8 Eylül 2012 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 24


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 24

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
yeni mevsim sezonumuz ve yeni ders yılımız hepimize hayırlı olsun diliyorum.. koskoca senenin en ağır şok  imtihanının,  tatil rehaveti sonrası- yeni dönem başlangıcında olacağını hiç tahmin etmemiştim  ama oldu bir kere ne yapalım.. kim bilir yarı dönem ve dönem araları başıma neler gelecek diimiJ.. önemli olan bunca öğrendiklerimden sonra; olan bitenden ne anladığım ve nasıl davrandığımdı  zaten değil mi?.. ve her defasında olduğu gibi, bir defa daha ilk anki tepkimde dibe vurdum.. ve bile bile bir kez daha en aşağıya battım.. neyse ki bu cehennemi unutuştan iki gün sonra, her zamanki   gibi, beni bu çirkin durumdan sadece tekbir cümle en zirveye çıkarabilirdi ve yine öyle oldu.. çocuğun Zamanlarının ona söylediği şey aslında sadece tek  bir cümleydi ve onu oluşturansa harflerdi.. 

NEGATİF VARLIKLARIN HİÇBİRİ ÇOCUĞA YAKLAŞAMAZLARDI..ONLARDAN KORKMASI GEREKSİZDİ.. işte Sevdiğim ”ONLAR BANA  ASLA YAKLAŞAMAZLAR” cümlesini hatırladığımda ve içimdeki o kudret yine dirildiğinde o zalimlerin zulmü de aslında çoktan sönmüştü.. bir insan düşün.. kariyerinin en zirvesinde.. maddi her şeyi var ama insanlığı yok.. minik-aklı henüz kim kullandıya  maddiyatla kiralanan yeni yetmelerin arkasına sığınıp ;zalimliklerini onların eliyle yapıp, tam manasıyla arkadan vurup, çelme takıp, sürekli  maddi manevi işkence ediyor.. öyle birini zaten taa yolun başında diskalifiye etmişlerken, neden ben içime alayım ki, değil mi?.. “artık onun insanlığı kalmamış evladım” denilerek  bu ülkeden bir kadim sürgün yerine dahi atılmışken bir vakitler.. onlar taptıkları  dünya malı ve ünvanları ile, ağızlarından her an çıkan yalanlarıyla toprak olsunlar  inşallah  ve aminn..


 ..aslında seyir denilen şeyi ;geçen yıldan beri takip ettiğimden, zorlansam da, devamının bir zevk-bir keyif ve çok yüksek bir başarı olduğunu da anladım Sevdiğim.. ve imtihanlar hiiç bitmiyordu.. öyle acaip bir örümcek ağı evi sistemi vardı ki: bazen dokumacı karadul ipleriyle her şeyi kıskıvrak örerek sarıp sarmalıyor-avını sıkarak boğuyor-içözünü ise emerek içiyorduJ.. bazen karadul dokumacı ağını sadece zevk için doluyor ve avının tohumlarını alıp onu öldürüyorduJ.. ve bazen de  kader dokumacısı ağını aşık olduğuna atıyor; onunla kedinin fareyle oynadığı gibi saf haz için oynuyorduJ.. ve bu oyunda; avda bir müddet sonra bu oyundan haz almaya başlayıp, bazen avcı dahi olabiliyordu.. maksat oyun hiç bitmesindi belki deJJJ..

 bunları takip etmek ise çook yorucuydu Sevdiğim.. ve sadece kendini değil etrafını da takip etmek bayağı emek ve efor istiyordu..
çünkü bir evden bir kişi  Tûrukû Âli yoluna kabul edilme bahtiyarlığına erse dahi; onun eşi, evlatları, akraba-ı taallukatı, yakın temastaki arkadaşları da” aynı o gibi” bu devri çarkın içine girmiş oluyorlardı.. en başta şiddetli tepkimelerle, pis ve temiz ayrımı ile en pisler etraftan hızla ayrılıyorlardı ki, yol açılsın.. bunlar kaba cüruf takımıydılar ve bir süre sonra varlıkları dahi hatırlanmıyordu .. onlar önce hakaret, küçümseme ve alayla makaraya sardıkları dostlarının seneler içindeki mana ilerleyişini gördükçe haset ateşine tutulup, yandıkça yanıyor ama olaya asla hak etmedikçe alınmıyorlardı….yola girecekler ise birer birer meşreplerine ve kendi içlerindeki sahte-gerçekliğe göre sahte yada doğru yolda bir rehber ediniyorlardı.. aslında herkes bilsin bilmesin yoldaydı ve herkes bilsin bilmesin bir önde gideninin ardından giden sürüdendi.. maksat bilip-kabul edip olaya vakıf olmaktan=enâniyeti kibrini=ben bilirimi yenmekten başka bir şeyde değildi.. hırsızlar  hırsızların, ayyaşlar ayyaşların, hucular hucuların, kaba sofular kaba sofuların, alimler alimlerin, cahiller cahillerin, mafyacılar= aşiretçiler- uyuşturucu –silah-insan kaçakçıları suç ve terörün -kan davalarının  peşinden gidiyordu.. hasılı kelam ,herkes kendi manası meşrebine kulluk eder.. hepimiz yaratılış fıtratımız üzerinde bu dünyadaki rollerimizi oynarız.. rol çalmak ise yasaktır.. rol çalan ve başkasının elbiseni giyen bedelini öder.. kendi rolünde tulum çıkartmak ise maksadı şahanedir herhalde, değil mi Sevdiğimm..


