düşen o çorbadaki hangi malzeme sensin onu bulmandır. herkesin çorbacıya gidişi ve çorbasına ne tür malzeme isteyip sevişi ayrı bir dava işidir ona göreJ.bazısı acı sever,bazısı tatlı,bazısı baharatlı,bazısı ekşi vs..birde pek çorba sevmeyenler vardır ki mesela benJ..

düşünki havada sayısız bulut siklonu dairesi esma terkibi var ve asla bir dairevi frekans diğerine karışmıyor.yani hakikatte ne savaş var, ne de kavga ,zıtlık..


peki bazı esmalar zıttı ile ve ALLAH İLE KAİMse. O halde negatife hizmet eden esmalar da tam kapasite ile manalarını  ortaya çıkartıp,hizmet edip, kendilerini bilmek isteyeceklerdi ki,bu da onların  en doğal haklarıydı.ee bu işi kim yapacaktı pekii? tabii ki yine insanlar..yani bu durumda esma uyumsuzlukları, esma çekememezlikleri, esma kıskançlıkları ve tüm tarihi mitolojik esma tanrıları savaşları kaçınılmazdı..her esma varlık-vücuda gelip  bilinmek ve aşık olunup ,sevilmek sayılmak istiyordu.. dolayısı ile Şeytan’ın da hakkını istemesi kaçınılmazdı.ve o hak ona HAKK’IN TA KENDİSİ TARAFINDAN TANINARAK İLK ELDEN VERİLMİŞTİ.şu halde kalem suya dalmış ve yazısını suya yazmış ve o suyu içmişti.. mürekkeb dahi makamı Rahmanın vücudunda kan olup ,O’nu O’na yazarak okumuştu. SENBENSİNBENDESEN olmuştu..yani tüm zıt terkibiyle dahi yazılanlar bir vücudu varlık olup sahibinde dürülmüştür..SAHİBİ SÛRA KENDİNİ ÜFÜRMÜŞTÜR..işbu vücûd bugün Sahib ül Vakitte okunur ve okutulur vesselam.


öylesine dibe vurmuştum ki Sevdiğim.. her şey bitmişti. masalımda duracaktım..durma eylemim üzerinde düşünmeye başladım. herkesin enayisi bir ben miydim ki bu derece korkunç bir yükü omuzlayacaktım. Herkül dahi UYANIK OLMAK İSTEYEN Atlas’ın bu yükünü ONU TEKRAR UYUTARAK omuzlarından atmıştı değil mi, oysaki benim kendimi taşıyacak halim dahi yoktu..ve bir şey oldu.bir yazı görüp okudum..OO.. gözlerim Sevgilimin Sevgili günüm için hazırladığı süprizi görünce, aniden gülerek “CANIM” sözleri ile ruh sevincim ağzımdan dışarı fırladı.canım canıma can katmak istemiş ama her seferinde olduğu gibi kıskanç davranıp, dünyevi takıntılı zaaf ve beklentilerime özür üstüne özür dileterek beni alaşağı  etmişti. sonra aynam bana yansımış, ağlayan ruhumu nefesi ile  yıkamış, yıkamıştı..işte yine yola devam için yüklenmiş ve yine harflere hamile kalmaya mecbur olmuştum..ileride fasikül fasikül lügat çocuklarımız olacak Sevdiğim.ve Sen onlara 1.cilt,2. cilt,3, cilt isimlerini vereceksinJ….kitaplarımız Süleyman’ın kütüphanesine kurulacak..


Sevdiğim bu hafta, bir masal çocuğunun hastalıklarıma şifa olsun diye hediye yolladığı Aidin Salih’in “Gerçek Tıp “adlı kitabını okuyarak geçti.son sayfalarındayım, henüz bitmedi. pazartesi tasavvufi arkadaşlarımın çoğu ve onların tavsiyesi ile bazı tanıdığım kişiler bu doktor ve yetiştirdiklerini ve tabii bu kitaptaki uygulamaları deneyimlediler .. içlerinde sadece bir tane tam net sonuç var ki, oda aşırı disiplinli ve inat bir yapıya sahip olup ,istikamet üzere kalandı. diğerleri su ile yaptıkları açlık oruçlarında inanılmaz şeyler yaşadılar. ölümden döndüler. akıl almaz halüsinasyonlar .vücudun içinden çıkan iğrenç atıklar. açlığın insanda meydana getirdiği yüksek tekamülleri yaşadılar.

