1 Şubat 2014 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 84

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 84

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. dinlenmek istiyorum. hem dertleşelim, hem neler olup bitmiş, nerden nereye seyreylemişimiz biraz bakalım mı? insanın bedeni gibi ruhu da yorulur demişler. gözbebeğindeki ışık olan ruhum çok yorgun ve hasta. ferimiz sönüyor sankiJ .Senin verdiğin her şeyi döke saça yürüyorum malum. Hiç biri bana ait olmadığı için inadımdan böyle yapıyorum.. çünkü insan gerçekten bir şeye sahip olsa, onu sımsıkı akrep gibi yakalar ve yaklaşanı sokar! bense hala var olduğumuza inanamadım. hala Sana yaklaştıkça uzaklaşıyor ve her çook yüksek bir anlama erdiğimi sandığım anda, tepetaklak en aşağıya düşürülüyorum. Kim bilir belki de bunu seviyorum.. eskiden bir kitabı okurken- görüp -yaşayarak öğrendiğim o mana beni çıldırtıyor. söylersem kalbimi sökermiş ya!! o zaman neden söylemiş ki?!benim kalbim zaten yerinden söküldü ve o bir başkasında ..

aman amman!! umman bu ilim umman; ben içinde bir kum tanesi, bir oraya bir buraya suların içinde sürüklenip duran.bir midyeye hapsolup inci olmayı reddeden.bir kum tanesi olmayı, mücevher olmaya hiçbir zaman tercih etmeyen.. üzerinde Senin ayak izlerinle, sıradan, basit bir kum tanesi olarak kalacak olan.. Senin ayakların benim başımın tacı mührü olacak.ve daima Senin ayağının altını öperek, kumdan yaradılışını kutsayacağım(ben Senin her zerrende varlığımı Senle sürdüreceğim)..


26 şubat Pazar..
misafirlerim ailem.. özel konuğumsa Orhan Baba ile eşi. O’nu davet ettiğim günün hayalinde ateş-ışık arabası vardı.. telefonda konuşmuştuk. yavaş yavaş perdelerin kalktığından sonra şöyle dedi bir ara: ”bakın! kuraklık aldı başını gidiyor, ürün tarlada büyüyemiyor, çiftçi korkuyor.Tebareke Suresinin son ayetinde Allah ne diyor” YA SUYUNUZU KESERSEM!” değil mi? ne yazık ki bu insanoğlu şükürsüz.. elindeki nimeti bilmeden fitneye körükle gidiyor. Allah’ın cezası geliyorum diye haber veriyor ama kimse anlamıyor. sonra bu cezalar öyle hemen kalkmıyor,  şükürsüzlüğün bedeli hep birlikte ödeniyor!”..

Sevdiğim çok ilginç bir şey oldu bak; tam misafirler kapıdan girerken telefon çaldı.açtım ki Şükran teyze:”Bha Bey derslerine son vermiş.bundan sonra  sohbet yapmayacakmış haber vereyim dedim” diyor ..Sevdiğim. ama yani!!çok ayıp!. daha bir defa bile dinleyememiştim..


bugün ailece geceye dek çok eğlendik. insanın kalabalık ailesi olması ve arada bir buluşması
J! herkese bayağı iyi geliyor tabii. aynı anababadan olup, aynı evde ,aynı terbiye ve yemeklerle büyümek ama bu derece birbirlerinden farklı olmak ,hatta sürekli evrim geçirirken türlü değişik meşrebe sahip olmak çok ilginç doğrusu.. hepimiz ihtiyarlıyoruz, çocuklar büyüyor, daha sonra hayatlarımıza başka aileler eşlik edecek.. bense her daim Ebu Zer Gıfari meşrep kalacağım..neden?çünkü öyle seviyorum.. Sevdiğim, hz.Ebu Zer’in, Aleviliğin bir kolunda semahcı-semazen postunu temsil ettiğini yeni öğrendim ve çok güldüm.Selmanı Farisi ise süpürgeciymiş…


28 ocak Salı..yine göz doktoru. doktoruma diyorum ki:”gözlerim iyi değil, beni iyileştiremediniz”.dr gülerek:”biz sizin iyileşmenizi istemiyoruz ki zaten. o zaman buraya gelmezsiniz. o geçmeyecek”J.. Sevdiğim.ama çok komik!!daha evvel tasavvuf kitapları verdiğim doktorumasize bir şey sormak istiyorum. bu maddi de olabilir manevide. henüz bilmiyorum.. bazen gece aniden uyandığımda göz kapaklarımın içinde beyaz ışık ve henüz şekillenmemiş harfimsi rakam veya çizgiler görüyorum bu nedir?!” dr: “olabilir. görebilirsiniz. insan karanlığa alışınca karanlıkta da görebilir.. çocuk:nasıl yani! kapkaranlık gecede göz kapağımın içinde mi?!.ve siyah beyaz”...dr: gözünüz hassas .içine havadan toz kaçabilir ve o toz gözü rahatsız ediyordur.. hem gözün görme noktası arkada, görme eylemi daha sonra  gerçekleşiyor.siyah beyaz gösteren göz hücreleri gibi renkli gösteren göz hücreleri de ayrıdır"..