ve imtihan dünyası ya ..meselde, içişleriyle halledilecekler içinse tezgah farklı çalışıyordu, lakin işlevleri aynı idi..
sadece olay içten olduğundan acısı katbekat daha ağır oluyordu: bu türlerin  aileleri  rendekar vazifesi ile, topyekün dişleri daha bir bileylenmiş hale getiriliyordu.. çünkü iç alem her şeydi.. SEYRÜ SÜLÜK İÇTEN DIŞA DOĞRU, YIKILA YAPILA& YIKILA YAPILA,  ÖZÜNDEN DIŞARIYA AKIYORDU.. çekirdek=merkeze yaklaştıkça magma girdabı her şeyi eritip yakıp yıkacağından ve kendine çekip yok edeceğinden, kişi kendi cehennemine uğramadan  cennetine de asla ulaşamayacaktı değil mi?...ve bu inanılmaz ağır-zor –kâtl’ ede kâtl’ ede gidilen yolda; verilen kurbanlardan  akan  kanlara bulana bulana  iz sürmek te cabasıydı.. her sevdiğinizden infak edip kurban vermek zorundaydınız.. her benim dediğiniz şey sizden alınarak, emanet ehline geri teslim ediliyordu.. hiç bir şey size ait değildi.. hatta siz bile size ait değildiniz.. amma ayet:” bu alışverişten yine de bizim karlı olduğumuzu söylediği için”, bedelinin hiç bitmeyecek gerçek hayatlar olduğuna da iman ediyoruz değil mi?..evvvett
J
dünyanın gözü-moritanya

vee .. sizi öyle bir yere götürüyorlardı ki ;o tek bir anda ,noktanın-noktaların devranı seyranına bakıyordunuz.. bir sâlâtlık bir şey üstelik.. bir namazlık bir şey.. hiç var olmadığınızı ve olamayacağınızı anlıyorsunuz.. bir hiç olduğunuzu. hatta bir  hiiç bile olamayacağınız anlıyorsunuz…ne ailenin, nede sevdiklerinin, nede öğrendiğini sandığın hiçbir  değerin  esamesi orada var.. ve oradan asla ayrılamayacağınızıda tabiii..kıyamet kopmuş ve tüüm anlamlar değerini yitirmiştir.. her nokta eşit ve aynıdır.. sadece bir kısmı sağa bir kısmı da sola dönüyorlar…sonra o noktalarda solarak duruyor zaten.. bâki kalansa  O nokta denizinin üzerindeki  3 aynî vech…((“bana dünyadan 3 şey sevdirildi” cümlesindeki 2 müennes ve 1 müzekker kelime anlamında 3 vech))….ilmi sima-i kimya gerek bence buna Sevdiğimm………

ve senelerce peşinde koşacağınız ,var olan ve o şeyleri seyreden” O göz kimdi, kim”?!!.. O GÖZ NASIL BİR ŞEY?..NEDEN BUNU BÖYLE MURÂD ETMİŞ?..O KİM?..NEDEN BÖYLE BİŞEY YAPIYOR,NEDEN??!!.. NEDEN??!!.. HEM NEYE YARAR Kİ BU?!...


ve o sâlâttan çıktığınızda asıl yol ve imtihanda başlıyordu tabii.. hiç var olmamış ve olmayacak bir hayalle cehd ederek yaşama savaşına giriyordunuz.. VARMIŞ GİBİ,OLMUŞ GİBİ,YAZMIŞ GİBİ ,YAŞIYORMUŞ GİBİ YAPMAK??!!... birde üstelik sizden Hak ile Batılı ayırmanız isteniyordu…Kelime-i Tevhid dersinizdi …din ve şeriat isteniyordu..   çevrenizde örtünmenizi  hak edecek  kendiniz dahil bir kişi olmasa dahi, sadece sizden örtünmeniz bile istenilebiliyordu.. üstelik diğerlerine her şey serbest bırakılıp , bu tarzları övülürken.. bazen  kimi tasavvufçular ve yakınları tarafından da  günümüzde bu tür maddi şeylere takılmak sıklıkla  aşağılanırken …

