8 Ekim 2012 Pazartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 28

sûr-û boynuz- SES

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 28

“Ben seni ağlatmak , kalbini acıtmak için var değilim.. Ben seni mutlu etmek için varım. o kalbe sevinç gelecek, o kalp gülecek tamam mı” diyen için……….


Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. nasılsın demeye korktuğumdan, iyi olmanı dilemekten başka çaremde yok sanırım, değil mi?.. sayfalarca nasıl olduğumu Sana yazacağım içinde beni hiiç sorma!J.. gerçi bu hafta yazmayacaktım lakin bugün pazar ikindiye yürürken, kendimi artık kontrol edemedim.. harflerim yine canımı acıtıyordu ve onları serbest  bırakmazsam, başıma geleceklere bir daha tahammül edebilecek  gücümde yok zaten. başlayalım mı?..

1 ekim pazartesi.. geçen masaldaki  o çok sevip, “burada yaşayayım ,benim evim olsun” derken, içten içe bencilliğim için utandığım o binayı dıştan görüyorum..meğer dışı çok katlı ve basamaklı-mertebesel- dairevi sırf camdan bir koskocaman bina  değilmiymiş..yani her kattaki daire hem yandaki havuzları ve şelaleleri, hem de  o dalgalı denizi görebiliyormuş…
IŞIK-hûr-GÖNÜL GÖZÜ

*bugün Arabici Hocamı dinlemeye Hasekideki bir vakıf medresesine gittik. .tarihi mekanları ve sokaklarını çok seven bu masal veledi, ortama bayıldı tabii.. bir arkadaşım buranın semahanesini dekore ediyormuş ki, geçen toplantıda bordo püsküllü yaptırdığı avizenin güzelliğini anlatmıştı.. ona baktım.. güzeldiJ..altında yemek yedim hatta..  henüz tadilat bitmediğinden mekanda sıkıntı varmış..

2 ekim Salı.. sabaha doğru bir an, uyanış …kapkaranlık.. sadece anlayarak görme.. üçgenin üzerinde bir göz var. o gözden bakan Ruh’ûl  Kudüs ve hz .Meryem ve HÛR’ u anlıyorum..  her şey; o gözden çıkan ışıkla oluyormuş Sevdiğim.. rüya sahibimin beni terk etmediğini ve o derse aynen devam ettiğimizi anlıyorum..  hiç hak etmediğim bu muhteşem tedrisat için Sevdiğime TEŞEKKÜR EDİYORUM..


*kızlarla senelerdir yaptığımız” biz cahil-emektar ev kadınları tasavvuf dersimiz
J için bu hafta bana geldiler.. bence biz artık kontrolden çıktık.. konuşmalarımız bizi bayağı aşıyor ve zorluyor sanki.. bir şeyler var ,henüz çözemedim.. bakalım, bakalım zaman ne yapacak?!.. arkadaşımın kızı var, oda aynı bizle beraber.. 8 senedir bu sohbetlere  nadir katılsa da bizimle büyüdü.. şimdi iç mimarlık 2.sınıfta okuyor.. o her daim enteresan rüyalar görüyor.. bu haftakini annesi anlatıyor: “altın su küpünü ve bir kadının nasıl altın su küpüne dönüştüğünü.. ve mehdi; elindeki işareti, cinsiyeti ve ona biâtını.. birde insanları ilimle ve istidraçla büyüleyerek kandıran deccal ve cinsiyetini.. hak ile batılı ayırmayı bilerek etrafı ikaz etmeyi”.. arkadaşım mehdiyi anlatırken içimden baskı yapan şiddet öyle arttı ki Sevdiğim, gözlerim yaşla doldu.. içeri odaya yürüdüm ,sonra düzelince geldimJ..akşama yürüyüşe gittim…o hayali göreni aradım.. olduğu gibi baştan anlatmasını istedim.. anlattı.. dinledim…”ne kitabı okuyorsun sen şimdi?” dedim.. “neden?” dedi.. “çünkü yüksek kitaplar okurken bazen böyle yüksek şeyler görülebiliyor” dedim.. Sevdiğim o hz Ali kitabı okuyormuşJ.. evvet işte öyle yani..


ve bu rüyadan ;herkesin kendi mehdisi geldiğinde, aynı o kudretteki kendi deccaliyet boyutunun da o kişiye açıldığını  anladım.. ve belki bu iki cinsiyet içinde geçerliydi.. rahman her şeye kadirdi ve her yaratılmışa eşit kuşatıcıydı tabii.. amma her esmanın, her idrakin de bir sıdretül müntehası-aklın bittiği bir yaratılmışlık hududu vardı.. işte kişi her idrakte ancak bu noktaya gelip pes ettiğinde ve Yaratıcısına tam bir teslimiyetle teslim olduğunda ise, ancak o kişiye rahimiyet noktası açılıp korunanlardan oluyordu..



