28 Temmuz 2012 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 20

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 20
Ey garip bülbül diyarın kandedir

Bir haber ver gül-i zarın kandedir
Sen bu ilde kimseye yar olmadın
Var senin elbet yarin kandedir

Arttı günden güne feryadın senin
Ah ü efgan oldu mutadın senin
Aşk içinde kimdir üstadın senin
Bu senin sabr ü kararın kandedir

Bir enisin yok acep hasrettesin
Rahatı terkeyledin mihnettesin
Gece gündüz bilmeyip hayrettesin
Ya senin leyl ü neharın kandedir

Ne göründü güle karşı gözüne
Ne büründü baktığınca özüne
Kimse mahrem olmadı hiç razına
Bilmediler şehsüvarın kandedir

Gökte uçarken yere indirdiler
Çar anasır bendlerine vurdular
Nur iken adın Niyazi koydular
Şol ezel ki itibarın kandedir……..
hz.Mısri Niyazi


 Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
bugün cumartesi gününün ilk saati içindeyiz.. ve ben Sana yazılıyorum.. aslında yazmayacaktım ama aniden yine yazmaya başladımJ.. neden yazmak istemedim?.. çünkü, ilk evvela kırgınım ve Sen kadar beni yapayanlız bırakan, canımı yakan olamayacağı içinde küskünüm…hani sohbet arkadaşlığı bu mu yani?.. BEN O ŞEYLERİ KİME SORUP, NASIL ÇÖZEBİLECEĞİM Kİ?.. kimle konuşayım?.. tek çarem yazmak..yazmak..yazmakk.. benim çaresiz zamanlarımda sesimi duymayarak bana deva olmuyorsan bu nasıl dostluk.. hani o kapı, ne zaman dilersem sonuna dek, benim için her istediğim zaman açıktı?!!.. ve diğer vaadler..neyse..boşverr. galiba ben artık Seni kesin terk edemeyeceğimi yine anladım..ve fena halde bir yere kapatıldığımı hissediyorum..buna çıldırıyorum biliyorsun.. Senle kavga etmeyi çok istiyorum...geçimsizim.. huysuzum, naletim işte.. ve bu masaldan emin değilim.. sonunda bakacağım, belki de silerim..



Sevdiğim bazı yazılarımın bedelinin çok ağır olacağını bildiğim halde yazmam var ya ;her ne kadar Senin beni koruyacağını bilsem de, bazen bu tahammül edilebilirlikten çıkıyor.. işte bu hafta yine öyleydi.. ben bu yazdıklarımı hak etmediğimi taa en baştan beri biliyor, söylüyor ve yazıyorum zaten.. öyle mürekkep okuyup yalamış insanlar var kii..ben de kimim yani.. belkide yazmamam lazım ..Sen bana bunu söylemelisin Sevdiğim ve ben bu hafta sandım ki yine,” Sen beni terk edip bıraktın”. artık beni istemiyorsun. .öyle tuhaf bir noktaya geldim ki, korktum ..yani şimdi ne olacaktı??.. daha öteden bir şey yoktu, bilinmezdi ve yasaktı.. ve üstelik ben sır tutamayan biri olarak her şeyi yazarak kaydediyordum.. bedelleri düşünmeyi istemiyordum.. çünkü Sen en büyük güvencemsin biliyorsun.. bir insan hayatta başka ne isteyebilir ki.. ve gittikçe hayaletliğime alışıyorum galiba.. hani harem yoktu ve oraya kapatılmakta..SENLE TABİİJ.