çocuk heyecanlı bir sevinçle:”ben ra’nın gözü dersi görüyorum.. şimdi söylediğiniz şey çok önemli..o zaman ben ışığı hapsediyor ve havadan gözüme girmiş zerrelerin içindeki kayıtlarımı görüp okuyorum?! 

 Dr. şöööle bir çocuğa bakıyor
J:”ne gördüğünüzü bilmiyorum, neden olmasın?!.RA nedir? RA, Farsçada YOL demektir”...yepyeni bir şeyi ilk  keşfeden!! olmaktan çılgınca heyecan duyan çocuk, dr ’a bloğunun adresini yazıp veriyor: ”RA bizden önceki ademlerde Allahımızın kendisine verdiği isimlerdendir. mesela Farsçada AZAMETİ HÜDA RA derken bunu hepimiz söyleriz. mesela sure-i BA-KA-RA= RUH ,BEDEN ,NEFİS tir..bence, yol da aynı şey.. bu anlattıklarınızı masalıma yazacağım” diyor..dr:”siz hangi tariktensiniz?” çocuk :”ben Turûku Âli  tarikatındanım ya siz?” Dr: “ben sufiyim. küçükken annemle Ahmed Yesevi’ye gider kurban keserdik.biz Hosanlıyız. sufiliğim Yesevi’den. Turuku Âli diye tarikat mi varJ?.çocuk:evet..tüm tarikatlar Turuku Âliye bağlı,bütün tarikatlar=yollar oradan çıkar ve yönetilir..işte ben ona, yol’a aitim J! hem bizde Horasanlıyız.dr:demek o yüzden birbirimizi bulmuşuz”..

 Sümer'de değirmenci tengri -DİNGİR
GAVS=İnsan-ı Kamil
makamı ADEM

Sevdiğim .Eski Sümer ve Eski Mısırlı atalarımın nasıl olup Kırım-Ukrayna’ya geldiğini henüz bilmiyorum lakin, Ukrayna tarafına gelirken Horasan’dan geçtiklerine de inanıyorumJ.. neden mi? Bak!. dedemin dedesi Kaptan Mustafa Kırım’dan gemisine binip, karşı sahile geçince, bir değirmene ortak olup, bir köyevi inşa etmişler ya hanii..işte o sağlıklı iken daima Göynükte ki akrabalarına gider,oradaki mirası değirmen için mücadele eder fakat hiiç alamazmış..Göynükteki zevat ta malum!!işte kaptan Mustafa’nın bacağındaki rahatsızlık artmış ,oraya gidemez olmuş..sonrada savaşlar,kıtlıklar,erkeklerin ölümü,sadece kadın ve çocukların köyde kalışı,tüüm geçmişi tamamen unutuş ve cumhuriyetle beraber tüüm eski tarihin- yazılı kaydın unutturuluşu da eklenince- bizim geçmişde ancak dedemin dedesine dek bilinir olmuş. fakat ben, Adem atama dek gidebilme kabiliyetinde olduğumdan J, tüüm dünyayı bileklerimde yazılmış baş esmam sayesinde akaşik kayıtlarımızdan çözebilirim. hele bu zerreleri de bir gün okuyabilirsem, tüüm zerrelerle akrabalığımı dahi kaydedebilme potansiyelliyim üstelikJ..ÇÜNKÜ MASALIN ÇOCUĞU RAHMANIN NEFESİNE KAYITLI..amma hayatımı yazarak geçirmeye hiiç niyetim yok.zaten gözlerimde gözlükten çıktı..


Birde Sevdiğim, Ukrayna çok karışıkmış. yıkılırsa, Kırım’dan dolayı ülkemize hak doğuyormuş diye geçende duydum, bilmem doğrumu.. ve eski hayallerim aniden dışavurdu. hani  en kadim terzibaşı onların eski haçlı bayrakları kaldırılmış ve bizim masalın çocuğuna çizdirilen üç hilali çintemanili bayrağı asmıştı ya..nedense onu ve hilafetin ikinci mirasçısı KIRIM'I hatırlayıverdim.kimmiş bunu yazan? Tabiki Senin amazonun
J!
çocuk:gözlerim iyileşmiyor. gözlerimi açmak için çok daha kuvvetli ilaç istiyorum”..dr:sizin gözlerinizin bir şeyi yok. gayet iyiler. hem madden hem de manen çok açık gözleriniz var daha ne istiyorsunuz J...”..
((*Sevdiğim.. doktorum Kurban Bey beni gözyaşı damlasına bağladı ve şimdi bende onu hep gülümsesin diye masalıma bağladım haberin olsun…))


29 ocak Çarşamba.. bu gece iki defa uyandım..gözkapaklarımın içinde kaçıncı defa gördüğüm o şey daha netleşti..hıımm.o bembeyaz aydınlık bir altıgene benziyor. acaba Satürn’ün tepesindeki kutbiyet noktasında mıyım?! çizgili şekiller ilk defa bu kadar net hizaya giriyorlar..hepsinin bir yeri var. o sanki bir gizli kilidin içindeki şifreye benziyor. sanki uzay gemilerindeki  galaktik şeyler veya bir göz ameliyat cihazının içi de olabilir, bilmiyorum.. ama en emin olduğum şey bir kapının kilidinin şifresinin içindeyimJ..


