99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 32
Ya zülcelâli vel ikram
Bi fesahatil vel Kur’an
Ya hazihül esmâi vel Kur’an
Ve yüsteskal gamamü bi vechihil Kur’an
*
Selam Selam ve Merhaba
Sen bana yazarsın da ,ben sana yazmaz mıyım Azizim Kur’an.
Sen beni okursun da, ben seni okumaz mıyım Azizim Kur’an.
Sen beni seversin de, ben seni sevmeyi öğrenmez miyim Azizim Kur’an.(geçmiş zaman hayali masallarından bir alıntı)
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. bugün günlerden Cuma ve ben birazdan yine karşıya geçeceğim.. istedim ki masalıma başlayayım ve bu haftanın has özeti ne imiş bir bakayım.. rüya tabii ki yok..Ya Rabbim, ben rüyasız nasıl masal yazabiliyorum hep hayret ediyorum yaniJ..uykumdaki rüyam yoksa da, bu alemdeki rüyalarımızdan demleniriz biz de değil mi SevdiğimJ..ne farkı var ki zaten.. biri tahayyül (Hayalde canlandırma, imgeleme )…biri taayyün (Belli olma, ortaya çıkma, belirme…)yani biri ışığın arkası-âmâsıyken: irade olunmak istenip dilenerek, düşünce nin ÂKS-I SÂDÂ sı ses olunmak -OL EMRİni vermekti.. diğeri de, o dileği iradenin; kendine kendinden itaat-SECDE edip, elindeki veri-esma kombinleri ile de birleşip tevhid ederek, o iş ve eylem için var oluşu-maddeye inişi gerçekleştirmektir.. demek ki Sevdiğim, burada ne mana ortaya çıktı, bak.. maddeleşmek aslında aşağıya inmek de demekmiş değil mi?.. YANİ YUKARISININ AŞAĞIYA MİRACI BİZLERDİK JJJ.. (kendimi çok tebrik ediyorum J ve Seni Seviyorum..)
o zaman
maddeleşerek, şeylere birer esma-isim verdiğimizde ;bizde, o eşya ile bir
ünsiyet kurmuş oluyoruz.. belki de secde=itaat ve kabul ediş, gerçek biat ve
rabıtadır ki, bilmiyorum…
eşyalarımız ile bizler arasında; bizler hiç fark etmesek te, gerçekte çook özel bağlantılarımız ve ilişkilerimiz vardır.. mesela herkesin uyuduğu yatak o kişiye özeldir.. orası mahremdir ve önününüze geleni yatağınıza almazsınız.. uyumak aslında bir bakıma ölmektir.. uyuyan her insan ölümü deneyimler.. tam teslimiyettedir.. ((güvendiğin biriyle uyumak=ölmek, güvendiğin biriyle aynı yatakta uyanmak=dirilmek istersin..”*çocuk kimin yatağında doğduysa ona aittir/hadis” ))hani bir ata sözü vardır: “uyuyana yılan bile dokunmaz denir”.. bir insan, tüm güveni ile en huzurlu ve kendini gevşeterek nerede uyur.. tabii ki kendi evinde, kendi yatağında, kendine ait ve alışık olduğu, kendileriyle ünsiyet kurduğu eşyası içinde değil mi?.. uyuduğumuzda ruhumuz kendi sahasına gider ve biz bitkisel yaşamla& hayvansal yaşam arasında yatağımızda kalırız.. ruh süvarimiz bedenimizi sürmediğinden, hareket sadece bitkiseldir (bitkilerin hareketi ise kök uzatmak ve kökünü geri çekmekle ,sürgüne kalkıp yaprağa durup, çiçeğinden meyve üretmekle olur.. ve tabbiki hayata oksijen&karbondioksit salmakta onun işidir aynı zamanda..J(=yani uykumuzda; aslında tamamen bir unsurlar terkibi cemâdat alemi olan vücudumuzla ve organlarımız olan nebatiyeti bitkilerimizle de bu haleti devinimi her an yapabiliriz ve yapıyoruz da )....