Sevdiğim ..bu hafta kesin yazmayacaktım amma bugün yine, bir değil 3 kuş vaka-i hayriyem oldu ve yine panikleyip korktum.. yardıma ihtiyacım vardı.. Sense sadece bana özel yoktun.. ve anlamak istedim.. hiç bir şey okuyup öğrenmeden ve takip edeceğim   doğru, açık ve net hayallerim olmadan ve  ilhamım gelmeden yazabilecek miydim.. (bu şeyleri ben mi uyduruyordum yoksa bana ait değiller miydi??!!) ..bunu hep çok merak ediyordum aslında..(gerçekte ise HALA BENİMLEMİSİNİ ANLAYACAKTIM TABBİ KİJ) .. yani bu masalları nasıl yazdığıma bir türlü aklım ermiyor biliyorsun.. üstelik ben; iki telefon numarasından başka hiçbir rakam ve ezberine sahipte değilim.. ve hemen hiçbir şeyi  aklında tutamayan-adres-yol-yön duygusu hak getire olan hafızamda meşhurdur.... buna en başta tanıştığım insanların isimleri ve simalarını hatırlayamamak da dahildir(çok utanç verici biliyorum ama bu gerçek).. ve bu sezon sanat tarihi yada İngilizce derslerine gitmek istiyorum.. henüz karar vermedim.. ama bir lisan öğrenebilmeyi çok isterdim.. ilerde bahtım açılırsa( zor da olsa) seyahat edebilmeyi de tabii.. Sevdiğim  benim hafızam bu yaştan sonra açılabilir mi Sence?.. neden bende normal insanlar gibi öğrenemiyorum ki, neden?.. neden ders çalışıp okuyup ezber yapamıyorum.. hiç bir kural ve disiplin neden bende işleyemiyor pekii?..


ve haftamız…‎24 temmuz salı..bir hırsızlık olayı olmuş. birden minicik bir fare koridorda yürüyorken dönüp bana bakıyor.. bu fare çok enteresan güzel ve zeki.. bedeninden mavi elektrikli ışık aurası etrafına yayıyor. .bana doğru gelip önümde duruyor.. uyanıyorum..

Sevdiğim….ben 20.masalım hasebiyle bir yere gelmiştim ki henüz o makamın adını ve mertebesini bilmiyordum.. ama onun ilk basamağı nefsi emmaredeydim değil mi?.. ve mavii.. KELİME-İ TEVHİDİMİN RENGİ…Göğün rengi ve ben yeşilin mavinin izdüşümü olduğuna inanırım.. ve hz peygamberimizin  yeşil kubbesinin altında dupduru masmavi gerçek bir gökkube saklıymış mesela…. çok şey var mavii renk için.. nefsi emmarenin rengi…İsevi meşreb.. isis-şirâ yıldızının ve benim Süleymanımın mührü yıldızımın rengi aynı vakitte. vee..eskiden ulaşılamayacak kadar uzak uzayın derinlerindeyken; bu kış bir kutsal topraklar dönüş hediyesi olarak , mavi TEVHİD YILDIZIm içinde Ra’nın gözü ile hızla uzaydan akıp gelerek ve Sevdiğine dönüşerek bizim masalın çocuğunun içine fena oldular..

haa bu arada Sevdiğim biliyor musun, “Belkıs bir sultan olduğu için cariye hükmünde değildi”.. ve o Süleyman’ın sarayının haremine gitmemiştir.. O sarayın  yakınında kendisine has özel bir yerde ikamet edip sonrada ülkesine dönmüşmüşJ…ve fareli  hayalimin izdüşümü: mana hırsızlıkları vardı.. ve bunları yapanlar tehlikeli kişilerdi.. halbuki herkesin esması ve vazife-i kulluğu farklı idi.. ve kimseninki kimseye uymuyordu…birbirlerimizden esinlenip, iz sürüp, yeni esmalara yelken açmak için faydalanmamız en doğal hakkımızdı  ve sürekli bunu yapıyoruzda zaten..ama olayı başka türden tehlikeli şeyler için kullanacaklara da bir uyarıydı bu bence, değil mi Sevdiğim?…

aynı gün, aynı eski fareli hayalimdeki gibi binanın alarmı sık sık çalıyor.. ev sahibimin alarmcıları beni arıyor.. Ya Rabbim bu kadar aynı olamaz.. her şey aynı kışınki fareli hayalimdeki gibi.. alarmı sökmeye geleceklerini söyleyip yine gelmedilerJ….2. seneye girdikJ..