sabahleyinse hayalimde elimde bir kitap açık haldeydi
..bu kitabı Salahi bey bir arkadaşı ile hazırlamış. İsimleri de kayıtlı ve bende bu kitabı yazmışım, onlara okuyorum. o sırada şunu anlıyorum. Salahi beye ve teyzesi Reyhan hanıma bir miras kalmış, onu pay edeceklermiş. kitabın sağ sayfasına Salahi bey, bir tükenmez kalemin kapağı ile işaret koymuş. böylece o işaretin altında tam o yere gelen her büyük harf dikine birleşince şu anlam çıkıyor BİDRİS ŞAH.. ama okumadaki tuhaflığın tükenmez kalemin kapağından olduğunu anlıyor ve o işareti çekiyorum. bu defa İDRİS ŞAH diye okuyorum..hıım. bu ne? gün içinde Salahi Bey’i aradım. rüyamı anlattım. acaba böyle astroloji ile alakalı, beni ilgilendiren bir kitap basıp basmadığını sordum. öyle bir kitap yok. ama inşallah kitabı beraber çıkartacağız dedi..çok sevindi rüyaya..


Sevdiğim; İdris Şahı çoook eski bir tarihi kimlik olarak anladığım halde, efendi Google da, onun doğu batı karışımı yeni bir kimlik olduğunu öğrenip çok hayret ettim. İdris Şah, son 100 yılda Avrupa’da en çok satan ve batıya sufizmi anlatıp sevdiren en yüksek kişi imiş.. onunda tarzı Arabi hoca ve pirimiz Mevlana imiş..O, ilk evvela büyü ve sihir üzerine çalışmış.. fakat daha sonra İslamla tanışıp, tasavvufa yönelince, tüm dikkatiyle bu öğretiyi, basit hikayeler-öykülerle batılılara, onların anladığı tarzda anlatıp sevdirme yoluna gitmiş ve çok başarılı olmuş.. şu halde, benim ilgimi çekenlerde, bugünkü sahtekar, islamdan nefret eden ve peygamberinin getirdiği dinden utanan riyakar, genel  Müslümanlar zaten hiiç olmadığından ,hedef kitlemiz ve tarzımızın onunla aynı olduğunu da anladım.. yine de kalbim İdris Şahın o olmadığını söylüyor..hem ben İdrisimi gözünden tanırım
J!


kimbilir insanlar ellerindeki hazinenin kıymetini bilmeyip, onu yok saydıklarında, Hak Teala devranı ters döndürür: bu içleri kafirleşmiş sahte Müslümanların kafasına diğer dini meşrepleri giydirir ve dinsiz sanılan kişilerinde kalplerini, aniden islamla müşerref kılarak, islamı ihya eder, hak ettiği yüceliğe eriştirir.. benim bugünkü islam aleminden ne yazık ki hiç ümidim yok Sevdiğim ümidimse islama yeni girmiş ve girecek; hazinesinin heyecanlı ilk masum sevincine sahip, henüz deforme olmamış, saf ,sadık, imanlı kalplerde tüm güzelliklerin olduğudur..yanii aynı ilk ashab-ı kiram gibi.. buna inanıyorum..


bizim masalın yeni çocuklarından, tuttuğum en büyük balık olansa arada bir bana yazıyor Sevdiğim. şimdi onun rüya ve tefekkür kayıtlarından bir derleme kotaracağım. ondaki yüksek çözündürücülük ve zeka ne yazık ki bende yok. O, masalıma okuyarak girebiliyor, yazmayıp sakladıklarımı ise rüyasında görebiliyor.İDEALARIN RÜYAYA VE FİİLLE VE SONRADA BEDENE NASIL DÖNÜŞTÜKLERİ İÇİN BU MUHTEŞEM BİR denekli ÇALIŞMA benceJ..ne ilginç? o benim eski halime benziyor. hemen hep aynı sembolleri, şimdi o tekrar ve az farkla görüyor.. bense her şeyimi yazarak tükettiğimden, doğru dürüst bir rüya, hele ki öyle evliyalar filan asla göremiyorum malum. sadece bilimsel şeyleri gerektiğinde anlamam için zuhur olabiliyor. Evvel Zamanımın, rüyalarımda, neden bazı yüksek zat’ı göremeyişimi açıklarken, burada canlısını gördüğüm için, rüyalarımda kimseyi göremeyecek olmamı söylemesine ise hep minnettarım. yoksa kendimi ezip, utanç içinde çok günahkar olarak hissediyordum ..