kişinin mehdisi; onun gordion düğümünü kesip = dönel sarmal merdiveninde her defasında gelip gelip  takılı kaldığı o nokta düğümü  kaldırarak, olayı kökten bitiriyordu  işte…ve illâ bir sultan güçle semâya çıkabilirsiniz de böylece gerçekleşiyordu.. aklın, zamanın, mekanın son durağı uzay boşluğu idi.. amma aslında boşluk hiç yoktu.. her yer, toplu iğne başı kalmamacasına, birbirlerinden habersiz-haberli alemlerle tıka basa doluydu.. yol hiç bitmiyordu ve menzil," sadece emr’olunduğun gibi istikamet sahibi ol"maktan başkada bir şey değildi..her gideceğin son nokta, bir sonrakinin ilk durağı oluyordu tabii.. ve olayın zevki de her şey yaşanıp bitince çıkıyordu sanırım değil mi Sevdiğim…

ve diğer alemdekilerle  bizler, birlerimizin dünyasına müdahale edemiyorduk.. ancak iki boynuz sahibi kişiler müstesna ki; bunlar Zülfikar sahibi abdallardan başkası da muhakkak değildiler. .bunlar Allah aşkı ile delirmişlerdi sanki.. ne zaman ki kişi pes edip:" ben bilmiyorum, ben yapamıyorum Allahım ;Sen bilirsin, Sen yaparsın, ben aciz bir kulum” diyordu, işte o vakit ilahi yardım, ”illâ bir sultan güç”  geliyordu.. böylece ancak bir üst seviyeli idrake adım atılabiliyordu.. bu yolda önde gidenlerin ayak izlerine basa basa, onların sözlerini takip ede ede yol alınıyordu tabii…

3 ekim  Çarşamba… naneyle beraber bir deniz kenarına geliyoruz. .ben denize girmekten korkuyorum ve başkaları görür diye istemiyorum.. derindir diye nanede   girsin istemiyorum. .aa taş iskelenin altında bir oyuk ve içinde mağara varmış meğer..aaa içinde tropikal mavisi tertemiz bir deniz var.. üstelikte sığ.. ve hiç kimse burayı göremiyor.. nanenin yanında mayosu yok.. arabayı park yaptığımız yerden alınması lazımmış. .çocukluk mahallemden Sabriye abla :”sen arabanın yerini söyle, ben hemen getiririm” diyor.. mağara denize bir daha bakıyorum.. tam ortada koskocaman bir kaya var (sanki muallak taşıymış) ve o kayanın altından siyah büyük bir balık çıkarak yüzüyor.. 

şimdi bu denizin hem çok derin, hem de tehlikeli olduğunu anlıyorum.. nane: ”ben daha önce böyle yerde yüzdüm, korkmuyorum” diyor.. izin veriyorum..aaa..denizin içi bir anda minik koyu renk balıklarla doldu..aaa.. en öndeki iki balık sevişir gibi-dudak dudağa konuşarak öpüşüyor gibiler ama tuhafllar.. birden balıkların kuyrukları ve yüzgeçleri kanat olup güvercinleşiyorlar  ve uçar gibi yüzüyorlar..aaa bu balıkların hepsi birer güvercinmiş meğerse ve suyun içinde eğleniyorlar. .



eski peri kızı masallarını hatırlar mısın Sevdiğim
.. hani kuşlar gelir suya girer ve dünya güzeli varlıklara dönüşürlerdi.. ve padişahın oğlu, peri kızının kanatlı giysisini saklar, o kızla evlenirdi.. eğer şehzade akıl edip o kuş teleklerini yakmazsa, kız onun kokusunu alırdı.. ne vakit ki kız ;bir hile ile kuş elbisesini ele geçirirdi, işte o zaman pırrr uçarak özgürlüğüne giderdi değil mi?....
.


vee..sonra bir anda orası halı kaplı bir çocuk oyun mekanına dönüşüyor.. içeride nane ve ona oyun oynatan bir adam var. .gişe gibi bir yerde ise bir adam ve kızıl saçlı bir kadın var..o kadın beni tanıyor ve neşeyle ….abla diye sesleniyor..(bende o kadını; o geometrik mekanlı tekkede, üst katta pusuya yatmış haramileri öfkeyle kaçırtarak esen kudretli –hiddetli-öfkeli nefesi rüzgar ın, çocuğu görünce şaşkınlıkla  durarak,çocuğa aşık bir halde, derlenip toplanıp, bir nefes baloncuğu olarak  çocuğun yüzünde sönmesi hayalimden tanıyorum tabii..mekanın ortasında; yüksek tavandan sarkan dev  kazanın altındaki  ateşi körükleyen o devletli kadının kızıydı, o..)

ne idim,ne oldum,ne olacağım?J


4 ekim  Perşembe.. annem kızgın.. ben bir şey yapmaya karar vermişim, o istemiyor.. Sevdiğim Sen bir kürsüdesin.. zumlanıyorsun. .bişey anlatıyorsun.. ben ise Senin üstünden: yaşamın geçmişini, şimdisini ve ahiret bölümünü  Sende şimdi ve bir diye anlıyorum.. sanki Sen kızıyorsun.. ve mahreminde.. oda anlatıyor.. o dünkü kızıl saçlı kadın yine yanında ve bana gülümsüyor.. annemin istemediği şeyi yapıyorum.. evin üst  bahçesindeyim.. (sanki Haybabamın)etrafı kabir gibi çevrilmiş bir yerde, başkalarıyla beraber yan yana, ölü gibi o kabrin üstüne yatıyorum ki, orada bir gün kalacakmışımJ..(daha evvelki yıllarda da bir gece orada yatmak lazım geldiğini öğrenmiştim ya..)