25 temmuz çarşamba..
bir ay evvel aldığım serinletme cihazı pervanem gözümün önünde tellerini kırarak ve pervanesini tuz buz ederek salonun her yanına saçılıyor…yani Sevdiğim tekinsiz ev gibi oluyoruz bazen.. şöylede düşünüyorum genelde.. bazen öyle ileri gidiyordum ki Seni çok kızdırıyordum.. öyle çok canımı yakmak istediğin halde emanetine bir şey yapmayıp böyle eşyayı parçalıyorsun gibide algılıyorum nedense.. öyle mi peki Sevdiğim?!..özür diliyorum ..elimde değil..
 
Perşembe..
aniden salonumdaki iki panjur ipi güneşten un gibi olup dağılıyor..tıırrrr panjurlar aşağı..tamir ve masraf ,masrafff??.. tekaütüm ya.. parayı, nereyi ömürlendirmek için harcayacağımızı şaşırıyoruz tabiii
J..ve unutulmuş pirimlerim var..vaad edilen tam gün alacağım; bir güne, ödenmediği seneler hesabiyle 1’e 100 gün katlanarak maddi ve manevi günlerde ödenecek değil mi Sevdiğim…bana borcun günden güne artıyor haberin olsun..câri hesabına kaydediyorumJJ..(*bir mümin tüm günahları işleyebilir ve Yaratan onu affedermiş, fakat sadece  mümin yalan söylemezmiş …)

bu pervanelerin kendilerini infilakından ise ne tefekkür etmişim bakalımmm…evvela geçen masaldan birkaç cümleyi silmem gerektiğini tabii ve sildim şükürJ….madde kolay anlaşılsın diye anasırrı erbaa yani 4 ana unsur ile anlatılmış eskiler tarafından.. FATÎR SURESİ nin ilk ayeti de meleklerin 2’şer,3’er,4’er kanatlı olduğuyla başlıyordu.. ve.. pervaneminde  4 kanadı vardı, çark edip beni serinleten.. işte pervane-i aşk da kendisini ilahi nefes-i rüzgara fena ederek infilak edip, vücudunu darmadağınık ederek yokluk -nefessizliğe ermişti.. pervane bana bunu ders olarak göstererek okutmuştu.. aslında bu geçen masalımdaki enerjik hallerimizin nefesin içinde nasıl var olduğuyla da belki alakalıydı.. bilmiyorum.. ama bana; eşya-şeyler, artık kendi lisanları ile konuşarak benle arkadaşlık ediyorlar gibide geldi.. çünkü ben, her eşyanın aynı ben gibi canlı olduğuna çocukluğumdan beri inanırım.. suretlerimiz ve işlevlerimiz farklı sadece o kadar. .işte bugün,  vücudunu fena eden pervane öğretmenimi  satın aldığım yeri aradım ve olayı anlattım.. korgo ile yeni 4 kanatlı pervanem yola çıktı bileJ..ve bugün cumartesi öğlene akarken. ..yeni pervanem ve onun aparatları geldi..

27 temmuz Cuma..
panjur tamircisi geldi..yeni iplerimiz olduJ..hava çok sıcak ve ben tabbiki asabiyim..-180 derecelik kuru soğuk projemi iptal ettim.. çünkü o soğuk bende tesir halk etmedi Sevdiğim.. benim vücudumun içinde bir mağma var ve beni çıldırtıyor.. ayaklarımın altı alev alev yanıyor hep.. ne zaman havalar soğuyacak ya huu..hatta hava birazcık serinleyip esmezse bu masalı yazmamaya bile karar vermiştim.. ALLAH tan ki bu gece bir nebze daha serin..