Sevdiğim az sonra bazı masala ilişik rüyalarını kopyalacağım arkadaşa geçmeden evvel fark ettiklerimi yazmak istiyorum.. Evvel Zamanım kaç defa:”aynı rüyayı göreceğiniz dostlarınız olsun evladım “diye dua etmişti ya hanii..ve bir defasında gittiğim kişinin “aynı rüyayı görmedik. o sizin rüyanız..ben sizin gördüğünüz rüyayı görmedim. şimdi gidin!..bakalım ben sizin gördüğünüzü görecek miyim” deyişi!!.bilmiyorum. sonra nedense hiçbir vakit bana, aynı rüyayı gördüğümüz ,ama o rüyanın ne olduğu açıklanıp bildirilmedi.. sadece, içinde hiçbir şey olan hırkasının içine çocuğu alan ve “seni seviyorum,sen benim her şeyimsin, sana her şeyimi verdim” diyen: “evet ..bu doğru” dedi.. lakin bunlar benim için artık zerre önemli değil .çünkü yolda olan herkes; belli yerlere geldiğinde,  bu tip aynı rüyayı var oluştan beri görebiliyor ki ,herkesin olan şey  asla benim değildir.. kendim için en özel rüyamsa: o ağacın gövdesine ellerimi yasladığımda ,o ağacın köklerindekini seyredip, onun bedeninden yukarıya, göğe yükselen hazzı müşahede etmemdir.. mesela.. aynı rüyayı görmek istediğim- biricik rüyam olan bu- muhteşem seyrin ortağının da yanlız Sen olmasını dilerim..  


HİLALİ GÖRDÜĞÜNDE
HUZURU HIZIR' IDA GÖRÜRSÜN
* İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ AY ESKİ TAKVİME GÖRE HIZIR AYI İMİŞ Kİ, BİLİNE, BU ZUHUR NİYE. masalımın şu anki (yazan)en büyük balığının, masalı okuduğundaki hayal maceralarından bir buket: Cancagzim bugün iki imam eşliğinde bembeyaz kıyafetlerle çölde bir pazar yerini geziyorduk.. sen kendi ördüğün renksiz hırkayı üstüne giymiştin.. imamın birisinin adı Hasan’dı.diğerini hatırlayamadım, bize ders veriyordu. denizin dibinde ne kadar mahlukat varsa pazardaydı..biz kokusu kavuna benzeyen bir şey yedik.. neredeyse bütün veliler ordaydı ama seçemedim kim var kim yok.. Allah hayra çıkarsın.. elleri kınalı bir kadın vardı.. üç tane bilezik, üç tanede yüzük gösteriyordu.. derken elindeki alyansı işaret ediyordu..

…Okyanusun kenarında Hızır sudan habire birşey çıkarıyordu.. yukarıda insanlar sürü halinde muhteşem zevk sefa içindeydiler.. iki dünya arasında dolaşıyordum.. yer yer tablo ve heykeller vardı.. denizin kenarına geldim. Hızır,elini suyun içine saldı bir tas çıkarttı..  nefesiyle üfledi yemyeşil elmas oldu bana verdi,su damlası şeklinde bir yüzük ve küpeye dönüştü. sonra sen geldin.. büyük, kocaman kırmızı yakuttan bir taşı da sana verirken : “yakut senin, sen al” dedi
perşembe akşamı anlatıyor..Mekke’den sonra Bağdat’a gittik mağara benzeri bir çilehane, bir mübarek vardı Geylani hz….. .. masalın çocukları toplandığında ne yapacaksın?.içimdeki ses dikkat etmeni söylüyor!

30 ocak Perşembe..rüyamda Mekke'deyim.bir evden çıkıp bir dikdörtgen küçük başka bir eve giriyoruz.namaz kılmak istiyorum.arka tarafımdaki kadınlar ve benim tarafımdaki kadınlar dörderden iki saf halinde ama, birbirlerimize sırtımızı vererek saf durup( doğu -batı) kıblelerine  dönüyoruz(yani 4 önde 4 arkada 8 kadın sola,4 önde 4 arka safta 8 kadın sağ yöne doğru tam 16 kişiyiz.namaz kılan gidiyor ve yerine başkası geliyor).ben itiraz ediyorum.arkamızdaki zıt safdaki kadın bana dönerek diyor ki"burada (*doğu-batı misali) her iki yöne de namaz kılınabilir".ben Suudi yönetimle sesli kavga ediyorum ki, oradaki hiç kimse bana kızmıyor" sabah dudağımda uçukla uyandım.düşündüm ,acaba korkutucu bir şey mi gördüm.hayır !! karanlık ,ıssız,ıslak bir mekandı.. sadece  uyumadan evvel, belki sezgisel, bir anlık jaguar görmüş ama öyle bir şey olmadığına kendimi inandırmıştım(bugün jaugarın etkisiyle, bir aydır bakıp okumadığım faceden maya şamanizmine tıklayıp okudum! jaguarı anlatan tv sohbetini bile ilk defa dinledim.o bir maya dervişi ve şamandı. Harfleri de canlıydı).