 


((* iyi ve doğru ve güzel olanları tenzih ederim ve hepsinden çook özür diliyorum ama hakikatin üstü örtülemez biliyorsunuz….bu yeni tasavvuf dedikoducularının-onların talebelerinin  hayatlarına  genel anlamda baksak hiç birimizde ne din kalır nede iman aslında …şeriatsız sadece tek kanatlı batınicilik kalmış..sadece konuşma... ..sadece eğlence ve zevk..mesela benim genel anlamda hemen hepsine  ve kendi sahtekarlıklarıma karşı kalbim bozuldu…sadece Sevdiğimin hatırına, sadakatimden bu yoldan vazgeçmiyeceğim o kadar..çünkü, ortada olup okunup-öğrenilen -dinlenilen ve magazinsel moda akımına dönüşerek gözüken bir stil  değildi tasavvuf...tasavvuf aslında TASARRUF tur...ve bizler zaten nefsimizi düzeltebildiğimiz kadar düzeltmek adına bu yola veya herhangi değişik bir yola girmiştik değil mi?..emmareden safiyeye çıkmak meğer ne kadar zormuş Sevdiğimm. belkide safiye nadir insanlar için olduğundan bizler olaya bu derece  yoz-yobaz kalıyorduk..yada bizim gibi emmaredekileri yolda tutup, etrafa zarar vermemiz için öyle şeylerle oyalıyorlardı...böyle düşünürsek eğer olan bitende çook büyük hayır dahi var yaniiJJJ......))

gerçek İnsan-ı Kamilin nasıl  nadir bulunan bir ÂNKÂ KUŞU olduğunu artık çok iyi anladım diyelim.. ve bu öyle nadirattan bir şeydi ki ,onu korumak içinde etrafı çöplüğe döndürülüyordu işte.. genelde de buna en yakınları-en yakını olduklarını sanan çöplükler eşlik  ediyorlardı ki bende o çöplerden biriydim bir vakit.. işte o yüzden daha farklı ve dürüstçe olayı kabullenebiliyorum..

… hatta kalbi bozulan  size, nasıl örtüneceğiniz,  Alemlerin Sultanı tarafından uygulamalı dahi gösterilebiliyordu.. yol O’nundu ve  tüüm yolların ana sahibi ve esas rehberi de zaten O’ydu..kalpler bozulunca O devreye giriyordu.. çünkü İslam garipti ve O kırık gönüllerdeydi ve esas lazım olansa SELİM BİR KALB imiş… ve sonra da tabii ki olaya nokta koymak için : hz. Kur’anın  Nur suresinin ilk ayeti=bu suredeki her şey size farzdır  hemen açılıveriyordu…vee.seneler sonra artık, çook şükür ki hiçbir kimse için örtünmediğimi - örtünmeyeceğimi  anladım.. sadece içimdeki RUHUM-HAKİKATİ MUHAMMEDİYEME HÜRMET İÇİN –EDEBEN ÖRTÜNÜYORDUM.. O EMANETİM  NAMAHREMİMDİ.. ve bende O’nun namahremi emanetiydim…çünkü sen artık sana ait değildin..


Sevdiğimm.. Selsebilin  TÂRİK- YOL  demek olduğunu geçen bir sözlükten okudum ve çok hüzülendim  biliyor musun..yanii Selsebile ait olmak demek, YOL’a ait olmak demek oluyor değil mi?!!..

ve  sürekli TASAVVUFÇULAR TARAFINDAN;  ne ibadetinin ,ne amellerinin, ne örtünün, ne dış görünüşündeki çul-kılının, ne sevabının diğerlerinden zerre farkı olmadığı hatırlatılıyordu.. üstelik hakikatte herkes Hâkk’ın katında aynı ve birdi ve hepsi HÂKK tı.. kim hangi isimle ,hangi obje putuyla o eşyaya-şeye taparsa tapsın, hakikatte her varlık:” O’ndan yaratıldığı için, sadece yine O’nun esvabı isimlerine tapmaktaydılar”…. her sürünün bir çobanı vardı  ve  o sürü içgüdüsel biçimde, çobanının kavalını duyduğunda, otomatikman  o sese teslim olmak zorundaydı…bu sadece insan cinsi için değil, cin, hayvan ve diğer nebatat ve madenler için dahi aynı idi…çünkü Yaratıcımız bizi meşrep meşrep-kavim kavim yaratmıştı.. ve bu ilahi tertibe hiçbir kul itiraz edip:” ben oyundan çıkıyorum” diyemezdi ve zaten diyemiyordu da değil mi?..

