30 Eylül 2012 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 27

Allah'ın ahlakı ile ahlaklanmak..Allah'ın boyasına boyanmak

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 27

Seven, başkasında kendini sever... Muhyiddin Arabi Hz.


evet doğru..lakin, SEVENİ kolaysa gittiği yerden, aşık olduğundan geri getir bakalım  ..o zaman, demek ki işler karışık….bu masal seveni geri getirtmek için değil, O’nda-ait olduğunda kalması için yazılmıştır
..SEVDİĞİME ÖZÜR MEKTUBUMUZ..AFFET..

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. nasılsın diyemiyeceğim, çok üzgünüm.. ne kadar özür dilersem dileyeyim telafisi lamümkün, biliyorum tabii.. en iyisi bu masalın hiçbir konusu olmasın tamam mı?!!.sadece dertleşmek ve kendimi Sana ifade edebilmek istiyorum.. ve gerçekte hani demiştin ya bir vakitler: “sana iyi geldiği müddetçe yazmaya devam et..” Sevdiğim işte bu masal kendim için ilaç aslında.. doz aşımından ölebilirim ..yani  keşke ölsem de, öyle utançla Seni beklemesem haa, ne dersin?..

bir vakitler çocuk kendisine bir şeyler soranlara dayanamayıp bir şeyler anlattığında, tüm hücrelerini saran tesirden çok korkup, elleriyle kulaklarına baskı yapmak zorunda kaldığında: ”acaba gene ne çamlar devirip, ne potlar kırarak  yanlışlıklar yapıyorum” deyip; utanarak ,bunun doğrumu yoksa yanlış mı olduğunu  Evvel Zamanına sormuştu ya  hanii.. O da “o nasıl bir tesir? ”demişti.. çocuk anlatmıştı.. Evvel Zaman biraz durup şöyle demişti:” istediğinizi söyleyiniz, size izin olmaz.. onlar anlamayacaklar.. çok az kişi anlayıp bilecek.. hep unutacaklar, korkmayınız”

Sevdiğim ..her şeyim.. istiyorum ki bu masal bittiğinde beni yine affet ve yine şımart olur mu?. o şeyi niye yaptığımı da anlatacağım tabii.. amma önce açıklamalar yapmam lazım.. bu gece sabaha dek uyumayıp yazacağım.. lütfen gidip kendine kahve yap olur mu?.. ve istersen sigarada içebilirsin.. sinirlendiğinde, İskender-i Zülkarneyni ve demir-i bakır asabiyet duvarını da sakın unutma olur mu SevdiğimJ!!.. hadise göre de davranabilirsin J..sinirlenince kalkıp elini yüzünü yıkar ve dolaşabilirsin.. asabiyet tavan yaparsa hemen sâlâta durabilirsinJ..biliyorsun içimdekiyle yüzleşmezsem ne Sana rahat veririm, nede kendime..

evvela geçen masalın güncesine dönelim mi?..ilk önce daha evvelki masaldan yazmadığım bişey var Sevdiğim. sanki bir sabaha karşı şöyle bir andı.. Sen geldin ve Seni beklememi söyledin. bundan emin değildim ve yazmamıştım.. ama yaşadığımız şeyden, Senin beni korumak için aldığın tedbirinmiş ki, yeni anladım…ve geçen yılın bu tarihli masalına baktım.. hayret!! o zamanda biz buna benzer bişey yaşamış ve küsmüşüz meğerJ…bence bizim böyle takvimsel-hormonal sorunlarımız varJ…teşekkür ediyorum….
Oğuz Kayı Boyu işareti

pazartesi...
sanki  memleketteyim.. tarihi, gizemli bir insan bakım evindeyim.. hamamları da var..orada değişik bir hanım var.. şifacı ve başka özellikleri varmış..Haybabamın dostuymuş. sanki belimde üç noktayı iğneyle delip(omirilik ,sağ ve sol yanı) ,oralara kayısı suyu zerketti.. bu işlemi dilerse balla da yapabildiğini söylerken, o kayısı suyu zerki  yangılı acısıyla  aniden uyandım Sevdiğim..

25 eylül salı.. arkası ile önünde  çok fazla kot farkı olan bir apartmanın sol camından dışarı bakıyoruz.. bu bina Haybabamdan bize miras kalmış.. dışarısı masmavi suların, şelaleler halinde aşağıya doğru derece derece akıp, yeni havuzlar ve şelaler oluşturmasıyla harika bir manzaraya sahip.. havuzlarda insanlar var. ama Sevdiğim ben çok nankörüm ya bildiğin gibi, işte rüyamda bile öyleyim ne yazık.. ben havuz sevmediğim için bu mekanı beğenmediğimi düşünüyorum.. sonra bir adamla o binanın ön cephesinden o  eve tekrar  giriyoruz.. her yer cam.. ve tam istediğim manzara.. en sevdiğim gibi saf, masmavi deniz.. bembeyaz köpüklü dalgalar gelip gelip sahile boşalıyor.. öyle hayran:” burası benim olsun ,burada yaşayayım” diyorumJ
 

bugün
bir şey duyuyorum.. tüm değerlerimi yitiriyorum…çok canım yanıyor.. öyle perişanım ki, tüm vesvese kanallarım, her yandan seddimi yıkıp, hücum ediyor.. neden yazdığım her şey olmak zorundaki?.. neden minicik bir kıskandırmanın bedeli bu kadar ağır ödetilmeli ki, neden?.. Sen beni kıskançlıktan çıldırtıyorsun ama.. buna karşılıksa, ben hiçbir şey yapamadığımı sanıyorumJ?!..kendi kendime söz almıştım unutma.. kıskandırılmayacaktım..