az sonra kaç aydır görüşmediğim, beni çok özlediklerini söyleyip, hep arayan Bağdatlı dostlarımdayım. başmisafir olarak  masa başındayım. çok tuhaf bir his bu. başka türlü olsaydı biz onlarla bu halde asla olamazdık. Allah hiç kimseyi vatanından ayırmasın, topraklarını düşman eline vermesin ve amiin.yine öyle çok hazırlanmışlar ki,insan üzülüyor.onlarsa çok mutlular. bugün evsahibemiz yaşadıkları en dehşetli geceyi ilk defa tam açıklığı ile anlatıyor..bir Ramazan gece yarısı yataklarından başlarına dayanmış silahlarla uyandırılmışlar.hepsini pijamalarla sıraya dizmişler. atlet-şortlu oğlunun başına çuval geçirip, geldikleri sessiz helikopterle yukarı çektirip, Amerika’daki hapishaneye tam üç yıl kapatmışlar. çocuğunu almasınlar diye öyle çok ağlayıp yalvarmış ki .. kimse dinlememiş tabii..çok lüx kristal avizelerini yere indirip ayakları ile çiğnemişler.pencereleri ve kapıları parçalayıp caddeye fırlatmışlar.eşinin aç kalmasınlar diye bıraktığı tüm serveti nakti dolarları pantolonlarının içlerine doldurmuşlar ve diğer takı-mücevherleride.. ertesi gün ailenin yakınları gelip caddeden kapıları toplayıp, pencereleri taktırmışlar. sonra eşi ve oğlunu bulabilmek için koştururken, bir gün kızı eve geri gelmiş ve bakmış ki, koskoca saray misali ev tamtakır kuru bakır. Her şeyi boşaltıp kapının iç tarafına eski bir terlik bırakmışlar.. 11 senedir o ülke bu ülke sürgün yaşıyorlarmış..


 Bunları anlatırken ev sahibemiz çok yorgun ve üzgündü. Sonra kendi memleketimizde de şuan bazı etnik grupların hükümeti düşürmek ve iç savaş çıkartıp, ülkemizi aynı onların durumuna sokmak isteyenleri konuşuyoruz..ev sahibesi diyor ki; ”Amerika, Irak’a girdiğinde, oradaki alevi kürt kadınlar zılgıtlar çekti..bayram yaptılar, defler vurdular. baklavaları tepsilerle gezdirip Amerikalıları evlerinde ağırladılar. biz sünni idik ama şii olan  İdarecimizden çok memnunduk. 
her dini grup serbestçe ibadetini yapardı.bizim ülkemizde; 30 milyonu büyük şehirlerde, 5 milyonu diğer yerlerde olmak üzere tam 35 milyon adet sadece hurma ağacımız vardı..bunlar binbir renk,ebat ve çeşitteydi. dünyada bu kadar bolluk olamazdı..hepsi sebildi. açlık yoktu.kim dilerse dalı silkeler ve yerdi.Iraklılar olarak bizler elektrik,su,ulaşım,okul,sağlık parası nedir hiç bilmiyorduk.hepsi bedava idi...ilk defa savaştan sonra bunlar paralı oldu...biz ne yaptık ki, Allah, bizim elimizden bunları alıp tepetaklak ters çevirdi bilmiyorum! Amerika Irak’a girdiğinde ilk iş, ağaçların arkasına düşman saklanıyor bahanesiyle, bu 30 MİLYON HURMA AĞACINI KESTİ-yaktı.. (*Taxim’deki  Tarlafaresi yuvası evlerin boşaltılması yüzünden dışarı taşan  şehrin kanalizasyonu- uyuşturucu-fuhuş-terör yuvası Tarlabaşı nifak ağaçları için ayağa kalkan ülkeler utansın!).ve şimdi çocuklarım telefonda diyorlar ki:” Anne artık ülkemizde hurma bedava değil ve yok! bizim ülkemize hurma Suudi Arabistan’dan geliyor..aynı senin yaşadığın ülkedeki kadar pahalı. çok az alabiliyoruz”..


.. Sevdiğim.. dün bir arkadaşıma bu olayı anlattığımda evet doğru dedi..ben, Amerika Bağdat’a girdiğinde ve Bağdat ormanlarını yaktığında İsveç’te yaşıyordum.. tüm kürtler sevinçten sokağa döküldü, bayram yaptılar, halay çektiler. oysa Iraklı komşularım Saddam’ın çok iyi bir lider olduğunu, bize batının onu yanlış tanıttığını, tüm fakirlerin dini ne olursa olsun maaşa bile bağladığını, onu çok sevdiklerini söylüyorlardı…


..  Evsahibemiz bolluk zamanında evleri, akrabaları ve dağıtmak için yaptıkları erzakların hazırlığından anlatıyor.öyle bir özlemle anlatıyor ki çok üzülüyorum. onca zenginlik, bolluk , cömertlik.. ya karşılığı?..ona diyorum ki”belki de sizin o cömertlikleriniz sayesinde, bugün yaşıyor ve kötü insanlardan muhafaza olunuyorsunuzdur”. öyle diyorlar..evsahibime soruyorum tv de görünürmüydü?.yüzü anında değişiyor Sevdiğim.o aksi ve sinirli huysuz adam gidiyor birden.hatta ışıklı ve çok güzel oluyor..ooo diyor, sabah bir defa olmak üzere birkaç defa..hem çıkmak zorundaydım.. anlıyorum ki, insanın  yapacak bir işi olması ve o işle anılması çok güzel bir şey..onlara sofra duası yapıyorum..ellerimizi açıyoruz.o ülkede tez vakitte sulh olsun,adil yönetim gelsin ve komşularım tüm hakları ile yine eski mülklerine dönsünler, bende onların ülkesine onların misafirleri olarak gidebileyim diyorum..öyle mutlu içten amin dedik ki hayret edersin..