ve Sevdiğimm..bu sene uzun yıllardır beklenen kıyamet=ayağa kalkış ve diriliş-uyanış senesi ya hanii..ve dünyamız eksenindeki minicik bir kayma ile,  bir kaç senedir doğal felaketlerle her gün yeniden altüst oluyor ya  birde.. ve zaten” her şey gökler ile yerin arasında ki bu çekim gücü –emir ve  o emirlerin uygulanışı ile oluyor” ya  hanii.. tutma ve bırakma-vuslat ve ayrılık….işte bu yılda sanki dünya kendisini temizlemek istiyor.. insanlar bu arınmayı yapamayacağı için de, ya toplu doğal afetlerle, yada kendi kendimizi kıyarak olaya katılıyoruz.. biz  dünyalı insanlar gerçekte insanlıktan sınıfta kaldık... geleceğimiz olan çocuklarımızı;   gelişmiş  ülkeler sandıklarımıza özenip,  özgürlük adı altında inanılmaz kaba, merhametsiz, taştan  daha katı kalpli ve duygusuz yetiştirmeyi  başardık..


yani yabancı güçlerin bizi dışarıdan bir türlü çökertemeyince:” biz Müslüman Türkleri asla hiçbir şekilde yok edemeyiz ve ele geçiremeyiz.. onları  ve dinlerini yok etmeninse tek yolu var.. AİLELERİNİ İÇTEN PARÇALAMAK.. EVLADI VE  ANABABAYI BİR BİRİNE DÜŞMAN ETMEK”.. işte Sevdiğim  bugün bu oldu biliyor musun…öğretmenlerini  tam kapasite yetiştirip –onları en  DONANIMLI - ADAM GİBİ ADAMLARDAN SEÇİP –yarınını  düşünmeyecek şekilde maddi refah sağlayamayan  siyasi yönetimler utansın.. Türk maarifi  müfredatı-tedrisatı ile sürekli oynayan kukla siyasiler ve yetersiz-önüne gelenin öğretmen olduğu öğretemeyen ama eğittiğini sanan  eğitmenler kına yaksınlar.. birbirlerinin ayağına çelme takmaktan başka hiçbir işe yaramayan akademisyenler kına yaksın.. hak eden öğrenciyi değil de, çanta taşıyıcı ve dediklerini yapıp-pisliklerini örtücü öğrencilerini yerlerine geçiren akademisyenler utansın…((Eygi amcanın hep dediği gibi” bu cumhuriyet devri maarifinin belki de en büyük fenalığı herkese diploma verip, o herkesi,her makam ve mevkide yetkin kılmasıdır.. olaya vakıf ve kabiliyetteki kişiler, sadece diploması olup asla irfanı olmayanlarla eşit kılınmıştır.. buda bu hazin durumu ortaya çıkartmıştır.. çiftçilik yapacak veya herhangi bir meslekte kalması gereken birini insan yetiştirmek gibi en zor sanata getirirsen veya ülkenin başına siyasetçi olarak  musallat edersen olacaklara da katlanmak lazım değil mi?”.. aynı bugünkü gibi….bugünü bize onlarca sene evvelinden tezgahlayanların  hasatlarını şimdi almaları gibi..))



bundan sonra  maarif düzelirse ne âlâ…ama çıkmayan canda hala ümit  vardır ya hanii..ve Zümrüdü Ânkâ’da hep küllerinden tekrar doğar ya birde.. ve simûrg=UMUT  biz doğululara ait bir semboldür unutmayalım değil mi….BİR MÜSLÜMAN İÇİN TÜM GÜNAHLARDAN DAHA BÜYÜK TEK GÜNAH VARMIŞ..ODA ALLAH’TAN UMUDUNU KESMEKMİŞ ….ÜMİTVARIZ İNŞALLAH VE AMİNNJ

Medeniyet adı altında;  belki de geçmiş çağlardan bu yana hiç bu kadar aç gözlülük ,bu kadar maddeye tapma  olmadı.. ERLİK-NAMUSLULUK HİÇ BU KADAR AYAK ALTI OLMADI..  bitkilerin  tohumlarıyla hiç böyle oynanmadı.. insan ticareti bilim adamları ve doktorlar tarafından hiç bu kadar açıkça yapılmadı..organları çalınan faili meçhul cinayetleri hep bilim  ŞEYTAN  insanları??!! yaptı.. ve halen de yapıyorlar değil mi?....ilaç satmak için, ilaç fabrikaları kimyasal virüs üretip ülkelere hiç bulaştırmadı.. sadece silah satabilmek için ülkelere nifak sokup; terörü seri üretim=sürekli kazanç haline hiç getirmedi.. ve üstelik bunları yapanlar  en çok okumuş, en bilgili ,en yetkin kişilerdi…hayatın yaratıcılığı emanet edilmiş, her şeyden daha değerli olan kadın, belki de hiç bu derece aşağılanarak sadece satış metâsı , her tür  hizmet için bedava köle olarak kullanılmadı… köy ağaları-aşiret reisleri; insan köleliği ve uyuşturucu ticaretini bırakmamak için belki de kendi dinine ,kendi marabalarına hiç bu kadar kıymadı….ben biliyorum.. biz biliyoruz.. biz çok medeniyiz.. biz çok çağdaşız.. biz teknoloji devrimi çağıyız.. (( amma …asla HENÜZ İNSAN  DEĞİLİZ değil miii??!!..))

