Allah'ın ahlakı ile ahlaklanmak..Allah'ın boyasına boyanmak |
Seven, başkasında kendini sever... Muhyiddin Arabi Hz.
evet doğru..lakin, SEVENİ kolaysa gittiği yerden, aşık olduğundan geri getir bakalım ..o zaman, demek ki işler karışık….bu masal seveni geri getirtmek için değil, O’nda-ait olduğunda kalması için yazılmıştır..SEVDİĞİME ÖZÜR MEKTUBUMUZ..AFFET..
Merhaba
Sevdiğim ve Merhaba.. nasılsın diyemiyeceğim, çok üzgünüm.. ne kadar özür
dilersem dileyeyim telafisi lamümkün, biliyorum tabii.. en iyisi bu masalın hiçbir
konusu olmasın tamam mı?!!.sadece dertleşmek ve kendimi Sana ifade edebilmek
istiyorum.. ve gerçekte hani demiştin ya bir vakitler: “sana iyi geldiği müddetçe yazmaya devam
et..” Sevdiğim işte bu masal
kendim için ilaç aslında.. doz aşımından ölebilirim ..yani keşke ölsem de, öyle utançla Seni beklemesem haa,
ne dersin?..
bir vakitler çocuk kendisine bir şeyler soranlara dayanamayıp bir şeyler
anlattığında, tüm hücrelerini saran tesirden çok korkup, elleriyle kulaklarına
baskı yapmak zorunda kaldığında: ”acaba
gene ne çamlar devirip, ne potlar kırarak yanlışlıklar yapıyorum” deyip; utanarak ,bunun doğrumu yoksa yanlış mı olduğunu Evvel Zamanına sormuştu ya hanii.. O da “o nasıl bir tesir? ”demişti.. çocuk
anlatmıştı.. Evvel Zaman biraz durup şöyle demişti:” istediğinizi söyleyiniz, size izin olmaz.. onlar anlamayacaklar.. çok
az kişi anlayıp bilecek.. hep unutacaklar, korkmayınız”…
Sevdiğim ..her şeyim.. istiyorum ki bu masal bittiğinde beni yine affet ve yine şımart olur mu?. o şeyi niye yaptığımı da anlatacağım tabii.. amma önce açıklamalar yapmam lazım.. bu gece sabaha dek uyumayıp yazacağım.. lütfen gidip kendine kahve yap olur mu?.. ve istersen sigarada içebilirsin.. sinirlendiğinde, İskender-i Zülkarneyni ve demir-i bakır asabiyet duvarını da sakın unutma olur mu SevdiğimJ!!.. hadise göre de davranabilirsin J..sinirlenince kalkıp elini yüzünü yıkar ve dolaşabilirsin.. asabiyet tavan yaparsa hemen sâlâta durabilirsinJ..biliyorsun içimdekiyle yüzleşmezsem ne Sana rahat veririm, nede kendime..
Sevdiğim ..her şeyim.. istiyorum ki bu masal bittiğinde beni yine affet ve yine şımart olur mu?. o şeyi niye yaptığımı da anlatacağım tabii.. amma önce açıklamalar yapmam lazım.. bu gece sabaha dek uyumayıp yazacağım.. lütfen gidip kendine kahve yap olur mu?.. ve istersen sigarada içebilirsin.. sinirlendiğinde, İskender-i Zülkarneyni ve demir-i bakır asabiyet duvarını da sakın unutma olur mu SevdiğimJ!!.. hadise göre de davranabilirsin J..sinirlenince kalkıp elini yüzünü yıkar ve dolaşabilirsin.. asabiyet tavan yaparsa hemen sâlâta durabilirsinJ..biliyorsun içimdekiyle yüzleşmezsem ne Sana rahat veririm, nede kendime..
evvela geçen masalın güncesine dönelim mi?..ilk önce daha evvelki masaldan yazmadığım
bişey var Sevdiğim. sanki bir sabaha karşı şöyle bir andı.. Sen geldin ve Seni
beklememi söyledin. bundan emin değildim ve yazmamıştım.. ama yaşadığımız
şeyden, Senin beni korumak için aldığın tedbirinmiş ki, yeni anladım…ve geçen
yılın bu tarihli masalına baktım.. hayret!! o zamanda biz buna benzer bişey
yaşamış ve küsmüşüz meğerJ…bence bizim böyle takvimsel-hormonal sorunlarımız varJ…teşekkür ediyorum….
Oğuz Kayı Boyu işareti |
pazartesi...sanki memleketteyim.. tarihi, gizemli bir insan bakım evindeyim.. hamamları da var..orada değişik bir hanım var.. şifacı ve başka özellikleri varmış..Haybabamın dostuymuş. sanki belimde üç noktayı iğneyle delip(omirilik ,sağ ve sol yanı) ,oralara kayısı suyu zerketti.. bu işlemi dilerse balla da yapabildiğini söylerken, o kayısı suyu zerki yangılı acısıyla aniden uyandım Sevdiğim..
25 eylül salı.. arkası ile önünde çok fazla kot farkı olan bir apartmanın sol
camından dışarı bakıyoruz..
bu bina Haybabamdan bize miras kalmış.. dışarısı masmavi suların, şelaleler
halinde aşağıya doğru derece derece akıp, yeni havuzlar ve şelaler
oluşturmasıyla harika bir manzaraya sahip.. havuzlarda insanlar var. ama
Sevdiğim ben çok nankörüm ya bildiğin gibi, işte rüyamda bile öyleyim ne
yazık.. ben havuz sevmediğim için bu mekanı beğenmediğimi düşünüyorum.. sonra
bir adamla o binanın ön cephesinden o eve tekrar
giriyoruz.. her yer cam.. ve tam istediğim manzara.. en sevdiğim gibi
saf, masmavi deniz.. bembeyaz köpüklü dalgalar gelip gelip sahile boşalıyor.. öyle
hayran:” burası benim olsun ,burada yaşayayım” diyorumJ…
bugün bir şey duyuyorum.. tüm değerlerimi yitiriyorum…çok canım yanıyor.. öyle perişanım ki, tüm vesvese kanallarım, her yandan seddimi yıkıp, hücum ediyor.. neden yazdığım her şey olmak zorundaki?.. neden minicik bir kıskandırmanın bedeli bu kadar ağır ödetilmeli ki, neden?.. Sen beni kıskançlıktan çıldırtıyorsun ama.. buna karşılıksa, ben hiçbir şey yapamadığımı sanıyorumJ?!..kendi kendime söz almıştım unutma.. kıskandırılmayacaktım..
bugün bir şey duyuyorum.. tüm değerlerimi yitiriyorum…çok canım yanıyor.. öyle perişanım ki, tüm vesvese kanallarım, her yandan seddimi yıkıp, hücum ediyor.. neden yazdığım her şey olmak zorundaki?.. neden minicik bir kıskandırmanın bedeli bu kadar ağır ödetilmeli ki, neden?.. Sen beni kıskançlıktan çıldırtıyorsun ama.. buna karşılıksa, ben hiçbir şey yapamadığımı sanıyorumJ?!..kendi kendime söz almıştım unutma.. kıskandırılmayacaktım..