hani Allah nefse ne ceza verse o her seferinde “sen sensin bende benim “dermiş ya.. ve sonunda Allah nefsi aç bırakınca, ilk defa nefs “ben yokum sadece SEN VARSIN YA RABBİ “demiş.

işte açlık oruçlarında inanılmaz şeyler oluyor. ben aç kalamadığım için arkadaşlarımın o zamanki tüm ısrarına rağmen bunu deneyimlemedim. onlar kadar disiplinli,çalışkan ve söz dinleyen bir yapı ne yazık ki değilim. nefsim çok güçlü bilirsinJ.aç kalsa, o zavallım kendini yer zatenJ .. Allah benim doymak bilmez nefsimi ıslah etsin ve onu Ruhumun nuru ile doyurup terbiye etsin ..aminn..


bu kitapta kendi sağlığım için en doğru tespiti kan grubum olan A ile beslenmede buldum. sevmediğimden hiç süt içmem. olabildiğimce yapay ve kimyasal gıdalardan-mecbur kalmadıkça ilaçlardan  uzak dururum fakat ne yazık ki bu günümüzde mümkün değil.zira tohumların genetiği ile oynanıyor ve tohumlar sadece birkaç ülkenin tekelinde üretilip satılıyor( * ben artan yemekleri bir poşetle buzdolabında saklar ve sonra onları boş bir arazide hep aynı yere dökerim.başka kişilerde bunu kurt,kuş, kedi,köpek için yapıyorlar..tam onbeş gün evvel birisi buğday ve mısır taneleri döktü.iki haftada ben kaç defa oraya yemek götürmek için gittiysem tüm artık yemeklerin yendiğini ama genetiği ile oynanmış buğday ve mısırı havada kapması lazım gelen hiçbir hayvanın yemediğini de gördüm.dün yine oraya uğradığımda buğday ve mısırlar çimlenip yemyeşil otlar olarak yükselmişti ve şöyle dedim.hayvanlar dahi genetiği oynanmış gıdayı yemiyor ama biz ne bulursak ayırt etmeden yiyoruz,yuh olsun bize) ete çok düşkün değilim. eti en çok köfte halinde sevip tüketirim.hiçbir zaman sebzelere ihanet olmasın diye narin bir yeşillikle et pişirmem. kitapla öğrendim ki zaten ben süt ve eti hazmedemiyor(eti hazmedemediğim içinde çürütüyor muşum) o yüzden de bilmeden doğama uyuyormuşum ki, bunlar doğru tesbitlerdi. herkesin Aidin Salih'in GERÇEK TIP kitabını okumasını isterim:üzerimizde oynanan oyunu anlayıp, genetiği değiştirilmiş gıdaların,her yanımızı sarmış - hücrelerimizin tanıyamadığı katkı maddelerinin ve kimyasal ilaç-kimyasal zehirlerin =aşıların bizi nereye doğru götürdüğünü bilelim.. ve emr'olunduğumuz gibi dürüst ve ahlaklı olmadıkça, kendi ellerimizle kendimizi nasıl yok etmeye mahkum olduğumuzu da fark edelim...


birde Sevdiğim,geçende hazır satılan baklava yufkası alıp,üstündeki tarife uyarak, gerçek köy tereyağı ile ev  baklavası yaptım..yedikten sonra şunu anladım. hazır tatlılarda  gerçek yağ ve şeker olmadığından tatlı bizleri öyle tutuyordu; gözlerimizi yuvalarından oynatıp,kalbimizi yerinden fırlatacak şekilde attırıyor ve  hastalanıyorduk(ben
J). şeker yerine glikoz -mısır şurubu, gerçek tereyağ veya zeytinyağ yerine de en ucuz kimyasal aromalı karışımları kullandıklarından bedenimiz bu kimyasalları tanımıyor ve tanımadığı içinde tüm sistem hastalanmaya başlıyordu ki (alerjik reaksiyonlar vb.)bunun en doğru sağlamasını şu sıra ülkemizde çok olan Türki ülkelerinden gelenlere sorarak öğrenebilirsiniz.