uyuyan kişinin
hiçbir etkisi ve mesuliyeti de yoktur.. aslında ruhun bedene girip çıkması da
gerçekte söz konusu değildir.. lakin olayın akışı ve anlaşılabilmesi için bu
dünya aleminde ilim olarak öyleymiş gibi izah edilir .. ve uyanma vakti
geldiğinde; ruh da ayrıldığı sahalardan gıdasını alarak geri dönüp, beden
heykeli kalıbına girdiğinde –ki, çok ani olursa deprem hissi gibi bir titreme
ve sallantı ile olurmuş, işte o vakit uyanırız ve hayat trajedimiz başlar..(=hayata
tutunamayanlar filminden bir sahneJ. )
eğer bir rüya
veya diğer tür vizyonlar görüp anladıysak; istisnasız tüüm insanlar ilk evvela
bu rüyalarını hatırlamaya çalışır değil mi?.. çünkü ruhumuz bize; onu yükseltebildiğimiz
kadar yükseklerdeki (hayvani, meleki ,insani, ruhani, nurani) haberlerinden
bir sembolle iletmiştir.. ve nedense ruh daima sembollerin, mecazların, imgelerin
dilini sevip kullanır.. çünkü bir tek nokta ( . ) sembolü dahii binlerce senedir
insanı meşgul eden bir sonsuz anlamdır ve diğer noktaların birleşerek
oluşturdukları yeni sembolizma ile sonsuz anlamlar sürekli taze ve diri
tutulurlar da ondan..
ve belki de ruhani varlıklar nedense sembolik şiirsel konuşmayı severler(eski kavimlerin konuşma tarzı mesela hep şiirsel değil miJ?!!)..rüyalardaki kişiler, mekanlar vesaire şahsi şeyler çok da önemli değildir.. önemli olan o şeylerin isimleri ve işaret ettikleri semboller-imgeler-ayetler-işaret taşları, ilim oklarıdır.. o kişinin neyi ne kadar bildiği ve içinde yaşadığı kelime kapasitesi ve bildiği sembol dili de çok önemlidir.. doğru idrak ve doğru yorum, o anlamı hedefinden vurmak gibidir ve yepyeni bir idrakle bir perdeyi daha yırtarak açıp, ferasetle olaya bakmak demektir.. işte böylece ancak, o konudaki olayın perde arkasından ;bu maddi aleme nasıl indiğinin ve neden öyle maceralar-belâlar yaşayarak maddeleştiğini de bir nebze anlayabiliriz belki.. ve artık olaylara bakışımız değişeceği gibi, müdahelelerimiz de zamanla değişecektir değil miJ?..
ve belki de ruhani varlıklar nedense sembolik şiirsel konuşmayı severler(eski kavimlerin konuşma tarzı mesela hep şiirsel değil miJ?!!)..rüyalardaki kişiler, mekanlar vesaire şahsi şeyler çok da önemli değildir.. önemli olan o şeylerin isimleri ve işaret ettikleri semboller-imgeler-ayetler-işaret taşları, ilim oklarıdır.. o kişinin neyi ne kadar bildiği ve içinde yaşadığı kelime kapasitesi ve bildiği sembol dili de çok önemlidir.. doğru idrak ve doğru yorum, o anlamı hedefinden vurmak gibidir ve yepyeni bir idrakle bir perdeyi daha yırtarak açıp, ferasetle olaya bakmak demektir.. işte böylece ancak, o konudaki olayın perde arkasından ;bu maddi aleme nasıl indiğinin ve neden öyle maceralar-belâlar yaşayarak maddeleştiğini de bir nebze anlayabiliriz belki.. ve artık olaylara bakışımız değişeceği gibi, müdahelelerimiz de zamanla değişecektir değil miJ?..
mesela
Sevdiğim bildiğin gibi bazı masallarımın bana harika hediyeleri oluyor.. o
hafta pazara sadece o güne özel geliyorlar ve bir daha da hiç gelmiyorlar.. ben
onları gördüğümde ve anlayıp ;onun benim için gönderildiğini hissettiğimde, bu
hediyemi az bir meblağa alıyorum daima.. işte bu eşyaları kendime düzülen derviş çeyizi gibi görüyorum biliyor musun..