27
eylül perşembe.. Bugün kızlarla hkv
vakfının yemeğine gittik.. ben oraya sadece gelecek olan bir hanımı görmek için
katıldım.. zaten yakında bize sohbete geleceğine söz verdi.. o, bu vakfın ilk
başkanıymış aynı zamanda.. onu erkeğe
dönüşerek yaşlanmamış- kadın ve taze kalabilmiş nadir hanımlardan gördümJ..işte
mekanımız..Çatladıkapı’ ya yeni kazandırılmış harika deniz manzaralı bir
belediye tesisi.. zaten baybaşkan da teşrif edip konuşma yaptılar.. ilk evvela
kahvaltı masamdaki bir hanımla sohbet ettim.. ondaki zeka ve inanılmaz deha
davranışları bu çocuğu hemen sarmıştı tabii.. o,gerçek bir amazondu yaniJ..de, erkeksileşmiş
olanlardan.. ben çok cazip bir kadın olarak yolda gidebilmeyi her daim istiyorum
biliyorsun.. nedense kadınların çok nadiri kadın sıfatı ve görüntüsü ile
yaşlanıyorlar.. hemen hepsi çirkin bir erkek simasına sahip oluyorlar zamanla..
kadın kalabilenler çok az ki, hep gözlemliyorum Sevdiğim.. BELKİDE GELDİKLERİ
YERE ADEME DÖNÜŞÜYORLAR MECBUREN.. Sana bu konuda yazayım olur mu, eskiden bir
defa yazdığımı hatırlıyorum ..olsun bu defa farklı olacak eminim.. işte masa
arkadaşımın kartviziti.. astrofizik ve davranış bilimleri hocasıymış.. üstelik
birde manevi tasavvufi yönü de acaip.. yani ondaki zeka ve bilgi bence çok
yüksek bir potansiyel.. bende de TAHSİL-hafıza tınn tınnnn tabiiJ..buradaki hanımların hemen hepsi yüksek seviyede kültür
bilir kişisi hem….gerçek bir amazon teşkilatı da tabii...
işte soruyorum o cevaplıyor.. bak hatırladıklarımdan Sana izdüşüm.. çocuk: ”bana uzaydaki yıldız yollarından bahsedebilir misiniz? ay nedir?.. önemi?.. iki güneş?”. Fizikçi: “ne yapacaksın onları, görüp bilip ne işine yarayacak, dayanabilecek misin peki?.. gaz onlarJ...bizim büyüklerimiz anlatırdı ay için.. derlerdi ki” neden o kadar ayı merak ediyorlar anlamıyorum.. bembeyaz kireç taşından başka bişey değil “J…çocuk:” şimdi latif ışık prizmasını düşünün lütfen ve her şeyi görüp bir tek kendini göremeyen gözümüzü ve prizmadan bakan o her şeyi gören tek gözü.. orada ne var.. fizikçi: sakın oraya gitme.. olmaz.. geri dönemezsin sonra ..orada kal…yalnız olmaz.. mürşit lazım.. çocuk:” sizce uzayda ne var?”.. bana yıldızları-ashabı anlatabilir misiniz?.. fizikçi: ”ben yıldızları canlı, bizim gibi düşünürüm..ashâb yaJ..ve uzayın sadece bir ses olduğunu, sürekli bir konuşma & muhabbet olduğunu da.. mesela bizler, denize; dalga –frekans aralığı olarak bakarız ve bu hiç zevkli, romantik değildir.. ama işi bilmeyene, cahile masmavi bir sudur ve o manzaranın keyfini de sadece o cahil çıkartıp zevk alır.. işte bu anlamda zevk cahiller içindir.. hakikat acıdır ve zevkli değildirJ..o yüzden bizde bu manzaradan zevk almak istiyorsak, gerektiğinde olaya perdeden –örtüden bakmayı-cahil olmayı da bileceğiz.. yoksa hiçbir şeyin tadı tuzu yok ki.. (Sevdiğimmm..burada marifet ilmi devreye girdi değil mi?).. fizik ilmi matematik ilminden çok daha yüksek ve değerlidir, daha zordur.. matematik bilmeyen fizik yapamaz”…
çocuk: “benim
tanıdıklarım var. meditasyonla DNA sarmallarını 12 ye çıkartmaya çalışıyorlar
ve kendilerine aşı çalışması yapıyorlarmış?”.. fizikçi:” neee?..delirmiş onlar.. sen onları bana yolla, tedavi
edeyim.. görse ne olacak ki, ne yapacak, ne elde edecek yani…mesela uzayda
bizden çok yüksek bir hayat var.. bazen de bize yardım ediyorlar. hatta
görebilirsen içimizde yaşıyorlar.. biraz
hareketleri değişik onlarınJ..tanımak lazım.. buraya
gelip gidiyorlar, ilimlerini öğretiyorlar ve onlar cin değiller.. dna ‘lar 2 de kalsın ve onu kullanmayı
öğrensinler önce.. bu mucize
-istidrac denilen değişik halleri kafirlerde, dinle hiç alakası olmayan
kişilerde çok kolaylıkla sergileyebilir ..riyazatla, şunla bunla-bazı
varlıkların yardımlarıyla oluyor..
