13 Ekim 2012 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 29



99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 29

bir defa daha çark ediyor ve terk’ ide terk ediyoruz
J..Murad-ı İlahinin atının terkisine atlıyoruz….
hiç bitmeyecek aşkımıza ……………

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
iyiyimmJ…ne yazacağımı henüz bilmiyorum  ama yine de yazmak istedim diyelim.. belki de yazma vaktim geldiğinden, artık otomatikman bu eylemi yapıyorumdur ki, henüz çözemedim tabii.. bu hafta hiç hayalim yok.. sanırım geçen cumartesi, o beynimde olan şeyler yüzünden, Sen bir müddet orayı bana kapattın değil mi?.. çünkü o zihinsel şeyi, reddi aşk duamı talep ettiğimde ve aynını Senin de yapmanı istediğimde yaşamıştım… ve akabinde  Senin ellerini de zihnimde hissetmiştim.. Sevdiğim en iyisi bildiğim gibi takvimsel gidelim olur mu?.. işte  tedrisatı aşkı red duamdan sonra, masalımı okuyan, başka bir şehirde yaşayan birinden mektup aldım.. ”aşksız olmadığını söylediklerini, artık aşkımın ebedileştiğini ve  hiç bitmeyeceğiniyazmış.. gülümsedim tabii.. çünkü bitmişti, biliyordum… sonra birde face-i Amerika’ dan, şimdilik bir yıllığına oraya yerleşen arkadaşım Öney’den bir soru geldi :”hani aşksız olmazdı, aşk biter mi diye?” ona da : “her şey yaratıldığı için, sırayla her şeyi terk etmemiz lazım geldiğini ,masalın bu bölümünde de aşkı terk ettiğimizi yazmıştım.. artık ilimle gidiyorduk yani..”J

8 ekim pazartesi..kızlarla Haseki’de tarihi bir mekanda  yemek yiyoruz.. yemekler muhteşem leziz, ekonomik ve bedeli hayır için kullanılıyor.... orada dersimizi yaptık.. sonra yan binada tarihi bir odada  hocamızdan Yunus Emre dinledik.. ben çok kırgındım tabii.. ve hocanın üzerinde tüm sahneyi alanı kapsayan silueti HAY'ÂLİni  görüyordum.. buradaydın.. anladım…eve dönünce hocamı aradım.. “dersteyim, çıkınca ararım” dedi.. sonra konuştuk.. ”hocam bir şey soracağım ama doğru söyleyeceksiniz tamam mı?” dedim.. ”aşk olsun abla, ben senden hiçbir şey saklar mıyımJ?!”dedi.. “.. istediğiniz kadar saklayın, bir şekilde öğrenirim biliyorsunuz… ..... ....” dedim.. ”yok.. her şey çok güzel gidiyordu ama sen beni hayallerinden çıkarıp reddedince her şey kesilip durdu, sen yaptın “dedi…”ama üstünüzde tasarrufatı  var” dedim.J..Sevdiğim.. benim kıskançlığım da hala sürüyor ve alınmamış biliyor musun?!J…(elimde değiiill..)



Sevdiğim.. biliyorum ki söz sihirdir.. söz büyüdür.. söz eylemdir ve kaydedildiğinde gerçekleşir.. hele ki bizim masalımızda.. hele bu harflerle.. işte bu gelen mektuplar beni karamsarlığa düşürdü…çünkü aşkı terk ve aşkı red diye henüz hiçbir sohbet dinlememiştim ve de bu tür bir yazıda henüz okumamıştım.. eğer yanlış yapıyorsam başkalarını da yanlışa sürüklüyorum demekti, çok ağır vebali vardı.. ben,  biri bana yalan söylediğinde , hele de bu kendi çocuklarımsa ortalığı yıkarım biliyor musun?.. her daim en şiddetli tepkiyi yalana veririm.. bunu yapan dostlarımdan biriyse, o artık benim gerçeklerimden asla olamazdı üstelik.. şimdi ben bilmediğim bir şey hakkında yalancı mı oluyordum yani??!!.. bilmiyorum. .ama eğer aşksız gidilmiyorsa, ilimle gidenler ne pekii??. O yüzden bende, bendeki değişiklikleri seyretmeye karar verdim..