27 eylül perşembe.. Bugün kızlarla hkv vakfının yemeğine gittik.. ben oraya sadece gelecek olan bir hanımı görmek için katıldım.. zaten yakında bize sohbete geleceğine söz verdi.. o, bu vakfın ilk başkanıymış aynı zamanda.. onu  erkeğe dönüşerek yaşlanmamış- kadın ve taze kalabilmiş nadir hanımlardan gördümJ..işte  mekanımız..Çatladıkapı’ ya yeni kazandırılmış harika deniz manzaralı bir belediye tesisi.. zaten baybaşkan da teşrif edip konuşma yaptılar.. ilk evvela kahvaltı masamdaki bir hanımla sohbet ettim.. ondaki zeka ve inanılmaz deha davranışları bu çocuğu hemen sarmıştı tabii.. o,gerçek bir amazondu  yaniJ..de, erkeksileşmiş olanlardan.. ben çok cazip bir kadın olarak yolda gidebilmeyi her daim istiyorum biliyorsun.. nedense kadınların çok nadiri kadın sıfatı ve görüntüsü ile yaşlanıyorlar.. hemen hepsi çirkin bir erkek simasına sahip oluyorlar zamanla.. kadın kalabilenler çok az ki, hep gözlemliyorum Sevdiğim.. BELKİDE GELDİKLERİ YERE ADEME DÖNÜŞÜYORLAR MECBUREN.. Sana bu konuda yazayım olur mu, eskiden bir defa yazdığımı hatırlıyorum ..olsun bu defa farklı olacak eminim.. işte masa arkadaşımın kartviziti.. astrofizik ve davranış bilimleri hocasıymış.. üstelik birde manevi tasavvufi yönü de acaip.. yani ondaki zeka ve bilgi bence çok yüksek bir potansiyel.. bende de TAHSİL-hafıza tınn tınnnn tabiiJ..buradaki hanımların hemen hepsi yüksek seviyede kültür bilir kişisi hem….gerçek bir amazon teşkilatı da tabii...

işte soruyorum o cevaplıyor.. bak hatırladıklarımdan Sana izdüşüm.. çocuk
: ”bana uzaydaki yıldız yollarından bahsedebilir misiniz? ay nedir?.. önemi?.. iki güneş?”. Fizikçi: “ne yapacaksın onları, görüp bilip ne işine yarayacak, dayanabilecek misin peki?.. gaz onlarJ...bizim büyüklerimiz anlatırdı ay için.. derlerdi ki” neden o kadar ayı merak ediyorlar anlamıyorum.. bembeyaz kireç taşından başka bişey değil “Jçocuk:” şimdi latif ışık prizmasını düşünün lütfen ve her şeyi görüp bir tek kendini göremeyen gözümüzü ve prizmadan bakan o her şeyi gören tek gözü.. orada ne var.. fizikçi: sakın oraya gitme.. olmaz.. geri dönemezsin sonra ..orada kal…yalnız olmaz.. mürşit lazım.. çocuk:” sizce uzayda ne var?”.. bana yıldızları-ashabı anlatabilir misiniz?.. fizikçi: ”ben yıldızları canlı, bizim gibi düşünürüm..ashâb yaJ..ve uzayın sadece bir ses olduğunu, sürekli bir konuşma & muhabbet olduğunu da.. mesela bizler, denize; dalga –frekans aralığı olarak bakarız ve bu hiç zevkli, romantik değildir.. ama işi bilmeyene, cahile masmavi bir sudur ve o manzaranın keyfini de sadece o cahil çıkartıp zevk alır.. işte bu anlamda zevk cahiller içindir.. hakikat acıdır ve zevkli değildirJ..o yüzden bizde bu manzaradan zevk almak istiyorsak, gerektiğinde olaya perdeden –örtüden bakmayı-cahil olmayı da bileceğiz.. yoksa hiçbir şeyin tadı tuzu yok ki.. (Sevdiğimmm..burada marifet ilmi devreye girdi değil mi?).. fizik ilmi matematik ilminden çok daha yüksek ve değerlidir, daha zordur.. matematik bilmeyen fizik yapamaz”…

 çocuk: “benim tanıdıklarım var. meditasyonla DNA sarmallarını 12 ye çıkartmaya çalışıyorlar ve kendilerine aşı çalışması yapıyorlarmış?”.. fizikçi:” neee?..delirmiş onlar.. sen onları bana yolla, tedavi edeyim.. görse ne olacak ki, ne yapacak, ne elde edecek yani…mesela uzayda bizden çok yüksek bir hayat var.. bazen de bize yardım ediyorlar. hatta görebilirsen içimizde yaşıyorlar..  biraz hareketleri değişik onlarınJ..tanımak lazım.. buraya gelip gidiyorlar, ilimlerini öğretiyorlar ve onlar cin değiller.. dna ‘lar 2 de kalsın ve onu kullanmayı öğrensinler  önce.. bu mucize -istidrac denilen değişik halleri kafirlerde, dinle hiç alakası olmayan kişilerde çok kolaylıkla sergileyebilir ..riyazatla, şunla bunla-bazı varlıkların yardımlarıyla  oluyor.. mesela bir taze salatalığı güneşe koy  nasıl değiştiğini gözlemle.. işte hep öyle.. fiziken de ispat edilebilir pek çok istidrac yapılabilir.. yapılıyor da.. boyutlar arasında da seyahat edilebilir, ediliyor da.. ama bir rahmani manevi rehberin elini tutmadan bu işte asla ilerleyemezsin.. yolunu kaybeder ve o boyutlardan birinde sıkışıp hapis kalabilir ,geri dönemezsin.. bu çok tehlikelidir.. işte dinsiz pek çok kişi çook yüksek istidraçlar sergileyebiliyor .. ama onlar rahmani değil.. bu kişiler yolda kaldıklarını bilmiyorlar,çünkü bunu anlayamıyorlar...bu sahte rehberler çok tehlikeliler..ve rehberlik yapıp yanlarında götürdüklerini de aynı kendileri gibi yolda bırakıp ,o kaldıkları boyutta hapsediyorlar”… 