hepsi ne kadar zavallı terimler aslında.. dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile açlık, şiddet, korku, güvensizlik  ve evsizlik var.. EN GELİŞMİŞ SİLAHLAR VE KİMYASALLARLA insanlığı katledenler kimler acaba?..HABERSİZ- UYKUDA- TOPLU KATLİAMLARI YAPANLAR KİMLERİN UŞAĞI PEKİ?!!..BİZ  BÖYLE UYUDUKÇA, GELİP BİZİ EVLERİMİZDE DAHİ VURACAKLARINI ACABA KAÇ KİŞİ İDRAK EDİP DÜŞÜNÜYOR  PEKİ??!!..”HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN  DİLSİZ ŞEYTANDIR” hadisini umarım hatırlarız değil mi?.. geri kaldığı söylenen memleketlerin üzerine çullanan  kan emici vampir ,sömürgeci=sözde medeni ülkeler ki, halende o kanları   içmekteler…bizim ülkemizin de kanını içip, üzerimize çöreklenmek için hepsi aç kurtlar gibi bekliyor değil mi?.. bu  sözde çağdaş medeni ülkeler, bunca ahın üstüne yükselebileceklerini mi sanıyorlar peki??.. hızla  nesilleri kesilmiş bu ülkelerin ne kadar dayanacaklarını herkes görecek tabii..

 ve kendi aile akrabalarınıza, tanıdıklarınıza, etrafı yaranınıza bakın.. haksızlıkla zengin olmuş-unvan –makam-yetki sahibi olmuşların başlarına geleni takip edin ve sonlarını seyredin olur mu??... deniz; kendi içine yabancı  olan hiç bir maddeyi-denize göre pislik hükmünde olan  bir şeyi bünyesinde  barındırmaz ve dışarıya atarmış ya hanii =SECDE  ETMEMİŞ YAPI.. aynı hepimizin vücudu da aslında bir zât denizidir.. ve bizim vücutlarımızda içinde, kendisine yabancı-secde etmeyen hiçbir yapıyı barındırmaz.. ya doğal yollardan ifrazatlar olarak dışarıya atar veya değişik kimyasallarla …oda olmazsa doktor neşteri ile, ameliyatla o habis bedenden atılırmış….

tüm insanlar kardeştir.. hepimiz Adem Babamızla Havva Anamızdan doğduk.. her evden bir HÂBİL& bir KÂBİL çıkabilir.. ama bizden istenen SIRATİ MÜSTAKİM OLAN ŞİT NEBİ kardeşimizi takip etmemizdir…. hepimizin hakikati  Hakikati Muhammedi Nur’undandır  ve O’da hz Muhammed Mustafa’dır… O, hepimizin ruh babasıdır vesselam....

HurŞİTimden MürŞİTime bir tûtinin güncesi…..
Sevdiğim bu hafta başı çok acımasız geçtiği için sürekli uyudum tabii…travmatik şeyler ancak uykuda tamir oluyor ya hani birde.. ve bir rüya hariç hiçbir şey hatırlamıyorum..bak o hayalimiz..
4 eylül Salı… bir satıcıdan  3 tane ,beyaz renkli  büyük şemsiye alıyorum..3.ortada duracakmış ve o hepsinden büyük bir otağ misali.. sonra birde o büyük olan şemsiye için  upuzun bir direk üstünde hilal olan bir alem veriyor satıcı…

Sevdiğim.. sanki bu bayrak direği gibi olan çadır direğine; Ukrayna-Kırımdaki o ahşap evdeki  kâdim terzinin, bu masal çocuğuna çizdirdiği 3 hilalli-çintemanili siyah beyaz sancak asılacak değil mi?.. Sevdiğim ben korkuyorum.. lütfen savaş çıkmasın.. zalimleri kendi hileleri, kendi yöntemleri ile ters yüz edip alt etmek yok mu pekiii??..savaşlardan en çok acıyı kadınlar ve çocuklar çeker.. sil baştan tüüm hayatı kadınlar ve çocuklar yeniden kurarlar.. ocaklı anaerkil düzende  erdem yine yükselir.. sistem yürüsün ve düzen-yönetim kurulsun diye yine sil baştan erkek yüceltilir ve baş tacı edilir.. acılar-kıtlık-çekilen zulüm insanları  otomatikman-ister istemez dindar ve dürüst yapar tabii… ne zamana dek..taaki refah boğazdan taşana dek.. ve sonra yine nankör sefih hayatlar ile devretmek üzere aşağıya düşüşü bizler elbirliği ile  başlatana dek….