Hayırdır inşallah diyorum.. Sen hayallerimi terk edeli çok olmuştu hem.. bugün nanenin sınıf annesi bize bir kafede toplantı yaptı. gidiyordum. biri aradı.. pek çok şey öğrendim ondan Sevdiğim ve hayatımda ondan sonra pek çok şeyde  değişti tabii....dertleşelim mi ne dersin?.



böyle hayal bile edemeyeceğin şekilde önce seviniyorsun.. senelerdir  ilk defa  seni muhatap almışlar ve tenezzül edip kâf dağından aşağı nüzul etmişler.. bizim yoluna yoluna ne kanadı, ne tüyü kalmamış zavallı ankâ müsveddemize son bir darbe indirmeye karar vermişler.. olsunJ.. en azından bu defa el eli ile yapmamışlar.. mesela balıkılhlkm e talimat verseler ,o kapı kapı gezerek bu işi zevkle yapardı zaten.. bizim saftirik ankamız çok memnun yine de.. ağzı kulaklarında ;Sevdiğimden  gelen her eziyet başım gözüm üstüne diyor.. Sevdiğim hep duyuyordum; kendi içlerindeki, başını önünden kaldıramayacağın lisanı halden demlenen muhabbetlerinin de ilk defa şahidi oldum.. olsun. .ona her şey yakışıyor tabiii.. o, biz gibi değil ki.. onun her işinde bir hikmet gizli.. bizler onu hiç idrak edemeyiz  değil mi?.. inanılmazdı.. çok kötü olsa da muhteşemdi.. bu ses benim için her şeydi. .isterse en celallisinden olsun..üstelik ben kaç defa onda; iki ucu ateşten değneği-rahmaniyeti ve şeytaniyeti suretiyle görerek yaşamıştım ve yinede  zerre vazgeçmemiştim.... ben o sesi görüntüye hayalimle dönüştürebilirdim.. sesin tınısından, vurgusundan ,halden hale geçişinden otokontrolün yittiği ve yitmediğini, merhametli noktalarından zevklenebilirdim.. benim işim onu çözüp metne geçirmekti zaten değil mi Sevdiğim.. bir katip efendisinin her halininde kaydını yapabilmelidir.. vazife her şeyden daha önemlidir.. kişiler çook sonra gelir ..aslolan eylemdir..


VE ÜSTELİK BU HAFTA, SES VE IŞIK BAHSİNDEYDİM İŞİN İLGİNCİ..VE  İRADE-İ DÜŞÜNCENİN SES OLDUĞUNU ,SEMÂ’NINSA O İDRAKİN ZUHURA-IŞIĞA –HÛR’A = RUH'A ÇIKIŞI OLDUĞUNU DA ŞİMDİ YAZARKEN ANLAMIŞIM
JJJ..teşekkürler Sevdiğim.. işte acısız hiç bir şey ne yazık ki açılıp saçılmıyor….benimle en doğal halinle beraber olduğun için çok teşekkür ediyorum…

biliyor musun Sevdiğim.. ben hayatımda Senden başka hiç kimseye bir defa bile Sevgilim demedim.. ve hiçbir şeyi Sen gibi sevmedim.. zaten sevmeyi bilmediğim içinde sevgiyi öğrenebilmeyi tahsil ediyordum ya hani.. ben sadece ve daima güvendiğim kişiyi severim ve kime güvenip sevdim, peşinden gittimse de, bir insanın başına getirilecek en adi ,iğrenç çirkeflikleri onlardan gördüm, yaşadım.. bende güvendiğim, inandığım herkesin peşinden gidebilme potansiyeli de vardır üstelik…öyle çok kırılıp yağmalandım ki.. zaten içine kapanık olan ben  tüüüm kapılarımı herkese kapattım tabii.. ben sevmeyi bilmiyordum..HEP YANLIŞ SEÇİMLER YAPIYORDUM..ve bana ne kadar zulüm yapılırsa yapılsın; bir defa dahi onları ne eşlerine, ne dostlarına, ne kardeşlerine, nede ebeveynlerine asla şikayet etmedim.. bu benim için bir insanın yapabileceği en şerefsiz şeydi.. çünkü benim için söz her şeydi.. söz vermek ve o söze riayet etmek.. kelimelerin hakkı.. işte ben, bana en ağır çirkinlikleri yapanlar için, bir defa bile kadın başımla bu şikayeti yapmamışken, her defasında karşı tarafın bu türüne denk geldim.. ve onlar bir daha asla benim hayatımı bırak, hayal dünyama bile giremediler.. hiçbir şeyin hafızamda kaydını tutup,  geçmişe ait hiçbir şey hatırlamayışımın asıl sebebi de  aslında bundan biliyor musun.. onları toptan hayatımdan reddettim.. bir insana verilecek en büyük ceza onu unutmaktır biliyorsun.. onu geçmişe gömersin ve asla SENLE GELECEĞİNDE VAR ETMEZSİN.. onu zikretmemek, anmamaktır.. ancak hatırlayanlar anılırmış hem değil mi?.. ben her tesbih ritüelimde kalbimin söylediği o adını yüz defa anıyorum amma Sen beni bir defa anmıyorsun ne yazık ki…belki de ben o hatırlayışı doğru yapamadığım için bana yansıması da bu kadar hazin oluyor tabii.. suç her daim bende…VE ÇOOK CANIMI YAKIYORSUN BE SEVDİĞİMM..