Bugünkü Irak idaresinin, şii İran ve Amerikan kuklası olduğunu,yönetimde asıl onlar olduğunu öğreniyorum..tüm yeraltı zenginlikleri-tarihi eserler-madenler de gizlice bu devletlere kaçırılıyormuş..halkını tüm dünyanın gözü önünde katleden Suriye yöneticisi Beşer’inse sahte alevilerden olduğunu da ilk defa duydum(çünkü gerçek alisever alevi biziz ve biz kardeşimize zulmetmeyiz.. hele ülkenin yönetimindeki makamı devlet baba , hiç evladına zulmedebilir ve onları ayırabilir mi? ALLAH, esed-iBEŞERİ acilen tez vakitte BEŞERİYETİN YOKLUĞUNA TEBDİL ETSİN İNŞALLAH VE AMİN)..

Amerika , İsrail ve  Avrupa, maaşa bağladığı  casus münafık Müslüman kuklalarına, mezhepleri farklı diye diğer kardeşlerini öldürtüyor.Filistin, Irak, Suriye ve diğer göz dikilen ülkeler-yanii BİZİM gibileri.. ve MEZOPATAMYA’NIN ; torah-tevrat-töreye göre tek helal gıda yetişen nadide kutsal vaad edilmiş topraklarını da, buraya yerleşecek?! yahudiler ve onların yönetimindeki, iklimsel etkilerden ülkeleri çok yakında sular altında kalacak Kuzey beyaz ırkı için hazırlıyorlarmış ..

.. birkaç yerde duymuştum ki:nerede Müslüman bir topluluk-cemaat büyüyor; Amerika, İngiltere, İsrail oraya kendi yetiştirdikleri tarikat şeyhlerini ve türevlerini yerleştiriyorlarmış.. hem her şeyden haberdar olup yönetiyorlar, hem de o  cemaati-tarikatların saflığını dejenere edip, sapkınlaştırıp, sonrada fesh ediyorlarmış..bugün böyle devletlerin ve orduların casus şeyhlerinin hizmet etmediği tarik ve cemaati gruplar neredeyse yokmuş..ve henüz farkına varıldığı için?!! büyük bir fitneyle beraber ayıklanmaya da gidilmeye başlanmış şükür.bu oyuna, İngiltere’nin Suudilere, kendi meşrebi tarikine uygun yetiştirip, yönetime getirdiği vehabi tarzı da deniyormuş.. tüm tarih böyle vakalarla dolu gerçi.

mesela Bektaşilik ilk elden Balımsultan devrinde, İran’dan kaçan uyuşturucu, içki müptelası sapkın bir şeyhi yanlarına kabul etmesiyle bozulmaya başlamış ki, aynı devletlerin nifakı siyasetidir(bir şeyhin harikulade halleri ve bilgileri olur –budistlerin-yogilerin ve maddi fizik kaidelerine göre de riyazat yaptırılan, güneşte susuz bırakılan  hıyarların dahi yerden yükselebilmeleri normalmiş
J! Ama bir şeyh şeri hükümlerle de, zahir batın dengeyle yürümek ve yürütmekle  vazifelidir)..


mesela tanzimat zamanları Galata mevlevihanesine gelen iki yabancı kökenli mason paşa aynı kendi kabala dervişliğinden kokular aldıkları için buraya muhibban olmuş ve saraya masonluğu sokup, bir padişahı mason yapıp,bankerlik ve bankalarıyla ülkeyi borç batağına sokup, tarikatlarla halkın evine sızıp, hükümeti içten çökertmişler ve diledikleri oyunları da sonra kolayca yapabilmişlerdir.. bu ülke insanının yüzbinlerce senelik tarihini unutturup, hafızalardan sildirtmişler, yeni nesli Amerika-Avrupa endexli kişiliksiz ve kimliksiz hale getirmişlerdir. halen bu oyunları sık sık, medyadan ahaliye izin verildiği kadar okur-seyrederiz.. bu, bizler kendi kitaplarımızı okumayı talep etmedikçe, dinimiz üzerinde ehil olmadıkça da  hep sürecektir..