Sevdiğim birde iki tane mail geldi bu hafta.. ilki Metli Dede için bana bilgiler yazan Şemsettin Beydendi.. ne mutlu ki  maneviyat seven bir avukat dostum oldu.. aynı gün o yazıyı okumuş biri daha mail atmış.. o diyor ki Sevdiğim ..nette yazıyormuş ki, Mevlevilik Metli Dede ile bitmiş.. acaba  sürüyor muymuş?.. ben kendisine bu konuda hiçbir bilgim olmadığını yazdım Sevdiğim…sadece bir tek RUHUMUN MEVLEVİ OLDUĞUNU VE TÜÜM RUHLARINDA MEVLEVİ OLDUĞUNU ,SEMA YAPTIĞINI bildiğimi başkada henüz hiçbir şey bilmediğimi söyledim
J..ve Sevdiğim ben tüüm manaların aynen devam ettiğine inandığım için; Mevlevilik yada diğer meşrep manası-mertebesi  gelenlerinde, ister manada, ister maddede onu yetiştirecek rehberinin ona geleceğine de inanıyorum tabiii ki.. bizim sadakatimiz, samimiyetimiz, imanımızın gerçekliği kadar değerde bir rehberimiz olacağını da lütfen unutmayalım olur mu?..  yol daima bize bizim istediğimizi verir..


benim Kadiri, Nakşibendi, Rifai, Halveti, Celveti, Melami, Mevlevi, Bektaşi rehberim olduğun için  Sana çook teşekkür ediyorum Sevdiğim.. ve tüüm bu etiketlerin sadece isimlerini bildiğimi de utanmadan söylerim mesela.. onlar hakkında hiçbir şey bilmediğimi de tabii.ve hiiç ilgi duymadığımı da..çünkü Sen bana nefes olarak geldin ve orada SENİN HÜKMÜRA  İRADENDEN başka hiçbir şey yoktu.. sonra anladım ki tüüm bu meşrepler=huy=su=esma tedrisatı kavim kavim idraklerimiz içindi.. ve  hepsi selsebilin değişik musluklarından akan aynı su idi.. ve benim SELSEBİLİMSE SADECE SENDİN..VE TÜÜM MUSLUKLARDA TABİİ Kİ SANA BAĞLIYDI…bunun böyle olması normaldi.. çünkü Sen benim güneşimdin.. ve bende sayısız zerre-i peyklerinden sadece biriydim o kadar…
***
ve Sevdiğim Sana, Şemsettin Beyin mektubundan çok güzel bölümleri O’nun izniyle, bazılarını da keserekJ  alıntılıyorum.

Fikri Baba hazretlerinden tefeyyüz eden bir zattan dinlemiştim…Birisinden bahsederken "-O,solcuların evliyası idi"demişti.25 yıl önce bu kavramı duyduğumda kulaklarım dikeldi.. Öyle ya Evliya sağcılar içinde olur. Boyu 1.80,iri yarı, göbeğine kadar sakallı olmalı o zamanki anlayıştı. Bu sözün bendeki garipliğini farkeden mübarek devam etti. "Oğlum, onlar insan değil mi? onların da sohbete, irşada ihtiyaçları var. Cenab-ı Hak evliyasını o meşrepten gönderir. Onlarda siyasi çizgilerinin aynılığı nedeniyle o mübarekleri dinlerler. Hem sağcıların evliyalığına tayin edilmek için solculara evliyalık yapmak gerekiyormuş…… …. ..
….. ve geçen masalınızdaki Sücaettin Velinin mekanın yeni sahipleri için …. yazmışsınız...EHLİ BEYTE MUHABBETİ ESAS ALDIĞIMIZDAN bu muhabbete sahip olanların adı ne olursa olsun önemli değil. Hz.Pir ne söylemişti. "Dün filan renkte hırka ile gelen güzel, bugün filan renkte geldi". Renkte kalan, yeni geleni tanıyamaz. Terör-Hak, Mazlum -Zulüm kavramları ,çile ile geçen evrimlerin cevapları baktığınız pencereye göre değişir. Şeriatın cevabı-Tarikatın cevabı-Marifetin Cevabı-Hakikatin cevabının farklı olduğunu söylerler. 