işte ben her şeye gülümserim ve her şeye kayıtsızım ama korkunç bir  gururum, kindarlığımda ne yazık ki vardır.. bunu yenmek için pek çok çalışmada yaptım tabii. .mesela işlediğime inandığım her ibadeti, her iyiliği ,her güzelliği her daim başkalarına hediye ettim ve hala da ediyorum.. kendi üzerimde hiçbir şey kalsın istemem.. benim böyle bir takıntımda vardır mesela. .ve “benim şunum var” diyemem hiç.. yada dememe hiiç izin verilmedi belki de
JJJ..her şeye sahip hep birileri oldu ve her şey onların tekelindeydi.. hiç itiraz etmedim.. neden?. çünkü öyle öğrenmiştim ve yapım buna müsaitti.. benim Hamim tüm bereketin ,cömertliğin simgesi olduğundan; bende  ne kadar eli bukağı gibi boynuna bağlanmış= kalbide aynı acımasız katılıktaki cimrileri –tam zıttımı  mıknatıs gibi üstüme çekiyordum ki, yapacak hiçbir şey yoktu ne yazık ki..

sadece ruhum özgürdü ve ben onla çok nadirinde nadiri bir şey yaşamıştım.. buda hiçbir dünyevi hazineyle değişilecek bir şey değildi.. bunun kıymetini her daim bildiğime de inanıyorum Sevdiğim.. Sen ortaya çıkana dek onu hiç kimseyle paylaşmadım.. şimdi ise O Sana ait ve bana geri dönmeyecek biliyorum.. zaten artık istemiyorum da.. ve o gidip Sana aşık oldu.. benim sorunumsa,  ruhumla  bedenimi aynı görememek olduğundan ve acımasız insanların  elinden çok çektiğim içinde, birine aşık olmayı hep reddettim..  biliyordum ki ben aşık olamazdım, o dünyevi aşklar hepsi gelip geçen adi şeylerdi.. hükmü bir başka cazip şey görene veya aklı başkası tarafından çelinene veya sevdiğinde en ufak bir kusur görene dek sürüyordu.. ve ben böylesine aşk yerine, her daim güvendiğim kişilerle dostluğa devam ettim.. o yüzden de çok yalıtılmış, çok az kişilik, çok basit- özel ve özerk bir hayatım oldu.. ömrüm  geldi de geçiyor tabii..


işte Sevdiğim.. ben  en nihayetinde aşkı tedirisatı reddeyleme talebi duasında bulundum.. perşembe günü inadımdan, gururumdan hiç ağlamadım.. böyle gözyaşlarım hücum ettikçe onların yolunu gururla kestim.. asla ağlamayacaktım..ama cuma yenildim.. sürekli durmadan ağlıyordum.. tabi böyle durumlarda naletliğim tavan yaptığından, etrafımdaki her şeyi de siliyorum biliyorsun.. bu nokta sanki bizim esmamızın tek tevhid noktası değil mi SevdiğimJ..en azından ortak bir denkliğimiz varmış ki,öğreniyoruz..

                       bir ruhun seyrü seferiiJ
ve ben aşık değildim ki; ruhum aşıktı.. ve o aşkın bu alemde hiçbir karşılığı yoktu. .yani muhatap alacağım, kendim gibi konuşacağım, derdime derman olacak bir maşukumda yoktu. .hani hep bize öğretiyorlar ya birde.. sevgi yukarıdan aşağı gelir, siz kendiniz sevemezsiniz diye.. galiba benim aşkımda yukarıdan gelmemiş Sevdiğim.. biliyorsun hatırla böyle şeyler yürümez.. hatır için asla çiğ tavuk yenmez.. mesela ben yemem şahsen  ve bir başkasının da asla yemesine müsaade etmem.. kişilerin birbirlerine tahammül edecekleri bir mideleri olmalı değil mi?.. hasılıkelam Sevdiğim şimdi çok şükür bu ağır yükten kurtuldum.. artık aşk dersimiz yok.. sadece bilimsel takılacağız....( bizim bu halimize en çok beyine tapan yeni tasavvufçularımız sevinecek ve gülecekler tabiiJ ve bende onların geldiği oyuna güleceğim sonraJzaten en büyük aşkın ömrü dahi tıbben 2 yıl sürermiş ..benimki de kendi kendine geldi ve gitti işte.. ama tabii, bunları  her şey olup bittikten sonra yazmak çok kolay .. ya yaşadıklarım?!..bak şimdi..


evvela Sevdiğim şu kıskançlığı  bir daha yazmak istiyorum.. ben bu kıskançlık işini  bu yola girmeden evvel hiç  bilmiyordum biliyor musun..  yani öyle bir şeyi akıl edip anlayamıyordum..  etrafımdaki insanların fitne fesattan gözümü oyacak kadar olan ileri gitmiş kıskançlıklarını da anlayamıyor, onları evimin baş köşesine öylece oturtabiliyordum eskiden. hatta birisi tepin tepin tepinip:" seni aldatıyorum ,kör gözünü artık aç" dese bile asla anlayamıyorum….nasıl yani.. benim güvendiğim biri beni nasıl aldatırdı yani.. cık cıkJJ.. asla öyle şey olmazdı.. bu her şey için geçerliydi. .taaa ki ne vakit  hayalinde çocuğa:” bunu yut “denilip, yaşayan ebediliğin derisi çıkartılmış bir tadımlık rulosu yutturuldu; işte dem bu dem kıskançlık ne imiş öğrenildi.. kıskançlık ateşten gömlekmiş. .ama bizim ki hased kıskançlığı değildi, sadece bir kişi için özeldi.. Sevdiğine karşı hârislikle alakalıydı yani.. onu, içimden kusup dışarı atabilmek için verdiğim mücadeleyi senelerdir biliyorsun Sevdiğim, değil mi?.. ama o gittikçe büyüdü.. beni ele geçirdi ve kendi çocukları bile galiba oldu=ZİHİN…..