çocuk:” eğer uzaylılar sizle arkadaş olup; size her şeyi göstererek öğretmeyi, sizle kardeş olmayı istediklerini söyleseler ve sadece gemime bin gezip geri gelelim deseler, o gemiye güvenle binmeli miyiz pekiJJJ?!..fizikçi:” bu kişiye kalmış bişey yahuu..bu tefekkürsel bişey..herkes için değil.. gezer ,görür ,öğrenir gelirsin işteJ.. korku yok”.. İskender-i Zülkarneyni ve karşılaştığı uzaylı kavmi anlatıyor.. peygamberimiz miracını ruhbeden birken yaptı ama Muhiddin Arabi hz ise sadece ruhsal olarak mirac yaptı..her şey herkes için değildir..anlayışlarda öyledir.."işte Sevdiğim  hatırladıklarım bu kadarcık.. onun kartını aldım. ilerde lazım olursa soru sorarım diyeJ..

 kahvaltı bitti…ve süprizz.. mekanın tam karşısı Küçük Ayasofya değil mi?!.. "aç koynunu Ayasofya, ben geliyorum diye sevinçle sokakta yürüdüm.".arkadaşımla oraya gittik.. ..o müezzin mahfiline çıkmış, sevinerek bende çıktım.. muhteşemdi.. öğle salâtı.. bitti.. secdeye kapandım.. rüyalarımın ve bu mekanın adına yapıldığı sahibime,  Sana yaptığım edepsizlik için ağladım.. kıskançlığım için özür diledim.. ne hakkım vardı ki, ben kimim ki?.. hayallerimi geri aldıysa bile, şimdiye dek olanların hiçbirini hak etmediğim halde, gördüğüm şeyler için teşekkür ettim.. sonra aşağıya indik.. mihraba yürüdüm.. mihrabın içine yavaşça girdim.. öyle durdum.. alnımı mihraba dayayıp onu öptümJ..çıktığımda ferahlamış ve üstümden o vesvese sanki kalkmıştı.. teşekkür ediyorum….

28 eylül cuma.. sabaha karşı.. uykuyla uyanıklık anında sadece bir veda veya merhaba sarsılması.. yine uyumak zorundayım tabii.. neyse ki barıştıkJ..beni affettin diimi?..teşekkür ederim..ama kırgınsın biliyorum.. bende kırgınım.. saray damgalı, bir tepsi dolusu minik fincanla tanışmak zorunda mıyım Sevdiğim?!!.. hiç birisini bilmek istemiyorum, lütfen.. ve diğerlerini.. ve diğerlerini.. ve diğer türlerini.. ben öyle olmayı taaa en baştan reddetmiştim unutma lütfen.. anlaşmamızı ve hangi yerde tek olmak istediğimi de unutma olur mu?.. söz verdinJ..ve bir sevgili hürdür…hûr dur..

 ama şimdi yazımı okurken birden aklıma; geçmişin  bir sabahında yatağından doğrulmuş, henüz yeni oluşan, yarı saydam-kas sistemi ile  gelişmemiş gibi, halsiz ve bitkin, yeni hayata uyanan o hasta adam geldi ve onunla beraber söylenen “ya zülcelâli vel ikrâm”.. ve nasıl bir ağlamayla uyanışım tabii.. işte Sevdiğim; neden her şeyi  zıttıyla- iki boynuzu ile görerek ,yaşayarak öğrenmek zorunda oluşumun ana sırrı da sadece bu cümle değil mi?...

cuma akşamı semahane.. bazen gidemeyeyim diye engel üstüne engel olur ya Sevdiğim.. bu defa her şey akıyordu.. ruhumun bu gıdasına  çok ihtiyacı vardı ki, biliyordum.. bense artık böyle şeylerle ilgilenmemeye ,uzak durmaya karar vermiştim üstelik.. ama ruhum; bana can veren ,bedenimi taşıyan nefesimin enerjisiydi.. O’nun geldiği yer kamışlık tarlasını: bizzat talimi ile seyredip, hatırayı yad- vatan hasretini dindirmek, benim boynumun borcuydu.. ben, müzikten ne zerre kadar anlarım, nede diğer ilimlerin hiç birinden bilirim tabii...ama kendimi bildiğimden beri ruhumun her lisanı ve her ilmi bildiğine inanırım.. o benim kutsalımJ..en değerlimdi.. O’nu Sana hediye edişimi hatırladın mı?...yüzünü görmeliydin?!! ve O, bana değil, Sana aşıkJ..

işte, ben zaten semâda bişey seyredemiyorum, hiç ilgimi çeken bişi yok.. eskiden benim için bu tür kişiler erişilmezlerdi mesela ..öyle tabumdular yanii..ama  yıllar evvel yaşadığım şeyle yerle bir oldular ve artık sadece gözlerim kapalı izliyorum….onların bu sema elbiselerini çıkartınca; dış dünya hayatlarından bir nebze hatırlayınca hele, buradan kaçmak istiyorum.. ama, hepimiz, aynı öyleyiz i hatırlıyorum.. HEM “KİM HAK EDİYORDU Kİ ?”DEĞİL Mİ SEVDİĞİM..SEN SÖYLEMİŞTİN..”SÖYLE!.. BEN HAK EDİYOR MUYUM, SÖYLE!!” DİYEDE BAĞIRMIŞTIN.. evet.. gözlerim sımsıkı kapalı..müzik ve sel gibi gözyaşı..semâ ayini ritüelinin ortasına dek, her defasında nedense böyle oluyor.. Sevdiğim, bu tören boyunca ellerimi hep dua eder gibi açık tutuyorum nedense.. neden öyle yaptığımı anlayamıyorum..


birde böyle anlarda, Arabi hocamla Mevlana hocamın arasında parçalanacağımı hissediyorum nedense.. ikisini bir türlü dengeleyemediğim içinde sık sık aşırıya kaçıyorum bildiğin gibi.. az evvel semâ ritüelinde;  Arabi Hocamın 17 yaşlarında böyle müzikli bir sema izlerken bir ses duyduğunu, o dehşetli sesin “sen bunun için yaratılmadın” demesiyle hızla o mekandan şehir dışındaki mezarlığa kaçışını, orada bir kabir çukurunda sabahlamasını ve:” bildiğim tüm ilimleri orada sabah gün ışıyana dek öğrendim de çıktım “deyişini hatırlıyorum nedense Sevdiğim…

((*yerde sırt üstü yatarak bacaklarını havaya V açmış olanın: gökten bakan- güneşte doğan-güneş yüzlü bebeğini  görenin ebesi ise  hz PİRmiş… ve O’na eşlik eden maiyeti- sarı nurdan O'na meftun olanlarıymış ya hanii.. ve bu yazıları yazabilmesi içinde levheşi olan diğeri.. çift eşlilik her yanımdaymış Sevdiğim meğer, ben yazdıkça yazdıkça öğreniyormuşum değil mi?..))