***
Tüm bunlardan ne anlaşılacak.(Affınıza sığınarak)..Hadiseler önce batında zuhur ettikten sonra zahirde bir takım sebebler tahtında zuhur edermiş. Zahirdeki idari yapılanmaya(Muhtar-Belediye Başkanı-emniyet müdürü-Kaymakam-vali-Başbakan-Cumhurbaşkanı)denk gelen Batındaki idari yapılanmayı duymuş muydun? Babaefendi işlerinle alakalı  Ya zahirin gereğini yapacaksın veya Batının gereğini yapacaksın derdi.
***
Eğitimde yüksek lisans bölümü iptal edilirse Mevlevilik son bulur. Hazreti Pir'in "Bel" evlatları görsel olarak  meydanda zahiren ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Ellerinden ve ayaklarından öpmek gerekir."Yol"evlatlarının bittiğini kim ifade edebilir. İnsan-ı Kamil'den tecelli eden Allah, kaybolur mu?”.. Yol evladını görmemek nasıl mümkün olabilir?.. Bu nasip meselesidir. İnsan kaybettiği nesneyi, yitirdiği yerde aramaya başlamalıdır. Metli Baba hazretleri Mevlevilik zincirindeki son halka idi. O halkada yetişenlerde bence aranmalıdır. Birde insanın sınıfı neyse(Kara-Deniz-Hava-Jandarma)kendi sınıfında mürşit aramalıdır. ..


Kenan Rifai hazretleri'nin Samiha Ayverdi'ye dediği gibi(Yusufcuk kitabı):Devletlim ,evvela karşıma şu kainat kitabını açtın ve -Oku !dedin.....Nihayet yorgunluğuma acıdın ve gene bana dedin ki:-Kainat kitabını okumak uzun sürer; kendi kitabını oku! dedin. Bu çetin kitabı nasıl okurum diye düşünürken bir kere daha karşıma geldin ve : - Kendi kitabını okumak uzun sürer, beni oku! dedin. Seni mi ,Devletlim? Acaba bu cihanda seni okumuş kim vardır ki ben bu bahtiyarlar arasında sayılayım? (Yusufcuk-Kubbealtı neşriyat 4.baskı sh:5).
Merakı isteğe dönüşenlerle ilgilenmek lazım.

***

Metli Baba'nın seyri   sizin aynanızdan(camınızdan) başladığı için vefa  gereği her şeyimizi kullanabilirsin. Zaten mal sahibi meydan da. Hüsnü Aşkın sahibi Şeyh Galip efendimizin  Hazret-i Mevlana'ya buyurduğu  gibi "Alemde nem varsa senindir efendim".Selam ve dua ile…..

 

ve Sevdiğimm.. geçmişimizi birazcık öğrenebilmek adına TABERÎ TARİHİ'NDEN SEÇMELER:*Taberi Tarihi M.S. 915'de tamamlanmıştır. Arapça yazılmış olmasına rağmen İran efsanelerine de yer verir, ancak esas amacı ayet ve hadislere dayanarak dünya tarihini yaradılıştan itibaren tesbit etmektir. Tarihçi yazar TABERİ’in kökeni İran’dır.. o yüzden de lisanında had safhada mübalağa varsa da bunlar kendisinden değil, naklettiği olayların çoğunu  İran efsanelerinden almasından ve  bu efsanelerde de tüüm Türk isimlerinin olduğu gibi Farsçaya çevirilerek onları asimile etmesinden kaynaklanan özel bir sorun varmış....
J..

ÖNCE BABİL'İN FETHİ OLAN NEWRUZ un hakikatine bakıyoruz
..- CEM'in Babil'e vardığı (ve fethettiği) gün milli bayram oldu ki, Hürmüz-i Ruz veya Efruz-i Din-i Mah diye bilinir. 5 gün sürer. 6. güne Hurdaz Ruz denir. MİHR-İ RUZ, 17 Eylül günüdür, NEVRUZ olan 21 Mart değil!..ve eski zerdüştlükte senenin ilk günü 9 MART- NEVRUZ olarak kutlanıyormuş.. yani artık öğreniyoruz ki nevruz kürtlerin bayramı değilmiş..Jhakikatin köklerini öğrenirsek eğer kimsenin bizi kandırmasına da  izin vermiyoruz tabii ki. İranlılar ve Türk’ler ve Araplar ve İsrailliler hep Nuh oğullarıdır ve kardeştirler, aynı daha evveli ADEMSOYU olup TEK BİR BABADAN VE ONDAN OLAN KARISI VE İKİSİNDEN OLAN NESİLLERİ misali..)