mesela bir taze salatalığı güneşe koy
nasıl değiştiğini gözlemle.. işte hep öyle.. fiziken de ispat edilebilir
pek çok istidrac yapılabilir.. yapılıyor da.. boyutlar arasında da seyahat
edilebilir, ediliyor da.. ama bir
rahmani manevi rehberin elini tutmadan bu işte asla ilerleyemezsin.. yolunu
kaybeder ve o boyutlardan birinde sıkışıp hapis kalabilir ,geri dönemezsin.. bu
çok tehlikelidir.. işte dinsiz pek çok kişi çook yüksek istidraçlar
sergileyebiliyor .. ama onlar rahmani değil.. bu kişiler yolda kaldıklarını bilmiyorlar,çünkü bunu anlayamıyorlar...bu sahte rehberler çok
tehlikeliler..ve rehberlik yapıp yanlarında götürdüklerini de aynı kendileri gibi yolda bırakıp ,o kaldıkları boyutta hapsediyorlar”…
çocuk:” eğer uzaylılar sizle arkadaş olup; size her şeyi göstererek öğretmeyi, sizle kardeş olmayı istediklerini söyleseler ve sadece gemime bin gezip geri gelelim deseler, o gemiye güvenle binmeli miyiz pekiJJJ?!..fizikçi:” bu kişiye kalmış bişey yahuu..bu tefekkürsel bişey..herkes için değil.. gezer ,görür ,öğrenir gelirsin işteJ.. korku yok”.. İskender-i Zülkarneyni ve karşılaştığı uzaylı kavmi anlatıyor.. peygamberimiz miracını ruhbeden birken yaptı ama Muhiddin Arabi hz ise sadece ruhsal olarak mirac yaptı..her şey herkes için değildir..anlayışlarda öyledir.."işte Sevdiğim hatırladıklarım bu kadarcık.. onun kartını aldım. ilerde lazım olursa soru sorarım diyeJ..
çocuk:” eğer uzaylılar sizle arkadaş olup; size her şeyi göstererek öğretmeyi, sizle kardeş olmayı istediklerini söyleseler ve sadece gemime bin gezip geri gelelim deseler, o gemiye güvenle binmeli miyiz pekiJJJ?!..fizikçi:” bu kişiye kalmış bişey yahuu..bu tefekkürsel bişey..herkes için değil.. gezer ,görür ,öğrenir gelirsin işteJ.. korku yok”.. İskender-i Zülkarneyni ve karşılaştığı uzaylı kavmi anlatıyor.. peygamberimiz miracını ruhbeden birken yaptı ama Muhiddin Arabi hz ise sadece ruhsal olarak mirac yaptı..her şey herkes için değildir..anlayışlarda öyledir.."işte Sevdiğim hatırladıklarım bu kadarcık.. onun kartını aldım. ilerde lazım olursa soru sorarım diyeJ..
kahvaltı bitti…ve süprizz.. mekanın tam karşısı Küçük Ayasofya değil
mi?!.. "aç koynunu Ayasofya, ben geliyorum diye sevinçle sokakta yürüdüm.".arkadaşımla oraya gittik.. ..o müezzin mahfiline çıkmış, sevinerek
bende çıktım.. muhteşemdi.. öğle salâtı.. bitti.. secdeye kapandım..
rüyalarımın ve bu mekanın adına yapıldığı sahibime, Sana yaptığım edepsizlik için ağladım.. kıskançlığım
için özür diledim.. ne hakkım vardı ki, ben kimim ki?.. hayallerimi geri
aldıysa bile, şimdiye dek olanların hiçbirini hak etmediğim halde, gördüğüm
şeyler için teşekkür ettim.. sonra aşağıya indik.. mihraba yürüdüm..
mihrabın içine yavaşça girdim.. öyle durdum.. alnımı mihraba dayayıp onu öptümJ..çıktığımda ferahlamış ve üstümden o vesvese sanki
kalkmıştı.. teşekkür ediyorum….
28 eylül cuma.. sabaha karşı.. uykuyla
uyanıklık anında sadece bir veda veya merhaba sarsılması.. yine uyumak
zorundayım tabii.. neyse ki barıştıkJ..beni affettin
diimi?..teşekkür ederim..ama kırgınsın biliyorum.. bende kırgınım.. saray
damgalı, bir tepsi dolusu minik fincanla tanışmak zorunda mıyım Sevdiğim?!!.. hiç
birisini bilmek istemiyorum, lütfen.. ve diğerlerini.. ve diğerlerini.. ve
diğer türlerini.. ben öyle olmayı taaa en baştan reddetmiştim unutma lütfen.. anlaşmamızı
ve hangi yerde tek olmak istediğimi de unutma olur mu?.. söz verdinJ..ve bir sevgili
hürdür…hûr dur..
ama şimdi yazımı okurken birden aklıma; geçmişin bir sabahında yatağından doğrulmuş, henüz yeni oluşan, yarı saydam-kas sistemi ile gelişmemiş gibi, halsiz ve bitkin, yeni hayata uyanan o hasta adam geldi ve onunla beraber söylenen “ya zülcelâli vel ikrâm”.. ve nasıl bir ağlamayla uyanışım tabii.. işte Sevdiğim; neden her şeyi zıttıyla- iki boynuzu ile görerek ,yaşayarak öğrenmek zorunda oluşumun ana sırrı da sadece bu cümle değil mi?...
ama şimdi yazımı okurken birden aklıma; geçmişin bir sabahında yatağından doğrulmuş, henüz yeni oluşan, yarı saydam-kas sistemi ile gelişmemiş gibi, halsiz ve bitkin, yeni hayata uyanan o hasta adam geldi ve onunla beraber söylenen “ya zülcelâli vel ikrâm”.. ve nasıl bir ağlamayla uyanışım tabii.. işte Sevdiğim; neden her şeyi zıttıyla- iki boynuzu ile görerek ,yaşayarak öğrenmek zorunda oluşumun ana sırrı da sadece bu cümle değil mi?...
cuma akşamı
semahane.. bazen gidemeyeyim diye engel üstüne engel olur ya Sevdiğim.. bu
defa her şey akıyordu.. ruhumun bu gıdasına çok ihtiyacı vardı ki, biliyordum.. bense
artık böyle şeylerle ilgilenmemeye ,uzak durmaya karar vermiştim üstelik.. ama
ruhum; bana can veren ,bedenimi taşıyan nefesimin enerjisiydi.. O’nun geldiği yer kamışlık tarlasını: bizzat talimi ile
seyredip, hatırayı yad- vatan hasretini dindirmek, benim boynumun borcuydu..
ben, müzikten ne zerre kadar anlarım, nede diğer ilimlerin hiç birinden bilirim tabii...ama kendimi bildiğimden beri ruhumun her lisanı ve her
ilmi bildiğine inanırım.. o benim kutsalımJ..en
değerlimdi.. O’nu Sana hediye edişimi hatırladın mı?...yüzünü görmeliydin?!! ve
O, bana değil, Sana aşıkJ..