((*ve Sevdiğim şu sıra büyük bir moda misali Fütuhat okunuyor.. sık sık facede pasajları alıntılanıyor ki muhteşem şeyler….Demirli hocamda bana; bu yıl her şeyi, interneti vesaireyi bırak, sadece onu oku demişti.. Fütuhat’ı kitapçıya ısmarlamışken aniden vazgeçip, onu Taberi tarihiyle nedense değiştirmiştim.. aslında ben Fütuhat okumaktan korkuyorum biliyor musun Sevdiğim.. kitaplar, harfler  canlı ya hanii.. hem onu yazan ve O’nun harfleri, çocuk ve şu yazdığı masallar için ne kadar önemli kimse bilemez.. Sen benim için bugün O’NUN VE O Kaynağın Özü sün.. benim için her şeyin ÖZÜ’NÜN ÖZ’Ü SENSİN..))

Allah SETTAR ismi şerifini üzerimizden bir kaldırsa hiç birimiz bir diğerimizin yüzüne asla bakamazdık biliyorsun.. ne anne-baba, ne evlat-kardeş birbirlerinin yüzüne bakabilirdi, nede diğer etrafımız.. hepimizin-az istisnalarımız hariç, hayvanlardan daha aşağı olduğu aşikar olurdu…ve Yüce Yaratıcımız ayetinde der ya:” eğer sizler günah işlemeseydiniz  sizi helak eder, yerinize günah işleyen ama tövbe eden başka bir kavim yaratırdım”.. bu da bize gösterir ki; bizim defomuz her daim hata ve  kusurlarla  ,günah kirine batıp batıp,  gözyaşı ile tövbe ede ede temizlenmek gibiydi.. sistem sanki bu kirlenme ve arınma deviniminden ibaret belki de.. saki Yüce Yaratıcımız; bizle tüm günahlara girip çıkıp-tüm zıt isimlerinin tam potansiyel açığa çıkmasını murâd ediyordu.. her şeyin-her ismin hakkını adil bir şekilde belki böylece =kulları eliyle veriyordur değil mi Sevdiğim?!..ama bu kontrollü olduğunda öğreticiydi.. ya kontrolsüz olduğunda?.. tamamen bataklıktı değil mi?..

ben diliyorum ki Sevdiğim bu yazımdaki harfler beni Sana karşı temizlesin-ibrâ etsin... yazacaklarımı sadece Sen anla.. hiç kimseler ikimiz gibi anlayamasın.. hani karıkoca birbirlerinin örtüsü imiş ya gerçekte =yani birbirlerini setredip ,sakınıp saklayarak koruyanlarmış.. ben Senin madden hiçbir şeyin değilim, öyle bir şeyde hiçbir zaman olmayacak zaten değil mi?.. zerre kadar denkliğimiz ve uyumumuz dahi yok üstelik.. yani biz imkansız aşkız veee hep hayal yazan biri için gerçekler çok acıda olsa, çok güzeldir.. belki de HAYÂLÎ BİR SEVGİLİ OLMAYI sadece bu yüzden istemişimdir bilmiyorum.. bir sevgiliyi avucunda tutup zabtû râb edemezsin mesela.. her an avuçlarından kaçıp gidebilir.. baskın özelliği, ruhsal yanı olan biri içinse  bu çok normal bir şey bence Sevdiğim, değil mi?..o sahipli-tapulu- belgeli malın değildir.. o özel mülkiyettir..


ONLAR;"nefsinize zulmetmeyiniz, canınızın çektiği, elinizin altındakilerden 2 şer,3 er,4 er alın"gillerden de değildirlerJ.. cariye hesabı onlarda hiiç işlemez nedenseJ..o ürkek bir kuş gibi, hep Seni takip edip seyreder.. yanında biri veya birileri olduğunda onu göremezsin ,asla!…ona her daim ihtimam göstermek lazımdır.. çünkü o sahipli bir mal değildir.. YOL’A AİTTİR..SELSEBİLİNDİR…O KİMİ İSTER VE DİLERSE O, O’NUNDUR.. o bir emanettir… o öyle bir emanettir ki ona elini süremezsin..1,5 biatlik=Tanımlanmış Tamlığı olandır.. onu ne kendine yaklaştırırsın ,nede bir başkasının ona yaklaşmasına izin verirsin.. ve Sevdiğimm.. onu –emanetini korumak sanki her şeyden daha önemli Senin için.. görünmez nöbetçiler dikersin evvela her yanına ,her tarafına.. ve dersin ki Sana yakınlaşmak isteyene:” ben sana zarar veremem.. seni ancak koruyabilirimJ”..

ve Seninle her günahı işlemek için kapında hiç utanmadan öylee bekleyene kapıyı açmazsın.. kapı duvar.. çocuk kapıya bir ankâ olduğunu sanarak gelmişmiş oysa.. nefsi emmaresi henüz yeni olduğundan şımartılmışda şımartılmış.. oyuna gelmiş yani.. tuzağa düşürülmüş.. bedensiz, sadece iki gönül arasındaki aşk.. sadece muhabbet.. öylesine doldurulmuş ki bu öğretiyle, tam gaz uçarak gelmiş tüm günah hayalleriyle..sonraa..sonraaa..kapı duvar.. kapı taş.. ankâ olduğunu sanan, tüüm  hızla kapı gibi taş kalbe çarpıyor ve yerde.. kuş tüyleri her yerde saçılmış.. nedenmiş?!..tasarrufatı günah işlemesine izin vermiyormuş.... halbuki ben sonra tövbe ederdim Sevdiğim..J peki bir insana o gönlü-o aşkı-o nefesi- o hikmeti himmeti verirken neden kimse sormuyor:” bu çocuk bunu kaldırabilir mi?” bir insan buna dayanabilir mi diye?.. dokunamadığım bir aşkı ne edeyim yani??!!.. 

visalinsiz kuru sevda
HÛDAİ ne etsin MEVLA??    
(Aziz Mahmud Hûdâi hz.)