(Sevdiğimmm..Sana gizli bir şey fısıldayabilir miyim?.. şimdi okurken çaktım bak..biz Senle altın cevize doğrumu gidiyoruz ne?!..eğer öyleyse oleeey oleyy huuu..süper.. SENİ ÖYLE SEVİYORUM İŞTE..(sakın gene asabilenip öyle bağırma olur mu?. zaten artık aşk değil beyin tahsil edeceğiz
J)….


HÛRŞİT’İMDEN MÜRŞİT’İME bir tûtinin AKIL OYUNLARI

Cumartesi  günü sabaha karşı zınk diye uyandım..benim uykudan kalkmam çok nadir ve zordur tabii.. velakin böyle bazı zamanlar ,zorla uyanık olmak lazım geliyor.. sıkıysa kalkma… tüm ritüellerim bitti.. zır zır ağlıyorum.. aklımı yiyeceğim ki, zaten yoktuJ..tedrisatı reddi aşk duamı yaptım.. ben bunu kontrol edemediğim için Sana zarar verip Seni üzüyordum.. tüm maskelerimiz tahammülsüzlükten iniyordu o zaman tabii..ve kalan gerçekse Sevdiğim; bu vazifenin ne kadar zor, dayanılmaz ve ağır olduğuydu.. hem ne mecburiyetin vardı ki, hiç tanımadığın birini, eskiden tanıdığın birinin hatırına terbiye edip adam etmeye çalışmak.. kimdi ki o yaniii..işte Sevdiğim kararımı kayda geçirdim.. Sen ilan etmeden ben ilan edeyim ki, yolun açık olsun istedim..

sonra yatağımda bir şey yaşadım Sevdiğim.. böyle   DİKDÖRTGEN LEVHA bir kaya gördüm. .o kayanın arkasından dev bir yılan ,kayanın yanındaki merdivenlerden aşağı indi..orası hava kadar yükseklikteydi ve  etrafı boşluktu..o yılan aşıkmış ve sevgilisi onu kontrol ediyor, tehlikelerden koruyormuş.. sevgili merdivenin kenarlarına demirden bir trabzan yaptırmış ve dışarıya çıkılan yerde de kapı dahi yok.. ve o yılan merdivenlerden indiği gibi hızla yukarı çıkıyor ve kayanın ardından içeri kendi oyuğu yuvasına giriyor.. burada pek çok yılan yaşıyor Sevdiğim. .ve her yılanın o kayanın içinde kendi oyuğu vardı.. ve sonra bir anda şunu anladım.. o kaya ve yılanlar ve oyuklar benim zihnimdi.. öyle acaip acı çekiyordum ki zihnimi görmeye başlamıştım.. şuan zihnimde acaip şeyler oluyordu acıdan ve o kendisini kontrol edenin ellerinde tedavi ediliyordu ki, anladım.. sonra Sevdiğim, alnımın ortasında bembeyaz bir ışık genişlediğini hissettim.. deniz kenarında bir kumsalda sarışın çok güzel bir genç kız var.. sanki aşkım ona devroldu ..bilmiyorum.. sonra  beynimin bir noktasında aydınlık oldu ..burası bir sokak ve çok hareketli.. neşeli insanlar ,çocuklar oyun oynuyorlar. sesleri bile geliyor sanki...

 *
ve Sevdiğim şunu anladım.. hani  A’mâk-ı Hayâl deki Râci vardı ya . işte onun, Aynalı Babanın pişirdiği kahveleri içince ve üflediği neyle çıktığı hayal alemlerinde kafayı üşüttüğü-meczubiyeti-hayallerini  gerçek dünyaya tercih edişini hatırladım...?!.… işte ben şimdi o şeyi yaşıyordum ki çok tehlikeliydi..

burada şunu da eklemek isterim Sevdiğim.. yıllar evvel bir hayalinde; Arabi hocanın kabrine giren çocuğun, yeşil levheşinin onda fena olmasıyla karşılanışı.. ve yanı başındaki dev Herkül heykelinin ayakları önüne gri  bir beynin fırlatılıp atılmasını.. iki loba ayrılan o beyinden iki zehirli çok  zeki gri yılanın gülerek çıkışını.. ve Evvel Zamanın dinlediği bu şey üzerine: ”artık yol tehlikeye girdi..yanlız olmaz.. korunmak lazım” deyişini de  tabii.. çocuğun:” aklımı mı yitireceğim?” diye korkuyla sormasına da şu cevabı vermişti Evvel Zaman:” hiç öyle şey olur mu?..aklınızı yitirmeyeceksiniz, hiç yalnız da   kalmayacaksınız, çok dostlarınız olacak, siz çok mutlu olacaksınız”…


Zamanları çocuğa  asla meczub  olmayacağını söylemişlerdi.. ve Evvel Zamanımda yolun sonuna dek gideceğimi eklemişti.. ve Haybabam ,Senin her şeyi bana kendinin öğreteceğini söylemişti SevdiğimJ (maalesef, ne yazık ve çok üzgünüm ama öyleJ)..hata yapsam da düzelteceğini söylemişti.. ve biz O’nu hiç bilip anlayamadık çok kötü bir etraf olduk biliyorsun.. ama O’ndaki tecelli tahammül edilir, yanına yaklaşılır cinsten de değildi tabii..Haybabam gitmeden evvel, sık sık bize şöyle derdi ki, şimdi bende Sana söylemek istiyorum…yani dilediğini yapmakta serbestsin Sevdiğim.. bana karşı hiç bir mecburiyetin yok..