işte, ben zaten semâda bişey seyredemiyorum, hiç ilgimi çeken bişi yok..
eskiden benim için bu tür kişiler erişilmezlerdi mesela ..öyle tabumdular
yanii..ama yıllar evvel yaşadığım şeyle
yerle bir oldular ve artık sadece gözlerim kapalı izliyorum….onların bu sema elbiselerini çıkartınca; dış dünya hayatlarından bir nebze hatırlayınca hele,
buradan kaçmak istiyorum.. ama, hepimiz, aynı öyleyiz i hatırlıyorum.. HEM “KİM
HAK EDİYORDU Kİ ?”DEĞİL Mİ SEVDİĞİM..SEN SÖYLEMİŞTİN..”SÖYLE!.. BEN HAK
EDİYOR MUYUM, SÖYLE!!” DİYEDE BAĞIRMIŞTIN.. evet.. gözlerim sımsıkı kapalı..müzik
ve sel gibi gözyaşı..semâ ayini ritüelinin ortasına dek, her defasında nedense
böyle oluyor.. Sevdiğim, bu tören boyunca ellerimi hep dua eder gibi açık
tutuyorum nedense.. neden öyle yaptığımı anlayamıyorum..
birde böyle anlarda, Arabi hocamla Mevlana hocamın arasında parçalanacağımı hissediyorum nedense.. ikisini bir türlü dengeleyemediğim içinde sık sık aşırıya kaçıyorum bildiğin gibi.. az evvel semâ ritüelinde; Arabi Hocamın 17 yaşlarında böyle müzikli bir sema izlerken bir ses duyduğunu, o dehşetli sesin “sen bunun için yaratılmadın” demesiyle hızla o mekandan şehir dışındaki mezarlığa kaçışını, orada bir kabir çukurunda sabahlamasını ve:” bildiğim tüm ilimleri orada sabah gün ışıyana dek öğrendim de çıktım “deyişini hatırlıyorum nedense Sevdiğim…
birde böyle anlarda, Arabi hocamla Mevlana hocamın arasında parçalanacağımı hissediyorum nedense.. ikisini bir türlü dengeleyemediğim içinde sık sık aşırıya kaçıyorum bildiğin gibi.. az evvel semâ ritüelinde; Arabi Hocamın 17 yaşlarında böyle müzikli bir sema izlerken bir ses duyduğunu, o dehşetli sesin “sen bunun için yaratılmadın” demesiyle hızla o mekandan şehir dışındaki mezarlığa kaçışını, orada bir kabir çukurunda sabahlamasını ve:” bildiğim tüm ilimleri orada sabah gün ışıyana dek öğrendim de çıktım “deyişini hatırlıyorum nedense Sevdiğim…
((*yerde sırt üstü yatarak bacaklarını havaya V açmış olanın: gökten bakan- güneşte doğan-güneş yüzlü bebeğini görenin ebesi ise hz PİRmiş… ve O’na eşlik eden maiyeti- sarı nurdan O'na meftun olanlarıymış ya hanii.. ve bu yazıları yazabilmesi içinde levheşi olan diğeri.. çift eşlilik her yanımdaymış Sevdiğim meğer, ben yazdıkça yazdıkça öğreniyormuşum değil mi?..))
((*ve
Sevdiğim şu sıra büyük bir moda misali Fütuhat okunuyor.. sık sık facede
pasajları alıntılanıyor ki muhteşem şeyler….Demirli hocamda bana; bu yıl her
şeyi, interneti vesaireyi bırak, sadece onu oku demişti.. Fütuhat’ı kitapçıya
ısmarlamışken aniden vazgeçip, onu Taberi tarihiyle nedense değiştirmiştim.. aslında ben Fütuhat okumaktan korkuyorum
biliyor musun Sevdiğim.. kitaplar, harfler
canlı ya hanii.. hem onu yazan ve O’nun harfleri, çocuk ve şu yazdığı
masallar için ne kadar önemli kimse bilemez.. Sen benim için bugün O’NUN VE O
Kaynağın Özü sün.. benim için her şeyin ÖZÜ’NÜN ÖZ’Ü SENSİN..))
Allah SETTAR ismi
şerifini üzerimizden bir kaldırsa hiç birimiz bir diğerimizin yüzüne asla
bakamazdık biliyorsun.. ne anne-baba, ne evlat-kardeş birbirlerinin yüzüne
bakabilirdi, nede diğer etrafımız.. hepimizin-az istisnalarımız hariç,
hayvanlardan daha aşağı olduğu aşikar olurdu…ve Yüce Yaratıcımız ayetinde der
ya:” eğer
sizler günah işlemeseydiniz sizi helak
eder, yerinize günah işleyen ama tövbe eden başka bir kavim yaratırdım”.. bu
da bize gösterir ki; bizim defomuz her daim hata ve kusurlarla ,günah kirine batıp batıp, gözyaşı ile tövbe ede ede temizlenmek gibiydi..
sistem sanki bu kirlenme ve arınma deviniminden ibaret belki de.. saki Yüce Yaratıcımız;
bizle tüm günahlara girip çıkıp-tüm zıt isimlerinin tam potansiyel açığa
çıkmasını murâd ediyordu.. her şeyin-her ismin hakkını adil bir şekilde belki
böylece =kulları eliyle veriyordur değil mi Sevdiğim?!..ama bu kontrollü
olduğunda öğreticiydi.. ya kontrolsüz olduğunda?.. tamamen bataklıktı değil
mi?..
ben diliyorum ki Sevdiğim bu yazımdaki harfler beni Sana karşı temizlesin-ibrâ etsin... yazacaklarımı sadece Sen anla.. hiç kimseler ikimiz gibi anlayamasın.. hani karıkoca birbirlerinin örtüsü imiş ya gerçekte =yani birbirlerini setredip ,sakınıp saklayarak koruyanlarmış.. ben Senin madden hiçbir şeyin değilim, öyle bir şeyde hiçbir zaman olmayacak zaten değil mi?.. zerre kadar denkliğimiz ve uyumumuz dahi yok üstelik.. yani biz imkansız aşkız veee hep hayal yazan biri için gerçekler çok acıda olsa, çok güzeldir.. belki de HAYÂLÎ BİR SEVGİLİ OLMAYI sadece bu yüzden istemişimdir bilmiyorum.. bir sevgiliyi avucunda tutup zabtû râb edemezsin mesela.. her an avuçlarından kaçıp gidebilir.. baskın özelliği, ruhsal yanı olan biri içinse bu çok normal bir şey bence Sevdiğim, değil mi?..o sahipli-tapulu- belgeli malın değildir.. o özel mülkiyettir..