 VE BİZİM DÖNEMİ ADEMİMİZİN SOY KÜTÜĞÜ…
Taberî'ye göre NUH'un oğlu YAFES'in 7 oğlu 1 kızı oldu... Bunlardan CUMER Yecüc-Mecüclerin atasıdır... Diğerleri de Mareh, Va'il, Huan, Tubil, Huşel ve TÖRSL'dir... Sonuncusu TÜRKLER'in atasıdır. Ancak daha önceki tesbitlerimizi birleştirirsek, CUMER (SÜMER) aynı zamanda başka TÜRK boyları ile İranlıların da atası olur.
HAM'ın oğlu Köş, TÖRSL'nin torunu Krabil ile evlendi ve Habeşli, Sindli ve Hintliler bu soydan türedi... HAM'ın diğer oğlu Kut, yine TÖRSL'ün torunu Banht ile evlendi, Mısır ve Kıpt halkı bunlardan türedi... HAM'ın 3. oğlu KEN'AN, TÖRSL'ün 3. kız torunu ile evlendi ve Nube, Feyyan, Zenc, Zegave ve Sudan siyahilerinin atası oldu.

SAM'ın ise Efşahed, Aşuz, Lavez, Avlim ve İrem adlı oğulları vardı... Lavez, YAFES'in tek kızı Şubke ile evlendi ve Fars, Cürcan boyları ile, Tasım ve Amelika, ayrıca Umman, Hicaz, Şam ve Mısır ahalisinin bir kısmı bunlardan türedi. Mısır firavunları da bunlardandı... Ayrıca Casim, Benu Hef, Hezzan, Benu Matur, Benu Azrak, Necd, Büdeyl, Rahil, Gifar, Teyma halkı da bunlardan idi... İrem'in Avs, Gasirve Havül adlı evlâtları oldu. Bunların da Ad, Semud, Abil ve Cedis adlı oğulları oldu ki, bu addaki kavimlerin atalarıdır. (aynı eser sf. 267-270)


Tasım, Amalik, Emim ve Casimler Arap olup saf Arapça konuşurlardı... Ad, Semud, Abil ve Cedis kavimleri de Arab-ı Aribe (Saf Arab) olup, Arabça'nın Muzar lehçesiyle konuşurlardı... Araplar, daha sonradan gelen İSMAİL soyuna ARAB-I MÜTARRİBE (Sonradan Araplaşmışlar) derlerdi.
İşte bu son husus, İBRAHİM Peygamber'in TÜRKLER ile akraba olduğunu da anlatır tabii.. .

Taberî BABİL KULESİ olayını,
yani dillerin birbirinden kopması hadisesini SAM'ın torunlarından Faleg'e bağlar... Ona göre Faleg'in Arapçası KASIM, yani bölendir. Diller onun zamanında bölündüğü için bu adı almıştır. Yine bu kişinin torunlarından TAREH, Hz. İBRAHİM'in babasıdır. TAREH'in Arapçası da AZER'dir. Aynı dönemde yaşamış olan Nemrud ise HAM'ın torunlarındandır. Bir rivayete göre de Babil Kulesi olayı Nemrud'un hükümdarlığında olmuştur. Bu olaydan sonra HAM oğulları 18, SAM oğulları 18, YAFES oğulları ise 36 ayrı dilde konuşur olmuşlardır. ((alıntı))


HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ ………

DAL…
harf değeri 4-ANASIRI ERBAA…. su- hava-ateş-toprak… BEYTÜL MÂMÛRDA DENİR.. insanın ruhunun beşeri  vücududur.. her maddi şey sürekli ömürlendirilip,  yapılandırılıp, tamir ve bakım ister.. ama bu sadece yaratılmışlık hududu içindir.. oysaki beşer vücuddan kurtulan ruh vücud içinse böyle bir şey zaten yoktur…aslında DAL ESARETTİR.HAÇA GERİLMEKTİR...ÇAR ANASIR BENDLERİNE VURULMADIR.. namazda rükûda ki hilal halindeki AY dır..
 kendinden kendini seyrediştir.. DAL  gibi incelerek-7 imbikten süzülerek geçmektir.. öyle incelinir ki: her şeyi , BİR AY DÖNGÜSÜ GİBİ DERECE DERECE –İDRAK İDRAK- BİRBİRLERİYLE ASLA KARIŞTIRMADAN  hassasiyetle  ANLAYIP –ANLATABİLMEKTİR DAL GİBİ OLMAK..


dal harfi
SEYRİNİ SEYRETTİĞİNE ,SEYRETTİĞİ GİBİ ANLATABİLMEKTİR DAL=KUL OLMAK..

*hamiş....Sevdiğimm..ben bu yazıyı ve bundan sonrakileri  artık asla yazamam sanıyordum biliyor musun..ama dün aniden bu yazıyı yazmaya başladım..öyle kolay ve hafif akıp geldiki..çook ama çook teşekkür ediyorum ve SENİ HALA ÖYLE SEVİYORUM..................

 nur cihan
08.09.2012
nuralem7@hotmail.com