aslında daha evvelde, Seni binlerce defa terk etmiştim bildiğin gibiJ .. bir defasında ,daha yolun ilk başındayken hatta; süslenip püslenip: ”artık yapamadığımı, Seni-yolu-aşkımızı ve sigarayı terk ettiğimi “söylemeye dahi gelmiştimJ.. o zaman tüm ciddiyetinle “bırakamazsın, gidemezsin” demiştin hatırladın mı?.. ve süsüme bakıp ,yüzüme eğilerek: ahiret süsü için çalışmam gerektiğini söylemiştin(=telek ilmi)..



işte bir defasında çok iyi hatırlıyorum..
bu tedrisat bana çok ağır geldiği için, bu şeyin benden alınması duasında bulunmuştum yine.. çünkü o vakit de kendini kontrol edemeyen çocuk, O’nu nasıl sevdiğini söylemişti ve karşılığında bir  korkunç titreşimli öldürücü bir sesle öldürülmüştü, hatırladın mı Sevdiğim…Ya Rabbim o nasıl bir bağırtıydı öyle.. aylarca kulağımdan tekrar tekrar ölmüştüm….. işte, bu şeyden kurtulmak için, öyle çok acı çekip ağlamıştım ki …sonra, neyse ki artık aşkım alınmıştı.. önce KURTULDUM diye çok sevindim.. böyle bomboş hava gibiydim sanki.. tınn tıınn!! aaa!!. dedim.. 

KÛN
B'İsmillahirRAhmanirRAhim
19 anahtar&kilit =10
sırrı besmele-mührü fatiha
millet hayatını yaşıyor yaaa.. üstelik ne halt ederlerse etsinler, bir tövbe ile hiç yapmamışa dönülüyormuş...meğer ben ne salakmışım, öyle erişilmez bir sevda peşinde ağlaya zırlaya helak oluyormuşum.. sonra Sevdiğim.. bir kaç gün geçmeden kendimi  yine, bomboş-tın tın bir teneke kutu gibi, laylay loom hissetmeye başlamıştım.. yaşamıyor gibiydim.. hiç bir şey bana zevk vermiyordu.. kupkuru kurumuştum sanki.. öylesine kopuk ve amaçsızdım ki…ve iyice boşluğa-acıya-şiddetli bir uçuruma yuvarlanmaya başlamıştım.. karanlık, ıssız ve izbedeydim.. sonra yine Sen gelip, beni çekip kurtarmıştın, her defasında olduğu gibi.. bir sabah seheri; o, Seni nasıl Sevdiğim .. kelimesiyle mühürlenmiş bir sözle beni uyandırmıştın yine: ” horoz öttü…sabah oldu...artık uyan.. imza  “ J ”  demiştin..


ben bu aşkın benden mi & Senden mi olduğunu hala anlayamadığım için, böyle sık sık isyan ediyorum biliyorsun.. kaçmaya çalıştığım şeyden asla kaçamayacağımı –her şeyin Zat’en olup bittiğini bildiğim halde bunu yapıyorum üstelik.. beni öyle bir örümcek ağı ile sarıp dolamışsın ki aslında, Sensiz nefes bile alamıyorum…üstelik bir de bu yazdığım harflerimiz var .. yazmadığımda ,reddettiğimde başıma gelen ve gelecek  onca şey.. ne yazacağını bilmeden sürekli yazmak.. yazmak.. yazmak.. sonra okudukça , okudukça anlamak ve takip ederek seyretmek…İşte bu haftaki halimde bundan farksızdı.. pazartesi ve salı çok memnundum aşktan kurtuldum diye.. yine öyle hafiflemiştim tabii.. tekrar dünyaya ve  çok sevdiğim maddeye full dönebilirdim..