”BİZİ SEVMEK İÇİN KENDİNİZİ ZORLAMAYINIZ..BİZ SİZİ SEVİYORUZ”…



ve onca idea geçişinden sonra  birazdan bir şey oldu.. ağlamalarım geçti, sakinleştim ve duruldum. .teşekkür ederim.. hem bence aşk herkes için değil Sevdiğim.. ama ilim bildiğin gibi, herkes için kolaylaştırılmış tedrisat değil mi?.. biz artık aşk belâ-ı âlâsından kurtulduk inşallah.. Allah kimseye kaldıramayacağı yük vermesin ve aminn..

6 ekim cumartesi.. Suadiye de diyet doktorumdayım.. bugün ikimizde keyifliyiz.. o bahçedeki sohbet ettiği hanımların kimliklerini anlattı.. birazdan bahçedeyim ve o hanım yalnız ..selamlaşıyoruz.. ”konuşabilir miyiz?” diyorum..evvet.. “enerjilerle mi yoksa spritüelikle mi alakalısınız?” diyor..”spritüel olabilir ama ben tasavvuf severim” diyorum.. minik bir köpeği de var ..platin saçlı bu hanımın gözleri aynı derin cam bir mercek gibi.. teni ışıklı ve duru.. gözleri öyle güçlü ki, bende ne var diye sanki vakumlayarak- beni her şeyimle emerek bakıyor sürekli.. ona bu babaannesinden geçmişJ..bilgi alıyormuş ve vizyonlar görüyormuş.. bir defasında uzayda tüm gezegenlerin oluşup nasıl yok olduğunu seyretmiş.. mesela Çinliler, Japonlar, siyah ırklar, beyaz ve diğer ırklar eskiden farklı farklı gezegenlerde yaşıyormuşuz.. sonra orada kötülük hakim olunca, Yaratıcımız onları söndürmüş ve tüüm insan ırkı tohumlarını uzay gemileri ile dünyamıza getirip, yeni hayatı burada döllemiş –toy toylayıp soy soylamış atalarımız yanii..

ve tüm ruhlar baştan beri aynı şeyi tekrar tekrar yaşıyor –tekamülüz için irtifa kaydediyormuşuz…eskiden indigo çocukları varmış.. onların üstüne kristal çocukları gelmiş. .ama şu son demlerde ise gökkuşağı çocukları varmış ve onların bilgisi aşağı indirilmiş.. gökkuşağı veledlerinin sahip olduğu şey ise, ne dilerlerse anında Ol durmakmış. .bunun için kimsenin çalışmasına ihtiyaç yokmuş, ne okumasına, ne ibadete, ne zikre, ne tefekküre..21 eylülde dünyamıza inen yüksek enerjili ışık bilgisi ile artık tüm dünyalılar cennet yaşamına girmişiz ve ne dilersek o olacakmış.. cennet enerjisi aslında orgazm mış.. Yaratıcımız cenneti unutmayalım diye bize bunu hediye etmiş ki, orayı her daim diri tutalım.. çocuk, bu tanımlamanın bir değişik versiyonunu Arabi hocasından ona anlatıyor.. anlık değil, acısız ve sonsuz diye de ekliyor…

çocuk: peki ama bu Kün emrini-cenneti- eğer o çocuklar ve bizler şuan  gerçekleştiriyorsak, bu yetki bize verildiyse,  bu dünyanın haline ne peki?.. bu savaşlar ne?.. kendini, içinde hissettiği hayvana benzemek için dövmeyle, deri ameliyatları ile dönüştüren insanlar, pek çok estetik ameliyatla insanlıktan çıkan tek tip tuhaf varlıklar ne oluyor peki?.. ve bunlar hep kültürlü, varlıklı insanlar.. spiritualist:” evet bu gerekli.. dünya arınıyor.. kendiliğinden, kötüler kendilerini yok ediyorlar.. bu gerekli…varlıklar önce dinsizdi.. dinler sonradan ortaya çıktı.. biz cennetteydik ve çok mutlu ruhlardık.. ama ne halt ettikse Allah bizi bu yeryüzüne kovdu ..ama şimdi bizi affetti ve bu dünyayı cennet haline getirmemize izin verdi. .ilk baştaki mükemmel halimize dönmemiz için yine dinsiz olmamız lazım.. bütün dinler zaten ahir zamanda ortadan kalkacak.. tüm kayıtlardan kurtulacağız… çocuk: peki şimdi siz bu bilinçle artık dinsizliğe tekamül edebildiniz mi?. 


enerjist: hayır, tabii ki daha o kadar yükselemedim.. hala namaz kılıp, oruç tutup, dua ediyorum…bunlardan kurtulamadım ne yazık.. çünkü hala korkularım var.. tam teslim olamadım.. hatta peygamberimizi tam yüzü ile bir defa rüyamda bile gördüm.. ellerini öyle tutma ,başının üzerine şöyle koyarak, öyle dua et.. o zaman seni daha iyi duyuyorum” dedi..