Cuma vakti.. banyomda  ses yapan bir şey var ve yine panellerin içinde bir kuş gözüküyorJ..pervaneler, panjurlar, kuşlar ne oluyor Sevdiğim.. her şey bana bir şey anlatmak istiyor.. lakin, bende o mana olmadığından bir türlü anlayamıyordum.. paneli indiriyorum.. bu kuş farklı, hemen aşağı atlıyor.. bu tür kuşu da ilk defa görüyorum, dereotuna da gösteriyorum oda ilk defa görmüş.. yine aynı kumru başı ve kumru renginde. .ama kuyruğu daha kısa, o boya göre ise kanatları inanılmaz büyük açılabiliyor.. bunun gözleri daha yumuşak bakıyorJ..gagası ince sivri ve öne aşağı eğik..ve çok acaip, bir defa bile ses çıkartmadı ..onu da penceremde tutuyorum. öyle duruyor.. ellerime geçmiş pençeleri ile bekliyor.. ”hadi özgürlüğe uçç” deyip havaya doğru uzatıyorum ve pıırrr..     uçtuuuu. uçtuuu. kuş uçtuuu…Sevdiğim ..ben yıllardır artan ekmek ve yemekleri buzdolabında poşette biriktirip onları boş arazide yesinler diye kuşlar için veriyorum ya hanii..acaba onun için mi beni ziyarete geliyorlar diye de aklıma geliyor.. bilmiyorum.. ama panellerin oradan bu defa daha iyi bakıyorum..baca deliği incecik havalandırmalı ızgara ile kaplı ve oradan bir kuş asla giremez. .bilmiyorum.. tedirginim..

öğleden sonra Taberi Tarihimi alıp koltuğa uzanıyorum.. sıcak dayanılmaz ve ağırlık basıyor.. dereotu oğlum ve nanemle  bir uçağa binmişiz.. haberim yokmuş.. uçakta bizden başka kimse yok.. koltuklar bomboş ve bir yerde durduk.. oradan birkaç ergen genç yolcu aldık.. ben nerden bindiğimizi de hatırlayamıyorum. .uyku ile uyanıklık arasında kıza soruyorum:”nerdeyiz?”..İstanbul havaalanındaymışız.. şimdi başka bir şehirde aniden iniyoruz.. son durakmış. .burası hangar gibi, eşya konteynırleri yığın yığın....aaa..başımda şalımın altına taktığım saç bandım var..o açık mavi ve üzeri minik çiçekli..örtümü almak için uçağa geri dönüyorum ki, uçak bir metrobüs olmuş ve tünelden akıp geri gidiyor.. olsun diyorum yenisini alırım bende…ve bir balkon Sevdiğim.. kumru renginde 2  minik tombul kuş var..biri erkek ve o sağlıklı.. diğeri yerde…başı gövdesinin sanki altında, yüzüstü yatıyor.. o hareketsiz..ama bu kuşun sırt gövdesi aynı bir kalp şeklinde gözüküyor.. erkeği ise başında endişe ile bekliyor. ona yardım etmek istiyorum ama önce başını-yüzünü çevirip görmeliyim.. uzanırken erkek olan eşi harekete geçiyor ve gözlerimi aniden açıyorum..

aklımda neden hep ölüm var Sevdiğim.. o kuşlar bana ne anlatmak istiyorlar peki?..vaktim mi doldu, ne??nerdesinnn?..
Sevdiğim..keşke Sana ulaşabilseydim..öyle çok ihtiyacım vardı ki..neden beni bu kadar yapayanlız bıraktın anlamıyorum.. bunlardan anlayan bir tane bile konuşacağım kişi yok ne yazık ki…  hani beraber gidip beraber başaracaktık.. bilmiyorum.. neyse.

.İŞTE KUŞSAL TEFEKKÜRÜM…Habil ile Kabil…ve hz İbrahim Atamızın 4 kuşu.. ben bilmeden aynı onun gibi bir şeyi görerek öğrenmeyi dilemiştim değil mi Sevdiğim ve sistem de devreye girmişti(aslında bu el mecburdu.. çünkü çocuk, hamii-i efendisi meşrebinde denetiminde ve gözetiminde iz sürüyordu).. ve maddede de bu dersi günümüz tedrisatıyla algılayabilmem için önce pervanem dağılmıştı..hz.İbrahim’in 4 kuşun başını alıp, ayrı ayrı 4 dağa bırakıp,” Allah’ın izni ile gelin” demesi gibi…ve kuşlardan bir eşin ölümü.. nefsin hakikatinin ruh olduğunu anlaması ile ruhuyla izdivacı tevhidi.. aynı hz ADEM DE HAVVAnın olması ve HAVVASI nın ADEMİN den olması gibi..

hatırla Sevdiğim.. yıllar evvel.. karşımdan gelen, erkek libaslı  bir  bedendeki iki  balıkçıl kuşunu.. galiba oraya doğru gidiyoruz değil mi?.. bizimki iki başlı kartal değil. .daha katip-yazıcı türünden bir kuş-ibis-thot-hz İdris’in sembolü.. bilmiyorum..