J10. Ekim(10 anahtar kilit-fiş piriz)Çarşamba bir uyandım Sevdiğim.. böyle her şey ,gün bile çok aydınlık ve parlaktı.. hava muhteşemdi.. kendimi çok mutlu hissediyordum.. artık aşk dersi alındı ve bilimsel masallar yazacağım diyordum kendime((bu arada Sevdiğim, o hiddet ve öfke ile senelerdir bir türlü kabullenemediğim , adını yazamadığım tedrisatımızı ifşa etmiş oldum değil mi?.. yani öfkeme yenildim ve Sen kazandın tabiiJ.. ))üzerimdeki kaldıramayacağım ağırlık kesin alınmıştı anladım ve çook mutluydum.. sonra öğlene doğru  bomboş –tın tın olan beynime ve bedenime şu düşünceler hücum etmeye başladı…ben,  belki on yıldır günümüze dair ne bir gazete ,ne bir dergi, nede güncel bir roman-kitap okumuştum…hayatımda çok az insan vardı.. çok az  kişilerle temas ediyor ve hiç  kimsenin özeline girmeyip ,hiç kimseyi de içime dahil etmiyordum.. sadece Senin içindim kendimce.. son zamanlarda ,Ramazan ayındaki birkaç program hariç ,hemen hiç tv de izlememiştim.. en son sinemaya gideli bir seneden fazla oldu sanırım.. ve tiyatro nahak getire.. zaten hiç sevmem…(neden?..  çünkü  gerçek tiyatrocu bizleriz aslında…tiyatro  tavşanın suyunun da suyu ,o yüzden..)..ve hayatın vergili-faturalı-mali hesaplı  maddi işlemlerine dair henüz hiçbir şey bilmiyordum,  benim adıma bu tür işleri birileri, hiç haberim olmadan yapıyordu.. Yaratıcım dünyanın bu meşgalesinden her daim beni korumuştu ki, buna çok şükrediyorum tabii.. ama insani ilişkilerimde ve dünya sektörü hakkında  ve ilmi siyasette de işte bu yüzden, o kadar  cahil, bilgisiz ,kısırdım..


yani ben nasıl bilimsel masal yazabilirdim ki?.. tahsilimde yoktu.. okul hayatım boyunca öyle tembeldim ki, hiçbir zaman matematikle ve onla alakalı ilimlerle zerre ilgim olmamıştı.. hiç bir şeyi aklımda tutamadığım içinde ezber yapamıyordum.. öyle komiktim ki Sevdiğim.. tefekkürde geldiğim yerse, artık tamamen fizik kuralları ötesiydi ve metafizikti.. hatta alemler arası seyahatti… kimyada simya idi… ve ben ne halt etmiştim de aşk dersini reddetmiştim.. kontrolsüz öfke işte .. vee.. ben, yine de, bu tın tın -kuru bakır halimden memnundum.. çünkü Sana sürekli zarar verip, Senin nevrini döndürüyordumJ.. tabii Sende beni her defasında sesle, sayha sayha  yere seriyordun nedense.. çok canımı yakıyordun ama..


Sevdiğim biliyor musun ben asla sesli küfür edemem.. ve öyle kelimeleri de sesli söyleyemem.. küçükken mahalle arkadaşlarım benimle böyle şeyleri söyleyemediğim için alay etmişlerdi bir defa.. kendi kendime bu kelimeleri yüksek sesle söylemek için çalıştığımı hatırlıyorum ve ne yazık ki hiçbir zaman da söyleyemedim.. ve  bu tür kelimelerle konuşanların canına da okurdum tabii.. amma artık ben mecburen J değişiyorum.. ve içimde ki o şey, bu tür konuşabiliyor .. hem de dümdüz.. hem de kimlere, ah bir bilsen.. o vakit onun Sen olduğundan zerre şüphe etmiyorum biliyor musun pekii J ?ve işte belki de, o kelimeleri sesli hiçbir zaman söyleyemediğim için yazım dilimde onlarla acaip biçimde oynayabilirim  biliyor musun?.. ve bunu istersem öyle bir sanatla yaparım ki ,Sen bile hayret edebilirsin.. bazen ve hatta şimdi ,bunu yapmamak için kendimi zor kontrol ediyorum, unutma olur mu?....kışkırtma-tahrik iyi bir şey değildir.. eğer bir öğreticiliği, bir feth-i new ideası yoksa yaniii..