onun hangi seviyeden konuştuğunu bir türlü anlayamıyordum Sevdiğim. çünkü bende mertebe ilmi yok biliyorsun.. ama aniden aklıma şu soru geldi ki benim için olayı çözmenin en basit yolu buydu..çocuk:”siz hiç sema ayini izlediniz mi?”..enerjist: “evet bir defa Konya’da izledim”.. çocuk: “peki ne hissedip ne yaşadınız, ne anladınız?”.. enerjist: “ne anlamam gerekiyordu ki, bir şeyler hissettim tabii”.. çocuk: ”orada  geldiğiniz yeri, hakikati hissetmeniz lazımdı” dedi..enerjist :”orada bilgide aldım tabii” dedi sonradan…”siz olaylara dini gözden bakıyorsunuz ama hakikatte din yoktur..hz Adem’in dini yoktu”.. çocuk:” olmaz mı, vardı”..(Sevdiğim konu ne kadar uzardı…vaktimiz her şeyi, esmalardan, baştan anlatmaya müsait değildi ve bunu talep edip etmeyeceği de belli değildi.. anlatmaktan vazgeçtim, şimdilik..)

birazdan doktorumda bahçeye geldi..”oo bakıyorum tanışmışsınız” dedi..enerjist:”o az evvel bahçeden girerken, bu ışıl ışıl kişide kim demiştim.. işte birbirimizi çektik” dedi.. bir dahakinde daha derin sohbet etmek için diğer enerjist ve onlarla aynı günde orada olmak üzere sözleştik Sevdiğim.. bu kişilerin seans ücreti çok yüksek biliyorsun ki bunu okuyanlar da çok şanslılar mesela..

* ben eskiden bu tür kitaplar okur ve olayı güncel takip ederdim.. ama Evvel Zamanımdan beri onları okuyup takip etmediğim için ne kadar ilerlemişler anlamak istedim Sevdiğim.. bence değişen hiçbir şey yok.. ve kaybetmediğimi aslında çok şey kazandığımı da sayende anladım..çook teşekkür ediyorum..

Suadiye, Bostancı sahil yolundan Maltepe’ye dek yürüdüm.. belediye muazzam hizmet yapmış  ama halkımız çok nankör biliyorsun..şükürsüzüz  bizler ne yazık ki… Sevdiğim ben,  nanede büyüyünce,  bu şehri terk etmeye karar verdim kesin biliyor musun.. tabii bu son olaylar, kararımda ne kadar doğruyum, onu da bana gösterdi.. eskiden Ayvalık’ı bir defa görüp çok beğenmiştim.. böyle sakin, denize nazır ve hafif esen bir yerde yaşamayı çok istiyorum.. hem benden kurtulmuş olursun.. gözden ırak olan gönülden her daim ıraktır da zaten değil mi?.. işte arada bir, bir yerlerde oturup deniz sefası yapa yapa Maltepe ye dek yürüdüm.. tüm adaları tam karşımda gördüğüm  noktadan güneş batıyordu şimdi, bir banktan onu izliyorum.. arada ağlıyorum.. kontrolü zor tabii.. “aşkım hala alınmamış” diye de kızıyorum bir yandanJ

eski Mısır'daki labirent
bir hanım yaklaştı neşeyle ve şöyle dedi:” bu ışıkla parlayan hanıma selam versem, acaba benim selamımı alırda, benimle konuşur mu diyorum?” ..çocuk:” aleyküm selam ..o sizin parlayışınızın size yansıması..buyrun oturun.. o oturuyor.. hiç durmadan soru soruyor.. Avrupalımısınız?. değilim.. ama onlara benziyorsunuz…memleket?. .aa. aynı yerdenmişiz, sadece bölgeler farklı.. o bir milletvekili eşi imiş..6 sene iki farklı partiden milletvekilliği yapmışlar. .ismimi soruyor ..söylüyorum.. duruyor ve gülerek diyor ki: “yıllar evvel Ankara’da Nakşibendi Halidi bir türbeyi ziyaret etmiştim.. orada bir hanım bana adımı sordu.. Solmaz dedim.. o da “artık senin adın Nurcihan olsun” dedi.. ben efendime gidince bunu söyledim.. efendimde” Solmaz da çok güzel bir isim.. sen bu adla kal” dedi diyorJ..gülüyoruz.. iki çocuğu varmış ki yaşları bu masalın veledi kadar…küçük olanı özürlüymüş..

çocuk:ben hayattaki en ağır imtihanın bir özürlü çocuk sahibi olmak olduğuna inanırım ve sizin gibilerin yükünün herkesinkinden de zor olduğuna da tabii.. Allah kolaylık versin.. ben o çocukların özel vazifeli olduğuna inanırım biliyor musunuz?.. paratoner gibiler yani.. mesela şu yanımızdaki çöp kovası veya bu oturduğumuz bank veya bir bankamatik gibiler.. öyle hareketsiz durdukları sanılıyor ama o halde  aslında çok şey yapıyorlar.. mesela bizim gibi hareketli olsalardı, o işlemleri Yaratıcımızda onların üzerinden belki böyle  yapamazdı. hep gözlemlerim ülkemizde, bilhassa özürlü evladı olan erkeklerin hemen çoğu karısını bin bir yoksullukla terk edip gider.. hiç yardım etmeyi bırak, birde zulmeder.. zevki safa rezilliğine dalar.. oysa o fakir kadınlar, canla başla o evlatlarını terk etmezler değil mi?”..
Solmaz:” evvet.. ne doğru diyorsunuz.. bizim  Ankara’da böyle çocuklar için bir derneğimiz vardı ve içimizde sadece bir banka müdürü baba erkek olarak vardı ki, onunda eşi kumar bağımlısıymış ve çocukla hiç ilgilenmezmiş, o yüzdendi.. ben şanslıydım.. eşim daima bana yardımcı oldu.. o imanlı ve dürüst bir adam”..