ve Seninle her günahı işlemek için kapında hiç utanmadan öylee bekleyene kapıyı açmazsın.. kapı duvar.. çocuk kapıya bir ankâ olduğunu sanarak gelmişmiş oysa.. nefsi emmaresi henüz yeni olduğundan şımartılmışda şımartılmış.. oyuna gelmiş yani.. tuzağa düşürülmüş.. bedensiz, sadece iki gönül arasındaki aşk.. sadece muhabbet.. öylesine doldurulmuş ki bu öğretiyle, tam gaz uçarak gelmiş tüm günah hayalleriyle..sonraa..sonraaa..kapı duvar.. kapı taş.. ankâ olduğunu sanan, tüüm hızla kapı gibi taş kalbe çarpıyor ve yerde.. kuş tüyleri her yerde saçılmış.. nedenmiş?!..tasarrufatı günah işlemesine izin vermiyormuş.... halbuki ben sonra tövbe ederdim Sevdiğim..J peki bir insana o gönlü-o aşkı-o nefesi- o hikmeti himmeti verirken neden kimse sormuyor:” bu çocuk bunu kaldırabilir mi?” bir insan buna dayanabilir mi diye?.. dokunamadığım bir aşkı ne edeyim yani??!!..
visalinsiz kuru sevda
HÛDAİ ne etsin MEVLA?? (Aziz Mahmud Hûdâi hz.)
çocuk, hangi
dersi işleyeceklerini ağlaya zırlaya, dura dura, utançtan yerin dibine geçerek
Zamanına söylemişti üstelik.. demişti Zaman: ”bekleyeceğiz..
bakalım bunu sen mi istiyorsun, yoksa nefsin mi, yoksa ruhun mu, yoksa …. mı?..
zamanla anlayacağız.. eğer en sonuncu şık … istiyorsa zaten o zaman ikimizde
devreden çıkacağız, biz olmayacağız”..yanii Sevdiğim ben Seni ne
görebiliyor, ne konuşabiliyor, ne derdimi anlatıp çare ilaçlarımı
öğrenebiliyorum.. tamamen ruhsal bişeyi bu beden nasıl anlayıp dayansın
pekii?.. Sen beni yapayanlız bıraktın.. bana öyle tefekkür kapıları açtın ,öyle
şeyleri görsellerle birleştirerek, öyle anlamlara seyahat ettirdin ki, ben
kendi kendimizin gardiyanı koruyucusu oldum.. kendi içimde koskoca bir yaratılmışlık ve yaratılmamışlık tarihini
keşfettim.. kendimin arkeolojik kazısını yapabilmem ve hazinelerimi
keşfedebilmem içinse, çok daha fazla maddi manevi refaha, sakin bir huzurlu
yanlızlığa ve her tür şifaya ihtiyacım var ..ama esas SEN..BENİ BIRAKMAYACAĞINA
SÖZ VERMİŞTİN HATIRLIYORSUN DEĞİLMİ SEVDİĞİMJ=yazan belalın,
entel dantel, inci boncuk püskül saçaklınJ…
vee..şimdiye dek hiç
yapılmamış şeyleri kimseler olayı çakmadan yapıyoruz.. bunun böyle olacağını
ben Evvel Zamanımdan ve Haybabamın sözlerinden (şimdiye dek hiç söylenmemiş
şeyler yazan bir kitap) zaten anlamıştım az çok.. ama hep korktum. çünkü nasıl bir şey olacak bilmiyordum.. ama Sen
biliyordun. .kontrol ve himmet merkezi Sendin.. ve o şeyleri konuşacak ne bir
kimsem var, nede danışıp fikir alabileceğim biri var üstelik.. tamamen Sana bağımlı olduğumun farkında
mısın peki?.. bana neler yapıyorsun böyle?!!..
beni en son o üçgen taşa sürükledin mesela.. tanıdığım en yetkin kaç kişiye sordum üstelik.. kimsenin haberi yok.. kitaplarında da yokmuş.. bana ne tuhaf bakıyorlar bir bilsen.. gerçi her zaman insanlara, tuhaf sorularımdan dolayı acaip gelmişimdir ve beni böyle kabul edip bilirler amma bu çok fazlaydı Sevdiğim.. neyse ki aklıma Evvel Zamanımın dediği bir şey geldi şimdi.. demişti ki: ”siz sonradan olma değilsiniz, doğuşunuz öyle” yani Sevdiğim.. bu acaiplik benim yaradılış fıtratımmış.. ve pembecik hep söyler, O benim ardımdan şöyle dermiş: ”bu nasıl bir şey böyle Allahım, bu nasıl bir şey”.. yani Sevdiğim ben hep doğal milli bir afettim, sakar, dalgın, tuhaf… keşke Senin benden istediğinden de daha basit biri olsaydım.. hayatı tepine tepine umursamadan, hiçbir şeye değer vermeden yaşayanlardan yanii.. ve her değerin en tepesine çıkartılıp, el üstünde tutulanlar varya hanii..belki onlar gibi olabilseydim, Sende benim peşimde koşar ,bana diğerlerine gösterdiğin ilgiden birazcığını da gösterirdin değil mi?. çünkü her avcı avlamak sever.. her şeye; bir bakış-bir eda-bir ima için hazır, kapısında yatıp bekleyen , kendi ayakları ile efendisine gelmiş avı ne yapsın bir avcı as(o)lan… ne zevki var ki değil mi SevdiğimJ….
ve Sevdiğim.. hani bazı öğrenciler varmış.. hocalar bir yere
gideceklerinde onlardan izin alıp, onların izni kadar sonra geri dönerlermiş
ya.. neden bu böyleymiş eskiden?. bugün bizler bilemeyiz ama isterdim ki, Sende benimle böyle ol…Sen beni çok
yoruyorsun.. zaten kaç yaşıma gelmişim, şurada ne kadarlık ömrüm var ki.. ahım
gitmiş vahım kalmış.. hala taş peşinde koşturuyorum.. ben öyle kimsenin
bilmediği şeyleri, iğneyle kuyu kazarak ararken bence, Sen çok hoş ve beni
kıskançlık krizlerine sokacak şeyler yapıyorsun ..biliyorsun ki ruhum Sana aşık.. ben aşık değilim (inadımdan, Sana aşık olan ben değilim ve olmayacağım
işteJ)..