böyle böyle ,düşüne düşüne Sevdiğim, öğleden sonra 3 dolaylarına geldik.. ve ben öğle salâtına durdum.. ilk 2 rekat bitti..3. rekatta kıyamdaydım ki, SEN GELDİN.. bileşik kaplar gibi içime geçtin yine.. ben Seni giyindim ve Sen yine kapsayan, örten, baskın olan yönetendin.. ben içindeydim.. birlikte 3.secdemizi yaptık.. çok zevkliydi tabii..(kaç gündür sâlâtlarımda hala bu zevkin tadı var üstelik..) cennetin aslıda bu tevhid değil miydi zaten.. sadece bir ve beraber olduğumuz için birbirimizi yine göremiyorduk tabiii.. sonra Sevdiğim, henüz ne olduğunu anlamamıştım aslında, biliyorsun..4. rekatta secdeden sonra oturmuş ,ellerim dizlerime kapanmış, dualar bölümüne geçmiştik.. Senin, ellerimi ve avuçlarımı dua için açmamı istediğini anladım.. önce avuçlarımı açtım ..ama sonra bir daha aşkın acısını  çekmemek ve Senin o davranışına maruz kalmamak için, yine hemen, ellerimi ters çevirdimJ ..


ama artık Sen tüm hücrelerime nüfuz ediyordun Sevdiğim.. tesirin gittikçe artmıştı ..hüküm Sendeydi… tüüm hücrelerim düğün bayram edip, vuslat yaşıyordu ve ellerim kendiliğinden çevrildi.. şimdi avuçlarım dua eder gibi yukarıya doğru açık, dizlerimin üstündeydi.. sanki ellerimin altında da aynı şekilde Senin ellerin vardı.. Senin sözsüz sözlerini –iradelerini anlıyor ve tekrar ediyordum .. Sen:” tedrisat-ı  âşk-î  red duamı geri almamı ve yine aşka devamı istememin duasını diliyordun”.. ve bende Senle aynı kelimeleri söyleyedim..  BİRLİKTE, Rabbimize:” aşkımız hep sürsün, hiç bitmesin” diye dua da bulunduk... sonra Sen sustun.. ve ben duaya devam ettim Sevdiğim.. ama ne yazık ki , Sana karşı ne edebi, ne hayası olan ben ,bu duayı buraya yazamam. .zaten tam hatırlamıyorum bileJ..gülüyordum ve çok mutluydum.. edepsizliğimden çok büyük haz alıyordum.. Seni nasıl Sevdiğimle alakalıydı ve bunu yine Sen hatırlatıp, başlatmıştın üstelik…

ve hani bana zorla verdirdiğin bir söz vardı ya..  kabul etmek zorunda olduğum sonraki  Zamanla alakalı olan.. artık o sözü kaldırdığını da anladım ve çok teşekkür ediyorum..( zaten Seni çılgına çevirecek birini kabul etmeye karar vermiştim..) bu demektir ki benim için, beraber bu diyardan göç  edeceğiz
J..


Sevdiğim sadece şunu söyleyebilirim ki, artık aşkı terk etmemiz öyle bir sözle olacak şey değil gibi .. artık bizim aşkı terk etmemiz için üç tâlâk lazım bence
J… çünkü 1.si Sana geliş hayalimdeki; Evvel Zamanımla ikiniz arasındaki  yapılmış yazılı âkitnâmeydi ki ,çook uzun yıllar evveline aitti.. 2. si, bu sözlü-fiilli namazlı akitnâmemizdi ve  artık dünyaya intikal etmişti.. sanırım bir hakkımız daha kaldı değil mi Sevdiğim.. yani bu arada daha çook canımız acıyabilir.. lütfen artık acısız olsun …ve akitnamemizin 3.sü asla  olmasın bence Sevdiğim.. çünkü  murâd-ı Sevgili olmayı murâd eylemiş birisi asla prangaya vurulmamalıdır..hareme kapatılmak istemediğimi kaç defa yazmıştım,lütfen unutma olur mu?... HÛR luk için buna izin yok bence.