bu şeylerin benim için anlamı var.. normalde benim hiçbir zaman bir eşya,
vesaire ile özel bir bağım olmaz.. yani öyle bir takıntım yoktur.. bir
fotoğraf, bir obje, maddi bir hatıra .. her şeyden hemen vazgeçebilir ve arkamı
döndüğümde de hemen unutabilirim.. hele bu maddi bir eşya ise.. bir daha
hatırlamam ve yenisi gelince bir diğerini anında elimden çıkartmak isterim
üstelik. yani yapım öyle, yapacak bir şey yok.. yoksa o eski eşya beni boğuyor…bunu
vefasızlık olarak da görmem.. çünkü her şeyle ilişki bir yere kadardır ve
tekamüldür.. o şeyle tekamülünü tamamladığında ve eğer onu geçtiysen ;artık onu
daha alt seviyedekilere bırakmayı yada senden daha çok ihtiyaç sahibi birine onu devretmeyi bilerek ,onlarında sana lütfedilenden istifade etmesine izin
vermen gerçek kulluk,vazifedir bence (çünkü senden evvelkilerde aynen sana bunu yapmışlardı,bilsen de bilmesen de..).. veya elinde çok yüksek seviyeden bir
şey varsa ve sen bir türlü bunu kendine sindiremiyor-takıntı yapıyorsan, onu
ona layık olduğunu hissettiğin bir kişiye de aktarmanın en doğrusu olduğuna
inanırım ve daima öyle yaparım(bildiğin ve yaşadığımız üzere J)..o sembollerin benim yerime Sevdiğimde
olması demek, benimde O’nun ellerinde olduğuma ve O ELLERin beni yönetmesini hala talep ettiğime
de remizdirJ…
yani Sevdiğim Senden başka
her şeye hürriyetim var biliyorsun.. lakin iş Sana gelince sadece SANA KULUM
KUL.. ve Sevgilim, Yarim, Efendim ..bu masal veledine verilmiş ve içinde dal budak sarmış; şu, onu perişan
eden kıskançlığın, aslında beni yolumda sadakatle yürüten ve tutan tek şey
olduğunun da yeni farkına vardım. .eğer o kıskançlık verilmemiş olsaydı ve o
beslenip körüklenmeseydi, hayatta hiçbir şeye ilgi duyarak sevip, onun
yörüngesine girmek istemeyecek derecede başıboş savruk ve tamamen kendi içinde bir hayat sürecek bir
yapı olan ben, bu muhteşem aşktan zerre nasipdar da olamazdım biliyorsun..
tabii ki çook teşekkür ediyorum ve şükrediyorum Sevdiğim.. ve kıskançlımın
aslında; gittikçe bu yolda yürüyecek has yolcuları=hikmetin veledlerini
anlayıp, takip edip, koruyup yardım etmek için geliştirildiğini de bugün anladım.. ne garip ki Sevdiğim onları
gönlümden seviyorum galiba ve merhametim daha ağır basıyor ve korkunç korumacı
güdüm de uyanıyor tabii..
bugünse Sevdiğim anladım ki; her makamın, her mananın ,her şeyin aslında tanımlanmış bir ismi vardır.. nasıl ki yeni doğan bir bebeğe isim verilir.. ve o ismi ona, bizim için en değerli olan bir kişiye verdirtiriz değil mi?. ve o ne isterse, o ismin, o bebekte tecelli edeceğine de inanırız.. çünkü kemâlat satır aralarındaki nüanslarda gizlidir ,anlayanlar içinJ..ve o bebeğe, o isimle, o şeyin tüm olmasını dilediğimiz özelliklerinin bilgisini de yükleriz.. o isim aslında bir semboldür.. ve o isimden milyonla kişide olabilir.. amma biz o isimdeki sıradan milyonla kişinin ismini değil; sadece tanıdığımız, bildiğimiz ve o ismin sembolünün içini kemâlatla tam kapasite doldurduğuna inandığımız; tekliğe-ferdiyete=HÜVİYETE ulaşmış bir bireyin ismini yeni doğan bir bebeğe vererek, yükleriz..