ve sanmayınız ki bu oyunlar sadece tarikatlarla siyasetle sınırlı. hepimizin şirketlerinde, okullarında, arkadaş çevrelerimizde ,bilfiil ailelerimizde aynen bu vazifeleri yapan kişiler elan vardır…unutmayın kendini bilen, herkesi kendi gibi anlar ve bilirJ

yanii Sevdiğim.. dünyanın en değerli ,en kadim topraklarında boydan boya soykırım var.tüm dünya seyrediyor.bizim ülkemizde ise yönetimi bir türlü düşüremeyen etnik meşrepler son güçleri ile tekrar tekrar dine, imana, tüüüm değerlere sonunda dek vurmaya devam ediyorlar. Hanedanın rasputinleri yok mudur? vardır elbet..ne zaman olmadı ki? En baş yakınların ve etraflarını saran hamili kart akrabayım, elin bana mecbur aç gözlülüğü, hırsı, baş olma sevdası atadireğe asla zarar vermemeli ve aklı selim davranmayı bilip uyanık olmalıdır ki, hepsini tek tek kaydı ile bildiği o rasputinleri sakin zamanda halledebilsin!..bakalım,bu yarısından çok daha fazlası nüfus kağıdı sahte Müslümanı millet aklını başına almazsa, çok yakında ,kendi kazdığı çukura, başında çuvalla nasıl düşecek!!. başsız kaldıklarında ve toprakları ellerinden alındığında, ormanları –tarlaları-kadınları-çocukları-kendileri iğfal edildiğinde bakalım yine zılgıt çekip, halay tepip, düşman askerine tatlı dağıtacaklar mı? Allah muaviyeyi yezidi meşrep kavimci zihniyetlerden ve o meşrebi halen gizli gizli sürdüren bu azınlık şeytanlarından hepimizi korusun ve amiinn..



1 şubat cumartesi..sabahleyin hayalimde beyaz bir mutfak kapısı gördüm..kapı açıldı.geçen hayal sanıp geçiştirip red ettiğimdi o gelen.. kendisi bembeyaz, üzerinde siyah dairevi halka ve içinde noktaları olan  bir jaguar o kapıdan çıktı..önce korktum.sonra ona mutfak kapısından dışarı çıkmaması gerektiğini hatırlatmak için, boynuna sımsıkı sarılıp, onu mutfağa geri ittim.ve jaguar hiç tepki vermeden içeriye girdi.. kapıyı örttüm.birazdan kardeşlerim mü ve cihan gelmişler jaguardan beni korumak istiyorlardı..mutfakta bir kornflex ambalajı görüp içine baktım. içinde minik minik iki tür renkte  yüzük halkaları gibi kornflexler doluydu ve onlar inanılmaz bir zevki bir sesle yaşıyorlardı. sonra bir kasedeki süt içinde aynı kornflexlere baktım.onlarsa diriliklerini yitirmişler tepkisizdiler…

((* eski Mısır'da en yüksek baş rahipler ŞAM (*ŞEM) sadece jaguar postunu omuzlarına takabilirlermiş ve bu diğerlerine yasakmış..Osmanlıya hermetik tasavvufu islamla yoğurarak getiren kalenderi dervişleri de böyle jaguar postu takarlarmış..Aztek-Maya da ise astrolojik olarak yengeçten sonra, aslan burcuna gelen ayın adı ise jaguar'mış..onlarda en yüksek ruhsallığın sembolü de bu en derin ve sessiz hayvan olan jaguara aitmiş..))



Not:Sevdiğim .senenin son günü 31 aralık 2013 Salı sabahı şu rüya ile uyanmıştım ki, şimdi kaydetmem lazım,bak!  yakınlarımdan bazılarını görüyorum.onlar dış mekanlarda, şöhretli, eğlenceli yerlerdeydiler. bense insanlardan-şöhretten çok korktuğum ve aşırı yanlızlık sevdiğimden mutfakta kalmayı seçmişim..bir tezgaha un seriyorum.kurabiyelerim rengarenk unlarla değişik yıldız tozu misali gözüküyor.mutfak tezgahımın üstünde siyah saydam bir levha- ekran oluşup, yaptığım yiyecekler harflere ve yazıya dönüşüyor. çok mutluyum. sabahleyin,aniden  yapmam gerekeni anladım. dereotu oğluma, bilgisayarda sembol resimlerimi aynı karta nasıl monte edeceğimi sordum. oda öğretti .böylece her hafta bir tefekkür kartı hazırlamaya başladım..aslında bunlar ilk defa yapılan harika şeyler, lakin bizimkiler henüz anlamıyor..beni din dışı bulup,Arabi hocamın face sayfasından; önce sapık melamiler yazısını kopyala yapıştır yapıp, sonrada  attılarJ.halbuki Arabi hocamı kopyala yapıştır ilmini çalıp, O'nu ne anlamak, nede bugün nasıl yorumlanır bilmek istiyorlar ve bizim masalla O'nun arasındaki bağı bilmiyorlar....her şeyi kendisinin bildiğini sanan kopyala yapıştır, azamet-i kibriya yol kesiciler de var.. daima beni sayfalarından Ebu Zer Gıfari meşrebim yüzünden atıyorlar ki,doğruyla-kendi sahtekarlıklarıyla yüzleşmekten hep kaçıp,güya başkalarına bir şeyler öğretiyorlar.. inanılmaz eğlenip çok gülüyorum. pek çok sayfaya bakma iznim olmasına rağmen, yorum yapma iznim kalkmış durumda J ..Sevdiğim benle gurur duyabilirsin.. huysuzluk ve naletlikte eşsizim,kimseyi kendime yaklaştırmıyorumJ…ve sonra beni ezoterik-mavi enerjili bir sayfaya almışlardı.. oradan da,onların haline çok üzülüp kendim çıktım.çünkü bu pek çok putperest- ezotermik gruba baktım ve acıyla gülümsedim.. Ayasofya’nın Ya Vedud Sultan’ı gibi aynen şöyle dedim:“dokunmayın benim gavurcuklarıma”..
**