 çocuk, hangi dersi işleyeceklerini ağlaya zırlaya, dura dura, utançtan yerin dibine geçerek Zamanına söylemişti üstelik.. demişti Zaman: ”bekleyeceğiz.. bakalım bunu sen mi istiyorsun, yoksa nefsin mi, yoksa ruhun mu, yoksa …. mı?.. zamanla anlayacağız.. eğer en sonuncu şık … istiyorsa zaten o zaman ikimizde devreden çıkacağız, biz olmayacağız”..yanii Sevdiğim ben Seni ne görebiliyor, ne konuşabiliyor, ne derdimi anlatıp çare ilaçlarımı öğrenebiliyorum.. tamamen ruhsal bişeyi bu beden nasıl anlayıp dayansın pekii?.. Sen beni yapayanlız bıraktın.. bana öyle tefekkür kapıları açtın ,öyle şeyleri görsellerle birleştirerek, öyle anlamlara seyahat ettirdin ki, ben kendi kendimizin gardiyanı koruyucusu oldum.. kendi içimde koskoca bir yaratılmışlık ve yaratılmamışlık tarihini keşfettim.. kendimin arkeolojik kazısını yapabilmem ve hazinelerimi keşfedebilmem içinse, çok daha fazla maddi manevi refaha, sakin bir huzurlu yanlızlığa ve her tür şifaya ihtiyacım var ..ama esas SEN..BENİ BIRAKMAYACAĞINA SÖZ VERMİŞTİN HATIRLIYORSUN DEĞİLMİ SEVDİĞİMJ=yazan belalın, entel dantel, inci boncuk püskül saçaklınJ


vee..şimdiye dek hiç yapılmamış şeyleri kimseler olayı çakmadan yapıyoruz.. bunun böyle olacağını ben Evvel Zamanımdan ve Haybabamın sözlerinden (şimdiye dek hiç söylenmemiş şeyler yazan bir kitap) zaten anlamıştım az çok.. ama hep korktum. çünkü nasıl bir şey olacak bilmiyordum.. ama Sen biliyordun. .kontrol ve himmet merkezi Sendin.. ve o şeyleri konuşacak ne bir kimsem var, nede danışıp fikir alabileceğim biri var üstelik.. tamamen Sana bağımlı olduğumun farkında mısın peki?.. bana neler yapıyorsun böyle?!!..


 beni en son o üçgen taşa sürükledin mesela.. tanıdığım en yetkin kaç kişiye sordum üstelik.. kimsenin haberi yok.. kitaplarında da yokmuş.. bana ne tuhaf bakıyorlar bir bilsen.. gerçi her zaman insanlara, tuhaf sorularımdan dolayı acaip gelmişimdir ve beni böyle kabul edip bilirler amma bu çok fazlaydı Sevdiğim.. neyse ki aklıma Evvel Zamanımın dediği bir şey geldi şimdi.. demişti ki: ”siz sonradan olma değilsiniz, doğuşunuz öyle” yani Sevdiğim.. bu acaiplik benim yaradılış fıtratımmış.. ve pembecik hep söyler, O benim ardımdan şöyle dermiş: ”bu nasıl bir şey böyle Allahım, bu nasıl bir şey”.. yani Sevdiğim ben hep doğal milli bir afettim, sakar, dalgın, tuhaf… keşke Senin benden istediğinden de daha basit biri olsaydım.. hayatı tepine tepine umursamadan, hiçbir şeye değer vermeden yaşayanlardan yanii..  ve her değerin en tepesine çıkartılıp, el üstünde tutulanlar varya hanii..belki onlar gibi olabilseydim, Sende benim peşimde koşar ,bana diğerlerine gösterdiğin ilgiden birazcığını da gösterirdin değil mi?. çünkü her avcı avlamak sever.. her şeye; bir bakış-bir eda-bir ima için  hazır, kapısında yatıp bekleyen , kendi ayakları ile efendisine  gelmiş avı ne yapsın bir avcı as(o)lan… ne zevki var ki değil mi SevdiğimJ….

ve Sevdiğim.. hani bazı öğrenciler varmış.. hocalar bir yere gideceklerinde onlardan izin alıp, onların izni kadar sonra geri dönerlermiş ya.. neden bu böyleymiş eskiden?. bugün bizler bilemeyiz ama isterdim ki, Sende benimle böyle ol…Sen beni çok yoruyorsun.. zaten kaç yaşıma gelmişim, şurada ne kadarlık ömrüm var ki.. ahım gitmiş vahım kalmış.. hala taş peşinde koşturuyorum.. ben öyle kimsenin bilmediği şeyleri, iğneyle kuyu kazarak ararken bence, Sen çok hoş ve beni kıskançlık krizlerine sokacak şeyler yapıyorsun ..biliyorsun ki ruhum Sana aşık.. ben aşık değilim (inadımdan, Sana aşık olan ben değilim ve olmayacağım işteJ)..