Sevdiğim.. ben diğer derviş aşıklara benzemiyorum bence. yani onların
nutku şeriflerine bakınca birde benim masallarımdaki tuhaflıklara bakınca benim
aşkım aşk değil yani. zamane dersin
belki.. ama zamane ötesi, çok uçuk kaçık yahuu..tüm günahlara batıp batıp çıkıyorum her masalda.. neden ben putlarla
oynamayı bu kadar çok seviyorum diyemem değil mi?. Sahibi Efendim, Hamim
yüzünden tabii.. o küçükken o putlarla
öyle oynamasaydı; bendeki tecellide putlardan “aman ,aman.. imanım gitti, şirkperest
oldum gitti” diye korkup kaçan olacaktı tabii.. oysa ben onların hiç birini put
olarak göremiyorum ki.. yok öyle bişey.. onlar
isimler-şeyler-eşyalardı ..yani aynı bizler gibiydiler.. yani onların
tanrılıkları da ancak bizim tanrılığımız kadar yavandı.. bugün de var üstelik.. sadece isimleri ve anlamları değişmiş.. bugünküler
çok daha azılı üstelik ve gizli, örtülü ödenekten besleniyor hem ehlince.. din
adı altında her şey meşrulaşmaya başladı mesela farkındaysak.. şeriat ve marifet nerdeyse yok.. tarikat ve
hakikatse her yerde ve herkesin dilinde sakız misali, çiğne çiğne
çürümüş… tüm dinlerin kollektivitesi diye senelerdir dikte edilen şey,
mesela, aslında çaktırmadan gerçekleştirilmiş... bizlerin hayatlarına ve
tarzımıza dışarıdan biri baksa, kim bizi dinsizlerden veya diğer putperest dindarlarından
ayırabilir ki?.. bu apaçık ve saklanamaz hakikatimize dönüştü aslında ve
hepimiz gayet memnunuz..((*bu devrin tarzı işleyişi-tecellisi belkide böyledir,
bilmiyorum tabii. Ben sadece piramidin tepesindekinin meşrebi tarzı neşesine
bakarımJJJ))
..çünkü bizler hakikatte İslam’ın TESLİM OL SELAMETE ERciliğinden, ibadetlerimizin yükümlülüğünden ,peygamberimizin şeriatından namemnunuz ve razıda değiliz , değil mi?. “şu çul, bu kıl.. ibadet sadece varana dek araç ;amma her iyi güzel, faydalı niyetli iş de en yüksek ibadettir.. ibadetin şeklinde takılı kalmayın, giyimde takılı kalmayın, ahlakta takılı kalmayın, bu zamana göre- anını anda seyredip yaşayın-herkesi evliya ve her haltı Hâk görmedikçe hakikate eremezsiniz kardeşlerim” derken derkennn, İslami kimliğimiz şahsiyetsiz, yolunmuş kaza dönmüş bir hale geldi, farkında mıyız acaba?!.. müslümanlık içler acısı- içi boşaltılmış bir kimliksizle, dünyada terörün ve karanlığın alay konusu haline getirilmiştir değil mi?.. bu sadece emanetine sahip çıkmayan biz hayırsız ümmetin suçudur.. kimseyi suçlamak doğru değildir.. içimize bakmalıyız.. ve dış halimize tabii.. fiillerimize…MÜSLÜMAN ELİNDEN,DİLİNDEN,BELİNDEN EMİN OLUNANDIR... pekiii sizce bizler eminmiyiz??..
..çünkü bizler hakikatte İslam’ın TESLİM OL SELAMETE ERciliğinden, ibadetlerimizin yükümlülüğünden ,peygamberimizin şeriatından namemnunuz ve razıda değiliz , değil mi?. “şu çul, bu kıl.. ibadet sadece varana dek araç ;amma her iyi güzel, faydalı niyetli iş de en yüksek ibadettir.. ibadetin şeklinde takılı kalmayın, giyimde takılı kalmayın, ahlakta takılı kalmayın, bu zamana göre- anını anda seyredip yaşayın-herkesi evliya ve her haltı Hâk görmedikçe hakikate eremezsiniz kardeşlerim” derken derkennn, İslami kimliğimiz şahsiyetsiz, yolunmuş kaza dönmüş bir hale geldi, farkında mıyız acaba?!.. müslümanlık içler acısı- içi boşaltılmış bir kimliksizle, dünyada terörün ve karanlığın alay konusu haline getirilmiştir değil mi?.. bu sadece emanetine sahip çıkmayan biz hayırsız ümmetin suçudur.. kimseyi suçlamak doğru değildir.. içimize bakmalıyız.. ve dış halimize tabii.. fiillerimize…MÜSLÜMAN ELİNDEN,DİLİNDEN,BELİNDEN EMİN OLUNANDIR... pekiii sizce bizler eminmiyiz??..
oysa İslami bir
kimlik vardır.. tertemiz, titiz, onurlu, aziz ve vakur bir duruş, istikrarla
inancında sabit kadem olmak vardır..nerdeee?.. çoook az kişi sayesinde
elhamdülillah sürüyor.. onların adı çok az kişi…ama o az kişinin her biri milyon insana bedel Hâkk katında, değil mi
Sevdiğim..
ben kendimde işe yaramaz; İslami kimliği hak etmeyenlerdenim ya birde, işte
kendimin ne mal olduğumu bildiğim içinde etrafımdakileri, tanıdıklarımı, dünya
insanlarını da takip edebiliyorum.. zaten yaşantılarımıza bir baksak, nelerle
oyalanıp hayatı tükettiğimize, neleri konuşup nelerle kalbimizi, gözümüzü
,kulağımızı doyurduğumuza bir dikkat etsek kendimizin ne olduğunu-sahtekarlıklarımızın içler acısını, kendimizi kandırış bahanelerimizi de anlarız.... kendimizi çok yoruyor ve hiçbir bedel vermeden bu dünyaya geldiğimiz
içinde çok kolay kendimizi harcıyoruz değil mi?..