ESKİDEN onlarda her şeyi saf tereyağı ve saf ürünlerle yaptıkları halde,ne kalp,ne şeker,ne yüksek tansiyon ve ne kanser türleri hastalıklarını tanıyorlarmış. ne zamanki batı dünyası ve ekonomisi ve marketlerle gıdaları ülkelerine girmiş ,işte, çok yakın yıllardır onlarda da bu, batı medeniyetinin aşırı metâ hırsı olan  hastalıklar belirlemeye ve modern tıp- kimyasal ilaç –aşı sektörü hızla ülkelerinde yer edinmeye başlamış.. demek ki neymiş. Batı dünyası önce elimizdeki gıdaları ve madenlerimizi-HAM SAF MADDELERİ  KENDİLERİNE ALIP ,kendileri en halis maddelerle semirip; bize ise onları, cicili biçili paket ve sexi yalan reklamlarla zehir halinde geriye  satıyormuş.sonrada bizi kültür erozyonuna uğratıp ,yakında da lazer silahları ile beyin ve beden kontrolümüzü ele geçirecek halde programlıyorlarmış değil mi?! ewwett..


hey!! Hey İBRAHİM MİLLETİ OLAN TÜRKİ UYAN!! uyan ve bu milletin başlangıçtan beri olan AHİ TEŞKİLATINI-ESNAF BİRLİĞİNİ VE KARDEŞİNKARDEŞİ KORUYUP GÖZETMESİNİ-fütüvveti FETÂYI YENİDEN UYANDIR VE AMİNN VE AMİİN VE AMİİN..

işte Sevdiğim bu kitapta insan bebeğinin yedi nurla yaratılış safhalarının anlatıldığı yer benim için en muazzamdı..ileride orayı kopyalayabilirim. normalde manen yüksek kitapları okurken onun içindekiler benim hayal görmeme vesile olur ve öyle masal yazarım ya hani..bu kitapta hiçbir kelime ve anlatımda içimde bir ürpertili tesir oluşmadığı gibi rüyama da giremedi. yani kitaptaki bilgileri ilk elden şamanik tedavi olarak anladım. hatta eski Mısırda ve diğer milletlerdeki tapınak rahip ve rahibelerinin haber alabilmek için sürekli yaptıkları lavman ve beden içi temizliğinin bugüne uzantısı-pağan kültürü olduğunu anladım.zira bu kadar ağır zor ve katı bir yaşam tarzı islama uygun değildi. Allah her rızkı insan için yaratmıştır. israf etmeden dilediği her şeyden faydalanmasına izin vardır. buradaki ağır riyazatların hakikatte geçmişin seyrü sülük gören tapınak derviş ve dervişelerine ait olduğuna ise kalbim emindir. çünkü bu masal veledi bilir ki hastalıkta verilir, şifası da verilir..

arkadaşlarımın bu açlık oruçlarını yaşadıkları zamanlarda sorguladıkları, gördükleri hayallerde; böyle şeyleri kendi başlarına değil, gerçek bir mürşidle beraber deneyimlemeleri yönündeydi ki, zaten bir yaşam felsefesi olarak sürekliliği verilen bu hep riyazattayız tarzını onlarda sonradan bıraktılar..çünkü nadir dervişler, bugünde halen efendileri tarafından sürekli bir denetim ve gözetimle(hem maddi hem manevi)halvete sokulduklarında, buna benzer açlık oruçlarına günümüzde de devam etmektedirler.. bunu kimse engelleyemez.arz ve taleb bunu kendiliğinden belirler..bu çok az kişiye özel, ona  has şeydir..bense Rabbimden hz Meryem (as) tarzı isterim.

“Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım” de.
(19 Meryem /ayet 26)


21 şubat
(21 rebiülahir) Cuma..ağaçlara su yürüme vakti ve bedenim durmuş durumda.ilk defa geçen yıl denediğim bir şeyi tekrar etmek istiyorum. hacamat.Cuma vaktine nedense denk geldi..gitmeden” Seni göremiyorum ama Seni hissediyorum” geldi..etkileyici idi. onayı anladım. Ortadoğulu dr ve eşi çok güzel karşıladılar. onlara Ortadoğudan gelen hediyeleri verdim..etkilendiler. doktor sevinçle duvardaki çok zarif bir hat yazısını gösterdi..o Suriyeli çocukluk arkadaşının yazısı bir esmaülhüsna imiş.” bu kadar küçük bir tabloya nasıl sığdırmış” diyorum. yakından bakınca çok değişik bir istif ve biçimde dizayn edildiğini anlıyorum. sonra dr ,dünyanın en iyi hattatı olan arkadaşının yazdığı bir yazının tam 11 m olan tıpkı basım rulosunu eşi ile açarak, çocuğa bunu görmeyi hak ettiğine inandığı için gösteriyor. Sevdiğim bu muazzam bir şey. en çok İhlas,Vakıa ve Kehf sureleri ve değişik vefk şekilde yazılar varmış.. bu  11 metrelik kuşağın tüm süslemeleri de yine ipincecik yazı ile nakşedilmişti. şuan bir suudi prenses satın almış. diyorum ki “11 hangi ismin ebcedi biliyor musunuz?” ikimizde gülüyoruz.. sonra hanımının dünyada ilk defa yaptığı bir tarzı gösteriyorlar.o hat yazarının kalıpları ile kağıtlar üst üste boyutlu kesiliyor ve çiçeklerle dizayn edilip tablolaştırılıyordu (kâtı sanatının ultra modernize hali)..harikulade işler..

birden şunu anladım Sevdiğim.nasıl ki rönesansta göç etmek zorunda kalan Bizans sanatçıları batıyı ihya etmişlerdi. işte şimdi savaştan ,ölümden, açlıktan kaçan doğunun üstün şifacıları ve sanatçıları bizi bizimle  dirilteceklerdi.. çocuk: tüm bu hediyeler size şunu anlatıyor.artık uyanın ve ülkenize daha güçlü olarak dönüp,ülkenize sahip çıkın.çünkü halkınızın size ihtiyacı var”.dr:evet ,doğru diyor..Sevdiğim bu defa belköküm ve sırtımda 7 tane dairem oldu. yakında dizlerim için yine gidebilirim. çünkü dizlerimin ihtiyacı vahim..dr,gözlerimdeki sorun için kimsenin bir şey yapamayacağını,onun manevi bir şey olduğunu,beklemem gerektiğini söyledi.birde manaya çok kolay girip çıkabilme ve tüm meşreplerde serbestçe gezebilme teknik ve yetkisine sahip olduğumu ama Allah'ın zikrinden korkmayıp ,kendimi serbest bırakmayı başarmam gerektiğini de anlattı..




biraz sohbet ettik. Doktor ,boynumdaki Fatıma’nın Eli  kolyesini eşine gösterdi..güldüler..dün hat sanatçısı dostuna  Fatıma’nın Eli siparişi gelmiş.ama o elin içine ne yapmak lazım geldiğini bilememiş ve gelip onlara sormuş, konuşmuşlar.dr:” bak bugün Fatımanın Eli bize gelmiş.kolyesi çok güzel. içinde Allah ve VAV ve ELİF harfi var..ama hakikatte o elin içinde ne var ona sor” diyor..hanımı çocuğa tercüme ediyor. çocuk bir şeyler söylüyor. dr gülüp, şefkatle seviyor. çocuk eve dönünce, yalan söylememek için telefonla hanımı arayarak ona iki tane Fatıma’nın eli modeli tarif ediyor:" birisi altın gibi saf pirinçten dümdüz ,alem tarzı..diğeri, iki elinde tam ortasında arapça Muhammed yazısı var ve bu yazı beyaz bir  nurdan ışıklar saçarak  avuç ortasından akıyor.. işte bu FATIMANIN ELİ SIRRI KÜNFEYEKÜNdür.. bunu arkadaşınız dizayn etsin" diyor..


Sevdiğim bu haftalık bu kadar. isterdim ki hep böyle kısa hatta daha kısa yazabileyim(9 sayfaJ).haftaya sexensexiz olacağız.benim için çok özel olmasını diliyorum. meğer sexiz harfi çok sexiymiş, ilk defa bu sayılı masallarda yazarken anladım.
nur cihan
22.2.2014
nuralem7@hotmail.com