Sevdiğim.. ben diğer derviş aşıklara benzemiyorum bence. yani onların nutku şeriflerine bakınca birde benim masallarımdaki tuhaflıklara bakınca benim aşkım aşk değil yani. zamane dersin belki.. ama zamane ötesi, çok uçuk kaçık yahuu..tüm günahlara batıp batıp çıkıyorum her masalda.. neden ben putlarla oynamayı bu kadar çok seviyorum diyemem değil mi?. Sahibi Efendim, Hamim yüzünden tabii.. o küçükken o putlarla öyle oynamasaydı; bendeki tecellide putlardan “aman ,aman.. imanım gitti, şirkperest oldum gitti” diye korkup kaçan olacaktı tabii.. oysa ben onların hiç birini put olarak göremiyorum ki.. yok öyle bişey..  onlar isimler-şeyler-eşyalardı ..yani aynı bizler gibiydiler.. yani onların tanrılıkları da ancak bizim tanrılığımız kadar yavandı.. bugün de var üstelik.. sadece isimleri ve anlamları değişmiş.. bugünküler çok daha azılı üstelik ve gizli, örtülü ödenekten besleniyor hem ehlince.. din adı altında her şey meşrulaşmaya başladı mesela farkındaysak.. şeriat ve marifet nerdeyse yok.. tarikat ve hakikatse her yerde ve herkesin dilinde sakız misali, çiğne çiğne çürümüş… tüm dinlerin kollektivitesi diye senelerdir dikte edilen şey, mesela, aslında çaktırmadan gerçekleştirilmiş... bizlerin hayatlarına ve tarzımıza dışarıdan biri baksa, kim bizi dinsizlerden veya diğer putperest dindarlarından ayırabilir ki?.. bu apaçık ve saklanamaz hakikatimize dönüştü aslında ve hepimiz gayet memnunuz..((*bu devrin tarzı işleyişi-tecellisi belkide böyledir, bilmiyorum tabii. Ben sadece piramidin tepesindekinin meşrebi tarzı neşesine bakarımJJJ))


..
çünkü bizler hakikatte İslam’ın TESLİM OL SELAMETE ERciliğinden, ibadetlerimizin yükümlülüğünden ,peygamberimizin şeriatından  namemnunuz ve razıda değiliz , değil mi?. “şu çul, bu kıl.. ibadet sadece varana dek araç ;amma her iyi güzel, faydalı niyetli iş de en yüksek ibadettir.. ibadetin şeklinde takılı kalmayın, giyimde takılı kalmayın, ahlakta takılı kalmayın, bu zamana göre- anını anda seyredip yaşayın-herkesi evliya ve her haltı Hâk görmedikçe hakikate eremezsiniz kardeşlerim” derken derkennn, İslami kimliğimiz  şahsiyetsiz, yolunmuş kaza dönmüş bir hale geldi, farkında mıyız acaba?!.. müslümanlık içler acısı- içi boşaltılmış bir  kimliksizle, dünyada terörün ve karanlığın  alay konusu haline getirilmiştir  değil mi?.. bu sadece emanetine sahip çıkmayan biz hayırsız ümmetin suçudur.. kimseyi suçlamak doğru değildir.. içimize bakmalıyız.. ve dış halimize tabii.. fiillerimize…MÜSLÜMAN ELİNDEN,DİLİNDEN,BELİNDEN EMİN OLUNANDIR... pekiii sizce bizler eminmiyiz??..


oysa İslami bir kimlik vardır.. tertemiz, titiz, onurlu, aziz ve vakur bir duruş, istikrarla inancında sabit kadem olmak vardır..nerdeee?.. çoook az kişi sayesinde elhamdülillah sürüyor.. onların adı çok az kişi…ama o az kişinin her biri  milyon insana bedel Hâkk katında, değil mi Sevdiğim..
ben kendimde işe yaramaz; İslami kimliği hak etmeyenlerdenim ya birde, işte kendimin ne mal olduğumu bildiğim içinde etrafımdakileri, tanıdıklarımı, dünya insanlarını da takip edebiliyorum.. zaten yaşantılarımıza bir baksak, nelerle oyalanıp hayatı tükettiğimize, neleri konuşup nelerle kalbimizi, gözümüzü ,kulağımızı doyurduğumuza bir dikkat etsek kendimizin ne olduğunu-sahtekarlıklarımızın içler acısını, kendimizi kandırış bahanelerimizi de anlarız.... kendimizi çok yoruyor ve hiçbir bedel vermeden bu dünyaya geldiğimiz içinde çok kolay kendimizi harcıyoruz değil mi?..
((*Sevdiğim almışım başımı gitmişim.. kim bilir neler yazdım, henüz okumadım.. içimden gelmiyor.. sonra okurumJ..))


vee ben, aslında Senle kavga edebilmeyi çok isterdim.. benim gibi olup karşımda durmanı da.. göğsünü yumruklayıp, yerlerde bir çocuk gibi ağlayarak tepinebilmeyi de isterdim.. ama ne yazık ki Sen beni çook değiştirdin.. ben Senle ihti-YÂR oluyorum ve galiba da çaktırmadan olgunlaşıyorum.. insanlar bana çözemedikleri sorunlarıyla geldiklerinde, kendimin bile hayret ettiği; olaya başka perdelerden, başka gözlüklerden bakarak  gözlemler yapıp, kararlar veriyorum ve onlar bunu uyguluyorlar, hem de isteyerek.. oysa kendi hayatımda hem kendimin kendime ve  kendi kanımdan olanlara karşı hiçbir değerim ve anlamım nedense yok
J=”her yerde hep ayı şey “dersin şimdi J.. evvet ..maalesef öyle Sevdiğim. mum dibini aydınlatamıyor ne yazık ki…bu trajikomik şeyse gerekli.. neden?. tanrılık iddia edemeyelim diye gemimiz her daim Hızır tarafından deliniyor bence .. ama o öyle bir gemi defolayıcı ki ;gemiyi su batırmakla batırmamak arasında hep aynı seviyelerde tutturabiliyor.. hep can boğazda:” ha battı ha batacak-ha öldüm ha dirildimi"de aynı ayarda  tutabilmek de ayrı bir deha J..ben onun işinin ehli olmasına ve kendini bu derece kontrol edebilmesine mesela hayranım.. bence SABIR ESMASI hz Hızır a ait olmalı değil mi?.. her olaya herhalukârı ile hazîrûn olan- temkin yasasıda belki budur ,bilmiyorumJ..

seviyor sevmiyor ?
bak ne hatırladım yine Sevdiğim.. hayalinde tesbihi SABIR ESMASIYLE  bitene: ” tamam artık, tesbihi bitirdin” denildiği halde… hala daha, başına gelmedik  bela kalmayışı nedenini sorduğunda, çocuğa  ne demiştin hatırla: ”ben sana bitti demedim kiJ..Sevdiğim.. belki de ben en baştan yanlış yapıp Seni bu işe zorladım değil mi? ”hiç bitmesin, hep sürsün” demiştim hanii..ve Sende “hiç bitmeyecek ,hep sürecek “demiştin.. yıllar asla yaşlanmıyor ve yorulmuyor.. oysaki bizler maddi bedenliler-maddii akıllılar yaşlanıyoruz..heveslerimiz, coşkunluğumuz yavaş yavaş köreliyor.. ve her bilenden daha bir üst bilen, her terü taze cazipten çok daha özelleri peşpeşe akıp gelmekteydiler..