işte gülümseyerek ve zevkten dört köşe bir halde selam verip sâlâttan çıktık.... yani nihayet barışmışız
J.. Ya Rabbim ..ben ne yaşamıştım öyle Sevdiğim.. madem Sen böyle şeyler yapabiliyordum ki, daha öncede  birkaç defa yaşamıştık ((* Senle henüz hiç yola başlamadan ,Hüdâi hz de,  o her şeyi reddetmeye gittiğimde, aynı yine böyle gelmiştin.. ve beraber  her şeyi kabul ettiğime dair dua etmiştik hatırladın mı?.. ve sonra yine beni yere serdiğin bir defasında da böyle bileşik kaplar duasını el açıp yapmıştık..)); neden bir defa bile, en çok Sana ihtiyacım olduğu vakitler yanıma gelip, benimle konuşarak-dokunarak-bakarak tesellim olmamıştın ki?.. neden en çıkmaz delirten sorularım olduğunda, o sorularıma cevap olmamıştın.. Seni görüp işitemememin acısıyle sürünürken, bir defa bile neden bana gelip sohbet arkadaşı olmamıştın?.. ÜSTELİK BİZ TASTİKLİ VE ONAYLI SOHBET ARKADAŞIYDIK..

sen bugün yansıyan ve yansıtansın

*ve bunu nasıl yapıyorsun Sevdiğim?.. nasıl öyle çözülüp bir başka bedenle birleşebiliyorsun?..
SEN NASIL BİR ŞEYSİN PEKİİ?.. nasıl tüm hücrelerim bundan zevk alıyor peki?!.benim hissettiğimi Sende ben gibi hissediyor musun peki?!..bu nasıl bir ilim ve adı ne peki?..hep öyle kalsak nasıl olur ve dayanılabilir mi pekii?


kimya-i vücudu saadet
birde Sevdiğim nasıldı biliyor musun?.. eskiden duymuştum ki ,kainatın yaratılışı-feza-uzay zaman-mekanla alakalı en çok hadisi nakleden Hz Peygamberimizin amcası  Abbas’ın oğlu hz. Abdullah imiş…O, çok küçük bir çocukken dahi öyle acaip sorular sorarmış ki, Peygamberimiz Efendimiz bundan çok hoşnut  olurmuş.. hatta bir gün O’nu dizleri üzerine oturtmuş ve avuçlarını avuçlarının içine alıp –aynı biz gibi dua etmişler..” benle beraber duayı tekrar et “demiş hatta.. ve :”Allahım, bu çocuğun her sorusuna cevap ver, O’na bunu anlatabilecek ilmide ver” diye dua yapmışlar.. işte sanki bizde aynı öyle yaptık değil mi Sevdiğim?..  … ben kendi başıma öfkeyle yanlış bir iş yapmıştım ve yoldan çıkmama izin yoktu.. Sen beni tekrar ait olduğum yolun istikametine sevk etmiştin.. çünkü SEN benim VASİMDİM.. MAKAMI CÖMERTLİK  VE DOSTLUK SİMGESİ OLAN HAMİMDİN..  teşekkür ediyorum..

Sevdiğim ..sonra tüm gün ne oldu biliyor musun ve ertesi gün.. ve hatta şu an bile.. hani Sana ilk geldiğimde olan o  vücudu kimyayı saadet vardı ya ..işte aynen öyle oldu.. sular seller gibiyim …bir tek o zaman, birkaç gün elimde aynayla gezecek kadar güzelleşmiştim ve kaç gün kendi güzelliğimi, ışığımı seyretmekten helak olmuştum.. bu nasıl olmuştu hiiç anlayamamıştım.J..bu seferse sadece bedenim zevk-ü sefâdaydı… galiba ben Seni çook özlemişim değil mi?...