bazı kişiler bazılarından
farklıdır.. her
insan zahiren bir anne ve bir babadan bedensel bir ilişki zarfında oluşmuştur..AMA SADECE BU ZAHİRENDİR..J bir sperm bir yumurtayı dölleyerek zigot olur..J ve döllenmiş yumurtanın aynı bir
dut meyvesi misali 99 daireli bir hücre çam kozalağı formunda anne rahmi çeperine tutunup, oradan annesinin
kanını içerek=ALAKA-SÜLÜK-SEYRÜ SEFERİ ile anne rahmi maderindeki hayatına
başlamasıyla olur.. aslı bir kan pıhtısı olan lârvayı kurtçuk bir tırtılın kozasından, kelebek-insan olarak çıkma yolculuğudur bu sülük etme…ve belki de
ilk defa, o bebeğin isminin de, bu oluşumun farkına varan ailesi tarafından taaa o zaman konulduğu sanılır??!!.. asla..oysaki
ezelde, o bebek yaratılmadan da vardı ve aynı bugünkü huyu suyu meşrebi ile
aynı hareketlere haizdi…
ve aynı hz Peygamberimiz Efendimiz misali ruhlar alemindeki adı başka, bu maddi dünya alemindeki adı da başka idi.. mesela bu yolda gidenlere efendileri veya mana aleminde değişik isimler veriliyormuş Sevdiğim biliyor musunJ?..efendilerin şiir mahlasları aslında bu manada onlara verilen isimlerdenmiş.. bence bu isimlerde derviş çeyizlerinden sayılmalıdır.. belki de en baş çeyiz bu isim olmalıdır..
çünkü bir varlığa ancak bir isim, bir anlam yüklersen O’nu HÜVİYET SAHİBİ yapabilirsin.. o isimsizken AMÂ daydı..henüz bilinmek istenmemiş ve bir değer atfedilmemişti.. ancak İSMİNLE İSMİMİ YANYANA GETİRDİM VE BERABER-BİR ANDIM hitabı da sadece bir kişiye hz EFENDİMİZE özeldi..
ve aynı hz Peygamberimiz Efendimiz misali ruhlar alemindeki adı başka, bu maddi dünya alemindeki adı da başka idi.. mesela bu yolda gidenlere efendileri veya mana aleminde değişik isimler veriliyormuş Sevdiğim biliyor musunJ?..efendilerin şiir mahlasları aslında bu manada onlara verilen isimlerdenmiş.. bence bu isimlerde derviş çeyizlerinden sayılmalıdır.. belki de en baş çeyiz bu isim olmalıdır..
çünkü bir varlığa ancak bir isim, bir anlam yüklersen O’nu HÜVİYET SAHİBİ yapabilirsin.. o isimsizken AMÂ daydı..henüz bilinmek istenmemiş ve bir değer atfedilmemişti.. ancak İSMİNLE İSMİMİ YANYANA GETİRDİM VE BERABER-BİR ANDIM hitabı da sadece bir kişiye hz EFENDİMİZE özeldi..
Sevdiğim bu yazımı
bu haftaki Ekrem Demirli’ nin bir yazısından esinlenerek yazdım.. Sana tüm
yazıyı aşağıdaki linkte –bir tıklama mesafesinde veriyorumJ..bana ilham olduğu içinde O’na
teşekkür ediyorum.. O’nu ve ailesini ve efradını tam korumayla koru ki bu
ilmine devam edebilsin inşallah ve aminn..
ADEM |
hz Adem Babamızın kitabında
bence 10 tane sembol resmi vardı.. mesela tabii ki ilki nokta (.) idi.. diğerleri sıra ile rahmani uruç-teklik-eril-baba üçgen.. diğeri rahim olan =aşağıya iniş, kesret-çokluk
alemi ,dişil prensip= anne -su küpü-kâb..…diğeri bu iki
üçgenin birleşimi bir TEVHİD
YILDIZI ki, kadın ve erkeğin vuslatı ile, içlerindeki can özü evladı cânın doğumu yani
HAYATIN DEVAMIYETİYDİ.. bir sonraki
kare idi.. yani tüm bu
şeylerin açığa çıkışı –maddeleşimi-katılık alemi.. KARANLIK –SİYAH .. sonra dikdörtgen
gelebilir ki bundan emin değilim.. neden
dikdörtgen?!.. çünkü hiçbir şey kesin köşeli ve kâtî değildir ,onu esnetebilmek
için ilk evvela karenin alanını açmak lazımdır.. ve bu dikdörtgenle bir elips-beyzi
çizebiliriz.. çünkü kati ve durağan bir daire canlı değildir.. o biraz yamuk
ve hareket eden-nefes alan ve canlı bir dairedir.. bu öyle bir daireydi ki,
varoluş ve tekamüllerin devranı-seyranı-yörük değirmeni-iki kâvs arası yolların
kavuşumuydu aynı zamanda.. ki ,her şey de zaten bu daire-i fena çarkı
içerisinde cevalan-ı semâ etmekteydi..