çok ciddi güzellikler var.. ama ben hiç birisine ilgi duymuyorum” diyene çocuk: ”hiç mi?” diye sordu.. karşısındaki de :”hiç “ dedi.. ama bu söz bu çocuğun gördüğü hayallere tersti.. “ sen bana inanmıyor musun” diyen bir bağırtıyı yine duyar gibi oldum Sevdiğim, mesela şimdiJ…..çocuk, gelip giden ve gelecek olan sevgililerin haddi hesabının olmadığını da biliyordu ne yazık ki.. ben baştan kaybedenlerdim değil mi Sevdiğim.. yada bunları görerek öğrendiğim için baştan kaybederek kazananım ki hiçbir umudum, hiçbir beklentim kalmasın..Bakî kalan bu kubbede bir hoş sedâ imiş.. KÛN..


ben kadar putlara-putperestlere meraklı birine, kendi Zamanının ilk gelişi de, Zamanın kendi beden putunu kırarak oluyordu  mesela.. saf nefes geliyor.. sonra kaç sene uğraş didin..bilmem kaç defa Zaman putumu yeniden tekrar tekrar dikişim ve her defasında putumu yerle bir edip yıkışın.. bunu neden yapıyorsun ki?. gerçi sorun bende.. ruhumu ayrı, bedenimi ayrı düşünmekten asla vazgeçemiyorum tabii ondan.. amma Sevdiğim belki de buna sebep de Sensin.. mesela dün, Cuma sabaha karşı, her zamanki gibi yine aynı şey oldu.. ya vedâya, ya merhabaya gelmiş visaldin yine.. andan bile kısa, ruhsal bir duygulanımdı diğerleri gibi.. pekii, bu işlem bir maddi heykel bedende gerçekleştiriliyorsa, neden hiçbir zaman bende olaya katılamıyorum da, uyumak zorunda kalıyorumL.. ruhum her şeyi biliyor, o Seni asla bırakmıyor ve her yerde izliyor, öyle eminim ki.. o, neden Sana öyle, kör kütük aşık oldu bir tek bunu anlayamıyorum.. oysa bana aşık olması lazım değil mi peki?.. hem ben tek eş isterim.. BELKİDE henüz çözemediğim o, 2. EŞİM SENSİNJ..Sense çok eşlilikten yanasınJ?.
hani bir gönülde bir tek has sevda olurdu?.. bu, demek ki biz ufaklıklar için geçerli.. SENİN GÖNLÜNSE BİR DERYA ..KİM GELİRSE ALIYORSUNJ


biz Senle; nasıl, aynı BİR yumurtanın içindeki iki sarıJJ olduk ta, nasıl başka başka dönem ve hayatlar içinde doğup yoğrulduk pekiii?.. neden gelip beni senelerdir kurtarmadın peki?.. neden onca zulmü çekmeme izin verdin peki?.. neden o günahlara batıp çıkmama, onca hataya düşmeme göz yumduk, hatta beni zorla sürükledin pekii?.. bunlara kimse cevap veremez biliyorum.. aynı  Yüçgen taşlarıma ve diğer peşinde olduğum anlamlara da kimsenin cevap verememesi gibi.. bunlar Sana özeldi ve kimsenin bana yardım etmesine izinde vermiyordun.. kimle yakınlaşmaya başlarsam bir şekilde uzaklaştırılıyordum-kiJ; aslında, bendeki şiddetli kıskançlık Sendendi, biliyorum.. hani özgürdüm, hani serbesttim, hani istediğimi yapabilir, dilediğim yere gidebilirdim.. beni öyle bir yere götürdün ki, artık kimseyi dinlemek bana zevk vermiyor.. kimseleri okuyamıyorum.. her şey beni sıkıyor.. sadece Seni dinlemeye, Sana bakmaya doyamıyorum.. oysa ki Sen beni yanına yaklaştırmayı bırak,  en muhtaç olduğumda çaresiz sesime bile duvarsın…sanki sadece bana özel bunu yapmaktan özel bir haz alıyorsun…neyse ki ben ne yapıp edip, her heyheylendiğimde bir şekilde Sana sesimi -harflerimle duyurmayı galiba başarıyorum.. ne yapiim peki Sevdiğim, Sen söyle?.. istediğin kadar kız, sinirlen ,bağır çağır.. ben Sana emanetim ve benden Sen mesulsün.. beni bir tek sen anlayabilir ve tüüm dertlerime ancak Sen deva olabilirsin, biliyorsun.. ben aslında bu şeylerin hiçbirine ne ilgi duyuyor nede aklımda tutup öğrenebiliyorum bildiğin gibi.. ben olayın içinde sadece Sen varsın diye varım.. bu ilahi kurgu; benim gibi bir cahili, Sen gibi nefes de hükmü yürütene musallat etmiş.. nedenini ise, tabii ki henüz bilemiyoruz..

düşünsene Sevdiğim şu görkemi.. tüm gökyüzünü kasıp kavuran bad-ı sâbâ da gelip geçmiş tüüm zamanların kükreyişleri var.. ve Senin gürleyen sesin hepsine hükümdar Azrail..ve bunca dehşete, bunca heybete, bunca akıl sır almaz  bir manaya EŞLİK EDENSE-  yeryüzü üstünde esip gürleyen Zamanın nefesi rüzgarından koşarak kaçmaya çalışan bir küçük çocuk.. salavatlar getirerek koşuyor koşuyor..