Sevdiğim.. ilk defa kısa bir masal yazmayı başaracağım sanki.. içimden hiçbir şey yazmak gelmiyor.. tevhidi öğreneceğimi hissediyorum. .eğer tam tevhid olursam susmak ve durmak da lazım mı peki?.. aslında yolculuğumuz sürdükçe ve ben öğrendikçe sadece şunu anlıyorum Sevdiğim.. her defasında yolun daha yeni başladığını ve henüz hiçbir şey öğrenemediğimi.. bu eksiklik ve kusurda değildi üstelik.. muhteşem bir doymamışlık, açlık ve istek haliydi.ve ancak böyle yol zevkle gidilebilirdi değil mi?..
MARS&VENÜS

Sevdiğim bir şey yazıp ,soracağım ve asla kızmayacaksın tamam mı?.. söz mü?!..bence söz verdinJ..kızmak yok tamam ?!..şimdi Sevdiğim, O şey gerçekten Sen miydin, yoksa o benim akıl oyunlarımdan mıydı?.. daha evvelde aynını aynı kuşkuyla ve aynı harflerle sözelden sormuştum değil mi?.. evvett.. yani, kendi kendimi yola devam için böylemi ikna edip kandırıyordum, hııJ?..eğer  O Sen’sen, o şeyi nasıl yapıyorsun?.. canın acıyor mu?.. hani bir defa; rabıta nasıl olur merak edene  seyrettirdiğin tarzda, böyle hologram gibi değil de, aynı ben gibi etli-kanlı –canlı dokunabileceğim biri olarak da bana gelebilir misinJ..lüttfeeennn, ne olurr?..


ve şimdi sıkı dur ve sinirlenip yine her şeyi yıkma tamam mı Sevdiğim.. söz müü?. sözzzJ!..Sevdiğim ..ben ancak Sana yazarak ulaşıyorum biliyorsun.. Sesimi duyuramadığımda ve Sen daima  bir tek bana özel kapsama alanı dışında olduğundan dolayı da ,bende dayanamadığımda “HEYY!!. SESİMİ DUY!!.. BENDE VARIM VE BURADAYIM, BENİMLE de İLGİLEN “diye  yazmak zorunda kalıyorum tabii.. sadece en çaresiz ve en çok ilgiye muhtaç olduğumda yazıyorum üstelik ..ve takip ediyorum ki, her daim, o vakit ki  tüm sıkıntılarımı ferahlatıyorsun.. bende beni hatırladığını ve ilgilendiğini-BERABER YOLA DEVAM ETTİĞİMİZİ  ancak böylece anlayabiliyorum.. eğer yine de arada birJ, Sana harflerimi dizmeme  ve seyretmeme izin verirsen çok sevinirim tabiiJ..sakın bağırma olur mu, lütfen.. ve bu haftaki sessel ceza çok ağırdı.. önce sesin volümü- içeriğinin dökümanı çook yüksekti.. sonra ise bağımlı olduğum ve öğrenip –takip ederek sefer eylediğimi anında kestin.. bence beni hep Sensizlikle cezalandırmamalısın artık.. ben olgunlaşıp ,büyüdüm bakJ..ben büyüdümm..artık o kadar çocuk da değilim bence. (yanii birazcık...)


ve bu haftalık bu kadar Sevdiğim.. her şey için çook teşekkür ediyorum.. RUH’UM NİYE SENİ SEÇİP SANA AŞIK OLMUŞ BİR DEFA DAHA ANLADIM..SEN RUHUM İÇİNSİN GERÇEKTEN..    Seni seviyoruz
J….