hiç bir kimse bu daire –i aşk arsasının dışına asla çıkamazdı zaten..
sonraki
sembolleri bilemiyorum Sevdiğim.. ama eski tapınak şekillerine baktığımızda
bunu da anlarız bence..6 gen..8 gen vs. bunu teyidini de derviş çeyizlerinden
ispat edebiliriz.. bazı yüksek tekamüllü kişilere mana aleminde çizdirilen
ve adına GÜL DENİLEN= BU KİŞİLERİN KENDİ YILDIZ-GALAKSİ SİSTEMLERİNİ DE az
buçuk çakarız belki..(Ashabımın alimleri, Ben-i İsrail’in Nebileri= yıldızları
gibidir ,hangisine tutunursanız tutunun kurtulursunuz. *hadis)
bu güllerle de, SAHİBİ EHL-İ İRŞAD-ı HÜVİYET SAHİPLERİNİN ETKİ TEPKİ NÜFUS ALEMLERİNE de şöyle bir nazar kılabiliriz ve haddimizi bilip susarız J,değil mi Sevdiğim.. işte Sevdiğim benim bu mevzudaki şimdilik anladığım kesin hatlarım bunlar.. hatalarımı Sen düzelteceksin ya hanii.. her yaptığım yanlış bir doğrumu götürmesin lütfen olur mu?.. Sen bana göstererek öğret.. ben hemen onu silip anında doğru olanı yazarım nasılsa..
bu güllerle de, SAHİBİ EHL-İ İRŞAD-ı HÜVİYET SAHİPLERİNİN ETKİ TEPKİ NÜFUS ALEMLERİNE de şöyle bir nazar kılabiliriz ve haddimizi bilip susarız J,değil mi Sevdiğim.. işte Sevdiğim benim bu mevzudaki şimdilik anladığım kesin hatlarım bunlar.. hatalarımı Sen düzelteceksin ya hanii.. her yaptığım yanlış bir doğrumu götürmesin lütfen olur mu?.. Sen bana göstererek öğret.. ben hemen onu silip anında doğru olanı yazarım nasılsa..
birde
Sevdiğim, bu geometrik şekilleri üst üste koyup değişik formlar ve mücevher
kesim suretleri yani sonsuz parçaya ışık ve görüntü yansıtan bir mücevhere de
dönüştürebiliriz değil mi?.. ve o vakit, yani kesim traşlaması
mükemmeliyetine göre; gerçek, iç içe
sonsuz üçgen prizmadan başka bir şeyde değildir aslında… bu hüviyet-i ÂYN’AJ((serencâm=Ya Rabbim, ne yazdım bak Sevdiğim.. Seni seviyorum. teşekkür ediyorum..
gerçi nefes küreciklerinin görünüşü dümdüz ve yalın bir sabun köpüğü-hava
kabarcığı gibi olsa da, belki kemâlatı, bizim bu gözle göremediğimiz, içindeki
satır aralarında çizilidir..