((*ve tam 19 sene evveli bir yazlık hatırası.. işlediğime inandığım ve affedemediğim bir hatamdan dolayı kendime kuracağım cehennemi imtihanım için karar verme aşamasındayım.. bonusu bile bonuslayacak bir imtihancı seçmeliydim kendime.. yazlığın arka bahçesi.. nasıl sıcak.. herhalde aşırı sıcaktan göç eden kuşlar bahçeye düşmüşler... bu yerde, ne evvelinde nede sonrasında bu İstanbul güvercinlerden ve kumrusundan hiç görmemiştim.. aa koskocaman bir güvercin.. yanında bir tane daha..aaa bir başka küçük  güvercin..aa bir kumru tek başına.. ve bir minik güvercin daha.. onları ellerimle alıyor bir kafese koyuyorum.. yemek su.. ama onlar hiiç kıpırdamıyorlar.. çok sıcak, içeri gidiyorum.. akşama doğru geliyorum. .kafesin kapısını açıp hepsini bir demir telin üzerine tek tek dizip konuşuyorum.. ”evinize gidin yoksa sizi kediler yer “diyorumJ..ve güneşin batışını izlemeye gidiyorum.. döndüğümde bu kuşların hiç biri yoktu mesela….(neden hatırladım anlamadım ama belki bir bağlantısı olabilir sonra ..bilmiyorum))

Sevdiğim ben Sana ölüm hakkında yazmayı diliyorum bu masalda.. biliyor musun, ben kendimi bildiğimden beri hiçbir zaman bir mezarım olsun istemedim.. hep reddettim.. ve ben nedense, sevdiğim hiçbir kimseyi toprak altına sokamıyorum.. onlar o mezarlarda hiç olmadılar.. onları toprak altında sananlara da çok fena öfke duyuyorum.. yani bunu anlatamıyorum ama öyle bir sorunum var.. belki mezar ve türbe ziyaretlerimdeki başarızlığımın ana sebebi de budur ..bilmiyorum.. belki de, bir türlü bu bedenimi,  gerçek kendime benzetemediğim için kabul ederek razı olup benimseyemeyişimde bundandır…her aynaya baktığımda bu  görünen ben değilim demek ne acı ah bir bilsen… ne vakit ki o  ışık gözümden tenimden parlayacak ve ben aynadaki bana ” işte ben “diye gülümseyebiliyorum ancak..

Sevdiğim.. ben kendim için çocukken hep şöyle bir ölüm hayal ederdim bak.. öyle bir zerrelere ayrılarak savrulayım ki, hiçbir parçam kalmasın ve asla bir kabrim olmasın.. beni ,adımı ve bana ait hiçbir şeyi hiçbir kimse hatırlayıp bilemesin.. bir çocuk ve bir yetişkin neden böyle bir son ister tabii bilemiyorum ama tasavvufla ilgilenmeye başladığımdan beri bu dileğimi hiç söylememiştim mesela.. bugün içimden geldi.. ölüm bizle ne kadar iç içe değil mi?.. ama ölüm demek başka bir aleme doğmak demek aynı zamanda.. bu alemden diğerine yeni bir kapıdan girmek.. kim bilir şimdiye dek kaç alemde doğup kaç alemde dirildim ve belki de her nefeste ,her yeni bir eylemde bu devam ediyor. .bizler farkında değiliz ne yazık ki..

Sevdiğim  ben daima ölüme çok yakın ve ölüme aşık biriydim biliyor musun.. bu dünya sadece zulüm ve azap.. kim gücü eline geçirmişse emri altındakileri kendisine  ve ailesine ve yakınlarına kölelleştirdiği bir çilehane.. belki de ölümdeki huzuru sakinliği özlüyorumdur bilmiyorum.. bu dünya yalan ve haksızlıklarla dolu.. ölümde ise artık aldanma ve aldatılma yok..yalan yok..bir ölüye kimse yalan söyleyemez değil mi?.. söyleyemez tabii..