Muhyiddin Arabi k.s. Fütuhat-ı Mekkiye kitabında diyor ki:Şunu da bil ki, Hak Teâlâ daha evvelce anlattığımız kürsü içinde şeffaf dairevî bir cisim yaratmıştır. Bunu da 12 eşit parçaya ayırmış ve bu parçalara BURÇLAR adını vermiştir.”Bu burçlar toprak, su, hava, ateş gibi unsurlardan olup, tıpkı dünya ehlinin unsurlarına benzer.

Hak Teâlâ her bir burçta cennet ehlinden bir melâikeyi orada iskân ettirir. İşte bu burçlardan cennetlerde tekevvün edecek şeyler tekevvün eder. Değişiklikler ve karışıklıkların tümü bu burçların değişmesiyle ve kurulan düzenin bozulmasıyla olur.Gerçek olarak âlemimizin öncülüğünü bu 12 burçta bulunan 12 melâike yapmaktadır. Böylelikle bu 12 burç, âlemlerimizin gerçek olarak imamlığını yapmaktadır. Arşın esası 4 kaide üzerine oturtulduğundan, bu burçlar 12 olmasına rağmen, 4 mertebe üzerine bulunurlar.Konaklar üçtür. Dünya, Berzah, Âhiret. Bu konaklardan her bir konağın dört menzili vardır. Bu konaklarda bunların hükmü geçer. Üç konağı dört menzile çarparsak 12 eder bu da 12 burca delâlet eder.
Şu anda bize cennet gibi gelen dünyamız, âhiret günü itibariyle ateşe döneceği için Berzah da bu dört menzilin hükmü altındadır. Cennet de bu dördün etkisindedir.Bunlardan Koç, Aslan, Yay aynı mizaç ve mertebededir.Boğa, Başak ve Oğlak başka mertebede ve aynı mizaçtadır.İkizler, Terazi ve Kova başka mertebe ve aynı mizaçtadır.Nihâyet Yengeç, Akrep ve Balık başka mertebede ve aynı mizaçtadır. Bunlar dört hâkim vali olarak bir menzilde bulunurlar.Dünyanınki ise Yengeç burcudur.Berzah âlemi ise Başak burcunun hüküm ve etkisi altındadır. Ayrıca bir de dünyanın ateşe dönmesi durumunda sahibi Yengeç Burcu olmaktan çıkar ve Terazi burcunun hükmüne girer. Cehennem ateşine düşenlerin azâbı sona erdiğinde ise ikizler burcu dünyayı teslim almış olur.

Cenâb-ı Hak Teâlâ oniki burcun mümessili olan her bir melâikeye otuz ilim hazinesi vermiştir. Bu burçlardaki melâikeler kâinatta lüzumlu olan şeyleri bu ilim dolabı olan burçlardan olarak indirirler ve bir sene ile yüz sene arasında dünyada bırakırlar.
Cennet ve Cehennem ehline nezâret hakkı da bu 12 burca verilmiştir. Cennetteki hükümler hep bu 12 burçtan çıkar.insanın âhiret neşeti, berzah neşeti gibidir. İnsanın bâtını, kendisine göre bir hayâldir.Mükevkep felek cennetin tabanı, atlas felekte cennetin semâsıdır. Hava, âlemin hayatıdır. Bu nemli sıcak bir havadır. Hava içindeki nisbetler ve dereceler yükseldi mi buna ateş adı verilmiş olur. Hararet ve rutubet derecesi düştüğünde ise su adını almış olur. Havadan gayrı süratle değişecek bir şey yoktur.En azâmetli burçlar da hava tabiatlı İkizler, Terazi ve Kova burçlarıdır.

Dünya ve dünya semâsı içindeki aydan sonra ikinci semâda Merkür, üçüncü semâda Venüs, dördüncü semâda Güneş, beşinci semâda Mars, altıncı semâda Jüpiter, yedinci semâda da Satürn vardır.Bu gezegenlerin her biri meydana geldikten sonraki zaman içinde, burçlardaki hazineler bu gezegenlere melâikeler tarafından indirildiler ve bütün bu uydulardaki rükûnlere tesir etmeye başladılar.Zaman, tümüyle izâfî bir şey olup gerçek varlığı yoktur. Güneşin görünmesiyle gündüz ve kaybolmasıyla gece olur ki bu izâfî hükümlerden aylar, mevsimler seneler doğar. 
(*tefekkür kartımı yolladığım masal astroloğumuzun kendi özel kayıtlarından bize hediyesi ve alıntıdır)
nur cihan
01.02.2014
nuralem7@hotmail.com