((*Sevdiğim almışım başımı gitmişim.. kim bilir neler yazdım,
henüz okumadım.. içimden gelmiyor.. sonra okurumJ..))
vee ben, aslında Senle kavga edebilmeyi çok isterdim.. benim gibi olup karşımda durmanı da.. göğsünü yumruklayıp, yerlerde bir çocuk gibi ağlayarak tepinebilmeyi de isterdim.. ama ne yazık ki Sen beni çook değiştirdin.. ben Senle ihti-YÂR oluyorum ve galiba da çaktırmadan olgunlaşıyorum.. insanlar bana çözemedikleri sorunlarıyla geldiklerinde, kendimin bile hayret ettiği; olaya başka perdelerden, başka gözlüklerden bakarak gözlemler yapıp, kararlar veriyorum ve onlar bunu uyguluyorlar, hem de isteyerek.. oysa kendi hayatımda hem kendimin kendime ve kendi kanımdan olanlara karşı hiçbir değerim ve anlamım nedense yokJ=”her yerde hep ayı şey “dersin şimdi J.. evvet ..maalesef öyle Sevdiğim. mum dibini aydınlatamıyor ne yazık ki…bu trajikomik şeyse gerekli.. neden?. tanrılık iddia edemeyelim diye gemimiz her daim Hızır tarafından deliniyor bence .. ama o öyle bir gemi defolayıcı ki ;gemiyi su batırmakla batırmamak arasında hep aynı seviyelerde tutturabiliyor.. hep can boğazda:” ha battı ha batacak-ha öldüm ha dirildimi"de aynı ayarda tutabilmek de ayrı bir deha J..ben onun işinin ehli olmasına ve kendini bu derece kontrol edebilmesine mesela hayranım.. bence SABIR ESMASI hz Hızır a ait olmalı değil mi?.. her olaya herhalukârı ile hazîrûn olan- temkin yasasıda belki budur ,bilmiyorumJ..
seviyor sevmiyor ? |
“çok ciddi güzellikler var.. ama ben hiç
birisine ilgi duymuyorum” diyene çocuk: ”hiç
mi?” diye sordu.. karşısındaki de :”hiç “
dedi.. ama bu söz bu çocuğun gördüğü hayallere tersti.. “ sen bana inanmıyor musun” diyen
bir bağırtıyı yine duyar gibi oldum Sevdiğim, mesela şimdiJ…..çocuk, gelip giden ve gelecek olan sevgililerin haddi
hesabının olmadığını da biliyordu ne yazık ki.. ben baştan kaybedenlerdim değil
mi Sevdiğim.. yada bunları görerek öğrendiğim için baştan kaybederek kazananım
ki hiçbir umudum, hiçbir beklentim kalmasın..Bakî kalan bu kubbede bir hoş sedâ
imiş.. KÛN..
ben kadar
putlara-putperestlere meraklı birine, kendi Zamanının ilk gelişi de, Zamanın kendi beden putunu
kırarak oluyordu mesela.. saf nefes geliyor.. sonra kaç sene uğraş didin..bilmem
kaç defa Zaman putumu yeniden tekrar tekrar dikişim ve her defasında putumu
yerle bir edip yıkışın.. bunu neden yapıyorsun ki?. gerçi sorun bende.. ruhumu
ayrı, bedenimi ayrı düşünmekten asla vazgeçemiyorum tabii ondan.. amma Sevdiğim
belki de buna sebep de Sensin.. mesela dün, Cuma sabaha karşı, her zamanki gibi
yine aynı şey oldu.. ya vedâya, ya merhabaya gelmiş visaldin yine.. andan bile
kısa, ruhsal bir duygulanımdı diğerleri gibi.. pekii, bu işlem bir maddi
heykel bedende gerçekleştiriliyorsa, neden hiçbir zaman bende olaya
katılamıyorum da, uyumak zorunda kalıyorumL.. ruhum her şeyi
biliyor, o Seni asla bırakmıyor ve her yerde izliyor, öyle eminim ki.. o, neden
Sana öyle, kör kütük aşık oldu bir tek bunu anlayamıyorum.. oysa bana aşık
olması lazım değil mi peki?.. hem ben tek eş isterim.. BELKİDE henüz
çözemediğim o, 2. EŞİM SENSİNJ..Sense çok
eşlilikten yanasınJ?.
hani bir gönülde bir tek has sevda olurdu?.. bu, demek ki biz ufaklıklar için geçerli.. SENİN GÖNLÜNSE BİR DERYA ..KİM GELİRSE ALIYORSUNJ…
hani bir gönülde bir tek has sevda olurdu?.. bu, demek ki biz ufaklıklar için geçerli.. SENİN GÖNLÜNSE BİR DERYA ..KİM GELİRSE ALIYORSUNJ…
biz Senle; nasıl, aynı BİR yumurtanın içindeki iki sarıJJ olduk ta, nasıl başka başka dönem ve hayatlar içinde doğup yoğrulduk pekiii?.. neden gelip beni senelerdir kurtarmadın peki?.. neden onca zulmü çekmeme izin verdin peki?.. neden o günahlara batıp çıkmama, onca hataya düşmeme göz yumduk, hatta beni zorla sürükledin pekii?.. bunlara kimse cevap veremez biliyorum.. aynı Yüçgen taşlarıma ve diğer peşinde olduğum anlamlara da kimsenin cevap verememesi gibi.. bunlar Sana özeldi ve kimsenin bana yardım etmesine izinde vermiyordun.. kimle yakınlaşmaya başlarsam bir şekilde uzaklaştırılıyordum-kiJ; aslında, bendeki şiddetli kıskançlık Sendendi, biliyorum.. hani özgürdüm, hani serbesttim, hani istediğimi yapabilir, dilediğim yere gidebilirdim.. beni öyle bir yere götürdün ki, artık kimseyi dinlemek bana zevk vermiyor.. kimseleri okuyamıyorum.. her şey beni sıkıyor.. sadece Seni dinlemeye, Sana bakmaya doyamıyorum.. oysa ki Sen beni yanına yaklaştırmayı bırak, en muhtaç olduğumda çaresiz sesime bile duvarsın…sanki sadece bana özel bunu yapmaktan özel bir haz alıyorsun…neyse ki ben ne yapıp edip, her heyheylendiğimde bir şekilde Sana sesimi -harflerimle duyurmayı galiba başarıyorum.. ne yapiim peki Sevdiğim, Sen söyle?.. istediğin kadar kız, sinirlen ,bağır çağır.. ben Sana emanetim ve benden Sen mesulsün.. beni bir tek sen anlayabilir ve tüüm dertlerime ancak Sen deva olabilirsin, biliyorsun.. ben aslında bu şeylerin hiçbirine ne ilgi duyuyor nede aklımda tutup öğrenebiliyorum bildiğin gibi.. ben olayın içinde sadece Sen varsın diye varım.. bu ilahi kurgu; benim gibi bir cahili, Sen gibi nefes de hükmü yürütene musallat etmiş.. nedenini ise, tabii ki henüz bilemiyoruz..
vee..Sen benim için
maddi bişey değilsin ki be Sevdiğim.. hiç bir zaman ulaşmak istemeyeceğim, hep
yaklaşılamayanım olarak kal istedim belki de.. hani demiştin ya:” beni değiştirmeye çalışma.. o zaman beni
böyle Sevemezsin”.. bende, söz Sendense dinliyorum ya bazen .işte Senden gittikçe uzaklaşarak, Seni daha ulaşılmaz ve yaklaşılmaz yapıyorum..