Ölüm ne evveldir ne ahir…..Ölümde yaratılmıştır hayatta..
sen hayatı ve mematı geç, bırak o dünya derisini üzerinden, sıyrıl da kalk, uyan artık.
uyan ki bahar gelsin.. uyan ki toprak yeni bir yaradılışla yepyeni bir başka toprak olsun..
su yepyeni bir yaradılış da su ve hava yepyeni bir nefes;
ki ,içinde ateş var ateşten içeri.. yakmayan serinleten bir dirilik….

AYLARDAN ŞEHRUR RAMAZAN…Sevdiğimm..Ramazan ayını anlamaya devam edelim mi?..bu ay, Kur’an-ı Kerim’in inzal olmaya başladığı ilk ay olduğu içinde ayrı öneme haizmiş. Kur’an okumak gerçekte ALLAH’LA ARKADAŞLIK-DOSTLUK-MUHABBET ETMEKTİR.. yani Kur’an okuyan herkes Yaratıcısıyla konuşma arkadaşı olmuştur da demektir.. buna, Ramazan ayına özel olarak verilen isim ise mukabeleymiş.. neden?. çünkü her Ramazan ayında hz Cebrail a.s gelir  ve Efendimiz Aleyhisselamla o zamana dek gelen sure ve ayetleri tekrar ederek diz dize Kur'an okurlarmış.. bir karşılıklılık ,bir ayn-i aksetmek…..işte ilk mukabelenin hatırasını biz Müslümanlar bugün hala Ramazan ayına mahsus bilmeden sürdürüyormuşuz değil mi?.. namazda aynen aslında böyledir.. ve yaptığımız her fiiilde..bizler kalbimizle dilimizi ve elimizi birleyebilirsek eğer, dünyada bizim önümüzde eğilmeyecek ve sözümüze ram olmayacak tek kimse kalmazdı.. sorun bizim kendimizde tevhidi tam yakalayamamışımızda aslında…

ülkemizde ve  dünyada bu 2012 temmuz-ağustos ayı =RAMAZAN çok ağır geçiyor sanki.. belki de ilk Ramazan ayı ismi verildiğindeki gibi de olabilir.. hava sıcak. .atmosfer sıcak.. dünya siyaseti sıcak.. bunca sıcağa ne lazım; tabii ki kum.. toprak.. bunca ateşe su döksek kar etmez.. ama kum ve toprak o ateşi cevher-i latif cam yapar.. kırılmış tüm  can kırıklarını, devrin demircisi potasında eritir. .eritir.. eritir ki, taaa eskilerinden bir cife-i necislik kalmasın..ve her boşalmış göğüs kemikleri arasına yepyeni bir kalp döker.. iki parmağı arasında o kalbe ayar kılar.. O, kalbe ayan olur.. AHH YAR OLUR….AMİNNN…AMİNN..AMİNN..


unutmamak lazım ki varlık aşk üzerine bina edilmiştir..ELİFBA-emsele aşktır. .tüm varlık; aşk kitabının harflerinin fısıltılarının kelimelere ve cümlelere dökülüp bedenlenmesinden başka hiçbir şey de değildir..

bu  yaşadığımız görünen savaşın,  kaos ve karanlığın kiri ise;O Kalp Potacısı'nın kalplerimizi ocağında  arıtırken, ateşinin üzerine çıkarttığı eski kalplerimizin fücürü pisliği cıfırıdır..

Yüce Yaratıcımızın Habibine,  biz Muhammedi olduğunu sananlar için verdiği  bir sözü vaadi var ki asla unutmamak lazımdır:

”SEN ONLARIN İÇLERİNDE-KALPLERİNDE OLDUĞUN MÜDDETÇE  ALLAH ONLARA AZAB ETMEYECEKTİR….”


(* not:masalımı okudum Sevdiğim..sanki baştan ayağa kasvet ve ne yapacağını bilemeyen çıkmaza düşmüş,ağa yakalanmış bir kuşun çırpınışlarını gördüm..çok zor okunan bir masal bence..ama olsun demek ki öyle gerekti..SENİ HALA ÖYLE SEVİYORUM VE üzgünüm
JJ..
nur cihan
28.7.2012
nuralem7@hotmail.com