Sevdiğim bu hanım öğretmen emeklisiymiş aynı zamanda.. bana tahsilimi sordu. .tahsilsizim, lise terk dedim.. güldü.. ama siz çok kültürlüsünüz dedi.. değilimm dedimJ..biz bayağı sohbet ettik Sevdiğim .Onun bana teselli için gönderilmiş olduğuna nedense inandım…SOLMAZ tam güneş batarken geldi üstelik.. Allah gönlü kırıklarla berabermiş ya hani..işte öyle..

ses
birazdan taksiye bindim.. müzikevindeyim..aaa hayret..ilk defa mekan sahibini geldiğimde burada bulamıyorum.. saz arkadaşlarıyla beraber Kütahya’ya  bir düğüne gitmişler.. BU KADAR OLMAZ YANİİ.. BENİM BU GECEYE NE KADAR İHTİYACIM VARDI BİLİYORSUN DEĞİL Mİ? Hangimiz kıskancız peki şimdi?.. 

klasik türk musıkisi dersine davet ediliyorum..dersteyiz..Kudümzen hanım bugün hocaymış meğer.. Allah ona tüm güzellikleri yağdırmış bence ve maşallah.. ben bu ilmi hiç anlamıyorum.. onlar önce  notaları okuyorlar, sonra ritim yapıp,  olana dek sürekli eseri meşk ediyorlar... ben gözlerimi kapattım.. semâm yine başladı.. ve ağlıyorum.. ne tuhafım yahuu..  sadece nota  ile ,hiçbir şeyden de anlamadan böyle ağlanır mı ki?.. hatıra olarak o şarkının nota kağıdını istedim Sevdiğim..sözlerine bakmak ister misin peki?

"BEN İŞTE BÖYLE BİR AŞKIN ESİRİYİM GÜZELİM.."

birazdan işlerini bitiren arkadaşımda geldi ..evimize dönüyoruz.. yine yolları karıştırdık ve Üsküdar Salacak sahilindeyiz.. burada  geceleri öyle muhteşem ışıklandırılmış bir manzara var ki, eminim başka bir yerde bu saltanat yoktur.. boğaz muhteşem.. İSTANBUL DÜNYANIN EN GÜZEL KENTİ,GÖZBEBEĞİ…Sevdiğim sanki bu şehri terk etmeye kesin karar vermiş bana, doğup büyüdüğüm şehir nisbet yapıyor gibi hissettim, biliyor musun?.. birden arkadaşımın  yeni evlenmiş  erkek kardeşi arıyor ve bizi evlerine davet ediyor ki,(hiç yapmaz öyle bir şey) hayret ediyoruz…ve Eyüp Otakçılar’ dayız J..hemen o hayalimi hatırlıyorum tabii.. üst kattayız.. kahveler.. çocuk onlara hayalini anlatıyor ki, meğer onlar o hayali bire bir Bektaşi dedesine dek yaşamışlarmış Sevdiğim.. rüyamın son kısmını içimden gelmediği için anlatmadım.. orada çok şey olmuş ve halende oluyor tabii…ama muhakkak tasarrufat olaya el koymuş gibide ben naçizane anladım yani.. gelin hanım özel biri.. gül alırlar gül satarların resmini yapanın torunu ve o resimdeki o yüz ve o gözler tam karşımda.. sanki onun yüzünde yüzlerce senenin tarihi ve yüzlerce kişinin kimliği var gibi.. o resmi yapan; aslında suretsiz bir surete, acaba vaktiyle kendi yüzünü mü giydirdi ki, diye hayretle de düşünmekteyim Sevdiğim.. bir yolcumuzda halihazırda beklenmeye başlanmış tabi…bu tuhaf bir durum.. eve döndüğümde bir şey anladım Sevdiğim. .bizim hikmet veledlerimiz vardı ya hanii…bu bizim masal veledinin takipçisi olduklarından..işte öyle bir şey.. bakalım ne olacak..

Sevdiğimm. özel bir şey rica edebilir miyim lütfen.. ben çok acaip şeyler hissettim.. o yüzlerce senelik yüze lütfen dua eder misin? ..ne olur?..
evimde istediğin değişikliği yapabilirsin
beni istediğin gibi yazabilir ve çizebilirsin SevdiğimJ

Sevdiğim.. her şeyim.. aşkımız bitse de ben Senden razı ve bahtiyarım.. hayatında hiç aşkı yaşamamış bana öyle şeyler öğreterek yaşattın ki.. benim tüüm şımarıklıklarımı: ”bana şımarmayacaksın da kime şımaracaksın” diye Sen çektin.. ben dayanılır bir şey olmadığımı zaten biliyorum ve Sana zarar vermekten hep korkmuştum biliyorsun.. “Sen bana zarar veremezsin” demiştin üstelik, “korkma, bir şey olmayacak” da dedin.. ama her şey gibi yaratılmış bir aşk da biter  biliyorsun.. bu yol her şeyden soyunma yolu.. soyuna soyuna çırılçıplak kalma yolu.. taaa ki çıkaracak hiçbir sıfat, yafta, öğrenilmiş bir esma kalmasın..


işte şimdi DERSİMİZ AŞK-I TERK ..perdeee….perdesizlik OLSUN JJJ

08.10.2012