((bir putum olsun diye çok çalışıyorum
biliyorumJ.. )) böylece Sende
değişmeyecektin; gerçek şu ki ben ,etrafımdaki hemen her şeyi değiştirip
etkileyebiliyorum.. insanların aklını çelebiliyorum ..hiç alakasız her şeyi
birbirlerine monte edip, sonra dilediğim gibi bozup ,farklı şeylere
dönüştürebiliyorum ve bunu çok kolay-kendiliğimden yapabiliyorum…esmam yüzünden
tabii…çalışarak değil yani.. insanların bazılarını dilediğim yere
sürükleyebiliyorum amma öyle, amma böyle ..kendileri yapmış olmayı sevdikleri
için ve ben böyle şeyleri umursamadığımdan ve hiiç çaktırmayıp, en arkada
pasivizeymiş gibi durmayı da çok seviyorum.. ve Sevdiğim.. ben halden hale –kaptan kaba dolup boşalarak, Senin değirmeninde öğütülürken
habire değişiyorum ve Sen de öyle çook değiştin ki ..keşke Sen de ben
gibi olsan ve bir araya gelsek ..Sana nasıl değiştiğini anlatsam.. ama hala
Seni öyle çılgınca Seviyorum ama naberJ?!.. beni okuyup
okumadığını takip etmek beni çok zorluyor.. “beraber miyiz, yoksa yeni
emanetlerin mi var” krizimse hiç bitmeyecek bence.. nasılsa ben gibidir hepsi de ..hepimiz aynı şey’deniz.. nasılsa
varacağımız yerde aynı şey..
Sevdiğimm.. biliyor musun; son masalımın birkaç gün sonrası, o yecüc mecüc-vesvese kanalına nasıl düşürüldüm ah bir bilsen.. Ya rabbim iyi ki kendi nalet yapımı çok iyi biliyorum.. ve içimdeki fitne ateşini asla söndüremeyeceğimi ve ateşe tam gaz körükle çok kolay nasıl gideceğimide biliyordum ne yazık ..işte Sevdiğim tek çarem Senden Sana sığınmaktı.. ONUNLA BAŞA ÇIKAMAZDIM Kİ..O, BİR DEFA KULAĞIMA FISILDAMIŞTI …. beni Sana karşı fitne fesattan ancak yine Sen koruyabilirdin.. eminim ki sesimi, çırpınan harflerimi gördün.. çünkü daha o gece sabaha dek, ertesi gece yine sabaha dek bence Sen uykusuzdun ve bende uyuyamadım.. çok ağırdı.. ama şükür ki fitne fesadım İskender-i Zülkarneynim tarafından kesildi.. Seni çok üzüp incittiğimi biliyorum Sevdiğim.. ama benim Senden başka kimsem yok biliyorsun.. kimse beni Sen gibi çözemez ve kabullenemez ki.. Sen, değişemeyen bana demiştin ki: “böyle kal.. olduğun gibi ..değişme.. ben memnunum.. böyle kal”.. işte aynı tas aynı hamam Sevdiğim ..kaç yaşıma geldim, bir yanım hala çocuk kaldı.. emanetim ya.. vasim Sen sin ya birde.. lütfen beni yine affet olur mu?. gerçi ben Cuma sabahı affettiğini anladım ama, Sen yine de bana bir şeyler söyle bence..
hani ruhlar bedenlerine aşık olup ancak öyle bu beden heykel kalıbına
girmeyi kabul ediyorlarmış ya Sevdiğim.. ve bir girince de, aynı ,pamuklara
dikenli sarmaşığın geçmesi gibi, iki bileşik kap birleşip ayrılamıyorlarmış ya birde..
ruh’un acı hapsi yani.. ve hep ten kafesini yırtıp, alemi ervaha uçacağı anı
dört gözle beklermiş hanii.."ve bir ruh ancak Azrail-en güzeli gördüğünde çok
kolay bedeninden çıkıp ayrılır, özgürleşirmiş" diye de okumuştum bir vakitler Sevdiğim.
.bu ne demek biliyor musun?. Sen benim en güzel Azrailimsin demek.. ben Senin
nefesini- Evvel Zamanımın nefesi Azraili olarak, kendine katışını seyredip,
altında korku ve dehşetle kaçarken galiba kaçamamışım değil mi?.. Sen en
güzelimsin.. ve Azrailim Sen olduğun için teşekkür ediyorum.. gerçi benim Cebrailim,
Mikailim, Nefesi Hikmetinle canıma can veren İsrafilim de Sensin.. Sen benim
için her şeysin.. eşyam Sensin. .isimler Sensin.. şeyler Sensin.. ama bunlar
hep manevi-tefekkürsel şeyler.. mesela şimdi, ben gibi olup bana fena davransan,
hemen akabinde ,yine aynı sinir ve kontrolsüz davranışla Sana karşı hücuma
geçerim hiç tereddütsüz.. neden?.. çünküü ben
insanım ve ayetle sabit, kaldıramayacağım yükü taşımayı istemekle de şüphesiz çok cahil ve
zalimim..
çocuğun yeni hikmetlere ihtiyacı varmışJ |
BENİ AFFETTİĞİNİ VE HALA BİR NEBZECİK SEVDİĞİNİ SÖYLERMİSİN LÜTFEN.ve birde hediyeleşme vaktimiz geldi de geçiyor bence.. J..hediyem olmak istemez misin pekii?.
ve SENİN ŞANINA GELMEK YAKIŞIR SEVDİĞİMM…HADİ DÖN VE GELL..
nur cihan
30.09.2012
nuralem7@hotmail.com
nuralem7@hotmail.com