* aslında ne yazacağım hakkında tek bir fikrim yoktu ve bu yazdıklarımı okuyunca Sevdiğim, işin enteresanlığı ve seviyesi beni korkuttu açıkçası.. lütfen Seni incitecek bir şey yapmayayım olur mu?.. lütfen…ben hiçbir sır olmadığını artık gayet iyi biliyorum üstelik.. çünkü hz Efendimiz bu aleme gelip peygamberlik ve din tamamlandığı ayetle sabit kadem kılındıysa eğer, bundan sonrada kimse “sır var” diyemez.. bu gerçekte ,anlayamayan ,henüz o idrake açılmamış beyinler=kalpler-şuurlar var demektir.. ve bu tür kişilerin kalplerine gelen ilham orada hapsoluyor.. beyinlerinden akıp gelen vesveseye yenik düşüp bloke ediliyordu.. o kişiye de asla hakikat gösterilip öğretilmiyordu.. bu halde de o kişide olan şey ise şudur: makamı kalp=gönlün-ruhunun; o kişinin tekamül edememiş nefsinin =sürekli mukayese ederek çıkarcı düşünen beyninin emrine girmiş olmasındandır.. işte bunları ayırt edebilmek ve ilhamı geldiği gibi saf alabilmek çok azımıza nasib oluyor ki, o kişilerde neredeyse bir çocuk safiyetine sahip, kimselerin takmadığı ve değer vermediği kişiler oluyor nedense..
Ve.. hayat bizde temizle
kirliyi ayırmayı, Hak ile Batılı bilip ,ikisinin de HÂK’ tan olduğunu idrak
edip, yine Hâkk’a Hâkk’ını vererek: “BANA
YARDIM EDİN Kİ SİZE YARDIM EDEYİM”i gerçekleştiriyordu ..((bana bir adım gelene ben 10 adım
koşarım))” bu ayetle de olaya vâkıf olup,
seçimlerimizi ona göre yapabiliyorduk.. çünkü gelen
bilgi ve ilim sadece tek bir kaynaktan, tek bir yerden, aynı güneşin ışıkları
misali –RAHMANİ BİÇİMDE HEPİMİZE AYNI ANDA-AYNI NEFESLE AKIP GELİYOR.. işte
ilim o yüzden müminin yitik malıydı.. ve nerede olsa onu almalı ,sarmalı ve
koruyarak itinayla ,hak edip mahrem olana verilip kullanmalydı…
ve idrakler, yorumlar,
algılar, meşrepler ,fıtrâtlar farklı farklı olduğu içinde, aynı şeyi sonsuz
biçimde tekrar tekrar anlıyor ve her birimiz o şeyi ilk kendimizin bulup söylediğini,
icad ettiğini büyük bir ahmaklıkla zannediyoruz.. oysa bizden evvel gelenler ve
bizden sonra geleceklerden bizim zerre kadar bir farkımız ve hiçbir konuda
üstünlüğümüz yok.. ALLAH RAHMAN’dır..…hatta medeniyet sandığımız ticari
köleliğimiz de dahi aynıyız... hiç bir şey değişik değil.. sadece elbiselerimiz
ve eşyalarımızda çok az bir fark var, o kadar.. ve hayvan gelip hayvan gidenler
cinsi hala aynıdır… hayran gelip hayran gidip& gelip, yine hayran olup
dönenlerin sayısı dahi yine aynıdır..(Allah’ın
ölçüsünde şaşma yoktur.. GÖZ KAYMADI VE ŞAŞMADI)
KUTSAL GEOMETRİ |
Sevdiğim bugün Pazar ve geçen birkaç günü Sana yazmak istiyorum.. zaman zaman otokontrolü yitirip asabiyetimizde yine tavan yapabiliriz bence.. lütfen alerji testi yaptıralımJ..yani artık ben ancak bir deniz kenarında veya bahçesinde koskoca fıskiyeli su havuzu olan bir yerde inşallah yaşamalıyım.. bu havadan yağan şeyler beni çıldırtıyorJJ..sakın kızma olur mu Sevdiğim.. beni biraz sev, ilgilen ..tüm bu çılgınlıklar bizim memleketin ukrâynayistan kıymeti bilmeyişimizden=inattan kaynaklanıyorJ..
bir sahne..oo..aman Ya Rabbim yine halden hale o korkunç suretler tezahür ediyor.. gözlerim neden bu kadar bozuk hiç anlamıyorum??!!.. eğer benim gördüğümü başkaları da görse burada bir kişi dahi kalmazdı Sevdiğim değil mi?.. bu benim O’na karşı bozulan kalbimin mi, yoksa O’nun bana karşı olan sevgisizliğinin mi, yoksa burada sahnedeki O’na bakan bizim tümümüzün O’ndaki o tertemiz saf aynadan bize geri yansıması mıydı?.. eğer öyleyse ki ,ben bu son şıkkın olduğunu daima düşünürümJ; burada son derece çirkin niyetli ve amelli ve pis niyetleri için gelmiş kişiler çoğunluktaydı.. çünkü akıp gelecek olan sohbetin teması ve geliş hatları da seyredenlere göre tecelli ediyordu değil mi?.. Ya Rabbim bu ne celal bu ne şiddet.. ama bizim masalın çocuğu herhalükârında Jsabit kademliğine devam ediyormuş Sevdiğim..