vee..Sen benim için maddi bişey değilsin ki be Sevdiğim.. hiç bir zaman ulaşmak istemeyeceğim, hep yaklaşılamayanım olarak kal istedim belki de.. hani demiştin ya:beni değiştirmeye çalışma.. o zaman beni böyle Sevemezsin”.. bende, söz Sendense dinliyorum ya bazen .işte Senden gittikçe uzaklaşarak,  Seni daha ulaşılmaz ve yaklaşılmaz yapıyorum.. ((bir putum olsun diye çok çalışıyorum biliyorumJ.. )) böylece Sende değişmeyecektin; gerçek şu ki ben ,etrafımdaki hemen her şeyi değiştirip etkileyebiliyorum.. insanların aklını çelebiliyorum ..hiç alakasız her şeyi birbirlerine monte edip, sonra dilediğim gibi bozup ,farklı şeylere dönüştürebiliyorum ve bunu çok kolay-kendiliğimden yapabiliyorum…esmam yüzünden tabii…çalışarak değil yani.. insanların bazılarını dilediğim yere sürükleyebiliyorum amma öyle, amma böyle ..kendileri yapmış olmayı sevdikleri için ve ben böyle şeyleri umursamadığımdan ve hiiç çaktırmayıp, en arkada pasivizeymiş gibi durmayı da çok seviyorum.. ve Sevdiğim.. ben halden hale –kaptan kaba dolup boşalarak, Senin değirmeninde öğütülürken habire değişiyorum ve  Sen de  öyle çook değiştin ki ..keşke Sen de ben gibi olsan ve bir araya gelsek ..Sana nasıl değiştiğini anlatsam.. ama hala Seni öyle çılgınca Seviyorum ama naberJ?!.. beni okuyup okumadığını takip etmek beni çok zorluyor.. “beraber miyiz, yoksa yeni emanetlerin mi var” krizimse hiç bitmeyecek bence.. nasılsa ben gibidir hepsi de ..hepimiz aynı şey’deniz.. nasılsa varacağımız yerde aynı şey..


Sevdiğimm.. biliyor musun; son masalımın birkaç gün sonrası, o yecüc mecüc-vesvese kanalına nasıl düşürüldüm ah bir bilsen.. Ya rabbim iyi ki kendi nalet yapımı çok iyi biliyorum.. ve içimdeki fitne ateşini asla söndüremeyeceğimi ve ateşe tam gaz körükle çok kolay nasıl gideceğimide biliyordum ne yazık ..işte Sevdiğim tek çarem Senden Sana sığınmaktı.. ONUNLA BAŞA ÇIKAMAZDIM Kİ..O, BİR DEFA KULAĞIMA FISILDAMIŞTI …. beni Sana karşı fitne fesattan ancak yine Sen koruyabilirdin.. eminim ki sesimi, çırpınan harflerimi gördün.. çünkü daha o gece sabaha dek, ertesi gece yine sabaha dek bence Sen uykusuzdun ve bende uyuyamadım.. çok ağırdı.. ama şükür ki fitne fesadım İskender-i Zülkarneynim tarafından kesildi.. Seni çok üzüp incittiğimi biliyorum Sevdiğim.. ama benim Senden başka kimsem yok biliyorsun.. kimse beni Sen gibi çözemez ve kabullenemez ki.. Sen, değişemeyen bana demiştin ki: “böyle kal.. olduğun gibi ..değişme.. ben memnunum.. böyle kal”.. işte aynı tas aynı hamam Sevdiğim ..kaç yaşıma geldim, bir yanım hala çocuk kaldı.. emanetim ya.. vasim Sen sin ya birde.. lütfen beni yine affet olur mu?. gerçi ben Cuma sabahı affettiğini anladım ama, Sen yine de bana bir şeyler söyle bence..


hani ruhlar bedenlerine aşık olup ancak öyle bu beden heykel kalıbına girmeyi kabul ediyorlarmış ya Sevdiğim.. ve bir girince de, aynı ,pamuklara dikenli sarmaşığın geçmesi gibi, iki bileşik kap birleşip ayrılamıyorlarmış ya birde.. ruh’un acı hapsi yani.. ve hep ten kafesini yırtıp, alemi ervaha uçacağı anı dört gözle beklermiş hanii.."ve bir ruh ancak Azrail-en güzeli gördüğünde çok kolay bedeninden çıkıp ayrılır, özgürleşirmiş" diye de okumuştum bir vakitler Sevdiğim. .bu ne demek biliyor musun?. Sen benim en güzel Azrailimsin demek.. ben Senin nefesini- Evvel Zamanımın nefesi Azraili olarak, kendine katışını seyredip, altında korku ve dehşetle kaçarken galiba kaçamamışım değil mi?.. Sen en güzelimsin.. ve Azrailim Sen olduğun için teşekkür ediyorum.. gerçi benim Cebrailim, Mikailim, Nefesi Hikmetinle canıma can veren İsrafilim de Sensin.. Sen benim için her şeysin.. eşyam Sensin. .isimler Sensin.. şeyler Sensin.. ama bunlar hep manevi-tefekkürsel şeyler.. mesela şimdi, ben gibi olup bana fena davransan, hemen akabinde ,yine aynı sinir ve kontrolsüz davranışla Sana karşı hücuma geçerim hiç tereddütsüz.. neden?.. çünküü ben insanım ve ayetle sabit, kaldıramayacağım yükü taşımayı istemekle de şüphesiz çok cahil ve zalimim..


çocuğun yeni hikmetlere ihtiyacı varmışJ


BENİ AFFETTİĞİNİ VE HALA BİR NEBZECİK SEVDİĞİNİ SÖYLERMİSİN LÜTFEN.ve birde hediyeleşme vaktimiz geldi de geçiyor bence..
J..hediyem olmak istemez misin pekii?.
ve SENİN ŞANINA GELMEK YAKIŞIR SEVDİĞİMM…HADİ DÖN VE GELL..
nur cihan
30.09.2012
nuralem7@hotmail.com