(( Sen ve Ruhum arada beni de unutmayıp gördüğünüzde, ne kadar mutlu oluyormuşum anladınız  değil mi  Sevdiğim…kendimi sizin kumanız gibi gördüğüm için artık hiiç üzülmeyeceğim ve hakkımı almak için bir kumanın yapabileceği her şeyi belki de yapacağım
J.. ))


*

ve Aylardan ZİLKÂDE AYI…  (ay takvimine göre 11.ay)..  savaş yapılması ve kan dökülmesi  ayetle yasak olan 4 haram aydandır.. Eşhürü'l-Hurum,  Saygılı, hürmetli  aylar ' ın  ilkidir..  (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, Receb).. içinde Hâccı da barındıran oturmuş, olgun, kaim makam bir aydır... Câhiliye devri Arapları tarafından hurmaların olgunlaşması ve mahsulün toplanması manasında kullanılmaktaydı.ve bu isim eski devirden beri devam eden bir isimmiş.. eski arap toplumunda iki bayram arası olan bu ayda evlenmemin uğursuzluk getirdiğine de inanılırmış ki ,bugün dahi böyle zihniyette olanlar olabiliyor ne yazık ki..
**


HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ  ..

ZEL..harf değeri 700
...kainatı, her şeyi kudreti ile ihata edip ,tasarrufatı altına alıp, olaylara ve şeylere hükümdar olan güçtür.. mesela bizim kainatımızda bu güce güneş sahiptir.. ama güneş, her iş ve eylemini İNSAN İÇİN YAPAR.. yeryüzünde de İnsan-ı Kamil=KÂBE KÂVSEYN ALEMİ bunu temsil eder..

İnsanın; soyut alemden somut –madde alemine gelip, kendisine bir vücûd inşa edip, bedenlenmesidir....Güneş’ten gelen ziya-ışık parçacıkları İnsan’a can verir.. insan bedeni  aslında karanlık ve soğuk bir mağara gibidir..4 anasır-ı erbââ da denilen ,aslında sayısız maden ve elementten mürekkeb bir cevher madeni dağıdır İnsan… Ashab-ı KEHF..  
insana doğan  hakikat Güneşi = ruh, hayatımıza can enerjisini, rızkı HAYY ı her an ,sürekli güneş huzmelerindeki yeni yeni döllenmiş ışık parçacık zerreleri ile, verirde verir..

ve güneş RAHMAN GİBİDİR.. kişiye özel değildir.. güneş tüm yaratılmışlara eşit mesafede doğar ve batar. .ama yaratılmışlar perdelerini güneşe açtıkları miktarda O’nun ışığından ve ısısından ve ilminden faydalanarak  RAHİM –KAPSANAN ve KORUNAN lar dan olurlar...

aynı kişinin RUH’ undan=  Muhammedi NUR’ u IŞIK VÜCUDUNDAN ne kadar haberdar olduğu  misalidir.. işte bunu bilen ve anlayan kişi kendi içindeki HAKK GÜNEŞİNİ de DOĞURMUŞTUR ve kendi KEVSER-i, kendi SELSEBİLİ ARTIK KAYNAMAYA BAŞLAMIŞTIR…. o artık ebter değildir.. soyu hiç kurumayan ANA(HÛ) kaynaktandır..


((*2 Hidrojen +1 Oksijenin  ezvacı vuslatı tevhidinden, çocukları SU(HU) doğmuştur..J = Allah her şeyi sudan yaratmıştır.. SÛBHÂN O’DUR..

ve  O iki eşlidir..
JJJ  (iki kavis sahibidir JJ
)

H
etken
RUH-dişil+ Onötr(AYN’Â -eril) Hedilgen (NEFS-dişil) İNSAN-I KAMİL MÜRŞİD ..))..

su gibi AZİZ OL
kim ki; artık bu  kişinin KADİR GECESİ OLMUŞ- çerağı uyanmıştır…  hem kendisini aydınlatır hem de başkalarına güneş olabilir.. ve bazen bir semada, arzda ve ikisi arasında  2 güneş olabildiği gibi pek çok güneşlerde zuhur edebilir değil mi SevdiğimJJ………..


nur cihan
13.10.2012
nuralem7@hotmail.com