geçen bir yere gittim ..aaa..kozmik arkadaşım Salahaddin de orada değil mi?..beni görür görmez:”geeell..yanıma gel , otur” deyip yer gösterdi.. çok zarif iltifatlar ediyor ki; iki dakkaya kalmadan da, bir başka gördüğüne aynı sevgi sözleriyle sarkabiliyor J..Ya Rabbim etrafımızdaki herkese sataşıyor.. hiç rahat durmuyor o biliyorsun.. belki onun gibi 80 li yaşlarımı sürerken bende ona benzerim, bilmiyorum kiJ..ve bir ara acaip alarm misali cep telleri ötmeye başladı..aaa!! bi bakıyorum..elmaslı ajan sperm ve taifesi teşrif etmişler.."Allahım ya ne büyüksün.. bak nasılda haber veriyorsun!" deyip kendimi silikleştiriyorumJ..(yokum yokkJ)..sonra kozmik arkadaşım ikide bir eğilip çocuğa şöyle diyor: ”O argon” diyor..(yani kelimeyi tam hatırlamıyorum Sevdiğim..fransızca imiş.. burnu kâf dağında.. dediğim dedik, sadece bu doğru deyip, esnemeyen demekmiş..) ve ekliyor:”ya bunlarda nerden çıktı?.. ben bunları bilmekle , ezberleyip öğrenmekle yükümlü değilim ki, tasavvuf bu değil” diyor..ve sahne kapanınca, biz bekledik.. hemen çıkmadık.. en sona kaldık.. ön mahaldeki bir beyle sohbet ettiler ki ,o da ”O çok dik” dedi..çocuk:"O'nda KİBRİYA ESMASI hakim belkide"diyor..kozmik arkadaşım: "Allah'ın öyle bir esması yok ki" diyor ve . . tüüm salon boşalınca çıktık ki , kozmozum kimseye sarkmasın, bir hoş sâda ile evimize gidebilelim…
bugün cuma.. diyetisyenimdeyim.. o beni orada bir kafeye davet etti.. işte caddede bir okul açılmış.. beyin proglamlayıp, yönetip kontrol etme ve DNA ları 12 ye çıkartma, birde ekran açma tedrisatı veriliyormuş.. bu okula gidermiymişim..o giderse karşına neler çıkabilecek konuşmak istemiş .. istiyormuş ki,kendisine gelen hastalara gerçekten şifa olsun.. bu kilo problemlerinin ve kendisininde muzdarip olduğu şeker benzeri hastalıkların bilinen şeylerden kaynaklanmadığını, hakikatte çok daha başka olduğunu ,işte o noktayı görebilirse insanlara acıtmadan şifa verip iyileştirebileceğini anlatıyor.. "bu diyetler filan, aslında doğru şeyler ve tedavi değil, böyle yaşanmaz ve yaşanmamalıdır da" diye ekliyor.. biliyorsun ki benim hiç böyle olağanüstü meziyetlerim ve durugörülerim yok Sevdiğim.. bende ona, etrafımda böyle olay yaşayanlardan direk birebir, kendilerinden dinleyerek öğrendiklerimi anlattım.. sonuç şu çıktı.. bu tür şeyleri bu tür ticari yapanlar, bu işleri geri varlıklarla-istidraçla yapıyorlardı..
eğer böyle bir şey kişide
açılacaksa zaten Yaratıcımız bunu o kişiye bir anda tüm ilmi ve korunmasıyla
beraber veriyordu.. hiçbir çalışma yapmasınada gerek yoktu üstelik.. lütuftu..ihsandı.. böyle bir şeyi talep etmek çok
tehlikeliydi ki; göreceklerini, öğreneceklerini tahammül edip kaldırıp
kaldıramayacağın ve bu tür bir şeye hazır olup olmadığını dahi henüz
bilmiyordun..
Sevdiğim onun pederi âlini T. Maraşi efendi yetiştirmiş ve onlar üzerindeki tasarrufat halen devam ediyormuş, anlatıyor ki ben zaten buna inanırım.. ama yolun sahtekarlarından ve onların ele geçirdikleri korunmasız kişilere yaptıkları istismar ve tahrifatın enkazından da konuşmaya devam ediyoruz.. ona, eğer hastalara en iyi böyle şifa vereceğine inanıyorsa, gidip bu ilmi almasını ve onların ilimleri ile de aynı zamanda onları vurmasını da söylüyorum.. ve korunmalar içinde kendimim kendimce öğrendiğim şeylerden anlatıyorum.. bir minik dua.. bir tahta boncuklu bileklik adı:)..ve kendinden kendine kılacağı ve korunma talep edeceği bir namazı aniden –sanki görerekJ-nasılsa ona anlatıyor ve hatta anlatırken kendime çok şaşırıyorum Sevdiğim.. ve anlıyorum ki bazı kişileri kıskanmadan mahrem alanı paylaşabiliyorum.. yani o da mahremdi ,anladımJ..
18 terkli Kadiri Gülü |
hatırlar mısın lütfen.. kalbi;( ellerini Sana atılmak
için uzatmış bir küçük çocuk gibi) yerinden zorla ha söküldü ha sökülecek Sana doğru atılan, o ince sızısıyla ne demişti: ”kalbim Size gelmek istiyor” Sen
gülerek şöyle cevap vermiştin: ”tut o kalbini.. o kalp sana lazım”..
Sevdiğim işte şimdide böyle bir test yapmak istedim diyelim ve sonuç hüsrandı.. ne ruhum, ne bedenim ona karşı hiçbir şey hissedemedi ne yazık ki.. çok yabancıydık çook.. ruhum ona aşık değildi.. üstelik ben bu alemde Sen olmasan sadece onun meşrebi neşesi ve ilmini kabul edebileceğime de inanırdım ..beni bir tek o paklardı yaaa.. ve ancak o, beni bu yoldaki ilmi ile kesebilir, kontrol edebilirdi.. başka hiçbir kimseyi kendim için kabul edemeyeceğimi sanırdım .. Sevdiğim ..her şeyim..keşke biz birbirimize o kadar uzak ve bu kadar şiddetli celal olmasaydık ve ben bu kadar ağır-zor bir talebe olmasaydım.. hırçınlığım beni dahi artık çok yoruyor üstelik..ruhu çok hafif ama nefsi bedeni çok ağır,çok celâl bir bedendeki iki cânız biz Sevdiğim..ve yanyana gelirsek inanıyorum ki, kontak attırabiliriz..........
SENİ SEVEN BİR RUH..RUHUM LATİFE. bir adı da RUHU DİLÂRA……..
Sevdiğim işte şimdide böyle bir test yapmak istedim diyelim ve sonuç hüsrandı.. ne ruhum, ne bedenim ona karşı hiçbir şey hissedemedi ne yazık ki.. çok yabancıydık çook.. ruhum ona aşık değildi.. üstelik ben bu alemde Sen olmasan sadece onun meşrebi neşesi ve ilmini kabul edebileceğime de inanırdım ..beni bir tek o paklardı yaaa.. ve ancak o, beni bu yoldaki ilmi ile kesebilir, kontrol edebilirdi.. başka hiçbir kimseyi kendim için kabul edemeyeceğimi sanırdım .. Sevdiğim ..her şeyim..keşke biz birbirimize o kadar uzak ve bu kadar şiddetli celal olmasaydık ve ben bu kadar ağır-zor bir talebe olmasaydım.. hırçınlığım beni dahi artık çok yoruyor üstelik..ruhu çok hafif ama nefsi bedeni çok ağır,çok celâl bir bedendeki iki cânız biz Sevdiğim..ve yanyana gelirsek inanıyorum ki, kontak attırabiliriz..........
SENİ SEVEN BİR RUH..RUHUM LATİFE. bir adı da RUHU DİLÂRA……..